4 Ağustos 1933 CUMHTJRİVET « Peçesini atan Türkiye » Tecim Odalari Türkofise bağlanmak üzere tedbir alınıyor Tecim ve Endüstri Odalari filen ofise bağlanmak üzere bulunmaktadır. Ekonnmi Bakanlığınca bu hususla kesin (kat'î) karar verilmiş ve bunun içln de şimdiden odalarm ofisle muhabere etmeleri için talimat verilmiştir. Buna uyarak şimdiye kadar İlbaylık vasıtasile Ekonomi Bakanlığı ile değette (temasta) bulunan İstanbul Tecim Odası incelemelerini, raporlarını ve düeklerini Türkofis İstanbul şubesine bildirmeğe başlamıştır. Bu hususta yakmda yeni talimat alınacağı ve Odaların kesin (kat'î) şeklinin o vakit anlaşılacağı umud ed'lmektedir. Kangsterlerle savaş! Eski bir milletin bu yenileşme gayretini takdir etmemek imkânsız! Ankarada, güzel ve iyi ne varsa ona karşi büyük bir aşk duyan Cumhuriyete lâyık bir şehir yapılıyor M. Çaldaris Yugoslavyada (Baştarafı birinci sahifede) Basbakanı ve diğer bakanlar ıstasyon da hazır bulunuyorlardı. M. Çaldaris burada çıkan (Politika) gazetesin^ verdiği diyevde dost ve müttefık iki memlekete taalluk eden meseleleri Başbakan M. Stoyudinoviçle tet kik edeceklerini, Kral Prens Pol tara fından da kabul olunacağını, Balkan Andlaşmasına dayanmakta olan iki memleketin güttükleri siyasanın amacının sulha hizmet etmekten ibaret bulunduğunu söylemiştir. Yunan Başba kanı Yunanistandaki rejim meselesinin normal bir şekilde halledileceğini, Yunan ulusu eski Kralı getirse bile Yunanistanm durmunun başka türlü ola mıyacağım, Kralm dış sıyasada da Yunan milletinin kabul ettiği Balkan Andlaşmasının çerçevesi dışma çıkmıyaca ğını, dış siyasanın esasının daima Bal kan Andlaşması olacağım ilâve etmiştir Ankaranın yeni bınalarından... (Fransız muharriri Marsel Sovaj (Marcel Sauvage) ın Pariste İntran sigeant gazetesinde çıkan Türkiyeye dair makalelerini neşre devam ediyo ruz.) Cumhuriyet Türkiyesinin 1923 ten beri merkezi olan Ankara, îstanbuldan şimendiferle bir gece, fakat onsuz beş asır uzakta, Anadolu ovalarmm igir.de bir şehirdir. Tren geldiği zaman, şafağın serinliği içinde çıngırak seslerile dolan beyaz, süslü ufacık bir gar. Yol arkadaşım, elime birkaç damla koku damlatırken: Güle güle gidiniz, diye selâmet temenni etti. Fakat, istasyondan, çok fazla gen:şlemiş olan şehre doğru uzanan iki taraflı uzun caddeye ilk adımmızı atar atmaz. te yor. însan, eski bir kalenin dibinde, bir tek adamm azmile yerden bıterresine çıkan son derece asrî yepyeni bir şehrin gösterdiği mucize nümunesi karşısınSa hayran oluyor. Burada, on sene icinde dört binden fazla ev yapılmıştır. Ve bundan daha az bir zaman zarfında dört binden daha fazlası yapılacaktır. Trenden iner inmez, sıtma kaynağı olan 40,000 metro murabbaı bir bataklık vardı ki, şimdi kurutulmuştur. Ne tarafa baksanız, yerden koca tiearethane binaları, enstitüler, fıskırmış olduğunu görürsünüz. Mütemadiyen inşaat yapılıyor. Güç lükle doğan ve bugün büluğa eren. ya mnm icab ettirdiği bütün hararetle. ma kine, fizik, kimya, hastane. mekteb, banJka, gurur ve lüzum namına ne varsa hepsine karşı büyük bir aşk, b'"r hns duyan tumhuriyete lâyık bir şehir yapılıyor. Ve her gün yeni yeni binalar, klinik. ler, lâboratuarlar, saraylar ve bakanlık binaları açılıyor. Ve bütün bunlar, çöl gibi bir memlekette, bir ağacın bir hâdise sayıldığı, yazın sıcağın 65 dereceye çıkıp, kışın 30 dan aşağı indiği ve gece ile gündüz arasmda 45 derece hararet farkları olduğu bir memlekette yapılıyor. Son padişah Vahideddin, Boğaziçinde demir atan ecnebi donanmasının muhafazası altında, Osmanlı hazinesinin inci gerdanlıklarile, gözdelerinin sinesini süslerken, Mustafa Kemal ve arkadaşları. fırtmalarla sarsılan bu ıssız diyarda mukadderatlarmı tayin ediyorlardı. Yıldızına güvenen yeni şef. kendisine hiç vakit geçirmeden yeni bir hükumet merkezi bina edilmesini emretti. Daha doğrusu, bu bina edilecek şey, faal ve metin, sağlam gelirli, açık fikırli, derhal tatbik edilecek gayelerle uzak projelere sahib olan istikbal adamları için, bin metro yüksekte, Anadolu clenilen bu istihkâmın ortasında bir silâh merkeziydi. *** Bir oda istiyorum. Kimsiniz ve ne için geldiniz? Anket yapacağım, gazetec'vım. Maalesef odamız yok mösyö. Bu işle bir Bakanlığm mesgul dlması icab etti. Buna rağmen otel kapicıları, gene bana bir sürü sualler sordular. Ankara ve Türkiyeye herhangı bir yere, değirmene gider gibi gidilmiyor. A.labildiğine dolaşılmıyor. Kendisüe birçok defa temas ettığim zabıta, gelen, geçen ecnebilerle yakından alâkadar oluyor. însanda, hatır için bir mühimmot fabrikasına kabul edilmiş olmak hissi uyanıyor. Ankara, her şeyden evvel, bir insan, asker, teknisiyen ve prototip fabrıkasıdır. Orada her şey nümune olmak üzere yapıhyor, çiftlikten dispansere kadar, memleketin şerefi ve müdafaası için yapılan her şey bir modeldir. Orada her şey ders veya semboldür, yahud disiplini hatırlatır. Atatürkün, en büyük heykeli olan »tlı anıtı, 1926 da, Kürd isyasını çıkaran Şeyh Saıdin asıldığı meydanda dıkilidir. *** Ankarayı gören herkes, dirilen, son bir hamle ile, kaybettiği gencliği ve zindeliği tekrar kazanan eski bir mil letin bu gayreti karşısmda takdir duymaktan kendini alamaz. Fakat yeni hükumet merkezinin ku surları çabuk görülüyor. Acele ile verilen kararlar yüzünden, şehrin hangi tarafa doğru genişliyeceği hesab edılmeden gelişi güzel inşaat yapılıyor. Sonra Berlinli Yansen, Viyanalı Oerley gibi ecnebi mimarlarm yaptıkları umumî plânm sebeb olduğu, şehrin be diî manzarasına dokunan kübik inşaat yığınları var. Buna, Sefaretler mahallesinin, her bi uhran kelimesine dilimiz ö kadar alıştı ki, iki üç ahbab ne zaman buluşacak olsak, lâkır dı dönüp dolasıp oraya geliyor. Dünyada nekadar kötülük varsa buhrana atfediyoruz. Nerede bir acaiblik görsek buhranın hesabına zimmet geçi I riyoruz. Buhranı muhtekirler, dalavere ciler siper diye, ekonomistler bilgi d.ye kullanıyorlar. Kabahat yükletmek hu susunda buhran, Kel Hasanın komedüerınden bırindeki mahud «Pavhna» mn yerini tuttu. Dükkânlardan alış veriş ederken bir malın ucuzluğuna mı şa^tı nız? Dükkâncı: Efendim! Buhran.. İş yok. Ucuz ! veriyoruz ki, ciro yapalım. | Diyor. Başka bir şeyin de fevkalâde pahahlığına takıldınız; değil mi? Cnun ! da cevabını vermek hususunda dükkânjcının imdadına gene buhran yetişiyor: Amerikada her polis otomobilinin üstüne hemen I Efendim! Buhran.. Mal gelmi mitralyöz kurabilmek için tertibat ahnmıştır. (Orjor.. Fabrikalar bize pahalı satıyoriar.. tada) polisin kazıkh halısından hiçbir otomobil Biz ne yapalım?. geçemez. (Aşağıda) eller yukarı emrine maruz kaHalbuki, biraz ince eleyip, sık doku lacak her polisin kolunda, eli kalkınca patlıyan yacak olursak, buhranın aslı faslı olmaotomatik bir tabanca vardır. dığı kolayca meydana çıkar. Amerika harikulâde hâdiseler mem. ] insanlar arasm a bu mesleğe rağbet Bir Amerikan mecmuası, elli kadar leketidir. Orada her şey ifratla yapılır. pek ziyadedir. muhtelif ülkede incelemelr yapmış. VarZenginlik öyle, fakirlik öyle, aşk öyle, * * * Polis müdüriyetmde sabıkalıların bi dığı netıce şu: aefret öyle, hatta büyük ücarelha 1934 yılı içerisinde, açlıktan 2 milyon rer dosyası vardır ve bu dosyanın içinnelerin iflâsı bıle öyledir!. Tabiî ki bu memlekette haydudluk ta de de onlarm alâmeti farikasını bildi 400,000 adam ölmüş; 1,200,000 kişi de ortaya çıkınca bu haydudluğun da şid ren bir kart bulunur. Meselâ içlorin . gene açlığa dayanan şebebler yüzünden deti bütün memleketleri bastıracak ka den bir tanesinin lâkabı «Kibrit» tir. kendi canlanna kıymışlar. Amerikan haydudlarını yakalama usulleri GUNDE İbret! BUJ Cânileri söyletmek için binbir usul bulunmuştur, fakat Amerikan mahkemesi için itiraf ispat değildir Moskovadan kutub yolile Sanfransîskoya uçan tayyare (Baştarafı 1 inct gahrtede) Üç aydanberidir hazırlanmakta olan Moskova Sanfransısko hava yolculuğu, işte bövlece baslamış oluyor. Moskova 3 (A.A.) Uçman La vaniyevski, Grinoviç saatile, 12,21 de Beyaz denizin kuzey kıyılarında IIC •makta idi. dar müthiş bir şey olacaktı. Ve nitekim öyle de oldu. Amerika Kangsterlori Avrupanın hırsızlarına, katillerine velhasıl bütün fena insanlarma hased verecek kadar ıleri gittiler. Dillingerin vuruluşu, Lindbergin çocuğunun ölümü, Lousirseldeki kadın kaçırılması, hepsi zamanımızda bütün dünya matbuatını işgal eden en heyecanlı ve en meraklı vak'alar değil midir? Buna karşılık, iyi dinleyinız ekoVe ona «Kibrit dilli »derler. Kibrit dillinin hususiyeti hırsızlık ettiği yerde nomik zaruretler sebebile 1,00,000 va bir sürü yanmış kibrit bırakmasıdır. Bir gon buğday, 267,000 vagon kahve, hâdise olduğu zaman polis orada >an J 258,000 kilo şeker, 26,000,000 k.lo pi1 mış kibrit bulursa hemen gidilir ve rinç, 25,000,000 kilo da et imha edıimiş! Anlaşıhyor: Ortalıkta buhran var.. «Kibrit dilli» yakalamr. Onun gibi, geVar, ama iz'an ve insaf buhranı var!. ne böyle etrafa kibrit saçmak merakınErcümend Ekrem TALU da olanlar varsa, onlar da getırilir ve Arsıulusal bir yol Viyana 3 (A.A.) Cumur Baş kanı, arsıulusal münakalât bakımmdan çok mühim olan Grossglochner yolunu törenle açmıştır. ri kendi ulusal üslubunda yapılmış bi nalarının verdiği arsıulusal sergı manzarasını da ilâve etmek lâzım. Bazı noktalarda, çok büyük binalar çok acele ile yapılmış ve sıvaları dökülerek bu yeni binalar cüzamlı vücudlere dönmüş. İçine fazla kum karıştırılan, yahud fena yapılan çimentolar, kalıb kalıb dökülmüş, binaların bir kısmı bu yüzden harabeye benzemiş. Fakat Ankaralılar buna aldırmıyorlar. Tecrübeleri noksan, fakat cesaretleri bol olan bu adamlarm enerjisi işte burada görülüyor. Düşen kaldırılıyor, bo . zulan, hiç şikâyet edilmeden, hiç mesele çıkarılmadan, gayet tabıi olarak tekrar yapılıyor. Biliyoruz ki daha senelerce sehat ve fedakârhk lâzımdır. Fakat muvaf fak olmak istiyoruz ve olacağız, dıyorlar. Ve bütün damlarda, bütün bacalarda tüniyen leylekler, daimî bir hareket içinde yaşıyan bu âlemin yorulmak bilmez faaliyetini tekerlek gözlerıle seyrediyorlar. rinden mahrum etmekte hiçbir doğruluk bulmadı. Üniversitedeyken birçok dosllar edinmişti. memlekete dönüşte Ivanovodada dostlar buldu. Prensle beraber yaptığı Avrupa seyahatlerinde, garblı mezıyetlerını mukayese için fırsatlar bulmuş ve doğduğu yurda geldiği zaman da istedığı gibi yaşamağa devam etmıstı. Aşka bir kelime ile erkeklerin usuiıle bakıyordu. Arzu duyduğu zaman bir âşık buluyor, zevkine daha uygun birine raslayınca, ötekini bırakıp yenisini alıyordu. Ne ihtiraslarla birleşmeği, ne de gözyaşlarile ayrılmağı aklına bile getirmiyordu. Ona göre aşk bir hastalık de ğildi ve bir bozuşma bir dram doğura mazdı. O kadar tabiî hareket edıyordu ki âşıklan onun kendilerine verdiğinden fazlasını istemeğe hakları olduğunu ta savvur edemiyorlardı. onların içinde yapılan araştırma ile kolayca kabahatli meydana çıkar. Meselâ bir baçkası cam kırarak içeri İşte bunun için Amerika polisleri de dünyanm her tarafmdan daha ziyade | girer, bir diğeri bacadan.. Velhasıl hep. yorulmakta ve daha büyük tehlikelere, sinin yaptıkları işte kendilerini göste büyük demek doğru olmasa bile, hiç ol ren birer hususî nokta bıraktıkları mumazsa daha sık, sık, büyük tehlikelere hakkaktır ve müdekkik bir DOİisin gözünden bu nokta kaçmaz. maruz kalmaktadırlar. * * * Bütün Avrupada mitralyözle, gaz Amerikalı büyük bir polis memurubombalarile hücum ederek banka soyan hırsızlara rasgelmenin imkânı yok nun tetkikatma göre erkekler yaptık tur. Dağlarda dolaşan haydudlar bile, ları suçları daha çabuk itiraf ederler. ancak tüfekle müsellâhtırlar. Halbuki Fakat eğer bir kadm yaptığı fenalığı Amerika polisleri mitralyöz, bcmbalı, saklamak niyetinde ise ona hakikati zehirli gazle Kangster çetelerile harb söyletmek imkânsızdır. Şimdi böyle istintaklarda maznunun yalan mı, yoksa etmek mecburiyetindedir. Amerika polisinde iki çeşid tip vardır. doğru mu söylediğini anlamak için bir Bir tanesi tam tercümesile alaylı, ikin makine keşfedılmıştir. Bu makineyi ocisi de mekteblidir. Alayh deyince, bun nun eline verirler. Bu elektrikli bir aların sakm ha tamamile cahil insanlar lettir. Yalan söylıyen, yani bir suale olduğunu zannetmeyiniz. Bunlar polis kendini sıkarak güçlükle cevab veren mektebmde okuduktan sonra mesleğe insanm avuçları terler. O takdirde alet giren ve meslek içinde yetişen ve bü bir ses çıkararak her yalanı bu suretle yüyenlerdir. Diğerlerine College Boy işaret eder. Bundan başka bir de psikolojik tet derler ki bunlar büyük ailelerin, yük sek tahsil görmüş çocuklarıdırlar. Ve kikler neticesi yapılmış olan aynah oda macera hevslisi oldukları için polis mes vardır. Bu odanm tavanı, döşemesi, duvarları, her tarafı aynadır. Bu aynaların leğine intisab ederler. Evelleri daha bu yüksek tahsil gör ortasma mevkuf tekbaşına bırakılır ve müş çocuklar bu mesleğe in kendinin yüzlerce. binlerce aksine tisab etmeğe heves etmedikleri zaman bakmağa mecbur tufulur. larda, Amerika polisinin canileri yakaİşte o kendi bmlerce resmi karşısında lamak için kullandığı en bellibaşlı u dururken görünmiyen bir insanın sesini sul onlarm arasma Amerikalılarm Stool duyar ve işte böylece istintak başlar. pigeon dedikleri hafiyeleri dağıtmaktı. Bu sırada o farkına varmadan odanın Bunlar hırsız ve katillerin arasında do ışığı da yavaş yavaş değiştırilir ve bir laşırlar, beraber yaşarlar ve onları bu an gelir ki odada yalnız yeşil ışık kalır, suretle ele geçirirlerdi. Şimdi mesele o o bu yemyeşil ışıkta bmlerce ölüye benkadar basit değildir. Şimdi polis daha ziyen yemyeşil yüzlerini görünce büyük fazla fennî surette çalışmaktadır. bir dehşet içerisinde kalır ve işte bu Kimya, psikoloji, grafoloji, mikroskobi asab buhranı altında gayriihtiyarî kavesaire gibi ilimler bu hafiyelerin yerini bahatini itiraf eder. almıştır. Fakat bazı kavi sinirli caniler bu meVe bu ilimler tabiî yüksek tahsilli in todla itiraf etmezler. O zaman onlara sanlar mesleğe alâka gösterdikten son Skopolamine verılır. Bu uyuşturucu bir ra polis mesleğinin içinde daha inkişaf zehirdır ve tıpkı morfin gibi ıstırabı teskin eder. Yalnız bunun morfinden etmiştir. Amerikada son senelerde yüksek sınıf başka bir hususiyeti vardır. O da bunu tihar ederdi ve aşk hiçbir zaman kalbine kadar yükselmemıştı! Henüz on beş buçuk yaşmda oian Aryana: Görüyor musun yavrum? diyordu, aşk; eğer olduğu gıbı kabul etmesini bilirsen tatlı birseydir. Fakat romantiklik bütün acıların, tasalann kaynağıdır. Zaten bu tehlikeli deliliğin seni tehdid edeceğini ummam. Kafalı bir kızsın ve kendini idare etmeği bileceksın. Gene kız akhndan geçenleri sezdırmeden, kendine vergi sinsi gülüşile gülüyordu. Varvara Petrovnanın ikinci prensipi aşka para karıştırmamaktı. Pek çok Rus kadınlarının âdeti de böyledir. Ona göre paranın rol oynamadığı yerde herşey iyidır ve para için olmadıktan sonra, ne yapılsa, gene namuslu b,ır kadın kahnır Ahlâksızhk para ile başlar. Ceneviede gene kızken, ancak yiyeceğine yetişebilecek kadar parası vardı, lâkin, zengin bile olsa^ âsıkından ne bir yemek, ne de bir tramvay parası almazdı. Arvan Peter^burgdan SPİdiği vakıt. Varvaranın dostu, komşu şehrin Buğday piyasası Dün sehrımize Anadolu, Trakya ve lımanlardan 324 ton buğday gelmiştir. Borsada dün yumuşak buğdaylar en a? 5 kuruş 15 para en çok altı kuruş fiat almıştır. Sert buğdaylar üzerinden bir tek muamele olmuş ve bu partı 4,5 kuruştan satılmıştır. Şu duruma göre son bir hafta içinde buğdaylar oldukça düşük fiatlerle muamele görmüştür. Bu düşüklük nis beti iki hafta evveline nazaran her cins mal üzerınde 30 para ile 40 para ara sındadır. Diğer taraftan stok mıktarı da yükselmiştir. Münih şehrine verilen ad Berlin 3 (A.A.) M. Hitler, Münih sehrine, «Ulusal sosyahst hareketınin merkezi» adını resmî olarak vermıştır Acıklı bir ölüm Halil İsmail ve İbrahim Cudi Sosyetesı ortaklarından Rıza oğlu İbrahım Cudi dün vefat etmiştir. Cenazesi bugün saat 14 te Nışantaşında Atiye sokakta Atiye apartımanındaki 2 nu maralı daireden kaldırılacaktır. Ken disini seven yakmlarının cenaze merasiminde bulunmaları rica olunur. içen adamın yalan söylemeğe iktidan kalmamasıdır. Bunu içen insan bütün şuuruna hâ kim olduğu halde sorulan suallere ve recek yalan bulamaz ve daima doğ ruyu söyler. Fakat itiraf bir isbat değildir! Mahkeme böyle ilâclarla veya binbir usulle elde edilmiş olan itirafları kabul etmez. Mahkeme için itiraf bir şeyin edilmiş olması değildir. Mahkeme isbatı arar. Ve bu da gene parmak izlerinin okunması, el yazılarının tetkiki gibi ilmî ve fennî usullerle elde edilmiş olur ve polis caniyi ortaya çıkarmış bulunur. bir avukatidi. Haftada iki defa işleri için ilbaylık (vilâyet) merkezine gelir gider ve o vakıt Varvaranın evmdekı odasmda otururdu. Bir müddet sonra Aryan, o nun yerine bir mühendisin geldiğinı gördü. Herşey görünüşte uygunlukla olup bıtıyordu. Lâkin Varvara, artık maluemi olan yeğenine âşıklarının değerlerini, kusurlarını ve özelliklerıni (hususiyetlerini) enikonu anlatmaktan çeküımiyordu. Sana bunlan anlatarak büyük iyilik yapıyorum, diyordu, zihnine d e h ^ şeyler koymıyacaksın. Herşeyi gerçek] (hakıkî) aydınhkları altında görecek ; sın ve bir gün gelecek bana teşekkür edeceksin. Lâkin birdenbire Varvaranın hayatında bir değişiklik oldu. Güzelliği şehirde kalbler yıkan bir doktora kırkını geçmişi olmasına rağmen gönül bağladı. Hiç| izahat vermeğe lüzum görmeden derhal mühendıse yol verdi ve onun yerine hemen doktor Vlâdimir Ivanoviç geldi. Iik altı ay tanrısal (ılâhî) bir saadetle geçti. Fakat bu esnada Varvara içinde o vakte kadar bılmedi5;i bir duypıınun doeduSıınu sezmişti: Sevıyoıdu. (Arkası var) " Cumhuriyet „ in edebî romanı: 5 Yazan: Klod Ane Aryan, teyzesinin evine yerleştiği zaman 14 buçuk yaşında bir kızdı; vücud ve ruhça yaşından daha büyüktü. Çok ince, fakat dolgun, kalın kollar ve ciddî bir yüz... Dik bakışlarında saldıncı bir anlam (mana) vardı. Varvara Petrovna: Çevirenler. F. Varal ve F. Osman Gene kızın gözleri parladı, fakat cevab vermedi. Varvara devam etti: Neyse hoşuma gidiyorsun. Korkuyordum ki hâlâ küçük bir çocuksun. Maşallah koskoca bir kız olmuşsun. Seninle açıkça konuşabileceğiz. Ah küçük şeytan ah, dedi, kime benziyorsun sen? Bizim aileye mahsus bir ağzın var. Lâkin annen kadar güzel ol mıyacaksın. lnsanları böyle süzmeği de kimden öğrendin? Bu gözleri kimden aldın? Herhalde babandan değil; o sanşm ve yumuşak bir adamdır. Seni tebrik cderim; çünkii bu bahiste neler düşündü ğümü bılıyorsun! Bu çocuğun varlığı hakikaten Varvaranın hayatında bir değişiklik yapmadı. Varvara ilk gününden itibaren aradakı yaş farkına rağmen, Aryanı, terbiyesile meşgul olacağı bir yeğenden ziyade bir arkadaş saydı. Vadvara ailesinden uzaklaştıktan sonra özgürlüğün (serbestliğin) tadını tadıp buna alışmış ve kendi keyfince yaşamayı kurmuştu. Mademki tabiatin istediğınde ve verdiğinde bir tad vardı; bundan niçin yarvaranın konuşmasî hep böyleydi. kaçınmahydı? Kendini, hayatın zevkle evlerine iniyordu. Dönüşte bu gezıyi (seyahati) ve ondan almış olduğu zevk leri, evindeki âşıkına anlatıyor, o sayın zat ta buna hiç kızmıyordu! V'arvara Petrovna, görüldüğü gibi, hayali kıt bir kadındı. Duygularımn ve ihtiraslarının dediğıni yapar, bunlarm dizginlerini hiçbir zaman kasmağa lüzunı görmezdı. Onlar da hiçbir vakıt fazla coşmazlardı. Aşk ahlâkına iki prensıp kumanda ed)yordu: Aşıkına yeni birısi onu cezbedınciye kadar sadık kalmak ve bu takdirde herşeyi âşıkına açıkça anlatmak. Çünkü iki erkek arasında paylaşılmağı havsalası almıyordu. O, sade bir tek adamın kadınıydı, fakat bu bir tek adamı da pek sık sık değiştirirdi. Bu prensiple hiç kimseyi aldatmamıştı. Birisini aldatmak için onu sevmek Zaten onlan büsbütün de bırakmıyor, ve derin duygularla gönülden bağlanmış ancak gürültüsüz ve buhransız sıkı dost ! olmak lâzımdı. Halbuki Varvara o vakte luk bağlarını, aşkın daha samımî olan kadar âşıklarında tamamlayıcı bir cınmünasebetleri yerine koyuyordu. Buraya siyetten baska birşey görmemişti; onlarla yerlesmesinin ilk yıllarında birçok ker; kurduğu münasebetlerin mahiyeti belli, ler Petersburga ve Moskovaya gıtmeğe sınırı belliydi. Bu suretle a=ki lâvık oldumecbur oldu. Oralarda eski dostlarınm ğu yere koymak ve öyle kullanmakla if