6 Haziran 1935 CUMHTJRİYE1 Küçük haberler * Cecile B. de Millein son filmi «Haçlı seferleri» nde başkadm rolünü oynı yan artistlerden Loretta Joungun sine maya intisabı tarri dokuz sene olmustur. Genc kız bu mesleğe 14 yaşmda git \ miştir. * «Calman orkestra» filminde Gerorge Raft saksofonla bizzat birçok hava lar çalacaktır. * Mae Vest kendisi oynamak üzere son yazmakta olduğu senaryosuna heyecanlı bir mevzu seçmiş ve bu mevzuun Alaska yanmadasında geçmesini kararlaştırmıştır. * Rejisör King Vidor «Kırmızı güb îsminde bir filim çevirmeğe hazırlanıyor. Baş kadın rolünü «Kadın asla unutmaz!» kahramanı Margaret Sullavan oynıya cakbr. * Uzun zamandanberi birbirlerine dargın olan iki meşhur komik Laurel ve Hardy banşmışlardır. Yakında mevzuu lskoçyada cereyan eden bir komedi oynır 1 yacaklardır. * Bir »enedenberi srüdyolardan uzakIaşmış olan Ruth Chatteston tekrar işe baslamıştır. Kolumbiya sosyetesi hesabına «Tüylü şapka» ve «Asrî bir kadın» filimlerini çevirecektir. * Tanmmış Ingiliz edibi Rudyard Kiplingin «Sönen ışık» ismindeki romanı Amerikada filme çekilecektir. Baş erkek rolünü Gary Cooper oynıyacak . İngilizlerin hâlâ 20 sene evvelki heyecanla kutluladıkları hâdise Reginald isimli genc bir hava mülâzimi minimini tayyaresile muazzam bir Alman zeplinine karşı çıkmış ve onu düşürmüştü Paula Vesslyle mülâkat «Maskeli kadın» ın kahramanı hayatını ve san'at merdiveninde nasıl yükseldiğini anlatıyor r Viyana, haziran (Hususî) «ıvıas*eü"**acftn» hlmındekı tJUU;^; ye san'at kudretile bütün dünyanın gözürtü "kendisi üzerine çekmiş. olan Paula Vessely bugün Orta Avrupa 'sinema âleminin en büyük bir şahjBİyeti haline girmiş, oynayışındaki sadelik bu kadını ayni zamanda esrarlı bir membadan ilham alan artist 1er mertebesine yükseltmiştir. ^ Beyaz perde üstünde veya sahneiîe onu gördüğünüz vakit ne duyujyorsanız, kendisine yaklaştığınız, lıususiyetine girdiğiniz zaman da ayni heyecanı, ayni takdiri hissedersiniz. Paulanın san'at hayatındaki halile, kendi muhitindeki yaşayışı arasında hemen hemen hiçbir fark yok gibidir. Ayni samimiyet, ayni şıcakkanlılık.. ' Böyle olmasaydı, benim gibi kendisini ilk ziyaret eden yabancıyı o kadar sevgi ve sempati ile kabul eder miydi? Açık renkte sabahlığı omzunda, koyu mavi gözlerile tezad teşkil eden siyah saçları kısmen dağınık, küçük salondaki koltuklarda karşıkarşıyayız. Maksadım Paulanın hayatı ve şeklini öğrenmek.. Acaba o da disahne, filim artistliğindeki yükseliş ğerleri gibi bu yolda yürürken birçok manialarla, müşkülâtlarla karşılaştı mı? Hayır.. Oyunu nasıl su gibi akıp gidiyorsa meslek hayatında da Öylece şöhret ve muvaffakiyet merdivenini kolayca tırmanmış müstesna bir tip.. | Paula Vessely Viyananın merkeze uzak mahallelerinden birinde doğdu. Babası bir tecimendi. Fakat babanın mesleğine bakıp ta onun tarafından kendisine hiçbir san'atkârlık istidadı geçmemiş olduğu zannına düşmeyin, babasının kızkardeşi yani lıalası, güzel Josefine Vessely yirminci asnn iptidalarına doğru Viyana devlet tiyatrosunun en kıymetli jiyelerinden biri idi. Fakat zavallının rimrü vefa etmedi ve ölüm onu ean'atkârlık hayatından pek çabuk jekip götürdü. |[ Işte Paulanın bütün san'at kudrelini bu yüzünü görmediği ve tanımadığı halasından tevarüs etmiş ol'duğu muhakkaktır. Çünkü sade ruh îtibarile değil, vücud ve yüz itibariie Josefine pek çok benzemekte'dir. ^ Diğer taraftan Paula garib değil midir ki san'at hayatının ilk devirlerinde Josefinin vaktile yaratmış olduğu facialardaki ayni rolleri oynadı. Josefin Şillerin «Jandark» mı temsil etmişti. Paula Bernand Şovun ;«Jandark» ını yaşattı. Josefin, Gö, tenin «Faust» ündeki Gretayı ne de rec* mükemmel canlandırdı ise Pa ula da ayni şahsiyeti yirmi »ene sonra ayni muvaffakiyetle temsil etti, Paula güzel gözlerini sabit bir noktaya dikip düşündükten sonra: Liseyi bitirir bitirmez, dedi Viyana musiki akademisine girdim, Oradan çıkınca ilk vazifeyi Viyana daki Alman tiyatrosunda deruhdo ettim. Sonra Pragdaki Alman tiyat rosuna çağırıldım. Aradan bir müddet geçti, Viyanaya döndüm ve tekrar Alman tiyatrosuna iki senelik biı kontratla girdim. Kontratım bnınce Josefstadt tiyatrosuna geçtim. Paulanın ne büyük bir san'at istidadına sahib olduğu daha ilk günlerde anlaşılmıştı. Gerard Hauptmannın «Rose Bernd» ismindeki piyesindeki çok ağır «Rose» rolünü henüz yirmi yaşına bastığı bir anda muvaffakiyetle oynaması bütün san'at muhitinde sonsuz takdirler uyandırmıştı. Paula bir taraftan sahnede alkış toplarken öbür taraftan filimciliğe de intisab etti. Fakat sessiz filim onun en ziyade konuşuşunda ve konuşmasına takılı hareketlerinde yerleşmiş temsil kudretini pek meydana çıkaramadı. Filimdeki asıl muvaffakiyeti sesli olarak çevirdiği ilk kordelâda, «Maskeli Kadın» da başladı. Bu filim Paulanın san'at hayatında yeni bir devir açtı. Kordelâ biter bitmez genc kız, sırf kendisi için yazılmış ikinci bir filmi çevirmeğe davet olundu. Bundan sonra da onun muvafakati olmadan hiçbir kordelâda oynamağı kimse kendisine teklife cesaret edemedi. Epeyce zamandır Amerikaya gideceği hakkında ağızlarda bir rivayet dönüp dolaşıyordu. Bunun hakikat olup olmadığmı sordum: Evet, dedi, böyle bir teklif aldım. Fakat henüz kat'î bir cevab vermedim. Paulayı bunca sahne ve stüdyo meşguliyetleri arasında daha fazla rahatsız etmek bilmem doğru olur muydu? Hususile herkesten fazla dinlenmeğe ihtiyacı olan artistlere biraz boş zamanlar da bırakmak gerekmez mi? Paula sahne ve stüdyoda çalışmadığı zamanlar en çok spor yapmaktan zevk alır. Ata binmek, dağlara tırmanmak en hoşuna giden idmanlardandır. Elini sıkarak ve teşekkür ederekten ayrıhrken şirin Paula: Dağların yüksekliği, diyor, stüdyo ve sahnenin gerdiği sinirlerimi yatıştırmağa çok iyi geliyor. Macera filmleri kahramanı " E. G. Robenson kordelâlarda ne kadar hareketli bir şahsiyetse hayatta o kadar sakin bir adamdır Bugün sinemanın genel merkezi gibi sayılmakta olan Holivudda san'ate az cok temas eder macera fılimleri oynıyan facia artistleri arasında Charles Langhton ve Paul Muniden sonra hiç şüphe siz Edvard G. Robinson gelmektedir. Bu, «Baltalı Cellâd» ve «İki yüzlü Adam» da gördüğümüz kısa boylu, şaşkın yüzlü, küçük gözlü, büyükçe burunlu artisttir. Hiç süphesiz güzel değıldir, fakat oynayışı çok kudretli ve hareketlidir. Muhtelif fılmlerinde sırasile haydud, balıkçı, hırsız, banker oldu. Her birinde de sanki bu şahsiyetler ona biçilmiş bi rer kaftanmış gibi muvaffakiyet göster di. Gülerekten intikam alan, hiddetlene rekten eğlenen, kin, ihtiras ve dığer beşerî zâflan mubalâğaya kaçmadan sırf tabıî bir surette canlandıran bu aktörün beyaz perde üzerinde yaşattığı tipler hepimizi hayret ve takdire sevketti. E. G. Robinson aslan Romanyalıdır. 10 yaşında iken ailesile birlıkte Ameri kaya gelmis ve o zamandanberi orada yerleşmiş kalmıştır. 1893 senesınde doğduğuna göre bugün 42 yaşınd; dır. Daha ilk mektebde iken bıle onun en ziyade heves ettiği şeyler güzel şiir okumak ve iyi yazı yazmaktı. Hele arkadaşlanna masal ve hikâye anlatmıya bayılırdı. Bütün teneffüsler esnasında talebeyi başına toplar ve güzel söz söyleyişine herkesi şaşırtırdı. Bu halini gören arkadaşları hemen her gün ona su sbzlerı tekrar ederlerdi: Eddı sen muhakkak ileride aktör olacaksın! Edvardın kulağında o zamandanberi kıymetli birer küpe gibi asılı kalmış olan bu iltifatlar genc adama cesaret vermişti. Bundan yirmi beş sene evvel Ameri kanın en meşhur aktörlerinden ve en büyük tiyatro mektebi müdürlerinden Sergente müracaat etmesine sebeb oldu. Sergent genc adamı dinledi ve ona mekte binin kapılarının açık olduğunu, hem de kendisinden tahsil ücreti olarak hiçbir şey almıyacağını söyledi. Edvard bu haberi hemen ailesine ye tiştirdi. Onlar bunu zaten çoktan bekli yorlardı. Soğukkanlılıkla karşıladılar ve onu ne teşvik edecek, ne de bu işten vaz gecirecek bir söz söylemediler. Edvard tiyatro mektebinde 18 aylık bir tahsilden sonra diploma aldı ve iş aramıya başladı. Tabiî ilk vazifeleri seyyar kumpanyalarda buldu. Çok küçük rol lere çıkıyordu. Fakat san'atin en güç tarafı olan bu başlangıçtaki müşkülâtı tatmamış büyük bir artist var mıdır? O da senelerce dolaştı, yoruldu ve pek az kazandı. Derken Büyük Harb gelip çattı, Ed vard bahrıye kıtaahnda hizmet etti. Mütareke olup ta askerlikten çıkınca işsiz kalmıstı. Hiçbir yerde bir angajman bu lamamıştı. Mesleği terketmeğe karar vermek üzere idi. Brodwayda oynanan piyeslerden birinde kendisine bir Fransızın rolünü teklif ettiler. Çünkü Edvard iyi fransızca biliyordu. Iste bu andan itibaren Edvard san'at merdiveninde yükselmeğe başladı. Tek lıfler, angajmanlar birbirini takib etti. Turnelere çıktı. Bu arada Los Angelese de uğradı ve orada kendisini gören sinema rejisör ve âmillerinin müsaid teklif lerine dayanamıyarak Holivudda çalış raayı kabul etti. Para kazandı, şöhret sahibi oldu. Muvaffakiyet tacını giydi. Fakat bütün insanlar gibi şu anda o da halınden memnun değildir. Şimdiye kadar oynadığı rolleri çocukça buluyor, Edmond Rostandın «Sirano» sunu ve s. s. n 2 sene evvel bugünlerde Dünya Har mek lçin hareket etti. Ghent jehrini gebinin en kanlı safhalarına sahne olan çerken 6 bin kadem aşağıda bulunan Avrapada Reginald Varnefard isimli Jeplinin yanmakta olduğunu gördübir Ingiliz hava mülâzimi küçük bir tay 28 kişilik tayfadan kimse sağ kalma yare ile muazzam bir Alman Jeplinini mıştı. Reginald tayyaresini Belçika sahili • düşürmeğe muvaffak olmuştu. Bu muvaffakiyetin o zaman Fransa, îngiltere ne indirdi. Fakat üzerinde kâfi miktarve Belçikada, bilhassa Ingilterede ne da vesaik bulunmamasından dolayı ona büyük bir heyecan uyandırdığmı an casus zannederek hapse attılar. Biraz lıyabilmek için Alman Jeplinlerinin sonra iş anlaşıldı. Kendisini buketlerle tngiltereye saldığı korkuyu bilmek lâ taltif ve tahliye ettiler. O gün onun şere fine birçok şenlikler tertib edildi. O bu zım gelir. İngilizlerin aradan yirmi sene geçmiş tün bunlardan sıkılıyor, kıpkırmızı o • olmasına rağmen bu hâdiseyi hâlâ u luyordu. nutmamış olmalan ve yirminci yıldönü Ertesi günü kendisine verilen Kral münde ona sahifeler tahsis etmeleri de Corç imzalı telgrafta: «Ufak bir tayyare ile koca bir Jeplinl bu hususta fikir vermeğe kâfidir. bir anda mahvetmek cesaret ve kudreBu yazılardan birini hulâsatan ajı tini kendinde görerek bunu tatbik ettiyoruz: «Reginald, 7 haziran 1915 günü şa ğinden dolayı seni Viktorya nişanı ile fakla beraber tayyare merkezine dö taltif ve tebrik ederim.> cümleleri ya • nüyordu. Yalnızdı. Çünkü sıkılganlığı zıh idi. dolayısile arkadaşları kendisini müte Jeplinin sukutu haberi Londraya akkebbir addedıyorlar ve ona sokulmıyor sedince Jeplinlerden yılmış olan halk arasında büyuk bît1 sevinc ve heyecan lardı. Yalruz gezer ve yalnız uçardı. belirdi. Gazeteler Reginald için yazüan Havada iken kafileden ayrılır ve daima yazılarla doldu. yalnız başına cenkleşirdi.. Halbuki o tarihli Alman gazetele Gene o haziran sabahı Brüksele pek rinde Jeplinin düştüğünden bahis bile yakın olan Evre hangarı sanki harb yokedilmiyordu. muş gibi sessiz ve tenha idi. O sırada Bundan sonra Belçika sahillerinin bu sessizliği bir motör sesi yırtmış, Jepmüdafaan bu kahraman tayyareciye linin siyah gölgesi Evre semasında bebırakılmıştı. Uçarkçn daima yanında 6 lirmişti. Reginald derhal koştu, çayırHales bombası taçırdı. daki ta^aresine atlıyarak motörü ha Onun bütün muvaffakiyeti bir Jep rekete getirdi. Biraz sonra o da havada lini düşürmekten ibaret değildir. Daha idi. Jeplinden onu görmüşlerdi. Derhal birçok denizaltı gemileri batırmış, düşbütün makineli tüfekler üzerine çev man sahillerini bombardıman etmiş ve rildı. Az sonra Reginaldın makinesi de birçok ta düşman erzak gemilerini yok lik deşık olmuş ve havada bir salıncak etmiştir. gibi sallanmağa başlamıştı. Çabuk ha Bir müddet sonra bir hafta mezuni reket etmek lâzım geliyordu. Hücum yetle Parise gidince hararetli tezahü etmekten vazgeçmiş gibi tayyaresini ratla karşılandı. Ostendde doğru çevirmişti. Jeplin 6000 Fransanın ileri gelen şahsiyetleri takadem yüksekliğınde idi. Kendisi 8000 e rafından yanaklarından öpülerek tebrık yükseldi. Motörü kestı ve anî bir ha edüdi. Bunu müteakib Buke madalyası reketle Jepline doğru inmeğe başladı verilmek üzere davet edildi. Fakat gi ve altı bombasmı birden hava gemisi ü demedi. Yeni yapılan bir tayyareyi bir zerine boşalttı. Jeplin dehşetli bir infı Amerıkalı ile beraber tecrübe için halâkle parladı ve baştanbaşa ateş içinde valandı ve 700 kademden aşağı düşerek sukuta başladı. Nıhayet bir yetimler öldü. müessesesinin binası üzerine düşerek Onun öldüğü günü Belçika, Fransa ve 2 rahıbe ile birkaç yetim çocuğu öldür İngiltere matem günü olarak kabul etdü. Infilâkten sonra Reginaldin tayyare tiler. Londrada yapılan cenaze mera si de başaşağı döndü ve hava mülâzimi simine 50 bin kişi iştirak etti. motörü işletemedığinden düşman ara İngilterenin en büyük heykeltıraşlazisine inmeğe mecbur kaldı. Berekt in rından birinin yaptığı heykel, mezarı diği yer hâli bir arazi idi. nın başucuna dikildi. Motörü bir çeyrek saatte tamir ede ] Bu hava kahramanımn öldüğü gün rek tekrar havalandı ve merkeze dön ] mevcud serveti 39 Ingiliz lirası idi. Validesine tecrübe ettiği tayyarenin fab rikası tarafından küçük bir tayyare mo«Napolyon» u temsil etmek istiyor. deli pırlanta ile işlenerek hediye edildi. Rollerinde çok hareketli olduğu halde İngiltere Kralı Viktorya nişanını annehususî hayatında pek sakin görünen Ed sinin göğsüne bizzat taktı.> vardın bu sükuneti emin olun ki bir dış görünüşüdür. Yoksa onun ruhunda üst leri küllü müthiş volkanlar vardır. Bu günkü soysal durumdan pek te memnun değildir. Terbiyede, edebiyatta, dinde, ekonomide ıslahat yapılmasını, bir takım yanlış itikadların ortadan kaldırılmasını i$tiyen bir kafa taşımaktadır. Bununla beraber stüdyoya gelince beyninden bütün bu nazariyeleri atar, var kuvvetile çalışmaya başlar. Paul Muni gibi o da sinemanın bugünkü en büyük ve en kudretli san'atlerden biri olduğuna, lâkin onun henüz iyi kullanılma usullerinin bulunamadığına kanidir. Her zaman tekrar ettiği bir söz de: « Ben, sade para toplamak ve söhret kazanmak için oynamıyorum. Ayni zamanda san'ate hizmet etmek istiyo Liman sosyetesi mavnacılarîle sandalrum!» Cümlesidir. Onun için isminin etra cılanna bir örnek elbiseler dağılmışhr. fında fazla reklâm yapılmasından hoş Bütün amele bugünden elbiselerini giylanmaz. Sakin sakin çahşmasına müsaa meğe başlamışlardır. Resimde yeni elbiseler görülüyor. de edılirse daha memnun olur. Sandalcılar bir örnek elbise giydiler I /