6 Haziran 1935 CUMHURİYET Yanış AH KADIN ERKEĞİN ARZULARINA RİAYETE MECBUR DEĞİL MİDİR? Erkek evlenmezden evvel güzel bir kı«J5en hukuk iahsili görmüş bir ada mım. Karımm haklanna iecavüz edecek za raslar, hoşuna gider, evlenir... Evlendeğilim. Fakat aramızda hakkı bir tiirliı dikten sonra da aralarında bu sevişmepaylaşamıyoruz. Vakti halim oldukça nin daima böyle kalacaginı zanneder. I yerindedir. Evimde hizmetçim, işçim sine döner, arkadaşlarile buluşmalarına var. Bugün kırk yaşmdaıjım. On be$ ı/a devam eder. Kansının da evde oturup şmda bir oğlum fey/î mektebdedir. Ka kendisini bekliyeceğini zanneder. nm otuz iki uaşmdadır. Aramızda ma Erkeğin parası kadını çalışmaktan işet noklasmdan hlçbir huzursuzluk yok meneder. Kadın boş zamanmı öğleden tur. Yalmz, ben ahamları işimden gel sonra saat beş çaylarında erkeklerle dans dikten sonra, evde b'ırkaç arkadaşımla ederek. veya filân Bayanın evinde poker îçmekten hoşlanmm. Kanm bk miiddel oynıyarak geçirmeğe başlar. Bu yeni ses çıkarmadı. Sonra iiiraza başladı. O meşgaleler başladıktan sonra bedbahtlık uzun gün yalmz geziyormu$, geceleri be denen baykuş evin bacasjnda yuvasını nimle gezmek isfermfs,... Ben s'memadan kurar. hoşlanmam, iiyairodan hoşlanmam, zı Erkek kansınm eğlencelerine iştirak yaretlen hiç hoşlanmam.. Benim de zev etmez. Eğer kadmı bu hayattan vazgekim budur, kanm bu arzuma riayete mec çirmezse o da ayn eğlenmeğe başlar, ebur değil midir?» ğer bu aile talâk mahkemesine gitmezse, kadın başka bir erkeğin kolları arasına, 'Mehmed Haydar erkek te başka muhitlere düşer... Ailenin saadetini bozmamak için her Bu mektubun sahibine cevab vermeziki tarafın da arzularından bir kısmını feden evvel şu noktayı çizeyim... Aile da hiline mecburiyet sözünü soktuğunuz da ederek anlaşmalan lâzımdır. Eğer gün, anlaşmanın kapısını kapamışsmız de kadın kocasının bu eğlenceleri hoşlan mektir. İnsanlar herne pahasına olursa madığını gördükten sonra zamanınm çoolsun, mecbur olarak yaptıklan şeye kar ğunu kocasına vakfederse, erkek te za şı isyan duyarlar. Tatlı söz, en çapraşık manının bir kısmını ona vermek mecbukilidi bile açar, fakat emir, şiddet, mec riyetini duyar... Fakat erkek kendi zevburiyet karşısında maymuncuk bile işle kini, kadın kendi zevkini ayn ayn yer lerde ararlarsa, o zaman beraber yaşa mez. manın manası kalmaz. Şimdi mektuba cevab vereyim: Birçok erkekler evi, işten yorgun dönZengin bir adamın kansı, aile dahi dükten sonra istirahat edecek bir koltuk, linde kendini meşgul edecek işlerden beri kadını evinde istirahatini düşünecek bir bir kadındır. Erkek gündüz işinde uğra ev kadmı olarak kabul ederler. Fakat şır, fakat kadmın günde bir iki saatlik i bu düşünüş yanlıştır. Uzun gün evinde şinden başka vakit öldürecek bir meşgu yalmz oturan kadın, geceleri kocasile beliyeti yoktur. Bu bir iki saati de sarfet raber gezmek ister... Eğer geceleri bu mek istiyen bir kadınsa... Ekserisi, sa arkadaşlığı bulamazsa, gündüz dans sabahtan akşama kadar boşturlar. Para lonlarına, pokere ve sair tehlikeli eğlenher müşküllerini halleder, fakat işsizlik celere gitmek mecburiyetini duyar. Eğer bunlarda manevî bir azab doğurur. Bu erkek haftasının birkaç gecesini kansınm kadın uzun gün işile uğraşan erkeği tam ze\klerine tahsis ederse, mütekabil bir bir âşık diye kabul etmez. Sarfedilemi anlaşmanın kapısı açılmış olur. yen enerjisi, bu heyecanı dökecek bir Bu vak'ada da dıkkat edılecek nokta memba arar. Eğer bu enerjiyi dans sa lonlarında, sinemalarda, kokain ve eroin budur. Erkeğin her gece arkadaşlarile imeclislerınde dökmiyorsa, ıçtimaî kulüb çerek eğlenmesine kadının iştirak etme mek hakkıdır. Erkeğin yalnız kendi zev ÜTU ÇINAR YIKILDI Vasıf Çınarın ölümü, bir tabiat unsuunun göçmesi kadar büyük ve ehemmiyetli bir acıdır. Gölgesinde bir semti banndıran gürbüz bir çınann yıldınmla devrilmesine bile güc dayanılır. Halbuki o, gönlü yapısmdan daha çok büyük ve zekâsı o levend boyundan daha çok yüksek bir insandı. Onun içli, dışlı bütün varlığını anlatan bu çmar kelimesi yalnız soy adı değil, hem de tam bir sıfatıdır. Eskiler imlerin gökten indiğini söylerler. Gökyüzünden inmiyen bu adın o çapta bir yüce yerden verilrr.iş olduğu nekadar bellidir. Yüzü güzel, fakat ruhu ondan daha çok güzeldi. Doğru görür, doğru düşü nürdü. Fakat bunlardan daha yüksek bir değeri vardı: Gördüğünü ve düşündüğünü açık ve olduğu gibi söylemek! Miskin hesablann kölesi değildi. O bir kuvvet kaynağı, ümid ve neşe pınan idi. Acık ve geniş alnında daima hayatı, genclıgı temsil etmiştir. Bulunduğu yeri ruhunun sıcakhğile ısıtır, o tabiî ve coşkun nesesile doldurur ve dalgalandınrdı. Konuşmasında sekiz adamm sesini, kahkahasmda bir düzüne insanın gülüşünü sezebilirdiniz. Muhitini benliğile kaplar, fakat bu kaplayış kimseyi ezmez ve incitmezdi. Temiz ve hafif ruhunun bir esir gibi herkese sindiğini, her gönülde ümid ve neşe yarattığını görürdünüz. Onu biraz tanıyan bile mutlaka sevmiştir. Yaklaşıldıkça daha fazla sevilebilenler değerlerinin kat kat derinliği bulunanlardır. Ve bövleleri nekadar azdır. Yohan Ştravs Ofenbahm IBUGUN DEBU .1 Ankara ve su dostluğundan ne kazandı Vals Kralının en büyük kudretini sezen ve kendisine haber veren Ofenbah olmuştu Siegfried Floch Neşri hokkı yalmt "Cumhuriyet,, e aiddir. Yazan: V * Haksız olarak hafifhk isnadma ma ruz kalan bu iki müzik üstadı arasmda acaba bir dostluk bağı var mıydı? Her ikisi de avni kaynaktan ılham almışa benziyen bu üstadların ikisi de, hayret Ceçen atrın dost iki müzik üstadı Ofenbah ve Yohan Ştravs takdirle karsılandılar. dünyaya neşe ve tazelik getirdiler. Paris ve Viyanayı Ofenbahı, Ren Kızlan ismindeki e ve üddet hayran ve meftun bırakan uzun mu erini Viyana büyük operasında temsil Ofenbahla Ştravsın şöhretleri hâlâ sılınetmek üzere davet ettiler. Bu eserın metmekten çok uzaktır. Acaba ikisinin ara ni, Paris büyük operası evrak memuru sında devamlı münasebet var mıydı? NeNuitter tarafından yazılmıştı. rede ve nasıl tanışmıslar? Eser, Pariste henüz oynanmamı? olHepimiz yeis içinde idik. Yurdumu1861 yıhnda, Jak Ofenbahın Buf Pa duğu için, Viyanadaki oynanışı birinci zun yepyeni kurulan merkezini, bu su rizien urupu ile Viyanaya gelışı buyuk temsildi. Almancava Wohlzagen tara suzluk yüzünden böyle bir çöl halinde bir hâdise olmuştu. O tarihte. yalnız res fmdan adapte edildi ve müellif eserını, mi bırakacaktık? Kamâlizmin başancı ve yaratıcı gü mî olarak çıkan gazeteler, bu mevzua sekiz defa büyük bir muvaffakıyetle bızcüne inanc getirmiyenler, bb'yle düşünüdair sütunlarla yazı yazdılar: «Bu yıl, zat idare etti. Ne Martinetnin ne de Louis Schnei yorlardı. Rejime ve o rejimi kuran ulu vals ilâhının zafer yıhdır, diyorlardı. derin, yazdıklan fransızca Jak Ofenbah varlığa gb'nül bağlıyanlar ise, bu su işinYohan Ştravsla harikalar sahıbı Jak Ofenbah Avrupa üzerinde bir vals fır tercümeihallerinde ismi geçmiyen «Ren de de bir mucize bekliyorlardı. ölü yurtınası kopardılar. Çiftler Viyanadan Pa kızlan», Ofenbaha. Mozar ayannda du dirilten, o yurdu yaşatacak olan suyu da elbet ve elbet bulup, akıtacaktı... rise kadar, durmadan dönüyorlar ve bü şöhret kazandıran bir melodidir. yüklü küçüklü bütün orkestra sefleri, büBu sefer Ankaraya gidişimde, ben bu Bu eser Barkaroldur. Üstad bu par tün kemancılar, ne tarafa yetişeceklerini çayı bilâhare eserden çıkarmış ve «Con mucizeyi gözlerimle gördüm: Vasıfla biraz yakın yaşamış biri için saşırdılar. Avrupanın, bugün, kalbleri tes d'Hofman» eserine ilâve etmiştir. On yıl evvel, susuzluktan yanan Ankabil değildi ki sozüne inanmasın, fikri daha hızlı çarptıran, gencliği coşkun bir Viyana, Barkarolu işte bu suretle, Pa kara, şimdi yemyeşil bir manzara arzene kanmasın ve dostluğuna güvenmesın! hızla neşelendiren ve ihtiyarlamak iste risten birkaç sene evvel dinlemiştir. «Ren diyor. On yıl evvel, yüz yıkayacak kadar Merddi. Masallardaki kahramanlar ka miyenleri dinçleştiren iki sihirbaz üstadı Kızlan» da, Paris halkma, pek çok za bile su bulamıyanlar, sıhhî ve modern ev. Tarih te onları belki bu isimle ana man sonra ve bir perdelik balet halinde lerinde hergün banyolarını yapıyorlar. dar merd! Eli gönlü gibi açıktı. Cömerdvar lik iyi yaratılışm şaşmaz ölçüsüdür. En caktır.» Baslıca sokaklar, günün en sıcak saatleseyrettirilmiştir. ***' darda bulunduğu zamanlarda bile ihti«Ren Kızlan» nın ilk temsilinden rinde muntazaman sulanıyor. Şehri süs 1861 de Viyana, birkaç dahilî ve si sonra, Konkordya adındaki Viyana E liyen bahçelerin ortasındaki fıskiyeîi havacı olanlar ondan birşey istiyebilirlerdi. Ödünc aldığı parayı bile kendinden daha yasal sarsıntı geçirdikten sonra tekrar es dıbler cemiyeti reisi, cemiyetin yıllık bir vuzlardan sular, gürül gürül akıyor. Güihtiyachsına bağtşlıyan ancak bir masal ki neşesini, eski hoppahğını buldu; hu ünasebetile, Ştravs ve O zel ve yeşil Ankaranın, bizim, kendi genc mu lâsa, eski Viyana oldu. Tiyatro sahne musameresı birer vals hazırlamalarını ve ve dinc ellerimizle, yepyeni kurduğumuz adamıdır, değil mi? Ah evet, nekadar fenbahtan, yazık ki o da bugün bir masal oldu! Ta lerinde ve konser salonlarında Fransız ilk konserleri bizzat idare etmelerini rica Ankaranın kendi içme suları da var. biatten her çeşid payı gür olan o ulu çı artistleri görünmeğe, Paristen şarkılar aDağları deviren himmet, bedbinlerin, etti. nann ömür pavı meğer nekadar azmış! kın etmeğe başlamış ve bunlara, başta Kompozitörler, birbirlerinin eserleri ağzı karaların, yaşamaz dedikleri şehre Yaratilıstan her yolda gür pay alan Jak Ofenbah olduğu halde Buf Parizien ni çaldırmağa karar verdıler. Konkord taze can vermış. Vasıfm zekâsı da engin ve üstündü. En trupu da katılmıştı. Jak Ofenbah, Vi Ankaranın 12 kilometro ötesinde yayanın balosu meshur «Sophiensaal» da L;I»,O4;I;; ?t»ı%ra«ık bir isı be$ on cümle yanada, Zum Goldnen Lamm oteline ipılan «Çubuk barajı» nı gittim, gordüm. Kllıı Kaofi,.. I »CJ. venldu Dıploması ve aristokrasi mahfılrar. Son senelerde zengin kadınlann bu ile anlatınız. Onu sizden daha aydınlık ner mmez, Ştravs, ziyaretine geldi. Ilk lerine mensub pek çok dınleyici vardı. Bu azametli eserin karşısında, çocukluaramağa sevkeder ki bu daha tehlikeli defa olarak görüştükleri halde çok iyi cemiyetlerle, siyasî teşekküllerle fazla abir görüşle kavrardı. Bu balo, esasen, mevsimın en kibar balo ğumda dinlediğim dev masalları aklıma dir. Bunun önüne geçmek için erkeğin lâkadar olmalarmm sebebi budur. Ka Onun memleketimizde en güzel ko tanışıyorlardı. Viyana vals kralı, büyük su idi. Ofenbah, valsine, «Akşam Yap geldi. birkaç gecesini karısına vermesi, kadmın nuşanlardan biri oldueu muhakkakhr. Fransız bestekârının lâfını etmeği sever: rakları» Ştravs ta «Sabah Yapraklan» dınların siyasî hayata girmeleri, haklanAncak Türk devriminin, hiçbir şeyle haftada birkaç gecesini kocasının zevkı Vasıfta (hitabet) in bütün şartlan top «O, yaman bir adamdır, derdi. Insanı ismini vermişlerdi. Valsler, rekabet mey ölçülemez olan azametini gördüğü ve nı elde etmekten ziyade kendilerine bir ne tahsis etmesi lâzımdır. Yazının ba mukavemet edilemiyen o şeytanî ahengi danına atıldı ve bir nevi vals düellosu anladığı içindir ki, zihnim burada başanmeşgale bulmak içindir. Kadının böyle şında da söylediğim gibi iş mecburiyete lanmıştı. Hâkim şahsiyeti, kuvvetli ve gür sesile, dayanılmaz mantığı, anî buluslan ile sarar ve sürükler. Müziğinin her vez başladı. Şlr&\s, meslektaşının eserıni o lan işin önünde durmadı. Burada, Türk vaktini geçirecek lüzumlu veya lüzumsuz çıkarsa, inada dayanır, inad haline ge ve şaşırtıcı cevablarile en kalabalık top nini, uzaktan gülümsiyen, sonra elimden kadar parlak ve heyecanlı bir şekilde zekâ'i, Türk kabiliyeti, daha doğrusu meşgaleler aramasından mes'ul kocalar len meseleleri de sonra mahkeme halle lanhlarda ve en zorlu münakaşalarda tutup sürükliyen ve beni belimden kavrı çaldırdı ki, dinliyenler son derece coş Türk inancı, şirin ağaclıklann arasından dır. der. mutlaka muzaffer olan sahra topu cin yan güzel bir Parisli kadına benzetirim. tular. «Akşam Yaprakları» dört defa nazlı nazlı süzülüp kaybolan ufacık bir Sizi götürmek istediği yere kadar onun tekrar ettirıldi. Bunu müteakıb, Ofen dereden 13,000,000 ton su biriktirecek, sinden bir hatibdi. pesinden gitmekten başka çoktur.» bah, «Sabah Yaprakları» nı ayni mu 350 metro genişliğinde ve 25 metro deŞimdi onun büsbütün sustuğunu dü Golden Lamm otelinde, uzun uzun, vaffakiyetle, ayni parlaklıkla çaldı. rinliğinde bir havuz, bu havuzu doldursünmek, rüzgârlann artık esmiyecesini Paristen ve Viyanadan bahsettiler. O bilmek kadar insana durgunluk ve bitFakat Ofenbahın tahmini doğru çıktı. mak için de, gözün alabildiği kadar yükfenbah: «Parise gelmelisiniz, diyordu. kmlik vrivor.. Ştravsın eseri yaşadı, Bugün ile orkes sek bir sed vücude getirmişti. Bilseniz Parisliler sizin yarattığınız Vi ÎBRAHlM ALÂETTlN SÖVSA Barajı yapan Türk mühendislerini, tralann programında ısmi okunuyor. Halyana valsine nekadar meftundur.» buki, «Sabah Yaprakları» nın mütem Türk müteahhidini, Türk işçilerini kutluFransız müzik üstadı, Viyana müzik mimi olan ve iki üstadın birlikte bestele lamak için söz bulamadım. Posta ücretleri nâsirlerinin, Parise gönderilmek üzere Onlar, nezaketle, tevazula, bana iza937 numaralı posta kanununa ek ola valsler yazması için kendisini nasıl sıkış dıklen söylenılen «Akşam Yaprakları» hat veriyorlardı: rak Kamutayca yapılan yasanın tatbikına tırdıklarını anlattı \e Viyanada o kadar çoktan unutulmuştur. Ankaramızm nüfusu 200,000 i Konkordya balosundan sonra, Ofen başlanmıştır. Genel muvazeneye giren nopüler olan bu tarz bestelerde, üstad bulduğu gün.. bu baraj.. gene adam baveya özel bütçelerle idare edilen daire lığmı inkâr kabil olmıyan Yohan Ştravs bahla Ştravs, sabahleyın erkenden Gol lerle Belediyeden postaya verilen mek la boy ölçüşmek kudretini kendinde gbre den Lamm otelinde buluştular ve herbıri şma günde 200 litre su verecektir. O zaman bile, Ankara kendi zerzevatub, kart, gazete, risale ve her türlü ba mediği için, bu teklifleri daima reddetti kendi projesıni anlatmağa başladı. Ofensılmış kâğıdlar, iş kâğıdlan ve ö'rnekler ğini söyledi. bah, bırdenbire, Viyanalı bestekâra de tıni, kendi meyvasını yetistirecek.. Parkle kıymeti mukaddereli mektub, kıymeth | Q tarihten üç sene sonra, bu f ikir, sırf di ki: «Azizim Yohan, sız operet yaz larmı sulayacak.. Filtireden geçirileceği ve kıymetsiz posta paketlerinden ve bun bir tesadüf eseri olarak gerçeklenmiştir. malısınız. Sızi inançlarım kı, operet yaz için, Ankarahlar bu tertemiz suyu, kana larla ilgili (alâkalı) haber isteme, adres 1864 yıhnda, Ofenbah, tekrar Viyana mak ıçın lâzım gelen vasıflar sizde var kana içecekler.. Fransızlar, geçenlerde denize indirdikdeğiştirme, geri alma, başka yere yolla ya geldi. Fakat bu sefer orkestra şefı o dır.» leri Normandie adındaki vapurlanndan ma, geri çevirme ve ardiye hizmetlerin larak değil meshur bir kompozitör ola Belki de bu sözler sırf tesadüf eseri oden üçte bir ücret ve resim almmaktadır. rak geliyordu. împarator Fransuva Joze larak sbylenmiştir. Fakat Ştravs bu söz dolayı kıyameti koparıyorlar. Gazeteler, Bakanlıklann istemesi üzerine posta, tel fin «Orphee aux Enfers Orfe cehen ler üzerinde zihnini yavaş yavaş isletti ve mecmualar, hep bu azametli geminin regraf ve telefon idaresinin vereceği ista nemde» eseri hakkında ne derece takdir bu fıkir onda sabit bir fikir halini alma simleri, tariflerile doludur. En büyük Bir Çin abidesi veya Malezya mabedi sanmayınız: Çiroz sergi tistiklere göre bu dairelerden alınacak beslediği malumdu. Viyana yüksek sos ğa basladı. Bu suretle Ofenbah, Yohan Fransız muharrirleri, Normandie için, en sidir! Salata halinde lezzetle yediğimiz bu balık minyatürleri Bo • posta ücretleri yıllık maktu bir miktar yetesi, Ofenbahı Paris esprisini ve FranŞtravsın ölmez mümessili bulunduğu Vi güzel yazılarını yazdılar.. ğazda işte böyle hazırlanıyor. Tabiî çerden çöpten çardağmın di üzerınden de alınabilir. Bunun için mu sız neşesini temsile en salâhiyettar şahsi yana operetinin doğmasına saık olmuş Paristeki dükkân camekânlan, hep bu reklerini göklere çıkaran da adesenin mubalâğası... kavele yapılması lâzımdır. tur.» SİEGFRİED FLOCH yet olarak tanıyordu. geminin modellerini, resimlerini teşhir ediyorlar.. Cumhuriyet,, in tefrikası: 20 rışık simaya bakıyorum da.. Hayret eFransız milleti gurur ve sevinc içinde.. Ferdi, kahvesinin son yudumlarını içi Buyurun, içeriye geçelim!. Gülleriniz ne güzel! dedi. dıyorum. yordu. Normandie bu gurura ve bu sevince Yemek bitmişti. Bay Kadri, sihirli Ayşe, bir tanesini alıp, takdim etmek Ah, seneler!. Zaman!. Gerçek, bun Her ikinizden de af diliyeceğim. cehre ile karşı karşıya kahyordu. Fakat, üzere elini uzattı. Fakat parmağını değ zerçekten değeri olan essiz bir gemidir. lann ne tahribkâr tesiri oluyor! Ne olur Sizi biraz yalnız bırakmak mecburiye Ferdinin gitmesi, ve giderken sarfettiği dirir değdirmez, ciçek dağılıverdi. Onun bir kıymeti de, Fransız tezgâhladu, önünde sonunda yokluğa mahkum tindeyim. Senin geleceğinden pek emin sözler, biraz evvelki samimiyet havasmı Yazık.. Çok çabuk soluyorlar.. di rından, Fransız işçilerinin elinden çıkmış olan insanlar, ihtiyarlamadan ölselerdü. olmadığım icin bir yere söz vermiş bu bozmuştu. ye soylendi. olmasındadır.. Lâkin, Ferdi bu acı sözleri ne diye lundum. Fakat, müsterih ol: Sen git Salonda, birer koltuğa oturdular. îkiGene sustular... Odanın içinde, ruha Fransızlara, bu hususta, ben de hak söylemişti? Acaba, demindenberi, Bay meden, gelirim. lsim uzun sürmez. Yazan: si de susuyorlardı. İkisi de, gaibden ge işliven, ılık bir hava hasıl olmuştu. veriyorum.Normandienin karşısında duyKadrinin üzerinden ayrılmıyan karısınm Bir tamir, filân mı? len can sıkıcı bir hitaba kulak veriyor Bav Kadri, basım koltuğun arkasına Ercümend Ekrem Talu dukları bütün hisleri, ben de Ankaradaki bakiflarını mı sezmişti? gibiydıler. Bildin. dayadı ve birdenbire: ı Çubuk barajının önünde duydum. Mazi, mahnı beğendiremiyen bir gezAyağa kalkarken de, ilâve etti: Nihayet bu sükutu, Bay Kadri boz İnsan, böyle bir yuvadan nas: Ayıblamaym: Ben duygulanmda, Sanki, karşısındaki çehre cesaret edıp gin satıcı gibi, biraz evvel yaymış olduğu • Malum ya, bizim zanaat vakit, sa~ du. uzaklaşir? dedi. hatta biraz daha ileriye erittim.. Düşün* te bakamadığı halde geçmiş zamanın hatıralarını derlemiş, toplamış, uzaklaş at tanımaz. Hergün, böyle sizi bırakıp, gider Yere dökülen gül yapraklanna, halıdüm ki, benim, topu on iki yıllık ulusal acıhğını izale etmişti. Kansı müdahale edecek oldu: mıştı. mi? ya bakıvor, fakat cesaret edip te bakış varlıeıma göre, Çubuk barajı, Norman Hatırında mı, Kadri? • » Fakat bugün olsun, söz vermeme Ne düşünüyorsun, Kadri? Ekseriya gider ama, bugün git larını kadından yana çeviremiyordu. dieden çok daha değerlidir! Evet: Hepsini hatırhyordu. Ayni zaliydin. Müdür, kendini birdenbire topladı. Ayseden cevab alamayınca, lâkırdıyı memelivdi.. Ercümend Ekrem TALU manda, delikleri dolan tıpkı bir sünger Olmaz. îş, iştir! Ben mi ne düşünüyorum? dedi. Kabahat bende oldu. Baksanıza: bask a zemıne döktü. gibi, kalbi genişliyordu. Gencliğinden Seni.. Beni.. Bizi yeniden birleştiren iyi Ve sebebi, hikâyeyi takib ederken an Bana, Vilâvete geldiğinizi kendi Geleceğimi tahmin etmemiş.. Gelmemebahsedıldikçe gencleşiyordu sanki. lasılacak, belli belirsiz bir ima ile Ferdi tesadüfü.. sine sövlediniz mi? Ferdinin patavatsızca bir sözü, bu liydim. Tesadüflerin ivîsi de olur, kötü sözünü ikmal etti: Tabiî degil mi?. Ne diye gizliyeDahiliye mütehajsiü doktor Saffftt haz veren duyguyu, azkaldı, altüst ede sü de. Herhalde, hüküm verebilmek için Fena mı? Başbaşa kalır, beni çe Gene sükut ettiler. Her ikisi de mus ve Sıvas NUmune ha»taneei operatorü cekti. kî«tirirsiniz, hazır. tarib, belli idi. Bilmediği bir odada uy cektim ? sonunu beklemeli. Buraya da, ancak sizin ısrarınızla tbrahim öktemin bîr k«ı çocuklaii Ayrıca veda bile etmeden odadan kuya dahp ta, uyandıktan sonra, etrafı Görüyor musun, Ayşe?. dedi. In Ne o? Şüphen mi var? dünyaya geidiği memnuniyetle haber san nekadar değişiyor. Kadrinin, çocuk Yok. Umumiyetle diyorum. Esa cıktı. Bay Kadri, onun bakışlarında bir na şaşkın şaşkın bakınan bir insanı andı ge ldigimi biliyor mu? almmıştır. Yavruya ve anasile baba Ayşe, işitmemiş gibi davrandı; ve: ken, kıpkıvırcık saçlan, pempe pembe sen, benim hangi tesadüflerden bahset değişiklik hissetmişti. Ne olmuştu, aca rıyorlardı. Bay Kadri, birşey söylemek, (Arkatt uat) sına uzun ömürler ve saadetler dileriz. bu vaziyeti böyle sürdürmemek için: yanakları vardı. Şu kırçıl kafa ile bu kı mek istediğimi sen bilemezsin. undan on iki yıl evvel, henüz Türkiye Büyük Millet Meclisi hükumetinin merkezi olan Ankarada, yüzümüzü, gözümüzü yıkan.âdan evlerimizden çıkmağa mecbur olduğumuz zamanı hatırladım. O zaman, Ankara, yirmi, otuz bin nüfuslu, yarısı yanmış, üst tarafı da o yangından artakalmış bir yığın kül hissi veren küçücük bir şehirdi. Bu şehirden gelip geçen Osmanlı valilerinin içeritinde idareci ve başancı diye ün almış kimseler de vardı. Hiçbiri beldenin su ihtiyacını, lâyık olduğu ciddiyet ve önemle düşünmemişti. Yerli ahali, yalnız bunlardan bir tanesinin, çarşıya kadar bir su getirterek, Hacıbayram civannda kendi namına bir çeşme yaptırmış olduğunu söylüyorlardı. Ve gün görmüş ihtiyarlar, yeni rejime ısmmağa başlıyan, aklı erer gencler, bu çırçıplak yaylada, bu taşlı dağlarda damla su olmadığı için, Ankaranm bu ihtiyacını hiçbir zaman gidermeğe ihtimal olmadığını iddia ediyorlardı.. Adesemize çarpanlar Bu Gönül Böy!e Sevdi DOGUM