3 Haziran 1935 CUMHLTÜYEÎ m Adolf 9 Hayatı Sarayönünde bir Yüzen şehîr, soda fabrikası yüzmiyenden rahat Beşgöz gölünden bu iş için istifade edilecek Sarayönü (Hususî) Burada na hiye merkezine üç kilometro mesafede iptidaiğ usulde beş değirmen çeviren ufak bir göl vardır. Hiç durmadan işliyen bu değirmenlerle göle (Beşgöz) denir. Gölün suyu en şiddetli kuraklarda bile azalmıyan yüzlerce kaynaktan meydana gelmektedir. Bu sudan şimdiye kadar beş değirmen işletmek suretile istifade edili yor, çiftçilerimizin ellerini böğründe bi rakan kurak yıllarda faydalanma çareleri düşünülmüyordu. Kuraklıktan fazla zarar gören yer lerde su araştırmalan yaptıran Tanm Bakanlığı geçen gün Konya havalisinde mevcud suların miktarını ve sulama ka biliyetlerini tetkik etmek üzere su müte hassıslan göndermişti. Araştırmalar yapan mütehassıslar Sarayönüne de gelmişlerdi. Mütehassıslar şimdiye kadar ancak beş bin dönüm kadar bir yer sulıyan Beşgözde tetkikatta bulunarak gölün çok elve rişli olan ön tarafına yapılacak bir sedle bu mikdarın elli bin dönüme çıkabileceğ sonucuna varmışlardır. Bundan birkaç yıl önce bu gölde bir Soda fabrikası ya pılması düşünülmüşse de çıkanlacak tuzruhunu satacak yer bulamadıklarından bu düşünceden vaz geçmişlerdir. Halbuki şimdi mevcud bazı fabrikalanmıza lüzu mu olan tuzruhu haricden gelmektedir. L Dil üzerinde çalışmalar J] Kılavuz için dersler Viyana Akademisinde ona hakikati söylemişlerdi: «İstidadın yok!» Viyanadan pek bitkin dönen Hitler, babası öliince kardeşlerini bırakıb tekrar Viyana yolunu tuttu Normandinin ilk seferi çok parlak geçti 23 Para benzetliyenler, agır ceza görür. Kahve, iyi bir uyatıçtır. İlk danışıt kurulu toplandığı zaman, Moskovada ıdiın. DostSırrını dile vermek en büyük ayıblardandır. Bu gizli haberi kim açığa vurdu? Sıyasada gizaçmak, çoğun bilerek ya* pılır. Öyle zamanlar olur ki, küçük bîr gizaçı, memleket için ağır bir sınat doğurur. Bütün umaylanmın birer birer sön • düğünü gördüm. «Alpay düşe geliyor: Osmanlı imparatorluğu bilmiyerek, Büyük Britanya gibi görerek ve hesablıyarak...» «Işıklar şavdı, kuşlar sakıdı. Ben senin bakışını, senin sesini bekliyorum..» Türkçe şuvağ, arabca şua'dan daha güzel değil midir? Kelimelerimizin karşılıkları şunlardır: Tay = Endam. Bu derste başka bir deneme yapmak istiyoruz. Bilmediğiniz kelimeleri, cüm leler içinde, kullanacağız. Osmanlıcalannı en sonra yazacağız. Osmanlıcalanna en sonra yazacağız. Osmanlıcalanna bakbakmadan, bu kelimelerin, bildiğiniz köklerine göre, ne anlamlara geleceğıni sız tasımlayınız. Göreceksiniz ki kılavuzu ez berlemek ihtiyacmda değilsiniz. Kökler, bildiğiniz köklerdir. Yalnız türkçenin kelime yapış usullerini bilmek lâzımdır. lüzelliklerile, Hıl lerin ruhundaki rei tamlık aşktm mimarlığa çeviren yananın muhtesem binalarından.. Hitler Viyanaya geldiği zaman, kartonunda, çok güzel birkaç kroki vardı. Fakat, Hansen sarayının geniş merdivenlerinde, koltuklan, kendi gibi, krokiler, resimlerle dolu, kendi yaşında bir takım delikanlılann sabırsızlıkla bekleşmekte olduğunu görünce cesareti kınldı ve az daha tersyüzü dönüyordu. Lâkin Linz okulu resim birincisinin, akademinin kapısı ö nünde, mücadeleden kaçması ayıp ola caktı. Hayatının en önemli dakikalarından birini yaşıyordu. Artık geri döne mezdi. muş değildi. Inşaâı miman olmak üzere bir fen mektebine girmek, Hitler için Yavşan tuzlasınm tükenmek bilmiyen büsbütün imkânsızdı. Çünkü san'at mek tuzlarmın ülkenin dört köşesine yollama tebinden diploma almadan çıkmış ve ih yeri olan Sarayönünün bu gölünde bir sozarî fen derslerinden hiçbirini görmemiş da fabrikası yapmak imkânı bulunur ve ti. yahud bir sed yapılırsa hem gölden aza Şu halde sizi akademinin mimarlık mî istifade edılmiş ve hem de çiftçiler kuşubesine kabul edemeyiz, dediler. rak zamanlardaki tehlikeden kurtulmuş Hitler, kendini, Schiller Plotzda, bit olacaklardır. kin, dokunsalar ağlıyacak bir vaziyette Tuz satışının indirilmesi bulduğu zaman kendinden süphe etti ve 15 hazirandan ' • tatbık edile o güne kadar san'at okulunda hakir görcek olan ucuz tuz satışı sevinçle karşılandüğü, ıhmal ettiği derslerin şimdi intıkam mıştır. Sarayönü koyuncuları ve halk, fiaalmağa başladıklannı acı acı hissetti. Yetin indirilmesine candan teşekkürlerini Hitler içeri girdi, jüriye vereceği seyis ve öfke içinde Linze döndü. Aklı hâcıkça söylemektedırler. leri memura teslim etti, sorulan suallere lâ mımarlıkta ıdi. Fakat akademıye gıregüçlükle cevablarmı verdi. Son dakıkada A. T. bilmek için bir inşaat fen okulundan tereddüde düşmüş, ressamlıktan ziyade diploma almak, bu okula girmek için de mimarlığa istidadı olmadığını düsünmeğe orta tahsıli bıtırmek lâzımdı. Bütün ü başlamıştı. Güzellıği ve ihtişamile onu midleri yıkılıyordu. Hayata yeniden başhayrete düşüren bu şehirde oturduğu müdlamak lâzımdı. det zarfında Hofmuseum resim galerisini Fakat artık geri dönecek vakit yoktu. gezdi. Fakat dimağmda, binanın; için Bilâkis, istikbale doğru bakmak, hayal deki tablolardan daha fazla tesir yap tığını hayretle gördü. Viyana bînala den vaz geçmek, acı hâdiselere intizar nnm ve abidelerinin her birini, ayn ayrı etmek icab ediyordu. Aylardanberi yatan Madam Hitler, takdirle seyrediyordu. Bir hafta sonra, başlangıcından ıtıbaren tedavisinden ümid Hitler, artık ressam değil, mimar olmuştu. Operanm, üniversite binasının, kilise kesılen bir hastalık sonunda, 21 kânunulerin, parlâmentonun önünde saatlerce sani 1907 de öldü. O müthiş güne ka kendisi tarafından ve sırf kendine durdu, amatör bir mimar gibi bunları dar, mahsus olarak yaradılmış bir âlemin içinzevkle, hayranlıkla temaşa etti. de yaşıyan Adolf, ilk defa olarak şid Hitler Viyanadan, annesine, kız kar detli bir teessür buhranına kapıldı ve acıSeşlerine, ve okul arkadaşlarına ufakte nın ne olduğunu anladı. fek hediyeler getirdi. Hitler teselli kabul etmez bir yeis t Hitler, ikinci Viyana seyahatinde, bü içinde idi. Yaşamak, hayatı kazanmak yük bir sukutu hayale uğradı. Muvaffa mecburiyetleri karsısında yesini, güçlük kiyetinden emin, dimağı yanna aid pro le, yenmeğe muvaffak oldu. Zaruret baş jelerle dolu olarak Viyanaya gelen  göstermiş, yoksulluk yakalarına yapışmışdolf, sarayın salonlarından birinde ya tı. Küçük ailenin elindeki avucundaki, pılan toplantıda müsabaka sonunçlan oku analarının hastahğına ve cenazesine sarnup ta, kendirun kazanamadığını anla fedilmiş bulunuyordu. Cenaze kalktıktan yınca yıldırımla vurulmusa döndü. Fakat bir gün sonra, Madam Hitlerin eramil mağlubiyeti kabul etmedi ve müsa baka maaşı da kesildi, yetimin hiç denecek kamüabaka da kazanamamasınm sebeblerini ögren dar az maaşına kaldılar. mek istediğini söyliyerek Akademi di Çalışmak, hayatı kazanmak için bir rektörünü görmek istedi. Bıraz daha ü şeyler yapraak zamanı gelmiş çatmıştı. midi vardı, az sonra bu ümidi de elinden Genc Adolfun, istidadlannı deniyecek, aldılar! kabiliyetlerini araştıracak zamanı yoktu, Onu, çok süslü bir odaya aldılar ve her şeyden evvel ekmek parası kazan 1 orada, resmin üstadı azamı, san'atm en mak lâzımdı d , m en Birisi artık sinni rüşde gelen iki kız karbüyük hâkimi saydığı adamm ağzından, deşi Linzde kaldılar. Hitler esasen on resme hiç kabiliyeti olmadığını öğrendi. Halbuki o, gencliğini ve atisini ne ka ların istikbalile alâkadar olmuyordu. Gadar kat'î bir emniyetle bu mevhum is yeden, ihtirastan ve cesaretten mahrum tidada bağlamıştı. Bununla beraber, re kızkardeşleri, onun nazarında hayattan, simde hiç kabiliyeti olmadığım söyliyen evrensel tarihi Ludreug Potçun dersleri Fransa Cumhur reisini nzevcesi Ma bu adamlar gene ona açık bir kapı bıra sayesinde öğrenen ve henüz on aln ya k dam Lebrün, Normandi vapurundan, bü|yo r lardı. Sert^ ve ciddî bakışh, zayıf,; şında iken Güzel San'atlar Akademisine tün Amerika kadınlarına bir söylev vergözlüklü bir adam: girmeğe teşebbüs eden bir delikanlı kamiştir. f «Gösterecek başka eseriniz yok mu? dar çok şey bekliyemezlerdi. Amerikahlar taraftadan, çok heye Babasının, elli sene evvel yaptığı gi cîiye sordu. Bıraktığınız şu resimler pek canla dmlenen bu sözlerden sonra, Franzayıf ve değersiz. Sızi resim şubesine ala bi, maceraya atılmağa karar veren Hitsız ve Amerika marşlan çalınmıştır. mayız. F*kat belki mimarî şubesinde mu ler, hayattan azamî nasibini almak, bu miskin köyde hatıralar içine gömülüp yaffak olabilirsiniz. O sahada biraz is kalmamak azmile, bavuluna, elbise ve tidadınız var gibi gÖrünüyor.» f Hitler, ümidsizliğe, derece derece gö çamaşırdan ibaret eşyasını doldurdu ve mülüyordu. Gene sevinecek bir mevzu üçüncü defa olarak Viyana yolunu tut(Baftarafı 1 bulmuştu. Zaten kendisi de resimden zi tu. ind $ahifede) vordu. Hitler, kitabında, bunu şöyle anlab yade mimarhkta kabiliyeti olduğunu keşSokaklar fevkalâde kalabalıktı. Cuma yor: fetmiş değil miydi? da dahil olarak iki buçuk gün tatilden isDünyanın en uzun itfaiye mer« Soğukkanhhğımı tekrar ele almış \ Onu, derhal, ihtiyar mimarî profesörüve kararımı vermiştim. Gururum avdet et diveni budur. Edinburg itfaiye tifade eden halkm ekserisi fazla sıcaklar ne götürdüler. İhtiyar, Hitleri direktör den daha samimî karşıladı. Kompozis mişti. Ulaşmak istediğim gayeyi bariz o gine aiddir. 165 kadem yüksek yüzünden kırlara, serin yerlere gitmişti. Dün Belediye zabıta memurlan tatil yonlarmı orijinal buldu, hangi fen oku larak karşımda görüyordum.» liğindedir. Merdivenin tepesine kanununun iyi tatbik edilip edilmediğini Kendini methetmek ile hiç alâkası ol çıkan adam asağtdaki arkadaş lunda tahsil ettiğini sordu. kontrol etmişlerdir. mıyan bu sözler, hayat kavgasında mu larile ancak telefon *• Hitler: vasıtasile Haricde akisler « Hiçbir fen okulunda bulunma zaffer olmak gayesile yola çıkan her fer anlaşabümektedir. din söylediği sözdür. Fakat hakikatte, deTürkiyenin garbe uymak yolunda çok Hım, dedi. likanlı, kederinin ancak zamanla hafifli nad edecek bir şeyi kalmamıştı. İnsanın, isabetli bir inkılâb daha yaparak arsıulu 1 Profesör, Hitlerin getirdiği eskizlerden yeceğini biliyordu. Kendini, yoksul ve her muradına nail olabileceğine inanı gozünü ayırmadan: Her zaman şehrin içindeki hâdiseler ve manzaralar çarpmaz ya, dünyada hiç kimsesi olmıyan bir biçare yor, bu inanı, kunduracı çıraklığından, büyük tesirler yapmıştır. Dün gece Brükbazan da böyle kıyının köşenin acaiblikleri adesenin karsısına çıkar. \ Garib şey, garib şey, diyordu; fa vaziyetinde sokakta bulduğu dakikada, sabır ve metaneti sayesinde memurluğa sel ve Paris radyolan Türkiyenin yeni kat sizin daha vaktiniz var, hususî bir kucağına atılacak, elini omuzuna dayıyayükselen babasının hatırasile daha ziya hafta tatili kanunundan ve bundan sonra Balık ağlarından çit ve araba tekerleğinden bahçe kapısı gördünüz resim okuluna girebılirsiniz. cak bir dost yüzü aradı, fakat bulama de kuvvet buluyordu. Bu^ kuvvetle yola cuma günleri Türkiye ile ticarî ve malî mü hiç? Bu tablo kadar güzel görünüşler Karadeniz boğazından alıHitler titriyordu. Akademinin nizam dı. Ne pahasına olursa olsun mimar ol çıkü. k münasebetlerin kesilmiyeceğınden bütün nan zavallı manzaralacki adesenin haddesinden geçerken böyle şainamesinde yazıh derslerden hiçbirini oku mak hususundaki azminden başka isti bir manzara kılığına girmişler. (Arktuı var) Avrupa halkını haberdar etmişlerdir. Dünyanın en uzun itfaiye merdiveni «Hava tehlikesini bilenler» kurumuna üye olmak, bütün yurddaşlar için savsan maz bir düşerge olmuştur. Bu misaldeki «savsanmaz» kelimesinin ı «ihmal edılmez» demek olduğunu daha önce yazmıştık. Acaba «düşerge» ne de ' mektir?. Bu «ge» eki ne yapıyor? «Tek , lif» karşılığı aldığımız «önerge», «takrir» karşılığı kullandığımız «dilerge» hep böyle yapılmış kelimelerdir. «Düşerge» demek •Normandi yavaş yavaş «düşen şey» osmanlıca ile «terettüb e den şey» yani «vecibe» demektir. Okyanuta açılıyor Romanım gazetenizde otuz bölem kaDünyanın en büyük gemisı NormandiTaylan = Endam mevzun sahibi. nin, ilk seferini muvaffakiyetle yaparak dar olacaktır. Eş = Nazir. Nevyorka vardığını dün yazmıştık. Pa Halk arasına ayırga sokarak, bugünkü Beizer = Şebih. riste çıkan Paris Soir gazetesi, Fran birliği bozmağa kalkışanlar, politikacı deBenizes = Müsabih. sız Akademisi üyelerinden Klod Fareri, ğil, yurd karalarıdır. Benzeşlik = Müşabehet, kendi namına Normandinin Amerika seAnadolunun yüzölçe'si ne tuttuğunu Benzet = Taklid. ferine iştirak ettirmişti. Klod Farer, söyler misiniz? Benzetlemek = Taklid etmek. yoldan gazetesine şunlan bildirmiştir: Cumuriyetin asıl güvenci, aydın ve u Uyatıç = Münebbih. «Bu gece, Sutamptonda (îngilteje yanık kafalı bir gencliktir. Danışıt = Şura. de) her türlü tahminelrden fazla bekle Bu genchğin başhca ayırmaçlanndan Dile vermek, açığa vurmak = Faşetdik. Normandi tekrar hareket ettiği za biri, yurd işlerine özvermektir. mek. hıan saat üçe yaklaşmıştı. Hava bir parça Biz seckinler için başka, halk için başGizaçmak = İfşa etmek, ifşaatta busisli olduğu için Manstan geç çıkabildik. ka bir dil istemiyoruz. Eskiden halk; lunmak. Evek kayası ancak sabahın onundan son « Cigara kullanır mısınız?» Sözde seçGizaçı = Musibet ra gözüktü. Bütün gemi kumpanyalan kinler ise: « Cigara istimal buyurur Umay = Emel. nın ve bütün gemilerin en büyük gaye musunuz?» derlerdi. Biz seçkinliğin ayırAlpay = Cihangir. lerini teşkil eden mavi kordelâ bu nok maçı kültür yüksekliği olduğu fikrindeyiz. Şavmak = înşia etmek. tada kazanılır, sürat ve mesafe ölçüleri Atatürk, devrim yürüyüşünde hedefe bu noktada tesbit edilir. büksül yollardan dolaşarajc değil, dos Mavi kordelâyı Normandinin kazana doğru gitmeği sever. Devrim prensiplerincağına hiç şüphe olmadığını şimdiden de örtün konuşan Kamâlist değıldır. söyliyebilirim. Normandi, bütün gün; Daha dün Ankarada idim. Böyle bir fazla kuvvet sarfetmemek şartile; yirmi şey konuşulduğunu duymadım. Onun için, sekiz, yirmi dokuz, hatta otuz mil sürat bu haberin belginliğinde şüphe edıyorum. 1 Müteahhid = Üstenci yol aldı. Saat 16 ya doğru, ortalik îşte kelime karşılıkları: Taahhüd = Üstencilik. taki hafif sis te kalktığı için, makineler, Düşerge = Vecibe. biraz daha kuvvetle çalıştı ve 30 milden Örnekler: 1 Arkadaşım geBölem, Ayırga = Tefrika (biri gazede yukarı sürat elde edildi. Hava gayet çen yıl odun üstenciliği etti. te tefrikası, öteki nifak anlanrna). güzeldi. Ne dalga. ne çırpmtı vardı. De2 Üstenciler, iş yaparken, Yüzölçe =t= Mesahai sathiye. nizin yüzünde kırısık bile görülmüyordu. yalnız kendi kazanclarını düAydın = Münevver. Otuz milden de fazla süratle gittiğimiz şünmemelidirler. Ayırmaç = Farıka. ' " halde, gemide en ufak bir sarsıntı, yahud 2 Taahhüd = Yüken. Seçkin = Güzıde. salıntı hissedilmiyor, yüzen şehir, Pa Örnek: Makdonal, IngiltereBüksül = Muveç. ris, yahud Londra kadar kıpırtuız gidi Örkün = Müphem. nin Avrupada yeni hiçbir yüyordu. Belgin = Mevsuk. ken altma girmiyeceğini söyGemide dört asansör var. Fakat şim • ledi. Bu genc kızın tay.nı dediginiz kadar dilik herkes kauçuk kaplanmış merdi 3 Taahhüd etmek = 1 Yüvenlerden çıkmağı tercih edıyor. Atış ta güzel bulmuyorum. Taylan delikanlı, genc kızlann gözü lim yeri çok rağbet gördü. Yolcular iki kenmek. saat durmadan atış talimi yapblar. Lâ üstünde kalarak, uzaklaştı, gitti. 2 Üstenmek. Atatürk eşsizdir. kin en çok rağbet edilen şey yemek. Ge4 Nezaret = Gözet. mide sabahın dokuzundan gecenin onuÇantanızın eşini bulamadım, fakat Örnek: Üç suçlu, polis gözeti na kadar durmadan yemek yeniyor. benzerıni bir mağazada gördüm. altına »lınmıştır. Bu iki kız, biri ötekinden güçlükle ayBaslıca yenilik olarak telsiz telgrafı, 5 Malzeme = Gereç. radyoyu, telefonu ve sesli sinemayı saya nlabilecek kadar, benzeştirler. bilirim. İki esvab arasmda bu kadar benzeşlik Örnek: Şimdi en çok işliyen Parisi yirmi dört saattenberi sarsan ka hoşuma gitmez. fabrıkalar, harb gereçleri yabine buhranmın en küçük teferrüatını biKamâlizm ile faşizm arasmda sizin panlardır. le haber aldık. Biraz evvel geminin or bahsettiğiniz benzeşikliğı ben bir türlü buNot: Gazetemize gönderilecek yakestrası, »enfonik bir kon&er verdi. Saat lamıyorum. zılarda bu kelimelerin osmanhca22 de Saşa Gitrinin ilk filmini seyrettik. San'atte benzeticilik değil, özgünlük ları kullanılmamasını rica ederiz. Yüzen şehir, yüzmiyen şehirlerin hep aranır. sinden üstün! Sinemadan sonra meşhur artistlerin ve operanın dans yıldızların dan birinin numaralannı seyrettik. Sa lonlar. fraklı erkekler, luvaletli kadın larla dolu.. Geminin dört bin cild kitabla dolu kütüphanesinde tamamile yalnızım. Daha dün bana bir labirent tesiri yapan Normandiye şimdi artık hepimiz alıştık, yolumuzu saşırmadan birbirimizi arayıp buluyoruz, gideceğimiz yere gidebiliyo ruz.» Hergiin 5 kelime On yedinci liste Adesemize çarpanlar Ulusun yaşayışında birlik yapan gun