21 Mart 1935 Cumhuriyet •A HiKAYE. Anadolunun yüksek ağaclı or • manlarinin orta sinda kaybolmuş kasabalarinin bi rinde idL Gazino nun bir köşesin • de bcyaz sakallı bir mütekaid et rafini çevirmi* o • lanlara anlaüyor du. Bu efsaneye göre ortnanin şi maline doğnı tek basina yalniz gi düecek olursa, her giin baska bir kiyafete giren seytana rastgelinmek ihtimali vardı. Eğer şey • tanin hosuna gidilip te evine misafir olunacak olursa bir zaman orada kalınip cebleri altta ve gümüşle dolu ola • rak dönülebilirdi. Bu masal iiç kifiye fena halde tesir etmiıti. Kasabada kılıkiari, kiyafetleri yerinde, fakat akıllari ve okumalari biraz kıt Ahmed, Mehmed ve Ali her aksam toplandıklan zaman hep şeytanin evinden bahsediyorlardı. Bir gün kahvede üçü de gec vakte kadar kalmişlardı. Etrafta kimseler göriinmüyordu. Herke* gitmisti. Gar son ortalığı topluyordu. Ahmed nar • gilesinin son nefeslerini çekerken: Allahin günü çalismaktan bıküm, dedi, bu kadar ahnteri döktügüme göre bari birsey kazansam, kendimt ve ailemi ancak daradar geçindirebiliyo • rum. thtiyarin anlattığı yere gitmek, feytani görmek ittiyorum. Ertesi tabah Ahmed kararun ver • miş, kasabanin şunaline doğru yola düzülmüştü. Sık ve yiiktek ağaclı ormaam içine kalbi ümidler, ruha sevtnc • lerhs dolu olarak dalmistı. Günler geçüği halde Ahmed dön • medi. Mehmedle Ali gene her akfam kahvede bulusuyorlar, alçak sesle bu ise dair fiskos ediyorlardı. Mehmed İMtsinı salliyarak: ' Kimbüir, diyordu, zavallı Ah • med, bdki de öldü. . Ali ifi pek o kadar fenaya yormadı: ' Belki de seytana rastgelmis evi • ne misafîr olmuş, simdi ceblerini doldurmakla meşguldür. tyi ama, o gideli on on beş gün oldu. Ailesi merak içinde.. Jandarma |merakh şeyler Sisin zararları Sis hiç şüphesiz her seyden evvel sıhhate muzurdur. Çöktü ğü bir yere saldığı rutubet ora halkını romatizma ve saire gibi binbir hastahğa tutturabi Iir. Fakat siz diyeceksiniz ki fngilterenin mühim bir kısmmda, hususile Londrada senenin ekseri günleri sisli geçer. Buna rağmen nasıl oluyorda Ingiîizler yüzlerinden kan fışkiran sıhhatli ve sırım gibi kuvvetli insanlar oluvorlar. Onun sebebini çokça yedikîeri et, cok kullandıklan alkollü içkilerle hayatlarmdaki k*»t'î intizamda aramahdır. Fakat Incrilterede sisin sıhhî zararîanna halk bu suretle mâni olmak yolunu bulmuşsa da onun kendilerine verdiği müthis maddî zararlann önüne bir türlü ge çememiştir. Sis İngilterede bil hassa şimendifer kumpanyatarî nin hesablarını altüst etmekte • dir. Orada 24 saat devam eden bir sis dort tünendifer kumpanyasinın asağı yukarı 6 milyon fngiliz lirasjı gibi ehemmiyetsiz (!) zarar etmesine sebebiyet vermekte imiş. Bu zarar sis do layısile müşkülât kesbeden nak îiyat ile geç kalınmak yüzünden gerek yolculara, gerekse eşya sahiblerine verilen tazminat, sis zamanlannda çahsan mütehas • sıslara tahsis olunan ücret ve f azT olarak yakılan binlerce ton a kömür sarfiyatı neticesi husule gelmektedir. Şükredelim ki, bi zim memleketimizde ve sehirle rimizde sisli havalar ancak senede birkaç defa oluyor. Yoksa ha timiz harabdı! c Mart 935 bulmacası \ Bunu söyliyen koltuğunda bir çanta, sık denecek kadar üstübaşi düzgün, ortayaslı bir adamdı. Sorduğu sual de çok samimi görünüyordu. Mehmed de onun için açik kalble: Geçinme zoru, diye cevab ver • di, ailemi istediğün gibi yasatamiyo • rum, belki zengin olmanin bir kola • yinı bulurum düfüncesile yola çiktım. Ha.. Derdin yalniz bu ise kolay.. Benimle beraber gel, sana istediğin kadar para veririra. Ne şartla.. Ne is yapacağim?. Şart, iş yok.. Sözüme dikkat etmedin demek.. Para veririm, dedim, kazandınrim demedim ki.. Benim hazinemde para o kadar bol ki onu yal • niz iğilip almak ve ceblerine doldur • mak zahmetine katlanmak kâfi!.. Mehmed nihayet seytana tesadüf et • tiğini anlaroi?U: Pekâlâ, dedi, seninle beraber geIiyorum. Biraz gittiler. Ormanin patikalarinm birinin nihayetinde orada bulunacağı hiç te akla hayale gelmiyecek genis bir şoseye vâsil oldular. Dip tarafta kü • bik tarzda yapilntfs çok zarif bir ev görünüyordu. Binbir çesid çiçekle suslü bir de mükemmel bahçesi vardu Demir kapmin önüne geldikleri zaman kapjJar kendiliğinden açildı. Kar gibi beyaz merdivenleri çiktıktan sonra mükellef bir salona girdiler. Şeytan kösedeki iki sandigı göste • rerek: tste bunlarin içerisi alUn dolu.. İstediğin kadarinı al.. Nekadar fazla alirsan o kadar memnun olurum. Dedi ve ortadan kayboldu. Mehmed yalniz kahnca etrafa göz gezdirdi. Kendisini korkutacak fevka • lâde bir hal göremedL Yalniz tavan • daki büyük avizeden dökülen ziya sandıklardaki altinlarin üzerine aksederek onları daha cazib bir hale getiriyor • du. Derken yanibasmdaki odadan bir kahkaha aksetti. Kapiya doğru yak laşinca kanadin birinin aralık oldu • ğunu gördü.. A.. Dostlari Ahmedle Ali mükemmel bir sofranin bastaa o • turmuslar hem atistiriyorlar, hem ge • vezelik ediyorlar.. En ortadakı küçük Çin mabedine nasıl gideceksiniz? Geçdiğiniz kapılan ve yol lan bir kırmızı kalemle çizip göstererek martın sonuncu gününe kadar « Cumhuriyet Çocuk sahife si » adresine gönderiniz. Bu bulma cayı doğru çözenlerden bi • rinciye 5 lira, ikinciye münasib bir mükâ fat, flçüncüye Beyoğlu Galatasarayda Foto E • temde resim çıkartma hakkı takdim olunacak, diger yuz kişiye de Bir kâse aşure Bulgar, Maccnr, Türk, Çerkes, Bir yana gelte herke»: Çtksa her baştan bir »et Afure buna benzer!.. Nohud ayn bir millet, Buğday da başka elbet Hepti kurmuş bir sirket: Kâse içinde yazer!.. Hurma bir Afrikalt, Fasulye Rize malı, Uzüm Karnyakalı: Efeyim!.. Deyip gezer!.. Hayîazdtr nohud benee: Cünku pismez erkence!.. Fakat yetitir kepçe Onun bafint ezer!.. muhtelif hediyeler verilecektir. Doğru halledenlerden bize fo • toğraf gönderenlerin resimleri de basılır. Verince be» kuruşu Hoştur kank üurutuf.. Asurenin daruşu Yüreğimizi uzer!.. Tabiat neler yaratıyor? FAYDAH BTLG.LER | Ur şehri Türk tarihi iyiden iyiye tetkik edilib de Türklerin dünyada en eski medeniyetlerinden birine sahib olduğu meydana çıkarıl •dığı vakit bunu bazılan müba Fâğa zannettiler. Bereket versin biz bunu iddiada yalniz değil dik. Vesikaların en çoğunu ortaya çıkaran ymbancı bilgiçlerdi: Alman, Rus, Amerikah ve saire.. Dünyaya ilk zamanlarda medeniyeti yayan Türklerden bir kıs> mı da Süm^r)<1*r<fî. Bunlarm bir çok fehirlerinin harabeleri bu lunmuştur. Heîe o şehirler ara • Garib, acaib hayvanlar Bir çiçek, bir kus, bir insan gibi muntazam ve müvazeneli mahluklan yaratan tabiat bazan da kılıknz, kıyafetsiz, çirkin, garib, aca • yib bazı yarahklar da vücude ge • tinnektedir. Fakat haricden böyle garib ve acayib gördügümüz hay • vanlar derinden tetkik edildiği zaman onlann bu kıhksızlık ve kıyafetsizliğinin de birçok faydah esaslara istinad ettigi görülmektedir. Meselâ Bukalemon denilen ve renktne renge giren bayvanm kıhgı ktyafeti kadar hareketleri de aoayibdir. Zaten onun se.kJi kadar ismi de tuhafbr. Frenkler Buka • lemona «Cameleon» derler ki «de • ve • aslan> manasınadır. Halbuki savallı ne o, ne de ötekidir. Sırtı, Irayruiu, ayakları, ağzı alelecayibdir. Fakat asıl garib olan tarafı göz Çocuk portrelerî r~ Bir de «Şişman balık> denilen ve sıcak iklimlerin denizlerinde yaşı • yan balık vardır ki bu, asağı yu • kan bizim pek iyi bildiglmiz, tanıdiğımıs kefal balıgına benzer. Yal* niz acayibliği bir tehlike anında boynunu ve karnmı istediği kadar fi > «irebilmesidir. Bu sayede hızla suyun üstüne çıkmak imkânını elde eder ve kendisini yutmak istiyen büyük balıklarra hücumundan kurtulur. tste, tabiattaki bazı yaratık* ların çirkin ve acayib sekil ve kıya* fetlerinin sebebi! Fıkralar Tavşanm vasiyetnamesi leridir. Sağ gözü sade geriye ve yukanya, sol gözü ise ancak ileriye TC asağıya bakabilir. Gayet agır yürür. Fakat renkten renge girebil • n e ı i kendisini düsmanlarına karsı müdafaa edecek çok kuvvetli bir vautadvr. Bu suretle aralarına saklandıği ot veya yaprakların rengi • ni alır, düsmanlan da onu görme den geçip giderler. Sonra sağ ve sol gözünün böyle avn ayn meziyetlere malik olması onun kösede bucakta isine yanyacak ne kadar böcek varsa tutup yemesini temin eder. Onlan uzun ve lüzucetli dilile yakalayıp yutar. «Dikenli kurba» denilen hayvan 4a gariblik ve acaiblikte pek Bukalemondan asağı kalmaz. Bu çesid kurbalar yalniz Mısırda Nil nehrinin bir kısım sahillerinde yasarlar. Kafası ve ayakları pek tuhafbr. Fakat kafasmın bu tuhaflığı onun daima çukur yerlerde bulunan gıda • larını kolaylıkla toplamasına yarar. Vay Mehmed sen de geldin ha!. Uç arkadaş sarma* dolas oldular. Mehmed sordu: !ar, polisler her tarafı aradıklari halde onu bir türlü bulamiyorlar. Bu ana ka Yahu, aileniz meraktan ölüyor.. dar cebleri değil, binlerce çuval olsa Polis, jandarma gece gündüz sizi ari • gene dolardı. yor.. Neye dönüp gelmiyor sunuz? Şeytanin evinde saatlerin, günle Sorma birader.. Yanliş bir is rin, aylarin nasil geçtigi bilinmez. O • yaptık.. Birden zengin olmak hirsüe nun için geç kalmiştir. Doğrusu sade ceblerimizi fazla doldurduk. Halbuki para hirsile değil, merak ettiğim için burada cebe giren altinı bir daha çi • bu muammayi çözmeğe çalişacağim, yarm ben de kalkip şeytanm evine gikarmak kabü olmuyor.. Onun için ağirdeceğim. Iıktan kalkip gitmek değil ya, sağa soErtesi gün Ali de ormanin ayni yola kımildanmamiz bile kabü olmuyor.. lunda yürümeğe koyuldu. Günler geçBizden sana nasihat sakin çok almak ti. Ondan da bir haber gelmedL sevdasina düşeyim deme! Tek başina kalan Mehmed büsbü • Mehmed arkadaşlarinin bu sözünü tün saurmiştı. Bazan iki arkadaşimn dinledi. Ancak tasiyabileceği kadar alöldüklerine kail olarak derin bir hüz ne daliyor, bazan da onlarin şimdi şeytin alip döndü. Ailesile mes'ud yaç«dı. tanin evinde zevk etmekle ve ceblerini doldormakla mesgul olduklarini dü • Yavrular, bu hikâye hiç şüphesiz hafünerek gözleri parliyordu. kikat değil.. Bu dünyada ne seytan, Bir aksam dayanamadı, tşi karisma ne de böyle kolay para sahfbi olmak açb. Kadm gelecekteki zenginliği ve servetî gözlerinin önüne getirerek: usulü var.. Yalniz, niçin yazildı biliyor Bari, dedi, sen de git.. Bu dün • musunuz.. Fazla hirs ve servet düs • yada simdiye kadar mes'ud olmadık, künlüğünün çok defa insani felâkete belki bundan sonra rahata ereriz. sürükliyeceğini göstermek için! Mehmed dalgm dalgm cevab verdi: Hakkin var kariciğim! • * Cumhuriyet çocuğunun Ertesi sabah kartsile ve çocuklarile İ kitablarından: veda ettikten sonra Mehmed de ormana daldu Yürüdü, yürüdü, yoruldu. Aksam yaklaşmis, hâlâ kimseye rast • i Büyük Seyahat Romant gelmemişti. Bir taşm üstüne oturdu. | Yaldızh ve gayet zarif bir ciîd | Elini şakağma dayadı. Mahzun mah • xun düfünmeğe basladı. Epeyce uzun | içinde renkli tablolar ve resim ~ süren bu dalginhktan birdenbire ken İ lerle süslü lüks baskı (çıkmıstır) 150 kuruş. disine hitab eden kalm bir sesle uyan İ İ Çtkaran: Cumhuriyet müesseseai: di: Her kttabcıda balabilirsiniz! Derdin nedir yolcu, pek kendin İ ^HiııııııtııiHiııiııiııiNiııiuiıııııııııtııııııııııııııııınııntuııııınıııni den geçmiftin? Küçük Naci babasile ava gitmisti. önlerinden bir tavsan geçerken babası: Tavsancık, haydi bakalım vasiyetnameni yaz, gürültüye gi* diyorsun! Diyerek nisan aldı ve tüfeğini bosalttı. Fakat alabildiğine ko şan tavsanı vuramayınca fena halde bozuldu. Naci: Aldırma baba, dedi, vasi yetnamesini tescil ettirmek için notere gidiyor! Çocukluk arzusu Kahvede iki çıplak kafah ih • tiyar konuşuyorlardı. Biri ötekine sordu: Çocukluğunda beslediğin ümidlerden hiçbirisi hasıl oldu • mu? Evet bir tanesi hasıl oldu. Annem küçükken saçlanmı çe kerken icimden «Ah keske ba sımda tek saç olmasaydı» diye düsünurdüm. Işte nihayet dım • dirlak kaldım. $u kiiçük maskaraya baktn! IIIIIIIIMMIIIi •IIIIIMIIIIIIııııııuıııtll Horoz Kizıl ibik kulâh gibi, Pek tuhaftır bu kılığı!.. Sanhi bu asırda değil Vardır bir çok odalığtf.. * Bir yalancı ışık fakat Hep aldattr bu alığı!.. * Vakitsiz ötmeğe ba*lar, Altüst eder ortalığı!.. Sahibi de onu keser, Uzun sürmez zorbalığı!., sîndaki Ur dünya yüzünde en eski medenî sehir sayıhyordu. Şimdi tngilizler Musul petrollarını denize kadar sevketmek için yerleri kazıp boru döserlerken Ur sehrinin halkına aid birçok mezarlar ele geçirmişlerdir. Bu mezarlann üstündeki Sümerce yazılar yakında mütehassısları tarafından okunduğu vakit ortaya yeni yeni bir takım tarihî hakikatler daha çıkacaktır. Bun lardan maada birçok tuğla binaIar ve duvarlar da görülmüştür. BilgiçTerin söylediklerine göre Ur bundan beş bin sene evvet dün yanın Parisi, Londrası hatta Nevyorku sayılan bir sehirmif, Türkün medenî kuvvetine bun dan büyük delil aranır mı? 1 Amerikada Bir Türk Çocuğu Hiç bebeğe pudra, ruj su rülür mü? Süslenmesi lâzım... Babam akfama bir erkek bebek geti recekt