23Ikincikâmın 35 TELGRAF MABERLERI Musiki işi : 4 IranIrak hudud ihtilâfı Mesele, Uluslar Derneği konseyinin gelecek toplantısına bırakıldı, İran, Irakın beynelmilel adalet iivanına müracaat tekKfini reddetti Cenevre 22 (A.A.) ltalyan raportöırü İran Irak ihtilâfı hakkında, konseyde yapmış olduğu beyanatta her iki tarafia münasebata girdiğtni, fakat raporunu vermeden evvel bir mühlete ihtiyacı olduğunu söylemistir. Rapoctör, mayis toplantısma kadar işine devam edecektir. Bununla beraber, mayıstan evvel fevkalâde bir toplantı olacaksa, bu mesele, ruznameye konulabilir. Irak murahhası Nuri Pasa Said1, tran hükumetinin 20 senedir tanı lınan ve 1914 te tayrn edilen hu dudları tammadığını bildtrrmşıtir. Hududda hâdiseler olmak tehltkesi vardır ve Irak bunlara meydan vermemek için elinden geleni yapacaktır. Nuri Pa$a Said, tranın da aynî suretle hareket etmesini iste mekte ve bu ihtilâfın istişarî bir sekilde La Hey dıvanma gönderil • mesini istiyerek kua bir zamanda hallini dilemekiedir. tran Dıs tşleri Bakanı Kâzimî Han, raportcVün isini kolaylartıra cağıni bildirmistir. Irakın talebine hak vermek, karar üzerinde müessir olabilk, fakat tran iki toplantı araonda geçecek devrede. her tiklü görüsmeleri ve hâdisenin hallini güçlestirecek hiçbir sey yapmamağı kabul edecektir. tran, kendi topraklaeinm tama miyetine taalluk eden fevkalâde di* vanın ihtiyarî madde ahkâmını imzalamıstır. Ancak. Irak hükumeti ihtilâfı konseye naklettiği cihetle baska bir usule müracaate Iüzum yoktur ve istisarî bc karar talebi va • kitsiz görünmektedir. Ceaevre 22 (A.A.) Uluslar Derneği konseyinin 84 üncü toplanısı, diin akşam saat 19 da bitmiştir. Konsey, tngilizlerle Finlandiyalılâr arasindaki harbde tutul&n balıkçı gemileri işini ve İşviçrenin harb tazminatı istidasını Ispanya, Arjantin ve Çekoslovakyadan mürekkeb üç kişiltk ayni komiteye havale et m' tir. tran Irak ihtilâfı, bu i*in raportörünün delâletile iki taraf anlasmağa davet edilerek, gelecek toplantıva brrakılmıstır. Ne yapmak lâzım? Gözleri vardır, fakat... atbuat Umum Müdürlüğü, mensub olduğu yabancı gazeteye inkılâbımız ve memleketimiz hakkında yanlış malumat veren bir muhabirin elinden vesikasını geriye almış. Bu, bir hekimîn, bir avukatın, bir mühendisin elinden diplomasını almağa, bunlara: «Siz bu vazifenin ehli değilsiniz, onun için artık bu işi göremiyeceksiniz!» de meğe benzer. Kendisini bu ağır cezaya çarptıran meslektaşın adı bana yabancı değildir. Belki görsem, şahsını da tanırım. Hele bilirim ki bu zat, yıllardanberidir içimizde yaşar. Bu itibarla, bu cezayı müstelzim olacak kadar nasıl bir suç işlediğine hayret etmem lâzım gelir. Halbuki hiç te hayret etmiyorum. Bu mesleğin içerisinde otuz bu kadar yıldır yuvarlana yuvarlana, azçok bütün hususiyetlerini öğrendim, bilirim. Yabancı matbuatı Türkiyede temsil eden arkadaşlarımızın nasıl çalıştıklan, memleketimizi alâkadar eden meseleleri hangi zaviyeden gördükleri de malumumdur. Yabancı muhabir, buraya geldi miydi, faaliyet merkezini Istanbulda, hem de İstanbulun Beyoğlu cihetinde tutar. Inkılâbımızın mihrakından ve o inkılâba hız verenlerden böylece uzaktadır. Dilimizi, âdetlerimizi bilmez. Henüz Türk muhitine girgin değildir. İlk işi, herşeyimizden bihaber, ekseriya ırkan da bize yabancı, gazete cilik san'atine bigâne, âciz bir çömez tutmak olur. Her sabah ve her akşam türkçe gazeteleri bu türkçesi de frenkçesi de ayni derecede kıt, siyasal ve sosyal terbiyeden mahrum çömeze okutturup tercüme ettirir; gene onun öteden beriden fakat hep köprünün öte yanındaki mehafilden topladığı dedikoduları dinler, gece de ya bir kahvede, yahud ki evinde oturup, telgrafını ve mektubunu yazar, gazetesine yollar. Bu sistem dahilinde çalışan muhabir, bakar kördür. Gözleri var dır, fakat hadisatı görmez, seçe mez, Günlerini geçirdiği muhit içerisinde, pek muazzam, pek barabaşka birşey olan Türk inkılâbı mn yüksek manasını elli yıl otursa sezmesine imkân yoktur. Bu adam, kalkıp Ankaraya gitmeli, orada yerleşmeli ki, yanmda yaşıyacağı guneşin sıcaklığım, can verici kudretini, göz kamaştırıcı parlaklığım iyice duyabilsin. Onun gözlerine lâzım olan, birkaç rejimden artakalan tatlısu frenklerinin dumanlı gözlükleri değil, yeni nesilden olan öz Türklerin kuyvetli adesesidir. Işte, gözünü bu adeseye, bu hak ve hakikat aynasına uyduramıyan yabancı muhabir daima hakka ve hakikate karşı suç işliyebilir. Sonra, bu ecnebi meslektaşlanmızın bir kısmı, hâlâ hernedense Lotinin ve Farerin zihniyetini taşırlar. Hepsinin standart bir edebiyatları vardır. «Ölen şarka yanıp yakılma edebiyatıb). Sanki bunlar, fese, çarşafa, kafese, sokak köpeklerine, tekkelere, kahve önlerinde tembel tembel oturan örümcek kafah uyuşuk insanlara ağlamak için para ile tutulmuş mersiye okuyuculandır. Medeniyete, itilâya doğru attığımız her adımm arkasından, önce bunlann vaveylâlan duyulur. Ne oluyorsunuz? Size ne?. Diye sordunuz muydu: Ne yapahm? Karilerimiz bunu seviyor. Şarkm kaybolan cazibesi bizim için çok büyük ehemmiyeti haizdir.. Cevabmı verirler. Halbuki işin içyüzü öyle değildir. Bunlar sureta, şarkm cazibeai dedikleri bu şeylere ağlar görünürler ama, hakikatte yüreklerini yakan başka şeydir. Onlar burada, kapitülâsyon devrinin ve Osmanlı aczinin ve inhitatının hasretini çekerler. Kendilerini için için kavuran bu hasreti körükliyen, oturduklan muhit ve temas ettikleri insanlar, inkılâbımJzm manasmı kendileri anlamış değildirler ki onlara anlatsmlar. Ve işte onun için, sonu böyle olur. Hadisatı, Tokatlıyanın camekânmdan takib eden gözler, bakar, lâkin göremez! Ercumend Ekrem TALU NALINA MIHINA Türk Kuşu Asıî Türk musikisinin kaynağı Türkün iç yurdundadır. Cihan musikisine doğru yürüyüşte gene bestekârlara tecrübe adımlan attıracak ta odur. Yazan: Halid Ziya Uşaklıgil Folklore: tngilizce halk ve bilgi demek olan bu iki kelime birleşerek halkın san'atte, hayatta, tarihte bilgilepinden mürekkeb irfanını isaret eden bir tabir olmus ve garbin bu kabilden arastırmalar bilgiçlerinin çalısmalarile geniş ve mühim bîr ilim mahiyetİni alacak kadar zengin bir kütüpane vücude getirmiştir. Bizde musiki zemininde bu arastırma Conservatoire tarafmdan yapılmakta ve bu müessesenin çalıskan müdürü başta olarak birkaç himroet erbabının uğrastnası neti • cesile birkaç senedenberi oldukça verimli bir genislik almaktadır. Eğer iç yurdun surasmda bura sında halkın duygularına tercüman olan nesideler, sözleri ve ezgilerile birlik, yalnız toplanmakla iktifa edilerek müessesenin dolaplarında birer vesika gibi saklanacaksa bu müessese ; ancak ad:mn asıl manasina bağlı ka • Iarak bir san'at mahfazası sımcîarını asmamıs olacaktır. Böyle olacağına hüküra vermek istenemez. Toplanan nesidelerden Türk musikisi için büyük bir fayda temini cihetine gidilmek mümkündür, yalnız mümkün değil, hatta pek lâ • zımdır. j Asıl Türk musikisinin kaynağı Türkün iç yurdundadır; hiçbir ih • tilâtla, dısandan gelraiş hiçbir te sirle bozulup bulanmıyarak, temiz bir kaya arasmdan fıskıran bir pı* nar gibi. Türkün can evinden çı • kan o seslerdir ki onun duyguları • nın öz bir dili sayılabilsm. Cihan musikisine doğru yürüyüşte gene bestekârlara tecrübe adımlannı attıracak olanlar da gene bunlardır. Saz takımlarında, Konya, Diyarbekir, Trabzon, Samsun, Urfa, Aydın, Izmir ve saire ağzı seyler dinHyoruz, bunlar hakikaten oralar • dan oldukları gibi alınıp bize ka dar nakledilen seyler midir, yoksa bestekârların ora agızlannı taklid ederek vücude getirdikleri eserler midkr? Bu iki ihtimalden elbette birincisinin vâki olduğuna inanıl • mak istenir; fakat her iki ihtimalde de bunlar saz takımlarında ci han musikisine yönelmek için de ğil tstanbul musikisine kanstırıl mak için kullanılmıstır. Bunun içindir ki bugün isitilen bu Türk ezgileri kendilerinden Türk musikisinin istikbali için beklenilecek hizmet yolundan pek uzak kalmıslardır. Şu halde ne yapılmalıdır? Bu satirlarla ileri sürülecek düşüncelerde bir amateur (ihtısas sa* hibi olmıyarak hariçten alâka ta • şıyan bir adam) sıfatından ileriye gitmiyerek diyeceğim ki: Avrupada, Amerikada musiki tahsillerini yaparak yurda dönmüs olan gene musiki erbabından bu • gün beklemekte haklı olacağımız hizmet iste asıl bu Türk ezgilerini cihan musikisi kurallanna göre yazmaktır. Böyle birçok gençlerin mevcudiyetini isitmekteyiz, henüz eserlerini görüp, dinleyip haklarında bir hüküm verecek kadar sarih bir fikre malik olmadığımızdan onlardan daha ziyade açik bir lisanla bahsetmek imkâmndan mahrumuz, yalnız içlerinde Cemal Reşidi şahsile, eserlerile, hizmetlerile yakından tanı yoruz. Onu bizimle beraber herkes az çok tanır, fakat isteriz ki onu tanıyanlar, kendi yüksek irfanına halkı çekmekten ziyade halkın anlayıs sekisine incnek suretinde te celli eden eserlerile değil asıl kudretinin, marifetinin yüksekliklerini gösteren eserlerile tanımıs, bilmis olsunlar. Bu neviden eserleri arasında, bu makalenin mevzuuna taalluk et tiği için, Anadolu türkülerinden bir kaç parçayı cihan musikisi kural larına göre tertib ederek vücude getirdiği nefis parçaları zikredecegim. Gene bestekâr bunları Avrupanın müşkülpesend merkezlerin • de de dinletti, ve kendisini alkış • lattığı kadar asıl Türk musikisi hak* kında da oralarda sağlam bir dü şünce uyandırarak ırkının şerefine bir hizmet yaptnıs oldu. İste bu genc muallim yapılacak iş için ilk isareti bu suretle vermiş oluyor. Her hangi bir Türk ezgisi bir Ustad elinde nasıl kullanılabüir, bunu pek kısaca isaret edelim: Ezgi aynen alınır yahud tevsian ve tezyinen afcnır. Birinci takdirde ezgi theme (esas metin) olarak a lındıktan sonra eğer piyano için yazılacaksa altma mümkün olduğu kadar zengin ve değişik b'ur accompagnement (mücrafakat ahenkleri) konur, ve bestekârın maharet ve marifetine asıl bu, bir tecelli zeminidir. Bu mürafakat ahenkleri o ı T Avusturyada Jıüküm süren endise Sosyalistler yeni bir ihtîlâl hazırlıyoriarmış Japonya Çinde gene ilerlemeğe başladı Muğla mahkemesi idam kararında ısrar etti Ankara mekteblüerinin Marmara felâketzedeierine yardımları Tokyo 21 Pekinden bildirfldiğme göre Çaharin Çinle valisi • General Sung, Japon ordusu ku mandanımn Çin kuvvetlerinin Je • boldan çekümesine aid talebini kaVİyana 22 (A.A.) SosyalisuV bul etmiştir. rin şubat ihtilâlinin birinci yildönümü Pekin 21 Resmî Japon mem* münasebetile hazirladıklan söylenen baindan bildirildiğine göre Çahar karişiklıklarin önüne geçmek için Vi • hududunda hiçbir muharebe olmayanada ve vüâyetierde hususî tedbirler miştir. alinmi'tır. Her iki taraf meselenin dostane sekilde hallini arzu etmektedirler. Maamafih Jpon kuvvetlerinin Çabar ( ve Mançuri hududlarinda tahasşü • dii devam ediyor. Muğla 22 Köyceğiz Fırka reÇin kuvvetlerinin ricati gerginliği isi Sabriyi yolunu keserek öldürmek • azaltmışsa da hududlann tahdidi ten maznun Asim ve Arab Abdul • meseelsmi kat'i surette halletme lah hakkında Ağırceza mahkeme • mistir. s'tıde cereyan eden muhakeme neTokyo 21 Japonya Hariciye Hcesinde ikîsi de idam a tnahkum edilmis ve Temyizce karann bo • nezaretinin salâhiyettar roümessili zulması üzerine bir buçuk sene dajeholdaki Çin kuvvetlerinin faaliyeH* tahktkat yapılarak Müddeiumumi • tinden bahisle demistir ki: nin tekrar idam talebile bu ayın on « Bu faaliyet ihtimal askeri bir üçünde durusma yapılmıştı. Maz • nümayişin jrapıhnasmı icab edecek • nunların avukatları eski Adliye Ba * tir.» kanı ve tzmir saylavı Mahmud E • sad Bozkurdla Murad, davacilarm avukatları da eski Adliye Bakanı ve Manisa saylavı Refik Şevketle Ha* temi idi. O gün heyecanlı müda • faalardan sonra muhakeme karar için ayin 21 ine birakılmıttı. Muğla Ağırceza mahkemesi evvelce verdiğt idam kararında ısrar edildiğini bildir mistir. Berlin 22 (A.A.) Havas muha Î «Şark Sam Nazilerin Lstvanyadan istedikleri topraklar Ankara 22 (Telefonla) Gazi Usesi talebeleri kendi aralarlnda Mar • mara ve havalisi felâketzedeierine yardim olmak için 200 lira toplamıslar* dir. Bu miktarin birkaç giine kadar birkaç misli daha artacagı tahmm ediliyor. Ankara Kiz Lisesi de ayrica 50 lira toplamistir. Para toplantuina devam edilmektedir. Ankarada şiddetli soguklar Ankara 22 (Telefonla) Burada soguklar pek fazladir. Fazala soğuktan dolayı işaret memurlan sundilik kal • dinlmiştir. birinden: «Vestfalişe Landesçaytung» gazete* *i, Sarda olduğu gibi bir sorak yapil • masi istediği Klaipeda topraklarma «Şark Sarı» ismini vermektedir. Bu gasete, nazilerin resmî gazetesidir. Sar isi bittikten sonra, nazi fırkasi Klaipedayi «şarkta yeni bir tehlike yuvasi» saymakta ve LJtvanyayi «halka karsi almif olduğu taahhüdleri yap • mami* olmakla» suçlu tutmaktadır. Gazete, yazisinı şöyle bitiriyor: «LJtvanya hükumeti, Klaipeda topraklarmda dayanümaz bir hal almıs olan vaziyetin uluslararasi bir hakeme havalesine mâni oîamaz.» Paris 22 Türkiye Dif isleri Bakani Tevfik Rüştii Aras, diin, hususî o • Iarak Parise ge?miş, M. Laval 3e öğle yemeğin! yemiştir. derece zengin ve yer yer o kadar değisikliklerle süslü olabilir ki bu, tel, bakır ve tahta aletlerin her birine onlar için en elverişli cüzler verilmek ve bunları icabına göre refakate davet etmek suretile dolgun bir orchestre eseri vücude ge* tirilebilir. Metnin ashnı ihlâl et meksizin bestekâr ezgiyi de tierceler, Sixteler, teilleler ilâvesile süsliyerek çıplaklıktan kurtarmakta muhtardır. Bu is vehleten pek ko • lay görünmekte ise de hakikati halde iktidanna pek güvenen üstadları bile ürkütecek kadar zordur. Bundan daha zor bir tecrübe cihan musikisinde transo. iption, fantaisie, develonpement, enguirlan • dement ve saire diye tanılan ve az* çok farklarla esasen birbirini an dıran usuller? müracaattir. Bun larda bestekâr ezginin mahiyetİni muhafaza etmekle beraber onun esas çizgileri arasmda kendi sani • hasından ilâveler yapar, surasına burasına sü.*Ier serper, adeta ezgiyi eline alarak onunla oyıtar, kâh atıyor zannedilir, fırlatnrken yakalar, ortadan silinmi*, artık bir daha av* det etmemek üzere kaybedilmis denebilirken tekrar umulmıyan bir dakikada zuhur eder, dudakla ra yeniden siması görülen bir sev • gili gibi tebeMÜm getirir, sanki üzerînden dakikadan dakikaya be yaz ve yan donuk bulut parçaları geçen bir gök kösesi gibidir, onu bazan sezer gibisiniz, bazan bula • nxaz ve göremezsiniz, birdenbire tekrar olanca vuzuhile meydana cıkar. Dünyanm en büyük beıtekârla • nnd'an olan Liszt kadar bir hüner harikasını genç Türk bestekârla rından istemek akıldan geçmemekle beraber misal olarak onun Verdinin meçhur Rigolerto operasmdan üç bes parça alarak yaptığı tran • scrîptionlan ve Macar havaların dan tophyarak kendi ilâvelerile tevşih ettiği Rapsodies Hongroises silsilesmi rikretmek mümkündür. Bu usullerden çok daha mü*ktil, fakat çok daha güzel bir usul, her* hangi bir ezgi merninde Variation yapmakhr ki bu, hem ezgiyi hem mürafakat ahenkltvmi başka bas ka tarzlarda, çesid çesid ölçülerde, iğip bükerek, dolaştırıp kıvırarak, • e k renk istihalelerden geçirerek •n bestekârm adeta bir oyuncak haline getirmesidir, bir oyuncak ki hünerin bir harikasıdor. Asıl ezgi bir rüya icinde kaimıs gibidir, onun üzerinde yüzen, bestekârm, sanki elinden kayıp t*özleri kamastırarak dakikadan dakikaya baska elvan ile tel£tumlar gösteren, io«k kordeIklftr ihti«amile icad ma*ifetidir. Buna bir misal olarak meshur Mecıdelssohnun en püzel eserlerind*en biri ol»n 17 Variations ser\e uses unvanlt parçasım isaret ede ürk gençliğini göklerde uçma ve havacihğa alistırmak i < Tayyare cemiyeti Ankara «Türk Kuşu» adında bir kurum yap tfte, çok muhtaç olduğumuz, çok ise rıyacak, doğrusunu isterseniz, g bile kalmıs bir kurum. Geç kaln diyorum; çünkü insanlar yalnız ] rada gezmiyor, denizde yüzmüyı lar, artık havada da uçuyorlar. Ivacılığı yalnız spor bakımından < alırsak, mademki kara ve den sporlarınm her çeşidile mesgul k lüblerimiz vardır; neden hava sp Iarı yapacak bir kulübümüz de fc lunmasm? Uludağın tepesine hrmanan, F erden Adalara kadar yüzen Tüt gencleri olsun da, motörlü motör süz tayyarelerle uçma sporu yap genclerimiz neden olmasın? Bini ciliğe ehemmiyet verelim de ned« tayyareciliğe ehemmiyet vermiye Iim? Kırlarda dört nala at kostur manın, mükemmel bir asfalt yok 150 kilometro sücratle otoraabil »i menin, 50 mil gîden bir motorbotl veya fırışka rüzgârın önüne katıl mıs bir kotra ile mavi sulan yara rak gezmenin ayrı ayn zevkle vardır; fakat kartallan kıskandıt bir hızla göklerde uçmanm zevl yanmda, bütün öteki zevkler, ço cuk oyuncağı gibi kalır. Bugün, y < yüzünde tayyare ile yarışacak h bir vasıta yoktur. Çelik kanadlaı zaman ve mesafe vız gelir. Tayyj artık dünyaya sığmıyor. Bilmem hangi Fransız edibi «insanın en a fethi attır» demis, biz de «insan sı kâsının en büyük fethi tayyare göklerdir» diyebiliriz. Böyle demı le de muhakkak ki daha büyük ve d ha doğru bir hakikat söylemis olu ruz. Havacılık, gökler gibi sonst ve muhtesem bir spordur. Fakat çelik kanadlar, insana, yı nız spor zevki mi verir? Tayyan insanlann binbir ihtiyacını temi için her tarafa yetisen bir Hızırdı O, deve sırtında aylarca süren b çölü, balta görmemiş bir ormani, bin zahmetle senelerce uğraşhktan « ra vanlan Kutublan bir solukta < şar. O, Himalâyanm korkunc bası insanların selâmını götürür. O, » Iara yiyecek, hastalara sifa yetis tirir, o topraklan ölçer, yangınla söndürür, tarlaları eker, kazaya \ rıyanlan kurtanr, kaybolanlan < rayıp bulur. Fakat tayyare,. medeniyete ve insaı Iara yalnız ve sadece iyilikler getirt mübarek bir kus değfldir. Ayni zamaı da yakan, yikan, zehirliyen, öldüren 1 baykuftur da... Çocukjar ve kadinlı gece kuşlarmin çiğbğini duyunca bir ' ğursuzluktan korkarlar. Asıl korkacı sey, zavallı, âciz bir puhunun acı fer yadı değO, harb zamaninda bize düf man bir çelik kartahn bağrmdan fır yan motör hınltılandır. Tayyareciliğe spor için olduğu ka dar, en hizlı nakil vasıtasi ve en kc kunc silâh diye de ehemmiyet verm mecburiyetindeyiz. Dış Bakanımız Pariste Maliye mUtehassısının çalışmaları Ankara 21 (Telefonla) ParUten dönerek Maliye Bakanhğinda tekrar vazifesine bashyan maliye mutehassisı yeni çaUşmalarina eski raporlarinı e sas hıtmaktadır. Muhtelif maliye ula • hat raporunun birçok kisimlarina simdî yeni esaslar flâve etmektedir. Ruslaria Japonlar Çin şimendiferleri msselesinde uyuştular Tokyo 22 (A.A.) Çin doğu simendifermin satüması hakkında Japonya ve Sovyet delegeleri arasında anlasma hasil olmustur. Bedel 1934 te tesbit edilmis ve fakat kat'î anlasma muallâkta kalmıştı. Bulgaristanda alacaöı olanlar Ankara 22 (A.A.) Bulgaristanda alısverişten baska bir sebebden doğan her türlü alacağı olan • lann, bu alacakların kurtanlması için Türkofis subelerine veya Ticaret Odalanna müracaatleri lüzumu ilân olunur. Belgrad Universitesinde tevkifler Belgrad 22 (A.A.) üniversitede son günlerde hâdis olan karuıklıklar üzerine, zabıta 20 kadar talebeyi tevkif ederek memleketWi ne iade etmiştir. Marsilya suikasdcileri Belgrad 22 (A.A.) Marsilya suikasdinde cürüm ortağı olan ve Fransa memurlan tarafmdan tes • Iim edilmis bulunan tethişçi Andre Artukoviçin ilk istiçvabı yapılmıştır Bir şileb batmak üzere San Fransisko 22 (A.A.) «Ha • kumanMaru» admdaki 4000 tonluk Japon silebi, Vankuverden gelip Osa kaya gidiyorken, telsizle geminin su aldığım bfldirmiş ve yardım dilemiştir. Şîlebin bulunduğu nokta, Amerika kiyilarindan yüzlerce mîl açıktadir. Gemide 35 tayfa vardır. 145 mil açik • larinda bulunan «Kastumaru» vapuru, 9,5 mfl süratle yardıma koştuğunu HaIramanManıya haber vermijtir. Adanada agaçlar çiçek açtı Adana 22 (A.A.) Havalar çok duzgün ve ılıktır. Bağlardaki ağaç lardaa bazıları çiçek açmıstır. Türk Kuşu, Türk gençliğini uçmaj alistiracakbr. Türk gençliği uçmağa lifinca Türk havacilığı, her bakimdı çok kazanacaktir. Zaten, Türk, ta eski zamanlarda i Meselâ bir tzmir türküsü<;ün e mağa çalişmiş ve havalara hâkim.o sas ezgisi alınarak bu suretle tevsî mak gibi büyük bir ülkü uğrunda « ve tezyrn edildikten sonra yetmiş nini vermiştir. seksen kişilik bir orchestre taknm Geçen gün tarihî bilgilerile tanınn tarafır^an îcra edildiğme sahid obîr arkadaş, Mehmed Turhan, flk uç lacak bir Türkün damarlarından Türkün, Evliya Çelebinin bikâye ett nasıl bir xevk ibtizazlsn ucusaca . ğını düsüc.üyorum, ve bununla ha • gibi, 16231640 yılları arasında uçtt lan iddia edilen Hezarifen Mehm » î w me»tolu:oturr Bunu sörmek Çeleb ile Lagarî Hasan değfl, 1007 ; «lbetta yakın bîr atide nasib olanrılinda Nişabur şehrinde bir caminin < yacaktır, fakat bunun tahakkuk emmdan uçma tecrübesi yaparken di debileceğine ilk bürhanları vermefüp ölen Hammad oğlu Ismail olduj lerini aenc bestekârlardan istemek nu yaziyordu. hakkraıızdır. Ancak bu suretledir ki Ben de bir tayyarecilik tarihinde 1 nla.;ılacak menzile dcŞru bir yüruj vaya hâktm olmak uğrunda can veı yüs baslıyabilir. bir Türkten bahsedildiğini okudum. ! Bu mevzuu biraz daha derinlestarihe göre, 1143 ten 1180 e kadar tîrmek icin tspanyol u'.usal musikikümdariık eden Bizans imparatc leTİTidi vapılan seylerden. biraz da Emmanuel Comnenein (F.ftwr»«ni «Cumhuri"et» salıifelerînde açılmıs Komnen) zamaninda, tstanbulda olan müsaVakadan bahsetmek ister Türk, uçuş tecrübesi yaparken dü) dim. blmüştür. Ne yazik ki ilk hava sehid HALİD ZİYA VSAKLJGİL rimizden biri olan bu soydasınuzin dtai bile bilemiyoruz. Bu kadar yıl evvel uçmağa he eden miUethnizîn, simdi artık uçma: denizde yüzmekten daha kolay bir kil aldığı bir devirde, bol bol uçra lâzım gelir ki onu da yaktada tstanl Izmir gibi büyük sehirlerimizde de f lerinin kurulduğunu görmek istediğu Türk * Yunan hududunda Arda Türk Kuşu kurumu temrn edecektir nehrinin husule getirdiği vaziyeti Türk Kuşu Türk gençliğini uçurac düzeltmek için hududda tetkikler Türk gençliği de Türk Kusunu yüks< yapan heyetimiz bu ise aid ilk araştecektir. tırmalarını bitirmiştir. Arda nehrinin buradaki köprü yanında Türk arazisini tahrib ettiği tesbit edilmiştur. Yunan arazisi de her zaman su baskınına maruzdur. Gene bu köprü civarında biriken Adana 22 (A.A.) Para ile topraklacdan bir adacık hasıl ol dam öldürmekten suçlu çoban t muştur. ve onu teşvik eden Duranın dun maiarı bitmiş ve mahkeme çobaı Yerinde tetkikat yapan heyeti Hacimn ölüm cezasina çarpilmasina miz tahribatın önüne geçn*ek üzeDuranin da aüı yıl MUB «r 1 re bu sahilin bir kısmında rıhtıca rar vermîştîr. yapılmasına Iüzum göstermistir. Arda hududu Su çiğniyen yerde bir rıhtım yapılacak Öliim cezası verildi