17 Kasım 1934 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

17 Kasım 1934 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Camfmrîyet YAKIN TARİHTEN SAHİFELER Yeni Ermeni hâdiselerinden endişelenen Abdülhamit hemen bir ıslahat lâyihası hazırlattı Fakat Ermeni valiler tayininde ısrar eden sefirlere bunu kabul ettirmek hayli güç olmuştu Birkaç sene sonra Pariste elçi idim. Ermeni dostlarımdan biri bir gün bir Ermeniyi getirip bana prazanta etti. Bu adam sarılıp ellerinıi öptü. «Ahtimi yerine getiriyorum» dedi. Taaccüple sebeb\ni sordum. «Galiba beni tanıyamadınız. fstambul daki Ermeni nümayişleri ve arbedeleri esnasında Patrik tzmirliyanla sizin aranızda tercümanlık yapan bendim. O vakit ne söyledüvzse hep çıktt. Başımıza gelmiyen felâketler kalmadı. Sizi dinlemiyenler pişman oldular. Fakat ;unu da biliniz ki tzmirliyan nasihatlerinizi dinlemek istiyordu. Halbuki etrafındaki azgin herifler tehd'it edip kendisini menettiler» dedi. Bu sözleri söyliyen kabahatsiz Ermenilerin değerlilerindem biri olan Sabah gazetesi Barmuharriri Diran Kelekyan Efendi îdi! Hükumetimizün ve Moskof Baş • terciimam dostum Maksimofun verdikleri teminat tesirile kiliselerdeki Ermeniler yerlerine yurtlaraıa döndülerse de Trabzonda Ermenilerle müslümanlar arasında çarpışmalar olduğundan ve Anadblunun daha birçok yerlerinde komitacı Erme nilerin guya müslümanlara hücum edip mallarun gaspedeceklerine ve müslümanlartn da Ermenilere daha evvel çatmak üzere hazırlandıkla • rına dair gelen haberler Abdülhamidi korkurttu. Biran evvel ıslahat işini yoluna koyup Ermenileri teskin etmek istedi. Sefirlerin de kabul edebilecekleri tarzda bir lâyiha yaptırdı. Bu lâyihayı esas ittihaz ederek sefirlerle müzakereye girişmek ve işi serian bitirmek üzere Hariciye Nazırı Sait Paşa ile beni Tarabyaya sefirlere yolladı. Fransa sefaretinde toplandık. Sait Pasa (Kürt) o vakitki dev • let adamlarının en iyilerinden ve en münevvefrlermdendi. Fakat ardı arası kesilmiyen si • yasî müşkülâtı esasmdan halle uğraşmaktansa, pamuk ipliğiae bağlayıp geçiştirmeği tercih ederdi. Mükâlemelerde tatlılıkla konuşmağı iltizam eder, münakasadan hoşlanmazdı. Elçileri sinirlendirtnekten, kızdırmaktan ihtiraz ederdi. Ya>şlanmışrı. Senelerdenberi işgal ettiği Hariciye Nezareti makamına pek ısınmış ve gönül vercnişti. Sait Paşa işte bu zihniyeti ve endişelerini icabmca bana yalnız bazı direktifler vererek kendisi murakıp variyetini aldı. Söz yarışına çıkıp üç elçiye meram anlatmak rolünü bana bıraktı. Talihim varmıs ki bu ağir yiikün altmdan ezilmiyerek çıkmağa mu • vaffak oldum. Elçilerin lâyihalarında işimize gelmiyen vilâyet meclisi umumileri ve muhtelif unsurlardan mürekkep iki üç. bln nüfuslu nahiye daireleri, »eyyar ceza mahkemeleri, vilâyetlerde istinaf mahkemeleri teşkili maddelerile bizim eski nahiye teşkilâtı nizamnamelerioe muvafık olmıyan maddeleri ve ilâmların ermenice tercümelerinin yapılması, Ermenilerin arzuhallerini almak işlerini takip etmek üzere her vilâyette ve her sancakta birer hıristiyan memur bulundurmak gibi bir takım ahkâmı epeyce çene çalarak nihayet bertaraf ettirebildimse de valilerle mutasarrıflarm kısmen hıristiyan tayîni ve valilerin memuriyetlerinin icrasmdan evvel sefaretlere malumat verilmesi maddelerinde Sör Filip Küriyi vazgeçirmek kabil olmuyordu. «Padişahlarmızın fermanlarında, resmî natolannızda tebaanız arasrcıda, memurlarınız arasında cins ve din ve mezhep farkı kalmadığım resmen defaatle ilân etmediniz mi? O halde niçin hıristiyan vali ve mutasamf yapmak istemiyorsunuz? Vaitlerinizi, taahhütlerinizi icra ediniz. Sizden istediğimiz budur. Cebelilübnan mutasarrıfları hakkin • da »efirlerden istimzaç etmiyor rrssuauz? Bu muamelenizin ne zarannı gördünüz?» diyordu. Gerçi Kanbonla Nelidof sükut edip Küri gibi bizi sıkıştırmıyorlardı. Lâkin tesahüp te etmiyorlardı. Biraz zaman evvel hususî olarak Kanbonla aramızda bir mubahase geçmişti. Mülâhazatmdan hasıl ettiğim intıbaata göre Kanbonun bu noktalara ait müddealarımızı bir dereceye kadar haklı gördüğüne zalıip olmuştum. Gençlik cür'etine inzimam eden bu intıbaatıma güvenerek nazariyatımızı, davamızı şu yolda müdafaa ettim: < Evet, dediğiniz gibi taahhüdatımız vardır. Onlara riayette hiçbir vakit kusur etmemişizdir. Birçok yıl< lardanberi hıristiyan nazırlar, müsteşarlar, vezirler, müşirleı, büyük •lçiler, orta elçiler, sefaret kâtipleri, konsolosla, hâkimler, muhtelif Yolculara kolaylık Yolcu eşyası bir elden nakledilecek Istanbuldan Anadoluya giden yolcuların en ziyade sıkınt1 çektiği hamal meselesini halletrrek için Belediye Haydarpaşa şirnenJiferi le Karaköy köprüsü hamal bölük lerini birleştirmiş ve bunlan yeni bir tarifeye bağlamıştır. Bu suretle Köprü ile Haydarpaşa arasında yolculuk edenler bundan sonra eşyalannı bir elden taşıtabil^cek ve eskisi kadar yüksek para vermi yecektir. Bundan maada Karaköy köprüsü altında bir emanet dairesi kurulacak, bütün yükler buraya getirilecek ve bu suretle halkın l^nlayca Kadıköy vapuruna girip çıkması temin olunacaktır. Belgrat yolunda Hariciye Vekilimiz beyanatta bulundu [Birinci sahifeden Türkiye her türlü şerait içinde ve ne pahasına olursa olsun Yugoslavyanın dostu kalacaktır. Balkan tnilletleri arasında sulh ihtimaMeri bugün he< vakitkinden ziyadplir. Cenevre mülâkatları hakkında ki sualime cevaben Tevfik Riktü Bey M. Titülesko ile görüşmek ü • midinde olduğunu fakat M. Mak simosun Cenevreye gelip gelmiye • ceğini bilmediğini söylemis ve: «Bu dakikaya kadar Balkan itilâfı d.ii • mî konseyinin hali faalîyetteki **eisi bu konseyin Cenevv.ede içtimr.inı tebliğ etmemiştir» sözlerini ilâve etmiştir. Bundan onra Belgratta M. Yev • riçle ehemmiyetli bir mülâkat ya • pacağını söyliyen Tevfik Rüştü Bey Balkan ttilâfı ile Küçük ttilâf ara • sında bir teşciki mesai olup olma dığına dair olan sualime cevaben demiştir ki: « Bu iki beynelmilel grupun mevcudiyet şeraiti birbirinin aynı degildir. Buna rağmen aralarında mütiehit noktalar da vardır. Gruplara dahil olan drvletlerin ayn ayn takip ettikleri meseleler olmakla beraber hepsi muahedelerin tadili fikrine aleyhtardırlar. Grupların ikisi de Avrupada sulh teş • kilâtının icrasını isterler. Daha mü • him bir nokta da var: O da Küçük 111lâfın ücte ikisi Balkan ttilâfınm için dedir. Maamafih bu grupların mevcu • diyet sebepleri biraz farklı olduğu için her birînin kendi teşkilât ve istiklâlmi kıskançlıkla muhafaza etmeği isteme sini pek tabiî addederim.» Almanya silâhlanıyor Harbin başlangıcında 1,500,000 asker, biraz sonra bu yekunu 6 milyona çıkarabilir r am teçhizatlı bir Alman makinelitüfek bölağü tatbikarta tuklarmın altına almış fedailerden mürekkep buhmacakbr. Hitlerin teşkil ettiği isçi ordusu da Almanyanın silâh alnna almmağa hazır depo alaylanndan başka birşey değildir. tş karargâhı ismi verilen ordu • gâhlarda yatıp kalkan bu adaınlar, söz de işsiz ameleye iş bulmak için teskil edilmiştir. Başlannda Bavyera piyade alaylanndan birinin sabık ku mandanı olan miralay Hirel bulun makta olan bu 500,000 işçi kazma kürekle tüfek ve sünğüyü ayni meharetle kullanmaktadırlar, Bütün fabrikalarda, tezgâhlarda ve mağazalarda çalışan yaşı 25 ten aşağı gençler, işçi ordusuna girmeğe iebar edilmektedir. Lise mezunu Alman gençleri dc altı ay iş karargâhlannda kaldıktan sonra otomatik bir surette Rayşver e yani resmî Alman ordusuna girmekte vc bu rada zabit namzedi olarak 40 mark maasla ve bir sene müddetle çahşmaktadırlar. Sağda Hariciye Müsteşarı Artm Paşa, ortada ve solda devlete sadakatlerinden dolayı Ermeni komitacüarı tarafından parçalanan ricalden banger Apik Uncıyan Efendi ve Maksutzade Simnon Bey dairelerde türlü memurlar ve kâtipler kullanıyoruz. Bunlarm çoğu da Ermenid'ir. Hizmetlerinden mem nunuz. tçlerinde simdiye kadar devletlerine hiyanet edenler görülme mitir. Elhasıl bizde din ve mezhep farkı yoktur. Hükumetimiz yalnız intihap edeeeği memurlann, gide • cekleri yerlerin mahallî icabatına göre, deruhde edecekleri hizmet ve vazifeyi lâyıkile ifa edip etmiye ceklerini mülâhaza eder. En münasiplerini tayin eder. Bunlar kâh islâm olur, kâh hıristiyan. Dinlerine, mezheplerine bakmaz. Fakat siz bize idareye müteallik memuriyetlerin her yerin müslüman ve hıristiyan nüfusunun kesreti nisbetinde müslüman ve hıristiyan memurlara havalesi esasını kabul ettirdiniz. Bundan böyle bu esas altt vilâyette cari olacaktır. O vilâyet lerden her brinm, her sancağmm nüfusunun pek büyük ekseriyeti sizce de malumdur ki müslümandır Binaenaleyh cümlesine hep müslü • man vali ve müslüman mutasamf göndermeğe mecburuz. Bu kaide kabul edilmemiş olsaydı, idarî ve siyasî en büyük memuriyetleri hıristiyanlara havale etmekten çekinmiyen bir devlet meselâ Harput valiliğine hıristiyan ricalimiz • den birini gönderirdi. Bir de valiliklere gid*ecek memurlar sizin terbiyeniz, taliminiz, kontrolunuz altında yetismis kimseler değillerdir. Bunlariniyi ve kötii hallerini, liyakatlerinin derecesini eU bet siz bilemezsiniz.. Eğer gönder • diğimiz valiler hakkında şikâyet işitilirse tercümanlannız teftiş ko • misyoeıuna haber verebilirler.» Sör Filip Küri, bu sözlerime cevap vererek: «Evet, dedikleriniz hep nazariyata aittir ve o itibarla pek doğrudur; müdafaanız mantıkidir. Fakat sizin sizin sahsınız meram etmiyorum • ekseriya kavliniz başka, filiniz başkadır. Bunu hayli zamandır tecrübe edlyoruz. Şimdi yapmağı kaviyen vadettiğiniz, taahhüt ettiğiniz seyleri gene gecistirip yapmazsınız» diyerek ve bazı emsal göstererek muhalefetten vazgeçmedi. Bizim için de sÖyliyecek söz kalmamış, yalnız yapacak birşey kalmıştı. O da elçilerin bizden bekle • medikleri bir muamele ile işi boz • mağı göze aldığımız hissini vermek. İşte ancak öyle bir muamele ile Kürinin ısrarına galebe müyesser olabileceği ümidile önümdeki evrakı toplıyarak «öyle ise, efendim, başka sözüm yoktur. Müzakeratımızı burada kesmeğe mecburum. Kat'î ta • limatım iktızasmca meclisinizi terkle çekilip gitmekliğim için müsa • adelerinizi rica ederim» dedim ve ayağa kalktım. Zavallı Sait Paşa da sıkılarak, kızarak yerinden kıpır • danmağa mecbur oldu. Hele Allah razı olsun Nelidof beni, Kanbon da Sait Pasayı kollarımızdan tutarak salıvermediler. «Böyle gitmek olmaz, bizi de dinlemelisiniz» dediler. Kanbon söz alarak ve müdafaattmin maslahat icabatına tevafukunu ve istediğimiz tadilâtın ıslahatm tatbikatmca mahzuru mucip olamıyacağmı nazikâne teyitle kanaat bahş mütalealar yürüttü. Nelidof ta Kanbonun mülâhazalarına iştirakle beraber «müzakeratımızın tatil edilmesile bunca zahmetlere girerek halline uğraştığımız meselenin bir daha sürüncemeye düşürülmesine mahal göremiyorum» dedi ve niha yet her ikisi Küriyi yumuşatıp mu halefetten vazgeçirdiler. Böylece matlubumuz hasıl olduğundan Sait Paşa ile beraber derhal zabıtnameyi ve lâyihayı imza ettik (15 teşrinievvel 1895). Ve tatlı tatlı sefaretten ayrıldık. Avdette istimbotun kamarası • na girer girmez, Allah rahnıet etsin. Sait Pa?a: «Ya bu çelebüer sana, peki biz de müzakereyi kestik diyip ipi koparaydüar, Padişaha ne diyecektin?» dedi ve ben de: cPadişaha vereceğim cevabı düşünmedim. Her halde ortaya öyle bir bomba fırlatmaktan başka çaremiz kalmamıştu Attığım bomba ya hüsnü tesîr edecekti, yahut etmiyecekti. Hüsnü IBirinci sahifeden rnaba't] tîr. Buna nazaran operalarm ayrî zamanda bir arada v e hütün halka meccanen olarsk Sehir Tiyatrosunda oynanmasi mukarrerdir. Bunun içîn de daimî bir mesaiye ihtiyaç hasıl oldvğundan umumî heyetçe daimî bir başkomite seçil mistir. * Komite şu zevattan mürekkeptir: Koservatuar müdürü Yusuf Ziya, k d o muallimi Muhittin Sadık, dskorasvon muallimi Ismail Hakkı, Rejisör Estuğrul Muhsin, Sehir Tiyatrosu bale şefi Celâl, konservatuar orkestra şefi Cemal Resit, Mesut Cemil, ŞUli Gençler birliği orkes tra şefi Mühendisyan ve Halkevi Temsil şuubesi reisi Celâl Tahsin Beyler. Heyet muhtelif zamanlarda ve devamlı olarak toplanacak ve üç operanıeı temsil şeklini ve bütün halka gösterilebilmesi imkânlarmı arıyacaktır. Heyet ilk toplantısım bugün saat 13,30 da Halkevinde yapacaktır. Şehir tiyatrosunda üç millî ooera oynanacak [Bırincı tahiteden mabaü\ korkutmak, miitemadiyen silâhlarını artırmak istiyen devletlerin kullandıklan bir tabiyedir. Onun içindir kî mubalâğalı rakamiarla Almanyanın silâhlan • dığını basta Fransız ve İngilîz gazete leri olmak üzere, Almanya ile komşu olan ve Almanyayı silâhsız bsrakmak istiyen milletlerin gazeteleri yazar du rurlar. Bu başlangıçla Almanyanın si lâhlanmadığını iddia etmek istemiyo ruz. Dünyada, gizli veya açık bir şe • kilde devam eden ^.'lâhlanma yarışm da Almanya da silâhlanıyor ve her millet gibi onun da silâhlanmak bakk'dır. tsçi ordusu Dünyanın en büyük yolcu tayyaresi Bu yılın sonunda Fransa hüku • meti tarafından inşa edilen, dün • yanın en büyük decıiz tayyaresi ilk tecrübelerini yapacaktır. Bu tay • yare yetmiş yolcu aJaijilecektir. Bu tayyarede transatlântik gemileri gibi ikişer yataklı on iki lüks kabine vardır. Tayyarenin uzunluğu 32, eni 50, yüksekliği de 9 mefaro • dur. 850 beygiır kuvvetinde 8 motörü vardır. Sürati saatte 250 kilomet rodur. Bu tayyare 2,000 metroya kadar yükselebilecektV. Hacmi istiabisi 32 tondur. Bu tayyaıre Avrupa ile Şimali Amerika arasındaki seferlere tahsis edilecektir. Turk Ginekologi cemıyeti bu seneld ilmi toplantılarmdan ıkıncisini profesör Kenan Tevfik ve profesör Ah Esat Bey lerin reislikleri altında, Etıbba Odası müzakere salonunda yaptı. Aza, aralarında Beslm Ömer Paşaji gormekten mütevellit memnuniyetlerini. riyasetin bir hitabe sıle izhar etmişlerdır. Bu içtimada: Ali Esat Bey, tamin imkânı clmıyan geniş bir mesane nasurunda muvaffaki yetle yaptığı coffey ameliyesinden bah . setti ve hastayı takdım etti. Ahmet Asım Bey, ameliyatla çıkardığı üç meme kanserini gosterdl Bunlarm hususiyetlerini anlattı ve meme kanserinın hali hazır tedavisi hakkında izahat verdi. Hadi İhsan Bey, Luteohormon ile tedavı ettiği uç rahim kanama vak'asınm musahedelennı soyledi ve hormon tedavisınden bugun edilen istifadenjn dere cesini anlattı. Nuri Süleyman Bey, dört muhtelif kusuru olan yedi buçuk aylık bir çocuk gosterdi ve bunun doğumda yaptığı müş külâtı anlattı. Bu vak'alar üzerine yapılan fenni münakaşalara, Besim Omer Paşa ile Kenan Tevfik, Alı Eaat, Ahmet Asım, Orhan Tah. sın, Hadı Ihsan. Nuri Süleyman, Şerif ve Behar Beyler iştırak etmişlerdır. tesir edVıce maksadır;'z hasıl olacaktı. Nitekim öyle ı»"du Suitesir edip te ipi koparmış olsaydım o halde benim talimatsız, emirsiz, salâhiyetsiz hareket ettiğimi sefirlere söylerdiniz ve beni hakkiie mes'ul tutup ve azlettirerek siz gene mü zakereye d'evam ederdiniz» cevabını verdim. Sait Pa?a gülerek: «Evet öyle! İyi söylüyorsun. Fakat sana babaca nasihatim olsun, sen bir daha böyle şakalar etmeb dedi. tmzaladığımız lâyihanın musad • dak suretini Padişaha takdim ettik. Abd i'hamit memnuniyetle kabul etti. İradesinî hemen verdi. Tatbikatma başlaaılmak üzere Babıali de birer nüshasını icap eden vilâyetlere gönderdi. SAÜH MÜNİR BGvük Hamten galip çık^n de\'etler, 1919 da Versay muahedenamesini zorla Almanyaya imzalattıkları zaman 60 milyonluk bir milleti silâhsız buakmak hulyasına düşmüslerdi. A'ımanla rın askerî kuvvetlerinden fena halde gözleri yılmış olan bu devlet'er, o ziman Almanyaya 100,000 maaşlı as ker, 6 tane on bin ton'uk zırhlı, 6 altı bin tonluk kruvazör v« 12 tane de Nihayet Bulgaristanla olan mü muhripten mürekkep bir donanmaya nasebat hakkındaki suale cevaben sahip olmak hakkını vermislerdi. Al • Türkiye Hariciye Vekili şu bcya man ordusunda, ağır top ve tank bu • natta bulunmuştu>*: lunmıyacak, Almanya, hav& filosu şöy« Yeni Bulgar hükumetile o • lan münasebetlerimiz çok ividir. ı le dursun, tek harp tayyaresine bile malik obnıyacak, Alman donanması deEulgaristanla komşuları arasındaki nizaltı gemileri inşa edemiyecekti. Bu hava gün geçtikçe düzelmekte de • suretle Almanya, tecavüzî değil, hatta vam ediyor. Bu inkişafm Balkanlar tedafüî bir harp bile yapamıyacak bir için bir saadet olmasını temenni hale sokulmuştu. Çünkü, bu tahd:dat ederim. • » Alman ordusunun ellerini kollarmı bağPren$ Polun ziyafeti lıyordu. Halbuki Almanya silâhların Belgrat 16 (A.A.) Naip Prens dan tecrit edilnüşti ama askcrlik ve Pol Hz. bugün köşklerinde hususî cengâverlik ruhundan tecrit edileme bir öğle ziyafeti vermiş ve bu ziyamişti. Bu ruh yaşadıkça Almanya kuvfette Türkiye Hariciye Vekili Tevvo»tlerin: manen ve maddeten artırma • fik Rüştü Beyle Yugoslavya Ha> icinın yolunu aradı. Büvük Harpteki tecye Naznn M. Yevtiç hazır bulun • rübelerinden, kendi fen ve teknik kabîliyetinden istifade etti. Bugünkü 100,000 kisllik maaslı AlBelgrat 16 (A.A.) Tevfik man ordusu, muhakkak, dünyanın en Rüştü Beyle M. Yevtiç arasında vagüzide orduA olmuştur. Fakat ağır top, pılan konuşmalardan sonra bu ak tank ve tayyare gibi her türlü tecavüzî şam aşağıdaki tebliğ neşredilmistic: silâhlarla mücehhez ve adedsn mil • « Cenevreye gitmekte olan yonlardan mürekkep ordulara karsı, Türkiye Cumhuriyeti Hariciye Ve100,000 kişilik bir ordu, nekadar iyi kili Tevfik Rüstü Beyefendi Bel talim ve terbiye görmüş, nekaJar mügratta bilhassa tevekkuf etmİ3 ve kemmel bir surette yetiştirümiş olur • bu vesile ile dün aksâm ve bugün sa olsun, nihayet mağlup olmağa nuJıYugoslavya Hariciye Nazırı M. Yevkumdur. Almanlar, bunu bildikleri i • tiçle gcVüşmüştür. çin Versay muahedesinin müsaadelerî haricinde gizli silâhlar ve kuvvetler Hariciye Nazırları bu mülâkat • hazırlamak mecburiyetinde kaldılar. ları esnasında, iki memleketi gerek Bugün, Rayşver denilen resmî Al • doğrudan doğruya gerek dolayısi man ordusunun mevcudu zahiren le alâkadar eden Avrupa siyasetinin 100,000 fakat hakikatte 250,000 Uâ en ileri gelen meseleleri hakkında 300,000 dir. Bunlardan başka tama görüşlerinin tamamile ayni olduğumen askerî bir terbiye almıs olan nu müsahade etmişlerdir. Hariciye 250,000 de polis vardır. Nazırları bu mülâkatlann Cenevrede, Milletler Ceraiyeti konseyinin Milis kuvvetleri ve asamblesinin toplantısı esnasın • Geçen yaz, Almanyada vuku bulan da bulunacak olan dost ve müt'efik kanlı hâdiselerden sonra, orduya bağmemleketlerin mümessillerile de • lanmıs olan ve S. A. denilen Milis vam edeceklerdir.» kuvvctlerini de ilâve etmek iâzımdır ki bunlarm miktarı da 1,000,000 ki • şidir. Demek ki Almanyanın bir hamlede seferber edebileceği bir buçuk Ecnebi memleketlere balık ih> amilyonluk bir kuvveti vardır. catı her gün artmaktadır. Son iki Geçen yazdanberi her hücum kıt'a • ay zarfında harice 120 bin liralık sı tam askerî bir talim ve terbiye görbalık satılmıştır. Anadolu feneci mektedir. Dört kilometroluk bir ateş ile Kilyos arasında her gün tutulan toriğin miktarı 50 bin çifti bul sahasına malik otomatik tüfekleri ve maktadır. Toriklerin büyük bj" kıs sekiz kilo ağırlığında hafif ınakineü tüfekleri vardu. Son haberlere söre, mı Yunanistana, diğer kısmı da son derece seri ve hafif tanklan da olBulgaristana ihraç edilmektedir. Geçen sene çifti 44,5 kilo gelen to duğu söylenmektedir. Eski «Çelik Miğfer» teşkilâtı • ki rikler, bu sene^ 5 6 kilo kadardır. bunlarm askerlik itibarile yüksek kudretleri meşhurdur S. A. teşkilâtınra birinci sımf ihtiyatları o'muş'.ardır. 40 Vaşington 16 (A.A.) Japon yasını doldurmuş olan erkekîer de sefiri M. Sayto Amerika Hariciye 1 nci veya 2 nci sımf ibtiyata aynl • Nazırı M. Hul ile yaptığı mülâkatmıştır. Çoğu Umumî Harbe iştirak « t > tan socıra şu beyanatta bulunmuş • mis olan bu ihtiyatlaruı mevcudu 3 tur: milyon kadardır. «Japonyanın deniz siyaseti açıkTethiş harbi tır. Efkâ>ı umumiyemizkı silâhlar • İstikbal harbinin bir gaz mi, mikrop da beraberliği temin etmiyecek her mu, yoksa şimdilik esrarengiz kslan hangi bir sureti halli kabul edece şua harbi mi olacağı henüz münakaşa ğinden çok şüpheliyim. Bu beraberedilmekle beraber Aimanlann başka bir lik hakkındaki Japon metalibatın • silâha daha müracaat ed^cekleri zan • dan pek çok bahsedildi. Faf at de nolunmaktadır. Fransızlar buna «tet • niz kuvvetlerinin bir zabıta kuvveti hiş harbi» ismini veriyorlar ki S.A. teşderecesine indirilmesine dair hükukilât md a «uçucu kıt'alar» vücude gemetimin yaptığı tekliflerden hemen tirmek ve bunları tayyareler vnsıtssile hemen hiç bahsedilmedi. Halbuki düsman ordularınm gerilerine indirmeKellog misakındaki prensipler sa ği istihdaf etmektedir. Şimdiük her S. mimiyetle tatbik edilmek isteniliyorsa hiçbir millet bu yola girmekte te A. kıt'asında 18 kisi «uçucu grup» o larak yetiştirilmekt"dir. Bunlar, düş reddüt göstermemelidir. Londra müman ordusunun gerisinde köprüleri atzakereleri muvaffakiyetle neticelemak, demiryollarını tahrip etmek. cenebilmek için deniz kuvvetlerinin panelikleri uçurmak, erzak ve levazım indirilmesi istikametini almalıdır.» depolannı ve saireyi yakmak g;ıbi iş • ler göreceklerdir. Maksatları kısaca, baskın suretile cephe gerisindr boz • Vaşington 16 (A.A.) Reisi • gun yapmaktır. Eski harplerdeki akıncumhur M. Ruzvelt cenup hüku • cı süvarilerin yaptıklannı yapacak olan metlerinde bir seyahate çkmıştir. bu uçucu gruplar, tabiî kellelerini kolBirincikânun başlannda dönecektir. Almanyayt silâhstz bırakmak hulyası Hulâsa edelim: 1 Rayşver: 250,000 lâ 300.C00. 2 S. A. MilUleri: 1,000,000. Muvazzaf orduya muadil olan bo kuvvetlerin dört yardımcı ordusu var1 Polisler: 250,000. 2 tşçi ordusu: Şimdilik 500.000 (çok geçmeden iki veya üç misline baliğ olacakbr). 3 S. A. Milislerinin 1 inci ve 2 nci sınıf ihtiyatlan: 3,000,000 (bun larm bir kısmının yaşlarmın ilerlemiş olması dolayısile silâh altına alraamı yacağı tabiidir.) 4 Hitlerci gençlik teşkilâtı 800,000. (Bu teşkuatm geçen kânu • nusanide 4,000,000 azası varrfı. Fa kat ancak beşte biri silâh altına nlına bilir. Şimdilik yalnız 200,000 grnç Hitlerci askerî talim ve terbiye gör • müstür.) Almanyanın askerî tayyaresi yok • tur; fakat sivil tayyareleri, 1934 ma yısında 2,000 kadardı. Bunlarm bir kısmı 40 dakika içinde harp tayyaresi haline konulabilir. 1935 baharında Alman sivil tayyareleri 4,000 e iblâğ edilecektir. Hitlerci gençlik te tayyareciuge alıştınlmakta ve bunlar motörlü, motörsüz tayyarelerle yçurulmaktadır. 6 milyona yakın muazzam bir kuvvet Konuşmalar hokhında resmi ..M^. tebliğ Dünyanın en güzide ordasu Hava ordusu Kadın hekimleri toptantısı Zehirli gaz harbi Torik bol'ugu devam ediyor Almanyanın da bütün diğer millet ler gibi yarının harbinde bol bol ze hirli gaz kullanacağuıa şüphe yok • tur. Umumî Harpte kullanılan bu silâhuı, müstakbel harplerde kulland masma hiçbir kuvvet mâni olamıyacak* tîr. Ahnanya dünyanm en çok kimyrvî madde yapan memleketidir; dünya kimya maddeleri istihsalâtmda, ikinci gelen Ingfltereden yüzde 60, Fransadan ise iki buçuk misli fazla kimyevî madde istihsal eder. Ahnan fabrikaları, buhran dolayı • sile az ihracat yaptıklanndan Alman kimyevî madde fabrikaları, şimJi, yarmın harbi için zehirli gaz stoku yap makla meşguldürler. Almanya Büyük Harpte, bazı ipti • daî maddelerin bitmesi yüzünden çok sıkıntı çekmişti. Bir daha ayni akıbete uğramamak için çok azim miktar ham madde stoklan vücude getirmektedir. Almanya, bütün îkbsadî faaliyetini, müstakbel bir harbc göre tanzim et miştir. Amele işsiz mi kalmıştır? Haydi işçi ordusuna! Bugün spor sa hası yapanlar, yann harp meydanma sevkedileceklerdir. Alman sanayü, is, tihsalâtını ecnebi memleketlerine sa tanıyor mu? öyle ise vatan için <üâh ve malzeme yapacaktır. Lufthansa tayyare şirketi, zaranna mi yolcu tasıyor? Ehemmiyeti yok! Yann uçucu kıt'alar veya bombalar nakledecektir. Alman si< lepleri limanlarda işsiz mi yatıyof? Zaran yok! Günün birinde ask^r ve harp malzemesi tasımak üzere yatadursunlar.... Sözünü saklamıyan mert bir Nazî, makalesmi bu yazıya esas ittihaz etti • ğ:miz Fransız muharririne şu özleri söy'emiştir: «Biz artık yaşamaği düşünmüyo ruz; sadece harp etmeği ve ölmeği duşünüyoruz.» Fransız ve Ingilizlerin Almanyanın sPâhlanması hakkındaki nesriyatında b;raz muba'.âğa olsa dahi bu büyük mil< letin kurban'.ık koyun vaziyetinde kalmak istemediği ve silâhlaodığı mu • hakkakfar. ABİDİN DAVER tptidai madde stokları Deniz silâhları messlesi M. Ruzvelt seyahate çıktı

Bu sayıdan diğer sayfalar: