kvlul t 34 TELGRAF HABERLERİ Cemiyeti akvam perşembe günü işini bitiriyor Kcnseyin bugünkü içtimaıhda Sar meselesini nıevzuu bahis etmesi ihtimali vardır Cenevre 24 (A.A.) Havas ajar.sı muhabirinden: M. Bartunun Cenevreye dönüsü, mühim diplomatik mUzakerelerin ytnilenmesini bâis olmuş ve bu suretle Akvam Cemiyeti umumî he • yetinin son safhasını açmıştır. Heyet, bugün üçüncü haftasına girmektedir ve perşembe günü dağılmasi ihtimal dahilinded'r. Haiihazırda, görülen işlerin şu su»etle hulftsası mümkümdür: Biri, hukukî ve esasî meselelerle, diğri iktısadî, malî ve teknik iş lerle meşgul olan iki komisyon işini bitîrmiştir. Dördüncü, bütçe komisyonu, büyük müskülâtla karsılasmadığı için, beşerî ve içtimaî meselelere bakan beşinci komisyonla beraber, salıya kadar işini bitirecektir. Malum olduğu veehile, silâhlan b'rakma konferansına rekabet et • memiş olmak için, üçüncü komis yon, bu defa toplanmamıştır. Bunun sebebini izah kolaydır. Zira, bugünün en mühim meseleleri. heyeti umumiyenin değil de ya konseyin, yahut ta doğrudan doğruya Avrupa kabînelerinin salâhiyeti dahilindedir. Konsey, bu sebepten dolayıdır ki salıya içtimaa davet olunmustur. Bu içtima münferit olraıyacaktır. Zira konseyin, alınan kararlan icra IBUGUNDE BU. Tıraşçılar PARUMANTARİZMİN TARÎHÇESI Avam Kamarasının tesekkülü Yaxan: AĞAOĞLU Geçen makalemizde büyük şuradan Lortlar Kamarasının çıkmış olduğunu gördük. Avam Kamarasının da ayni şuradan çıkacağuıı bu makalemizde gö receğiz. Yukanda 1265 senesinden itibaren büyük suraya şehir ve köy halkınm da mümessiller göndermeğe basladıklarını kaydetmiştik. Bugün olduğu gibi o zamanlar da köylerde halkla birlikte yaşıyan ve Gentry namuıı taşıyan ve halkın itimadına mazhar olan arazi sahibi küçük asilzadeler vardı. tşte, köyler büyük suraya göndermek üzere mümessillerini bu sınıf arasmdan intihap eder di ve sehirden ve her Countyden iki mümessil gönderilirdi; tngiliz hukukçulan 1295 senesinde bu suretle toplanan büyük şârayı parlımanın asıl babası addederler. Bu şura memlekette mevcut üç sınıf ahaliden mürekkepti. Yüksek arazi sahipleri aristokratlar, yüksek rütbeli ruhaniler ve şehir ve köyleri temsil edenler; bu suretle tngüterede o zamanlar millî temsil bir tek meclisten ibaretti. Fakat yavaş yavaş bu tek meclis ikiye aynlıyor. Şöyle ki, yüksek aristokrat lar, yüksek ruhaniler pariımana iştirak etmekle beraber eskisi gibi aynca kralın şurasmdaki vazifelerine de devam etmekte idiler. Bunlar parlunanda da ayn kalmak istedıier. Bu temavül bilhassa 1333 senesinde toplanan parlamentoda tezahür ediyor. Vakıâ içti malar ayni saionda cereyan ediyor, fakat aristokratlar ve yüksek ruhaniler aynca müzakere elmeğe başhyorlar. Bu hal, köy mümessflleri küçük za • degânla şehir mümessHleri burnrvaziyi birleştiriyor. Zaten bu iki zümre msanlann iktısadî vaziyetleri, siyasî ve iç • timaî menfaatleri de m&şterekti. 1351 senesinde toplanan parlamentoda bunlan artık tamamen birleşmiş ve ayn bir mekânda müzakere eder görüyoruz. Bu suretle tesekkül etmiş olan Avam Kamarasının başma Speaker nammı taşıyan bir reis geçiyor. Speakerm başlıca vazifesi Avam Kamarasmm kararlamu krala tebliğten ibaretti. Fakat Avam Kemarasmm vaziyeti henüz pek siuktir. Şöyle ki, o zamanlar arzuhal namını taşıyan kanun teklifi Lortlar Kamarası tarafından reddolunursa artık Avam Kamarası o teklifi müzakere edemezdi. Fakat bunun aksi cari değildi. Lâkîn on beşinci asnn iptidalanna doğru vaziyet değişiyor. Avam Kamarası salâhiyetlerde Lortlar Kamarasüe müsavi oluyor ve kanun lâyihası arzuhal yerine «Bill» yani lâyiba aduu alıyor ve esbabı mucibede de Lortlar ve Avam Kamaralannm istir hamlan üzerine «formül» ü parlımanın haiz olduğu salâhiyet üzerine...» şeklini alıyor. MaamafOı kraliyet makamı henüz pek kuvvetli idi. Şahsî fermanlarla kanunlan ihlâl etmek imkâmnı haizdi. Sonra taşıdıgı tus Dispensendi yani «tasarruf hakkı» ile kanunlan flga ve feshedememekle beraber tatbikını menedebilirdi ve nihayet bu makam kendi başma ve muhtelif bahanelerle halktan vercrfler almak imkâmnı bulabilirdi. tste tskoadm ailesinin bu salâhiyet leri suiistimal etmesidir ki evvelâ 1653 ve sonra 1688 senelerindeki isyan ve inkılâplara sebep oldu. Cumhuriyet görüldü. Kromve'in diktatörlüğü geldi, tskodlann ailesi yeniden belirmiş ol du, yeniden isyan oldu ve nihayet 1688 de hükümdarlık makamma ge tirilmis olan Oranj ailesinden Bill of Right misakı alındı. Kraliyet makamının mahiyetini tayin eden bu misak tngiliz kanunu esasisinin temellerinden birisi dir ve üzerinde biraz tevakkuf lâzım dır. Oranj ailesini davet münasebetile Lortlar Kamarası veraset usulünü de ğiştiriyor ve Oranj prensini kraliyete intihap ediyor. Avam Kamarası ise esas itibarile buna razı oluyor, fakat ka nunu reye koymadn evvel milletin arrıı <"t*îği bütün hukuk ve hürriyetleri madde madde tesbit ederek bir vesika haünde prense takdim ederek şu suali soruyor: «Bu sartlar dahilinde taht ve tacı kabul ediyor mu?» Filen bu, millî iradenin hükümdara âmirane bir tarzı tebliği idi. Hükümdar olacak zat bu emri kabul etmediği halde intihap olunmıyacaktı ve millet te iradesini kabul edecek başkasını bula eaktı. Fakat prens kabul etti ve o günden bugüne kadar bu vesîka milletle hükümdar arasmda aktedilmiş bir mukavelename mahiyçtinde kalmakta • dır. Hukuklar misakı 13 maddeyi ha • vidir. Bu misakla kral herhangi bîr tebaa hakkında kanunua tatbikına muAHMET halefet edemez oldu, îstisnaî mahke meler kurmak, şikâyet hakkına dokunmak, kelâm serbestisine karsı gelmek, intihabata müdahale etmek, parlıma • mn tasvibi olmaksızın herhangi bir ba v hane ile tebaadan vergi almak ve daunî ordu tutmak gibi füller hükümdarlık makamına menedildi. Ayni zamanda bu vesika fle her protestan Ingilize silâh tasımak salâ • hiyeti veriliyordu. tngiliz hukukçulan bunun hükümdarlık tarafından muka • velenin ihlâli takdirinde tngiliz vatandaşının müsellâh isyan etmek hakkını haiz olduğu manasında tefsir etmektedirler. Bu suretle daha on yedinci asırda tngilterede parlımantarizm sistemini tamamen şekilleşmiş, esas unsurlarını ve bu unsurlar arasındaki alâka ve mü nasebetleri taayyün etmiş görmüyoruz. tki meclisli parhman tam olarak millî hakimiyeti temsil ediyor, hükümdarlık makamı ise her türlü filî ve amelî sa • lâhiyetten mahrum edilerek tarîlıî ve an'anevî bir bergüzar haline getiril miştir. tngiliz parlunanı bugün de ayni mahiyettedir. Şahsî hükumetler ve istibdat altmda ezilen Avrupadaki sair milleller îngiliz hemşerisinm haiz olduğu hürriyet ve serbestiyi gıpta ile müşahede etmekiedirler. Ayni zamanda tngiliz rnilleti ve devleti süratle flerliyor, açılıyor, dünyanın dört taraftna atılıyor ve az bir zaman içinde bayret verîci bir üıtişam, satvet ve refaha malik oluyor. Avru • pa mütefekkirleri bütün bu muvaffa kiyetleri tngilterede cari olan hükumet seklinin feyizlerine atfediyorlar ve her yerde bu devleti taklit etmek arzu«u uyanıyor. Büyük Fransız mkılâbmm basmda bulunanlann hemen kâffesini biz in • gilizce konuşuyor ve tngiltereyi ziya ret etmiş görüyoruz. Memleketlerinde yüz göremiyen büyük mütefekkirler, yüksek ideal sahipîeri hep tngUtereye iltica ediyorlar, hep oradan mülhem oluyorlar. Gerek birinci Napolyon ve ge^ek ondan sonra gelen Burbonlar, tngiliz sis • temini azçok taklit etmek mecburiye • tinde kaldılar. Temsil usulS, ikt meclisli parhman, murakabe, hürriyet ve icraî kuvvetin mes'uliyeti esaslan, bütün Avrupanın ideali oluyor. On dokuzuncu asv bu idealin tahakkuku için, Rusyadan Portekiz ve tspanyaya kadar bütün mtlletleri sarsan bir sıra isyanın ve mküabm sahidi oluyor ve nihayet bu asnn nihayetine doğru Avrupada tngiliz usulünü kabul etmemis bir tek millet kalmıyor. tdeal Avrupa hudutlarmı geçerek Asyaya sirayet ediyor ve yirminci asnn flk rub unda bu kıt'ada dahi o usulü kabul etroiyen pek az muhitler kalıyor. Filhakika, muhtelif zamanlarda, muhtelif muhitlerde, bu usul muhtelif de • ğişiklîkler irae ediyor. Fakat bu de • ğişiklikler esaslarda değil, intihap şekli, icraî kuvvetin mes'uliyeti derecesi hürriyetlerin istimali tarzı gibi teferruata aittir. Şöyle ki bugün parlımante • rizm usulü üç büyük enmuzeç irae et mektedir. Eski klâsik parlımantarizm nümunesi tngiltere, Fransa, Diyas parlamantarizm nümunesi Amcrika ve direktörler parlamantanzmi nümunesi tsviçre; fakat bütün bu enmuzeçler yu • kanda saydığunız esaslarda müşterek tirler. En ciddî itiraz ve münakaşalar, bir milletin 3ci ayn ayn meclisie temvl edilmesi etrafmda olmustur. Birçoklan bu temsil tarzmı manhğa ve akli selime muvafık görmüyorlar demek mec lis taraftandırlar. Bu itiraz bilhassa ikinci meclisin azasınm yani âyanm hükümdar tarafından ve yahut irsen tayin olunduklan zamanlar kuvvetli idi. Böyle bir meclisin millet namraa söz söy lemek hakkı olamaz diyorlardı. tşte bunun içindir ki bazı yerlerde meselâ bizde, milleti millet tarafından intihap edilmiş tek meclis temsfl eder. Fakat bizim gibi memleketler pek azdır. tki meclisli parhman ekseriyetlir. Maamafîh burada dahi ikfnci meclis yürütülen itirazlardan müteessir olmadı değfl, bazı yerlerde meselâ Fransada itirazın kuvvetinı eksiltmek için ây*nın da intihapla tayini usulünü kabul ettiler. tngiltere gibi diğer yerlerde i'e Lortlar Kamarasının salâbivet'eri o dererc Uhdit edüdi ki o da kraliyet makamı gibi tarihî bir bergüzar mahiyetînî aldı. Lâkin büyük savas sonunda husul^ gelen parlımantarizm aleyhtalıgı başka mahiyettedir. Bu kere esaslara bile itiraz ediliyor. Bu hususa ait fikirlerimizi yann serdederiz. HFM NALINA MIHINA Kaderin garip bir cilvest t» nsanlar gibi binalann da bir taliht II vardır. Onlar da mukadderatm ga< rip tecellilerine uğrarlar. Sultan Hw mit, 33 senelik saltanatını ihtüal v« tahttan indnilmek korkucile titriyerek geçirmişti. Korktuklannm hepsi başma geldi. O, millet meclislerinden asla hoş( lanmazdı. İlk millet meclisini açmasfle* dağıtması bir oldu. Medisi mebz'usa» lâkırdısmı ağzma alanlan, otuz ba kadar sene, sürdü, hapsetfa*. Fakat nihayet bir gün gene millet meclisini aç • mak mecburiyetinde kaldı. Ayasofya « da, şimdi günden güne azalan bir toglai yığınından ibaret kalmış olan eski Adliye bînasında, 1908 kânunuevvelindef' parlamentoyu açmağa geldiği vakhV korku ve telâş içinde Ioeasmm altma doğru bakıp geri çekilişini hiç tmutmam» Bomba mı, tabanca n», kimbüir; M tevehhüm etmişti? Sultan Hamit, hiç sevmediği, istemediği parlamento tarafından tahttan mdirilmek suretfle, otutf üç sene korktuğu akıbete uğradı ve lâyık olduğu cezayı gördü. Şimdi de aww rayında, hisar gibi yüksek duvarlan • * nm dibinden kuş uçurtmadığı ve ker * van değil, adam geçtrtmediği Yddız sa' raymda, Parlamentolar konferansı toplandı. Dünyanın dört kötesinden gelen meb'uslar orada... Hayahnda parlamento ve meb'u» sözlerini işitmeğe bile tahammül ede miyen müstebit bir padışahm saraymda, parlamentolar konferansınra top *' lanması kaderin bir cilvesidir. Sultant Hamit, sağ olsaydı, saraymın parkele' rini ve halılannı meb'os ayaklan çiğ • niyor, muhtesem avizelerini roeb'u» sesleri titretiyor ve yüksek aynalannd* meb'us sunalan aksediyor, diy mn * hakkak teessür ve ısfarap hisaederdl. Acaba, şimdi, müstebidin ruhu da esa duyuyor mu, dersüuz? Dün, konferans salommda, celse eılırken ben Sultan Hamidin istibdat ve mutlakiyetle yani karakuşi hükümleü ve tevehhüme istinat eden iradelerle H dare ettiği âciz Osmanlı devletile BüyüH Millet Meclisine istinat eden kuvvetli Türkiye Cumhuriyeti arasmdaki dünya* lar kadar büyük farkı düşünüyordum» Sultan Hamit bu salonda kendi ka « dar değilse de azçok müstebit olan Almanya tmparatorunun elini sıkarkan onun bir nevi himayesine sığmmıştu Şimdi ise bütün dünya milletlerinin mümessilleri, bir Türkün evet, bir Tür • kün riyaseti altmda toplanıyorlar ve Türkiye Reisicumhunı, Türk mületl hakkında hararetli tezahüratta bulu • mıyorlar. Sultan Hamidm saltanatile Türkün Cumhuriyeti arasmdaki büyük farkı anlamak için bütün dünya milletlerinl temsil eden murahhas meb'uslann, bir Türkün riyaseti altında toplanmıs ol • malannı düşünmek kifayet eder. Geçen gün de söylediğim gibi cumhuriyetimizle iftihar edebiliriz. amimî dostlanmdan, zeki, müstait bir doktor vardır. öyle çahşkan bir adamdır ki, hasta • lanna bakmaktan artakalan saatlerini, mesleğine müteallik eserler, mecmualar okuyup, bilgisini arfarmağa hasre | der. İ Asude kalıp, nefsini, çok sevdiği hesahasına koymak ve muhtelif subekimliğe tamamen vakfedebilmek için lere tevzi etmek üzere, umumî he • dünya ev.'ne girmemişnr. Mütevazı a yet dağıldıktan sonra bir kere dapartımanında, kitaplannın arasmda goha toplanmatı taamül iktızasıdır. mülü bir hayat geçirir. Onun bu hayaKonseyin salı günkii içtimada Sar tuıa yegâne ortak, çocukluğundanberi meselesini mevzuubahsetmek ihtikendisine bakan, ihtiyar bir arapbacıdır. mal • vardır. Bazı kış geceleri, bana telefon eder. Gider, onun zekâsından, bilgîsinden, bir Kabinenin müttefikan tasvibini iki saat istifade ederim. Şuradan, bu • haiı bulunan M. Bartu gerek Tuna radan konuşuruz. Sohbetinden çok hoşhavzası ve gerek şarkta mütekabil lanırım. Orijinal fikirleri, hareketleri, müzaheret misakı meselelerinde muhakemeleri pek çoktur. i .kıtaa ugrıyan srörüşmelere devam salâhiyeticıe maliktir. Geçende bir akşam, yolum, oturduğu apartımanın önünden geçiyordu. tçeriye girip te, hatınnı sormak arzu sunu, gönlümde yenemedim. Merdivenleri bir solukta tırmandım; kapıyı çaldım. Bacının güler yiizü benî karşıla • di, misafir odasına aldı. Doktor, son bir hastaya bakıyormuş. On dakikacık beni beklettikten sonra, henüz yıkan mış elleruıi kurulıyaraktan, yanıma geldi. Burası karanlık! Haydi, bizim muayenehanede oturalım! Peki! dedim. Birlikte, çalıştığı odaya geçtik. Burası ben görmiyeli çok değıımiş • ti. Her köşesine, her bucağına ayn ayn, hayran nazarlarımı gezdiriyordunv. Ne de güzel tanzim edilmişti! Yalnız, duvarda, doktorun yazıhanesinin tam üzerinde, hi harflerle yazılmış bir levha dikkatimi celbetti. Şöyle diyordu: «Sözü uzatmayuıız. Bekliyen muz • tarip insanlan düsününüz!» Bu da ne? diye sordum. Dostum güldü. Her gün bana on hasta gelirse.. dedi; bunlann içinde ancak üç tanesi gerçekten hastadır. Uç tanesi de, diyelim ki, kendini hasta hJsseder, fakat değildir. Geriye kalan dört tanesi, sırf buraya kendilerinden bahsetmek, kendi haklannda velevki bi bekimin ol • '.un, alâkasını eelbeimek için gçlirler. tşte bu ihtar onlaradır. Düşün bir ke • re: İhtiyar, musteska bir adam. Buraya, ge'4, oturur. Muayyen hiçbir stkâyeti yoktur. Uykusuzluktan, iştihasız Iıktan, dermansızlıktan, sızılardan bahseder. Fakat hep umumî mahiyette olan bu şeyler onda ayn birer hususiveti haizdir. Onun ne uykusuzluğu, ne iş • tihasızlığı, ne de sızılan baska hiç kinvseninkme benzemez. Her birmi on dakika tafsil eder. Kırk sene evvel Ger • gükte bir ordu cerrahının verdiği haplardan, Hiniste bir Ermeni pazazının tavsiye ettiği otlardan, Zigana dağlarında biten bilmem hangi bir çiçeğin şifaî hassalarmdan bahseder, durur. Can sıkan, onun uzun söylemesi değildir de, Iâflannm incirçekirdeği doidurmama sıdır. Zaten, sizin tıraşçı dediğiniz tip te ifte budur. Meslek icabı, bizler, herkesi soniHia kadar dinlemeğe mecbu ruz. Derdini sövlemiyen derman bula • maz darbımeseli hastalar ve doktorlar içindir. Fakat ben, kafamı, asıl hasta ların, gerçekten ıstırap çeken zavallı lann derdini muhakeme edip, çare »raştırabilmek için zinde tutmağa da a>ni suretle mecburum. Herşeyi kısaca söylemesje imkân varken. tıraşa tahatnmül edilir mi? Romab'zmadan musta rip bir hastamın, babasmın doksan yaşında attan düşerek öldüğünü, yahut ki oğlunun bu sene mektebe naşladığmı öğrenmemde ne fayda var? Çok defa, köprüde, iskelelerde, bilet gişeîerinin önünde, asabiyetten tepinecek dereceye geldiğimi bilirim. Herifin biri sokulur. Arkasında on beş kişi vardır, nra beklerler. O, meselâ Kanh caya bir bilet ister ve dakikalarca, KnnIıcaya niçin gittiğini biletçiye izah eder, para'an teker teker toplar, söylenir, söylenir.. tşte bu kabil tıraşçılan çekemediğim içindir ki bu levhayı oraeığa astım. Bari faydası oluyor mu, doktor ?. Zeki gözlerini gözlerime dikti.. Gü Iümsedi. Olsaydı.. dedi; demindenberi bu kad^r, boşuboşuna çcne yarıştınrmıy dık?. ERCÜMENT EKREM Avusturya HaHciye Nazırının da Cenevreye dönraüş olması, Avus • turyanın mukadderah ve komsula rile münasebatı ile alâkadar dev • letlerin gayretlerinde devamlannı gösterir. Şark misakma gelince, Alman • yanın ret cevabından asla şevkleri kırılmıyan taraftarlan, bu hususta dah» büyük gayretler sarfedecek • Ierdir. Salâhiyettar Polonya mehafili, A'manyanm cevabî muhtırasında M. Bekle arkadaşlarıoın malum espabı mucibenin serdsdildiğini söyIemeJrtedirler. Bu muhtıra belki de tenkit mahiyetinde elacaktır. Fakat muta • savver misakın partrerleri tarafından derin bir alâka ile beklenmek • »edir. Baska ış nıi kalmadı? »»'"«»"««HIIIHIIMIIIIIIfflflll Uzak Sarkta yeni vaziyet Hem anlaşma yapıldı, hem demiryolu nizaları devam ediyor Tokyo 24 'A.A.) Royter ajan • i! muhabirindrn: Nişinişi Simbun gazetesinin haber «1dığına göre, Japon ve Sovyet büku • metleri, Şarkî Çin demnyolunun satış bedeli üzerinde anlasmışlardır. Gene ayni gazetenin tasrih ettiğine bakılır sa, Japon Harieiye Nazm M. Hirota i • I* Sovyetlerin Tokyo büyük elçisi M. Yurenev, bu bedeli 170 milyon yen oIarak kararlaşhrm)slardır. Kabarovsk ?4 ( A A ) • Tas ajansj » bildiriyor: Mançuri ve Imoon m«murlannın şark Çin şimendifeıi hakkmdaki indî hareketleri genişliynr. Japon askeri memurlan, vaziyeti iMel etmeğe çalısarak ve kanunlan da ihlâl ederek, şimendifere ait arazi üzer>nd<* iştigal etmektedir ler. Şimendifer n;üdürii Harbindeki i dare heyetine bu h&reketleri bildirmiş ve bu hususta yaptığı teşebbüsün cevap • sız kaldığını Lfldirmistir. Avrupayı Butla dinine döndürmek için bir konferans toplandı Londra 24 (A.A.) Havas a jansı bildiriyor: Bütün memleketlerden gelen 60 murahhas, Londranın kalabahk mahaMelerinden biri olan Kam dentavn (Mdentown) daki budist merkezinde toplantnıslardır. Avrupanın yegâne Buda pazarı ve Buda dinine dönmüş bir Alman olan Taochunun huzurile toplanmıs bulunan kongre Avrupanın bu dine dön. dürülmesi çarelerini tetkik eylemistir. Bu içtima Avrupanın ilk Buda konferansıdır. Murahhaslardan her biri muhtelif memleketlerde Buda dini hareketlerindeki terakki veya tedenni hakkında izahat vermistir. Murahhaslann her biri Asambleye Taochun tarafından takdim edil • miştir. Üzerine safran renginde bir kumaş örtmüş ve başını ustura ile tıraş etmiş olan Taochun her mu • rarhasm nutkunu tam hareketsiz bir halde dimliyordu. Sıra kendisine gelince, din ve iktısadın öldüğün den ve bunun yerini bilginin İsgal ettiğinden bahsetmiftir. Nutkunun son cümlesi su olmuştur: Bugünün insanlan rnanmak değil, bilmek Utiyorlar. Hitlerci murahhas Gido Avster (Guide Auster) in su beyanatı konferansta heyecan uyandırmıstır: « Genç Almanya Buda meslekini kabule âmadedir. Hıristiyanhk Almanyanın kalbini hiçbir zaman tamamen kazanmamıştır. tsanın tavsiye ettiği tezelzUl kadar hiçbir sey Alman yaratılışma muhalif değildir.» Şehrin temizliği Belediye temizlik işlerinde büyük ıslahat yapacak Belediye temizlik işlerinde yeniden büyük bir ıslahat yapılması düşümibnektedir. Bunun için tetkikata başlanmış • ttr. Bu ıslâhata sebep ş«hirde temîzlik işleri teşkilâtmm noksan olduğu ve bn yüzden birçok mahallelernı şikâyet etmekte bulunmasKİır. Belediye idareai tstanbuldan yalmz 3n yüz bin lira tanzifiye vergisi toplamaktadır. TemizJFle için 700 bin lira sarfedihnektedir. Bcfediye şimdiye kadar çok büyük fedakârlıklar yaparak bu vaziyeti ida • me etmistir. tstanbuhm temizlik işleri nin yeni bir hale konması için ne lâzımsa yapılacakbr. Bumra için bir program bazırlanacakhr. Yeni tayin edilen kaymakamlar Ankara 24 (Telefonla) Âli tasdika iktiran eden yeni kayma • kam tayinlerini bildiriyorum: Orhaneli kaymakamlığına eskî Söğiit kaymakamı Nazım, Gölpa zarı kaymakamlığına Tavfanlı kaymakamı Osman Nuri, Mut kayma kamlığtna eski kaymakamlardan Mustafa Asım, Derik kaymakamhğma Tosya kaymakamı Ad'U, Tosya kaymakamlığına Küre kayma kamı Şemsettin, Ortaova kayma kamlığına Salihli kaymakamı Ke rim Rıfkı, Pazar kaymakamlığına Şaktr Beyler tayin edilmişlerdir. Adliye Vekili Ankaratfa Ankara 24 (Telefonla) Adliye Vekili Saracoğlu SükrU Bey bugün buraya geldi. Vekâlet erkânı tarafından karşılandı. Bir terfi Ankara 24 (Telefonla) Gümriik muhafaza umum kumandan lığı üçüncü sube hâkimliğine Nec • mettin Bey, Heyeti Vekile kara • rile terfi etmistir. Başvekilimiz Ankara Ortamektebi ziyaret etti Ankara 24 (Telefonla) Bas vekil tsmet Paşa bugün Ankara ortamektebine giderek oğlu ömer Beyi kendi elile mektebe yazdırdi. Yanında Ankara Valisi olduğu halde mektebi gezdi ve muallimlerle uzun müddet görüstü. Fahrettin Pş. Irana gidiyor Ankara 24 (Telefonla) Ordu Müfettişi Fahrettin Pasa bu aksamki trenle tstanbula hareket etmiftir. tstanbuldan trana giderek tran Efgan hu dut ihtilâfınm hakemliğini yapacağı anlasdmaktadır. Vasıf ve Nurullah Esat Beyler Leningratta Leningrat 24 (A.A.) Türkiye sefiri Vasıf Beyle Sümer Bank umum m#dürü Nurullah E»at Beyinriyasetinde• ki Türk sanayi heyeti Moskovadan bo« raya gelmişler ve istasyonda Leningattaki Hariciye mümessHO* leningrat Sovyet ağır v t hafif sanayi komiserlikleri ve diğer müesseseler mümessilleri tarafından karrılanmışlardır. Vasıf Bey ve heyet azası Len*ngr&t Sovyet reisi muavini M. Korolefi ziya* ret ettikten sonra Stalin fabrikalarıns gezmişler ve öğleden sonra Peterhofa gitmislerdir. Ankara atletleri geliyor Ankara 24 (Telefonla) Cuma günü tstanbulda yapılacak olan Türkiye atletizm birinciliklerine iştirak et • mek üzere yann btr sporcu kaiilesi lstanbula hareket edeeaktfe. Balıklarda yapılan tenzilât Ankara 24 (Telefonla) tktısat Vekl'pti yeni bir kararla ütakoz, kal kan, kılıç, palamut ve torik balıklan üzerinden yarıdan fazla tensilât yapmışUr. Adana Gazi heykeli Adana 24 (A.A.) thalesi yapılan Gazi heykeli kaidesinin inşası bAfJamıshr.