«16 Aiustos 1934 Cumhuriyet ÇOCUK r MASALLARI bine rasgelip be? para almamıs oldugu hslde, gene hayatmdan memnun, ge • ne neç'eli idi. Aybaşında her evden a . lacağı on kuruşu düşünerek seviniyor • du. Ş:mdi b'balığımn yanında miikemnvl karnını doyurabüecekti ya, daha ne isterdi. Tam bu düşüncelere dalnnş babalı • ğmın ku'übes'ne doğru yiirümektn iken: Oğlum Mahmut, boyle dalgm dalgın nereye? Sözü onu kendine g^tirmisti. Gözle • rini kaldınnca karçısmda yaslilıaslı, süslüpüslü bir hanım gonnüftü. Bu ba • nımı hiç tanımıyordu. Nasıl oluyordu da kendisine «oğlum Mahmut!» feklinde iltifatlı bir hitapta bulunuyordu. Cevap vermek için diline kuvvet ancak birkaç dakikaiık tereddütten sonra gelmişti. Babalıgım Salih Aganm yanına vanyorum. Bunu soyler soylemez yohma de vam etmek ister grbi bir hareket yapan Mahmudu süslu hanımın eli kolundan tutadurdurmuştu. Ne kaçıyorsun oğlum, yoksa bnden korkuyor mustm? Hayır, teyzeciğim. Mahmut, seni birçok yerlerde dinledim. Nasıl olup ta bu kadar marifetli ıslıklar çaldığma sasıyorum doğrusu! Ben man:faturaa Halim Efendinin ka nsıyım. Gelecek hafta p^rşembeye kı . nmm düğirnü var, orada senîn de ge • lip ıslık çalmanı istiyorum. Bu zahme tin için sana cil bir yirmi bes kuraslukla âlâ tatlılar, börekler •ereceğim.. Biıim ev, su deniz krnanndaki kırmm boyah yalı.. Haftaya bu saatte gelirsm, de • gü mi?. Olur ef endîm. Ertesi hafta Mahmut eteklerî zîi çalaraktan manifaturacı Hal;nı Efendinin evin* doğru uçnverdL H'jn çfl bir yirmi beşlik, hem börek, bera t»th, U ç S k çoban bu kadar saadeti bir arada gör • memıstL Halhn Efendinin kansı Rukîye Ha • nnn küçük çobanı kaptda karşıladıt lim! Büyuk bir agacm altmda durdular. Gel, dedi, doğru bahçeye gide • Türk askeri Biz savaş yerlerinde Türk askeri dünyanın Kimse karşı duramaz Başka bütün ordular kahramanız, kahraman, en cesur askeridir! cenk ettiğimiz zaman yammızda geridir!.. Cenk yerleri Anadolu toprağı bir zamanlar kan oldu, tnönü meydanları bütün toz duman oldu!., Şimdi o cenk yerleri birer gülistan oldu: Bavetn bülbüller öter!.Nice savaş yapıldı bir zaman Türk elindes Birgün düz ovastnda, birgün çamlı belindeT.. Şehitlerin ruhları şimdi bağu halinde Topraklannda tüter!.. * Kışın karlarda donduk, yazın gnneste yandık, Büyük bir iradeyle düşmanlara abandık!.. Anlamak isterseniz cengi nasıl kazandık «Gazi» yi görmek yeter!.. jmerakh şeyler Karışık bir dil Cenubî Amerikada Bolivya cumhuriyeti arazisinde henüz tan sekilde medenî olmamıs birçok insanlar vardır. O havalide otu ran yerliler hiç te nazik adamlar değillerdir. Bir yabancı gördüler mi, derhal onu öldürüp soyarlar, malı, parası, elbisesi, nesi varsa alırlar. Bu yerlilerin hayatı bazı nok • talardan âdeta hayvanlannkini andınr. Konuştuklan dil en bas't bazı şeyleri bile ifade etmekten â Meşhur hikiyeci Fatma Hanım geçen gun gene bizde idL Omm geldiğini duymn komşu çocuklan sofayı doldurmuf. lar, ihtiyar kadnun etrafım çevilrrais ler: Fatma Hanım, Fatma Hanım, bize tatlı bir hikâye anlatsana canım! Diye hep bir ağızdan bağınsıp duru. yorlardı. Fatma Hanım, hikayesinın kıymetmi ve çocuklann merakuu arfarmak için tabiî nazlamyor, mırm kmn edi • yordu. Fakat bir iki dakika içinde gov Savaşta hitegıne sarıtdt mt bir kere Vatana siper eder çelik gibi göğsünü! Türk askeri saldırmaz kafiyyen âcizlere, Aman dileyenlere saplamaz süngüsünü!'.. Kim karşı durabilir bu kadar kahramana? Granitten bir kale samlır Türk askeri! Buna bilin: Mertlikten, nişancılıktan yana. Dünyanın her yerinde anılır Türk askeri!.. FAYDAH BıLGSLER | Nazik bir ameliyat Son günlerJ.e Siyamda Ban • kok şehrinin Paradong mabedindeki mukaddes fillerden biri ü • zerine düştüpü bir ağaç kütüğile yaralanmış. Rahipler bemen en büyük hastanelerden birine telefon ederek bir cerrah istemişler. Operatör de rahiplerden biri a meliyat olacak zannile otomo • bile atîayınca sclmif. Birde bakrAif ki lıastu lıohkocaaaan bir fil.. Fakat raSipler sraye* yülısck bir para teklif edince or>erator, bar • «al'ian ze J îenen f»'i tedaviye razı olmuş. Filin zincirler vasıtasiIe her tarafı baslanmii ve ken disine yirmi adamı bir anda oi • dürmeğe kâfi gelecek derecede Bilmeceyi halledenler Bakm, dedl, sixe bu afcsam, nx yarta bir çoban çocuğumm hikâyesini anlataeağım. Onu birkaç sene evvel romatizmalanma tavsiye ettfkleri kaplı • calanna girmek için gittiğim Gemlikte tanunışbm. Siyah saçh, kara gözlü, kara kalşı güzd bir yavru idi. Pek kiiçukken anasız babasu kaldığı için kasabanm hayır sahiplerinden biri onu alıp büyütmüşHi. Fakat sekiz yasma gelin • ce babalığmm strtma yük olmayı istemediği için çşbanlığa başlarmştı. Ben kendisine tfttaduf ettiğim vakît le nenuz oa fld yasmda îdî. Demek ba iste dört *enedir pismiştL Tabiî çobanhgm can sJacı vaztyte tmi hepiniz takdir edersmiz. Davarlanm otlattığı güzel manzarah yamaçlar, yeşil kırlar, onu ancak bir hafta, iki hafta ifgal edebüir. Bandan aonra her çoban kendisine vakit geçirecek birs'y arar. Çoğu okumak bOm«z ki, mütalea fle vakît geçirsin.. Hos onu bilse de nereden kitap ek geçirecek? Omm içîn ya şarkı soylemege, ya kaval çalm'ğa baslar. Küçük çoban Mahmut ta butnn meslektaşlarmm gittiği yoldan yurümege mecbnr olmuş, evvelâ söğüt dallanndan yapbğı düdük • ]<Tİe işe gîrişmişti. Sonra gkgide kavaIa yükselmis, en nihayet hepsini b : r kenara bırakarak dodaklarile ıslık çahnağı 5§renmi»tf. A n » ne ıshk çalma, dunyanm en buyük Taryete artistleri onnn yanmda beş para etm**di. ÇSnkfi Mahmut, o arti*tler gibi evde ayna karn sroda çahsmamıs, ktrlarda, ormanler da en mahir kuşlardan ders almı», her dnsinin ötüşünü avn ayn taklide muvaf. fak olmustu. tstediğî vakit buEbul jribi şakıyoı, arza ettiği vakit saka, ispuioz gibi otSyordo. Hele bülbiille ispmoı en muhira nnmaralan idL Bazan büyük yolun ortasmdan geçerek denize kenşan demnin kenarmda • ki kahvede oturanlar ansızm bir şakır • h işitirler, başlannı havaya dikerek ağaçlann Szerinde vakitsiz oten bîHbulu anarlar, bazan kasabanm harkine çı kan afleler su başma kurduklan sofra. lanmn bafinda iştahb iştahlı lokmalan • m atıştınrlarken bir ispinozmı tstanbuhm en son şarkılarmı soylemekte olduğuna duyarak şaşınr kalırlardu O büTbul de, ba ispinoz da hep Mahmuttn! Şarkılannı bitirir bitirmez khnseye ister, fakat gözukmeden kaçıp gitmek kuvvetli morfin verilmif. Operatör, filin baraaklannı katap bı çağı gibi kocaman âletler getirerek kesip biçmiş. Fil bu ameliyat neticesi iyileşmiş. Eskisinden sağlam olmuf. Fakat operatör, bu işteki müşkülâtı hatırhyarak: Bir dahamı, diyonnuş, dünyayı verseler bir fili ameliyat etmeğe razı olmam! Bilmecemlzl doğrm halledenlerden bhe fotograf gönderenlerin resünlerlni bas maya devam edlyoruz. Burada resmi çıkmak mutlaka bediye kazanmış olma. ya delâlet etmez. Hedlye kazananların Ustesl her ay bagmdakl buyuk llstede çıkar. Soldan sağa sıra lle: 1 Kadıkoy Erkek llsesl 706 Emin Nazım. 2 Devell ortamektebl 20 M. Nevzat. I Gazl Antep Ağırceza azasmdan Tevflk Bey oğlu Feridun, 4 Maltepe Küçükyalı caddesi Sallh Bey köşktinde Öm«r Mustafa. 5 Kadıköy Ermenl llkmektebî 495 Agop Yesayan. 6 Mudanya tsmet Pasa llkmektebî 145 Selime. 7 Kütahyada manifaturacı Halü tbrahlm Efendinin oğlu Ibrahlm. 8 Oümusane bukumet tabibl Kâmü Ismall Beyln oğlu Sallm. 9 Uskndar ortamektebl 788 Mezruk. 10 Samsun Gazl mektebi 22 Şukru. 11 inaik Efezade Ismaü Hattı Beyia oğlu M. Nurl. 12 Niğde ortamektebl 342 Ali Slnan. 13 Tepebaşı Meşrutlyet caddesi Şeyh hanında Zisos Karvonldis. 14 Kadıköy, 10 nncu llkmektep besincl sınıf Melâhet Rallt. 15 Trabzon Inhlsar ldaresl satış memuru Mustafa Bey kardeşi Mehmet Bey ve Hanımlar. cîzdir. Onun içm çok defa işaretle meramlannı anlatmaya kal • karlar. Meselâ atı tarif edecekler, değil mi, evvelâ koşma isareti yaparlar, sonra uzun bir kuyruk göa terirler. Oktan bahsetmek istiyorlarsa evvelâ bir yay isareti, son ra da fırlama hareketi yaparler. Hele rakamları hep el ve ayak parmaklarile sayarlar. Meselâ on beş demek için iki ellerile bir a yaklannın parmaklannı, yirmi için iki el ve iki ayak parmakları m gösterirler. Otuz beş için iki el iki ayak, tekrar iki el ve bir ayak parmaklarile işaret yaparlar. Peki bunlar, ya binden, milyon» dan bahsedecek olsalar, onları acaba kaç saatte anlatmaya muv?ffak olacaklardı?? Fakat çok şü • kür ki o yerlilerin binden, milyondan haberleri yoktur. jÇoçuk portreleri Afrikada Çat gölü etrafında. Afrikantn ortasina yakın Çat gölü havalisi bu ana kadar ciha nın en meçhul kalmış yerlerin tamamen bataklık halindedir ki orası deniz aygırlannm adeta bir yuvagı gibidir. Cenup kısmı havalisinde kısmen ağaç ve çiçek ye • tîşir. Orada bilhassa devekuşu yetiştirmekle uğraşılır, tuz istihsal edilir. Büyükçe iki şehri de var • dır: FortArşam blot, FortLami. Ikinci şehir vahsi hayvanlar av lamaya gelenlerin ve onlara ait deri ve saire ticaretile uğraşanlann merkezidir. Fakat ÇeÇe de • dikleri zehirli sinekler o civîar daki hayvanatın ekseri kısmını öldürür. Vaktile buralara kadar gelen Faslı süvariler bu sineği bil medikleri için atlarmın sebepsiz ölüp gitmelerine şaşarlardı. Hatta bir büyü ve sihirin kurbanı olduklarını zannederlerdi. Çat gölü etrafınm yanvahşi kalmasında bu sineklerin çok tesiri olmuş oisa r Govdesi mötbis genis, yapraklan iri iri İdL bîî! ımrnı» Yukanda görüyorsun ya, büyük bir kovnk var. Evet.. Işte yukanya çıkıp o kovuğa sak. Peki sonra ne olacakl Orada aen sakk iken dav^i'iler, hnacaksm! Sen ağaca çıkmasmı biürsin, ta • Mükemme!.. Maynnm gibi brma Fıkralar A Küçük Hüseyinle Hasan cuma günü gezmeğe gittiler. Akfamü • zeri eve yorğun, bitkin dönüp geldiler. Doğru yatağa yattılar. Hasan annesine dedi ki: Bir şeftali yiyebilir miyim anneciğim? Oğlum vakit geç oldu. Yorgunum, diye yattın, uyusana! Anneciğim, ayaklarım yor • gun ama, midem taptaze, dipdiri! Çatgölü havalisindeki zenginlerden birinin hususi devesi den biridir. Gölün oenubundakî Ubangi ve Şari düzlüklerinde nihayetsiz bakir ormanlar mevcut tur. Şimal ve garp cihetlerinde ise hudutsuz çalıliklar vardır. Şarkı da baştan aşağı çöldür. On dokuzuncu asrın sonlarına kadar buralan «Çat Atilası» un vanını taşıyan Sultan Rabbah isminde bir hükümdarın idaresi altında idi. Bu adam beyazlara müthiç düşmandı. Onların, kendi e sir ticaretine mâni olmalarına çok kızıyordu. Fakat birgün Avrupalılarla olan bir çarpışmada öldü. Şimdiki halde oîranın ahalisi dünyanın en geri kalmış vahsi insanlarındandır. Çat gölü çok büyük bir göldür. Fakat her tarafı • nın derinliği gemi gezip yürüme* sine müsait değildir. Şimal kısmı Urfa Emniyet Müdürü Nurettin Bey kızı Nelli Hanım ( Ağusfos bu?macası ) misafirler gelecek. Onlan bahçeye ça ğıracağım. Bu ağacın albna otnrtaca • ğım; sonra kendilerine diyeoeğim «Bencm bahçemlo ötedenberi ki ha« Bütün ömrüm deniz üstünde geçer, başundan bir harf atarsanız uyanır kendıme gelirim. Başundan iki harf atar • sanız verdiğiniz bu emirle etrafı kırar geçiririm. Beni ters taraftan okuyacak olunamz halk lisanında mukemmel manasmı ifade ederim. Ben neyim, bib'n bakalım! Doğru haDedenlrrden birinciye 5 h'ra, ikinciye bir mürekkepli kalem, u • çüncüye Foto Etemde resim çıkarmak hakkı takdim olunacrktır. Dördüncüden yüzüncüye kadar muh' telif hediyeler. Bilmr«eyi doğru halle • dip te bize fotoğraf gönderenlerin re • simleri de gazeteye basıhr. Cevaplar ağustosun sonuncu gunu • ne kadar «Cumhuriyet Çocuk Sahifesı» adresine gönderihnelidir. Bu sarta riayet etmiyenler ve geç kalanlar mükâ • fat alnnmyl^r. bahçe, has bahçe diye alay eder dnrnr» dunuz. Fakat şimdi hakikaten has bahçe oldu. Şu ağaca oyle bir bülbül da dandı ki tekmil yeni çtkan son şarkılan sakır sakır söylüyor.. Anlıyorsun ya, maksat lâtife.. Onlan merakta ve saş kınlık içinde bırakarak eğlenmek.. Va • zifeni oğrendin, yapacağm ya». isi anladın Haydi bakalım, simdj ağaca tır Mahmudu birkaç koldan koşarak ya • kalıyan halk, ona birkaç hava daha çaldırbr, sonra cebine zorla karnş, yuzlük doldururlardı. Bir p«Tfembe g&nfi Sğleyin, her hafta olduğu gibi Mahnrat davarlan geti rip cumartesi gSnS tekrar almak üzere aahîplerine teslim etmişti. Oymya aç> rıya dinlenmek ozere babalıgınm evine gidiyordu. Ba hafta hiçbir bayır sahi • man.. Çünku saat üçten itibaren misafirler, davetliler gelmeğe başbyEcak • lar! Arkau gelqçek defa Çekiçle oynamaym bir kaza çıkanrsınız! Bana göre hava hoş.. Çiviyi kardeşim tutacak. Alman karikatürü Çatçölü kenarmda avlanmıs kendisine <ıatk'4aiv» ismi verilen bir hayvan gerektir. Oradaki kabilelerin içlerinde hâlâ yamyam olanlar, insan eti yiyenler vardır.