Mühendıs UhanHemsire Nilüfer Numara: 23 Gardenbarda ışık, müzik ve her zamandan fazla bir heyecan yar; şimdlye kadar görülmemiş, işitilmenuş, hatta inanılmı yacak bir hâdise.. Bir Türk kadını sah neye çıkacak. Senelerce Avrupayı Oriental danslarile teshir eden Türk artisti Leylâ H. nihayet Büyük Harbin mütarekesinde memleketine dönmüştür. İhtiyat mülâzimi mühendis İlhan da bu kadını alkışlamağa hazırlanmaktadır. Hakikaten biraz sonra Leylâ san'ati ve güzelliğile herkesi ve Hhanı teshir etti. Genç mühendis davetinin kabul edüeceğini hiç ümit etmediği halde, Leylâ onun masa sma geldi. Boşalan şampanya şişeleri arasında dostluklan ve teklifsizlikleri ilerledL Tuhaf değU mi? Hemen bütün hayatını Avrupada geçiren bu kadın yeni başlıyan Millî Mücadele Ue candan alâkadar oluyordu. İlhanın da Anadcluya gitmek arzusu vardı. Bu arzuya Leylâ da iştirak edince derhal karar verdiler: Beraber kaçacaklar. Leylâ İlhanın hiç olmazsa oturduğu pansiyonun kapısına kadar refakat ricasını reddetü. Fakat genç mühendis daha z.yade hislerile sarhoş olarak evine dö nerken; Leylâ pansiyonuna değil, kapı sında bir İngiliz askerinin nöbet bekle diği Kroker oteline gitti. *** II MÜSABAKAMI Z SENARYO ^Cumhurîye* 1 Mavıs 19*4 i Karilerimiz diyorlar ki Günün mühim meseleleri hak kındaki fikirlerinizi bize kısaca bildiriniz, bu sütunda neşredelim. Iktısat Işleri RADYO Bu aksamkî program J VtYANA: 20,20 Avusturya halk musikisinden muhtelif parçalar 21,35 bayrak şarkm23,05 son haberler 23,20 Belediye dairesinde verilen halka mahsus müsamerenin nakli. BUDAPEŞTE: 18.05 hafif musiki konserî 19,05 frarisızca ders 19.35 konser 20,05 konfe rans. 20,35 operadan naklen Puççininin «La Boheme» operası 23,40 salon orkestrası 24,25 Çingene orkestrası. VARŞOVA: 19,30 gramofon 19,55 şundan bundan' 21,10 Paul Abrahamın üç perdelik bir opereti: «Viktorya ve Husari> 23.35 dana havalan 24,05 musahabe 24,10 dans musikisinin mabadl. BÜKRES: 18,05 konser: G. Jonesko orkestrası 19,05 haberler 19,20 orkestranın devamı 20,05 ders 20,25 gramofon 20,50 konferans 21,05 taganni konseri 21.25 radyo orkestrası tarafından senfonlk konser 22,05 Romanyaya dair beynel milel lisanlardan birile konferans 22 20 senfonik konserin mabadl ve haberler. MOSKOVA: 18,35 muhtelif neşriyat 19,35 musahabe 21,05 muhtelif musikili neşriyat 22,05 almanca musahabe ve konser 23,10 fransızca musahabe 24,10 Holanda dilile neşriyat. BRESLAV: 19,20 konferans 20,05 milli neşriyat " 20,20 M. Göring tarafından konferans 21,05 1 mayıs münasebetile muhtelif Alman fabrikalarmdan nakiller, amele bayramı münasebetile geç vakte kadar dans havalan TULUZ: 20,35 haberler, salon orkestrası 21,05 opera komik parçaları, orkestra 21,35 şarkılar, senfonik orkestra 22.05 <Ve ronik> opsretinden parçalar 22,50 Viyana orkestrası 23,20 haberler ve muhtelif sololar 24.05 operet parçaları, dans havalan 1.05 radyo fantezileri ve Vi yana orkestrası SELGRAT: 17,35 konser 20.05 şarkılar 20,30 konferan» 21,05 dört san'atkâr tarafından konser ,&,35 piyes 22,15 konser: Radyo orkestrası tara'ından 23,05 orkestra ile halk musikisî ?3,50 gramofonla dans havalan. cuklarına, aç ve cahil insanlarma rağ men bir yuva ki Doğan bütün bunları seviyor. İşte yıkık bir mesçit, burası ayni zamanda mektepmiş, işte cahil imam köy kahvesinde oturmuş, mücadelenin manasızlığından Halıfe ordularına karşı gelinemiyeceğihden bahsediyor. Arabasına cılız öküzle bir merkep kcşmuş köylü kadın yüklettiği top mermilerile yanmış buğday saplarından ekmek çıkıp çıkmıyacafını düşünüyor. Bakın! Köy meydanından bir alay geçti, önde sancağı. Kahvede oturanlar bunu görmemezliğe geldiler. Moskof harbinde kahramanlık gösteren Rahmet dayı bile sancağa selâm vermedi. Bu İlhan kadar, tam bir çavuş olan Doğanı da incittl Etlerden damga kalkmamabdır «Belediye Mezbahada kesilen hay vanlar üzerine etin cinsini biidiren damgayı vurmayı kaldırdı. Hiç te yerin de bulmadıeımız bu mesele yüzünden kasaplar haika fiat ve lezzetçe Kayli farkh olan keçiyi koyun. karamanı dağlıç ve kıvırcık diye satmağa bol bol fırsat buldular. ŞeHir Mecl'sinde bir ihtikâr meselesidir gidiyor. Hakikat o lan bu ise acil bir tedbir alındığı da yoktur. Belediye sehrin hayatî işlerine lâkayt, esnaf ise kilo ile okka, keci i le koyun farklarından istediği gibi is tifade ediyor. Halk pahalı olmasına rağmen matlup nefasette bir gida alamıyor. Belediyeler esnafı hileye sevkede cek olan bu gibi müeyyedeleri kaldır mak değil, bilâkis takviye etmelidir. Etler üzerine cinsini gösteren damga nın vuruimaması halkı tereddüde. es • nafı ihtikâra sevkeyled'ği E'bi cok defalar esnafla müşteri ara!nnd=» ihtilâf lan mucip olmaktadır. Halk Belediyesinîn vazetti&i esasata itimat ederek es• nafın eriketleri iizen'nde fazla tetkike lüzum görmediği gribi esnaf ta halkı aldatmağa meydan bulmamalıdır. Kanaatimizce etler üzerinden cinsini bild'ren damganm kalkması ivi bir tedbir de j»i!dir. Halkm kolaylıkla teşhis edecejb" bu gibi isaretler daima muhafaza olunmalıdır. l*>t!kâr meselesi de mu hakkaktır. Beledivemiz halkm men faatlerine uygun olan redbirleri almakta gecikmemelidir. Esasen Millet Ve killeri memleket ve halkın bünyesi • ne uygun olarak kanunlar hazırlamış • tır. Belediyeler bu kanunlan tatbikta aa. la müsamaha etmemeli ve halkm umuI mî menfaatlerinî kanunun emrettiği e j sasat dahilinde daima pözönünde bu lundurmahdırlar.» Hüçç«to£hı (brahim Hakkı Aimanyaya ihracatımız Tütün ihracatımız azaldı, üzüm ve incir ihracatımız çoğaldise de fiat düşüklüğü yüzünden gene eski kıymet yekununu bulamadîk Alman istatistiklerine nazaran bu memlekete yaptığimız tütün, ü ziim ve incir ihracatınm geçen se neki miktar ve kıymetleri üzerin • d# mühim temevvüçler görülmek • tedir. Bilhassa rakiplerimizin bu maddeler üzerindeki satışları dik kate şayan derecelerdedir. Almanya 1933 senesinde hariç ten 75,900 ton harr tütün ithal et mistir. Bu miktar tütünün kıymeti 120 milyon marktan fazladır. 1932 de miktar 73,560 ton, kıymet 129 milyon marktan biraz fazla idi. Türkiyenin ihracatı 1932 de 9,146 ton, 15,5 milyon mark iken 1933 te 229 ton azala>ak 8,917 tona; kıymetçe de 13,9 milyon marka düşmüştür. garistandan; %2S Türkiyeden. Üzüm Aimanyaya tütün ihracatımızda gc> ülen bu tenakusa mukabil üzüm ihracatımız 1933 senesinde 14,935 tondan, 20,146 tcna çıkmıştır. Fa kat kıymetçe 8,7 milyon marktan 8,3 milyona inmiş; yani 5,211 ton daha fazla üzüm sattığımız halde kıymetçe fiatlerin sukutundan do layı (400,000) marklık bir azalış husule gelmiştir. Yunanistanın ihracatı da (5133) tondan 9,040 tona yükselmis; kıy • meti de 2,9 milyondan 3,6 milyon ma'"ka baliğ olmuştur. İran üzümlerinin Almanyada sürümü geçen sene azalmıştn. 1932 de 7,480 ton iken; 1933 te 6,323 tona, kıymetçe de 3,8 milyondan 2,6 milyon marka inmîştir. Birleşik Amerika üzümleri de fran üzümleri gibi ayni vaziyettedir. 1932 de 6,644 tondan 1933 te 5,360 tona; kıymetçe de 3,8 milyondan 2,2 Hyon marka sukut eylemiştir. V Tınaztepe eteklerınde bir kan ve ateş yağmuru.. Bir Türk bölüğü taarruz edi yor. Herkes taştan taşa, tümsekten tümseğe sıçramaktadır. Fakat etrafında do laşan binlerce öliim tehdidine gülümse yen bir zabit var ki yağız atmdan inmeğe bile lüzum görmemiş. Kolundaki sırma ların parıltısı uzaktan seçilen bir çavuş ta bu zabiti gölge gibi takip ediyor. Kurşun ve gülleden korkmıyan bu insanları geriden dürbünle takip eden kumandanlar onların gösterdiği bu delice cesarete kızmakla beraber, takdîrlerini de saklıyamıyorlar. Çünkü zabitlerinden nümu ne alan asker aslanlar gibi harbetmek tedir. Yajnız kumandanlar degil, ta geride beyaz bir hayal, bir elinde küçük dürbünü, diğer elini kalbine bastırarak bu bölüğü seyretmektedir. Fakat, ah! Hemşire Nilinin gözleri dumanlandı, kalbi duracak gibi.. Şahlanan yağız at beyaz bir duman içerisinde kaybolmuştur. Duman sıyrü dığı zaman üzerinde binicisi yoktur. Çavuş zabitinin küıcını kapıyor ve bölük b.r anda kükreyip tepeye çıkıyor. Nili oracığa yığılmıştır. VI Seyyar hastanede geçen günler İlhandan ziyade NiliMçin ıstıraplı oldu. Ağır yarasının hümmasile yanan genç zabit da'ma Lili diye sayıkladı, şifreleri alma diye yalvardı, biraz daha lutufkâr ol! diye ağladı. Kâh Lili Ue tatlı demler yaşadı, kâh ona casus diye lânet etti. Zavallı Nilüfer kendisinin Lili zanne dilmesine, elinin öpülmesine, göz yaşlarile ıslatılmasma; küçücük mendilinl ıs'rarak. gjzlice gözlerini sjlerek tahanamül etti. Nihayet İlhanı alrp geriye. şehlr hastanesine götiirdüler ve Nîliyi ısttfaplarile yalnız bıraktılar. VII Beş sene geçti... İlhan Gazi Doğan köyunde kurulacak bir fabrikanın mühendisliğinl almıştır. Civardan gecen demiryoluna rağmen, harbettiği yerleri bir daha görmek için otomobille seyahat ed'yor. Buralara gelmlşken (Molla Keramet) köyüne de uğrayabilir. Fakat her yer 0 kadar değiş miş ki. Eski çamurlu yollar şimdi şose dir, kara sapana tek öküzle merkebin koşulduğu tarlalarda şimdi pulluklar ve traktörler işliyor. B T ağaç altında traktörüne benzin koyan bir adamdan Molla Keramet köyünü sordu, âşina bir ses cevap verdi: Molla Keramet köyü geçmise karıştı beyim. Şimdi bu köyün ismi Gazi Doğandır. Doğan! Beyim!.. Eski zab't ve çavuş birtbirine sarıldılar. Doğan İlhanın köylerine geldiğinden çocuk gibi seviniyor. beraberce köye girlyorlar. Eski mesçidin yermde şimdi gu zel bir köy mektebi var. İlhan gözlerine inanamıyor, mektep bahçesinde direğe nazlı nazlı sallanan bir bayrak çekilmektedir ve bütün köy halkı. hıtta kahvede oturan ihtiyar Rahmet dayı şapkalarını çıkarmış. bayrağı selâmlıyorlar. Doğan anlatıyor: Her perşembe mektep dağılmadan evvel bayrak meraslmi varmış, köye bir başmuallim hanım gelmiş, yalnız çocuklan değil, ihtiyarlan bile yeüştirmiş. Yaklasıyorlar. bavrak marsını söyle yen çocuklann ilerisinde. arkası onlara dönük bir mualUm hanım. asker g'bi dimdik durmaktadır. Marş bitiyor, muallim hanım yüzünü dönPycr. Bu hemşire NUüferdir. Dofan iki genci manidar bir tebessumle biribirine tanıtmak istiyor. Fakat İlhan genç kızra önünde igilivor ve eskiden tanıştıklarmı. hastanedeki ihtimamından dolayı teşekkürde cok geç kald'ğmı, sonra da bemsire Nilüferin izini bulamadıçını söylüyor. Çocuklar dağıldılar. Nil' odas'r>a çek'lmls. heyecamm zaDta çalısıvor. Kanı a çıldı, geVn İlhandT Zaten anlamağa başlad'ğı hakikatı Do|andan ö§renmistir. Fakat NUİ izahat istemivor. henüz mesut olmağa vakitleri var. İki genç birbirn'n kollan arasına düsüyorlar. Aralık kalan kapıdan bunları gören Doğan sevinçten oynamakt3dır. Derhal aklına birşey geliyor. sofadaki telefonu kapıp nahiye müdürüne telefon ediyor: Müdür bey, mühendis İlhan Beyle başmuallim Nili H. evlenecekler, fakat ikisinin de vazifeleri köyden ayrılamıyacak derecede mühimdir, köy muhtarı o!mam dolayısile bana müsaadenizi dile Bulgaristanm tütün ihracatı Bulgaristan ise Aimanyaya tütün ihracatını 1,891 ton fazlalastırarak 8,861 tondan 10,752 tona çıkarmış; kıymeti de 18.6 milyondan 19,6 milyon marka yükselmiştiır. İhtiyat mülâzimi Ilhan, Garp cephesi karargâhında şifre zabitidir. Birkaç lisan büdiği için ısrarlarına rağmen onu cepheye göndermediler. Leylâ H. da ordu emrindeki bir numarah seyyar hastanenin başhemşiresidir. Şilre zabiti ve başhemşire çok dostturlar. Fakat teklıfsiz likleri Gardenbardanberi bir milimetre ilerlememiştir. Leylâ genç zabiti sevmeden kalbine tamamen hâkim olmuş. ve onu müphem vaitlerle avutmaktadır. Sık sık İlhanın yagız atı Ceyhanı bir numaralı seyyarın önünde görenler, Istanbuldan beraber gelen bu gençlerin dostluklarını, hatta sevişmelerinl tabii görüyorlar. Fakat bunu tabii görmeyen yalnız iki kişi var: Çavuş Doğan ve hemşire Hilüfer. Temiz bir Anadolu çocuğu olan Doğan Leylâyı zabitine lâyık görmüyor. Birinci seyyarın hemşirelerinden NUüfer, yahut sadece NUi, de genç zabiti gizli bir aşkla sevmekte ve Leylâdan kıskanmaktadır. Bu hissinden dolayı kendini Leylâya karşı suçlu yerine koymaktadır. Bununla beraber hastanenin önünde sahibini bekliyen Ceyham gizli gizli okşamaktan da kendini menedemiyor. III Karargâhta göze çarpan • bir faaliyet var, bunu herkes gibi başhemşire Leylâ da anlıyor. Bu akşam hiç yapmadığı birşeyi yaptı. Gece ansızm şifre zabitini gormeğe geldi. Bu ziyaret genç zabiti çok sevLndirdi. Karargâhta bu kadından hoşlanmıyan Doğan çavuşla nöbetciden maada herkes uyumuştu. İlhan ve Leylâ bir şişe Metaksa konyağı karşısmda oturmuşlar, ilk tanıştıkları günü yadediyorlardı. Genç zabit kendisinin bir çocuk gibi avutulduğundan şikâyet ediyor, yalvarıyor ve biraz daha ümit istediğinden, ümitsiz yaşamaktansa iki gün sonraki taarruzda ölmeği tercih edeceginden bahsediyordu. Taarruz mu? Leylâ bunu çok merak etti. Asla Ilhan gitmesin, sonra Leylâ çdk üzülür, ya Allah göstermesin ona birşey olursa Leylâ ne yapar... Bu nüvaziş İlhanı büsbütün sarhoş etti ve anlattı: Evet taarruz vardı. İçer deki odada. meşin çantadaki açılmış şifreler böyle emrediyor, iki gün sonra buyük taarruz baslıyacak ve Leylâ bu kadar hain olursa İlhan da mutlaka ölecektir. Sahi.. Geceyarısı teblig edilecek emirler de var. Bunları bizzat Birinci orduya götürmek üzere Ceyham üç saattenberi kapıda e yerli bekletiyor. Fakat daha yarım saat vakitleri var. Bundan istifade Ue Leylâ dan bir ricada bulunacak. Ne mi? Gar denbarda oynadığı gibi bir Dans Oriental. Leylâ kabul ediyor, fakat baş hemşire kıyafetile mi oynuyacak? Hayır. İçeriki odada soyunması lâzım. İlhan saate bakıp tam beş dakika sonra gramofonu çalacak ve kapınm perdesi aralanıp artist Leylâ H. son dansı için meydana çıkacak. Beş dakika beş asır gibi uzadı. Gramofon başladı. Fakat Leylâ hâlâ yok. Birdenbire dışarıda uzaklaşan nal sesleri, bir dur! emri ve b*r silâh patlaması. İlhan içeriye koşuycr, Leylâ yok, pencere açık ve eyvah! Mahrem evrak çantası da yoktur. Cıl?ın gibi dısarı fırlıyor. Kapıda nöbetçi silâhmdan boş kovanı çıkarıyor. Doğan çavuşun yüzü, ay ışığında bir heykel gibi heyecansızdır. Yüz adım ileride Ceyhan yere yığılmış siyah bir cismi kokluyor. Bu Leylâd'r ve ölmek üzeredir. İlhanı tanıdı ve «Bsni affet> diyebildi. IV İlhan ölmek istiyor. Kumandanı ken disine karargâhtaki hizmetine nihayet verildigini bildirince çok sevlnmiştir. Şimdi cephede bir bölüğün kumandasını almağa gidiyor. Doğan çavuş ta zabitin den ayrılmamıstır, o da cepheyi istemiştir. Öyle ya Doğan, cepheye on kilometre mesafede (Molla Keramet) köyündedlr. Köyflnde kıyamet koparken karar gâhta kalacak değil ya. İlhan Doğana gıpte edlyor, onun blr köyü var; çamurlu yollarına, hasta 90 , Yunanistanın tütün ihracatı Yunanistanın 1933 teki ihracatı bizimkinin iki mislini bulmuştur. 1932 de Aimanyaya 15,982 too tü tün ihraç eden Yunanlılar 1933 senesinde 16,070 ton ihracat yapmıs lardır. Yunan ihcacatının kıymeti 40,1 milyon mark iken 1933 te 34,3 milyon marka inmiştir. Şu neticelere göre Aimanyaya sark tütünü ihracatında en geri kalan biziz. Almanya 1933 senesinde 3 memleketten 30,730 ton tütün almış ve bu mübayaatı memleket lere göre asaçıdaki nisbetler dahi linde yaomıştır: %45 Yunanistandan; %30 Bul İncir Almanyanın umum kuru incir ithalâtı 1932 de 13,112 tondan 13,977 tona çıkmıştır. Bu ithalâtın başlıca memleketlere f v « dagılışı föyledir: 1933 1933 13112 Umum ithalât 13977 45S1 Türkiyeden 5763 Yunanistandan 5126 5600 İtalyadan 1890 1408 ttalyadan Aimanyaya in<\> ihracatı 1933 senesinde 482 ton azaldığı halde fferek Türk;.ye arerekse l'«nanîstandan ihracat bir hayli an. mıştır. Asabiye doktorlarının bir toplantısı Türk Tababeti Akliye ve Asabiye cetniyeti azalan Bakırköy emrazı akliye ve asabiye müetsesesmde.bir toplantı yapmıslardır. Metnleketimizin bir çok tanınmış mütehassıslannın iştirak ettikleri bu içtimada 1934 senesinde yapılacak olan emrazı akliye ve asabiye kon fer&nsı hazurlıklan görüşülmüç nvîvzular ve raportörler intihap edilmistir. 1934 konferansmda mevzau bahsolacak olan tneselelerden en mühimini cümlei asabiye frengisinde atef tedavisi teşkil etmektedir. Raportörler: Nazım Şakir, Ihsan Şükrü, Fah rettkı Kerim, Hüseyin Kenan, Nesat Halil Beylerdir. Ayrıca serbest mevrular üzerîn • de de konusulacaktıc. Raportör intihap edilen ve ayrıca serbest tebligatta bulunmak istiyen arkadaşların mevzularını haziran bidayetine kadar cemiyet kâtibi u tnumiliğine göndermeleri kararlas tırılmıstır. tçtimadan sonra bahçede yemek yenmiş, müesseseyi gezen mütehassıslar kısa bıV zaman içerisinde müessesenin bu derece terakki ve te • kâmülnü takdir ve memnuniyetle karsılamıslar, idare edenleri tebrik ermişlerdir. rim. Nikâhlarını burada kıyalım. VIII Köyde bayram var. Delikanlılar, genç kızlar ağaçlar altında davul zurna üe Zeybek oynamakta dırlar. Köy odasmın kapısı ardına kadar açıktır. Mektep çocuklan ellerinde kır çiçekleri kapıya dizilmişler. • İçeride, göğsü İstiklâl madalyesile bir kat daha kabaran muhtar Doğan çavuş nikâh kıymaktadır. Doğanın sözlerini dinleyen genç nisanlılar birbirlerine ümit dolu tebessumle baktılar ve sonra bütün gözler minnet ve şükranla, duvarda asılı Büyük Gazinin resmine çevrildl. Çocuk lar ellerindeki kır çiçeklerini gelinin başından serptüer. Mavnacılar cemiyeti tasîiye ediliyor Dün Galatada Ovakimyan ha nında Mavnacılar tahmil ve tahliye Türk anonim şirketi fevkalâde bir içtima yapmıştır. Idjvre meclisi ve murakıp raporları okunduktan sonra 1933 senesi bilsânçosu tasdik edilmis ve meclisi idare ibra edilmistir. Şirket sekiz senelik müddeti faaliyetinde % 9 8 temettü tevzi et mis ve bu miktar müessis hakkı ile beraber %100 ü tecavüz etmistir. Okunan raporlardan sonı a mevzuu ticaret kalmadığindan heyeti umumiyenin ittifakile sirketin tasfiyesine karar verilmiş ve tasfiye heyeti tayin olunmuştur. Taym olunan heyet Köseoğlu Ahmet Rıza, Kadıoğlu Mustafa, Mehmet, Esat, Cemal Beylerden mürekkeptir. Ayniyattan ibaret olan sermaye nakde tahvil edi • lecektir. 256 po!is tekaüt edilecek Emniyet müdiryetince yapılan tetkikata nazaran tstanbul polisindeh yeni kasıuna tevftkan tekaüt edilecek polislerin miktan 256 tanedir. Bunların tekaüde sevklerine başlanmıştır ve yerlerine yenileci alınmaktadır. Liman Şirketindeki tetkikat Liman şirketinin en büyük hissedan olan Maliye Vekâletinin mümessili olarak sirketin muamelâtmı gözden geçiren maliye müfettişi Abbas Bey, tet kikatmı bitirmiştir. Abbas Bey, tetkikatın neticelerine dair bir rapor hazırhyarak Vekâlele göndermiştir. Bir fazilet ve mukabetesf! Eskişehir Tren kond<vktörle • rinden 3667 numaralı Tahrr Bey birkaç gün evvel trende 600 lira bulmus, hemen Eskişehir polis meckezine giderek bulduğu parayı terlim etmistir. Yapılan tahkikatta bu paranın marangoz Bosnak Mustafa Efendiye ait olduğu anlaşılmış ve kendisine teslim edilmistir. Para nın sahibi tarafından Tahir Be ye on lira hediye edilmistir. Fakat daha evvel Mustafa Efendi, tellâl gezdirerek parasını bulana yirmi beş lira vereceğini ilân etmişti. Edirne Lisesi mezunlarına Edirne lisesinde yetişenler cemiyetin den: Cemiyetimizin senelik gezintisi 4 '5/934 cuma günü yapılacağmdan o gün Boğaziçi iskelesinden hareket edecek o lan vapurda azamızm hazır bulunması. Eski Birlik reisinin konferansı S A R A Y sineması salonunda (Eski Glorva') 3 ırayıs W perşetnbe akşami sa^t 18.30 da MADAM DORRAT'ın talebeleri tarahndan, hocalan şeretine tenip edilen, bediî ve klâsik dan«lar Grieg, Tchaikow?ky, Saint Saens. Chopin et Rachmaninoff Fiatler 4 0 6 0 8 0 kurus Yann akşamdan itibartn ^ ^ • l M Eî L E IV Sineması MAGDA SCHNEIDERve FRITZ SCHULZ tarafından temsil edilen Tevfik Bey ve konferansmt dinliyen gençler filmini takaıtn eaiyor. Dün Halkevinde saat 17,5 te eski maları için icap eden gayretleri gös 1 Millî Türk Talebe Birliği reisi mü termeleri lâzım geldiğinden bah • DIKKAT: 4 müsabaka filhendis Tevfik Bey tarafından umum settnis ve demiştk ki: m<nin hediyeleri keşidesi yayüksek tahsil gençliğine «Anadolu rın akşam olacaktır. Cevaplar « Türkiyede idare tarzı Cumve gençlik» mevzulu bir konferans huriyettiır. Bir halk hükumetidir. yarın saat 12 ye kadar kabul verilmiştir. Memleketin temiz çocuklan her göredilecektir. Konferans kürsüsüne evveli taledükleri kötülüğü bu topraklar üze ' bu perşembe matirıderinden ıtibaren' be birliğinden Cihat Bay çıkmış tale rinde bağurabilirler, korkmazlar ve dinleyicileri istiklâl marşı söylemekorkulacak birşey yoktur. sıneroası ğe davet etmistir. Ümit kesilmez arkadaşlar! ÜmiDinleyicilerin ekseıriyetini teşkil din kesilmediğini Mustafa Kemalden WİLLY FRITSCH ve RKNATE eden birçok genç Universiteliler gür öğrendik. Bugün pis mülevves taşMÜLLHR tarafından retnsil edilen bir sesle istiklâl marsını hep bir alıklarda yatan kimse yaırın en temiz ğızdan söylemişleı dir. Müteakıben yataklara uzanacak, bugün hakkıTevfik Bey sürekli ve şiddetli alkıçnı aramasını bilmiyen, yarın hak Iar arp sında kürsüye çıkmıştır. kını elinden alan adamın kafasına filmini takdira ediyor. Fiyatlar: Tevfik Bey bu konferansmda millî çelik yumruğunu vuracaktır.» Birinci ZO, balkon 40, hususî 50 kuruş gayelerden, tnemleketi yükseltmek, Tevfik Bey bu sözlerden sonra yolunda yapılması lâzım gelen vagene memleketin birçok ihtiyaçlanÜsküdar HÂLE sinemasında zifelerden bütün Tiiı.k tahsil gençnı, birçok detrtlerini mevzuu bah MEÇHUL D O K T O R liğinin Türkiyenin her yerini kans setmis ve bütün salonu dolduran Mümessili: F A Y V R A Y karış gezerek ihtiyaçlannı anlamayüzlerce gencin devamlı alkıslaırı llâveten Dunya haberleri. laırı ve noksanlarını görüp tamamlaarasmda kürsüden inmiştir. Gelecek program BÜĞAZlÇl ŞARKISI Bir Taşla iki Kuş CUMHURIYE Senaryo Miisabakası Rey pusulası 2 3 Reyimi «Mühendis Ilhan Hemşire Nilüfer» başlıklt ya zrya veriyorum. Adret: İPEK VALS MUHAREBESi