11 Nisan «934 Insul için talimat gelmedi Gene bir kıskançlık faciası oldu tnsul dünü de Tevkıfanede mu lat şekilde ge çirmiş, kendisî ni avukatmdan başka ziyaret eden olmami'tır. Mr. tnsulün hukukî vaziyetin • de de henüz bir tebeddül yoktur Evrak gelmediği Profesor Karl Strup için gerek tahliye talebi hakkında, gerek temyiz lâvihasının Mahke • meî Temyize sevki muamelesi üzerinde birşey yapılamamıştır. Mr. lnsulün ne zaman teslim ve sevkedileceği meselesi hakk'nda da henüz kat'î birsey yoktur. Maamafih bu • gün Amerika viskonsolosunun Müddeîumumî Kenan Beyle temas edecek bu hususta görüşmesi muh • temeldir. mamak lâzımdır. Avukat Ahmet Esat Bey Mr. İn sulün vaziyeti hakkında Devlet Şurasına müracaat edilmiyeceğini söyîemistir. Prof. Karl Strupnn pro*estosu Mr. tnsulün avukatı Esat Bey, dün gazetemizde çıkan îzahatında profesor M. Karl Strupa da temas ederek <'em:ti ki: « Tevkif kararına itiraza ve üçüncü ceza mthkemesinin kararını temyize kanunî salâhiyetimiz ol duğunu, Üniveraite orofesörlerin den Karl Strupun Mr. tnsul hakk'nda konferans vecmekten vazgeçmesi ve kendisine ait kararın kat'ilesmemesini sebep göstermesi de teyit etmiştir. Demek ki bu karar idarî değil, kazaî mahiyeti haizdir.» Dün p^ofesörden aldığımız bir tavzih mektubunda şöyle denilmektedir: «Çok kıymetli gazetenizin bugünkü nüshasında avukat Esat Beyin bir cümlesini ne«rediyorsunuz. Kendi ıdd'asının doğru olduğunu göstermek için beni ilmî bir şahit olarak öne sürüyor ve diyor ki: «Insul meselesile meşgul olan mahkeme alelâde manasile bir karar vermiştir.» Bu netice kanaatimizce, dersimde her zaman bulunan dinleyi cilerime muhkem kaziyye haline gelmemiş bir mesele hakkında birşey söyle mek istemememden pek faz'.a bir cesaretle çıkanlmıştır. Pek tabiî olarak bu şekilde bir tefsiri protesto ederek buna mukabil derim ki muhakem kaziyyeden bahsettimse kısaca meselenin henüz kat'î bir hal neticesine bağlanmadığına işaret etmek için söyledim. Muhkem kaziyye tabirini teknik manada bir tarif yapmak için kullanmadım. Bundan sonra da söylediklerimden açıkça an Iaşıldığı gibi Insulün avukatlan mahke» mece verilen karara itiraz etmeği düşündükleri için bir ilim adamının halen devam etmekte olan ve günün meselesi halinde bulunan bir işe kanşmasının doğru olmadığjnj aplatmak ,isterim.» CumhuriyH Bankerin avukatı dün bazı avukatlarla hukukî raziyet hakkında istişarelerde bulundu Bir amele, sevdiği kadını Katil darağacımn altmda Amerikah mü kemmül etmeden, Mr. tnsulün A . mektup yazdırdı sokakta öldürdü lis banker Mr. merika sefaretine tevdii doğru olMersînin Bozön köyünden Telli Mehmed'i 26 kânunusani 931 günü gecesi taammüden katleden ayni köyden Deli Halil oğlu 311 doğumlu Mustafanın Mersinde salben idam edildiğini telgraf haberi olarak yazmıştık. «Yeni Mersin» refikimiz, bu şeririn nasıl idam edildiğini su «ekilde anlatmaktadır: Mustafa son günlerde mukadd'er akibetine intizaren hapisanede günlerini geçiriyor ve mütevekkilâne zamanmı bekli/ordu. Dün, gecevarılarına kadar uyumamış ve nısfülleylden sonra odasında yatağına uzanmış bir vaziyette bulunuyordu. Mahkumu çağırmak için gönde rilen gardiyan, odasına vardı ve kapısını vurarak gene mıh mı çakıyorsun diyerek Mustafaya seslendi. Mustafa uyanık, pencereden etrafı seyrediyordu. Bu suali anlıyamadı. Asılacak benim, işte geliyorum dedi ve yatak arkadaşlarile helâl • laştı. Mahkuma Müddeiumumî Seref Bey ismini sordu ve cevabı aldıktan sonra: Emrin gelmiştir, bu emri infaz edeceğiz. Söyliyecek bir sözün, arzun, vasiyetin varsa söyle, dedi. Mustafa durgun ve dalsrmd'ı. tçeride sandığım var. Yata&ımı, sandığımı, mevcut para ailisine vermelerini ve hapisane müdürü Hüdai Beye itimadı olduğunu söy ledi. Mustafa, müdiriyet odasından çıkarıldı ve karakol dairesine götü rüldu. Burada Cemal Efendi kendisine dinî nasayihte bulundu. Ab • dest almasmı tövbe ve îstiğfar et • mesini, sen olmasını söyledi. Mahkum telâşla abdestini aldı, elbise sini, çorabım giydi ve hiç kullanmadığı yeni yemenisini ayağına geçirdi, ayağa kalktı ve eline kelepçe vu rularak dışarıda bekliyen otomobile bindirildi. . Müddeiumumî Seref Bey tekrar mahkuma yaklaştı. Bir vasiyeti olup olmadığı soruldu. Mahkum, ne vasiyetim olsun, bir vasiyetim yok. Bir köroğlu bir ay • vazım, dedi. Bundan sonra beyaz gömlek giy dirildi ve masaya çıkarıldı. tlmik boğazına geçirilmiş ve hüküm infaz edilmek zamanı gelmişti. Mustafa kendini topladi. Orada bulunanlara: Arkadaşlar cümleten hakkı • ruzı helâl eyleyin, dedi ve sonra: Şimdi aklım başıma geldi. Ben bir mektup yazdıracağım, dedi. Mahkumun son arzusu da kabul edildi. Yazılmasını istediği mektup şu idi: Halamın oğlu Ali, Selâm eder, hatırınızı sual ederim, ruzu mahşerde gene Allahın iz. nile konuşuruz. Beni hakaret yo lunda ipe saldın, halamın oğlu. tnsan yabancı ile konuşmalı, horanta ile konusmamalı imiş. Khn ne bulursa birbirinden bulur, selâm tabiidir. Mektup bu kadardı. Bilâhare Mehmet Çavusa, çocukIarım yarın gelirler, gözlerinden öp ve hapisanede Kerbelâ kitabının içinde resmimin arabı var, onlara ver, dedi. Dört defa sehadet getirdi. Sandalyeyi altından çekecek kıptıya: Ecelimmiş, çek baba çek, dedL Sandalye ve masa ayağı altından çekildi. Saat 13 te maslubun ipi kesilerek, sehpa kald'.rıldı ve gene otomobille Kadavra Belediye «Hspanserine nakledildi ve köyüne götürüldü. Telli Mehmedin katili nasıl asıldı? Avrupa güreş şampiyonasında nasıl bir netice alabiliriz? 0n dokuz milletin iştirak edeceği bu miihim müsabakalarda derece almak sadece kuvvet meselesi değil, biraz da talih işidir 26 nisanda Romada başlıyacak olan 1934 Av rupa Greko Romen güreş birinciliklerine 19 milletin iştirak edeceği, bu mü sabakaları organize eden fede rasyon tarafın dan bildirilmiş tir. Bu büyük beynelmilel gür' müsabakaların da takım birincilikleri seneler Amerika sefareOne talimat gelmedi Mr. Tnsulün Amerikaya ne zpman ve hangi vasıta ile sevkedileceği hakkında Amerika. sefaretme dün de hicbir talimat gelmemiştir. öğrendiğimîze göre müflis bankerin The American Exporte Line kumpanyası vapurlarından birile sevki ihtimali kuvvetlidir. Hukuki bir istisare daha! Mr. lnsulün avukatı Ahmet Esat Bey dun bazı avukatlarla müekkilinin hukukî vaziyeti etrafmda bir isti.«arede daha bulunmuştur. Esat Beyin yazıhanesinde öğle • den sonra da hukuk müşaviri M. Mango ile Maiotis vapuru süvarisi ve acentalannın iştirakîle bir top . lantı yapılmıştır. Mr. tnsulün adamları, tevkif karan Temyiz mahkemesine intikal etmiş ve Ağırceza riyasetince de t e v kif kararına ait itirazın tetkik edilmekte bulunduğuna göre, vaziyetin henüz halledilmemiş olduğu kanaatinded'irler. Bu noktai nazari ileri sürenlere göre, hukukî muamele te Prens Bibesko düh şehrimîze geldi (Birinci sahifeden mabat) subesi müdürü Ekrem Bey Tayya re Cemiyeti tstanbul şubesi reiıi Hasan Fehmi Bey, cemiyet muhasebe müdürü Salâhattin Bey, Romanya jeneral konsolosu M. Anastosio, viskonsül M. Gika, Yeşilköy hava kumandanlığı zabitanı ve Tayyare Cemiyeti e> kânı tarafından karşı lancnışlardır. Tayyare Cemiyeti tstanbul subesi reisi Hasan Fehmi Bey cemiyet u mum reisi namma misafirlere «hoş geldiniz» demiş ve üzerinde «Tür kiye Tayyare Cemiyeti» ibaresi yazıh büyük ve güzel bir buketi Prens Bibeskoya takdim etmiştir. Prens Bibesko kendisini istikbale gelenlere: « Çok tesekkür ederim. Bura ya kadar gelmek zahmetini ihtiya<ettiğiniz için sizlere tekrar tesekkür ederim.» demiştir. Müteakıben misafir tayyareci lerle kendilerini istikbal edenler hava kumandanlığı binasına giderek bir müddet îstirahat etmişlerdir. Misafir. lere burada içki, pasta ve soğuk yemekler ikram edilmiştir. Saat 11 de misafirler ve îstikballerine gidenler otomobillerle sehre inmişlerdiı. Prens Bibesko, binbaşı Bancio lesko Tayyare Cemiyeti tarafından Perapalas oteline misafir edilmiş lerdir. Romanyanın tstanbul jeneral konsolosu M. Anastasio bugün saat 17 de sefarethane binasında Prens Bibesko ve M. Banciolesko serefine bir çay ziyafeti verecektir. Bu ziyafete tstanbul vali muavini Ali Rıza, Tayyare Cemiyeti İstanbul subesi reisî Hasan Fehmi, Cemiyet hesap işleri müdürü Salâhattin, Tayyare Cemiyeti erkânından Feridun Beylerle gazetecileT ve tstan bul Rumen kolonisinin maruf simaları davet olanmuşlardır. Tayyare Cemiyeti de bu akşam Prens Bibesko ve binbaşı Bancio lesko serefine blr akşam ziyafeti verecektir. Bu ziyafetin mükemmel ölması için icap eden tertibat şimdiden almmıştır. [ Romanyalı tayyareci Prens ve arkadaşı dün refakatlerinde Tayyare Cemiyeti reisi Hasan Fehmi Bey ve cemiyet erkânı olduğu balde saat 15,30 da Topkapı müzesini gezrnişler, akşam saat beşte Vilâyete gi • derek kart birakmışlardır. Prene Bibeskonun beyanatı Prens Bibesko dün kendisile görüşen bir muharriırimize demiştir ki: « Sabah erkenden Bükreşten hareket ettik. Oldukça iyi bir se yahat yaptık. Yalnız tayyaremiz biraz yolsuz. Saatte ancak 150 kilometro katedebiliyoruz. Bu bugün bir otomobil süratidir. Dost memlekete yaklaştıkça se • vincim artıyordu. Türkiyeyi çok eski zamanlardanberi tanır ve seve rim. Bura ile yakından alâkadar olurum. Sultan Mecit büyük baba ma Yeniköyde bir yalı hediye et • mişti. Babam tstanbulda öldü. tşte buna benzer daha birçok sebepler beni tstanbula bağlar. Şehrinize müteaddit defalar geldim. Bir kere de 1905 senesinde tstanbula gelmiş ve vapurla bir de otomobil getirmiş tim. O zamana kadar tstanbul hiç otomobil görmemişti. Yani şehrinize ilk otomobili ben getirdim. Bu ta rihten sonra 1906 da ve 1912 de gene geldim. Bu defakî seyahatimde Tayyare Cemiyeti reisi Hasan Fehmi Beyin ve hava kumandanlığınm gösterdikleri hüsnü kabul ve samimiyetten dolayı çok mütehassis oldum. Gü • zel şehrinizde iki gün kalacak, perşembe günü sabahı Eskişehire gi derek kısa bir müddet tevakkuftan sonra Konyaya hareket edeceğim.. Konyada ağlebi ihtimal bir gün istirahatten sonra Halebe ve oradan da Kahireye gideceğim. Kahirede de kısa bir müddet kaldıktan sonra Jeneral Balboyu görmek ve ziyaret etmek üzere Tripoliye gideceğim. Buradan sonra Ti'^nsa uğrıyacak sonra Roma veya Marsilya yolile Parise hareket edeceğim. 1214 mayısta Lizbonda toplanacak olan beynelmilel hava hatları konferansına Romanyayı temsilen iştirak edeceğim. Lizbondan sonra Madrit ve Barselonayı da ziyaıretle tekrar Parise döneceğim. Pariste bir hafta ka • dar kalacak, bunu müteakıp kıs • met olursa Romanyaya avdet ede • ceğim.» Katll Arif Maktul Hatic^ft. Dün Ayvansarayda, çivi fabrikası önünde bir erkek amele sevdiği bir kadın fmeleyi kısknçl.k yüzünden kama ile feci bir surette ö'.dürmüştür. Yaptığımız tahkikata göre katil, bundan tahminen yedi sene evvel Darüleytamdan çalısmak ve san'at öğrenmek üzere Beşikta* f'brikasına gönderilen Arif Ahmet isı.tinde bir adamdır. Arif bir müddet Beşü'tas çivi fabrika smda çalışmış, nihayet 929 da fabrika iflâs edince Ayvansaray çivi fabrika sında iş slmıştır. Arifin bu fabrikadaki işi sandık çivilemek ve makinecilere yardım etmekten ibarettir. Maktul kadın ise bir müddet evvel kocasından bir sebepten dolayı ayrılan ve annesile babası ve bir de çocuğunu fabrikada çalişmak suretile geçindiren 30 yaşını geçkin Boşnak Mehmet Efendinin kızı Hatice isminde bir kadındır. Hatice çalıskan, namuslu ve ciddî bir kadındır ve fabrikada en yüksek yevmiyeyi alan amelelerdendir. Arif tahminen bir buçuk sene evvel bu kadmı görmüş ve sevmeğe basla • mıştır. Bunun üzerine kadınla izdivaç etmeği tasarlamıs ve bu fikrini Haticeye ve annesine anlatmştr. F?kat buna ailesi rıza göstermemiş, kadın da ba basından nafakaya bağlı olan çocuğunu asla bırakmıyacğını söyliyerek Arifi reddetnrştir. Arif bundan müteessir olmuş ve kadına kin beslemeğe başlamıştır. Arifin kadma olan düskünlüğü gittikçe artmıs ve kadm kendisine ait ol • madığı halde onu baskalarından kıs kanmağa da başlamıshr. Knkandıgı adamlar arasında fabrikada tıstabaşı Ahmet Efendi de vardır. Esasen onu tanıyanlardan ve fabrika müdürü Teodor Beyden anladığımıza göre Arif daima düşünceli, dalgın ve anormal bir sahıstır. Bu yüzden işlerinde de daima noksanlık yapar, beceriksizlik gösterirmiş. Fabrikada, kimsesiz ve zavalh bir emektar olan bu adamm bu gibi kabiliyetsizliklerine göz yumarmış. Evvelki gün ustabîşı Ahmet Efendi Arifin issiz durduğunu görerek yardım etmesi için bir makir/:ciye götürmüş, fakat makineci bu dalgın ve becer'ksiz yardımcıyı kabul etmemistir. Bunun üzerine diğer makineciye götürmüş, o da reddetmiştir. Fabrikada bulunan üç makineci de Arifin işlerins yardım etmesini kabul etmem:şlerdir. Bu vaziyet karşısında Arif hiddetlenmiş ve ustabaşıya: « öyleyse fabrikadan çıkıp gide • yim.» demiştir. Ustabaşı Ahmet Efendi de seslen • memistir. Bunun üzerine Arif ceketini alarak fabrikadan çıkıp gitnvştir. O geceyi kanşık düsünceler arasında geçiren Arif ertesi s;bah meş'um bir karar vererek civardaki kahveve gel miş ve fabrikanın önünde dolaşmağa başlamıshr. Bu sırada fabrikanm öğle tatilinde yemek yemeğe gidip avdet eden H'tice Hanım aksi bir tesadüf eseri Arifin yanından geçmiş, Arif derhal belindeki kamasını çekerek kadına saldırmıs ve bütün kuvvetile bıçağı göğsüne saplamıştır. Bıçağın zavallı kadının göğsünde kırıldığını gören Arif yarası üstüne kapnan Hat'ce Hanımın omuz başına kırık bıçağı saplanrştır. Bu feci hâdiseyi derhal haber alan fabrika müdürü Teodor Bey hemen polise telefon etm!ştir. Otakçılar mer • kezinden vak'a mhalline gelen polis • ler hâlâ aynı yerde sessiz ve dimd'k duran katili yakalamışlardır. Katil polise ilk ifadesinde cürmünü itiraf et miştir. Çok ağır yaralı bir halde bulunan Hatice Hanım civardaki Balat hastanesine nakledilmek üzere hemen fabrika elektrik müfettişlerinin otomobi line bindirilmiş, fakat zavallı kadın daha yarıyolda iken ölmüştür. Arif polislerin arasında karakola sevkedilmekte iken civar berber dük kânında tıraş olup fabrikaya avdet etmekte olan ustabaşı Ahmet Efendryi de görmüş ve herkesin işitebileceği bir sesle: « Ben yanlışlık yapbm, asıl bu adamı vurmalıydım.» demiştir. Adlî tahkikat devam etmektedir, , Âvrupa güreş şampiyonasında Türkiyeyi orta sıh lette temsil etmesi çok muhtemel olan kıymetli güresçimiz Büyük Mustafa tirak edecek olan Türk takımı eski takımlardan elbette daha çok kuvvetli ve teorübelidir. Muvaffakiyet ihtimalleri bugün, ilk müsabakalardan çok fazladır. Fakat kur'a neticelerinin muvaffakiyet ve tasnif üzerinde büyük birer âmil olduğuna efkân umumiyemİ7İn nazan dikkatini celbetmeyi faideli buluycrum. Müsabakalarda hakemlik meselesi ve hakemler çok mühim rol oynar. Malum olduğu üzere müsaba kayı bir minder ve iki yan hakeoıi idare eder. Beynelmilel nizamname mucibince hakemlerden ikrsi güre • şen milletlere mensup hakemler, minder hakemi de bitaraf hakem olur. Ekseriya bitaraf diye konan hakem hakikati halde bitaraf de ğildir. Ve müsabakalar esnasında derhal tesekkül ediveren gruplara dahil hakemlerden biridir. Vakıâ üzerine müsabakanın manevî mes'uliyetini almış beynelmilel bir ha kemden bariz haksızhk beklenemes Fakat ufak farklarla enticelenen maçlarda hakem in hissiyatı mühim rol oynar. Onun içm takımlanmn galebesüvde o taknnları idare eden idaır<ecilerm ve hakemlerm çok mühim rolleri vardır. Toplanan beynelmilel güreş kongrelerfnde takımm hukukunu mü dafaa etmek, müzakerelere iştirak eylemek, beynelmilel hakemler n rasma girip müsabakalarda vazife almak; bazan takttndan maç ka zanan güresçi kadar kendi takımı menfaatme hizmet etmek fırsatlan bahşeder. 1934 Avrupa birinciliğmde ala cağimız derece hakkmdaki müna kaşayı başka bir yazıya bırakarak takımımızm yüksek bir maneviyatla ve çok kıymetli elemanlarla mem leketi temsil yükünü omuzlarına aldığına işaret etmek isterim. Va kıâ kat'î seçmeler henüz yapılma mıştır. Lâkm takım namzetleri şunlardir: Agır: Çoban; yan ağır: Tekirdağh Hüseyin, Adnan; orta: Mustafa, Şefik; yan orta: Nuri, Ahmett hafif: Saitn; en nafif: Yaşar, Bürhan; filiz: Hüseyin, Süreyya, Esat, Lâtif. Güreş Federasyonu umuml k&HU Seyfi Cenap denberi Finlandiya, tsveç, Macaristan, Almanya, Estonyanın inhisa rmdadır. Fakat takım birincilikleri daima ilk üç millet arasında pay • laşılır. Ferdî birincilikler: Yukarıdaki milletlerden maada Danimarka, Çekoslovakya, Lehistan gibi mil letler arasında taksim olunur. Bu memleketlere bir defa yan a ğır birinciliğini kazanan Mısırı da ilâve edebiliriz. Türkiyenin bu beynelmilel müsabakalarda kazandığı derece bir dördüncülüktür. Bahsettiğimîz müsabakalarda derece almak vakıâ güres sporunda çok terakki etmiş, çok müsa baka yapmış güreşçilerin hak kıdır ve böyle olmaktadır. Lâ kin şans ve müsabakalara hâkim olan grupların çok mühim rolü var • dır. Bu iki nokta üzerinde durup mütalea yürütmek istiyorum. Müsabakalarda şans kur'a neticeleri demeJttir.Kar'a neticelerinin bizim gibi va«at derecede bir mevkii olan milletler için değil, bîrincilikte dolaşan milletler için de çok mühim tesirî vardır. Bilfarz kur'a neticesinde birinci smıfı işgal eden üç milletten îkisi birbirlerile karşılaşıyor, üçüncüsü • ne zayıf bir güreşçî isabet ediyor. İki birinci sınıf güreşçiden birisi tabiî diğerine mağlup olacağından bunlardan birisi ilk karşılaşmada üç fena puvan almış olur. Halbuki üçüncüsü kolay bir galebe temin eder. Kuc'a dolayısile gene üçüncü güreşçiye zayıf bir milletin isabet ettiğini farzetsek, kazandığı bu iki galebe ile çeyrek finale kadar yaklaştnış demektir. Takımımızra muvaffakiyetinde bu kur'a neticeleri çok mühim rol oynıyacaktır. tlk ağızda talihsiz bir kur'a ile tsveç, Finlandiya, Estonya, Almanya, Macaristan gibi birinci sınaf milletlere düşersek muvaffa kiyet ihtimali azalır; bunun hari cindeki milletlere tesadüf edersek galebe şansnnız çok ziyadeleşrr. 1924 Olimpiyadına iştirak eden Türk takımı çok talihsizdi. Takım şu şekilde teşkil edilmişti: Hafif siklet: Fuat, vasat: Dürrü,( Tayyar; yan ağır: Seyfi. Kur'a neticesinde Fuada smıfımn birinciliğmi kazanan Finlandiyah küçük Vesterlund, Dürrüye gene sımfmin birfnciliğni kazanan Finlandiyah büyük Vesterlund, Seyfiye yan ağınn serbest güreş ve GrekoRomen birrncilif'ilni kazanan meşhur tsveçli Westergren isabet et mişti. Tayyar daha talihli cıktı. Fransızla karsılaştı. Fuat, Dürrü ve Seyfi dünya birinciliğini kazanan meşhur hasımlan karşısında cetin mücadelelerden sonra yenildiler. Tayyar galip geldi. tkinci turda Seyfiye yarı ağır dünya ikincilisrini kazanan (1934 Avnıpa birincili ğinde tsveçi temsil edecek olan dünya sampiyonu) Swemson isabet «tmişti. Çetin bir tnüsabakadan sonra Seyfi mağlup oldu. Tayyar ikinci güreşini bir tspanyol ile yaptı ve gene kazandı. Dürrü ve Fuat te gene meşnun şimalli hasimlarla kar şılaştılar. Bu misaller bize kur'anm ehemmiyetini açıkça gösterir. 1934 Avrupa birinciliklerine iş • Millî takım güreşçilerini davet Güreş Federasyonundan: Romada yapüacak olan Avrupa gures. birincillklerinde Türkiyeyi temsil edecek olan takıma ayrıİEn namzetlerin müsabakaları \\ nisan cumartesı gunü saat 18 de Beyoglun^a Ga'atasaray terbiyel bedenlye kulütsü «alonunda yapüacaktır. Müsabakalara tam 18 de başlanacaktır. Tartı saat 17 de nihayet bulacaktır. Sıkletler İçin iki kilo tolerans kabul edilmiştir. Müsabaklara iştirak edecek güreseiler şunlardır: Pillz: Hüseyin, Süreyya, Esat, Lâtif. En hafif: Yasar, Bürhan. Yan orta: Nuri, Ahmet. Orta: Mustafa, Şefik. Yan ağır: Tek'rdağlı Hüseyin, Adnan. Güreşçllerinüzin muayyen saatlerde tartıda ve müsabakada hazır bulunma lannı ve zamanında gelmiyenlerin de haklarmı kaybedeceklerinl llân ederız. Hicaz kuvvetleri Yemeni altüst etti (Birinci sahifeden mabat) da henüz teslim olmıyan iki kale den biri de bu kere düşmüştür. Tehamedeki Yemen kuvvetleri baş kumandanınm bizzat müdafaa eylediği <fiğer kale her türlü muvasa ladan tecrit olunmuş ve muhasara altina almmıştır. Bu kalenin imdadına gönderilen takviye kıtaatı Vadii Heran civa ruıda Midi ve Soheya arasında pu • suya düşürülerek perişan edilmiştir. Bu muzafferiyeti müteakıp, tb nisşüut kuvvetleri, Midi kasabasına doğru ilerliyerek, burasını da mu . hasara etmişlerdir. Londra 10 (A.A.) Royter Ajansının haber verdiğine göre, tbnis • süudun en küçük oğlu Faysahn kumandasında, B&kemi zaptetmek üzere gönderilen kıtaat, sevkulceyş noktai nazanndan pek büyük bîr ehetmmiyeti haiz olan Aka Battal Şabon mevkiini ve Yobat köyünü işgal etmistir. 23 nisan Çocuk bayramı haftasının ilk | günüdür. Yavrulannızın bay ramı için hazırlanımz.