11 iNısan Cumhuriyet MEMLEKET İNTIBALARI TELGBAF MABERLEBI unan muhalifleri hâlâ uğraşıyorlar! Köy mektepleri ve tayyare almıyan padişahlar! Bizde, şehir ve kasabalar sının dı şmda, ilk tahsilin en çok yüzde elli derecesinde bile muvaffakiyetli netice verdiği daima şüphelidir. Bunun sebeplerini evvelâ, irfan bünyesinin teessüsü yolunda henüz belirmekte olan umumî sezginin zayıflığında aramak yanhş bir teşhis olmaz. Açıkçası köylümüz ve onlara mümaaij tabaka; insan hayatına az çok okur yazarlıkla girildiğinin he nüz farkında değildir veya bu zarureti yaşama unsurları arasında mutlak bir silâh olarak telâkkiye daha alışmamıştır. Bunlara, köy muaşeretinde altı yedi yasını geçen bir çocuğun gündelik hayatta, haline göre, bir işle tavzif edilmiş amele hüviyeti alıverdiğini ve çiftçi ailelerinin kuruluşunda bunun ihtimal mecburî anlandığını ilâve edersek köy mektepleri meselesinin bina inşaatından evvel ruh inşaatı meselesi olduğu anlşılır. Hele cumhuriyetçilik ve milliyetçilik gibi iki ana terbiye ile beraber koca bir iç inkılâbı olan bu propaganda bugüne kadar dörtte bir müspet netice vermiştir. Evvelâ, her köyde üçer dersaneli ilkmektep açmak amelî bir kıymeti haiz göriilmüyor. Çünkü çocuklannı buraya güç hal biraz da zorla yollıyan köylü tahsilin bundan sonrasını nahiye ve kaza merkezlerinde takibe lüzum gör müyor veya yapamıyar. En feci tarafı da bu 6 ile 9 yaş arasındaki üç seneKk okuma devresi hele hocalar da kifayetsiz olursa çocuklarda üç yıl süren bir çocukluk hatırası olarak kalmaktan ileri geçemiyor. Oralardan çıkanlar ne okuyup yazabiliyor, ne de basit bİT cem yapabiliyorlar. Galiba bu üç senelik tahsille mezunlara ihtiyarlıklannda «biz de vaktile mektep yüzü gördükl» diyebilmeleri teeellisini vermi» oluyoruz, o kadar!.. Sonra; bana öyle geliyor ki köy maarifinin kurulması gibi muazzam bir memleket meselesinde tatbikat zihni yeti merkezden uzaklaştıkça mahrekini değilse bile mihveTİni kaybediyor. Mütemadiyen köy mektepleri açmak bu büyük işin müntehası değil, mebdeidir. Bina yapmakla meselenin halle dildiğini sanmak, toprağa bir yaş kazık sokup üç sene sonra araba ile meyva yüklemeğe gelmekten bittabi farksız • dır. Köy mekteplerinde kültür ve înkılâp .teTbiyesinin rolü hatta Üniversitedekinden daha köklü ve geniş olsa gerektir. Fakat maalesef q teşkilâtın pek çok yerlerinde ehil eleman yoktur. Koy mektepleri hocalarımn mühim bir kısmı, ilkmektep veya (imam ve hatip) mektepleri mezunlandır ve ithama düsmeden söyliyeyim bu mühim bir kısmın hatırlı bİT zümresi için de inkılâbın 1 ai tersine çevrilmiş bir noktai nida, Cumhuriye « tin C »i kavrama payı daima açık kalan bir münhaniden ibarettir. Kendllerindeki rrfan yoksulluğu, zavallı küçük köylülere aşılıyacak, Türk harflerinin alfabe kadrosundan ileride bir fazla lığa kabiliyetli ve mütehammil değîld'r. O halde ne yapalım yani; köy mektepleri açmıyalım mı) Böyle bir fikir, tasavvur mevzuu dahi olamaz. Ancak ev\relâ o kuru duvarların içinde yana cak şuaı bulalım, ondan sonra çocuk larımızı etrahna halkalıyalım. Elek • trik fabrikası açıp ta ispermeçet mumu yakmanm manası yoktur. Anadoluda bu sınıf muallimlerden müthiş bir tip yakaladım. Baştanaşağı zırva şaheserlerinin mufassallaştıği iki uzun saatlik musahabesinde bize mütemadiyen gülmekle ağlamak arasında bir saşkınlık telkin eden lâflanndan şimdi bir hulâsa çıkarmağa bile muk tedir değilim. Cumhuriyeti sadece «kuvvetli olmak» manasında anlıyor, (Türk ashndan geldiği için!) M. Muşanofu Mehmet Muşanof okuyorduı Verdiği hayat bilgisi derslerinin başmda nahiye müdürü nasıl karşılanır, atının üzengisi nasıl tutulur; umdeleri varmış! Bir gün hazret; saltanatın bu millete yaptıgı kötülükleri anlatmak istemiş: Memleketle hiçbir alâkalan yoktu, demiş; kuvvetlenmemiz umurlannda bile değildi. Meselâ, Vahidettine kadar otuz küsur p'adişah geldi, her brri bir tayyare almıs olsaydı otuz bu kadar tayyaremiz olurdu! Müşahadelerimi muhterem Başvekîlimizin 14 mart nutkundan aldığım şu parça ile tahkim ediyorum: \ înkılâp hukuku suiistimal edenleri affetmek, Türk genci senin de hakkın değildir. Bir vatandasın ki orada hem zaminin, hem halin, hem istikbalin bakkı vardır. Bunlann üzerinde tasarruf edemezsin. Bunları suiistimal edenlere karşı vazifen kim olursa olsun amansız bir surette hesaba çekmektir. Türk inkılâbının en kutsî verimlerinin birisi bu olduğuna ben inanıyorum.» İHEM NAL1NA'. MIH1NA 1 Eski Adliye Vekili, bugünkü kaidelere göre disiplin, vazife ve fazilet umdelerini ve hudutlarını anlattı tnkılâp Tarihi Enstitüsündeki dersine devam eden Mahmut Esat Bey dün de, Türk ihtilâline takaddüm eden hâdiseler üzerinde durdu. Bu hâdiselere bazı kendi mülâhazalarını da ilâve etti. Dünkü konferansma Ahmet tzzet Paşanın istifasını kaydederek basladı: «Artık kabineler btrbirini takip ediyordu. Memleketin bilhassa dahilî vazi yetine dair izah edilen kabine prog ramlannın hiçbir kıymeti tatbikiyesi ve sulha dair düşündüklerinin de hiçbir kıymeti yoktu.» dedi ve bu kabinelerin ne dahile, ne de harice karşı hiçbir mevcudiyeti temsil etmediklermi izah etti: «Memleketi müdafaa etmek yolu hafn bir halifenin elinde bulunan ve ecnebi hüküm ve nüfuzunun hâkim olduğu zavallı tstanbulurouzdan başarılamazdı. Anadolunun sarp dağlanna çekilmek lâzımdı. Hürriyet ve iatiklâl istiyen milletlerin rahattan feragat et meleri lâzundır. Hürriyet ve istiklâl düşman elinde kalmıs şehirlerde değil, hür havalar eten sarp dağlardan kurtarılır.» Mahmut Esat Bey bu sözle rinden sonra, harp kabineletıne de mesnet olmuş olan «Meclisi Meb'usanı Osmani» nin vaziyetini tahlile başla du Bu meclis harp kabinelerinin d« fikrine iştirak etmişti. Şimdi ise Os • mank imparatorluğu parça parça o1 muş dökülüyor ve bu meclis, mütareke ve işgal kabinelerine de mesnet oluyordu. Beberuhinin azameti ir iki gün evvel, tstanbulda, tenor Jozef Şimiti dinledik.. Hitlerciler tarafından Almanya • dan mecburî bir seyahate çıkanldığı söylenen bu tenor, kışın, «Dünyayı D o laşan Şarkı» isimli filmi sayesinde memleketimizde birdenbire meşhur ohıvermişli. Jozef Şimit, sesinin güzel • liğine rağmen, çehre züğürdü ve boy bos fıkarası bir delikanlıdır. Onun için «Dünyayı Dolaşan Şarkı» filmtnde, kendisine bu meziyet ve kusarlarma uygun bir rol verilmisti. Seven fakat aşkı mukabelesiz kalan ve yakışiklı bîı arkadaşının kendisine tercih edildiğini gös^rile gören bir zavalh rolü... Balkan misakı etrafında M. Maksimosla Venizelos ve iki taraf matbuatı arasında şiddetli bir münakaşa Atina 10 (Hususî) M. Venizelos gazetecilere beyanatta bulunarak Ha riciye nazırının cevabile gayet mühim ve ciddî mesaüenin zuhur ettiğini ev velce uzaklaşmış olduğu mecIU müzakeratına tekrar iştirak ederek bizzat yapacağı istiz?hla Hariciye nazır.nı hüviyetini söylemeğe mecbur edeceğini söylemiştir. M. Venizelos gazetelere yazacağı makalelerle misakm imzasmdan evvel cereyan eden hâdisatı ve hükutnetin Balkan harici bir devletle harbe girnıek suretile Yunnistanın sırtına biiyiik bir yük tahmil etmiş olduğunu efkârı umumiyeye anlatacağını söylemistir. Atina 10 (Hususî) Balkan nvsakile Yunanistanın diğer imza eden devletlere ve bilhassa Yugoslavyaya karşı olan taahhüdatı hakkında hükumet ve muhalifler arasında şiddetli münaka sslar devam etmektedir. takdirde protokolun üçüncü ımddesini tatbik etmiyeceklerine dair beyanah hükumet taraftarlarf arasında biiyiik bir beyecan uyandtrmıştır. Hükumet mehafili muhaliflerin bu beyanatmın diğer devletlere karşı Yunanistanın mevkiini sukut ettireceğini iddia etmekte ve Bulgaristanın bundan istifade ederek Yunanistanı itilâftan çıkartarak kendisinin gireceğini ve bu nun bir delili olarak ta Muşanofun iktısat mesailini bahane tutarak Paris ve Londra seyahatine çıkhğmı söylemek tedirler. Devlet ve millet çiftlik değildir Devlet, millet başında bulunanla nn nüfuziaruu, devlet ve memleket nüruzlanm maddî menfaatleri için istiitnar kadar büyük bir şakavet mev zuu bahsolamaz. Devlet ve millet çiftlik değildir. Şakinin en büyüğü ve behemehal imha edilmesi lâzım gelen, devlet ve millet nüfuzunu kendi menfaati lehine kullanandır. ülkfi kaydini tacımıyanlarm, devlet başında is görmeleri mümkün değil • dir. Yüksek devlet işleri o kadar caziptir ki karlı Erceyş dağlarma benzer. Uzerine günes vurduğu zaman bu karlar parlar, uzaktan bakanlar bu zirvede olmayı isterler; fakat o yuksekliğe çıkanlar yıldırımlara ve hrtmalara göğüs gerebilecek insanlar olmfıUır. Bence devlet adamt demek bütün aalan ve ıshraplan kendi üzerinde top lıyarak idare ettiği memlekete saadet ve refah vermeğe çalışan adam demektir. Kendisi tstırap çekecek, fakir dü•ecektir. Devlet adarru, yıldnmlan tizerine çeken bir paratonerdir. Her ıs hrabı üzerine çekecek, idare ettiği memleketi sryanet edecektir. Bunun tadı ne? diyeceksimz. Tek bir tadı vardır: Manevî zevki. Baska bir tadı olamaz, biz tstnrabmdan bah • sediyoruz. Başka bir tadından bahsetroek devlet islerini bir ticarethane addetmek demek olur.» Af'.*Maksimosun cevabı Atina 10 (Hususî) Venizelosun mektubuna Hariciye nazırı M. Maksi mos gene mektupla bugün cevap ver • mistir. Hariciye Nazırı bu cevabmda esas olarak hükumetin tefsirî beyanatının misakın ahkâmından hiç uzaklaşmamış Hükumet taraftarlan muhalifleri miolduğunu ve o kadar biiyiik bir debde»akın feshi ve yahut ehenuniyetli me be ile imza ettiği itilâfın ahkâmma havaddının kuvvetsiz kalmasına uğraş lel getirecek şeylerin Yunanistanın mevmakla itham etmektedirler. Ve hele ki ve haysiyetile gayrikabfli telif oldu muhaliflerin iktidar mevkiine geldikleri ğunu söylemektedir. ıı™ııııraııımmınnııııııııııııııııııi]inınııtınıınıııımıımımım.,m,,,,,m , Alınanya borcunu Yunanh bir katiJ verme&e hazır! Fransada asıldı Yaînız faizlerin azaltıl Cürüm ortakları iki kız ması faydalı olacakmış' kardeş te hapse abldılaı Bal 10 (A.A.) Almanya ile e c nebi alacakhlar arasında yapılan görüşmeler münasebetile, Rayışbank müdürü doktor Şaht gazetecilere şu beyanatta bulunmuştur: « Almanya borçlannı vermeğe kat'î «urette karar vermîştir. Her borçlu Alman bugünkü kanunî ni zamlar mucibince, ecnebi hâmiller vekilinin hesabına «tahvili düyun> kasasına vaâesi gelmiş taksitleri tam ve mark olarak yahrmağa mecburdur. Bununla beraber Almanya, nakîl v:in lâzım gelen ecnebi dövizleri ecnebi aUcakhlar emrine hazu bubulundurmaz.» M. Şath bugünkü şartlar dahilinde nakiller için bir moratoryotndan kaçmmak ihtîmali olmadığinı zp.nnettiğini söylemiştir. Diğer taraf tan dünya ticareti vaziyeti o kadar fena bir vaziyete düşmüştür kî, faizlerin indirilmesi faideli olacaktır. Zira, bütün büyiik sanayi devlet • leri istikraz faizleri daha az olduğu halde yüzde altı veya yedi faiz istemek hakîlcaten namuslu bir hareket sayılmaz. Eks An Provaru 10 (A.A.) Bu sabah aslen Yunanh olan Sarre idam edilmiştir. Sarre, bundan birkaç sene evvel, borçlusu olduğu papaz Şambon ile Madatn BallandKoyu servetlerine konmak için öldürmüs, cesetlerini hamızı kibrit içinde eritmişti. Bu cinayet, uzun bir müddet sonra meydana çıkanlmıştı. Katilin suç ortakları Alman Şmit Tiemşiıreler on sene hapse makum edilmişlertrir. Osmanlı Medisînin tefessühü Ibrahim Tali Bey geliyor Ankara 10 (Telefonla) Trakya umum müfettişî tbrahim Tali Bey, bu akşam tstanbula hareket etmiş, istasyonda Vekiller ve meb'uslaır tarafmdan teşyî edilmiştir. Bu vaziyeti memleketin içi kadar düşmanlarm da biküğmi kaydeden Mahmut Esat Bey deraine föyle devam etti. « Ne yazık ki Meclisi Meb'usanı Osmani, arhk milletin sinectne avdet ederek, milletin miUî irade ve hakrrniyetinin yeniden tecelli etmesini iste medi, bilâkis yerin^p kalmak için e linden ne gelirse yaptu Saatî çaldığı zaman vazifesmî ve mes'uliyetini idrak ebniyenlerin ajkıbetine bu meclis te düştü. Hem öyle hazin bir surette ki, günün birinde tarihin maruf hainlerinden vatan satan padışah bu meclisi feshettiği zaman kimse müteessir obnadı ve hain pa dışah ne kanunu esasî, ne de milletin nazaruıda haksu görülmedi. Bu da gösterir ki vazifesini ifa etmiyenler, bir hain elile düfürülseler bile kimse onlara acunaz. Bu aralık bir Türk meb'usunun mecb'ste sesi yükseldi. Bu zat Ayduı meb'usu Veli Beydi. Meclisin kendi kendini feshetmesini teklif etmişti. Veli Beyin bu çok yerinde mütaleası o günkü meclis içinde güriiltülere boğuldu. Mec lis yerinde kalmakta ısrar etti. Hatta Tevfik Paşa kabinesinden istizahlara da başladı. Tevfik Paşa daha aceie davrandı. Bir padışah iradesile meclisi feshettirdi.» Disiplin ne demektir? Devlet mes'uHyeti etrafmda ba fca bir bakundan da tevakkuf eden Mahmut Esat Bey, muasır medeniyetin belUbaslı mekanizmalarmm başlıca,* mesuliyet, vazife, hak ve disiplin» nok taları üzerinde toplandığım, bu mefhumlarm inkişaf edemediği yerlerde medeniyetin ve faaliyetin geri kaldı ğmı izah etti. Disiplin denüdiği zaman hiçbir zaman istibdadın hahrlanma mamasına nazan dikkati celbettı. Di siplinle istibdadm tariflerine dair Alfıyerinin istibdat hakkındaki kitabuu tavsiye etti. Konser akşarra sahneye çıkngı za • man halkm lutufkâr aDaşIarile karsılaa* dı. Fakat, ayni zamanda, halk ta, garip ve göriilmemis birseyle karşılandı. Avrupa san'atkârlan aHasa pek az da olsa daima minnet ve fük*""*!* mukabele ederler, yerlere kadar iğiKr» ler, üstüste reveranslar yaparlar. Bi « zim tenor Jozef Şimit Efendi ise birseyler çiğner gibi ağzmı oynatarak, di« Iile avurdunu şişirerek, tükürecekmis gibi dudaklan, yanaklan ve çenesile birşeyler yaparak sahnede gayet lâ kayt duruyordu. Nihayet tenezzülen, biraz başını iğdL Sesi, hiçbir fevkalâdeliği obnıypn bir tenor sesrydi. Hatta nezle oknoş gibi biraz pürüzlü söylüyordu. FBimde ve sinemanın intizar salommda çalı nan plâklarmdaki berrakhk ve kuvvet yoktu, (çünkü bunlar zayıf sesleri kuvvetlendirmektedîrler) maamafS» bilhassa ttalyan şarkJannı tatlı söy • lüyordu. Sesini kıskanıyormus, ser • mayeden fazla harcamak istemiyormuş gibi, gayet kısa parçalar seçmiftL Fransız Hariciye nazırının seyahati Paris 10 (A.A.) «Lo Jumal de Deba» M. Bartunun Varsova ve Prağda yapacağı seyahat hakkında şunlan yazmaktadır: «M. Bartunun yapacağı bu seyahath» büyiik bir ehemmiyeti vardır. Varsova ziyareti bilhsssa daha mühim olacak • far. Çünkü Fransa ile Polonyamn müşterek hareketleri her iki mem'eketin emniyeti için elzem bir şarttır. Polon • yanın herhangi şir şekilde küçülmesî Fransayı tehlikeye koyar. Fransanın zayıflamasınm ise Polonya üzerinde feci tesirleri olur. Sadece müdafaası icap eden meseleler için değil, fakat bu meselelerin hallinde kullamlacak vasıtalar için de her iki millet sıkı bir anlaşma idame ettirmedikleri takdirde sulh davası mağlubiyete uğrar. Asri hukukuesasiye ve meclisler Salih Paşa iyifeşiyor Ankara 10 (Telefonla) Bugün gelen malumata göre Kolordu Ku mandanı Salih Paşanm sıhhî ahvalî gittikçe salâh kesbetmektedir. Erzuruma giden doktorlar henüz Samsundan Tıaıreket edetnemîşlerdir. Nafıa, bütün mukaveleleri tetkik edecek Ankara 10 Nafıa Vekâleti simdiye kadar Vekâlet tarafmdan tanzim edilmiş ve îkmal edilmiş veya edilmemiş olan umum mukavelenameleri tetkike karar vermiştir. Tetkik neticesinde mukavelelerin na «1 tanzim edildiği ve ne gibi safhalar geçirdiği anlaşılacaktır. Amerikalı şimendifer mütehassısı tekrar geliyor Ankara 10 (A.A.) Evvelce memleketimize gelerek demir yol lan hakkında rapor veren Amerikalı mütehassıs Mister Çar Bellin Nafıa vekâletince tekrar memleketi • mize davet edildiği haber alınmıştır. ktısat Vekâletinde yeni teşküât Ankara 10 (Telefonla) tktısat Vekâletindeki yeni teşkilâtın önümüzdeki haziran ayında tatbik edileceği söylenmektedir. Bu teşkilât meyanında bir demir sanayii müdiri umumiliği ihdas e • dilerek müdiri umumiliğine tstanbul Ticaret Odası umumî kâtibi Vehbi Beyin tayin edileceği mevzuu bah sedilmektedir. Mahmut Esat Bey; Asri hukuku esasiye rejiminde mes'uliyet mevzuu bahsolunca istisna edilecek hiçbir fert, hiçbir cemiyet, hiçbir meclis olmıyacağını gençliğe hatvlatarak dedi ki: « Halbuki büyük hâdiselerm ce reyanından sonra meclisin yeniden milletin iradesine müracaat etmesi huku ku esasiye bakunından bir zarurettir. Birinci Millet Meclisi vatanı istihlâs ettucten, Türk milleti hürriyet ve istikIâline kavuşt^'fai s"rra kendi kendini feshederek milletin ârasuıa müra • caate karar verdi. Halbuki bir harbi ve koskpca bir vatanı kaybeden Os manh meclisi bunu istemedi. Uçüncü Millet Meclisi, Serbest fırka cereyanı münasebetile kendisine bir nevi in* matsızlık duyarak derhal kendi kendini feshetti ve kendini iradei milliyeye arzetti.» Her parça bittikçe halk siddetle aikışlıyordu. Tenor, tagarmi ederken plyanonun kenanna yasladığı kohmu bile indirmeden mağrur, lâkayt, abus kısa ve sert bir iki baş işaretile alkıs • lara adeta tenezzülen mukabele edi • yordu. Ba küçük boyhı adamm, se lâm ve tesekkürlermi sesfnden fazla Mahmut Esat Bey mfflî ihtüalin in ^ filâkı sırasmda bu noktalara verilen ge s kıskcndığı görülüyordu. Pek tatlı söylediği «Mal d'a niş ehemmiyeti kaydetü'kten «onrft more» isimli bir ttalyan aşk şarktsm gençlere şu hitapta bulundu: halk çok alkışlanı, ve rp*'a"Mrı ayni c Disiplin muvaffak obnak istiyer şarkıyı tekrara mecbur etti. Halk sarkı bir milletin elinde, hasmi yenecek sibitince daha fazla alkışladı. Bu defa lâhlarm başında gelir;; fakat hiçbir tenor elini gayet lâübali bir hareketle vakit te istibdada müsamaha etmiye başına kadar kaldrrdı ve teklifsizce eeksin. Disiplin camianın nef i, Türk sallıyarak çıkıp gitti. varlığınm muvaffakiyeti için istimal «Bir Çinli filozofa göre vazife Allah demektir. Bir routekide göre Aİ laba isyan etmek ne gibi cezalara u ramağı istilzam ederse, vazifesini yapmamak ta ayni suretle cezalanduılmahdır.» edilir bir kuvvettir. Disiplin ferdî menfaatler için istimal olunursa, istibdada meydan vermemek için isyan hakkın vardır.» Disiplin hakkındaki mütalealannı izah eden Mahmut Esat Bey, hak ve vazifeye de temas etti. Vazifesini ya panla yaprmyamn ayni muameleyi gördügü zaman çalışkanlara da kesel anz olmasınm çok doğru olduğunu, asri demokrasiler hakkındaki kitabmda Lort Braysın da bundan sikâyetle asri demokrasilerin en büy/: zâflaruıdan birinin «hatır gönül» rr.::^lesi oldu ğunu kaydettiğini söyliyen Mahrr sat Bey, millet hakimiyetinin hatır ve gönlün yer bulacağı yer demek oknadığnn, demokrasinin, is başma ancak lâvrklan geçiren bir sistem olduğunu söyledi. « Bahusus bizde bir asilzadelik mevzuubahs bile olamaz ki, onlara ay n ayn mensup olduklan ailelere göre yerler verelim. Vaktile birçok mem leketlerde zadegân vardı; fakat Türk milleiinde böyle bir smıf yoktur. Çünkü Türk nrlleti öyle asil ve nedp bir ırkın çocuklandır ki hepsi ayn ayn asildir, zadegândır. tşte Türk milletinin Cumhuriyetle idare edilmesinin bir za ruret olduğunu bu suretle de izah edebiliriz.» Mahmut Esat Bey, gelecek dersin de esasa girerek Türk inküâbmın verimi olan hâdiseleri mütalea edecektir. Alkrşlar ona adeta ıslık tesiri yaptyordu. Nihayet, b» fld d e f a c i hltfen tebessüm ettiler. Baska memlekette olsa, halk, ken • disine ve aHaslarına karşı bu kadar hürmetsizlik eden böyle mağrur ve na* dan bir san'atkâra alkış yerine yufaa çekerdl. Konser saat on bucukta bitti. Se • yirciler, hakikaten pek k»a süren koo* sere doymamışlardı, mü':emadi alkış * larla, bir şarkı daha rica ettiler. Bir dakika bile sürmiyen bir şarkıcık daha söyledi. Alkışlar devam ediyordu. Tenor, bilek saatine bakar gibi bir jest yaptı. Sonra, yanağını elinin üstüne koydu, işaretle yatmağa gideceğan, dedi ve gitti. Dünyanm en büyük san'atkârlan bl« le, halkın huzurunda yerlere kadar iğilirken bu alelâde sesli ve yerden yapma tenor, karşısındaki seyîrci kütlesini istihfaf ediyordu. Kendini galiba Karüzodan jükselk sanan, azameti boyundan çok büyük, hal ve tavn yüzünden çok çirkin olan bu Beberuhiye ne yazık ki o gece seyirciler, haddini bildirmediler. Mes'aliyet Mahmut Esat Bey bundan sonra mes'uliyet bahsine geçti: « Modern bir millet mes'ulü af fettiği gün, mes'ulün bütün yaptık ları yanına kaldığı gün o millet kendi kendini uçuruma götürüyor demek b'r. Bir milletin en aziz bakkı hesap sormakur. Bir çobana 20, 30 koyun teslim eden adam, bir tek koyunu kurda kaptınlsa hesap sorar. Çoban bunu, hatta mahkemelere kadar giderek izah etmeğe mecburdur. Çoban, izah edemezse derisi yüzülünciye kadar taldp edilir. Bir Türk vatanı, bir tek koyun kadar da kıymetli değil miydi? Bu memleket hesaplan affetmek, mes'ulleri aramamak yüzünden tarihin en büyük ızhraplarını çekmiştir. Ih tilâl meselelerinde, memleket tşlerini Efganistan sefiri Bursada Bursa 10 (A.A.) Efgan el çisi Ahmet Han, dün Bahkesir yo Iile şehrimize geldi. Bigada zelzele oldu Çanakkale 9 (A.A) Biga ka sabasmda bu sabah saat beş buçukta hafif bir zelzele olmuştur. Hasarat yoktue'. Türkofis teşkilâtı Ankara 10 (Telefonla) Türk bfU yava* yavaş faaliyete basla maktadır. Ofis bir taraftan yerleşme işlerile meşgul olurken, diğer taraftan, ihracahmızm teshiri maksadile icap eden tedbirleri almak tadır. Ofisin muhtelif memleketlerdeki ihracat işleri hakkında alacağı malumatm tacirlerimizi alâkadar eden tarafları haftada bir veya hergün ?3İr bültenle neşredilecektir. Parlâmentolar konferansı Cenevre 10 (A.A.) Parlâmentolar konseyi dün toplanmısbr. On beş parlâmento mümessilleri içtimada ha zır bulunuyorlardı. Gelecek konferans eylul sonunda tstanbulda toplanacaktır. Konferans, emniyet, iş saatlerinin tanzimi, issizlik gib! meseleleri tetkik edecektir. «Hepsi bütün ihtiyact temin etmetnekle beraber ba memleketin ilk tahsile tahsts ettiği para eksik noff taî nazartndan az saytlabilir. Aldtğımız netice noktai nazartndan israf edilmiş sayılmalıdtr. Bunda alâka • dar velilerin, çocuklarımn tahsilini, \, bîtirmek için, muntazam takip et • limlerin ve idare memurlanmn ifti' mediklerini kaydedebiliriz. Onlart har edecek vaziyette olmadtklartnı tesvik edecek ve bilhassa çocuklara aöylemeyi vazifeden gayartm.» tahsili sevdirmeleri, icap eden mual~ FERİDUN OSMAN r Erbabt sanayıimizın nazan dikkatine Samsun üçüncü Yerli Mattar sergisi 21 nisanda açilıvor. Samsun Sergisi Miltt İktısat ve Taaarruf cemiyetl