Cumhuriyet 9Kânunueweî • I Cengiz Han TEFRlK* 57 Yazan: M. TURHAN TEMAŞA ÂLEMtMİZDE: O gece Şehir Tiyatrosu galiba memleketm şimdilik biricik sahnesi olduğunu dü • şünerek bilhassa bundan dolayı temsillerini tenvi ediyor olmalı. Son hafta oynamağa başladığı «O gece» yeni çesit bir faciadır, ve telif değil, tercü medir. Dün temsilinde hazır bulundu ğumuz bu yeni oyunun tercümesmde nekadar itina gösterilmiş olduğuna pek dikkat edemedik ama Türk sahnesi ne konuluşu itibarile umumî heyetinde tiyatromuzun bu eserle de yeni bir muvaffakiyet keydetmiş olduğunu mem nuniyetle beyan edebiliriz. Biz matine temsilinde bulunduk. Tiyatro oldukça kalabalıktı, ve halkımız bu yeni oyunu da pek yerinde bir takdirle candan alkışladı. Bu noktayı tebarüz ettirmeğe bilhassa Iüzum görüyoruz. Başta Şehir Tiyatromuzun müdürleri olmak üzere bazı kimselerin guya bizim memlekette heo hafif ve havaî eserler rağbet bularak ciddilerine il tifat edilmemekte olduğu hakkındaki bizce kat'iyyen yanlış • kanaatleri bu suretle tashih edilmiş oluyor da onun için. Türkiyede tiyatronun şimdikme nisbetle teknikçe çok noksan olduğu halde halkın rağbetine çok mazhar olduğu bir zaman olmuştur. Bundan altmış yetmiş sene evveline ait bir tarihte gelip geçmiş olan o devrede dahi ciddî eserlerm daha ziyade rağbet görmüs olduğu tarihen mazbuttur. Şimdi vaziyetin değişmiş olması için sebep yok • tur. Halk a temiz ve güzel eserler ve • rebilmek lâzımdır. Tiyatroculuğumuz da buna itina olundukça halktan göreceği mukabelenin daima artıp gidecek bir takdir ve rağbet olacağmda şüp • he caiz olamaz. tste «O gece» de de bu hakikatm teeyyüdünü memnuniyetle gördük. Tiyatromuzun terakldsi bahsmde kendimiz hariç olmamak üzere biz matbuat erkânma düşen mühim vazifenm lâyikile ifa edilmemekte olduğunu da sırası gelmişken şurada itiraf edelim bari. Biricik tiyatromuzun etrafına toplanmış olan gayretler doğrusu yoğu varetmeğe çalışan bir himmetle uğ raşıyorlar, ve her birinin maddî ve manevî ne yorgunluklara malolduğunun takdiri kolay muvaffakiyetler temin ediyorlar. İnsaf ve milletseverlik ica • bıdır ki biz de sahnemizi halkımıza tarutacak ve sevdirecek bir alâka goster mek hususunda himmetimizi diriğ etmiyelim. «O gece» Avrupada dahi yeni oynan' makta olan modern bir faciadır. Ci • nayetin âmili muasur muas«ret netice* lerinden biridir. Hayat ve hissiyatm Avrupadaki yeni telâkkilerine binaen aşk meyusiyetlerinden doğan birçok cinayetlerin jüri heyetleri önünde ade mi mes'uliyetle nihayet bulmakta olduğunu sık sık görüyoruz. «O gece» deki cinaî hâdise evvelâ bir ananın kendi sini kizı uğruna feda etmeğe kalkıs masile bir kahramanlık safhası arzet tikten sonra nihayet asıl öldüren kızın meydana çıkması üzerine de müstantik vazifesini ifa eden polis müdürünün onu affetmesile mesele kaparuyor. Kanşık bir polis macerasında za • manunızın içtimaî hâdise)'rinin bir çoklarma temas olunmuştur, ve kuv vetli surette. Eser beyhude bir piyes değüdir. Türk sahnesine konuluşu ise netice itibarile, hem de bihakkin mu vaffaktır. Evvelâ dekorlann tertibatı mükemmeldir demfekte tereddüdümüz yoktur. Bizim Şehir Tiyatrosunda sihirkâr bir el, yokluk içinde cidden hayret olu nacak varhklar ibda ediyor. O ne güzel apartıman antresi ve o ne güzel asansör. Hem gözlerinizin önünde vızır vızır isliyen bir asansör! Oyunculara gelince bunlar yeni yeni simalarla maşallah alabildiğine çoğa Iıyorlar. Daire müdürü Halas (Mah mut Bey) insana hakikaten gayriihtiyarî Manakyan kumoanyasını ve HoIası hatulahyor. Nihayet bu da bir çesni sayılabilir. Ancak Raşit Rızayı Sehir sahnesinde görmekten bütün halk çok memnundur. Müsarünileyh dün bütün kibarlığı üstünde sabık Dahiliye Nazın mükemmel bir ekselanstı! Hanımlar ve hususile Bedia Muvahhit Hanım rollerini muvaffakiyetle yarattılar. Hüseyin Kemal Bey ise Talâtm Pergünt olusuna benziyen ve rolünün tam seviyesine yükselen bir aktör o larak taayyün etti. Behemehal bir kusur bulmak lâ zımsa, bu bizim sahnedski konusma lann daima salonun her tarafında iyi işitilebileceği bir tempoda idaresine bir çare bulunmak lâzımdır diyeceğiz. Ost tarafında takdirden baska diyecek sözümüz yoktur. Eğer İstanbulda mükemmel bir sahne olacaksa bunu ancak Istanbul halkının bedayiperver takdir leri halkedecektir. Son misalle de meydanda olduğu veçhile sahnemiz çahşıyor ve muvaffak oluyor. Halkımı • zın takdirkâr rağbetinden ise şikâyete hakkuTUZ yoktur, ve bunun gün geçtikçe çoğalacağından eminiz. Temaşact Akdeniz sahilinde şirin bir kasaba: Kuşadası Tarihî harabelerile meşhur olan Kuşadasında ziraat te, sanayi de inkişaf ediyor r Bu akşamki program j ISTANBUL: 17,30 gTamofon 18 fransızca dera (müptedılere mahsus) 18,30 Mah mure Handan Hanım 19,30 Refik Bey, ler heyeti 21 gramofon 21,30 Anadolu Ajansı, Borsa haberi, Saat ayarı. VÎYANA: 18,15 muhtelif konser • 18,45 kon • feranslar 20,05 Beethovenin iki so natı 20,55 havadısler 21.10 konser22,55 havadisler 23,10 akşam mu sikisi. BÜKREŞ: 18,05 dans musikisi 20,05 konferanslar, plâklar 21,05 şarkı konseri2 1,35* dans plâklan 22.05 konferans ve konser 23,05 Rumen halk hava ları. VARŞOVA: 18 hafıf şarkılar 19.05 Krakovdari naklen bir konferans müteakıben kon ser 20,10 muhtelif program 21,05 akşam konsen 22,25 Chopınin eserlen 23,10 muhtelif 24,10 dans plâklan ROMA: 18,20 orkestra konseri 19,45 havadisler 2! ^5 bir kiliseden naki[ 21,35 havadısler müteakıben • Bir o pera. BELGRAT: 17,50 orkestra 20,05 musahabe 20,35 piyano ve keman konseri 21,35 orkestra de\ am ediyor 22,05 halk şarkıları 22,35 orkestra 23,05 plâk nesriyatı 23.5*5 dansıng. ŞİMALÎ tTALYA RADYOLARI: 18,05 kadm programı ve müteakıben plâklarla oda musikisi 20,05 ha vadisler. plâklar 20,25 bir kiliseden naki] 21 35 dansıng 24 05 hava disler Uğurtay, Nayman Kralını, ipler içinde Cengiz Hana getirmeği taahhüt etmişti! Bu zat, eski Türk alplarmdan ve hükümdarlarından Metenin devrmde sabun yoktu, diyor!. Eğer sabun, lâtince Sapo keümesinden alınarak fransızea da Savon şeklinde kullandan nesne demek ise eski Türklerin bunu bilme • diklerine şüphe yoktur. Onlar zeytin • yağile kireci veya kiilü kanşbrarak sabun adı verilen bir nesne vücude getirmezlerdi. Fakat eski Türklerin sabun bflmediklermi söyliyen muharrir, bu iddiasile onlann kirlerini temizlemek vasıtalarmdan mahrum olduklannı, daha doğrusu kirli gezdiklerini söylemek istiyor. Çiinkii (eski Turkler sabun bilmezlerdi) demenin baska bir manası yoktur. Halbuki Türkler dünyanm en temiz adamlan idi. Bunu, on üçüncü asırda yaşıyan Türklerle onlann savleti önünde darmadağın olan Avrupa rrcill*î!erini içtimaî hayat noktasmdan mukayese eden frenk âlimleri de itiraf ediyor. Meselâ «Bronldyer» o asnn Türklerîni şöyle anlatıyor: «Türkler sıhhatlerine çok dikkat e derlerdi. Vücutleri daima zinde ve çevikti. Romatizmadan, amjdu fıkarî VP hatta mide hastalıklanndan adeta mu•f idiler. Alkollu şeyler irmedikleri ve o zamanlar kahve ile tütün de malum olmadığı için barsak ve mide ağn sı bilmezlerdi. Dişleri inci gibi idi. Çün kii muntazam yıkarlardı ve pek temiz tutarlardı. Hele elbiselerinin temizliği hususunda bütün milletlerp tefevvuk » • mislerdi. Bir fakir çiftcinin iç çama şırı bile her nevi murdarhktan an idi. Ehlî hayvanlardan hicbirini odalanna sokmazlardı. Halbuki komsulastıklan milletler, bu hayvanlarla koyun koyuna yatarlardı.» Eski Türklerin sabun bilmediklerini söyliyen mecmua sahibi, şu satırları okuduğu takdirde, belki gülümsiyecek ve «anladık ama, bu temizlik nasıl ya pdırdı?» diyecektir. Geç kalmış bir bilgi olacaksa da kendisine öğretelim: Eski Türkler kil, aşkar ve cöven denilen maddeleri • bütün hasiyetlerile ve hassalarile bilirlerdi. Kil, bir nevi toprakhr, rengi yeşilimsidir, lüzuce>tlidir, birçok çeşitleri vardır. Bunun'a baş yıkanır. Esvap kili denilen bir çesidile de çamaşır yıkanılıp kirden kurtulunur. Aşkar, üzerlik dediğimiz nebatî tnaddenin köküdür. Soda yerinde kullanılır, kül gibi. Çöven de bir'ottur, sabunun gördüğü isi görür, hem de köpüre kö püre. Bu ot, bilhassa yünlii esyayı yıkamakta müstameldir. Çünkii yünlii şeyler, su içinde çabuk jararır. Çöven, hem kiri çıkanr, hem sararmağa mâni olur. Türklerin elinde kil adı verilen böyle bir toprak, aşkar ve çöven gibi temizleyici otlar bulundukça onlann kirli yaşamalanna ihtimal verilir mi, hele sabun ibtiyacmı hissetmelerine yer kalır mı?.. Yalnız bir nokta v«r: Sabunlar ekseriya kokulu olur, hele tuvalet sabunlan kir çıkarmaktan ziyade koku lanmaya yarar. tşte eski Türkler bunları bilmezlerdi ve bilmedikleri iç'n de kokusuz yaşarlardı!. Hikâyeye geçelhn: Uğurtay Hanım, o güriiltülü gecenin son nefesine kadar Cengizin yanında kaldı, kıymetli has•anın ışıktan aldığı hazı, ailevî bir borç istifa eder gibi, o hastadan geri aldıî.. Fakat bu aşk alışverişi, sade bir heyecandan ibaret kalmadı, Köşlük Han i • çin de etraflı ve daüıbudaklı bir luzak kuruldu. Uğurtay, yorgun bir bahHyarîık içinde çergeden aynlırken, kafasında o tuzağm malzemesini taşıvor^u ve vicdanı üzerinde de büyük bir yük götürüyordu. Bu yük, Ceng'z Hana ver« diği sözün ağulı^.mdan doğu>or.iu. Üç buse ve yanm bir nüvazic içinde i»"a desini Cengizin iradesine bağlayıver miş olan kaduı, sabık Nayman Kralıru ipler içinde Cengize getirmeği taahhüt etmişti ve bu taahhüdü mutlaka yerine getirmek azmile oradan aynlıyordu. Uğurtay, yapmağa söz verdiği şu işîn birçok müskülleri yenmekle bec<*rileceğmi bilmiyor değildi. Fakat bü tün güçlükleri gidereceğine emniyet besliyordu. Çünkii «sevgi» ile hareket ediyordu, sevgiden kuvvet alıyordu. Yalnız bir nokta canını sıkıyordu: Işığın Köslük Hanı sevmesi! .. Evet. Kendisi Cengiz Hanı nasıl candan seviyorsa Iştk ta benli Bahadin o derece hararetle seviyordu. Kendi sevgisi, Köslük Hanı yıkmak icin kuvvet veren bir kaynaksa hığın sevgisi de onu yıkılmaktan muhafaza edecek bir amil olabilirdi. Demek ki Cengiz Hanı memnun etmek icin atacağı her a dımda kendi kızkardesile k^rs'laşacaktı. Bu, üzücü ve utandıncı birseydi. H»le aldıklan terbiyeye göre "alan sövlemeği de pek cirkin buldukları için kü • çük bir süohenin tahaddüsü halinde 1 sıktan birşey saklamağa imkân dahi bulunanuvacaktı. Fakat Cengizin bahtı, Uğurtay Hanımla beraberdi ve onu muvaffaldyete doğru yürütüyordu. Kadın işte bu manevî himaye altmda calıştı, kızkardesini o yaladı, Köslük Hanla arkadaslar.nl gaflete düsürdü. Adamlar elde edip kandırdı. yamlacak seyin faydalı olduğu • na birçoklanm inandırdı, Kaydo'ar i cinde otlann zarannı, men*aatini iyi bi'enlerle düşüp kalktı, suya kahlacak zehirden ekmeğe kanştın'acak zehire kadar birçok şey öğrendi ve bu ze hirlerin öidürücüsile uyusturucülan arasındaki far'dan köoekler üzerinde tecrübe ederek bizzat tarth ve nihayet Cengiz Hana son haberi ve*di: Ağulu kımız hazir, gözünün kırptığm gün benli Bahadirin eli ayağı bağlanacak! Bugünler arasında Köşlük Han, candan dü?man tanıdığı Cengizi uzak*an göz hapsi altmda bulundurnyordu. Onun cerğfsî önünde nöbetd dikmem'Sti, Uğurtayın çerğeye girîp çıkmasına da ilisik etmiyordu. Cünkü Censizin henüz tediviye ihtivacı bulunduğunu b<liyordu, Uğurtayın bu hasta adamı ka> çırmağa teşebbüs edeces'ni îse hatınna bile getirmiyordu. Bütün düşün cesi Ceng'zin bir eün e w e ! r.yağa kalkması, silâh kullannrak h?\e jreİTies: ncktasına münhasırdı. Uzak, cok uzak bir ihtimai oHrak ba7?n Cengizır savuşmaga kalkışmasım düsünmuyor değıldi. Kendisinin yanında bes on adam Lulunmasuıdan doğma bir endişe ile onun böyle bir harekette bulunabil mesini, dediğimiz gibi bazan. mümkün görürdü. Bunun ömine geçmek için adamlannı nöbetle tarassuda memur etmisti. Fakat bu ihtimal üzerinde uzun uzun tevakkuf etmezdi Cervz. erlik haysiyetini çiğniyerek, kaçsa bile o hasta halinde ve yaya olarak nereye gidebilirdi! Gafü Bahadir, cullar içinde yatan Cengizin vü<'ü^ce îıenilt zayif olmasına rağmen kafaca daima sağlam olduğunu düşünemiyordu ve iş liyen zekânın kılıca faik hulunduğunu hahrlıyamıyordu! tzmir (Hususî Ege sahillerini süs ] liytn ve îzmirden sonra ihracatile tanmmış iskelelerden sayılan Kuşada sı, vilâyet merkezine denizdcn 130 mil mesafede ve karadan 90 kilometre u zakhktadır. Kuşadası kazasmm ihtiva ettiği geniş sahadan geçen Küçük Menderes nehrinden istifade eden ve esa • sen pek mümbit olan bu yerler her sene bereketli mahsul vermek»edir. Kuşadasında mevcut 650 dönüm bağdan 110 • 120 bin kilo kunı üzüm a lınmaktadtr. Kazanm bellibaslı mahsullerinden biri de zeytindir. 13,000 dönüm zeytinlik içinde 230,78'" zeytin ağacı bulunduğu tesbit edilmiştir. 1932 senesmde istihsal olunan z»ytfn tanesi miktan 2,600,000 kilo ve burlardan elde edilen zeytinyağı 520,000 kl'odur. Kuşadası kazasmın ihracat mahsul • leri arasında müstesna bir mevki teş kil eden kuru mcir ve yaprak tütün istihsalâb hakkında elde edilen malu mat şu merkezdedir: Kuru incir Yaprak tütün Sene Kilo Kilo 1930 1,506.000 J,40ı»,000 193» 1,010,000 700,000 1932 2,000.000 504,000 1933 1,200,000 750 000 Şirin Kufctdasımn amumi manzaran Aziziye kooperatifi ise 1931 senesin de teşekkül etmiştir. Ortak adedi 133 tür ve taahhüt eyledikleri sermaye mikan 24040 liradır. ihracat Kuşadası kazasında istihsal olunan malların bir kısmı Aydm trenile ve kamyonlarla Izmir piyasasına sevko • lunmaktadır. Mahsullerm mühim bir kısmı da Kuşadası iskelesine uğrıvan ecnebi vapurlarile ve yelkenli gemilerle Yunanistana, Adalara, ttalya ve diğer memleketlere gönderilmektedir. Doğrudan doğruya ihraç olunan mah • sullerin en mühimleri zeytînyağı, prinayağı, tütün, hububat, sabun, pamuk çekirdeği, akdan ve canlı hayvandu*. Harice gönderilen mahsullerden dolayı elde edilen para miktan 1931 senesinde 2,106,235 lira, 1932 senesinde 1,495,694 lira, 1933 senesi on ayı zarhnda 1,464.607 liradır. Sınaî vaziyet Meccani italyanca dersier Cumhuriyet Gençler mahfılinden: Mahfılde meccani italyanca dersleri açılmıştır Derslere 20 kânunuevvel 1933 çarşamba gunu saat 18 de başlanacaktır. Kayıt her gün saat 14 ten itıb3ren maJıfıhn Beyoğlunda C H F merkez^ bınas..ıc..i daıresınde ıcra edılir Kaydolmak ıstıyenlerın uç fotoğraf ve hu vıyet varakalanle mahfıl dahilıye mu dırıyetıne muracaatlerı 9 1 2 933 cumartesı s;unu akşamı «aat 2 ı' de Kooperatlfçilik hareketi Kuşadası kazasındaki tkooperatçilik hareketleri takdire sayan bir surette inkişaf etmektedir. Zhaî kredi koo peratifi 1930 senesinde vücude getirilmiştir. Şimdiki sermayesi 40,517 lira, ortak adedi 252, verdiği ödünç para 42093 liradır. îkrazah bahçe ve tütün üzerine olan Selçuk kooperatifinde 122 ortak mevcut olup sermayesi 60650 liradır. Kusadasnun sınaî vaziyeti ziraî vaziyeti ile birlikte inkişafa yüz tutmuf tur. ttalyan Soka zeytinyağ tasfiye ve sabun fabrikası her sene beş milyon kilo zeytin yağım tasfiye edecek kabilivettedir. Burada imal olunan sabunlar Italyaya ve diğer memleketlere gönderilmektedir. Bundan baska Hasan Reis zeytinyağı, prina yağı ve sabun fabrikası da muntazam bir surette çalış • maktadır. Kaza dahilinde deri sanayii dahi münkesif bir haldedh. Kaza merfcezinde dört, Selçukta bir dabaghane mevcuttur. Bunlar senede 3600 4000 okka vaketa ve kösele, 1200 1300 okka leyse, 2500 3000 okka taban astan imal etmektedirler. Tstanbul Belediyesi ŞehirTı'yaÎPosu 0 6E CE lııı ııııııııı ZEKtDOĞANOĞLU Amerika Sovyet Rusya ticarî münasebatı » „ 4 perde 1 tablo Yazan: La Jas Zılahv Tu kçeye çev.ren M. Ferıdun GhCHSl LÜKS HAYAT OPERETINtN biletleri simdiden gişede satılmaktadır. TEŞEKrüR ölümü ile büyük acı duyduğum a • ğabeyim Gümüşane Halk Fırkası Relsi Osman Beyin cenazesinde bulunmak ve telgrafla, mektuplarla dertli gönlümüzün acısına ortaklık etmek büyüklü • günü gösteren saygı değer arkadaşla nmıza teşekkürlerimi ayn ayn sunmak güç olacağmdan bu hususta gazeteni zin tavassutunu rica ederim. Gümüşane tnhisarlar Müdürü Hüseyin Sabri Iki devlet arasında son yapılan müzakerelerin neticesi ne olacak? Birleşik Amerika y hükumeti tarafmdan SovyetRusya nın tanınması iki memleket ticarî münasebetlerini genişletecek mü him bir amil telâkki edlmektedir. Maamafih, vaziyet iyice tetkik edilirse görülür ki Amerika ile Sov yet Rusya arasındaki alışverişlerin inkişafına ciddî maniler vardır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri İttihadının Amerikad'an alacağı şey' lerin pek çok olmasına mukabil, Amerikanın Rusyadan yapabileceği mübayaat mahduttur. B.naenaleyh, iki memleket arasında birbirinden alacağı kalmamak tabiri diğerle tam muvazeneli h'.ır alışveriş esası kurmak hemen hemen mümkün değil gibid.r. Amerika, Rusyadan ne buğday ve ne de petrol alamaz. Zira, Amerika her iki maddede dünyanın en büyük müstahsili mevkiinded'ir. Amerikanm Rusyadan alab'leceği eşya kereste, manganez ve bir miktar da en iyi cirts olmak şartile antras't kömürüdür. Daha ziyade lüks eşyadan ma dut olan Rus kürkleri av derileri nin buhranı iktısadî bectaraf edlmedikçe Amerikada geniş bir pa zar bulabilmesine imkân yoktur. Bunlardan başka Rusya Amerikaya bV miktar bağırsak ihraç ede bilVse de, bu ve buna benzer ehemmiyetsiz diğer bir iki madde buyük bir kıymet tutmaz. Velhasıl Amerikanm bazı mehafilde iddia edildiğ: veçhile Sovyet Rusyadan senevî 50 milyon dolar lık mübayaatta bulunması müm kün değildir. Sovyetlerin bu »enenin 9 ayındaki ihracatları 367,5 milyon altın rubledir. Almanyanın evvelce Rusyaya açmış olduğu büyük kred îer he nüz tamamen ödenmemiştir. Ingiliz mehafili maliyesi Rusyanın Amerika ile peşin para esası dahilinde geniş mi'kyasta ticarî işlere girişebilme • sini bu noktadan müstebat görmektedir. 9 aylık ithalât her nekadar ih • racattan 93 mîlyon eksik olarak 274,5 milyon altın ruble ise de, geçen seneye nazaran ithalâtın >arı yarıya azalmış olduğunu nazari dikkate almak icap ed'r. Binaenaleyh, Amerikada iktısa • dî kalkınmaya matuf olan Ruzvelt tedbirleri ecnebi memleketler si parişlerinin devlet garantisi altına ahnmasına kadar teşmil edfir, Rusların yapacakları mübayaatı Amerika satıcılarına Amerikan hükîi meti taahhüt edecek olursa Rusyanın yakında Amerikaya mühim siparişler vermesine intizar edile bilir. Rusyanın AmerTtadan alacağı şeyler şimendifer rayları, malzemei sınaiye, bakır, çelik, elektrik teç • hizatı belki de bir miktar pamuk ve mevaşiden ibaret olacaktır. İki devlet arasındaki münasebatin iyileşmesi sayesinde Amerikanm Rus yaya fennî hususatta da evvelce olduğu gibi tekrar geniş mikyasta yardım etmesi melhuzdur. Sovyet Rusyanın ticarî kudreti hakkında doğru b'r mütalea yürütmek için şu iki noktayı hesaba katmak lâzımdır: 1 Sovyet Rusya dahilinde çı karılan altın miktan. ! 2 Sovyet Rusya dahilinde Torg | sim tesmiye edilen büyük satış mağazalarından nukudu ecnebiye veya zikıymet eşya mukab li ecnebilerin pamukları mübayaat. Sovyet Rusyaya hariçten giren kıymet tamamen bu Torgsin denen büyük satış mağazalarından geçerek devlet eline intikal eder. Bu tarikle her sene Sovyet Rusyaya 100 milyon dolar girdiği tahmin olunuyor. Şu vaziyete göre dost memleke • fm 9 aylık ticaret bilânç«su yolile Malu'leri davet Emınonu Askeriik sub°sı reıslığmden: Şubemızde kayıtlı malul zabıtan ve memunni askeriye ile efradm 15 8 933 tarirunde tenzım edılerek Vekâleti ce lıleye takdım kılınan tespit cstvelınde tetkik neticesi vazıyetleri tespıt edılmıyerek meçhul kalan kımseler hakkmda bu kere Vekâleti celıleden gelen 13/11 9 C 3 T ve 3025 No lu emır mucıbince yeni den defter tanzım edılecegınden 1/2 ^34 tarıhme kadar haklannda icap eden muamelelerını takıp ve vazıyetlenni tespıt ettırmek uzere hergun oğleden sonra şubemize muracaatleri ılân olunur. (Mabadi var) Fırka Alemdar Nahiyesi kongresi HAVAGAZi ŞiBKET 11 kânunuevvel pazartesi günü saat 15 te Kadıköyünde Süreyya Paşa sineması sa'onunda verilecek olan amelî yemek ve pasta pişirme dersine bütün hanımefendileri davet eder giren 93 milyon altın ruble ve Torgim mağazalarmın hasılâtı da iki yüz milyon altm ruble (yani 100 milyon dolar) olduğuna göre, bu gelir daha bir müddet muhafaz, ve idame edilebildiği takdirde kısa bir zamanda Sovyet Rusyanın malî vaziyetinin hariçte de kuvvetlene ceğine ve bilhassa Almanyaya olan hesaplar tasfiye edildikten sonra daha ziyade düzeleceğine muhak • kak nazarile bakılmaktad'ır, Kadıköy Cumhuriyet Halk Fırkası Alemdar «emt ocağı senelik kongresi dün Divanyolundaki ocak merkezinde toplanmış ve idare heyetine Mahmut, Haüs, Celâl, Reşat, Saim, Ahmet Rüştü, Hüseyin, Hasan Tahsin, Halit ve Ibrahim Hakkı Beyler intihap edilmişlerdir. Bütün istanaullular hazır olunuz onümüzdeki Pazartesi gününden itibaren N i L L İ S ü V E N A D A (10823) Roma Atesler içinde