2 Eylul I C 33 KISA VahsBO FAYDAU BİLG5LER Japon şatoları Nogayo şatosu Japon tarihi de karıstırılacak olursa görülür ki Japonya da bugünkü haline gelmezden evvel bizira gibi, diğer Avrupa memleketleri gibi bir derebeylik devresi geçirmiştir. Bu derebeylik devresinden kalma şatolar, kaleler de bugün hâlâ olduğu gibi durmaktadırlar. Japon şato ve kaleleri • nin ekserisi derebeylik devrin de alelâde esirlere ve harp esir » Ierine yaptırılmıstır. Etrafları derin hendeklerle çevrilmiş ve bu hendeklerin kenarları gayet muntazam kesilmiş iri taşlarla örül mü*tür. IBaşka memleketlerde çocuklai\ [merakb ^eylerj Kurnaz çocuklar Almanyanın küçük şehirlerin* den birinde on iki on üç yaşındaki mektep talebeleri tarihteki taş devrine ait bir roman okumuşlar. Orada taş devrindeki antika eser lerin, üzerlerine kargacık burgacık hayvan resimleri çizilmiş taşların nümunelerini görmüsler. Gizlice bunlara benzer taşlar vücude getirip mektebin bahçesinin bir kösesine gömmüsler. Bir HİKAY Çocuklar, silâhlara davra nıp tetikte bulunun. Vahşiler geliyorl Amerikanın Teksas havalisincleki çiftliklerden birine ortalı ğı toza dumana katarak dörtna la sürüp gelen süvari böyle hay kınyordu. Kowboylar yemekte idiler. Kihnnin lokması ağzmda, büyüdü, kiminin çatalı ortadaki ette saph kaldı ve hepsinin elleri belle rine gitti. Rei»Ier Red Anderson soğuk kanlılığını muhafaza edel*ek «üvariye şu suali sordu: 1 Gelenler hangi kabileden, Jim?. Jim soluk soluga cevap ver ı: t Koanançezler.. Başlarinda meşhur çeteci kınrizı kurt var.. Evet Jimin sözü bir haidkat • H. Ta uzaklardan kesik kesik atbalları sesleri aksetmege başla mifb. Bir kısmını da çiftliğin merkez binasmm avlusuna vâsıl ol • muşlardı. Aralarmda dev gibi hiyari vücutlü, kanlı bakışlı bîri vardı. Işte Jimin Kırmızı Kurt 'dediği buydu. Başı uzun tüylerlo •fislenmişti. Altında kuzgunî si yah renkte çok güzel ve çok çe > vik brr at vardı. ' Red Andersonla arkadaşlari Işin rovelverlerle hallolnuyaca gıni anlaanışlar, tüfeklere sanl mîşlar, tahta binamn pencere pervazlarînın aralıklarmdan dışarıya nişan almışlardı. Hepsinin ilk hedefleri Kırmızı Kurttu. E w e • lâ reislerini öldürmek, ondan sonra başsîz kalacak çete efradmî teker, teker tepelemek istiyor lardı. Bir düzineye yakın tüfek bir anda boşandı. Fakat vahşi yerli şaşılacak bir çeviklikle atının karnınm altına sarkmış ve bütün kurşunlardan kendini saklamışti. aiden otuz kırk kişilik bir kafi te daha iltihak etmişti. ölerek, dökülerek on on beş vahşinin pencereden içeri girdi ğini gören Kowboylann hep si birden yere yattılar. llri taraf arasında müthiş bir tüfek düel losu başladı. Red Anderson, her saniye pencereden içeriye yeni bir vahşi nin girdiğini görüyor, cesaretini kaybetmemeğe çalışarak son kuvvetini sarfediyordu. Bir aralık: Jim, dedi, bu sefer bu he rifler çok kalabahk galiba başa çıkamıyacağız. Evet, bu havalide vahşilerin hücumu günlük adi vak'alardan sayılırdı. Parası biten, erzakı a zalan, tütünü biten vahsiler muhtelif çiftliklere arasîra baskın yaparlar, çok defa kolayca püs kurtülüp giderlerdi. Fakat bu 8efakî gibi kalabahk hücumlar nadir olurdu. Onun için Red An'dersonun yerden göğe kadar hakf kı vardı. Yalnîz reîs deminki sozünun . arkasmdan şu cümleleri de ilâ j ve etmeği unuhnamıştı. ! Evet biz oleceğiz.. Fakat onlar'dan intikamımızı almadan son nefeslmizi teslhn etmiyeceğiz! Kowboylar reisin ne yapacağihı once pek tahmin edememis lerdi. Lâkin yayından fırhyan bîr ok gîbi verinden kailnp mahzen kapağmdan asa?ı înen mer'd? vene atıhnca biraz anlar gibi olrfnîar. Japonyadaki derebeylik zamanına ait şatoltrdan en güzeli ve en meşhuru Oskadır. Bunun du varlannın kalınlığı beş metredir. Nagoya ismindeki şato ise bircok noktalarda çelik zırhlarla muhafaza altına ahnmıştır. Bu şato 1612 senesinde yapılmıştır. ffogünün çocukları, yannın müşterileri.. Almanyada Münih te bir elektrik alât ve edevatı sergisi açıldı. Bu serginin bilhassa çocuklarile birlikte ziyaret edil • mesi anne ve babalara tavsiye oiundu. Daha garibi 10 fenik bizim paramızla beş kuruş veren anne baba yavrusunu oraya bı rakıp işine gidebiliyor, bir müddet sonra tekrar gelip çocuğunu alabiliyordu. Sergide elektrikle isliyen birçok oyuncaklar mev cuttu. Memurlann, mürebbiye lerin nezareti altında yavrular bunlarla oynuyorlardı. Yukarı daki resim elektrikle ısınan oyuncak mutfak takımlarile yandaki resim minimini ütülerle yavruların ne biiyük bir zevkle meşgul olduklarım ve eğlendiklerini ?österivor. Bu sergiyi açan sirket, L i tarafta yazdiğımız cuntfeyı kendisine gaye ittihaz etmişti. Bugünün çocukan, yannın müşterileri. Şimdi bu oyuncaklarla oynamağa alışanlar, hiç şüphesiz on on beş sene sonra bir aile reis ve reisesi oldukları zaman bu aletlerin sahicilerini ve daha müte kâmillerini arıyacaklardır. çocuklanmn taş devrine odt olmak üzere uydurdukiarı retim gün hocalarile birlikte bahçede gezerlerken sanki bir tesadüf e seriymiş gibi bunlardan bir tanesini meydana çıkarmışlar. Hoca evvejâ bu taşlan hakikaten taş dev rine ait zannetmiş. Fakat hemen toprağın yüzüne yakın bir taba • kada çıkmiş olmasım düşününce ve taşlan dikkatlice muayene edip te çizgilerin taze çiziüniş ol Gürbüz çocuklar Kolaylık Hocası mektepte küçük Orhana yaramazlığuıdan dola • yı ceza venniş, kitaptan söylediği muayyen bir cümleyi yüz defa yazıp ge tirmesini tem bih etmişti. Ertesi gün Orhan beş altı defter kâğıdını birden hocanın ö • nüne koydu. Fakat her sahifenin en üstünde ancak birer satır yazı vardı. Diğer satırlar hep « isaretlerile doldurul • mustu. Türkeli Türkelinin merkezi: Ankara Eskiden yıkıltrken her evinin temeli, Şimdi dünya yüzünde bir cennet bağı oldu! Ankaraya değince Yüce Başbuğun eli, Medeniyet ocağı, bilgi kaynağı oldu!.. Mektep çocuklart kendi gomdükleıi taşlan antika keştetmiş gibi kemali eiddiyetle topraktan çıkanrlarken duğunun farkına varınca, işi anlamıs ve küçükleri böyle eğlenceli olmasına rağmen sahtekârlık yaptıklanndan dolayı hafifçe cezalandırmış. Bir damla su girmezken köylünün kovasına, Her taraf ı tslandt getirilen sularla' Traktörler salınca çakıllı ovasına, Gözümüze fer verdi zümrüt renkli bir tarla!.. Gözlere pek karîşık ve dağınık bir manzara arzeden aşağiki mahzende muhtelif eşya vardı. Silâh, kürk, şarac şlşeleri, un, buŞday, un cuvallari.. Bir de kücük fıçılarda patlayîci madde Ier.. Hiç şüphesiz reis bunlann en sonuncusu için aşağı inmişti. Ni • tekim Kowboylann bu zanlann Bu sırada Kowbaylann naza • da yamlmadıkları Red Anderson n dikkatini daha tehlikeli bir teo fıçılardan birini yukanya fır şebbüs celbetti. Altı vahşi atla latmasile sabit oldu. Bunda pek nndan inmisler, oencereler^en bi saf olmakla beraber, ortalığm alrini zorlamağa başlamışlardı. tını üstüne getirebilecek miktarda barut vardı. Yerdeki muhte Red Anderson: lif eşyayı kendisine siper ederek Çocuklar, diye haykırdı, fıçıyı ortaya doğru yuvarhyan Repencereyi zorlıyanların üzerine din dudaklarında acı bir tebesates edin.. Içeri girerlerse mah süm belirmisti. Fakat orada işi volduğumuz gündür. ni iyi göremiyeceğini anlayınca fıBoylar reislerinin sözlerini dinçı ile beraber şaşılacak bir ma Iediler. Kurşunlarını pencereyi haretle tekrar mahzene yuvarlanzorlıyanların üzerine atarak birmıştı. Yukarıda çığhklar, feryatkaç tanesini öldürdüler. Fakat lar, silâh sesleri boyuna devam onlara diğer vahsiler de iltihak ediyor, iki taraf birbirini acıma • etmiş, uzun bir insan silsile^i kadan yaralıyor, öldüriiyordu. natlan itip kırmağa, parçalamağa başlamışlardı. Red Anderson kendi kendine Camlar şangırdadı, tahtalar ça şöyle mınldanıyordu: tırdadı. Kowboylardan beş altı • Hain Kırmızı Kurt, seni tüsı o tarafa seğirttiler. Kurşun atfeğimin kurşunile öldüremedim. mağa imkân kalmadığı için tüfek Fakat ikimizin akıbeti de bir dipçiklerile vahşilerin kafalan birimizinkinin ayni olacak! na vurup onları bu suretle püs Sözünü bitirir bitirmez cebinkürtmeğe çahştılar. den çakmağını çıkarıp yaktı ve Heyhat tam o sırada Red An fıçının üstündeki küçük kapağı derson başka korkunç bir man • açtı. zara daha gördü. Vahşilere ye • Bir saniye sonra da çakmağı Tato tzmir gürbüzlerinden biri dadırile birlikte içeri atmış ve gözlerini nuştı.. kapa • «Bir yıldırun htzile yapdan şehir » diye, Bütün dünya gıptayla ona bakıp duruyor! Vatan haritasına onu etti hediye Milletin can yoldaşı orada oturuyor!.. ' Acaip işler Ağır gitmek yasak! \ TU jhıal ıh. Müthiş bir gürültü sade mü cadeleye sahne olan bu yeri değil, ta uzaklara kadar bütün etrafı sarstı. Bütün ufukları tit retti ve çınlattı. Çığhklar, feryatlar, medenî ve vahşi birçok insan sesleri uıroı rine karıştı. Yıkılan duvarlar a ğır damın bircok kırmızı beyaz renkli cesetlerin üzerine çökmesine sebebiyet vermişti. Siyah ve acı bir duman göklere yükseldi. İki taraftan da tek canlı kimse orada gözükmüyordu. Bu patlamayı duyan civar çiftliklerin ahalisi bir müddet son ra oraya geldikleri zaman bir yığın harabe ile birçok insan cesetlerinden başka hiçbirşeye rasgelmediler. Her tarafta uğursuz bir sükut hâkimdi. Amerikalılar malum ya zaman zaman dünyadaki bütün insanların aksine bazı işler yapıp gariplik göstermek isterler. Biz de ve diğer Avrupa memleketlerinde nasıl otomobillerin ve muhtelif naklive vasıtalarının gidebilecekleri sürat tayin edilmişse Amerikanın birçok şehirlerinde de bunun aksine olarak o nakliye vasıtalannm gidebilecekleri ağırlık tahdit edilmiş ve sokakların birçok yerlerine « Şoför hızlan!.. » levhaları konulmuştur. Şikago şehrinin kenar caddelerinde po lisler ağır giden otomobillerin diğer hızlı giden otomobillerin geçmelerine b.r mâni teekil etmeme b^ tffiı âağa sıra Ue 1 Gebze ük mektep 70 Yaşar 2 Kadıkoy 85 lnci İlk m«ktep 162 Sabriye. 3 Tire avukat Davut HHanet Beyın oğlu Nihat 4 Çapa 31 lnci ük mektep 389 Se mıha. 5 Bursada Omer Efendl kızı Muazzez 6 Konjfe Merkez kırathâr"1! ^e Cafer 7 Sabuncu Osıran Beyın oğlu Is mail Hakkı 8 Samsun Yenikırbac mahallesınde Mehmet Kamil 9 Hırkaiserıf 19 ttncu ilk mektep 65 Necatı 10 Balıkesır mıralay Emın Beyın cğlu Sacıt Küçük okurlarımıza yazısız hikâye leri için ya o n ! n i hızîı gıtmeğe, yabut ta bir ke.nai çekilmeğe n^ecbur etmekte oazt*>i da \\i. u mundan fazla ağır giüikleri için sahiplerine ceza yazmaktadirlar. Fakat netice: Her sene 30 bin kurban. Kaçan hırsız mı? Yoksa katil mi? Meğerse bileydye gidiyormuş!