Cumhariyet 24TemiBOT 1933 Ya hürriyet.Ya ötöm! TEFRİKA: 53 Mısırlı seyyahlar neden azalıyor? «Muhadenet» gazetesinin şayanı dikkat bir yazısı Mısırda münteşir «Muhadenet» re fikimiz son nüshalanndan birinde «sayılar anlatıyor» serlevhasile mühim bir makale reşretmiştir. Türk gemilerinin Mısır seferleri münasebetile yazılan bu yazıda Türkiyeye gelen Mısırlı sey . yahlar meselesine temas edilmekte, bunların neden azaldıği anlatılmaktadır. Bu yazıyi hulâsaten almağı fay dalı buluvoruz: « Sayılar anlatıyor. Biz söylemiyo. nız. El Ehram refikimizin Atina mu . habiri geçenlerde gazetesine çektiği bir tel yazısında, Mısırdan Yunanistana yazı geçirmek üzere gidemlerin sayısını 4932 olarak gösteriyor. Ve bu tel yazısında diyor ki: «Bunlann sayısı sene sonunda 10 bine varacakhr. Gene bura gazetelerinin bugünler. de bildirdiklerine göre; bu sene Mısır. lılardan dışan çıkmak üzere pasaport muamelesi yapanlann sayısı temmuz ayınm ilk haftasına kadar 50 bine varmıştır. Eylul sonuna kadar bu yekunun 100 bine varmıyacağı ne malum! Bu 50 bin sayfiyecinin Lübnan, Yu. nanistan, Rodos, Kıbrıs, Avrupa ve Türkiye sayfiyelerine gittikleri söyleniyor. Yunanistana gidenlerin sayısmı yu. kandaki tel yazısı bize açıkça anlattı. Kalanlarm çoğu Lübnana, Avrupaya, ve Türkiyeye gitmek üzere pasaport . larrm alnnşlardır. Bu toparlama hesptan bizhn payırruza acaba ne düşecek? Teessufle diyebiHriz ki, pa£mtz o kadar değerli olmıyacak! Kalbimizin en derin sızılarile bunu kaydederken payurazm neden bu dereceye kadar indiğmi arastırmaktan kendimizi alamıyoruz. Türkiye sayfiyeleri, yakm zamanlara kadar Mısırlılar indinde pek ziyade mak. bul idi. Ve hatta diyebiliriz ki rağbet gösterilen yegâne yerdi. Hava ayni hava! Aziz Türlriyemizfn manzaralan zannetmeyiz ki değişmiş ol. sun!. Oradaki samhniyet, kardeslik, tarihî rabıtalar, sevgi bağlan herseye rağmen ayni kuvvetini muhafaza etmektedir. Bunu hâdiselerin birçok tezahür • leri defaatle rzhar etmiştfr. Demek ne zaman, ne mekân ve ne de msanlar değişti. Arada eksik olan birşey varsa o da, bizlerin diğer milletleç gibi, sey. yah celbi oğrunda teşkilâtımınn kad* rosunu tamamlamaklığımızdır. Sayfiyecilikteki eski mevkiimizin elimizden gfttiğini söylerken, bu ihmalin mes'uliyetini şu veya bu müesseseye yükletmek istediğimiz anlaşümasın. Bizce bu ihmalin mes'uliyeti şuna ve buna ait olmaktan ziyade umuma sa • miidir. Burada münasebet düşmüşken büyük bir noksammıza işaret etmeden gecmiyeceğiz. Herseyi hükumetten ve hükumetle alâkadar müesseselerden beklemek âdetini terketmek zamanı gelmis değil çoktan gecmiştir. Buırim Lüb. nana, sayfiyecilik, âleminde bu par . lak mevkii temin eden Lübnan hüku • meti değil, doğrudan doğruya ferdi tesebbüsler'e vücude gelen birkaç tesekküldür. Bu tesekküllerin başında «Şirketi mesayifi Lübnan ve seyyahin şirketi» bulunmaktadır. Acaba Mısırda olsun, Türkiyede olsun bunlara benzer birer teşkilât vücude getirecek bir ka. biliyette sermaye sahibi müteşebbisler mi yok? flktosaıt i Bu akşamki program J ANKARA: 12,30 gramofon 18 salon orkes trası: 1 Auber: (Lamuette de P o c tici) 2 Szulc: (Flossie) 3 Delmas: (Tandiresse), 4 Straus: (Yu gend Liebe) 19 alaturka saz 20,15 ajans haberleri. İSTANBUL : 18 gramofon: (Odeon, plâklari) • 18,30 fransızca ders (müptedilere) 19 saz: (Hikmet Rıza Hanun) 19,45 stüdyo saz heyeti 20,30 Bedayi Mu • siki • 21,30 gramofon: (Sahibmin Sesi, Kolombiya ve Brun plâklari) • 22 ajans, borsa haberleri ve saat ayaru VtYANA: 18,30 konser saati • 19,10 konfe ranslar • 20,05 şarkılar (Barîton) 20,30 havadisler • 20,40 hafif musiki konseri • 22,20 muhtelif 22,50 ak • şam musikisi (plâklarla). BUDAPEŞTE : 17,05 konferans müteakıben: or • kestra konseri 19,20 kvaat • 19,50 tsigan musikisi 20,55 kvaat • 21,20 Griegden şarkılar • 21,55 havadisler 22,10 Kuartet konserleri: (Çaykovski, Mozart) 23,25 havadisler 23,30 tsigan konseri. VARŞOVA: 18,05 fransızca bir musahabe 18,2( şarkı 19,40 piyano 20,45 tefrika 21,05 gramofon plâklan 21,35 bir Amerikan opereti: (No, No, Nanette). BÜKREŞ: 18,05 muhtelif konser 21,05 ha » vadisler ve gramofon plâklarile (Manon Lescaut) Puccininin operası sonra; havadisler. Niçin birbirlerini yerler? Makedcnya komitası kendi arasındaki itilâfların ve Bulgar fırkalarının tesirile günden güne kuvvetten düşüyor Komitayı, doğduğu günden bugüne kadar gittikçe zâfa düşüren iç kavgalar, şu sebep!erd« hulâsa edilmek lâzun ge. lir: 1 İlhakçı . Muhtariyetçi (Verhovist . Santralist) kavgası, 2 Bu iki zıt cereyanı benimsiyen felierin «tek şef olmak» kavgası, Binaenaleyh, herhangi bir gün, gazeıede, Bulgaristanın şu veya bu şeh • rinde, şunun bunu veya bunun şunu öldürdüğünü okuduğunuz zaman, fazla tafsilât beklemeksizin, cinayetin şu yukarıki iki sehepten ileri geldiğine hük • medebilirsiniz. tik sebepler, bu iki sebeptir. Bunlardan sonra, içine nifak tohumu daha kurulduğu gün ekilen komita . ya kendi kendini yiyip bithmekte bo kadar iştiha veren, kardeş kanına susamı? canavar mikrobu aşılanmıs gibi, komitacılarm kanh gözlerini birbirlerinin leşlerine diktirten âmilleri de, ikiye avırmak lâzun gelir: 1 Dahilî amiller, 2 Haricî amiller, Dahilî âmillertn başında Bulgar fır kalart gelir. Bilirsiniz ki, Bulgaristan . da, Fransada olduğu gibi, gayet serbest esaslar üzerine kurulmus, geniş bir de. mokrasi idaresi hâkimdir. Hürriyet i*mi verilen müthiş bir anarşi, zeytinyağı gibi, ağır ağır, her tarafı istilâ etmiş tir. tktidara çıkmak için, ancak mec • listen, yani ve guya efkârı umumiyeden geçilir. Esa*ı, demokrasi olduğuna göre, zamanla davasını Bulgar milletinin en yüksek davası haline koymuş ve büyük teşkilâta sohip olmuş Makedonya ko mitası, Bulgar siyasî fırkalarının birbirlerile mücadele ve bilhassa iktidara çık. mak hesapları bahsinde, herşeyden ev. vel gözönünde tuttukları büyük bir kuvvettir. Her fırka bilir ki, hükumetler gelici, geçici, yani fani, fakat Makedon ya komitası, 1893 denberi gelip geçen birçok hükumetlere rağmen mevcudi . yetini muhafaza edebihniş hiç olmazsa bugüne kadarki tecrübelerin verdiği neticelere bakarak daimidir. Bu «e beple, bütün Bulgar hükumetleri için olduğu gibi, hükumete geçmek istiyen Bulgar fırkalan için de, bir taraftan Makedonya komitasının siyasetile mu. vazi bir siyaset güderek ona hoş gö . rünmek, Makedonyalı geçinmek ve o nun «Bulgaryanın yüksek nvenfaatleri namuıa!» islediği cinayetlere göz yum • mak ve «vatanın menfaatleri namına!» hepsini affetmek, oturdukları sandal • yelerde kalıp kalmamaları meselesi, adeta bir varlık ve yokluk zaruretidrr. Ama diyeceksiniz ki: « Ya arasıra komitaya karşı hükumetçe almdığından bahsedilen tedbirleri ne yapalım?» Ben de size diveceeim ki: « Al dırmayınız! Bun'ar, Makedonya komi. tasını takip ediyor görünerek komü ntstleri temizlemek için tertip edilmis adi mizansenlerdir. Yoksa, Makedonya komitası, Bulgaristan içinde, bugün dahi, muhakkak ki beş on meb'us farkile durabilen ve birbirine zıt politikada fırkaların yalnız ve yalnız hükumette du. rabilmek endişelerile vücude getirilen kombine bloklardan çok daha kuvvet lidir!» Komita, Bulgar devletinin idarî mekanizması içine öyle kuvvetli yerleşmiştir ki, hariciyesinden polisine kadar, ko. mitanın arzuları ve Mihailofun mak . satiarı haricinde bir işleyiş, adeta, maddeten imkânsız gibîdir. Aksini tecrübe etmek istiyen hükumet, kulağını kapıya ve gözünü pencereye dikerek, çok geçmeden ecelin gelip kendisini yazıhanesinde, yatak odasında, elhanl nere . de ise orada ziyaret edeceğinden emin olabilir. Komitanın Bulgar idaresindeki kuv . vet ve nüfuz derecesi bu mikyasa va rınca, tabiidir ki, çoğu yalnız iktidara çıkmak için tesis edilmiş, bütün ideal leri yalnız «iktidar! İktidar! tktidar!» olan, devlet sandalyasına can ve can atan, iki kere can atan Bulgar ftrkalan, j onun yanında görünerek, hatta için* , girerek, bu büyük kuvveti kendilerine kazanmak istemişler ve bu yüzden komita içinde kendilerine elverişli bulduk ları nüfuzlu kimseler üzerinde işliyerek ve onlan elde ederek, Makedonya ko. mitasınuı şeflerini tutuşturan o müthiş hustmet ateşini zamanla büsbütün kö • rüklemislerdir. «Ferdinand» ın tesirile vücude ge tirilen ve «Makedonyanın Bulgaristana ilh&kı» politikasını güden« Verhovist İlhakçı» zünvenin Bulgar tarihi için . dekı seyri tetkik edilince, «Makedon . yayı ilhak» siyasetinin nihayet Bulgar dah.'Fî poiitikasile karmakarışık bir hai aldığmı ve zamanla «Bulgar iktidanna çıkmak» ta biten bir ihtiras alevi içinde yandığını görmemek kabil değildir. Hulâsa, evvelâ Bulgar fırkalarıdır, kı, Mekedonya komhaıını, onun ideali İpekçiliği kurtarmak için ne yapmalıyız? Bir kısım alâkadarlar «İpeği takas eşyası arasına sokmak neden mümkün olmasın?» diyorlar Bursa (Hususî muhabirimizden) Mevsimin yaz olmasına rağmen ipekli kumaş piyasasının hissedilecek kadar durgun gîttiği görülmekte, bu hal ipekçileri ve ipekli kumas fabrikatorlarını düşündürmektedir. tpek ve kumaş piyasasında artık her sene görülmesi âdet hükmüne geçmege bashyan bu çapraşık va ziyeti düseltmeğe çare aramak zamanı gelmif ve hatta gecmiştir. öyle bir çare buhınmalı ki hem dahilde koza istihsalâtını artırmah, hem <fe ipeklerirrrize ve ipekli kumaşlarımıza dıs pazarlarda müşteri bulmalı. Zira bugiinlrü vaziyet şudur: Tiirkiyenin koza istihsalâti yekunu ipeğe ve kumasa tahvil edildikten sonra iç pazarlardan beska yerlerde satılmasına imkân yoktur, iç pazarlarda ise umumî kriz, lükse karşı gma, filos ve ince pamuk mensucatına karşı gösterilen rağbet gibi sebepler yü > zünden ipekli kumaşın müşterisi bir hadde inmiş ve orada kalmıştır. Şu halde bu sanayiin bundan fazla ileri göturulmesine bugün içm imkân olmıyacağıni kabul etmek lâzımdır. Hatta meseienin daha ince noktası var. Müstahsilm koza istihsalâtını bugünkü hadde bırakmağa mec • bur kalmasi... Eğer dış pasarlarda bu mahsulün mamul şeklin* yani ipeğe müşteri bulumırsa çok tabiidir ki hem kozacılann sayısı ve koza nın miktan artacak, hem d« ipekierin senelerce stok halinde kalmasına meydan verilmemiş olacaktır. Halbuki bugün Koza hanında muamele gören koza miktan Türkiye ihtiya cına kâfi olduktan başka fazladır bile... Geçen senelerd'e ipekçilik sanayiinin düstügü elim vaziyet ma • lumdur. Eğer bu sene koza miktan bir buçuk milyon kilo olursa bu netice, kumaş ve ipek fabrikalan için bir felâket halini dahi alabilecek demektir. Binaenaleyh bugün yüksek fiatlarla koza alan ipek fabrikatorlarının, banka kredilerine verecek leri faizlerden maada süriim olma • ması yüzünden düşecekleri ıstıraplı ve ümitsiz vaziyetler daha simdiden gözle görülecek ve elle tutulacak ka* dar aşikâr demektir. Bazı alâkadarlann bunun için ne yapmalı? Sualine verdikleri kestirme cevap fu«hrr: Hükumet ipekçilik işinî de bir tütün, incir ve üzüm işi gibi ele almalı. Meselâ, ipeği takas eşyası arasına sokmak neden mümkün olmasın? Eğer hükumet, Tür • kiye ipekçiliğini bu şekilde himaye ederse hiç şüphesizdir ki başar diğı diğer işler gibi bunu da muvaffakiyetle halletmis ve bugünkü fabrikalara birçok fabrika daha ilâve eylemis olacaktır. Yani ipekçiliğin inkişafı bilfül tabakkuk etmiş bu lunacaktır. Binnetice Türkiye ipeklerinin nefaset ve hususiyeti dolayısile başka memleketlerin fabrikalan da bu nefis ipeği işlemekten kendilerini asla müstağni addetmiyeceklerdir. Hulâsa, koza ve ipekçiliği mizin inkisafını temin için en iyi çare budur. Büyük Harpten evvel vapurlar <fo lusu balyalarla ipek sevkeden bir memleket nasıl olur da bugünkü beynelmilel iktısadî kaynasma devrinde ipeklerini dışanya sevketmek için her hangi bh formüle baf vurmıyor... Ticaret Odamızın ve fabrikatorlanmızın bu mevzu üzerinde ne düsündüklermi veya neler tasavvur etmis olduklannı bilmiyorum. Fakat birkaç senedenberi iç pazarlarda bile pek o kadar müsbet neticeler vermiyen ipekçilik îsinin, mensucatın tekemmülü noktasından değil, doğrudan doğruya istihsalâtı artırma ve sürümü çoğaltma kanalından sağlam bir kazığa bağlanmasi artık zarurî bir hal almıştır. Matta Sümer Bankın burada bir şube açarak uzun vadeli ve az faizli krediler küşadı suretile yardımda bulunması bu sanayie çok büyük bîr inkişaf zemini hazirlamış olacaktır. MUSA Makedonya komitasımn bugünkü fefi tvan Mihailof ni benimsemiş görünerek ve bu suretle onun muıaheretini temin ederek iktidar basamağı haline koymak istemişler ve mükemmel bir merdiven rolünü oynıyabilmesn içm de, ancak Bulgarlarm yapabileceği kadar müthiş dolaplar ve entrikalarla, komita içinde, kendi mak. satlercna engel olanlan, kısa yoldan gi. derek karşılıklı temizlemek an'anesini tesis etmiserdir. Bundan sonra, Bulgar fırkalarmın yaptıklan yetmiyormuş gibi, bir ta kım haricî kuvvetler de, Makedonya komitasının ikiye bölünmesinde amil oldgelmişlerdir. Makedonyayı kendi hükmü altına a'mak istiyen bir komitanın, Bulgaris taııuı komşusu olan Yugoslavyanın işinc gelrnediğini uzun uzadıva anlatmağa hacet yoktur. Fakat bu komitanın Make. donyayı istemesi, Yugoslavyanın ne . kadar isine gelmezse, Yugoslavyanın komşusu olan diğer devletlerin de, bi lâkis o kadar işine gelir. Binaenaleyh •ki zrt menfaatli amiller, Makedonya komitasının kuvveti ve zâfı ile yakından alâkadar gibidirler. Binnetice, haricî kuvvetlerin kendi siyasetlerine göre şu ve bu tarzda müdahaleleri de, Makedon. ya komitası içinde, şu veya bu istika • mete giden cereyanlar doğurarak ikili . ği, ayrüığı diğer taraftan körüklemiş . )erdir. Bu suretle, 1893 te Makedonyanın muhtariyetmi temin etmek prograrm ü • zerinde kurulan komita, 1893 denberi geçen binbir vakayiin ortaya attığı çeşit çeşit fikir ve siyasetler içinde halli hamur ola ola, bugün, denebilir ki, ar t:k asıl gaye.vne müteveccih birliğini ve lophıluğunu kaybetmiş, renk renk po . litikalar takip eden türlü zümreler elin. de, bir taraftan muhtariyet istiyen, di ğer taraftan Bulgaristana ilhak edilmek nol'tikpsı güden, bir taraftan Yugoslavyava düşmanlık gösteren, diğer taraftan federatif bir Yugoslaypnın parçası ol • mağı kabul eden, ve bütün bunlardan başka, ayni zamanda, içinde kuvvetli bir bolsevikleşme cereyanı da gözük . meğe başlamış ve bu binbir tahrikin tesHerile. muhtelif fikir ve cereyanlan itmsil eden seflerin ve o seflere taraf taı'ık edenlerin, kurşunlarile kendi kendini yiyip bitirmeğe atılmıs, adeta asıl mahivetini kaybederek çehresi tanınmıyacak derece değişmiş ve tamamen başkalaşmış b<r müessese haline gelmiş. iir. Devam edecek Silifkede yaz hayatı Bütün şehir halkı sayfiyelere taşındı Silifke «Hususî» Silifkede sı caklar baslamıştır. Hararet 36 de receyi bulmuştur. Halk yaylalara çekilmiştir. Silifkenin otuz kilo metre yakininde deniz seviyesinden 925 metre yüksekliğinde Gökbölen de nilen gayet güzel bir yayla vardır. Sulan bol, havası güzel olan bu yaylaya birçok cîvar ve kasabaların halkı da göçmektedir. Cündcn güne lcrnkkt eden bu yay Kadın yüzünden cinayet mam ağabeyciğim, kıyma canîma!» diye müteaddit defalar bağırmısur: Fakat bu sözler, boksörü daha ziyade çileden cıkarrruş, bıçağmı delikan lının vücudüne dokuz defa saplıyarak zavalhyı adeta delik deşik etmis, ni hayet işçilerm vak'a yerine kosustuk . lanm görerek kaçmıştır. Bacak, katık, omuz ve sırtmdaki ya. rı>lan çok ağ>r olan mecruh, bütün kuvvetini toplıyarak fabrikadan çıkmış, sendeliye sendeliye otuz adım kadar yürümiJs ve «bu civarda bir hastane yok m u ' Vuruldum, olüyorum!» diye mlemiş ve bir ağacm altına yuvarlanarak bayılmışlır. Hâdireden haberdar olan zabıta memurlan mec*uhu Gülhane hastanesine kaldırrriişlardır. Vak'ayı müteakıp firar eden bok sor Nuri, geç vakte kadar araştırılmış. ; tır. Kpndİ8İn n müteaddit sabıkalan ol. duğundan zabıtaca tamnmaktadır. Yaralı delikanlı hastanede müşkü lâtl* ifade vererek «beni boksör Nuri vurdu, intikamımı alınız!» demiş ve kendisini kaybetmişth*. Doktorlar, mecruhun bilhassa omzundaki yarayı teh • likeli görmektedfrlerr Hüseym Efendile hiç münasebeti olmadığını iddia eden Nazmiye Hanım vak'ayı müteakıp zabıta tarafından is ticvap altına almmıştır. Meseleye müddeiumumilik te vaziyet etmiştir. Fabrika sahibi ile vak'aya şahit olan işçiler dün Yeşildirek karakoluna ça . ğırılmışlar, ifadeleri alınmıştır. MAHMUT YESARl Doktor Mustafa Enver beyin yıldönümö İzmir 23 (A.A.) İzmir dok torluk âleminin babası sayılan merhum Mustafa Enver Beyin ölümü • nün yıldönümü münasebetile dost ları tarafmdan mezarı başında bir Hıtifai yapılmış merhumun hatıra sı taziz edilmiştir. Fransız ar, Pasta ilerüyorlar Rabat 23 (A.A.) Büyük Atlas'aki hareketlerine muhtelif kollar • dan devam eden Fransız kıt'a'ları isyan mıntakasını ikiye ayıracak şekilde bîr noktada bulunmuşlardır. Harekât muvaffakiyetle yapılmış tır. Tıp Dünyası @s@Her: Tıp Dünyası mecmuasını ^mmuz nüshası Fahrettin Kerim Bey.r. eıken bunamaya ve genç doktorlara aıt iki yazısı, Ali Haydar Beyin Bademcık kanseri Rıza R^mzi Beyin fizyoterapi. Memlük Necdet Beyin türkce tıp ıstılahlan Kııtsi Beyin mektep hıfzıssıhhası. Nazmi Beyın kolera kanser tedavisine aıt makalelerile çıkmıstır, Tavsiye ederiz. Birtnei tahifeden mabat kotaj fnbrâcasrada çalışan Nazmiye is • minde otuz yaşlarmda bir hanun bun . dan iki sene kadar evvel zevdnden ay. rılmıs ve Çemberlttaşta bastonculuk yapan yirmi iki yaşlarında boksör Nurile tanışmışbr. İki gncm mönasebetl, aralarmda sık sık kavga çıkmasma rağmen epeyce devam etmiş, Sç ay evvel Nazmiye Ha nım, boksör Nurinin hergün attıgı da • yaktan kurtulmak için boksorle olan münasebetine nihayet vermiştir. Nuri, bu kadının kazancma göz koy. duğu içm bu aynlıstan çok canı sıkılmış ve onu tekrar ele geçirmek ümidile pe. şini bnakmaıruş, barışmak için uğraş • mıştır. Kadın, delikanlınm, tehdhlerine ve ricalarma kulak asmıyarak ret cevabı vermistB*. Son günlerde ciddî faaliyetler ese. Nuri, iki ay evvel baston imalâthaneri göstermekten hali kalmıyan Turing sini kapatmış, şerbetçilik yapmak iste miş> bırnda da muvaffak olamaymca kulübümüzün bu vadide takdire şayan rakı satmağa başlamış, bunu da becerebirçok faaliyetler gösterdiğini söylermemiş tamamen işsiz kalmıştır. ken bunların daha samil bir şekilde inDiğer taraftan Nazmiye Hanım üç kisaf etmesini ve yeniden birkaç teşekgün evvel Hüseym isminde genç bir çp. kiüün meydana atılmasını candan di . cukla tanışmış ve onun evlenmek tek • Ieriz. Memleketin hayrine olan en kü . lifile karşüasmıstır. çijk teşebbüsleri büe benimsemekNazmiye Hanım, eski dostu Nurinin ten ve korumaktan geri durmıyan milbelâlı bir adam olduğunu ve onun kenlî hükumetimizin bu hususta hiçbir yardiane fenalık yapmasmdan korktuğu dımı esirgemiyeceğini söylemeğe bile !ü. nu ileri sürerek Hüseyin Efendiye bu sevdadan vazgeçmesini söylemifltir. zum yoktur. Nitekim değerli tktısat Ve. Kadınm kabul etmemesine rağmen kilimiz Celâl Beyefendinin Iskenderiye Hüseyin Efendi onu takip ederek ça • postasını devamı meselesinde gösterdi lıştığı fabrikayı öğrenmiş ve Nuriden ği alâka uzak görüşiük bunun en par • fena b<r muamele görürse kendisine il . lak delilidlr.» tica etmesini söyliyerek ayrılmıştır. Çemberlitasta eski dükkânında yatıp KARİLERlMlZE KOLAYLIK kalkan Nuri, sevgilisinin genç bir adam. la tanıstığını, haber almıs ve son derece htrslanmıştır. I Hususile viiâyetlerdeki bir çok Genç âşık, dün sabah saat on bire karilerimiz gazetelerini munta • doğru gene, trikotaj fabrikasına git • zaman kendi adreslerine alabil • mis. Bu sırada, Hüseyin Efendinin fabmek için bizden bazi kolavlıklar is rikada olduğunu öğrenen boksör Nuri temektedirler. Bu aziz karflerin de sustalı çakısını alarak fabrikanın ararzulannı yerine getirmek Szere ka kapısından içeriye girmiş ve dikiş . Cumhuriyet için aylık abone usulü haneye ilerlemekte iken Hüseyin E . ittihaz etmeğe karar verdik. Ay • fendiyi görmüş, derhai üstüne atılarak lık abone bedeli yalnız başına arkadan şiddetli bir yumruk in. dirmistir. Bu anî darbe üzerine Hüseyin Efendi tan ibarettır ve tabiî peşin slarak yere yuvarlanmış ve kendisini müda gö^derilmek lâzımdır. faaya imkân bulamarrnştır. Bu usul idarece fazla mesaiyi Nuri, altına aldığı zavallı gence birîcap eden külfetli bir mesgale olkaç yumruk daha indirmis, bununla da duğu için abonelerinin inkıtaa uğhırsını alamıyarak b:çağını çekmiş, ramamasını istiyen karilerimizin genç adamın vücudüne saplam?ğa başparalannı idareye vaktinde yeti • lamıştır. Hüseyin Efendi, can hevlile şecek veçhile döndermekte devam yalvararak: etmeleri iktiza edecektir. « Bir daha onunla görüşmem, yap. lada tabiatin bütün güzelllkleri bir yere toplanmıştır. Yaylada istira • hatmizi tam manasile temin edebi • lirsmiz. Gökbölen yaylasında evler de çok ucuzdur. Yazlık olarak bir evi 1520 liraya tutmak mümkündür. Bu yaylada yiyecek ve içecek te çok ucuzdur. Etin okkasi on kuruşa satıl maktadır. Her gün birçok kamyon • lar 75100 kuruşa Gökbölen haîkı nı götürüp getirmektedirler. Silif • ke halkının e>n güzel sayfiyesi olan Gökbölen bu sene teşkilâth bir köy olmutur. Cuma günleri gayet kalabalık ve büyük bir pazar kurulur. Civar köylüleri birçok şeylerini ge • tirerek burada satarlar. Feci bir otomobil kazası Gelindirden Gelnara gelen soför lsmail Efendinin idaresindeki otomobili Menekşe deresinden geçerken yüz elli metre yüksekliğinde bi uçuruma yuvarlanmıstır. Otomobilin içinde Gelendirden Gelnara gelen bir gelin, gelinîn annesi babası vardı. Facia ansızın olmuş dereye uçan otomobilin altında kalan ihtiyar anne ve baba derhal vefat etmiş, gelin de ağır bir surett yaralanarak Silifke memleket hastanesine nakledilmiştir. Hâdise haber ahnmca Gelendardan imdada koşulmuş ve meseleye Cumhu • riyet Müddeiumumisi vaziyet edereV tahkikata başlanmıştır. Hükumet konağımn tamiri bıtti Uç aydanberi devam eden Silifke hükumet konağımn tamiratı hitam bulmuştur. Tamir içm üç bin lira kadar bir para sarfedilmiş ve hükumet konağı büsbütün yeni bir hale gelmiştir. Aylık abone Tipi Dindi! ROMAN Kıymeti bütün okuyanlar tarafından takdir edilen edebiyatımızın en güzel eseri.. 65 KURUS Malkarada ziraî faaliyet Malkara (Hususî) Bu sene büyük bir feyz ve bereket mevcut olduğundan çiftçimizin yüzü gülmekted'ir. Çiftçimizin faaliyeti, memleketin iktısadî kudretini yükselfecektir. İlk mahsul 3,5 • 4 kuruşa satıl • makta ise de geçen seneye nispetle 4 misli fazla mahsul olduğundan bu yüzden istifade çok büyüktür. Cumhuriyetimizin cnuncu yıldönümü münasebetile hazırlıklara başlanmıştır. Malkaralılar bu seneki Cumhuriyet bayramını çok büyük bir nes'e içinde karşılıyacaklardır, 150 kuruş... Fiatla bütün kitapçılardan arayınız. Taşradan siparişlerde posta ücreti mües*eseye aittir Matbaacıhk ve Neşriyat Turk Anonim Şirketi Istanbul Üsküdar Hâle sinemasında TELEFOKCU K!Z MAGDA ŞNEYDER Ilâveten: Garp Kahrarr nlan Viljam Desmond