18Temmuz İ933 Bahrimuhiti g e ç e n hava filosu ° Ceneral Balbo Şikagoda bir nuhık söyliyerek kazanılan zaferi anlattı 'Cumhuriyet Tatil gününde tefelsüf! Falih Rıfkı Beyin güzel bir mektaba Londra konferansraın yeni Zolsyça müzesinde toplanmakta olduğunu bi • liyorsunuz. Büyük Britanya hükumeti • nin bu yapıyı, Milletler Meclisine, bomboş tesiim etmiş olmasının bir manan vardır. Salonlar daha şimdiden tıka • basa müzelik fikirlerle dolmuştur. Genç ve doğru bir fikir, burada, Vatikan miizesine sokulan bir kübik statü kadar göze batıyor. öyle zannedilir ki senelerdenberi Cenevrede okuyan murahhaslar, Lon • drada buhran tezinden doktora vermeğe gelmişlerdir. Fakat herkes davanın başını ve sonunu, klâsik ve somurtgan profesörlerin nazariye çerçeveleri i • çinden çıkarmamağa çalışıyor. Pompei harabelerinde Vezünün lavı He kavrulup taşlaşmış olanlar arasın • da, eUerinde para çıkınlannı tutan bir aile de vardır. Buhran lavı, kıpkızıl akıyor ve devlet adamlan, sıkı cıkı prensip çıkınlanna yapışmış, ateş nehrinin kesilmesini beklemektedirler. Hepsi kürsü vâzı verirken tahaccür edip gi decektir. tstanbula Turkler girerken, kiüsede itikat kavgası yapan Bizanslılardan bahsedip dururuz. Şu Tuna ile Ren ara • »mdaki Avrupaya bakınız: Açlık ve iş»izlik bir kara dutnan gibi ortalıeı bürârken, milletler Gal horozu doğüştü • ror gibi, Kurunuvütta davalannı tokuşturmaktadırlar. Yalnu Merkezî Avrupa Balkanlaşmış değil, bütün Avrupa Bizanılaşmiftır. I Öz dil müsabakamız: 17 | YURT DUYGUSÜ Yanık ve kıvrak köy türküierile, dağlan çınlatarak, ak torbalarmı sırtlan • na vurarak, bölük bölük yurt bekçOiğine gelen mehmetçikleri gördünüz mü? Fadimesinin sevgisile cayır çayır yanan göz'erini; gireceği ünlü mehmetçikler ocağınm, panl panl yanan parlak ı fiğı kamaştmyor. Ona bir yıl önce köy odasında lâfa karışmak istediğinde: (Sana lâf düşmez! Sen daha askerlik etmedin?..) demişlerdi. Yanık türkülerin aralama verdiği sıralarda hem yürüyor, hem de bu ocakta; bu başka budunlarda ör • nekleri pek az bulunan yaman savaşlar yaratan değerli mehmetçikler oca • ğında göreceği işleri düşünüyordu. Baş bu kurammalarla ( 1 ) uğraşırken arHında bıraktığı köyünün yüce dağlanna hakıyor ve bu hem yeşil dağlann ba* ucundan, içi kendi sevgisile yandığını bildiği sevimli Fadimesinin, ısıl ışıl yanan çakır gözlerini görür gibi oluyordu. Bir arahk kendisini bin türlü sıkıntılara katlanarak, gece gündüz uykusuz kalarak büvüten anacığını, verimli yurdunun sağlığı sağlamhğı için Ulu Tannsma yalvararak kendismin tarlada bırakmış olduğu sapanı süren babasını. her yeni mektuplannı dört gocle bekliyecek olan Fadimesini, Sütün köyü ve bütün yurdu düşündü. Dudak • lanndan kendi kendine şu sözler dö külüvermişti: ( Ben de gidiyorum! Sizin güleş tamas tarlalannızi sürüp harmanlannızı, yapmanız, bu toprakta; «bu yer bizimdir!» diye kurula kurula ( 2 ) gezebil • meniz için, yurt uğrunda güle güle Tannsına ulaşan, kol bacak, kelle kulak veren, yaman mehmetçikler ocağına ben de gidiyorum 1). Gözünün önüne bu ez de ( 3 ) sün • güieri panl panl parlıyan, düz ve sert adımlan'le, tath bakışlarile geçen çelik gibi Türk askerleri geldi. Bir yandan bu ocakta göreceği saygı ve görğüleri (4) düşnüyor, bir yandan da; çavuş olabilirsem köye dönüşümde Köybeyi ( 5 ) de olurum diyordu. Çünkü o: Köyleri çekip çeviren ve köyün döndürü • mümi ( 6 ) ellerinde tutanlann hep Ahmet çavuşlar, Hasan çavuşlar olduğunu görmüştü. Bhaz sonra dalgm dalgın giden kümenin ( 7 ) sessizliğini gene yanık Mehmedin köy kızlarmı Pınar baslannda, harman yerlerinde " c'oşturan yanık ve kıvrak sesi yırtmış, bir ağızdan (Kara koyurt koyunlann beyleri: Ak koyunlar yüreğimin yağlan) türküsü yan yan yanlamağa başlamıstı. Kümenin başmda giden Emin onbaşı tüfeğini çoban so • pası gibi omuzlan üstüne almış, çağrılan Anadolu türküsü onun da gur • bet duygulannı uyandırmışh. Yanıbasında giden köyün bekçisi cof cof ts mafl de dayanamadı ve dağlan dereleri inil inil inleten sürekli türküye o 6n katıştı. Türkünün hızfle nekadar yol aldıklannı hiç anlıyamamışlardı. Ka • sabaya girdiler. Karma kanşık, alaca bulca giyimli kümeyi onbaşılan doğme* Asker Toplama Orununa ( 8 ) götür • dü. Orada bulunan birkaç usta asker tarafmdan sunulan buz gibi sular içildi, yorgunlar dinlendi. Ekmek ve yi • yecekler dağıldıktan sonra, atlar okunarak sıralar düzüldS. Onlan; yanl • dıklan alaylannın buhınduğu yerlere götürecek olan Bölümbeyi ( 9 ) YÜr8 yüş buyrultusunu verdi, davul zurna ile ild saat ötedeki demiryolu durağtna (10) yürüyüş başladı. Oğlunun yasıtlan ( 1 1 ) arasında JjitHğini görmek dileğmi bir türlü yenemiyen bir kadın, saşkınlığına, koca mışliğına bakmıyarak üc saatlik yolu teperek gelmisti. Değneğine dayanarak ayağa kalktı, kümelerin birleşmesfle bö« yüyen bölüğün arkasmdan ağır ağtr ilerlemeğe başladı. tkide bir gidenlere derin derin bakıyor, arada RÖğsünün ka banp indiği belli oluyordu. Eğildim yüzüne baktım, gözlerirden ıjnl iğil yaflar *ktığmı görmiyevim mi? dayana • rr.adım ve: ( Ne ağhvorsun anacığım? göğsünü kabart!. Gözün aydın, oğlu • nun asker olduğu bu sevbıeli günü de gördün; sana ne mutlu!) dedim, Şözlerj^ıe anlasılan içi sıkılmıstı, yüzüme dik dik baktı, örtüsünün ucile gözle rinden eızan yaşlan silerek ( hey oğul heyyy. • dedi beni sen onu c>dlyor diyemi ağlıyor sandın? Ben ona degtf, evde kötürümlüğünden yataklarda »e rilip ( 1 2 ) duran ve bu özlü günlerî yaşayısmın bitimine kadar göremiyecek olan öbür oğiuma ağlıyorum... Sen ne sandın?) dedi ve yavaş yavaş yürü meğe başladı. Duyduğum sözler, gördüğöm yurt duygusunun yüceliği beni o kadar ıarmışh ki; karşılık verecek söz bulamadım ve bilmem neden boğazıma yum» nık gibi birşey hkandı. Benden u*aklaşan köylü ( 1 3 ) Türk kadını giden « lerin ardısıra uç adım yürüyor dör . düncüde; doğrulup uzun uzun bakıyordu. Ben hâlâ sözlerinin dokunusu ( 1 4 ) altında olduğum yerde afallayıp donakalmıotım. Kendime geldiğimde; benden epeyce ırayan ( 1 5 ) yağız mehmet« çiklerden yanık yanık şu türkü geliyordu: (Merdivenden tınğırda mıngır iner ken Yaziıası boynuma ah dolanıyor »e . verken). Bursada Asker Orhaneli eski Postâ x Telgraf Müdürü Muhittin Hamdi (1) Hulya. ( 2 ) Mağnuane (3) De> fa. ( 4 ) Terbiye. ( 5 ) Muhtar (uyduT raa). ( 6 ) Idare (uydurma) ( 7 ) Kafıle. (8) DaİTe. ( 9 ) Mülâzim (uydurma). MO) lstasyon. ( I I ) Emsalleri. ( 1 2 ) Yayıhp. ( 1 3 ) Asİl (uydurma). ( 1 4 ) Tesir. ( 1 5 ) Uzaklaşan. Bahrimuhiti geçen Italyan filotuntm zabitlerl ve efraiı bir arada Şikagol7 (A.A.) Balbo, ser gide 10,000 kifi karsısında bir nutuk soylemistir. Balbo Atlas üxe rinden şimalden geçen yolun, bu • günku tayyarecilik için. cenuptan geçen yoldan daha emin olduğunu söylemiş. Havanın fenalığmdan ve sisten dolayı seyahatin geciktiğini hahrlatmıştır. Balbo bu uçuşun ltalya tayya reciliğinin inkişafının ilk merhalesî olduğunu ilâve ederek, bu uçuş için, bundan iki sene evvel Cenup Atlası uçuşundanberi hazırlanıldığı hu susunda urar etmiştir. Balbo Alp dağlanndaa 12,000 kadem ytiksekten aşıldıfını iftiharla anlatmiftir. Litvanyalı tayyareciden haber yok! Kaunas 17 (A.A.) Atlas denizini geçmeğe teşebbüs eden Litvanyalı «LHbuanica» tayyaresinden hiç bir haber yoktur. Easat gemileri filoyu Nevyorkta bekliyecek Saint Jean de • Terre Neuve 17 (A.A.) ttalyan tayyarelerinin yolunda hava ra«adatı yapmağa metnur edilmiş olan iki ttalyan denizalti gemisi buraya geldi. Gemiler Nevyorka giderek filoyu bekliye • ceklerdir. Diğer taraftan, hava yolunda siralanraış olan vapurlar ve yelkenliler de geldiler. Ducenin telgrafı hepsinden üstün.. Şikago 17 (A.A.) Birçok tebrik telgraflan almış olan Balbo, bilhassa Dtıçeden aldığı telgraftan dolayı gurur duymaktadır. Melkure şehidine abide Mecitözünün Figani köyü muallimi Memduh Doğan için bir abide dikildi Londradaki sahne arkası boğazlaşmasraa dalgalı deniz ortasında delinmiş gemilerm yanşı, i*mi de verilebflir. Rakibile yarnn mili paylaşamtyan kaptan, tn ile boğazı arasmda yanm metre kaldığmı görmiyecek kadar hınlanmıştır. Dünyada bir buhrsn ve ona karşi durdurucu tedbirler değil, dünyada ^<r inkılâp ve ona uyucu tedbirler meselesi üstündeyiz. Yeni zamanm adami, biten bir âlemi tamire değil, bashyan bir âlemi inşaya uğraşan inkılâpçıya denir. Hakikaten dava bu kadar yukandan bu kadar toptan, bu kadar yeni den düşünüleceV, deşilecek, tahlil ve terkip edilecek kadar büyüktür; baş • kadır. Muazzam Metropol Monopolünün (onu gelmistir. Bütün umumî tarih si • > yasî, içtimaî, iktısadî, tekmil inkişaf • larmda tersine bir mahrut gibi açıhp yayılmaktadır. Maliki külli sey, ancak Arkeoloğlann meşgul olacaklan kadar uzrfkta kalmıştır. Londra konferantının ilk i?i, Fransız ihtilâlinin insan hukuku beyannamesi yerine bir milletler hukuku beyannamesi koymak olmalı idi. Her çalışan milletin öteki kadar yaşamağa, kazanmağa, mes'ut ve zengin olmağa hakkı vardır. Uyanan fertler yeni milletleri, uyanan milletler yeni in saniveti yapacaklardir. Bütün dünva, Brezilya kahvesine Küba «ekeri koysaydı, süphesiz, iki memleketin nüfusunun her biri birkaç senede Karunlaşırdı. Fakat ne yapa • lım ki Kanada buS'dayı herkesin mi • desini, Alman optiği herkesin gözünü, tngiliz yünü herkesin strtmı, Fransız kasası herkesin a'tınını istivor. Cihangir buğday, cihangir cam, cihangir post, cihangir anahtar, bütün Sezarlar şah • lantnış atlarile daracık bir tpodrum i • çinde buluştular. Toprak, su ve ta» için durmıyan tekevvün ve tekâmül kanunlarmı, in • •anlar ve milletler icin dudurmağa imkân yoktur. Londranın Dolitikalan. iktısatçılan ve tekniksiyenleri arasında bir Peygamber ya bir filezof eksiktir. Rusyada çok korkulan Çeka kelimesi yepyeni Gepeuya değiştirildiği vakit, kimbilir herkes nekadar geniş bir ne fes almıştır. Konferanstaki azalar su buhran kelimesine bir çart bulsal»r, belki bir Vikentlik rahata kavuşacaklar • dır. Çünkü Cenova ve Cenevre gibi, Londra konsültasyonundan birşey çıkmazsa, milletler buhranm kanser giLi unulmaz bir illet olduğuna inanacak • lardır. Biz tstanbullhılar Kuvvayı Milliye zamanı haber almak için Ereğliden sandalcı beklediğimiz gibi, kaç gündür, konferans azalan Taymis nehri kıyılarntda M. Moleyi bekliyor: Sanki Kristof Koiomp geri geliyor! Gerçi öyle denebilir ki Moley ihtiyar Avrupaya: Senden alıp götürdüğüm naza riyeleri, kayığıma yükleyip gene sana getirdim, var, haynnı gör! Diyecektir. Hitler aslen Yahudi midir? Bir Avusturya gazetesi: «Ispat edeceşrim!» diyor Yahudi düşmanhğile meşhur Al man Başvekili Hitlerin ailece Ya • hudi olduğu iddia edilmektedir. Bu havadisi veren Son Posta Viyanada münteşir Osterreichischer Abend blatt gazetesinde şöyle bir fıkranın çıktığmı yazıyor: Hariciye Vekili geldi M. Çaldaris Tevfik Rüştü Bey mülâkatına büyük ebemmiyet veriliyor Birînei »ahifeden mabat vtndan sonra seyahat meselesinm değiştirileceğini» söylemiştir. dan: Bütün gazeteler dün AHnada Türkiye Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Beyefendile Yunan Hariciye Nazır Vekili arasında vuku bulan mülâkatm çok büyük bir ehemmiyeti olduğunu kaydet • mektedirler. Bu gazeteler, Türkiye VB Yunan nazırlan arasındaki ba görüşmelerin Balkanlarda sulhu kuvvetlendir • mek için bir fırsat ve vesile teşkil ettiğini de yazmaktadtr. Hükumet taraftan Proia gazetesi diyor ki: « Tevfik Rüştü Bey, Ankaraya dönerken Türk Yunan dostluğunun sağlamlığina ait yeni bir delil temmatı da birlikte götürüyor.» «Çekoalovakyaya gitmiş olan muhabirimiz bir vakitler Polna kasa basında Hitler ismi altında birçok Yahudi ailelerinin yaşamıs olduklarına dair delil elde etmiştir. Muha • birimiz ayni zamanda kabirleri mevcut olan bu ailelerin izlerini de bulmuştur. Bulunan izlere nazaran bu ailelerden bir tanesi 19 uncu asrın Merhum Mentduh Doğan için 'dikilen abide ve abide başında Avusturyaya hicret etmiş heyetinden bazı zevat ve orada yerleşmiştir. tddiaya gö • [Solda görülen hanım merhum Me mduhun zevcesi, kücağındakı çocuk ta re bugünkü Alman Basvekili bu aileMemduhun yetim kalan yavrusuiur] nin ahfadındandır. Karilerimize Alkomisyon vazifesîni bitirmiş ve Mem man Başvekilinin Yahudi olduğunu Çorum (Hususî Muhabirhmz • duh abidesini tneydana getirmiştir. isbat eden inkâr kabul etmez fo den) Köy muallimliğinden ay • toğraf vesikalarını da ibraz edeceMalzeme ve inşaatı itibarile basit nlmamak için gençliğini ve haya • ğiz.» olan bu abidenin manevî kıymetine tını feda eden Mecitözü kazasının paha biçilemez. Çorum halkı bu Figanî köyü muallimi Memduh DoBu iddianın bir politika oyunu olabidenin maneviyetinde mefkureci ğan hakkında daha evvel Cumhu • duğu iddia edilmekle beraber Avusgençliği tebcil ve takdis edîyor. riyet karilerine malumat vermiş turya gazetesinde bahsedilen vesi • Cumhurivet gazetesinin neşriyatim. kaların neşri de merakla beklen • tı üzerine Memduhtan ve yapılacak mektedir. Muallimlik vazife«ini her türlü abideden haberdar olan Nalbantoğtakdirlerin fevkınde görülecek bir lu Mahmut Hıf zı Bey maddeten yarliyakatle yapan Türk inh'îâplarınm dım etti. Behçe* Kemal Bey gönderhedef olarak gösterdiği köycülük diği bir siirle f'kir ve ruh beraber mefkuresi uğrunda canını verinciye liğini gösterdi. Abidenin dört cepkadar çalışan genç ve mefkureci «Hu . heli sütunundan üçü üstüne Behcet muallim, kaza maarif memuru Musf susî» SakarKemalin bu ki ahesi hâkkolundu. tafa Bey tarafmd'an • ayakta du ya köylerkıin ramıyacak kadar hasta olduğu için Abidenin küşat resmi pek heye • »ebze ve mey • canlı oldu. Muhtelif hatipler tara • zorla kürsüsünden ind'rilip hastavacıhkla geçi • neye götürüldükten sonra ölmüştü. fından Memduh anlatıldı, köy mualnen halkı mahBu muallimin ölümü, şehadetin limliği anlatıld;, köycülük mefku • sulâtını yoluız' luktan Eskişe * remiz anlatıldı. en yüce mertebesi olarak kabul hir pazanna Figani köyü halkının, kendileri «dildiğinden mefkureci gençlik hanakletmekte ço' için ölen Memduh hakkında ne derekete geçti. Memduhun mezannda müşkülât çeki rin »evgileri varmış. Onlar arasında Memduhun hatırasında köy mualliyor, bunlan kıscanlanan matemi elle tutacak ka • mini takdis etti. men çürütüyordar görmiyen kimse yoktu. Başlarında genç maarif müdür • du. Kaymakam' Genç muallimin genç bir zevcesi leri Mahmut Bey olduğu halde fi • Asaf Bey bu Söğüt kaymGKamı krr ordusunun güzide zabitlerr, ve minimini bir çocuğu vardır. mühim ihtiyacı Asat Bey mefkureci meslektaşlarına karşı Çorum Maarif Cemiyeti bu yavdüsünerek Tarpak köyünden şehre halkm gösterdiği alâkadan çok müruyu himaye ed'iyor. Onu yetiştir • doğru bir yol açtırmağa basladı. Bu tehassis olarak bir abide inşasına mek ve Memduhun bıraktığı boşluyolun 17 inci kilometresine gelindi. teşebbüs ettiler. ğu doldurtmak için elinden gelen Diğer taraftan kasaba merkezinKöyü ve köylüyü yükseltmek için her yardımı yap»caktır. Maarif Vede tamamen fennî şekilde bir mez'derin bir aşk ve imanla çalışırken kâleti de bu çocuğun hayatmı takip baha inşasına başlandı. Bunun da olen Memduh icin, Cumhuriyet gaetmeğe ve onu devlet mekteplerinzetesinin verdiği haber alâkayı ude devlet parasile okutup yetişti? • ikmali kuvvei karibeye geîmiştır. Kasabanın elektrikle tenviri de du•aumilcştirdi. Memduh abidesi için meğe karar verirs* çok iyi bir if fünülmektedir. yapmıs olur. Emre Hascn bir komUyon tesekkül etti. Şimdi Neşredilen tebliğ Atina 17 (A.A.) Tevfuc Rüştü B. M. Caldaris mülâkah neticesinde şu tebliğ nesredilmiştir: « Pazar günü Kifisyada fevkalâde samimî ve dostane bir hava içinde Türkiye Hariciye Vekilile Yunan Baş • vekili ve Hariciye Nazır Vekili aralannda yapılan mülâkatta beynelmilel siyasî umumî meseleler olduğu gibi Balkanlan daha hususî bir sekilde alâkadar eden meseleler de görüşülmüştür. Mülâkat her iki devletin siyasetlerine ilham veren görüş ve direktifler hususunda tam bir uygunluk olduğunu gostermeğe yardım etmişitr. Bu uygunluk, iki memleketi birleştiren dost ve sıkı bağlann yeni ve mes'ut bir tezahürünü teşkil eder. Her iki taraf, Balkan devletleri arasmda halledilmemiş olan meseleleri balletmek ve aralanndak! ticarî münasebetleri inkişaf ettirmek için iki devletin müsterek mesai lerin e devam etmeleri lüzumunu izhar etmişlerdir. Türkiye Hariciye Vekili, Yunan Başvekili ve Hariciye Nazır Vekili ile göriişmek fırsatmı kazandığından dolayı çok sevindiğini söylemiş ve Türk hükumetinin Yunan Nazırlarmın Ankarayı mümkün olduğu kadar çabuk bir za manda ziyaret etmeleri hususundaki arzusunu tekrarlanuştır.» Yunan Bafvekilinin beyanatt Atina 17 (A.A.) Gazeteci'«re verdiği beyanatta Başvekil M. Çalda* ris sunlan söyledi: « Tevfik Rüştü Bey ile yapılan dünkü mülâkat, tam bir dostluk ve karşıhkh bir samimiyet havası içinde ol • mustur. Tetkik ettiğimiz bütün meselelerde direktifler hususunda tam bir ahenk olduğu görüldü. iki hükumetin mümessflleri arasmda muntazaman temas oluşu haricî siyasetlerinin bütün tezahürlerinde görülen te» riki mesaiyi daha sıkı bir şekle koymakta ve sağlamlaştırmaktadır. Bu teşriki mesai o kadar sıkıdır ki, Londrada ve Cenevrede birçok kereler Yuna« H»r'ci« ye Nazınmn Türkiyeyi ve Türk.ye Hariciye Vekilinin de Yunanistanı ayni meselelerde ayni görüşle temsil ettik • leri clmustur. Söğüt kazasmda Imar faaliyeti Bu kayığm amban liberalizm, ser • bestii rekabet, Gold tstandard gibi ünivershe kamlotlarile dolu olduğu söyleniyor. Amerika sâyı uyuzdan, veremden ve frengiden kurtarmağa te • şebbüs etti. Atina gazetelerinin neşriyatı Yol, genç milletlere açılmışhr. Yeni Atina 17 (A.A.) Atina Ajansınfelsefeyi onlar bulacaklar, yeni zaman msanlığını onlar hazırlıyacaklardır. Top rak ana, yenibir doğum sancısı ceki yor: Biz buna buhran diyoruz. Kab lettarihin üçüncü torunu dünyaya ge liyor: Oz türkçeden bir güzel at bul mağa bakalıml Vnizsizlik idn yegâne deva kanl ihya eden Ç T D n D la mnntabia etibb» tarafndaa tertip edilınisttr. O l I V U r KANSIZLIK Chlorotc FAÜH RIFKI .PARB