17 Haztran 1933 Hava Transatlantikleri Çumharivet 1500 yolcu alacak muazzam tayyareler inşası tasavvur ediliyor Almanların 170 yolcu taşıyacak bir hava transatlantiği inşasına hazır lanmalarına bakılırsa bu tasavvu run pek uzak olmadığı söylenebilir Kamyonculuğun Doğurduğu facialar Bu bir nevi lüksün acısını çekenler pek çok!.. Aydından bir okuyucumuz yazıyor: «Gazetenizin 24 mayıs tarihli nüsha «mdaki «Şimendiferlerimize kamyon rekabeti» serlevhalı başmakaleyi okudum, çok acı duydum. Bu yazı ne ka dar doğru ve acıklı!.. Burada otomobil ve kamyon yüziinden kaç ev söndü, yıkıldı, tarumar oldu ve kaç vatandas bu uğurda telef oldu. Ne ev kaldı, ne tarla. Şimdi sağ olanlan boynu bükük geziyor. Düne kadar semerciler, hancılar, nalbantlar, »araçlar dükkânlannı kapamağa mecbur olmuşlardı. Çünkü; köylii, kazandığı parayı her zaman böyle akacak tanarak şehre, pazara kamyon • la gelmeğe baslamıştı; varlığını fazla gördüğü atmı, merkebini, ölü paha • •ma sahnış, yahut ihmal etmişti; ni hayet geçen sene malı para etmeyin • ce tabiatile elme para girmedi, elin dekmi sarfettiği gibi borca da girmiş ti. Zavallı köylii, tecrübesiz köylii, bu >efer de at yahut merkep alacak para bulamadı. Şimdi ya bir merkeple yahut yaya olarak şehre gelip gidiyor, müthiş ıztırap ve nedamet içinde çırpınıyor. Bu kamyonculuk ve otomobilcilik kendisrni uçuruma sürüklediği gibi hiç günahı olmıyan köylüyü ve köylii ile bn husuıta mühim alâkası olan hancıyı, nalbandı, semerciyi, saracı da sü rükleyip götürdü. Otomobil, kamyon almak için evini barkını, tarlasmı sa • tanlara da bu feci akibetler çerçevesi içinde genis bir yer ayırmak lâzım. Demiryollanmızm gördüğü zararla nn bahsini ise zait görüyorum. Onu ve onun bu yuzden gördügü zararlar herketçe mahimdur. Kamyonlarm sebebiyet verdiği kazalara gelince: Şoförlerin acemiliği ve dikkatsizliği yüzünden hesapsız vatandaşiarrmız kazalara maruz kaldılar. Bu yuzden eli değnekli gezenler müs tesna ölenlerm adedini ancak Allah bilir. Bugün Aydm tzmir yolunda hiçbir kayde bağlı olmıyan serait içinde sey rüsefer eden kamyonlar gene işlemekte ve son talihlerini tecrübe ederek felâket çukuruna hazırlanmaktadırlar.» Öz dil müsabakamız: 2 YAPAYALNIZ Ormanın küçük ağaçları arasın dan kayarak Okanın sarı sulanna karışan, ağaçların sık yapraklann dan görünmiyen sığ ırmak, yolunu bulmus akıp gidiyordu. Durgun akışIarında gündüz parlak gökü, gece yıldızları yaşaırdı. Dik yamaçla rınm birinde bir oyuk açılmış, buna da usta birinin elinden çıkmışa benziyen ağaç dallarından öriilmü* uygun bir kapı yapılmıstı. Kapının önünde kazılmış yuvarlak bir çukur vardı. Taş ile odundan yapılmış basamaklı yolun bir ucu buraya bir ucu da ırmağa gidiyordu. Uç genç ağaç: Kaym, kara, ıhlamur ağaçları buranın bekçileri îdi. Yollar büyük bir özenme, çok güzel bir görüsle düzeltilmis, yerlerinde açılmıstı. Burada yasayanm çok özendiği her yerde göze çarpıyordu. Onun burada son anlarını kırmızılı aklı, yesilli sanlı çiçeklerle donanmıs ağaçlar arasında geçirmek isediği belli idi. Oyuğun içi çok özenisli düzeltil • miş, süslenmişti. Tavanla kapının yanları salkım ağaçlarının dallarile örülmüs, dereden getirilen çamurla sıvanmıştı. Bu yuvacığa girince solda eski bir soba, onun karşısında da yuvarlak bir masanın üstünde iki bardağın içinde güzel kokulu çiçekler vardı. Masanın arkasına isten kararmış, güzel yontulmus tastan üç erkek kafası konmutşu. Kapının karsısına doğru da ağaçların iç kabuğundan yapılmış hasıra benziyen birkaç çift ayakkabı asılı duruyor du. Odanın havası kurumus yaprakların tatlı kokuları ile dolmuştu. Burada oturan, orta boylu, turp gibi bir yaşlı idi; yalniz yüzündeki dünün bıraktığı acılık öylece duru yordu. Yüzüne acılığı veren bir ucu çenesinde, öteki ucu da kulağında bulunan bir kesiğin izi idi. O sanki ezilmiş, yırtıcı kuşlann gagalamasından kurtulmuş bir tilkiye benziyordu. Bakanların tüylerini ürpertebilecek yüzü kırmızı bakırı andırıyordu; güneşten yanmamış yeri yoktu. Bozulmus yorgun gözlerinin üstünde kaşları kalmamıstı; yalnış göz ka • paklarmın uçlarında kirpik yerine kırmızı birer çizgi vardı. Başından saçları yer yer dökülmüştü. Bunlarla yaşayan bu yaşhda bir yavru kedı çevikliği var<fi. Gülünce çirkrn gözleri pırıl pırıl parlıyor, yüzünün çizgileri kapanmış kesgin izini bölük bölük edecekmiş gibi görünüyordu. Üstünde bir gömlekle bir yollu şalvar vardı. Bacaklannda dolak ye rine deri sarmıs, ayaklarma da hasıra benziyen elle örülmüş çarıklar giymişti. Mayıs ayının ortasına doğru idi. Tan yeri ağarmış, her yer aydınlanmışrı: Onu görmeğe gittim. Hemen arkadas oluverdik; o gece benim kalmamı bile istedi. lkinci bir gidisimdi bana buraya nasıl düstüğünü bundan önce ne yaptığım anlattı. Çıplak göğsünü ılık günese karşı açti: Yamacın yeşillikleri arasına sırtüstü uzanarak anlatmağa başladı: *Ben bıçkıcı idim. Tam on yedi yıl kereste keserek yasadım. Bu kesik te testereden oldu. Beni arkadaşla rım, komşularım bıçkıcı Savel diye tanırlar. Bıçkıcılık kolay bir iş değildir arkadaş. Kolların ileri geri gidip gelecek, yüzün bir ağ içinde saklı bulunacak, çünkü başının üzerinde, her yerde yongalar uçar, tozdan hiçbir yer görünmez olur. Testere tozuna bulanırsın... Ben canlı, kendimi sevdiren bir isçi idim. Tıpkı ev giiver 1 Maksim Gorkiden tercüme cinler! gibi, bilirsin, hani ta... Yük • seklere çıkıp çıkıp ta kanatlanaı kapayarak basını onlardan bfrinin altına sokar, sonra birden bire aşağı i> nerler. Bu kuslar ya bir evin da» mına yahut y«re çarparak arasır» kendilerini öldürürler. Işte ben d« öyle oldum. Sevimli, sevilmeğe değet belki biraz görgüsüz, kadınlar, ln«lar hep bana utulurlardı. Ah o verdiğim aldahcı sözler. Geçmifi yaşat> mak ne tatlı, ah ne tath... Onlar hep gözümün önüne gelıyorlar... Ha haa hay... Otlarm üstünde yuvarlan«rak genç gönKinden kopan uzun gülüşlerüe or taiığı çmçm çmlattı. Sesi dğerlerimn d»rinliklerinde aleaiarak inler gibi oldu. Esen bir sağnak ile o çmtatıcı setini ağaçlar ona geri yofladı. «Haydi, bi • raz içeütn dostum»... Basamaklı yoldan ırmağa indüc. Akan parlak suyun içinde soğuyan bir şişe votkadan birer bardak içtHc; bu • nun üzerine de kurutulmuş ekmek ye • dik. Irmaktan hem bahk tutuyorduk, hem de yaşlı arkadas gene anlatıyor • du. «Tatlı bir içki değil mi?» diyerek dilile dudaklarını ıslathktan sonra c(S> zel içki ama ben çok içmiyorum». «Bir çoklan, votkayı yapan kötünün birist idi, diyorlar, bense onun böyle tath bir içki yaptığma ne büyük bir iyiKk diyorum.» Biraz sustu, gözlerini kapadı, sonra birdenbire tilkindi. Birinîn üzerine atılır gibi söylenmeğe başladı. «Ben yanıldım, hem de çok çok yanıldım. Beni yanlif yola saptırdı . lar.» Birbirimizle anlaşma, yersis yurtsuz bfa çiçek gibi aralarrmısda yaşıyordu. O bizden çok uzaktı. Ne ise, ben evlendim. Kanm, Nataf», güzel, arkadaslarını seven, her SOB* uyan bir kadındı. Beraber çok iyi geçiniyorduk. O biraz yalniz başın» ekip bîçmesini severdi; ben de çok gezici idim yaa... Eve arasıra uğrar, nerde gönül çekici bir kadın görscra arkasrm birakmazd^m. tste bu böylece geçip gidiyordu.. Yalniz, şunu da söyliyeyim ki, ev« dönerken iki elim tıklım tıklım dolv gelirdim. O gün karımın her istexliğini yerine getirirdim. Bir gün gene eve geldim. Bir de baktım bizim kom şular almış yürümüs. Dedikodu, dedikodu üstüne. Beni, karımı çamura batırıp çıkarmışlar. Yedi buç,uktm çanlar çalmıyor... Eh! Nataşinın gönlünü almak, bunları unutturmak için ona değerli öteberi alır, para • > • rir, böylece avutmağa çalısırdım. <Ah, küçük sersem! Beni bu karılar» karşı niçin gülünç bir koca kıhğına sokuyorsun? Ben senin yavın [ 1 ] mıyım, yoksa seni seven bir koca mıyım?» Bunlardan sonra o hemen ağlamağa başlar, kendi için kötü diyen komşulara kötü kötü sözler söylerdi. «Dedikoduculann yalan söyledikle • rini çok bilirdim. Ben görmüş, geçirmiş yaşlılardan biriyim, sen bile beni aldatamazsm.» Arkadaki çahlardan bir hifilb duyd~uk. Yaşlı arkadaş yanındaki dalları elile sarsalıyarak: «Şurada bir kirpi yaşıyordu. Geçen gün ir makta yikanmağa gidiyordum, onu görmemişim, üstüne basıverdim; dikenlerden biri ta ayağımın içine işledi.» Güldü, hışıltının geldiği çalıya doğru başını arkaya çevirerek baktı, gene bana döndü, başını sallayıp gülümsed'i .. ÖMER RÜKNETTlN [1] Yav kelmesi duşmanm ttirfcçesi olarak verilmiştir. (Kamusu Osman!) 1500 ,otea taşıyacak bâyük hava gemın nhtımda yük ve yolcu cdıyor Tayyar«?erin hachnlcri günden giine büyümektedir. O kadar ki müstakbel hava gemilerinin badmleri ve yolcu taşıma kabitiyetleri için simdiden btr hat tayin etmek müskiil bir i* olmuş • tur. Almanlar simdtden bir hava tranatlantiği msa»ma haznianmaktadtrlar. Bu hava gemisi meşhur Rumpler kum panyast tarafından insa edflecektir. Bunun hututu esasiyeai resimde göriHen hava gemisine benziyecek, yamtz bu nun kadar muazzam olmıyacaktır. Rumpler tayyaresi 88 metre uzunlu ğunda olacak, 45 kimVk mürettebatı buIımacakhr. Taşıyacaği yolcunun miktan 170 kişidir. Bundan başfc» 13,000 libre sricletinde posta ve eşya da götörebflecektir. Kuvvei muharrikesi her biri 1000 beygir kuvveünde on motörden mürekkep olacakhr. Bu muazzam hava gemmııin •ıkleti 180,000 kilogram olacaktr. Sürati saatte 300 kilometredir. Bu hava gemui Berhn üe Nevyork arasmdaki mesafeyi yedi saatte katedecektir. Almantarın inşasmı düfündiikleri bu hava gemisî çok büyük birsey i*e de bundan daha büyüklerini infa etmeğe feraıî bmr mâni yoktur. Resimdeid hava gemisi, Almanlann inşa edeceğr hava gemtsinden tm nmli büyük olarak düsimülmüş ve çinkraf tir. Kanat ?en»liği 600, tulü 335 ka dem, tasıyabileceği yolcu adedi 1500, Hava trantatlanttgt emannda ncut Hava geminmn maktat kuvvei muharrikesi 100,000 beygirdir. Bu devasa tayyarenm mintaldl on iki makmesi olacakt». Her raakme 50 kadetn kutrunda bir pervaneyi isletecektir. Tayyarede bütün mahrukat çmko teknede bulunacaktır. Yolcu ve eşya kanatlardald dairekrde bulunacaklardır. Bu taknrnattan maksat kabiK i«tial mevaddı yolcular ve mürettebattan tnümkün mertebe uzak tutmaktar. Tayyarelerde her HhHi yangm kar*< kimyevî yangm sondürme alederi buhmdurukcaktır. Makinelere benzm, deniz transatlantiklerinde oldugu gtbi tukımbalı borularla verilecektir. Yolcularm istirahati, deniz transat • lantiklerinde olduğu gribi temin edile • cektir. Açric güVerteler bulunmiyacak, fakat davderddd h*va her daJdka tecdft edfccelrtir. Yolcular rahatça gerebilecek ve k»natlann önlerue altlarmdaki pencere lerden etrafı »eyredebdeceklerdir. Arka tarafta dahi bar gezmti mahafii olaeak • ttr. Lâkm btmda mkurtat şiddetB hava cereyaWIarı yaptığmdan salonlar kapalı olacaktr. Bu hava transatİRnhideri gönde bir defa Bahrimuhiti gwçeceklerdir. Almanbnn şnndîden 170 yolcu tafryabılecek bir hava gennsi mşa*na hazırlaınddd«nna bakarak yukarda mev • zuub»hs tasavvurun tatbik edümettnRi pek uzak ohnadıgı söyienebuir. Muhafızgücü bisikletçüerİ geldi I * * Dün sabah şehrimize gelen Mtthafızgacö bisikletçileri mastakbilin aratında Myhafıgücüne mensup on iki biMehmet, Ahmet, Hayrî Efendiler • sikletçi «porcu Samsımdan baflı • den mürakkeptir. jrarak bir memleket hıruna çıkmifMisafirleri, hükumet, belediye, lardı. Bu sporcular 60 kiisur saat • Halkevi erkânı ve tporcular karşı lik bir yürüyüşten sonra 900 kilolamışlar, Fenerbahçe kulübünde metre katederek dün sabah şehr'mifereflerîne bir çay ziyafeti verîlmifze gelmişlerdir. Sporcular, mülâzim Refet Be • tfr. Sporcu gençler burada Halke • vinin misafiri olacaklar ve pazar güyin kaptanlığı altında mülâzim nü Çatalcayaraüteveccîhenharek<*t Nüzhet Beyler Rıza, Cevdet, Kâ edeceklerdir. mil, Ziya, Sabahattin, Celâl, Yusuf, aazetemizin 12 6^933 tarıhlı nushasında halk sutununda Pendik Beledıyesınden şUcâyetl mutazammın bir okuyucumuz tarafından gonderümış bir mekutp vardı mmi maarif faaliyeti Pendik Belediye relsi Abdullah Beyın, bu sıkâyete cevap olmak uzere bize gonder Sam*un <Hunuî> Muntazam dlğl bir mektupta denıllyor ki. bir erkek li«e»i ve kız orta mektebi «Pendıkte ıskân edılen mubadıller uve bir de orta ticaret mektebi bulumumen oz Turktur Bunlar eskı memlenan Samsunun irfan ordusunun 9,800 ketlerinde azim bir Rum kalabalığı içinde efradı 245 güzide zabiti vardır. Bu bir avuç Turk hallnde yaşamış olmalarısene ilk mektepler adedi 115 e baliğ na rağmen âdat ve an'anelerınden hıç oltnuştur. Bunlarda 8,799 talebe 215 bir şey kaybetmemiş, mılllyetlerini muhamuallim vardır. Maarif müdürlüğü faza etmujlerdlr. Rumca kcnuşmaları bir müz son tahsl devresinde bilhassa kabahat olarak telâkkl ediliyorsa, bu kaköy mektepleri teskilâtına ehem • bahati mübadillere değıl, eskı Imparatormiyet vermistir. luk »eraitine atfetmelidir Bugun yeni ye91 köyde ilk mektep vardır. Akatışen çocuklanmız rumca bılmedıklerı gibi lan, Martikale, Dededağ, Çakıralan koylermde birer kâgir mektep ya • eskıden tnrkçeyi bilmiyenler de tedricen turkçe konuşmaktadırlar Belediye daırepıldi. Yeni sene 28 köyde daha meksınde rumca konuşulduğu ise kat'ıyyen tep açılacak ve bunun nısfını yeni doğru değıldır binalar teşkil edecekiir. Sokaklarda gezen tavuklardan ceza aEylul bidayetinde hazır olaeak ohndığı bahsine gelince. Bunu yazan zat lan bu mekteplerm inşaatına şim • B«lediyece tavukların sokaklarda gezmediden baslanmıştır. Genç mualliro • leri yasak edildiğı U&n edildlğı halde bu lerimiz millet mekteplerile de faz • lasile alâkadar olmuslardır. 4068 kisi yasaga riayet etmedlğind«n dolayı Be millet mektebine devam etmis, 2,818 ledlye encumenince teczlye edilmesinden muğber olan blrlsl olsa gerektlr » tanesi sehadetname almıstır. Pendik belediyesmin bir cevabı Pekinde bir Türk hocasınm okuttuğu Türk cocukları Dün Ankarada yapılan at yarışları Ankara 16 (A.A.) tlkbahar at yanşlarmın sonucusu yapıldı. Başve • kil Hazretleri de teşrif etmişlerdi. Birinci koşu 4 ve daha yukan yas • ta ve bu sene 330 liradan fazla mü • kâfat kazanmamış hayvanlara mahsustu. Mesfe 2000 metre idi. Dokuz hayvan iştirak etti. Ceylân birinci, Sevinç ikmci, Garip üçüncü geldi. İkinci kosu 3 yasındald yanmkan tngiliz taytarma mahsustu. Mesafe 1600 metre idi. Aydm birinci, Süha ikinci, Suzan üçüncü geldi. Üçüncü koşu Gazi koşusu idi. Memlekette yetismis 4 haliskan lngiliz tavı arasında geçti. Koşu çok güzel oldu. Fakat yağmur tam bu koşuya teşasüf etmişti. özdemir birinci. Tür • kân ikinci geldL 4 üncu koşu haliskan Arap hayvan • lanna mahsosta. Mesafe 3500 metre idL Yağmur altında 3 hayvan arsmdâ yapıldı. Tayyar birinci, Sevinç i • kinci geldi. Beşinci koşu: 4 hayvan girdi. 4 yaşında ve daha yukan yaşfaki yanm kan fngiliz hayvanlan arasında yapıldı. Mesafe 2800 metre idi. Klâs birinci, Yavuz ikinci geldi. Erenköye dadanan hırsızlar yakalandı Uzun zamanlardanberi Erenköy ve chrarmda birçok hırsızlık vak'alan yapılmakta idi. Bu vak'alarm kahraman • lan nihayet evvelki gün zabıta memur • lan tarafından ele geçirilmislerdir. Hir* sızlann elebaşılan Nun ve Recep nanunda iki kisi oldugu anlaşdan her Hdsi de yakalannuslardır. Hırsızlann depo itti haz ettikleri kulübede yapılan araş • tamada şimdiye kadar çalman esyalann mühim bîr kısmı bulunmuş ve tnosadere edilmistir. Pekin MÜ8lüman mektebi muallimi ve talebeterî Bir kaç ay evvel Çmin Pekin şehrmden alınmış bir mektup neşret • miştik. Bunu bize Abdullah Efendi isminde bir Türk yazıyordu Abdul lah Efendi Balkan harbi sıralrmda ana yurttan aynlarak Mısım, Hindi ve Türkistam Çiniyi dolaştıktan sonra Pekine gîdip orada yerleşmiş ve hâ]& büyük Türk ırkınm çorukları bulunan o muhitte Türk harsını kuvvet lendirmek için çalışmağa başlamışhr. Çinde bugün bir çok Türk, milyonlarca müslüman yaşamaktadır. Me> denî filemin Çmli diye tanıdığı bir kıtım Asyahlarsa kendilerinin Kubilây soyundan gelme Türk oldukları îddiasmdadırlar. Bunun içindir ki Abdül • lan Efendinin Pekinde yeni açılan 600 talebeli bir müslüman mektebinde türkçe hocası olarak çalışması rica edilmiş ve sabık vatandaşımız da bu vazifeyi bir milliyet borcu addederek kabul eylemistir. Abdullah Efendinin talebelerinden pek çoğu Türk yavrulandır •« a«ıl • larının necabetile pek müftehir bulunan bu çocuklar Türkeline olan muhabbetlerini Türkiyeden gelmiş bir türkçe hocasınm varlığile kuvvetlen dirmektedirler. Abdullah Efendi onlara Anadolu türkçeaini öğretmekle beraber bugünkü Türkiye hakkında da malumat vermektedir. Resmimiz Türk ve müslüman talebelerile hocalannı mekteplerinin 5nünde gostermektedir. Grupun arkasında görünen Türk ve Japon bayraklan* dır. Abdullab Efendi X işaretli zattır.