10 Nisan 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4

10 Nisan 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cumhurîyeî 10 Nisan 1933 C M~SU LTA N Yazan: M. TURHAN Dİİ Yuluğ Tekin'in bîr kitabedeki yazısı Günlük düsünceler 1600 yıl evvel Türk aı»a yurdunda kullanılmıya baslandıği anlaşılan Orhon alfabesile yazilıp ta bugiin elimize geçen vesikalardan birini bu sütuna koymuştuk. O dil, Türk'ün yedinci asırdaki edebî dilidir. Seki zinci asırda da ayni şiveyi, ayni u«lubu görüyoruz. Meselâ hem prens, hem edip, hem tarihçi, hem de oy macı olduğru görünen Yulug Tekin, sekizinci asnn ortalanna doğru kalemile yazıp elile de oyduğu kitabede söyle diyor: «Bilke kagan bitigin yuliğ Tikin bitidim. Bunça barkığ, badzığ öziğ, kalgan atısı yulığ tikin, men ay artutu, tört gün evlörip bitidbn, badız tım.» Bu tiirkçe sözün bizim lehçemizde alabileceği sekil sudur: «Bilki hakan krtabesini ben, Yuloğ Tekin yazdım. Bunca barklan, badızlan kitabeleri, tasvirleri . ben, *' ;eğini Yuluğ Tekin, burada bir ay dört giin oturar&k yazdım ve hakkettitn». Hepimizin bildiği üzere sekizinci a*ır, bir taraftan sarktaki Tokyo Türk tmparatorluğunun sönümüne, bir taraftan da Arap'ların Türk yurduna ayak atısına sahit olmustur. Bu sebeple Orhon yazısı, orhon edebiyatı anarsiye uğnıyorv e yerini Oygurcaya bırakıyor. Türk dil tarihinde büyük bir yer tutan, bir çok değişiklikler geçiren bu kuvvetli, nü fuzlu bir çok özlü lehçeden her asra göre kendini teşhis ettirecek, tamttıracak örnekler vereceğiz. Pamuklu ithalâh Mubayaatın azalmasına rağmen beş sene içinde . pamuklu eşyaya 189,000,000 lira verdik Türkiye'nin pamuklu esya itha lâtı şöyledir: 1928 1929 1930 1931 1932 Yekun Milyon lira 52,4 59,9 32,3 33,2 11,0 188,8 Ton 23,287 27,313 18,977 20,904 10,028 Bu akşamki program Tercih ediniz: BERLÎN: 22,15 Symphonie Heroîque (Beethoven). BÜKREŞ: 20,05 Qnartet (Dworak). 21,20 Trio (Smetana). BUDAPEŞTE: 21,05 7 inci senfoni (Beethovefi). İSTANBUL: 18 Saz (Vedia Rıza Hanım) 18,45 Orkestra konseri 19,30 Fransızca dera (yeni başlıyanlara mahsus) 20 Saz (Servet Hanım) 20,30 Saz: (Safiye Hanım ve arkadaşlan) 21,30 Orkes tra konseri ve Ajans, Borsa haberlerl, saat ayarı. ANKARA x 12,30 Ankarapalas'tan nakil (orkestra) 1 8 Muallim Zeki Bey idaresinde koro konseri 18,40 Gramofon plâk» lan 19,10 Gitar Solo, (Sadrettin Bey) 19,40 Konferans 20,10 AjaM haberleri ve hava raporu. Es Due. VİYANA : 18.05 Hafif musiki konseri 19,20 Muhtelif konferans, havadisler ve sa ire.. 21,20 Akşam musikisi 22,15 Berlin'den nakil: Ludurig von Beethoven'nin bİT senfonisi: Synphoniein op. 55 23,05 havadisler 23,20 Ak « şam konseri. BÜKREŞ: 17,05 Radyo orkestrası 18,05 Havadisler 18,15 Orkestraya devam 19,05 iki konferans 20,05 Quartet in G Dur (Dvorak) 20,35 Konferans 20,50 konser 21,20 Trio in G Moll (Smetana) 21,50 havadisler « 22,05 Orkpstra konseri. BUDAPEŞTE : 18,05 Konferans 18.35 Macar şarkılan 19,25 Almanca ders 19,55' konser 20,30 Skeç 21.05 Musiki mektebinden naklen konser: Leonore ve 7 inci senfoni (Beethoven), Tannh'ausei (Wagner) 23,05 Havadisler ve gramofon plâklan 24,05 Ingilizce bir konferans. VARSOVA : 18,05 Piyano refakatile şarkılar 19,05 Havadisler 19,30 Halk kon seri 20,50 Havadisler 21,25 Leh musikisinden konser 21,50 Havadisler 21,55 Keman konseri (orkestra refakatile) 23,05 Stokholm'den nakil: (viyolonsel, org ve şarkılar)*BRUKSEL I (franz) : " 21,10 Tiyatro21,35 Konser22,0' Senfonik orkestra musikisi 23,05 Havadisler 23,1 5 Dans havalan. ROMA: 21,05 Havadisler ve gramofon plâklan 21,20 Orkestra konseri. BELGRAT: 20,05 Kadm sesile şarkılar 20,45 Gramofon plâklan 2 1,05 Zagrep'ten 23,05 Havadisler, sonra: Balalayka musikisi. 86 Nis asilzadeleri, Cem'in heybetinden, şahane güzelliğinden korkarak kanlaraıı hapsediyorlar! Cem, biiyük bir demetin koynundan canlı bir fidan doğmasmı andıran bu beliriş önünde ilkin şaşırdı, bir peri oyununa tutulduğunu sanarak iki adım geri çekildi ve sonra o ince, çok ince tiilün içinde sevgüisinin bulunduğunu anlaymca iki kolunu havaya kaldırdı, înledi: Oh, Uhı Tann, sen neler yarat mazsın ki... Heyecanı büyük, çok büyüktii. Aym yere inmesi, yahut denizin tek bir dalga halinde göke çıkması bu faır prensi bu kadar heyecana düşürmezdi. Sevgilismi önünde ve bu biçimde gör mek adeta zihnine donukluk, diline tutokluk getirmişti. Yüreği kopacak gibi çarpıyordu. Kadın, sepetten nur bir fidan gibî çıkan güzel kadın, her seyi açan örtü »ün« sannarak nazlı nazlı yürüdü, dilsizleşen Cem'in ta yanma greldi: Hasmetpenah! • dedi • On be» gün evvel eksik bır&khğınız bir bahsi tamamlamak için huzurunuza geldim. Bilmem ki rabatsız mı ettim? Cem, kendini Ulker, su Fransız periyi Çolpo Harum sandı. Göğsii kabardı. nefesi gürleşti, içme biitün sevincine rağmen bir ürküntü geldi [ * ] . Kopacak gönül firtınasmdan, benliğini sa racak istiha kasırgasından ürküyordu. Kadının sesi, denizlerin iistünde dalgalara hareket emreden riizgârlara ben ziyordu ve bir ask denizi taşıyan Cem'in yüreği bu sevimli görünüp te fkneler sakIryan sesle yelpazelenerek yavaş yavaş kabarmıya başlamışh. Sanki bu kabansın, bu dalgalanısın akıbetlerinden kendini korumak ister gibi gözlerini kapıyordu. Lâkin ses, o âmir ses kulağından silinmiyordu. Tule sanlı peri de göz bebeğinden aynlmıyordn. Zaten o bebek, o göz besiği, bu hayalin kımdağı ve yatağı idi. ŞLmdi hayal, canlı olarak ve konuşarak yatağına uzanıyordu! Korkan Ülker'le fettan Çolpo, dört tarafa dağılmış çiçeklerin havada uçusan kokulan arasmda bir müddet sessiz kaldıla^^yiEa» kadın, bütün o çiçekleri de sarhoslatan bir biilbül ağzile yeni baştan konuştu: Sizi rahatsız etmediğimi söyleyin ki üzüntüm geçsm. Yoksa utancımdan eriyeceğim. Naz, klâsik ask düsturlarma göre, sevilenlerin, niyaz ise sevenlerin hakkıdır. Cem, susmakta devam ettiği halde kendi hakkını kullanmamış ve sevgilinin hakkını çiğnemiş olacağmı düşündü, bu tecellinin zevkini de kaçırmak is temedi, gözlerini açb ve kadının ellerini tuttu. Şifa bulan hastanın emciye (hekime) borcu teşekkürdür. Sen bana detman sunuvorsun, ben de sana şük[•] Türk mitolojisinde çok nefis efsaneler vardır. Bunlardan blrt de «Çolpo Hanun» masalıdır. Çolpo, Yakut lehçesinde Zühre yıldızıdır. Bu genç kız, Ülker yıldızını seviyor. Ülker de Çolpo Hanım içln yanıp tuuşuyor. Ne zaman ki Çolpo lle Ülker bir hizada birleşirler, kalpleri atmaga, göğüsleri kabarmağa, nefesleri gürleşmeğe başlar. Bu nefesler, birer dalga olur, derhal kasırga çıkar, ortalığı birbirine katar. Bundan dolayıdır kl Yakut Türk'leri Zühre ile Ülker bir hizaya geldlgi zaman ürkerler. Ziya Gök Alp ran sunaynn. Kadm, «bin kere, on bin kere tesekkür!» dedi, lâkin oturmadı. Oraya ni çin geldiğini ve hele bu kılı&a niçm börünüp sepete de niçin gîrdigmi anlath: Siz, son göriistügümüz gün, aşkı anlattınız ve askm taçlan pabuç yapacağmı, hükümdar kafalannın sevilen kadın önünde yerlere düşeceğini söy lediniz. Mkalleriniz hep tarihî idL Fakat âsıklannızı, örnek tuttuğunuz yüksek sevda tasımıs însanlan hep erkeklerden seçiyordunuz. Bu, bana bir dert oldu. Kendinizi sevebilir gösterip te sizi sevenleri bu kabiliyetten mahrum gibi tutmak giicüme gitti. Çünkü ben de seviyordum, ben de çıldınyordum ve ben de sevgilimin ayaklan altına atümak istiyordum. Bunu orada, o kalabalıkta, dostlanmm yanında, kocamm gözii önünde yapamazdım. Başka bir fırsat ta yoktu. Heybetinizden, sahane güzelliğinizden, arslan ruhunuz dan korkan asü kocalarunız bizi artık hapsediyorlardı. Kendileri sizmle boy ölçüsemedikleri için hmçlarmı bizden alıyorlardı, kuvvetlerini bizim hürriyetimize zetıcir vurarak deneyorlardı. tste bu vaziyette düsündüm, tasın dım. Size varmak, size kadar yüksel mek ve yüreğimi size,' bütün atefüe, göstermek için ben de tarihten örnek aldım. Siz Musa'nm, Davud'un ve babanızın aşklarmdan bahsetmistiniz. Ben de size Kleopatra'mn askını habrlat mak istedim. Hem de hikâye ederek degil, bizzat Kleopatra olarak ve bizzat onun gibi yaparak!.. Cem, o hayret ve hayraniyet »ırasında Kleopatra'yı hatırhyamazdı. Zaten o, tarihi Türk lehçesile oku mus bir adamdı. Kleopatra'yı, «kız Batlamyos» diye bilirdi, o ismi bel ki de hiç duymamışh. Bu sebeple, güftesini anlamadığı bir beste din ler gibi Nis perisini dinliyordu. Sesin güzelliğine, krvraklığma bayılı yordu, bestede dayanılmaz bir ahenk buluyordu. Lâkin kızın ne dediğini lâyıkile anlamıyordu. Fransız kadın, Kleopatra'dan tam bin beş yüz sene somra o adı kendine lâyık gören ve Nil yıldızinm ruhunu kahbına geçiren güzel kadın, Cem'deki tatlı idraksizliği sezdi, »özlerini daha açıklastırdı: Elbet biliyorsunuz, değil mi?.. Vaktile bir Sezar vardı. Şu üzerinde konuştuğumuz topraklar gibi kiire nin bir çok taraflannı elinde tutan bir adatn! Bu, çok güzel ve yiğit bir erkekti. Boğaları yenerdi, iyi ata binerdi, mükenunel yüzerdi, parlak şiir söylerdi, £lâ keman çalardı, parlak resimler yapardı. Kılıcına ordular boyun iğiyordu, tek bir bakışına kadın yürekleri esir oluyordu. tşte bu adam, bir gün Mısır'a gitti, o eski tnemleketi de Roma'nm çiftliği yapmak istedi. Mısır*da, Kleopatra hükümdar idi. Saltanat tacile güzel lik tacını birlikte tasıyan bu genç kadın, ordularile Sezar'ı yenemezdi. Onun için güzelliğinin sihrine baş vurdu. Büyük bir sepet çiçek hazırlattı, kendi de içine girdi, o şekilde Sezar'ın huzuruna çıktı. Nis Perisi, sözünün bu noktasında diz çöktü, Cem'in iki elini yakaladı, haykırdı: (Mabadi var) Ecnebi memleketTsrinden ithal edilen pamuk ipligi, pamuklu men sucat ve pamuklu hazır eşya bedelleri olmak üzere harice verdiğimiz paralar sırasile 1928 senesinde ithalâtı umumiyemizin % 23,5; 1929 da % 23,4; 1930 da % 21,2; 1931 de % 26 ve 1932 de % 13 ünü tutmuştur. 1931 nihayetlerinde tabikına baflanan kontenjan dolayısile 1932 senesinde bu esya ithalâtı üçte iki derecesinde azalmıştır. Kontenjanın memlekete faydası olup olmadığı bir çok defalar münakasa edilmis tiır. Kontenjanın, faydalan sayılır ken basta pamuklu esya ithalâtı yü" zünden harice 25 30 milyon li ramızın çıkmasma mâni olduğunu ve bu suretle en nazik bir zamanda Türk lirasınm kıymetini de tutmağa yaradıgını zikretmek kâfidir. Memleketimizin pamuk ipligi ve mensucat ihtiyacını yerli sanayi 1926 senesindenberi kısmen tatmin etmeğe basladığından, son zamanlarda ithalât çok azalmıştır. Bu aza lıs yalnız kıymetlerd'e vâki olmayıp bu esya ithalâtı miktarca da hayli düşmüştür. 1928 ve 1929 senelerinde 23 27 milyon kilodan 1930 senesinde 17 milyona düstükten sonra 1931 de 21 milyona yükselmiş ise de 1932 senesinde tekrar birdenbire yarıdan fazla azalarak 10 milyon kiloya mmistrr. 1929 senesinde yeni gümrük tari fesi dolayısile fevkalâde ithalât yapılmış, pamuklu esya bedeli olarak o sene harice 60 milyon lira öden mistir. 1928 den 1932 sonuna kadar Arayışlar üzerinde dttruş: OkuyuculariTnızdan bir kısmı, Macar'lı müsteşrik ve âlim «Kunoş» un yazılarından da istifade ediyorlar, söz derliyorlar. Halbuki bu zat, a rapça ve acemceden dilimize geçip te kullanışta değiştirilen kelimeleri A t öz türkçe saymaktan çekinmemistir. Meselâ «dilsiz» mukabili olarak luğatçesine geçirdiği Samut arapça dır, asbnda Samut'tur. «Hosuma ghmedi» yerinde kullanılır diye ileri sürdüğü «betime gitti» sözii «bed» den bozmadır, farişidir. Dil i»i, yabancı kelimelere öz türkçe karşihk bulmakmaksadile yürüdüğüne ve yürütül düğüne göre derleyiate dikkatli ol mak gerek. ' \ *** pamuklu esya bedeli olatak ecnebi memleketlerine tediye ettiğimiz para 189 milyon Türk lirasıdır. Bu müddet zarfında umum rthalâtımız 840 milyon lira tuttuğuna göre he men hemen umum ithalâtımızın dörtte bhi bu esyaya inhisar etmiştir. Memleketimiz pamuklarmı hari ce ucuza satmağa mecbur olduğu muz ve mukabilinde milyonlarca liramızı harice dökerek Avrupa'dan pamuklu esya celbettiğimiz bir zamanda, bir taraftan kontenjan di ğer taraftan yerli sanayiin faaliyet ve inkisafı sayesinde elde edilen bu netice memleketimiz için kıymetli bir kazanç teskil eder. Son senelerde yerli sanayiimizin memleket ih tiyaçlarını karşılamak hususunda gösterdiği gayret ve muvaffakiyet bize ilerUi için büyük ümitler vere cek kudret ve mahiyettedh. Bir kaç gün evvelki nüshalanmızda Sanayi ve Maadin Bankası heyeti umumiyesi münasebetile bahset ~ tiğimiz gibi yerli fabrikalar bu son senelerde tamamen muvaffakiyete erismis ve piyasa satıslan mütema diyen fazlalasmıstır. Yerli fabrika lar artık eskisi gibi yalnız devlet siparisleruıe münhasır bir vaziyette değil piyasada günden güne artan rağbet sayesinde yasar ve tutunur bir hale gelmistir. Millî servetimizin, millî fabrika ların bir sistem ve suur altında mütemadiyen inkişaf etmesile memle* kette daha faydalı isler göreceği muhakkaktır. Ancak bu sahada devamlı bir surette ilerlemek için bilâistisna hepimizin yerli sanayi mamulâtını tercih etmesi ve evsafi ecnebi mü masillerine kıyasen daha asağı da olsa paramızın memlekette kalaca gını ve Türk isçrsi Türk aile ve çocuklannın geçinmesine yanyaca gını düsünerek daima yerli malla rını kullanmağa çalışması lâzımdır. Bu hepimiz için ayni zamanda bir vatan ve menfaat borcudur. Yunanistan da Brezilya ile bir I Mayıs sonuna kadar afyon ihraç edilecek hahve mukavelesi yaptı Ahiren Yunanistan da Berezilya He bir kahve mukavelesi imzalaımstır. Mukavele hakkmda Yunan üttisat nazırı Pesmacoğlu nimresmî Proia gazetesine şu beyanatta bulun muştur: < Mukavele «Orient Bresil» Yunan şirketi ile aktedilmistir, inhisar mahiyetinde değildir. Kim i*terse ayni serait dahilinde kahve ithalât işleri yapabilir. Mukavele müddeti üç senedir. Kahvenin ithali hem bu şirkete hem de kahve ithalâtçısı tüccara aittir. Orient . Bresil şirketinin yapacağı isler sunlardır: ( 1 ) fthal edilecek kahveye muadil kıymetinde Brezilya'ya % 100 Yunan malı ihraç edilecektir. ( 2 ) Pire'de ve Selânik'te büyük transit depo lar açacak ve bunlarda büyük kahve istoku hazır bulunduracak. Bu istoklardan bütün Balkan ve Akdeniz şark limanlanna kahve satacaktır. ( 3 ) Yunan bandırah vapurlarla Yunanistan ve Brezilya arasmda doğru hat tesis edecektir. ( 4 ) Şirketin yapacaklan kahve satıslan Nevyork borsa fiatını esas tutarak yal nız navlun ve diğer nakliyaıt masarifi zammedüecektir. tktısat nezaretmde mütesekkil bir daimî encü~ men tarafından fiatlar kontrol edile Yeni karşılıklar Dil anhetine gelen cevaplart derce devam ediyoruz: Liste: 18 TÂBİ: Bağh, TABDT: Olü sandıgı, TÂLİ: İkinci, TARİH: Geçmişi bllmek, TECİL: Geri koymak, TEDİP: Yola koymak, TEEMMÜL: Düşünce, TEENNİ: Agır düşunmek, TEESSUF: Yazıklanmak, TEESSÜR: Kurulmak, TEHIR: Geri bırakma, TEK3T: Güçlemek, TELIF: Kafa birleştirme, meydana getirme, TEMIN: Ele almak, bağlamak, TESIR: Acı bırakmak. Üsküdar 17 inci mektep muallimleri *•• TÂBI: Bağlı, TABUT: Olü kutusu, TÂLI: Sonradan gelen, TECİL: Geriletaıe, TEDİP: Yola getirme, TEEMMUL: Derin düşünme, TEENNI: Usturup TEESSÜP: Acıma, TEESSÜR: Acılık, TEESSÜS Temelleşme, kurulma, TEHIR: Gecikme, TEKİT: Bix daha, TELİF: Uzlaştırma, banşma, TEMIN: Sağlamlaştırma, TESİR: İçlenme. Üsküdar 25 inci ilk mektep muallimleri *•• TÂBİ: Uyan, TABUT: Ölü kutusu, TALİ: Geri kalan, TECIL: Sonraya bırak mak, TEDİP: Uslandırmak, TEEMMÜL: İnce düşünüş, TEENNİ: Düşüncell ya vaşlık, TEESSÜR: İçlenme, TEESSÜS: Temelleşme, yerleşme, TEESSÜF: Tasa lanma, TEHİR: Geciktirme. TELJF: Uzlaştırma, birleştirme, TEMTN: Yoluna koyma, TESIR: Iz bırakma, TFKTT: Sağlamlaştırma. Usküdar 19 uncu mektep muallimi Şadiye *•* Türkdye afyon yetiçtiriciler birli ği hakkındaki 2061 numaralı kanunun birinci muvakkat maddesinin afyon ihracatının nvemnuiyetine dair olan üçüncü fıkrasındaki 1 nisan 933 tarihi 1 haziran 933 olarak tadil edildiği ihracat ofisine tebliğ edfl mistir. Bu suretle mayıs sonuna kadar afyon ihracı imkân dahiline girmiçtir. Memleketimizin hâlen tnevcut afyon stoku 1493 sandıktır. Geçen sene ayni zamanda stok 2415 sandığa ba liğ olmustur. Afyon ince mahsul okkası 850936 kurustan muamele görmektedir. Davet Cemiyeti Tedrisiyei tslâmiye heyeti umumiyesi nisanm on dördüncü cuma günii senelik içrJmaını yapacakhr. Muhterem azanın saat iki buçukta Dariişsafaka'yı tesrifleri rica olunur. incir kahvesi istiyorlar Şehrimizde yapılmakta olan incir kahvesi için ecnebi memleketlerde manreç tedarik etmek üztıre ihracat ofisi tarafından tesebbüsatta bulu mılmus ve bir çok yerlere kahve nümuneleri gönderilmifti. Şimdiye kadar tngiltere, Hollanda, Suriye ve Fflistin'den gelen cevaplarda bu nünrunelerin beğenildiği ve siparislere baslandığı bildirilmiçtir. cektir.> Yunan hükumeti istediği zaman da mukaveleyi bilâtazmmat feshetmek hakkını muhafaza etmektedir. Davet İstanbul Halkevi Relsliğinden: Evimizin Halk dershanelerl ve kursları komitesl, kendi şubesine kayıth aza ile yüksek mektepler talebesinden bu şubecle çalış mak arzusunu göstermlş olanları 11/4/93' salı günü saat (17) de bir tcplantıya ça ğırmaktadır. Bu llânın davetiye yerine kabulü rica olunur. Terzîler güzel bîr balo verdiler Kaliforniya'daki hanesinde bir kaç sendık istırahatten sonra yeni C L A R A B O W tekrar ARTlSTiK Namındaki ilk filmi: Bu perşetnbe akşamın ian ıtibaren SİNEMA5INDA •• KARIMBENi ALDATIRSA filminı görünüz. Son günlerdir. ŞIK İlk büyük Türk operetimizi ^örelim ve san'atkârlarınuzı candan alkışlıyalım; SiNEMADA Baloda bulunan lardan bir grup Dün gece Turing Palas salonların celî bir zaman geçirmişlerdir. da terziler cemiyeti tarafından aileTerziler cemiyeti yakında bir büvî mahiyette bir balo verilmi^tir. Bayük balo daha verecek ve bu baloda loda şehrimizin tanmmış terzihane kadm erkek terziler içm elbise ve sahiplerinden ve maruf terzilerden zarafet müsabakası tertip edecektir. bir çokları hazır bulunmuşlar ve saBu rnusabakaya hariçten de istirak bahın srec vaktine kadar çok eğlenedilebilecektir. ı mıınnrnTnımmmnı rnmmrnrımTnmniiaımıııaı..... Bu çarşamba akşamı GLORYA smemasmda Sinemâ ve meşhur tenor DON JOSE MOJICA'mn KONSERİ Taganni edeceği şarkılar meyaninda: Opera havalan ve (Millî kostömü ile) ispanyol ve Meksika şarkılan. Biletler şimdiden alınabilir. Fiatlar 75100150 ve 200 kuruştur. Hamiş: Sinetna ile beraber bn konser programmda: 2 kısimlik fevkalâde bir filim Hıssî romans dâhi Rns sinemaasi Eisenstein'in ( senfoni tnusikal)i ÖZÜR: İlgi, sebep, UFUK: Gök çevresi, yer gök açığı, UHDE: Boynuna alma, ULVî: Yükseklik, UKDE: Düğüm, UMDE: Destek, dayanacak yer, UMUM: Herkes, bütün, UNSUR: Kök, dört kökten bir kök, Tasavvur edilemıyecek derecede miihim ve alâkabahş bir filim... UNVAN: Ad san, büyük sanı, ÖRFÎ: BaşHakikat... Halihazır hayat sahneleri... Realizm... buğ buyruğu, katı buruk, UZUV: Gövde Dünyayı istilâ eden eczalar, Paris, Hamburg, Lizbon, Darmstadt parçası, ÜCRET: Iş akçesi, hak, ÜLPET: bunun ithali aleyhinde... Bir merkezden diğerine tayyare ile Aşinalık, dostluk, ÜSTAT: Hoca, hünerli, ÜZLET: Eve kapanış, çekilme, kapanma. nakledilen zehir... Tiyatro kolisleri arkasında... Büyük oteller... Yeşilköy: Fevzi Altuğ ' Her yerde kaçakçılık... *** | Liste: 19 I Gösterilecektir ki bu filimde bilhassa kendisi için yazılan tarihçeyi; küçük vahşi kızlık çıJgınlıglannı ve Şikago ve Nevyork yüksek mehafilinde oynadıgı rollerini sira ile gösterecektir. Bir FOX filmidir. | ^ H ^ ^ | (İ755) I MİLLÎ SİNEMA i u sen eninen güzel filnı; Mevsimin 4 üncö ve son galası şerefine (Çıplak Aşıklar) ve (Adalar Şarkısı) filmine nazire olarak yapılan Bugiin ve bu Liste: 20 \ Ş | 1 I 1 i5) nıiîinıııı • • ! • VAHŞET: Yırtıcüık, VEHAMET: Kö , tüleşmek, VAKİ: Olagan, VASITA: So ! rumca, aynk kayrık, VEBAL: Suç, VECİT: ' Geçkinlenme, VEDA: Ayrılık, VELHASEL: Böylece, son olarak, VESİKA: Danışıklıca, VICDAN: Iç özü, YADİGÂR: Yardaklan, armağan, YAKIN: Bitişik, hısım, türemiz, YEGÂNE: Biricik, YEIS: Tasa. Maçka: Sacit Fethi JEAN MURAT Işte bütün bu esrarengiz vak'aları Bu çarşamba akşamından ıtibaren ve D A N i E L PAROLA M E L E K filminde gözleriniz BEYAZ iraesine başlanacak olan SİNEMASINDA önünde canlandıracak'ardır. (1753) ŞEYTAN CENNET PERiSi DOLORES DEL RİO tarafından Havayan adalannda geçen aşk, şiir, müzık ve ihtiras filmi. Ayrıca yeni FOX bavadis gazettsi. (1761) mm

Bu sayıdan diğer sayfalar: