2 Nisan Camhariyet '• .s 3 SON TELGRAFLAB Bana kaiırsa San'atın tesiri I Bir kaç gün evvel burada çıkan «Edebiyat ve cinayet» isimli fıkram üzerine Sadri Etem «Vakit» gazetesinde «Edebiyahn tesiri» ve Nurullah Ata da cSon Posta» gazetesinde «San'at ve mes'uliyet» başlıklan akında iki ma • Yugoslavya Hariciye Na zırı «muahedelerin tadili kale neşrettiler. Nurullah Ata'y» Jföre roman, hele limidi suya düşe cektir» diyor dalavereli zabıta romanlan mütereddî yetistirmekte âmil olmasalar bile kötü hakkmda izahatta bulunmuştur. M. Paris 1 (A.A.) Romanya Hariciihtiraslara karşı sevgi uyandırdıklan iYevtiç, bühassa son beynelmîlel siyaye Nazırı M. Titulesco'nun evvelki gün çin fena bir gözle görü'melidirler. Bunset hâdiselerinin ehemmiyetini kayde M. Paul Boncour ve dün M. Daladier dan baska, müsbet veya menfi, yazı • derek demîstir ki: ile yapmış olduğu görüşmelerden Le ntn ahlâkî tesirlerini inkâr etmek, yazıJournal, gerek M. Lituelesco'nun ve ge« tngiliz silâhlan bırakma prr j*i cının ehemmiyetsizliğini ileri sürmek rek hariciye neıaretinin gösterdikleri hiç bir kimseyi tatmin etmemiştir. Ace demek olur. ketumiyet '«>Iayısile bu hususta taf le ile yapılmıs olan bu projede bir çok Sadri Etem'e göre ise, «edebiyat, silâta girismenin cür'etkârane bir şey bos'uklar vardır. Mamafih silâh bırakıhayatın başı değil, sonudur.» Edebiyat olacağım yazmaktadır. mına ve sulhun tesisine imkân nisbetinhayat yapmaz, hayattan edebiyat doBu gazete diyor ki: de yardım etmek istiyen küçiik itilâf bu ğar. Bir neticeden baska bir şey olmı« Muhakkak olan bir nokta vardır nu miizakerelere esas olarak kabuJ etyan edebivat, içtimaî vakıalartn başhca ve bu miikâlemelerin ehemmiyetini gös mektedir. müessiri gibi itham edilmemelidir. termek için bu noktayı kaydetmek kâDiğer taraftan, Brkanya heyeti muBence bu, her muanzm da birbiri kafidir. rahbasastnn tesebbüsü üzerine çok mü dar haklı olduğu yuvarlak fikir münahim bir »iyasî hareket olmustur. tngiliz Bu nokta şudur: Hali hazırda Mussokaşalanndan biridir ve bunun için de heveti murahhasası Hr uzla.«ma elde et oldukça eskidir. Edebiyahn tesiri dalini plânmın mukadderatı konuşulmakmek istiyor. M. Makdonalt ve tadır.» vasınm geçmiş asırlardan zamanımıza M. Siman'un Roma »eyahatleri Le Journal, ttalyan projestnin bir çok kadar gelebilmesi, bu mevzuda söz söybu gayretlerin bir neticesidir. M. nazik mes'eleleri ortaya atmakta olduliyenlerin hep birden haklı olduklan Makdonalt giinün mes'elelerinin ğunu, bu sebebe bmaen Fransa'nın biiçindir. mahdut devletler arasmda tetkikmi raz düsünmesi ve bir takrm malâmat Nasrattm Hocavari bir hükümle ditoplaması lâzım gelmekte oîduğunu yaz tercih etmekte olduğu arzusunun daha yeceğun ki bu mevzuda Nurullah Ata Cenevre'den ayrılmadan evvel gösterm?ktadır. da, Sadri Etem de haklıdn, ben de mişti. Roma seyahati neticelerinm manası haklıyım. Le Journal diyor ki: Fransa, men üzerinde uzun uzadıya soz söylemiyecefaatinin emrettigi samimf bir dostlukla Nurullah Ata haklıdır; çünku edebiğim. Çünkü salâhiyettar mahafilden alı yat hayatm bir neticesi olmakla berabağh buiunduğu dost devletler mümesnan haberler tamam o!madıklan eîbi sPleriie istisarelerde bulunmak mecbu • ber, her netice gibi, mukabil bir tesirle, huzur verecek mahiyette de değîldir. riyetindedir. sebep vaziyetine geçerek, hayat fizeri1 Çok şümullü beynelmîlel bir hareket olBu dürüstiüğe nvrvafık bir hareket ne müessirdir. Hiç degflse kötü rhtirasolur. Roma'dan dönüsünde Paris'e uğ maktadır. Ve barran netkeleri beynellan cazip gösterecek kadar. mjll Vh ve Avrupa'nm tstikbali için nyacak olan M. De Jouvenel, Roma'Sadri Etem haklıdır; çünkü eski çok manaK olacakbr.» dan son haberleri getirecektir. Pek az bir teşbih ile, san'at cemiyetin ayna zaman sonra vaziyetin ne olduğunu anM. Yevic, bevanatmı bmrmeden evsıdır ve ahlâksrzlıklan hikâyet eden bir kyacağız. O zaman Fransa'nm tarihte vel ban memleketlerde ve mahafilde eserden hoşlanmıyanlar, aynada kendi çok defalar ifa etmis olduğu mutavaasıt •ulh mtıahedelerinin tadili ve hudutlacfrkrnliklerini göriince, kendilerine d«Iık vazifesmden vax geemetniş olduğu nn deSiştîrflmesi îçm kuvvetli bîr proğil de aynaya lazanlar mevkiindedirler. görülecektir.» paganda yapıldığmı da hahrlatarak deBen haklıymı; çünkü bu iki zıt fikrin miştir ki: neticesi sudur ki san'at ve edebiyat, ne Petft Parisien gazeted diyor ki: « Gerek Yugoslavva'da gerek ba«bazılarmın zannettikleri gibi sürö sürü «M. Trlulesco Frannz nazırlartndan ka yerlerde surası iyice bi'insin ki biitiin katil, cani, mütereddî yetiştirir; ne de azamî derecede memntn olarak avnl • bunlar ecnebi «yas«*tine hizmet ejtmek bir mermerin üstünden süzülen hava mıshr. Bu konusmalar esnasmda Fransız gibi, ccmiyet üzerinde hiç bir tenr yaphükumet adam'armın muahedelerin tadili için tasarlanmıştır. Fakat hariçte beslen«n ümit ve arzular suva dü«ec»ktir.» madan geçer. teh'ikesi He aUkadar memîeketlerin vaRoma'nın bir tekzibi Ancak bu tesir ve bu cazibenin dezfveti hakkmda göstwdikleri anlayış ve recesi nedir? Akibeti nedtr? Bence onJarm acık kaln'DHK ve Cenevre n Roma 1 (A.A.) Avrupa'da ara«aksiyon», fifl, hareket doğuracak ka«u'lerine sadakatlerm takdir rmkânmı zide ba» değisiklikler yapı'ma» için buhnurtır. lulva tarafmdan güya bir tek'if ileri $ü dar şiddetli bh* te*ir ve bir cazibe derü'düiKJ hakkmda Evening Şîandart ad ğildir bu. Büzel bir romanda en imreSırp Hareiye Nazırtnm beyanah nilen şey, kahramanlardan ziyade eseIı tngiliz gazetesinin verdiği haberler BeVat 1 (A.A.) Hariciye na rin muharriridir. Okuyucu nüıayet onu bn»t»n basa uvdurmadır. *ırı M. Yevtiç, ayanda haricive büteesi taklide kalkar ve roman yazar. Her romancı bir çok romanlar okumuştur; fakat pek az serseri, katil, hırsız veya mütereddî vardır ki roman meftunu sayılabikin. Romandan yabuz roman doğİş Bankası ikramiye ması, cinslerin vahdet bakımından, taMüsebbîplerden 14 taîe biat kanunlanna benziyen bir ruhî tekur'ası dün çekildi nasiil değil midir? be mektepten tardedildi PEYAMİ SAFA Ankara 1 nisan (Hu«usî) TürBursa (Telefonla) Dfin Gazi stadkiye tş Bankasının kumbara sahipyomunda vuku bulan hâdise dolayısile Heyeti Vekile dün Askerî lisesmde bir heyet teşekkül ede leri arasında her «ene 1 nisan ve 1 tesrinievvel tarihlerinde keşide ettirek h&diseye sebebivet veren 14 tal« toplandı oenim mektepten tartlanna karar vermiştir ği kur'aların birincîsi bugün tş Bankası Umumî Müdürlük binasında Ankara 1 (Telefonla) Heyeti Yaralılardan birinm kulaklan p«tla noter huzurunJa keşide edilmiştir. Vekile bu akşam saat beşte içtima mış, bir kaçınm baflan atılan taslarla Keside neticesinde îkramîye kaza ~ ederek geç vakte kadar müzakere derince •aralanmufar. A»kerî lise tel« nan kumbara sahipleri şunlardır: ye devam etmiştiır. besmden de hafifçe yaralananlar vardır. Bu içtimada kuponlar meselesinîn 254 No. lu Mehmet Ef. (Konya) Hâdiseye müddeiumunrilik vazımüzakere edildiği anlaşilmaktadır. 750, 22328 No.lu Hasan Nuri Bey yet ederek tahkikat icrasma başla(tstanbul) 250, 35388 No. lu Ragıp mışhr. Hftdisede yaralananlar bngrün Dah.lı istikraz tahvilâtı Hasan (tstanbul), 40016 No. lu Mehtibbı adlî tarafmdan nruaven* edllmet Bekir (tstanbul), 31180 No. lu Ankara 1 (Telefonla) Bugün mişlerdir. Yaralılar kendilerini yatsmail Hasan (tstanbul), 30863 No. bankalarda dahilî istikraz tahvilâ ralıyanlar aievhinde dava açmışlar, lu Behar tzra (tstanbul), 1119 No.lu tının kaydine ba«Iandı. müddeiumumilik te aynca hukuku tzzet (Kayseri), 497 No. lu Mustafa Uç kayk Merkez bankasında Maumumive davan tkame etmî*tir. Hasan (Aadana), 200 No. lu Fitnat liye mUsteşarı Ali Rıza Bey tarafın Hâdise hakkmda Bursa Erkek Hanım (Gazi Antep), 5113 No.lu dan yapıldı. Halk dahilî istikraz tahligesi talebesinin bir tavzihi Saibe Şükrü Hanım (Giresun), 335 vilâtına büyük bir rağbet göstermekDün, Bursa Erkek lisesi talebesinden No. lu Hasan (Manisa), 1023 No. lu tedir. şövle bir telgraf a'dık: Bir keümenin ek thsan (Zonguldak) Beyler 100 er, sik çıkmasmdan ileri gelen bir hatayı 89 No. lu HUseyin Adnan (Zongul Atina'da mOnhal âyan azalıktashih eden bu telgrafı dercediyoruz: dak), 3523 No. lu Mehmet Gazi (tzlarını Venizelist'ler kazandı mir), 1071 No. lu Müzehher Hanım Bursa Gazeteniz dönkfi müessif /*ina 1 (A.A.) Parlamento, dün (Kays«ri), 62 No. lu Hüsnü Ahmet hâdfseden bahsed«rken «Askerî lise (Sivas), 1201 No. lu Hamiyet Abidin münhal âyan azalıkları için mtihap ediSan'atkârlar maçı) dîyeceğme LiseSan'lenlerin yedîsi muhaliflerin nanuedi, ikiatkârlar maçı demistir.Maçı yapan ve hâ Hanım (Adana), 1868 No. lu Bedri si hükumetin namzedidir. Biri Balotaja (Adana), 1525 No. lu Fatma Abduldiseye sebep olan askerî Kselilerdir. lah Hanım (Beyoğlu), 33956 No. lu kalrmfhr. Muhitte aleybimize fena bir tesir uyan Ra»im tbrahim (tstanbul), 34933 ntihap edilenler arasında M. Micha dıran bu yanlıslı$ı matbuat kanununa No. lu Ayse Akile (tstanbul), 17510 Iacopulos, M. Papanastasiu, M. Sofoudi, tevfikan aynen tashih etmenizi rica ede* Hayim Kohen (tstanbul) Beyler M. Maksimos ve M. Stret'in ishnleri zikriz. 50 şer lira kazanmıeJardır. rolunmaktadır. Bursa Erkek litesi talebeleri Fransa müttefikleri ile istişare ediyor! İHEM Nudiye Tevfik Hf. nin anketimize cevabı Koca dünyada Allah bir a vuç toprak daha bulama7 dımı ki Havva'jn Âdem'in eğe kemiğinden yarattî Hep gençler... Biraz da hayatın ve tecrübenin söyliyebileceği şeyleri dinlemek, biraz da yaşamış ve hâdiselerin dilinden anlamış büyükleri mizin fikirlerini öğrenmek için Nudiye Tevfik Hanımefendi ile görüştüm. Kendisi esbak Berlin sefiri Tev fik Paşanın haretnidir ve Avrupa'nm muhtelif şehirlerinde uzun müddet yaşamıstır. Medenî dünya ile doğrudan doğruya temasa ve münasebete geçen asil bir Türk kadrm ruhunun bu dava karşısmda verecegi teamülü merak ediyorum. Nudiye Tevfik Harumefendiyi Cumhuriyet okuyucuları da tamrlar. Darüfsafakaya bir kaç kere büyük teberrül«•«*«* '•"''•"" han ve apartıman vakfeden bu şefkatli öksüzler hamisi için ben de aynca bir fıkra yazmıştam. Kendisini ilk defa bu anket vesilesile gördüm. Yakın tarihin değerli Nudiye Tevfik Hanrm bir müzesi addolunabilecek olan evi, yafet vermiş. Zeki Alman kadını aynca anlatılng«ğa defer. Siyasî ve resmi göriince mes'eleyi anlar, sa millî hatıralan tesbit eden güzel bir raya bildirir. Son derece memnun otarihî dekor içînde, hanunefendrnin Ian tmparator, çiçekçisine bizzat gısesi, dünden yanna dogru söyle akderek, Türk bayrağı renginde kır setmepe başladı: mızı ve beyaz karanfillerden bir de Kadın erkekle nicin bir olmak met daha yaptırır, Nudiye Hanımeistcr, anlamam ki efendim. Hvç böyfendinin tekrar ayağma kadar gelele şey olur mu? Baksanız a efendim, rek buketi kendüine verir. şu eJektrik ziyası bile «müsbet» le t»fe. dedim, bu incelik te er cmenfi» den doguyor. tnsanlık bu keklerde yoktur. zıddiyetlerin mahsulü değil midir? «Menfi» de «müsbet> olsaydı, yani Estagfurullah efendim... öyle bunlar «bir ve aynı» şeyler olsalardı demeyiniz... Erkekler her şeyi dü elektrfk ziyası husule gelir mîydi? şÜT.ürler, daha neler düşünürler... Hammefendmin erkek zekftsma Teşfeihiniz çok güzel... karşı hudutsuz bir iman ve hayranlığı Hem de efendim. tabiat elbette vardı. Son söz olarak ta kadmın içtikadınla erkeği bajka başka halket maî ve tabiî vazifelerini birleştiren mistir. Kadmın erkelde bir olmak en büyük kelimeyi soyledi: Ana. Kaistemesi, Allanın icadını tashih et dın, anadir. mek gibi nafile bir arayret degil miŞüphesiz bu kelimede en büyük dir? Allah Hazreti Âdem'i bir avuç davalan fasledecek büyük ve tılısımtopraktan yarattî. Koskoca dünyada lı bir kudret var; şüphesiz, en son bir avuç toorak daha bulamadı mı söz daima anamndır. ki Hazreti Havva'yı, ÂdemMn eğe kemifrmden halkermek istedi? Bu • Artık bana el öpmek düetü. o nun bir hikmeti vardır. Demek, ka P. S. dın erkeğin bir cuzüdür, bir parçasıdır. Bakımz efendkn, bir kadın Adana Fevzipaşa kırk alb, kırk yedi yaşlanna jreldi mi, artık ana olmak Kassalannı kay Hattımn bize iadesi betmeğe basiar. Halbuki erkeğin yetFransız'larla aktedüen son itilâfmiş yaxmda da, hatta daba fazla name mucîbmce Adana . 'Fevzipaşa vasta da aslan «ibi çocuklan olur. hattımn dünden ttibaren devrine De*i1 mî efendim? başlanmıştır. Nudiye Tevfik Hanımefendi, ha Devlet Demiryollan idaresi bu ttralanm uvkulanndan kaldirmak hattı tesellüm için icap eden hazırlığı icin en kücük bh* zîhin gavretme ibyapmıştır. Hvacı ofanıyan cevval zekâsım hem gSzIert, hem de •o'zlerHe tlân edi Viyana'b san'atkârlar yordn: Ben, ded!, uzun müddet Almanşehrimize geldiler ya'da bulundum, Roma'da ve Avrupa'nm en büyük sanayii nefîse se hirlerinde yajadim. Bir memleket girer girmez evvelâ resim «ergrflerini ve müzelerîni gezerdim. Hatta üc gunden fazla kalmadıSım Kopen hag'da bile Uk isim müzelerdeki resîmleri sevretmek olmuntu. Biitiin o güzel. kudretli, f evkalâde eserler üstünde hep, hep, heo erkek imzalan »ordüm efendim. Serarilerde tektük '<adm imzalan ^örülür. Bundan ne cıkar efendim? Evet kadmlar ara smda da üç beş müstesna kabiliyet zikrolunuvor... olur .. olmaz de mem... Ama ne kadar azdır... Baksamza... Saya saya dört beş isim söy. ler Hururlar. Yalnız anket mevzuu üzerinde konusmuvorduk. Hanımefendi Ahnanya'da bir hatrrasmi anlath: tmparaGeçenlerde şehrimize gelerek bir tor kendilerini zivarete srelmiş ve hekonser vereceklerini yazdığımız meşhwr Viyana'lı artistle Matmazel E diye olarak ^vumurta b'<"imind<» bir cicek getirmis. Nudiye Hanımefen dith Wachtel ve M. Neumann (vi yolonsel) dünkü ekspresle şehrimi di bu çîçeklerm solaca&raı diişü ze gelmişlerdir. Arti»tler şehrimiz nerek. onlan ebedıIestîrm'»V i<"în bîr de yalnız bir tek konser verecekler ressam çaö'irtmıs ve natürmorhmu dir. Bu konser 3 nisan pazarteti akyaptırmış. Sonra da bu cîcek resmmi şacnı saat 21,30 da Fransız tiyatro duvara asarak, karsısında, rnıoaratoric«nnı Bedim«Ierind«n birine ri •undadn. ıtine bakamamıshm. Hiç bir ses çıkmadı. Ağır ağır başımı kaldırdım ve gayri ihtiyarî Hicran'ın tarafma bakfağım için onunla gözgöze geldik. Aman yarabbi! Sanki onun bakışla nndan benim gözlerimin içme bîr yıldmtn düşmüştü. Gözlerim karardı. Uzaktan ince bir ses geHyordu. Uzaktan, ta yzaklardan... Biri bir şey söylüyor. Kim? Hicran mı? HaIam mı? Yoksa bu ses benim içrm den mi çelîyor? Kendimi topladım. Söz söyliyen halamdı: Oğlum, diyor, işitiyor musun? Kendimi biraz daha toplıyarak: Evet, evet, demisitn. Niye daldın öyle birdenbire?.. Diyorum ki oederin benhn biraderim demektir. Ha orada yaşamışrm, ha burada. . tkisi de birdir. Bence senin rahatın lâzımdır. Teşekkür ederim. Fakat, oğlum, ben »eni böyle •alıvermem. Birdenbire bana gücenntiş gibi ayrılmam istemem. Yarım ağızla: • Hayır, dedim, size nasrl gücenmnş olabilirim? Halam karşısmdaki sandalyayı ifa. ret etti: Suraya otur bakayım, dedi. Gidip oturdum. Hicran da ağır ağır yürüyerek sandalyamın arka sına kadar gelmis ve ellermi oraya dayamıştı. Ha'am dedi ki: Ben sana gecen gün biraz sitem ettim; hatta beraber oturmamızdaki mahzurlan da söyledim. Bilirsm ki benim kalbim açıktır. Fenalık dü • şürrmem. Bana kınlmadığmı ümit ediyordum. Fakat şimdi... Asla, asla.. dedün. Dur oğlum, ben bunun isbatını isterim. E?er hemen bizi bırakıp ta gidersen gücendiS'îne hükmederim. F.stağfurulian... değil .. biliyor. sunuz ki . Havır Ben birsderin değil, fakat o fitne fucur cadalozun sana neler söylediğini tahmin ediyorum. Kadın erkekle bir olabilir mi? NALINA MIH1NA «Gott mit uns!» Bursa'daki hâdise Kumbara talihlileri Evvelki günkü Cumhuriyet'te Al manya vekayiine ait bir resim vardı. Alman ordusu Baskumandanı ile bir amiralm Berlin'de Alman krtaabm teftişleri esnasmda alınmif olan bu re simde caddenin ortasına asılmıs ko • caman bir lâvhada «Gott mit uns» yani «Allah bizimledir» ibaresi okunuyordu. Alman'Iarm bu sözü meşhurdur. Büyük Harpte, Alman zabitlermin kılıçlarmda, neferlerinin palaskalannda hep bu «Gott mit uns» ibaresi yan lıydı. Allah rahmet eylesin, Abnan'Iara tapan ve kendi cephelernniz yıkılırken Avrupa harp sahalarına 120,000 Türk askeri göndererek bu kahramanlann 5060 binini Alman'Iarm uğuruna yabancı topraklara gömdüren Enver Paşa da, onlan takliden zabkan kılıçlanna «Allah bizimledir)» sözünü hakkettirmişti. «Gott mit uns» sözünü millî ve dinî fiar haline koymuş olan Abnan'Iar, «Allah bizimle beraber» diye yahudi!er'» r1' ^"îcadeleye giristiler. Sabık müttefiklerimiz, Umumî Harpte bütün hüsnü zanlan hilâfma Allah'n kenc^^erile değil düşmanlarile beraber olduğunu, bu işten ma§!up çıktıklan ve başlanna bin belâ geldiği halde, henüz öğrenememiş görünüyorlar. Filvaki, bu defa da Allahın Almanlarla değil, yahudilerle beraber olmsaı ihtimali beliriyor. Çünkü yahudi milleti tekin değildir. Çar'lann yaptırdıklan ve program i»mini verdikleri yahudi katliâmlarmın acısmı onlar öyle feci su rette eıkardtlar ki âlemin ağzı açık kaldı. Geçen gün Istanbul'da is gören tanıdığım ecnebi bir yahudi bu mes'ele monasebetile, sanki Hitler veya Göring benmisim gibi, tehditkâr bir sesle yuzüme bağırarak diyordn ki: « Beyefendi, yahudiler, Almanlarm zannettiği gibi bir buçuk milyon değildir, tam 35 milyonuz, biz!... Onlatia yalnız Alman yahudileri değil, bütün dünya yahudileri harbedecektir. Elirnizde öyle bir silâh var ki Almanyanm altını üstüne getirebüir.» Bu musevinin ima ettiği silâh para idi ve para, öyle merun bir şeydir Id Allahı bilmem ama şeytan, muhakkak ona sahip olanlarla beraberdir. öyle zannediyorum Id dünya işlerinde de şeytan Allahtan dâfia müessir oluyor. Zaten bir sürü düsmanlan olan AIman'Iar, yahudileri kudırmca bunlar, diinyantn her tarafına yayılmış ve zengin de olduklan için, cihan efkân umumiyesini bin vasıta 3e Alman'Iarm aleyhfne çevheceklerdir. Hitlerci'ler, bütün dönyayı aleyhlerinde harekete getirmek hatasma düştükleri için mağlup ve perişan olan Kayser'cOerm âkibetmden ibret dersi almamıs gibi görünüyorlar. Ben, âcizane onlara »öynyeyim ki Allah hiç bh milletie değil, yalnız akılklarla beraberdir. 8 aylık maaşını iade eden bir muallim Şile merkez muallimlerinden Az mi Bey isminde bir zat asabî bir hastalığa duçar olmuş ve kendisine bilmuayene sekiz ay mezuniyet verilmiş/ir. Ahiren Azmi Beye verilen bu mezuniyet nihayet bulmuş ve vazife*ine devama başlamıstır. Azmi Bey 8 ay zarfında biriken aylıklarm bedeli olan 402 lira kırk sekiz kuruşu bir zarf içinde pos taya vererek «vazife srörmeden bu fakir milletten para aunağı vicdan azabîle karşılanm» diyerek kaza kasasma iade etmistir. Şile kaymakamı keyfiyeti tstan bul Vilâyetine bildirmekte ve para • nın kabul edilip edilmiyeceğmi aor • maktad'r. Emin olumız ki .. Dur, acele etme... Sonra kızına dönerek: Hicran, dedi, yavrum, yukan çıkarsan balkon kapısmi Örtüver, açık kalmış galiba, kanat vuruyor, gürültü oluyor. Böyle bir gürültü yoktu. Halamın Hicran'ı odadan uzaklaştnrnak istedi ârini anladım. Hicran da bunu anhyarak çvbu cak salondan çıktı. Halam biraz daha rahat bir eda ile devam etti: Benim erkek evlâdım yok. Seni oğlum gibi severim. Her şeyi biliyorum, anhyorum. Şirketten çıkman 4a heo btzim yüzUmüzden sayılrr. Dinle bak. Ben gün eörmüs bîr ka dınım. Senrn gönlünü etmeden şuradan şurava seni bırakmam! Hoppala!.. Benim gönlümü nasıl ~ edecek? V o k 8 a Yoksa.. Aman AlIah'm Kızjnı bana vermeyi mi dü J sünüyor? Fakat bu değisrklikler nedir? Mabatti vn Milli tefrikamtz : 23 Yazan : SERVER BED1 Hep Senin İçin! Fena değil, dedi, evin içmde bh de avukat buldunl Bak bu dünyada seni müdafaa eden de varmış. Büyük bir teessürle dedim ki: Sevgili ablama çok teşekkür ler ederim. (tlk defa ona kar*ı bu abla sözünü kullanıyorum.) Beni sevdî^i meydana çıktı. Cidden bahtiyanm. Fakat Bir şey daha mevdana çıktı ki buna da oek müteessîfim. O da tizin teveccuhünüzü bir türlü kazanamamış olmanriır. ?İTe lâvık bir oğul olmadiğımı daima bilirdim ama haklcımda bu derece fena düşün^ii&üniîzü i»m!t etmezdim. Babam birdenbire yüzüme baktı. Gözleri kücülmüştü ve içinde büyük bir pişmanhkla sevş^i gizliyordu: Oğlum, dedi, baban olduğum İçin acı söylüyorum. Kınlma bu da •evgidendir. Sesi o kadar titremi«*: % : vutkunmağa mecbur oldu ve devam ede medi. Birdenbire bütün insanlar hakkında yüreğim iyi hislerle dolmuştu. Babam yalvanrcasına dedi ki: Ah oğul, O Hicran denilen uğursuzdan göniünü bir kurtarsan... Sabanat Hanım da: Ah, dedi. Anladım ki Hicran mes'elesi bu evde dert olmustur ve var kuvvet lerile beni kurtarmağa karar ver mMerdir. Sesimi cıkarmadım. Babam devam etti: Haydi, sen şhndi onlara git gel de ben sarta bu kücük h.^nımı bir anlatayım, bak sönül verecek kız mi imis. yoksa Yoksa... Ağır bh söz soylemek üzere idi; Sabahat Hanım: Bey!.. diye ihtar etti. Babam gene bana döndü: Haydi, dedi, gideceksen ça buk git te gel, yemeğe kadar yetif, fazla bekletme! Bu kadar aceleye ne lüzum vardı ? Maamafih gene itiraz etmedim ve evden çıkarak dosdoğru Şehzadebaşı'na vardım. Fakat halamın evme girmeden, biraz daha düşimmek için kapı önlerinde dolasıyordum. Hiç favdasi yok. Beynim bomboş. Kendimi cereyanlara bırakarak eve girdim. Halamı ve Hicran'ı mi safir odasında bulmuştum. Halimde bir başkahk olduğunu derhal sezdiIer Yüzüme garip garip bakıyorlardı. Ben, yan başım dönerek, büyük bir utanç, kararsızlık, can sıkıntısi ve bkraz da alacağım cevaba karşı merak içinde, odanın ortasında durarak: Bu geceden itibaren babamın evinde kalacağım, dedim. Ne halamın, ne de Hicran'ın yü