8 Ocak 1933 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

8 Ocak 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B ft L Cumhtrriyet | Hayretten füc'e gelmiş! | H 1 {üçüncü sahifeden mabaıt) Yumruğunu masanın üzerine vuru • yordu: Karsımda oyuncu isterim ben, oduncu değil... Her, Utekayı eline alan oyuncu olsa, kekâ, be... Ne âlâ memieket!.. tstanbul'da benim kadar «kole parbant» çeken yoktur... Varsa işte meydan... Ama dur, çoktan bilârdo oynadığım yok, hamlasmısımdır muhak kak... Bir îkî gün ekzersiz yaDtnalıyım... O laman gör oyunu sen... Vaktile Lüksemburg salonlannda az mı isteka salladundı! Ha, bak, «ustrubva» ya gelemem; karsımdaki canım ciğerhn arkadasım olsa, istekavı elimden atanm... Arkadasınm kolunu tuhıp çekti: Ciineto fle oynamasını sever misin?.. Ben de sevmem.. Bayıldığım seri kolpülerdir... Hakikaten bilârdo masası basjnda im's Kİbi kollarım ovnatarak övle candan, yü'ekten anlabvordu ki ben de yan masadan zevkle dinliyordum. Ya'mzdım: gazino da tenhaca idi, bu bPârdo mülehassısmı dinlememek için sebep yokto. Her sözünu, koiunun bir hareketHe temamlıyan ve otuz ik> disini göstere • rek keyifli keyifli gülen bu, tıknaz, orta bovlu adama, nedense, kanun ısınmışh. Utanmasam, hemen ahbap oluvere cek'im. Arkadastnın omzuna eltnî koyarak tekrar anlatmata baslamutı: Yaslandık ta ondan mı, bilârdo dan artık eskisi kadar lezzet duymu yorum... Oynamağa îcimde istek yok Ask olmayınca mesk olmaz! Derler... Her şeyin zamanı var!... Daha gençsin... Maşallahın var. KendinJ sahverme... O, cmgıraklı bir kahkaha atta: thtiyar değilim ama, genç te değilim... tnsan, kendini bilmeli... Biiârdoya tekrar merak sarmaktan korkuyorum... Bilârdo merakı, vallahi illet • tir be! Adama evini barkını unutturu • verir.. Manalı manah goz kırpıyordu: Bilhassa yeni evlilere hiç yakış maz! Arkadası taaccüple dııralamıstı: Nasıl, evlendin mi? Ne zaman • danberi ? Evlenmek üzereyim... AUah mubarek etsin... Kiminle? Nisanlımla! Oüindeki bVa'îcaa'ehini b' ham!ede dikti Sekiz senedir nisanlı îdik... Malum ya, ben, dört sene Almanya'da idim. Sonra da Par'Ve gittim... Arkadaşmm ağzı tekrar bir kans açddı: Aman ne vakit? Ondan da habe rim yok... O, merhamet eder gibî eîinî oynatıyordu: Uyuyorsun, azizim, dunvadan haberin yck senin... İstanbul'a döneli bir sene oluyor... Yahu, evvelki sene, senmie bîr kaç defa buluşmamış mıydık? Pederi, valdeyi yoklamak için, arasıra gelip gidiyordum! Şaka etme... Peder merhum vefat edeli beş seneden fazla olacak... Uvey peder, canım... Valden de rahmeti hakka kavuşalı benim büdiğim üç seneyi geçiyor.. Üvey pederin, valde merhumdan sonra aldığı haremine de, valde! d > * rim Sen bırak bunlan simdi... Arkadası, yutkunarak »usmustu: Peki, peki... Anlat... Sekiz senedir nisanlı idik.. Ama nasıl nisanhlık bilsen! Bir gün, en kii • çük bir vesile ile bV)irimizi ineitmedik, gücendirmedik... Nisanlun beni sever, bana hürmet eder. Ben, bürmetin, itaatin bu derecesini görmedim. Bir sözumü iki etmez... Tebrik ederim... Allahm sevgfli kulu imişsin... Bilemezsin azizim... Gözlerinle de görmeden inanamazsm... Bak, sana bir vak'a anlatayım da şas... Bir gün, nisanlıma misafir gitmistim. Üst kattaki balkonda oturuyorduk... Lâf arasmda; nisanlun: Senin her sözün, benim için bir emirdir! dedi. Sordum: Lâkırdı ile değil ama isbat edebilir mlsin?. Bana dargm dargın bakb: Yazık, sen, beni tanımamıssm... Tanryamamıssın! dedL İki elini birbirine vurdu: Şeytan nereden de aklıma getirdi? Şhndi şu balkondan, kendini asağıya at! desem, atar mısm! dedim. Hâlâ süphe mi ediyorsun? dedL Maksat lâ • tife... Vallahi baska niyetle söyleme dim: Haydi, at bakayun! dedim. Havdilim kopaydı, çenem tutulaydı, soylemez olaydım! Arkadası, heyecanla sorda: Kendini balkondan asağı attı mı? Attı be birader... Aman, dur, filân demeğe; elinden, ete^înden tutmağa vakit bnakmadan kendini kaldırdı, balkondan asağı ath.M Eyvah! Sonra? Sonran bu... Neye bu kadar uzun müddet nisanlı kaldığmızı simdi anladım. Ne gibi? Ne guSisi var mı? Balkondan a şağı düsünce kızcağum, kolu ve baeaği kınldı, senelerce tedavi edildî... Ah, su senin münasebetsizliğin... Yok canım... Bir tarafı kırılmadıl Balkon kaçuıcı katta idi ? Üçüncü katta.». Allah acımıs, ölmemiş... Fakafl nasıl oldu da bir tarafı kınlmadı? Sana, yalan mı söyüyeyim? Bir seycik olmadı? Peki, düstöğu yer, ytmrasak toprak, yahut kum, gubre, çemenlik filânmıydı? Ne gezer! Paket tastydıf ölmedi ha!!!... Bîraz baygmlık geçtrdi o kadar.. Onu ayıltmak için getirttigimiz dokhtr birdenbire ölmez mi? Hayretten roc'eten olmüş olacak? Elini arkadasınm omzuna koydo, keyifli keyifli güldüt Zeki adanuındtr be... Vallahi, rtpor veren Beiediye doktonı da ayni teşhisi koydu idi! MAHMVT YESARİ yıkayınız! „ nasıl oldu, fakat zabitin elinden kurtuldu ve tekrar koştu. Ancak bu sefer çok gidemedi: Bir polis, yirmi metreden tabancasmı çekti ve bir kurşunda kendisini yere sermekte gecîkmedi. Fokera'nın ce^«;nden düşen bomba pat lamamışh. Uzerini aradıklan zaman, insandan ziyade canlı bir cephanelîği andıran Fokera'nm üzerinde de, iki ro velver ve daha bir bomba bulunmakta geç kalınmadı. Dieer iki Protekerosist kaçtı ve ne old^k'an anlasılmadı. Kolundan ve bacağından yaralanan Bnris EftimoPtan baska, bu sokak harbînde, dört ki«i oldu, iki tarafm muharipleri dahü oiarak ondan fazla adam yaralandı. Yakavı ele veren gene tvan Petrof, karakolda, EftimoPu öldürmek emrini komîteden aldıklarmı, on bes gunden beri avcı el^'sesi satm alabiimek irin para beklediklerini ve para gelir gel rnez harekt^e |?ectîl<l<»«rini «ovledi ve bunlardan baska, butun ısrarlara. tazvik'ere ra^men kendifine bir sey söv letiiemedi. DiŞer yaralı ise, donmns bîr hevkel gibi idi. Yalnız vanlanndaki kopetri bir gün evvel Boris bahçesinde bularak boğazma bir tasma takıo yanlanna aldıklarmı sövlemekle iktifa etti. Yalan değîl: Hayvan, serbest bırakılır bırakılmaz, kosa kosa doğru Boris bahcesine ve oradan da bah<e nihayetînde bir ktuubede yasıyan tahibî DanoPun yantna gitti. Bu vak'ada en muhim noktalardan biri sudur: Yaralılar ayn ayn hastanelere yatınldıktan sonra üç saat geçmemiştir ki, Fokera'nm bulundugu has • taneye üc kisi müracaat etti ve polis • ten geldiklerini söyliyerek Fokera'yı almak ve müdiriyete götürmek için nrar ettiler. Hastane: Yaralmm cok agır, nerede be ölmek uzere olduğunu söyliyerek reddetti. Sonradan anlamldı ki, bvnfar polisten de&il, azılı komitecivi kaMırmak ve zabıtadan kurtarmak için komiteden gelmislerdi. Kurtarmak istemi^Ierdi: Çiinlcu henüz on eun o'mamışh ki, bîr Mihaîio • visti öldürdükten sonra yakalanarak hapse tıkılan bir Protekerovist, daha hapse girdiğinin ertesî günü, mahnas Iar arasmda bulunan ve müddetini bitirip hapisten çıkmasına bir knç gün kalmı* bir Mihailovist tarafından, sîvrıitile sivrilHle kama haline konmus bir kar • yol a demiri fle knmı deşümiş ve olürn diyarma gönderilmistL Mihailovistin intikamî, behemehal gelen ve nereye saklanırsa saklansm, insana, hatta hapisane duvarian ara • smda dahî aman vermiyen muthis bîr seydir! ••• Bu hâdise, burada bîter. Halk, yavas yavas dağıldı ve sokakta yalnız polîsler kaldı. Caddenîn üstünde yer yer buyük kan Iekeleri, bol damlalar halinde akmış taze kan izleri ve bir kaç yerde küçük kiiçük kan gölleri, sıcak, vahsi akislerle parlıyorlar. Arkadaşımla, bu kanlara fcaka baka, biz de uzaklasmaga baslamıshk ki arkamızdan dik bîr sec, bir polis sesit « SokaŞı yıkayınız!» dedi. Döndük: Bir kaç belediye çavuşu, ellerinde bir kaç ealı sUpürgesi ve bir kaç kova su üe, sokağı yıkamakta re kanlan temizlemekte idOer. Arkadaşım, bana döndü ve memleketini seven muztarip bir Bulgar sesüe: Birbirimizi yiyoruz! Ne «yıp seyf Dedi ve sonra: Korkuyorum ki bir gün «Şehri yıkayınız» demesinler! Diye üave etti. ALİ NACİ dan kiKtlendi ve mühürlendi. Hacı Zihni Efendmin kaçmlan kızından hiç bir haber yoktu. Mehmet Rıza yapılacak hiç bir şey göremiyordu. Yalnız Zeyrek'teki evi mütemadî bir tarassut altında bulundurmakla iktifa etti. Resmî zabıta bu i?e Mehmet Rıza kadar ehemmiyat vermediği için, o, kendi adanv larını tarassuda memur etmişti. Fakat onlar da nöbetleşe çalısan iki kişiden ibaretti. Hafta sonunda, bir sabah, Meh • met Rıza'yı telefonda aradılar. Polis müdiriyetinden çağınyorlardı. Mehmet Rıza hemen gitti. Şube müdürü kendisine dedi ki: ^ Rıza Bey, hani su bir Hacı Zihni Efendi mes'elesİ vardı. Siz hâlâ bu isle mesgülsünüı, değil mi? Evet. tntihar eden Süleyman Tahir'in esyası Karagümrük'teki evine kapatılmış. Adapazan'ndan bir akrabası gelecekmiş. Bu sabah Karagümriik merkezine bir adam müracaat eder ve Süleyman Tahir'in ha'asmm oğlu olduğunu söyler. Fakat kendisinden bunu isbat edecek vesika istenir, getireceğini söyliyerek gider. Bir «aat • donen yolun tam tramvavın durduğu kös«>sine tesadüf etmekte idi. öyle bîr yer ki, sağdan gelsin, soldan gitsin, herkes, buradan geçmek mecburiyetinde idi. Herkes gibi, gazete«ini hazırladıktan sonra yeme?e çıkacak olan Simeon Eftimof ta, buradan gececekti. Protekerovistler beklemekte idi. Mihaüovistler, gecikmedi. Saat on ikiye on kala, «Makedonva» Basmuharriri, yanında üc muhafızı ile, «Dondokof» caddesinin kosesinden göründü. Yavaş yavaş ve saraya doğru yürüvordu. Avcılar, acele etmediler. Simeon Eftimof, tramvavm durak yerine geldi ve sa&dan gre'en 4 numaralı tramvayın geçmesi için bir dakika durduktan sonra tekrar yoluna devam etti. Avcılar, telâs etmek«izin avm on lerîne j?elmesini bekledîler ve Simeon Eftimof, arkadaslanna bir seyler anlatarak yurSmekte idi ki, bîrden, parlnn icmden, bir makineli HifeŞin azrail disi tnbi takırdıyan ates sesleri isitildi. Dört kisi, silâhlannı omuzlavıp hep birden ates etmeğe giri«mislerdî. Bir anda sokak alîak pullak oldu: Simeon Eftimof bir taraftan, yanındaki muhafızlar diğer taraftan, dört para beüomla, parktan gelen kununlara hemen cevap vermekte gecikmemislerdL Sayısız kurşunlar «Drank! Drank! Drank!» diye korkunç sesler cıkararak, kimi duvara, kimi camian delip Harbiye nezaretinin odalanna, kimi gelen ge • çenlerin eline, avağına, göğsune, basına saoianmağa başladı. tki taraflı sekîz k;şi, kö^elerden koşuşan polîslerin de iltihakfle, Çann saravmm önünü ihtilâl meydanma çevirmislerdi. Çok gecmedi: Bir haro mmtakasm • dan gertiklerini bilmedikleri icin kaza kurşuniie yaral»nan dört bes kisi ile beraber, Simeon Eftimof ta, kanlar icinde, yere vuvarlanıverdi. Protekerovistler, bu sefer tüfeklerini bırakarak otomatik tamburah büvük mavzer tabancalanna sanldılar ve birîsî Simeon EftimoPun kafasmı nisanlarken öbürleri de kendilerini kursunlamaça çalısan muhafızlare hücum ettfler. Bu esnada, Protekerovistlerden bir!, sflâhmı bir mitralyoz ribi arka arkava patiatarak koşarken, bir Mihailovist kur«unile yere yuvarlanı verdL Di&er biri ise üzerine atılan îkî polisten birîni bir kurşunda yere sererek öldördükten sonra, kalabalık caddeyi gene kursunlarile tanya tanya kendine bh yol açmaga tesebbbüs etti. Gene havada su ve bu istikamete savurdu&u kursunlardan biri, Harbive neza* retinin asagı katmdaki odalardan binsinm pencpresini delio içeri girerek, masasının basmda çalısan biçare bir memurun basına saplandı ve adamcağızm eünde kalem, bir anda. isî bitti. Diğer iki Protekerovist, iki Mihailovîtsle epeyce ugrasbktan ve daha bir kaç kişiyi yaraladıktan sonra, biri «Car Osovoboditel» e giden caddeden kaçmağa, di$eri parkın icine saoarak orada kaybolmağa sava^tılar. Fakat parkın İçîne gireni, birdenbire üzerine cullanan iki kırmızı kaıketli talebe bir hamlede yakaladı'ar. Ve Gzerini aradıklan zaman daha iki rovelver ve bir de bomba buldular. Bu, Sofva Fen raektehi t»'ebe»înden olan on dokuz yaşmdaki tvan Petrof • tur. Fakat, asii ikinci ve en azilı komiteci, «Fokera», Simeon Eftimof'un muhafızlannm elinden kurtu'duktan sonra, arkasında kendisini kovalıyan bir polis ve halk kütlesi, «Çar Osovobeditel» in bütün uzunlu?unca koşmağa, kaçma?a devam ettî. tkide bir dSniip {rerideki halk ve hükumet kuvvetlerîne bîr s<ra ates edivor ve tekrar kosuyordu. Bu sırada, kösenin birînden tesadiifen karsısına çıkan bir zabit, bir adamın elinde sflâhla kogtııeımu ve arkasmdan da ^•üzIerce kisiıvn kosusfuŞunu görerek, Fokera'nm üzerine atıldı ve kuvvetli kollarile herifî alasaeı etti... Fokera kurtulmak irin cabaladı, yere düstü ve cebinden bîr bomba yuvarlandı. Nası! etti, Karagümriik? Orada hiç bir faaliyet yok. Ev bomboş. Cenaze? Bu gece Üsküdar'da kalacak, yarın sabah Zeyreğ'e getirilecek, teçhiz ve tekfin orada yapüdıktan sonra namazı Şehzade camisinde kıImaeak ve Merkezefendi mezarlığına defnedilecek. Oğle namazı mı ? Evet, usta. Cingöz bazı (alimat daha verdi, Telefonu kapadı, soyundu ve divanın üstün yüzü koyun kapaadı. Sabaha kadar, pek az kımıldıyarak, hiç uyumadan, divanın üstünde o vazivette kalmıştı. IV Aradan bir hafta geçti. Bu müdd«t zarfında ehemmîyetli hîç bir vak'a olmadı: Nezahet Hanım ev den dışarı hiç çıkmıyordu. Süleyman Tahir'in tstanbul'da kimsesi olmadığı için Adapazan'ndan halasile teyzesinin oğlu gelinciye kadar Karagümrük'teki ev zabıta tarafından kapatılmıstı. Esasen evin bütün esyası, müntehir tarafından iki odaya doldurulmuştu. Oda kapılan dışar Galatasaray kongresi ictimaa davet edildi Başında top arabası taşıyan adam Beşiktaş'ın yeni idman sahası Bursa'da Sky müsabakalari yapılacak yeni idman tahasında dün î/apı7a§ meratimden btr inttba Esref Şef ik Beyin Galatasaray knlübünden çıkarılması dolayısile tahaddüs eden vaziyet üzerine kulüp idare heyeti umumî kongreyi içti « maa davete karar vermiptir. Kon • grenin çok hararetli müzakerelere sahne olacağı zannedilmektedir. Galatasaray ıpor kulübfi reisli ğinden: Senelik kongremiz 20 tkmcikâ nun 933 cuma günü saat 10 da kulüp merkezinde aktedileceğinden o gün bütün arkadasların tesrifleri rica olunur. Başında fop arabası taşıyan adam Karaya ofuran gemiEer Evvelki gün Bozcaada'da karsya oturan tsveç bandıralı Egino vapuru henüz kurtanlamamıştır. Türk gemi kurtarma sirketine mensup Lanina tahli • •iyesi kaza tnahalline gitmis ve kurtarma ameliyesine baslamıshr. Gemi nin yüklü olduğu bugdayı almak özere dun Seferihisar vapuru Çanakkale'ye gitmiştir. Gene sis yuzunden ayni mahalde karaya oturan Yunan vapurunu ySzdürmek için de Zeror tahlisiyesi dun Bozcaada'ya gitmiştir. ! iki eczane ihtikâr komisyonuna verildi Sihhiye Vekâlefa'nin sehrimizde bu • Iunan eczahaneler müfettisligi, ecza fiatlannda ihtikâr yapfaklarl iddiasile Bahçekapı'da bir Musevi re BeyoŞlu'n da bir Ermeni ecza tadrini tetkı"ki ih tikâr komisyonuna vermistir. Komis yon içtima ederek mes'eleyi telkik et miş ve ecza işinin kontenjana dahü o lop olmadığını mufettislikten sormus tur. Men'i ihtikâr komisyonu salı gunu mektupçu Osman Beyin riyasetinde toplanarak vaziyeti tetkik edecektir. Cingöz Mehmet Rıza'nm evinden çıktıktan sonra, Nişantaşı'ndan Osmanbey'e kadar hızla yürümüştü. Bir eczahaneye girdi, iki yere telefon etti, aonra Ayaspasa'daici apartımanına geldi. Yanm saat sonra yazıhane odasına iki adamını kabul et mişti. Bunlar Süleyman Tahir'i son dakikasına kadar takip edenlerdi. Cingöz onlara bir çok sualler sordu ve bazı notlar aldi. Sonra tekrar telefonu açtı: Allo, allo... Şükrii... Benim. Malumat geldi mi? Evet usta. Evvelâ Zeyrek hjJdnnda ma Iumat ver. Nezahet Hanım vak'ayi haber almış. Yanm saat kadar evin içinde çığhklar kopmus. Yanına giren komsulardan bh kadını bizimkiler yolda çevirmişler, evden gelen haykı . rışlan merak eden yolcular gibi sormuslar, ağzını aramiflar. Nezahet «artık ben bu evde oturmam> diyormuş. Esya hakkmda söylediklerim yapıldı mı? Hiç bir tasınma hazırhğı yok Kuvvet ve muvazene oymtlan y*parak para kazanmaktan ibaret olan cambazlık aslında müşkül ve zah • metli bir it iken, hergün yeni ve gayrikabili taklît rakiplerin çıkması yüzfinden, gittikçe daha cnüskUl ve daha rahmetli bir m&hiyet almakta dır. Seyirci artık pramît numara lan seyretmekten bıkmışhr. Omuzların üstünde bir kaç adanun sikletini az görmekte, böyle bir manzarm karşısında hiç bir alâka ve heyecan e»eri göstercnemektedir. Seyirci haksız değildîr. Başında 200 kiloluk bir demir kütlesi tası yan bir adatnı gördükten sonra oadan böyle bh* alâka ve heyecan istemek makul olamaz. Mevzuu bahsettiğimiz şey bir vâkıadır. Ferah tiyatrosıuıda kuvvet ve muvazene oyunlan yapan Zuben isimli bir Alman 200 kilo sikletinde bh top arabasmı bh dakika müddetle başında tutmaktadır. Bu adam 55 kilo ağırlığmdadır. 78 kismin çekemediği top arabası vinçle yukan kaldınlarak basına oturtulmakta ve Zuben bu yükü bir «apka veya takke imis gibi zahmetsîzce tasıtnaktadır. Her Zuben'in marîfeti bir spor hâdisesi addedilecek kadar mUhim ve sayanı dikkattir. Baştvia 200 ktloîuk top arabastm Alman eambagt tahned» ren ikmal edilmif ve bu mahal dün Besiktaş kulübü tarafından teslini alinraıstır. Bu mOnasebetle kulüp tarafından dün tnerasim yapılmıs, kurbanlar kesilmiftir. Bursa'da Sky mCsabaka'an yapılacak Bttrsa S (Hususî Muhabirîmîz den) Atletizm antrenörü Her Ab raham evvelki gün şehrimize gele rek dün valimiz Fatin Beyi ziyaret etmis ve ziyaretinde Uludağ'da yapılacak olan Sky müsabakalan için müzaheret ve yardım temennî et miçtrr. Valimiz kendisine, bu sporu büvük bir alâka ile himaye ve ne gibi ihtiyaçlar varsa derhal tetnin ede> ceğini bildirmiştir. Her Abraham aynca; Belediye reisimiz Muhittin Beyin himmetile yeniden faaliyete geçen Turing kulüple ve Bursa spor mmtakasile temas etmiş •e bu tesekküllerin bu isle bizzat mesgul olacaklannı Sğrenerek ter tibatını ve hazırlıklarını yapmak üzere tstanbul'a dönmüstür. Her Abraham Sky noktai nazanndan Uludağ'm tsviçre dağlanndan çok daha müsait ve güzel olduğunu söylüyor. Müsabakalara Her Abraham'dan maada meshur sporculanmızdan Ekrem Rüstü Beyle 20 veya 25 ecnebî de gelecektîr. MUSA Beşiktaş'ın yeni idman sahası Muhterik Çırağan sarayı arsası nm Besiktas «por kulübüne idman sahası olmak üzere verileceğini yaxmıstık.Bu husustaki muamele ahi Ciııgöz Recai'nin harikulâde maceraları Yazan: SERVER BEDt 28 Ustat, üstat! dedi, isler bildi ğin gibi oln**sa gerek!.. Bu Siiley . man Tahir'i son hareketine sevke den vicdan azabıdır, anladın mı, vicdan azabı ve korku! Haydi, haydi, gene yanlıs muhakemelerinle isi bozmaî Cîngöz Mehmet Rıza'ya elinî uzatarak müsaade istedi: .T* ™ ^Ç*^™» üstat, dedi, bu isî idare eden mukadderat, elbette bang'imirin daha haklı olduğunu tneydana çıkaracaktır. Mehmet Rıza mnıldandıı Haydi bakalıml Be etmenizi riça ederim. Süleyman Takin J a n • u* , ' Tahir'den kendiMehmet Rıza mektuba dikkatle «ne h.taben yazılmış baz, mektupbakh. Zarfı elinde evirdi, çevirdi, 8te rİr B raekt £j* r , ; " «Plardan bir pencereye tuttu, cebinden pertevsutane, karakolun nazan dikkatini zünü cıkararak yazıyı yakınflan mucelbetmıs. Oras, da »izin bu ise ehem ayane etti, sonra basını aalhyarak şube müdürüne dedi ki: posta eder, bıze gönderirler. Burada bir dalavere var. Şimdi burada mı? Evet, belli. Mektopta da yazîyer. Evet, içeride. Ben size bir kere Hayır. Bu mektup altı ay evhaber vereyim, dedim. vel değil, dört beş gün evvel yazıl Mektup? mış. Malum ya, bu mektup ta kulla Burada. nılan viyolet mürekkepler muay Şube müdürü Mehmet Rızaya bir yen zamanlar zarfmda bistolunmi" mektup uzattı. Bu, alt, ay evvel, İ«yacak derecede renklerini atarlar. tanbul dan Adapazan'na gönderilZiya ile temaslarımn muhtelif de tnış bir mektuptu ve içinde su tatırrecelerine göre yazının renginde lar vardı: tagayyürler hasıl olur. Bu bahis *Sevgüi halazadem, ""**''* ' Ayrupa zabıtasmca çok tetkik edilBir müddet daha beklememiz lâ mijtir. Onun için evvelâ bu mektuzım geldığine dair evvelce yazdt bun Süleyman Tahir tarafından m mektubu almadm mı? Emanet. yazılmadığı muhakkak. Sonra da, çitle gönderdiğin paket bana vâstl şaşılacak bir nokta daha vart Sü oldu. Fakat yabana adamlara bu leyman Tahir bu mektup ta bir ta gjbıtchlikeli şeyleri n<ml emanet ekım tehlikelerden bahsedlyor. Onun debıldığtne şaştım. Bu paket ba? akrabası olduğunu iddia eden adam kanntn eline geçseydi mahuolurduh. bu mektuba aasıl oiur da poüa* fffc> Btr daha bByte ihtiyatsızhhlardan termeğe ce«ar«ft «4er? Haçuuneuu ve bür müddet daha labır | IMabaaH var) Ü ^ Ü ^ T . « ? H r ' . n ü f U 8 tezkeresini

Bu sayıdan diğer sayfalar: