20 Aralık 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

20 Aralık 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cumkariyet '• SÖN TELĞRAFLAD fBana da sorarsanızl. Telefon rehberi Geçen gün telefon rehberinde Konservatuvann numarasını aradım. Evvelâ «K» harfine baktım, yok; sonra belki «tstanbul Kpnservatuvan» seklinde kay dedilmiştir diye «1» harfine baktım, gene yok; belki imlâ lugatine mugayir olarak «tstanbul» keli • mesi «Istanbul» yazılmıştır diye «I» harfine baktım, gene yok; mektepler fashna baktım, yok; nihayet Belediye daireleri »ra sında Konservatuvann adını bulabildim. Bir doktorun telefon numara • sım ararsınız, meslekler fashnda bulamazsınız; kimi aboneler babalarının isimlerile, kimi lâkabile, kim de göbek adile telefon rehberine girmişlerdir. Bazı şirketler, ancak «Dersaadet» kelimesi delâletile bulunabilirler. Bazı dairelerin Belediyeye mi, Vüâyetç mi. Polise mi, Rüaumata mı nereye mensup olduğunu bilmek kolay değildir; bilmeyince de rehberde numarasını bula mazşınız. Cumhuriyet gazetesi müesseselerinip dört tane tele • f onu vardır, Fakat rehberin meslekler fashnda gazeteler kısmını açınız, orada Cumhuriyet gaze» tesinin adı bile yoktur. Mademki bir meslek fashna bütün gazeteler, bütün doktorlar veya avu katlar girmiyor ve kimi alfabetik sahifelerde, kimi de meslekler faslındadır; rehberin tasnifine ne lüzum var? Resmi datrelerden mesleklere kadar her aboneyi alfabe sırasına sokmalı ve meselâ «tstanbul Konservatuvan» gibi çift isimli aboneler hem «l» t hem de «K» harfinde bulunmalı. Böyle yapılmazsa telef onun vaklt kazanmak için icat edilmlş bir alet olduğunu kabul etmek güçleşir. Bir de o rehberin içindeki ilânlar!. tşiniz acele. Sahifeleri açıyor ve numara anyorsunuz, bulamadıkça sinirlaniyorsunuı. Karşmıza bir karikatür çıkıyor ve sizinle alay eder gibi sıntarak haber veriyor: «Alâ sabunlanmız var!» Başka bir sahife açıyorsunuz: «Gramofon aldınız mı?» Tarzında bir sual. ötekl sahifede: «Kerestelerimizi bir gorünüz!» Yani işimizi, gücümüzü bıraka • hm, telefon etmekten vaz gece lim, hemen o mağazalara koşalım, âla sabunlardan alalım, gramofon dinliyelim, kerejteleri bir görelim, bütün gün mağaza mağaza dolaşalım. Telefon değil, ticaret rehberi. Ağaoğlll Ahmet Beye 6 1GÜNÜN AKiSLERi Kitap mes'elesi Evet, tjpkı musiki mes'elesi, Terko» mes'elesi, buhran roes'eleai gibi bir de kitap mes'elesi var. Günlerdir, gazeteler bu meceleden bahsediyor, komisyonlar bu meVeleyi tahkik ile meşgul, Maarif Vekâleti bu mes'elenin pesinde, kariler bu mes'eleye dair şikâyetlerini yazıyorlar, hasılı herkesin dilinde bu: Kitap me»elesi! tste, po«tacının getirdiği mektuplar arasmdan da bu mes'eleye dair, pembe kapaklı, beyaz, parlak kağıth, on altı sahifelik bir risale çıktı: Türk kitapçıhğuun bugünkü vaziyeti ve istikbaliSerlevhayı okur okumaz gü lümsedim. ttiraf edeyim ki, bizim kitapçılara karşı içirnde iyi duygular yoktur. Onlan bir daha didiklemek imkâmnı bulduğum için memnun, sahifeleri çevirmeğe basladım... Meğer, kapa|ın sıhhatli bir yüz tebeasüroile gülümsiyen rengine rağmen, bu formanın içi hiç te tozpembe değilmiş! On altı beyaz ve parlak sahif enin aynasıqda, harf inkılâbındanberi geçen yıllann içyyzünü seyrettim. Bu aynalar, sekilleri ve manzaralan bozan oyuk ve tüm sek aynalar gibi, hakikati ne kadar değiştirirse değistirsin, gör • düklerim, belki biraz çarpık, belki biraz bodur, belki biraz uzun, fakat her halde inkâr edilmez birer hakikatti! Bu küçük risale, gerçi benim Türk kitapçıltğında bulduğum esatlı eksiklere cevap vermiyor. Babıali oaddetindeki dükkânla * nn camekânlannda, belki Fransız neçriyatını bile kıskandıracak nefasette eserler sıralanması, Türk kitapçıhğının henüz &ahaf zihniyetinden kurtülduğuna alâmet olamaz. Fakat, bu oa altı sahifelik eserden öğrendigim bazı hakikatler var ki, zaman zaman kalemimizin gagasile deselediğimiz bu adamlara karsı, içimdeki çatık kaşlı duyguları yumusattı.. Mektep kitaplan ucuz mudur, pahalı mıdır? Bu f ikri münakaşa eden pembe kitap, Türk kitapçıhğının içyüzünü anlatmak için harf inkılâbım başlangıç tutmus. Okurken, her kitapçı gozünün önünde enkaz altında kahnif, perişan, muztarip bir celzele kurbanı gibi caıtlandı. Aferin... Esas davaya kuvvet veren bu taktiği beğendim. Rakamlardan, mukayeseler * den, neticelerden, haklı, haksız iddialardan yann bahsedeceğlm. Yeni Fransız kabinesi dün işe başladı . ^m . Oemokrasi bahsi ve bir hesaplaşma Ağaoğlu Ahmet Beyin, müskül anlannda, mücerret ve müstaar bir demokrasi idealine olan üticasuu, biz gayet iyi tanmz. O böyle anlarda detnokrasi anklığuu, ferdin mukaddes haklanm zalimlere karsı müdafaa eden bir hur • riyet kahranuuu edasile ve kötü bir fî • lântropi perdesi arkasma saklanarak yapar. Fakat, zannediyoruz ki, bu perdeyi, bu defacık olsun ve bor koşesinden bîr parça tutup kaldnmak zamanı gebnif • tir: Ağaeğlu Ahmet Bey soruyor: « Sankî klâsik demokrasfler, ta • gfltere, Fransa, Araenka v. s. gibi demokratik mületler, cihan içinde mületleri haktan mahrvpn ediyorlar mı?» Cevap verelim: Evet muhterem Ağaoğlu Ahraet Bey! KlâsEc derookrasfler,, şq birer birer saydığına demokrat devletler cSıan içinde mOlete hak vermiyorlar. tngil • tere, Fransa, Amerika gibi hakkın ve hurriyetin harîsi saydığuuz devletler, cihan içinde mifletleri haktan mahrum ediyorlar. tlmî ntesguliyetleriniz arasmda, n e • selâ, daha dün Türk mflletmm, bu klisik demokrat devletlerden hakkıra ve hürriyettni almak için nasıl kanh bir istiklâl muharebesi yaphğmı belki unut muş olabilirtiniz. Bu harbin bu millete, nasü en genç neslinm kanı ve vatanıa, nasıl an şen parcasuun yangınlara ve rilm«d pahasına malolduğu bdki habruuzdan çıkmıstırT Fakat keadi hakktnı çalan demokrat devletlere karsı, hakkı gaspolunan d«mokrasiden mahrum mflletlerin harbi» heniiı devam etmektedir. Bugün halâ dhanm «2.000.000.000» nüfusundan «1.400.000.000» i halâ bu demokratik devMlcrin ya esaretinde ya emrindedir. Sizin h«r adnnda bise, kemalin, hurriyav tin, insaniyetin ve hakkm vatam v« nrisali gibi gösterdiğiniz menleketler hâlâ birer mâstemleke imparatorlugudur. OraUrda hâli fcrdin h«r raha* a«f«M, mustemlekelerde mOyonlarca htsanıa, kanı, emeği, ve gözyaslan pahasına malohıyor. c tncütere, Fransa. v. s. gibi detnok rat devletler milletleri haklanndan mahrum mu ediyorlar?» Ne demektir Ahmet Eey? Bunu nasıl söylüyorsunuz? Buna nasıl düiniz vanyor? Elbette mahrum Bdjyorlar. Mahrum «ttikİMri içindir ki cihanda bir mOU kurtulu» hareketi vardır. Mahrum ettocleri içindir ki Türkiye bir inkılâp içindedir. Sizin bu memlfkfiHn siyasî ve flmî hayahnda yermiz ve payeniz vardn. Bizi dflediginiz gibi hham ediniz. Fakat bir bis ta»kınlıgınua br, bir buçuk milyar insanın kendîlerini saran esaret baglarma karsı kyanı demek olan milG kurtulus haretetlerinin inkân şeklini v«rm*yinis. Eğer mfllt istikl&l harpleri bir hak, bir hürriyet harbi değilse, o halda, döktüğümü» kanlara, kaybettiğünU babalara ve kardeslere aayahm. Hayn, Ahmet Bey hayır! Her halde bir zfihul etmif olacaksınız. Hiç olmazsa, o ruhunuzun murebbisi olan on doknzunca asrm siyasî tarihini olsun her halde bfleceksiniz. Hatırlıyacaksınız ki, on dokuzuncu asır defnokrasilermfn tarihi, bir taraftan Avrupa'da ferdin sınrf sincirlerine, diğer taraftan müstemlekalerde mfllatlerin esaret »ncirlerin* vurulmast tarihinden baska bir şey değudir. Avrupa sokaklannda hürriyet, rekabet, matbuat, parleman, falan ve f lân o sizin gıpta ettiğiniz sekilde ve yolunda gidiyorsa, bu, Hint'te, Çin'de ve dünyanın diğar dört bucagmda yüm nulyonlarca ferdin ve yüzlerce mille tin bütün mukaddes haklanndan ve bizzat demokrasinin bakası namına mah • rum edüifindendir. Sizin modeliniz olan İngiliz demok resisinin, o îdeal Hindistan muhtariyeti kanunundan sonra da, meselâ roeb'us mtihabahnda, Benkale'da yasıyan «18.000» İngiliz'in avni yerde yasıyan «31.000.000» Hint'liye kanunen mü Şey... Korkanm, bir kazaya mı uğradı? Basımı doğrulttum: Zannetmem! Bilmiyor musunın? Daha dunıyor, efendim. S«vindi, gözleri kamacu, lop ya • naklan pembelesti: Şayet günün birinde tasınacak» yahut bir yere emanet bırakmak mecburiyetinde kalacak olursanız, beni habrlayın, rica ederim... Büyük annelerimizin resimlerinin bize ne lüzumu var? Hem artık, büyük evlerde oturamıyacağız ki... tki odalı bir kulübe bulup basunun sokacağız. Di lenci kulübelerinin duvarlannda yağh boya tablolar asmak gülünç olur! Bekir Bey, onlarla, yeni yaptırdığı yalı sınm salonlannı süslüyecek! Dostlanna, misafirlerine, göğsünü ger« gere gösterip öğünecek: Bizim büyük teyzeler!... To runlan satacaklardı aldım, kurtardım... Babalan malmın kadrini, kıymetini bilsavî tutulusunu, acaba, demokrat dev» leUerin, miUetlere bahsettiği hakkın, hulâsa demokratik hurriyetin bir misali diye alalım mı dersiniz? Eğer Hindistan'da tngilizler «Aman Paryalara dokunubnasın» diyorsa, eger Çin'de mütemeddin müstemlekeciler; «Aman, Aryon, Mandaren ve kadın inkılâptan masun kalsın» diyorlarsa, eğer burnunuzun dibinde bir müterakki demokrasi, ırktaslanmızm Lâtin harfleri kullanmasuu yasak ediyorsa... v. s. sfandi insaf ediniz, bütün bunlar milletlerm hürriyeti namına mı yapılıyor? Muhterem Ağaoğlu Ahmet Bey! Sizin dilinize tesbih ottiğimz, o ideal tngiliz demokrasisi, o, fU&n tarihli ve filân unvanlı charte ve «fennan» lan» nız, şimdi her hangi bir iakılâp numleketinin, hatta Qkmekteplerind« bfl», hatta bir tarflt veajkası olarak bile oko. tulmuyorsa, burada btraz da zamanı itham ediniı. Ya zamanı size göre 0erlemis, ya kendinizi zamana göre geri kalmif sayuuz. Hatta siz bile bunlan, 3rî yıl evvel, Ankara Türk Ocağı salonunda bir defa daha tekrar edeyim dedi • ğiniz zaman, dinleyicileriniz sizi dinlemediler ve evvelâ talebeniz tarafından terkedüdîniz. Bunun sizi ikaz eden bir tarafı ve bir manası yok mu îdi? Muhteme Ahmet Bey! Millî hayabnuzuı seyrinde müdahaleniz ve harbi umumî gençliğinin ter biyesiade eliniz ve emeğiniz vardır. Biz o zaman sizin, her sSzünfizde «millî» telâkkinin damgasını sezerdSL. Fakat simdi neden misallermiz ve isaretleriaiz, mfinhasvan gaynmiut görünüyor? Size hnrmette kurm etmeği, kendi vicdaaımu için bir nakise biliriz. Fakat genff neslin teennisine, soğukkanlıhgma, kettdin* iaanmak ve kendi vatanuu, yaban a misallere göre değil, kendi tel&kkj lerine göre kurmak mefkuresine siz de biraz hurmet etroesint biKmzMuhterem Ağaoğlu Ahmet B*y! Eğer bu bahis üstünde sözlerimiz sizi tatmin etmiyorsa, eğer sizin ideallerinizi teskil eden demokrat devletlerin, y«ni sizin saydığuuz gibi, tngiltere, Fransa, Amerika ve sairenin milletlerin hakkını kat'iyyen inkâr etmediklerinde hâlâ ısrar ve bir lânetleme istismar rejimini bize bir mefkure gibi göstermekte devam edersentz, istediğink kadar münakaşaya devam edelim. Size iştb mar olunan fertlerîn ve esir edllen milletlerm hayahndan, metmler, vesikalar, hucâyelep bulalım. Bütün oa s e k i m d asnn, on dokuzuncu asrm, harpöncesinh», harpsonrasuun tarihini huaurunuıa serelhn. Dolar «mperyalizımnden, Frank env peryalizminden, Londra'da issizlerin Londra üzerine yUrüyüsünden v* zatı hazreti kralinin muhalefet partisinin, bütün madenlerin, bankalarm, gemflerin ve sanayün devletlestirilmesi için hazırladığı programlardan bahsedelim. tstersenn Amerika'yı alalım, ve açlarm (ki bunlar ayni zamanda Amerika hesabma harbeden eski rauhariplardir) Vasington'a yürüyüsünden ve Jeneral Pershng'in, bu haklan mahfuz hür ve muhterem «fertler» üzerine kazandığı zaferden hikâyeler anlatalıro, Yahut Çin'e, Mançuri'ye, Hindistan'a geçelim. Sonra yirmi beş milyon issize, uluvvü insaniyetinden günde birer çüriik elma dağıtan Avrupa nizamnm tasvirine geçelim. Hürriyetlerine dokımulamıyan fertleri, haklan gaspolunamıyan mflletl«ri bîr de bizim gördüğümüz gibi göstermeğe çalıstıktan sonra, isterseniz, Kadro rihniyeti dedifinuı ve ipttdailiğe, istibdada, hürriyetsizliğe götürüyor diye tasvir ettiğiniz, telâkkilere, yani bize göre, fert, hürryet ve millet mefhumunu da tahlilo gcçelimt Bunu bicden istiyebflirsiniz. Ve bu hiç te fena olmaz. Çünkü siz bize bir takım nasihatler vtrdini*. Bis de sise bilmukabele bir şeyler Bdiyelim! Gelecek yazumzda (Millet nedir?) bahsini islemeğe çahsacağız. K&oine borçlar mes'elesi müstesna olmak şartile eski siyaseti takip edecek Paris 19 ( A . A . ) Kabine fu «uretle teşekkül etmiştir: Basvekü ve Hariciye Nazın M. Boncoar, Maliye Nazın M. Cheron, Nafıa Nazın M. Bonnet, Dahüiye Nazın M. Chautemps, Harbjye Nazın M. D a l v direr, Hava içleri Nazın M. Painleve, Bahriye Nazın M. Leygues, Ziraat Nazın M. QueuiIle,Tekaüt Nazın M. Galet, Adliye Nazın M. Gardey, Maarif Nazın M. de Manzie, Müstemlekât Nazın M. Sarraut, Mesai Nazın M. Dalimier, Sıhhat Işleri Nazın M. Danielou, Ticaret Nazın M. de Jouvenel, Posta, Telgraf ve Telefon Nazın M. Eynac, Bahrî Ticaret Nazın M. Meyer. ParU 19 ( A . A . ) Yeni kabinede 17 naıır, 12 müsteşar vardır. Beşi âyan azasından, 24 ü meb'usandan olup 19 u Heriot kabinesi erkânındandır. 18 1 radika! sosyalist hrkasına ve mütebakisi her iki meclisin sol cenahlanıun muhtelif gruplarma mensuptur. mistir. M. Heriot 3e M. Bonçour rauallâk bulunan mes'eleler hakkmda geniş blr mjkyasta yeni bir fikjr teatisinde bulunmak için bu vetiieden istifade etmişlerdir. Paris 19 (A.A.) Yeni kabine listesinin M. Chaırtempt tarafından matbuata tebliğinden sonra M. Boncour şu beyanatta bulımmuşturı « B u liste, yeni hükumetm Heriot kabinesînin bir temadisînden ibaret olduğunu göstermektedir. Yeni hükâ • metin siyaseti bunu Isbat edecektir. Mesai arkadaşlanmı Reîsicumhura takdim etraek üzere olduğum şu sırada dünkfl ve yannki şefbnize dostane ve hürmetkâranc hUlerimi biidhrmek raretila yeni arkadaşlarunın duygulanna memnuniyetle tercüroan ohıyorum. M. Boncour, beyanatına şu »öıleri dc flâve etmiştir: tr M. Cheran'tm yeai kabbıede bulunması, malî vaziyet hakkındaki en dogru sözö, lâzun gelen tadbirleri al • mak suretHe bütün memlekete »öylemek hususundaki niyetiraizi göstermektedir.» Başvekilin beyanatt Kabine işe başladı Parh 19 ( A . A . ) Müstafi kabinenin yeni hükumete işlerini devlr ve teslim muamelesî bugün saat 10 da Hariciye Nezareti binaunda e«reyan et Jfeni bir Harp silâhı • <•»« Amerika'da Yeni bir tasavvur Japonya tahtelbahir av Borçlar için bir komite teşkıb duşunuluyor cısı muhripler yaptırıyor Tokio 19 (A.A.) Japon donan ması, hiç bir harp fHosunda bulunmı yan yeni bir tip gemi kabul etmiştir. Bu yeni gemi, tahtelbahir muhribi dir. Ba gemi, fevkalâde »ür'atli v« hacmi 500 tonu geçmiyen bir gemidir. Bu ge""" mînin rotâ, filonım üniinden gMİarek tav^yarelerjn^yardunUe tahtelb*hirl«ri av lamaktv. Bu geraflerin birinoisi, diyet tarafmdan gelecek sene bütçesi kabul edilir edilmez tezgâha konıüacaktır. , Bu getnflerin inşasma ait tahsisat, bütçtnin muaszam bir faslına konulmuftur. V« 12 milyon yene ( 5 roilyon Türk liran) baliğ bulunmaktadır. Bu fasd, daha şimdiden maliye naım Urafmdan tasvip edümiftir. VaşingtoB 19 (A.A.) ~ M. Hoo var'm is adamian fle bankerlerden mürekkep ve raporu Lozan kilâflaruun ınukaddemesint teskil etmis olan komisyona mtişabih bir müstakü mfîtJıassıslar komitesi teşkü etmek fBtrinde olduğu söylenmektedhr. Bu hal »urotmin Fransız meb'usaa meclisini tatmin edeceği xann«1iknekte ve Amerika hükumetinin Fransa'mn tediyatta bulımmasını meserretle karyılı yacağı ve müsavat daîresinde Fran&a fle müzakerata girişecegi kaydolunmakta • dır. Vaşlngton 19 (A.A.) Ticaret Nazın rauaviniı M. Julius klein, söyl«digi bir nutukta demistir ki: « Şimdno Amerikan hSkumeri borçlar mes'eleaini hdletınek için iktidar m«vkiinden çeküeceği tarihe kadar, bpla seleft gibi elmden gelea her şeyi yapacaktır. Bununla berabar, şimdiki h&kumct kendisin* halef olacak idare namma değü, fakat ancak kendi namma söz söylemek salâhiyctini haiz bulun maktadır.» Bu nutuk, tebizle nesredflnaiş ve o çok bir alaka uyandımuftır. îerkos'un devrine ait temaslar bitiyor Ankara 19 (Telefonla) tstftnbul Vali ve Belediye Reisi Muhittln Bey Naha Vekâletile Terkos işini bitirmiş gibidir. Mukavele yakında imzalanacaktır. Naha Vekâleti tstanbul Belediyesine en iyi şeraMe bu işin Udvirini tevdi etmektedlr. BeUdrye 1 kânunusaniden itibaren işletmeye başlıva Hoca Tevfik vaizlikten azledildi Bursa 18 Cuma günü Ulu camide butbe okurken türkçe ezanın caiz olmadığını söylryen hoca Tevfik hatiplikten azledilmts ve sangı çıkarhlmıştır. Halk bu neticeden memnundur. r SERVER BEDt > caktır. Terkos'a 500,000 lira verilecek Vali MuhitHn Bey, Ankara'da Terkosun mubayaası etrafında Dahüiye ve Nafıa Vekâletleri ile temasına devam etmckttdir. Terkosun bütün tesisata, Terko» gölündeki makineler, şehir şdbekesi, saatler, demirbas ftfyası, otorao biHer Belediyeye devredheeektir. Buna mukabil «bkete beş taksitte 800 bin lira verüeeek, sirket bu parayı doviz olarak ihraç edebilecektir. Şirketm eshas ve müessesat uhdesindeld matlübu kendisine ait olacaktır. * Yüzbaşı Armstrong kimdir? Büyük Gazi için bir kitap yazan ba ingiliz yüzbaşıst kimdir? Türkiye hakkındaki malumatını nereden topladı? Müta%eke ytllarının müttekreh bir çehreai!.. Büyük Reisin dehasuu inkâr edememekle beraber garazk&rane hâdisder uydunnaktan da geri kahnıyan bu adamm bütün hüviyetini bir iki güne kadar neşre başhyacağız. YUSUF llYA Yugoslavya'da italya aleyhinde nOmayişler Belgrat 19 (A.A.) Dün saat 21 e doğru 100 kadar talebe, Yugoslavya bayraklan açımş olduklan halde, İtalyan sefarethanesin« dogru yola çıknuş lardır. Polis, ketvdilerinin sefarethaneye yaklasmalanna mâni olmustur. Zagrep'te buna mümasil nümayisler olmuştur. Bir çok tevkifat yapılnuçtır. şfle bakıyor, naziklesen sesile konu şuyor: Zaman, efendim... Cümlemizhı baştnda ayni gaüe... Aynanın sağındald kanepede oturan adama dönüyor: ö y l e değil mi beyefendi? Gözlüklü adam, dertli dertli başını salhyor: ö y l e efendim, Syle... tkisinin da dert yanmasi yalan, ağlaması sahte... Bekir Bey, aradan geçmif ozun senelerin bile affettiremediği bir kinle; •ilemediği, gideremediği hasetle eosmuştu: Beyefendi, siz, merbum beyam • eann, bilmem eskiden tanır mısını»? ö y l e zengin, öyle zengindi ki tarif, tasvir edemem... Konaklanndaki o ağır •syalar, antikalar görülecek seylerdi... Haremde sayısız Arap, Habeş, Çerkes nalayıklar, kalfalar, dadılar, bacılar, sütnineler, ahretlikler; selâmlıkta çifte fifte ahçdar, ahçı yamaklan, ayvazlar, Yeni ölçülerin tatbiki 935 senesine kalıyor Ankara. 1 8 Memlakatin her tarafm da icap ed*n vasıtalarm bulunamaması itibarile yeni ölçüler kanununun tehiri takarrür etmiştir. tktısat Vskâletinin bunun için hazırhyacağı lâyiha sür'atla Heyeti Vekileden ve Medisten geçirflerak kanuniyet alacaktır. TatbBıahn 9 3 5 senesine bırakılması kuvvetle muhtemeldir. masmdan anlıyorum... Kanım, birden seğuyoverdî... BU, muhasaradayız! Her tarafta gözcüler, kiiavtızlar, pusuda bekliyorlar ,. GaUba b'inlar, muhasara kuvvetleri' nm ileri karakol tertibab... Kesif kollan hatekstte... Asıl kuvvctlet, geriden ge* liyor... Muhareb«, ç«tin olaeak, Macit; muhaıebe, çok çetin nlacak? (Mabadi var) } . J ŞEVKET SÜREYYA CVMHURlYErin tefrikan: 25 Tipi Dindi! Yazan: MAHMUT YESARİ tnsanm, kendisine en yakın olanlarm tçyüzünü, yabancılar daha iyi büiyor Ur. Hayat yolculuğunda, bablar, ana|«r, evlâtlar, kardesler, akrabalar, ayni kervanla yörüroüyorlar... Yürünen yol, ayni yol... Fakat kervanlar başka... Kafamın içi yavaş yavaş aydmlanı yor. Bekir Bey, bugün «vimise neye geldi? Sanyer'de oturur. Benim eve dün geldiğimi nasıl, nereden öğrendi?. Babamı hastahğında neye sik sık aradı, sordu? Karsumdakinden süphe eden in • sanlar, kendüerinden de süphe edileceğini düşunmelidirler. Evet, Bekir Bey, bunlann eevabmı bekliyonım. Beni üzmiyeceğine de eminim. Büvük amcamın torunu. o Utlı b'akı» usaklar, ağalar, kâhyalar vardı. O cins binek atlan, arabalar, neler yoktu, efendim, neler noktu... Beyamcamın validesi ölür ölmez konak dagıldı... Bekir Bey, gözlerini kapıyarak içhti çekiyor: Esyalar satıldı, sunun bunun elinde kaldı... Tükenir mal, degUdi, be yefendi, kolay tükenir mal degildi. Kıymeti bilinmedi... Kadrini, kıymetiai bilemedîlur... Gözlerini gözlerime dikti: Büyük teyzelerimin yağb boya r«shnleri vardı, onlar dunıyor, değil mi? Yabancı bîr adamın yanmda, bana sonılan bu sual, üiklerimi dondurdu. Bekir Beyin, cür'etine, küstahlığma hayran oldum. Elimi kaldınp lop yanaklannda saklatmamak için hangi kuvvet beni tutuyor? Eve gelir gelmez, ilk işim, büyük annelerimin resimlerini mi satmak oluyor? Babamdan süphe etmesi, daha rezilc* terbiyesizlik.., Sükutumdan kufkulandı: medi; evlâtlan da babalanna çekmiş! Vüeudümü yavaş yavaş bir ateş kaphyor... Sinirlerimi idare edişime, kendim de saşıyorum! Aynanın sağındaki kanepede oturan gözlüklü adam, yeleğinin cebinden çifte kapaklı iri bir altın saat çıkardı; dakikalan, saniyeleri hesap ederek bakıyor. Bekir Bey, bunu hemen farketti, yerinden kalktı: Beyefendi ile görüşecekleriniz vardır elbet... Bendenize «imdflik müsaade... Tasdide geç kaldıtn zan buynıl' masın, dün teşrifinizi haber aldım, bugün sabahleyin erkenden koştum, geldim. Bizim daire arkadaşlanndan Hacı Hanefi Efendi, sizin mahalle komşu nuzdur. Hemen her gün gibi soranm. Dün gece, bendenize telefon etti... Haeı Hanefi Efendi, sizhı de pek hür • tnetkânnızdırt Yütürii görmediğim, ismini <lk defa îşittiğim mahalle komşumun, bana olan hürmetkârhğını, benimle meşgul ol* Cumhuriyet Nüshası 5 Kurustur Abone • r a r k r y . şeraiti • « i n Senalik Altı aylık Üç aylık B ı r ayhk 1400 Kr. 750 400 150 içîn 2700 Kr, 1450 S00 Yoktar

Bu sayıdan diğer sayfalar: