14 Kasım 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

14 Kasım 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Lumhurıyet S O N T E LG RA'FLAD Teslihatı tahdit edecek konferans mitralyöz himayesi altında çalışıyor! Amerika ile Ingiltere'nin deniz teslihatı mes'elesinde verdikleri kararlar Japonya'yı nıı istihdaf ediyor? C<»nevre İS (A.A.) Cenevre'de bir kaç gündür ban amele nüma • yişleri ve kanşıklıklar olduğu malumdur. Bu münasebetle Milletler Cemîyeti etrafmda hususî ihtîyat tedbirleri alınmıştir. Ba tedbirler, şu garip neticeyi vermiştirz Tesli hatın tahdidi komitesi, dün sabah mitralyözlerin himayesi altında a • Çj'mıştır. Devlet ve Fert 2 GÜNÜN AKiSLERı Dünya ve ahret Dünya işlerile ahiret işlerîni biribirinden ayırdık. Fakat, şe hirlerimizle mezarlanmızi henüz biribirinden ayıramadik! Taksim bahçesinden, Ayaspaşa'daki apartımanlann pencere • lerinden karşı kıyıya bakanlar, yerden göğe çekilmiş bir adem perdesi görürler: Karacaahmet mezarlığı! Istanbul'un en açık, en güzel manzaralarını siyah selviler karartmaktadır. Şehrîn en geniş, en kalabalık caddelerinde dev rilmiş mezar tasları, yıkılmı? naermer kavuklar göze çarpar. Tababette, neş'enin ilâç olarak kullanıldıgı bir devirdeyiz. Buna rağmen, her adımda ölüm gozlerimizin içine bakıyor! Her gün, Divanyolu'ndan, ŞeKzadebası'ndan, tramvayla, oto mobille, yüriiyerek geçenler, kendilerine hayatın faniliğini, bütün çalısmaların faydasızlığım ihtar eden manzaralarla karşılaşıyor • lar: Hüvelbakiler, fatihalar, manzum tarihler.. Mektebe, bir mezarhğın önünden; «inemaya, bir mezarhğın içinden; fabrikaya, bir mezarlı ğın üstünden geçerek giden ço cukta, kadında, işçide, okumak için, eğlenmek için, çahşmak için ne kadar istek olur? Halbuki, bir ata sozu, bize: Mes'ut ve muvaffak olmak için hiç ölmiyecekmiş gibi çahşmak lâzımdır, diyor! YUSUF ZİYA İnkılâbımızın ideoîojisi «Kadre ve !nkılâp> tan anladi " J ğıma göre Kadro'cuîarın başhca endişeleri inkılâbımızın ideorojisini tesbit etmektir. Âlâ! Fakat bunu krn> yapacak? Kitap cevap veriyor. <Kadro> Kadro nedir ve kimdir? Yene kitap aynen cevap veriyor: «Kadro, inkilâbın realitlsmden çı~ karılan ve onun seyrine uygun bir şekilde izah edildikçe şekilleşen ve nazariyeleşen prensipleri kendine şuur edenlerdir..» Tabiri âharla bugün filen «Kadro» nam ve sifatını üzerine alan mecmuanın etrafmda toplanmiş ve inkıIâbm prensiplerini şekilleştirmek ve nazariyatmı kurmak iddiasmda bulunanlar ve onlann birtnci safında gelen «Kadro ve tnkilâp» kitabının sahibi zattır. Kitap ilâve ediyor: «tnkıl&bm irade ve menfaati, mkılâbı duyan ve yü. rüten azhk fakat şuurlu bir «avan fard» m, azhk fakat ilerî ve dlsip linli bir Kadro'nun iradesinde temsil olunur!» Dimek ki feTen kadrocîiar dîr kî bugün tnkılâbın irade ve menfaatini tems3 ediyorlar. tnkılâbı bu suretle benimsiyerek inhisar altına almak cesaretini kendilerinde bulanlann te> vazü ve mahviyetlerine hayran ol mamak kabil mi? Fakat bunlar bununla da kalmı . yorlar. Krtap diyor ki: «Şekilleşen ve nazariyeleşen prensipler etrafmda taktik ve istrate jik zikzaklar yapılabilir, fakat ricatler yapılamaz!» Ve bir sahife sonra da: «Prensipleri idrak ve ihata edenler bir tarafa, idrak ve ihata edemiyenler diğer tarafa aynlacak, onlan kabul eden Ier iradeleri ile, kabul etmiyenler iradeleri haricinde bu prensiplere tâbi olacaklardır!» tşte canımı sıkan, hoşuma git . miyen zihniyet! Vaktile katolik kilisesinin şian «Hors de moi point de salut» «benim haricîmde nicat yok» düsturu MK. tslâmiyetm şian îse «müminler bir tarafa, kâfirler bir tarafa» düsturundan ibaretth*. Fakat islâmiyet hiç oimazsa «îçtihat bilâkasır» esasım kabul e dîyor. Yani hakikati bulmak için çalışıp çabalayıp nihayet idraklerinin noksanı dolayısile bulamıyanlan aff ediyor ve onlara berzehte yer verileceğini ve kendierine ikinci bir teklif yapılacağını vadediyor. Yirminci asnn «Kadro» dmi bu kadarcık olsun tahammül ve müsa maha göstermiyor. Filhakika bu din taktik ve Utratejik flczaklara müsaade ediyor. Fakat malumdur ki taktik ve istratinjik pek ince ve zarif bir san'attır. Ve her fanmin tevessül edebileceği vasıta değildir. Şevket Süreyya Bey kitabında mükerreren diyor ki: ctnküabm prensiplerini ve istmat ettiği esaslan mkılâbın kendi seyrmden çıkarmalıdn*.» Bu, doğru ve flmî bir düsturdur. Fakat bu düsturu vazeden müellif ona asla riayet etmiyor. Böyle bir müelliften beklenilen metot inküâbunızm ta baslangıcmdan bugüne kadar geçir • miş olduğu devirleri, bu devirler esna • sında inküabm başmda bulunan şahıs ların ve muesseselerin faaliyetlerini, inkılâp reislerinb nutuk ve yazılannı, ve nihayet inkılâbm amelî ve filî olarak meydana koymuş olduğu eserleri me selâ inkılâp esnasinda yapılan kanun • lan, teşkilâtı esasiye kanununu, bu kanunun istinat ettiği fikirleri, geçirmia oldu?u istihaieleri, dovlet teşkilâtmı birer birer tetkik, mntalea ve tahlü etmek ve bn IBB* »* »**" • • inla • •« lâbın ideolojizuıi kurmakfa !.. 1 Deniz teslihatı mes'elesi Londra 13 (A.A.) Havas ajansı muhabirinden: Str John Simon, Avam Kamara sında yalnız tngiliz heyetinîn Ce nevre'de müdafaa edeceği prensipleri kısaca anlatmıştır. Fakat hali hazırda harp filosu « nun vaziyeti tngiltere »çin, sevkül ceyş noktai nazanndan hayatî bir e» hemmiyeti baizdir. Binaenaleyh Cenevre'de tesliha tm tahdidi hakkında müzakerata girişilecek zamanm arifesinde bu mes'elenin siikut ile geçiştirilınesi mânidardrr. Şurasım da nazari dikkate vazetmek icap eder: Mevzuu bahls sükut ve ihtiraz, M. Norman Dawis'ijı Londra'dan hareketi ile müterafik ol mustur. Bu da mumaneyhm tngliz dev • Iet adamlan ile esas hakkında ol • dukça muayyen ve müşterek bir hattı hareket kararlaştırmif olduğunun bir delilidir. M. Norman Dawis, tnuadelet ve yüzde mes'elelerini kurcalamanın bir takım mületlerm izzeti nefisle rfne dokunmak ve milletler arasmda bir meratip sflsiîesi vücude getirmek suretile deniz mes'elesinî halli gayri kabil bir şekle sokmuş oldugunu beyan etmekten f ariğ olmamıştır. Mumaileyh, muadelet mücadele sine mahel vermeksizin Fransa ile ttalya'ıun Londra muahedenamesinî kabul etmeleri için Londra ile Paris arasmda mutavassıtlık vazifesini ifa etmek teklifinde bulunmuştur. Bitıaenaleyh Amerikan heyetd reisinra M. Mussolini ile münhasrran teknik esaslar uzerinde konuşmuş ve siyasî esaslan kale almamış olduğu SIIIIHUı Kimyevî harpler hakkındaki mOzakere Cenevre 13 (A.A.) Teslihatıtı tahdidi konferansi divani, kimyevî harpler e mini olmak için vücude getrilecek müeyyedeler mes'elesine dair clan miizakerelerine devam etmektedir. M. Politis, ferdî ve kollektif mü eyyedeler derpiş eden bir proje hakkmda izabat vermiştir. ttalya mümessili, bu projenifeı aleyhinde bulunmuştur. Amerika, tngiltere ve Rusya mu rahhaslan bir takım ihtirazî kayıtlar dermeyan etmişlerdir. M. Massigli (Fransa) ve Belçika murahhaslan M. PolitU'in icilen müracaat edilecek müeyyedelerin mahailî veya mıntakavî olarak tenBİki ve binnetice peşinen kollektif poli» kuvvetleri tensiki kmkânını derpiş eden projesine müzaheret etmişlerdir. Bu zevat, kimyevî harpte mukabeie bihnisilde bulunmağı memnu iyet altına almakla beraber tecavüze rr.aruz kalmış olan devletleri diğer ciddî vasıtalarla himaye etmeği temin eylemenin zarurî olduğunu ileri sürmüşlerdir. Müzakerat neticesmde hiç bir karar ittilıaz çdilznemiştir. tahmin olunabilir. ' Filvaki tngiliz'lerle Amerika'lı • lar, Akdeniz ihtilâfınm halledilme sinin hafif tonajda gemîlerin inşa sını durdurmak suretile ayni za raanda gerek Londra'ya •• gerek Vaşington'a mühim menfaatler te min edecegi mütaleasında bulun maktadırlar. Hali hazırda bu mes'eleye hâkim olan nokta, kruvazörlerle torpido muhriplerinin inşasi mes'elesidür. Hatta Amerika Reisicumhurunun bu eahada sarfetmiş olduğu mesai nin daha uzak bir sebebü olduğunu ilâve edebilfriz. Amerika amirallı ğının endişesi, Japonya'mn Londra muahedenamesinin kend'bine tayin etmiş olduğu kruvazör itibarile to • naj miktannı değiştirmek talebine kıyam emesi ihtBmalidir. Vaşington, bu noktada kat'îyyen serfüru etmemeğe azmetmistür. tki tez arasındaki bu ihtilâf, konferansın akamete ugraznasını intaç edebilir. Binaenaleyh Amerika 3e tngütere'nin mesaisi, Japonya'nın yalnız basma hafif filosunun tezyidini talep etmesine mâni olmak için kendi hafif filolannı tenkb etmeğe matuf bulunmaktadır. Şu halde Cenevre'de deniz teslihatıra ait müzakerelere bu esaslara isrinaden başlamlması muhtemeldir. Amerikan ve Japon telâkkilerini telif etmenün fevkalâde muskül ola cağı süpheden azadedir. Buna rağmen müskülât iktiham edildiği takdirde Amerika, mühen • dislerin makul bir msaat plânı vu cude getilrebilmeleri için yeni mukavelename müddetinin uzun ve me selâ 20 sene olmasuu teklif edecegi soyl enmektedh. nın Açlık grevî Mecıısiler de ayni silâhî kullanacaklar Bombay 13 (A.A.) Gandi, orueunu tehir etmemeğe karar vermiştir. Mumaileyh, Mecusilerin 4,000,000 in • sanı içtimaî sınıflar haricinde bırakmağa hakkı o'madığını beyan etmiştir. Gandi, din namına kendîierini asır lardanberi ezmekte olan yükten «Do kunulamazlar» ı tahlis etmesi için c'han «fkâri umumiyesine hitap etmektedir. Madras 13 (A.A.) Bir çok ze vat, hükumetten evvelre Gandi'nin hayahra kurtarmıs olan Peona misakının ahkâmına muvafık bir emirname neş retmesini ve Dokunulamazlar hakkm daki memnuiyeti ilga eylemesini iste • mpktedirler. Ancak hükumet, yerlilerin ahlâk ve âdetlerini alâkadar eden bu mes'eleye mudahale etmek istemediğinden, doğ • rudan doğruya bu mes'elede bir karar almamistır. Gandi'nin taraftarlari, bu hattı harekete teessüf etmekte ve tngiliz siyasetini Gandi'nin mfllet üzerinde nüfuzunu imha etmeği istemekle itham eylemektedir. Mecusüer ise kuvvetlermi taHsit et mek fizere bulunuyorlar ve Mahatma'nın orucuna onlar da oruçla mukabele etmeğe hazvlamyorlar. Her hasim, diğerini kendi noktai nazanna îmale etmek icin ayni çareye möracaat etmek istediğinden vaziyet ko M. Hoover Ne diyor? Borçlar Mes'elesi «Siyasî rakiplerimizle Ingilizler yeniden tetki • teşriki mesai edeceğiz!» kat icrasını istiyorlar Glendale 15 (Kalifomiya) (A.A.) Vaşington'a gitmek üzere Flendale'den geçen M. Hoover, şu beyanatta bulunmuştur: « 4 marttan sonra bu defa biz den daha ziyade bahtiyar çıkmış olan siyasî rakiplerimizle Amerika'mn refahmî temin etmek hususunda teşriki mesaide bulunacağız.» Paris 13 (A.A.) Temps gazetesi, borçlar mes'elesmin yeniden tetkik 1Szumundan bahsetmektedir. Mezkâr gazete, bunun için sebep olarak yalnız M. Hoover'in takip etmif olduğu siyaset dolayısile Amerika'mn deruhde etmiş olduğu manevî mes'uliyeti değfl, ayni zamanda Amerika'mn menfaatinin butün medenî memleketler mehafilinden aynlması mümkün olmadığuun tama mile anlaşılmıs olması göstermektedir. Vaşington 13 (A.A.) M. Stim son, borçlar hakkındaki Fransız ve tngiliz notaiarmtn önümüzdeki salı günü ayni zamanda Amerika'da ve alâkadar payitahtlarda neşredileceğini beyan etmiştir. Vaşington 13 (A.A.) Resmî mehafil, Amerika hükumetinin borçlar mes'elesi hakkındaki hattı hareketine dair olarak uydurulan haberleri tekzip etmekle mesguldürler. Bu mehafü, tngiltere ile Fransa'nm intihabattan sonra hemen borçfann il • gasmı talep etmesi hususunda M. Hoover ile mutabık kalmıs olduklarma dair Hearts matbuatı tarafmdan ortaya eı • karılan havadisi infîal ile tekzip etmektedir. hasıl ne kadar lüzumsuz lâkırdı varsa hepsi birbiri ardısıra söylendik ten sonra, nöbet asıl mes'eleye, e saslı davaya gelm3s olacak ki her kes birdenbire sustu. Muhakkak ki o dakikada bana kaynana olmak istiyen hanım şöyle düşünüyordu: «Burada mea'eleyi açmak olmaz. Gene ben annesile konuşurum. Fakat Sa • biha'ya biraz çıtlatsam mı? Yahut şimdiden kendisVıe bir evlât mua melesi yapsam, hatırını, gönlünü alsam mı?» böyle düşündüğünü his settirecek tarzda, yüzüme hesaplı bir muhabbetle bakıyor gibiydi. Kaympederim olacak zat ta, kendi kendine, belki şöyle diyordu: «Şu ka dınların işine akıl, sır ermez. Ne diye bu kızın üstüne düşerler? Bizim oğlan bu kıza tutkun mu acap? Ne işlerdir! Eskiden vakit geçsin diye bu eve ahbapça, güzel güzel gider gelirdik. Biz Türk'1erde de âdet budur. tki aileden birinde bir kız, ötekinde bir delikanlı oldu mu, hemen kir manzumesini »ırf kendi dimağında taşıdığı şahsî fikirlerden ve idealden çıkarmağa çalışıyor ve bu suretle kur • mak istediği indî ve subjektif sistemi inkılâba atfediyor. Buna vâsıl olabiimek için «Kadro ve înkılâp sahibi» evvelâ inkılâbırmzı cihan buhranı ile alâkadar gösteriyor ve sonra bu buhranm garp âleminde tahrik ettiği içtimaî cereyanlarda inkdâ • btmızın ideoîojisi icin temeller anyor. Şevket Süreyya Beye göre cihan buhranı biitün beşeriyeti iktisadî kurtuluş mücadelesine sevketti: Avrupa ve Amerika'da ldtleleri kapitalizme ve diğer kıt'alardaki müstemleke ve nim mustemleke halinde yaşıyan memleketleri de ecnebilerin siyasî ve iktisadî tahakkümlerine karşı mücadeleye sürükledi. tşte Türk inkiiâbi de bu umumî ha • reketin bir cüz'üdur. Türk inkılâbı hakkındaki bu RÖrjus pek dar ve mahduttur ve Türk inkılâ • bınm vüs'ati ile asla mütenasip değfl dir. Hiç şüphe yokt'tr ki bizim inkılâbı • mızm de iktisadî bir vasfi vardır. Hiç süohe yoktur ki Türk inkılâbmın bir cephesi de ecnebi iktisadî tahakkü müne karşı gelmektir. Fakat bu âmilin cihan buhranı ile tarihen ve dosrudan doğruya hiç bir PIÎkası olmadığı gibi Türk inkılâbmın bü tün muhteviyatmı da doldurmadığı a • çıktır. Türk inkılâbı yapılırken Türkive cihandan tecerriit etmiş bir halde idi. Cihan buhranı başlarken Türk mküabmm mühim esaslan vazedilmişti. Türk inkilâbmîn muhteviyatma ge • lince: Bu inkılâbın haricî cephesi olduğu gibi gayet mühim dahilî cephesi de vardir. Kadroculartn nazarîndan lcacan iste bu ikinci muazzam cephedir! Bütün eserde ne saltanahn ilgasmdan, ne hilâfetin iskahndan, ne Cumhurîvetîn teessüsünden, ne Lozan sulhünden ve ne dinî, ailevî, hukukî tahadüüerden bahis var! Kadrocularm bu ihmalleri pek tabi • idir. Çünkü marksist ve tarihî maddiyatçı olduklanndan nazarlannda saltanat, hilâfet, aile, hukuk, ahlâk ve hatta hükumet şekli bir takım ikinci derecede ehemmîyeri haiz «Sub Structures ust müessese» lerdir. Asd olan iktisattır; iste btmun içindir ki müellif inkılâbımmn yalnız iktisat cephesini görmüş ve eserinde bilhassa bu cepheyi tebarüz ettirmek îstemiştir. Fakat bu cepheyi bile mütalea ederken flkir ve sistem taklitçiliği kendisini garip ve içinden çıkılmaz tezatlara sevkeytemiştir. Piyango talihlileri Son keşidede ikramiyeleri kim kazandı? Büyük tayyare piyangosunun dSrdüncü keşidesi ikroal edilmîştir. 40 bin Itra kazanan 20891 numaralı biletm 1/10 hisselerinden biri Beyoğlu'nda altma daire dvannda Çu kurhendek'te Bohor Ef. de diğer biri de balıkhaneden Hakkı ve Niyazi Beylerdedir. Bu numaranm iki parçası lstanbul'da ve bir parçası da Bürhaniye'de satılmıstır. 15 bin l>a kazanan 22556 numaralı biletin 1/10 hisselerinden biri Cibali tütün fabrikasından Kazım Beydedir. Bu nu maranın 2 parçası tzmir'de ,3ki parçası tstanbul'da, bir parçası Van'da bir parçası da Bergama'da satılmışhr. 10 bin lira kazanan numaranm 1/10 hisselerinden bir parçası Dol mabahçe Riyaseticumhur sarayı hademelerinden Mehmet Efendidedir. tkramiye kazanan numaralara dü • şen paralar bile hamili talîhlilere tev zi edilmiştir. e AĞAOtLU AHMET Bir meb'us istifa etti Ankara 13 (Telefonla) Samsun meb'usu Aziz Bey Meclisriyasetinegonderdiği bir mektupta ahvali sıhhiyesin* den dolayı istifa ettiğini biidirmistir. Kendisi bir senedenberi rahatsu bulunmakta idi. Alfliye'de şiddetli bir kasırga tahribat yaptı Alâiye 12 Üç gündür devam eden fırtına bir aralık kasırga halini almış ve denizin sularmı şehre püskürmüştür. Bir çok ağaçlar kökünden devrümiş, şehirde hemen hemen bütün camlar kml mışbr. Bazı evler yıkılnus, pek çok hayvan telef olmuştur. Nüfusça zayiat yoktur. Millî MOdafaa Encömeninin dünku içtimaı miklesmisnV. Hükumetin her tarafa sirayet etmekten hali kalmıyan bu «Oruç» hastalığının onüne gecmek için bir emirname neşretmesi muhtemeldir. Gandi'nin taraftarlan, «Dokunulamazlar» ı mabetlerin kapüarma götü recekler, yere uzatacaklar ve Mecusi Ier Gandi'nin hapisanesi önunde oruç tutarken onlar da orada açaçma yata • caklardır. Ankara 13 (Telefonla) Müdafaai Milliye encümeni bugün Müdafaai MilIîye Vekilinin huzurfle içtima etti. Encümen umumî ve kısmî seferberiik haricinde eşkiya takibi veya buna benzer askerî hizmetlerde ücretle kuüanıimakta 3ten ölen veya eskiya eline geçen hayvanlarla sair nakil vasıtalarının kıymetlerinin ödenmesi hakkındaki lâyihayı muvafık gördü. Dil cemiyetinde Ankara 13 (A.A.) T. D. T. Cemiyetinden: T. D. T. Cemiyeti urn"mî merkez heyeti bugün umumî kâtip Ru • şen Esref Beyin reisliği altında topla narak derleme klâğuzunu tetkike de vam etmiştir. Klâğuzun tetkiki hayli i leri gitmistir. Heyet yarın saat 14 te toplanarak tetkiklerine devam edecek tir. On mahkum kaçtı Gönen 11 Dün gece sabaha karşı mahkumlardan on tanesi hapisanenin arka tarafındaki parmakltklan kesmek suretile kaçmağa muvaffak olmuşlardır. Derhal yapılan takiple kaçanlann alhsı yakalanmıştır. Diğerleri takip edilmektedir. I dan çattadak çatlıyacağım! Nedir bu hal, nedir bu soğukluk! Ben seninle eskiden böyle miydhn? Biz sizinle eskiden böyle m?ydik? Ne oldu? Aramızdan geçen düşman nedir? Senin bu sinema akhna o kadar kızı yorum ki lstanbul'da ne kadar be yaz perde varsa gidip hepsini pa ralamak istiyorum. Sen bu perdelere baka baka alık oldun, ayol, alık! Yüzüme öyle alık alık bakma! tşte açıkça söylüyorum. Eskiden zeki kızdın, ş'tmdi budala oldun. Hiç itiraz edeyim deme, çünkü ben sana derhal bunu isbat edeceğim. Şimdi, şimdi... Bak... Sen son defa o ser serile Taksim bahçesînde otururken garson sana bir kâğıt getirdi, değil mi? Ber. bunu duyar duymaz yorgana bir tekme attım ve yerimden f ırlıyarak Pakize'nin ellerini yakaladım: Biliyorsun ha?.. Demek bunu sen yaptın!.. Akhmdan geçmedi de Efganistan'ın eski Harbiye Nazırı idam edildi Halbuki müellif bu sahalara yanaşmıyor, temas bile etmiyor. «tnkıIâbuTUzın ideoîojisi» dediği fibirbirlerine yamayıp çıkmağa kalkanz. Fakat ben bu kızda pek niyet göremiyorum!» O da yüzüme bu emnîyetsizliğini hi»settirecek gibi ba kıyordu. Allah Allah! Nedir bu soğuklukl Herkes birbirine bakıyor, bir şeyler söylüyor, fakat ağizdan çıkan tek tük sözler bu soğukluğun içmde adeta donup kalıyor. Gene vallahi bunlann içinde en akılh Pertev'miş. Bu soğukluğu anladı, canımm daha fazla sıkılmasını istemedi, annesine, babasma: Haydi, dedi, biz çıkalım, Sa biha H. biraz istirahat etsin. Kalkhlar. Pakize sordu: Ben de gideyim mi? Sen kal, dedim. Onlar kapıdan henüz çıkmışlardı. Pakize yerinden kalktı ve ben!mle eski samimiyetini, eski teklifsizligini birdenbire bularak: Of! diye bağırdı, ^imdi ortam Pisaver 13 (A.A.) Kabil'den bil dirildiğine göre, Amanuüah Hanın sal tanah aamanında Hariciye Nazırlığın da bulunmuş olan Gulâm Nabi Haı idam edilmiştir. ğU... Söyle! Kızmam, soyle, itir et, sen yaptm değil mi? Sen! Sen P&kize beni yakalıyarak yatağ. sokmağa çalışıyordu: Yat, büsbütün üşüyeceksm, yat, hastasm, unutma yat! Hasta filân değilim, yalan, ba hane, domuz gibiyim, hepinizi al • datmak için yapıyorum. Soyle, a» lat! Bari şöyle rahat otur, ell bırak! Anlat! O kâğıdı ben göndermedim. O sakallı adam kim oluyor Nereden tanıyor beni? Çabuk söyl Çabuk! Şjmdi boğazma sarılırı vallahi! Peki, peki, aman, peki, an1 dım, dur, söyliyeceğim. Kim o sakallı adam! Pakize kahkahalan basmağa ladı. Ben de sinirlenmeğe başladv UUabadi vw\ BÜYÜK HtKÂYE: 46 Sinema Delisi Kız SERVER BED1 yıp götürecekler galiba.» Bu sefer kapı vurulmadı. Annem ve babam ötekilere yol gösteriyor du. Dört kişi hep birden içeri girdiIer. Haydi bakalım, Billi Dov mu • sun, Greta Garbo musun, bütün art'ıstlik marifetini topla da şunlara bir hasta rolü, bir hasta nazı yap. t. nansmlar, yapmacık olduğuna hükmetmesinler. Bir taraftan yatağın içinde doğrularak, bir taraftan da soğuk almak tan korkar gibi yorgandan fazla aynlmamağa çahşarak, hastaların yorgun kimıldamşlarile misafirleri karşıladım. «Nasılsm yavrum?» lar, : «vah vah!» lar, «bavalar düzens z, dikkat etmeli» Ier, «geçer mşallah» lar, «bir fey«i yok jDiasailak» lar, yel Rahatsız etmez mi? Kat'iyyen. Sigarasmı yaktı ve canlanarak Aşladı: Ben hislerini gostermekten hoşlanan bir insan değilim. Hayatımda bir kere bile anneme «anneceğim» demedim. Dışandan görenler bizim ana oğul olduğumuzu anlıyamazlar. Fakat ben gene onu pek çok seve rim. Demek istiyorum ki sevdiğimi söylemek değil, hissettirmek te ho • şuma gitmez. Bu defa sofada bir kaç kişinita ayak seslerini duyarak başın» kap»> ya doğru çevirdim ve düşündüm: «Hoppala! Şiradi de annesile babası geliyor! Bunlar benim muvafakati • me falan bakmadan beni kuoakla «

Bu sayıdan diğer sayfalar: