18 Teşrınıevvei SON TELGPAFLAP Bana kalırsa ^^^ ^^ * ^ ^^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ *Camhuriyet Cemiyeti Akvam çöküyor Sabık Iııgiliz Başvekili Lloyd George şiddetli bir lisanla hücuma geçti Berlin 17 (A.A.) Wolff Ajan sı tebliğ ediyor: Sabık fngiliz Başvekili M. Lloyd George, gazetelerden birine şu ya zıyı gönefermiştir: Milletler Cemiyeti, bugün yıkılıp çökmek tehlikesile karşılaşmış bu lunuyor. Almanya, bütün devletlerin silâhlannı azaltmalarını ısrarla i«ti. yor, fakat Fransa buna razı olmu yor. Mançuri'de Japonya bütün dünyaya meydan okuyor. «Ümitsizlik altında ezilen, acze düşen Cenevre müessesesi ise lle rini oğuşturup duruyor. Bir çok memleketlerde sulhu seven milyonlarca kimsenin ümit lerinî bağlamış oldukları Milletler Cemiyeti 13 sene karşılaftığı güç. lüklerden kendisini iyi, fena kurta rabHmiştir. Fakat Milletler Cemi yetinin ikinci derecede ehemmiyetli mes'eleler ortaya çıktığı zaman kazandığı muvaffakiyetler onun birinci derecede mühim mes'elel«r ka»şısmda vazifesini yerine getirmemiş olmssını mazur gösteremez. Bir çok resmî ve alenî vaitlere rağmen ekalliyetlere hâlâ utanç verecek bir surette eziyet çektirm«>si, memleketlerden birinin ayrı, ayrı ellere düşen topraklarında silâhlar yığıhp birikmesi, bir takım acık .«ehirlerin bombardıman edilmesi ve biıüerce yurddaşlann ölmekte o! ması Cenevre'nin gülünç iki yüzlü lüğünü göstermektedir. Su cibet tamamile aşikârdır ki Mil'etler Cemiyeti misakını imza eden büyük devletler Cenevre've evvelâ kendi millî maktatlan için mü. essir bir vaaıta nazarile bakmıslar, fakat ondan istifadeye itnkân bu lamadıkları zaman onu hor görmüşlerdir.» lardan biri olmuş gibi göründüğünü beyan etmiştir. M. Politis, teşkilâta ait veya hu kukî mes'eleler hakkında ahnan kararları kısaca hatırlattıktan »onra demiştir ki: «İktisadî tşler sahatmda büyük meclis yakında toplanacak, malî ve iktitadî konferansa ait programın ana hatlarını çizmiştir. Belli başh iki iş, yani Milletler Cemiyeti kâtibi umumilik kadrosunun tensiki ve efkâri umumiyenin ter biyesi ve tenviri mes'eleleri bu içti. mada başarılan işler arasında ba riz bir surette göze çarpmaktadır.» Bu sözlerden sonra M. Politis, simdiki mühim mes'eleler hakkında büyük meclis haricinde vücut bulabilen cereyanlan acıkça göstenniş ve bunlardan Milletler Cemiyetinin i leride sarfedeceği faaliyetlerde istifade edebileceği ibret derderi çı karmağa çalışmıştır. Yarınm türkçesi bu mu? İki yıl evvel Sıvas'ta basılmif bir kitap elimize geçti. Adı: «Sıvas Dünbiliği». Kapağın üstünde şu yazılar var: «Her uğuru korunmuştur.», «Basadsızları düzmedir.» Bu sözleri Osmanlı türkçesine çevirelim: «Sıvas Tarihi». «Her hakkı mahfuzdur.», «Imzasızları sahtedir.» Kitabın girek adını taşıyan methalinde, yahut başlangıcında; su katılmamış bir türkçe ile, dilimizin ta Selçuk'lardanberi nasıl karmakarışık bir yola döküldüğti anlatılıyor. Rasgele bir kaç satır da bu girekten okuyalım: «Yaratıhsın güzellikleri içindc kendinden geçen ve Tanrı verseği ve akı ve bağıslayışlarınm bu geniş ve derinliğini yüreğinin özeğinden sezerek bu bolca \ciislere Tanrmın büyiiklüğünü sesli yen ilk kişi oğlu Türk'ten başka bir yin ve tin olmamalıdır.» Bolşevik futbolcular Cuma günü karşılaşacağımız misafir sporcularm oyun kıymetleri yüksektir IBirind sahifeden mabaitl bir statta yetiştiler. Bugün Sovyet Rusya'da kuvvet dereceleri birbi rine yakın üç şehir takımı mevcut tur: Moskova, Leningrat, Harkof takımları. Her sene bu üç şehir arasında tertip edilen müteaddit maçlar, dört gözle ve heyecanla beklenen muazzam spor hâdiseleri addedilir. Şeh rimizde bulunan Sovyet sporcuiarı da bu üç güzide takımın bir muhteîtini teşkil ediyorlar. Sovyet fut bol muhitinde isimleri çalkanan yıl dızların hemen hepsi de bu turnaya iştirak etmişlerdir. Bu takımın bütün uzuvları yüksek boylu ve kiloca ağırdırlar. Atletik kabiliyetleri de yerindedir. Çok seri koşarlar ve kolay kolay kesi) tnezler. Oyun tarzlarına gelince, ekseri yetle havadan oyunu tercih edcrler. İyi sıçradıkları ve yüksekboylu ol dukları için bu sistem işlerine yarar, buna rağmen zaman zaman verden ve kısa paslarla oynadıkları görü lür. Oyunlarının umumî manzarası, belki göze hoş gelmiyebilir; fakat tarzları netice çıkarmağa çok mü saittir. Teknikleri ve takttkleri pek kuvvetli görünmese de, her futbol cunun topa iyi vurdugu, bilhassa her vaziyette ve iki ayağını da kullana * rak topa vurduğu muhakkaktır. Muhacimlerin beşi de kuvvetli şut atarlar. Misafirlerimizin pazar giinkü ekzersizlerini gördükten sonra bu kanaatim daha kuvvetlen di.> Kemal Rifat Bey, bu söylediklerini önümüzdeki ilk maçta, seyirciierimizin tasdik edeceklerini kaydettikten sonra sözlermi şu rica ile bitir mişttr: < Futbolcularunızın gerek 1924, gerek 1931 de Rusya turnalarında gördükleri hüsnü kabul ve samimi yet çok parlak ve yüksektir. Hele Rusya'lı seyîrcilerin takımımıza karşı yaphkları tezahürat tam sportmence ve dostça idi. Bize göster dikleri bu fevkalâde nezakete mu kabele etmek fırsatı elimize geçtiği için bu noktanın ihmal edilmemesi ni rica ediyorum.» 1500 metre: Georgacupuolos (Yunanistan), 4 dakika, 13 saniye 4/ 10; ikinci Tsoukalas (Yunanistan), üçüncü Lapouzan (Romanya). Sırık atlama: Birinci Andrepoulos (Yunanistan), 3 metre 815: i kinci Doitcheff (Bulgaristan); ü çüncü Buradovis (Yugoslavya). Uzun atlama: Birinci Papamichali (Yunanistan), 6 metre 86; ikinci Buradvie (Yugoslavya); üçüncü Kokinis (Yunanistan). Bayrak yarışı: (100 4 metre). Birinci Yunan takımı (43 saniye 2/10; ikinci Romen takımı, üçiVarü Türk takımı. Maraton: 42 kilomefre 750 metre mesafede yapılan koşu müsabakası: Müsabaya istirak edenler, Maraton kasabasından hareket etmislerdi. Atina stadyomunda bulunan a hali, Maraton ile Atina arasındaki yolunda muhtelif merhalelerde vücude getirilmiş olan telefon oıer kezlerinden verilen ve opartörlerîe bildirilen haberleri heyecanla din liyorlardı. 22 inci kilometrede Yunan'lı Tricalis (1 saat 29 dakikada, 58 saniye koştuktan sonra) başta geliyordu. kendisini sıra iie aşağıdaki koşucular takip ediyorlardı. Penait (Romanya), Manea (Romanya) Tsoumas (Yunanistan), Priftis (Yunanistan), Gall (Romanya). O ana kadar kuvvetini idare * • den bu son kosucu, adımlarını açmağa ve parlak bir gayretle bütün yarışları birer Kirer geçerek en Öne gelmekte gec'kmedi. 28 kilometeden sonraki vaziyet: Birinci Gall (Romanya), ikinci Manea (Romanya) 2 saat 2 dakika, 25 saniye, üçüncü Yunan'lı Goumas, 2 saat 5 dakika, 15 saniye. Pikerini kasabasından geçerken Romanya'lı Panait artık ilerliyemiyecegini beyan etmiştir. Stadyoma ilk giren Romanya'lı Gall olmuştur. Terü taze ve zinde liği yerinde görünüyordu. Şiddetle alkışlandı. Bu mesafeyi 3 saat, 20 dakilca 41 saniyede katetmiştir. t kinci Goumas (Yunanistan); üçüncü Priftis (Yunanistan); dördüncü Dim itropoulos (Yupnanistan). ©ÜNÜM AKİSLERi Sondan birinci! Türk'ün kuvveti, dünyanın di linde bir ata sözü olmuştur: «Türk gibi kuvvetli» derler. Kara Ahmet'ler, Koca Yu»uflar, Kurtdereli'ler, Kızılcıkh Mahmut'lar, yere gelmiyen «ırtlarile, • milletimizin bu gürbüz şöhretini on, on beç yıl önceye kadar, er meydanlarında rakipsiz yaşattılar. Hımm!.. Biraz çetin değil mi? Bu cümleyi de anladığım kadar osmanlıcaya tercüme edeyim: «Halkın güzellikleri içinde kendin • den geçen ve Allahın ihsan ve inayetlerinın azametini ve vüs'atini ta kal binden sezerek bu gani ihsanlarda Al'ahın büyiiklüğünü ifade eden ilk adem oğlu, Türk'ten başka bir vücut ve ruh olmamalıdır» Cemal Hütnü Beyin Cenevre'de beyanatı 13 iincü çtima devre$i bitti Cenevre 17 (A.A.) Milletler Cemiyeti büyük mecltsi, Milletler Cemiyetinîn 33 milyon altın frangı bulan bütçesini ve kâtibi umumilik kadrosunun tenkisi hakkındaki yeni tesviye suretini kabul ettikten sonra saisini bitirmiştir. M. Politis, bu münasebetle sÖyle. diği kapanış nutkunda büyük meclisin 13 üncü içtima devresmin şimdiye kadar yapılan içtimalar arasın" da en az alâka uyandiran toplantı Cenevre 17 (A.A.) tktisadî ve malî teşkilâta ait işlerle uğraşan ikinci komisyonda murahhasımız Cemal Hüsnü Bey, Stresa konf eransı raporu hakkında söz alarak demiştir ki: «Hariciye Vekilimizin bu mes'ele hakkındaki Avrupa ittibadı ko misyonunda vaki beyanatını hatır latmayı faydalı görürüm. Türkiye nin de iktisadî bünyesi cenubî Avrupa memleketlerinin iktisadî bünyesine müşabih olduğu halde memleketim Stresa konferansina istirake davet edilmemiştir. Bu konferansın roprunda ileri sürülen tedbirler ve bu tedbirlerin muhtemel şümulleri hakkında fikir ve tekliflerimizi esasen bütün raporu tetkik etmeğe davet edilen beynelmilel iktisadî konransta izah ve beyan etm*k hakkımızı muhafaza ediyoruz.» Cemal Hüsnü Bey, buhrandan mütevellit içsizliği miimkün mertebe tahfif etmek için Cemiyeti Akvam muavenetile muhtellf memleketlerde yapılacak nafıa îşlerî hakkında beynelmilel mesai bürcsu tarafınd«m hazırlanan programın da diğer iktisadî raporlar gibi beynelmilel iktisadî kon* ferancm tetkikine arzedilmesini teklif etmiştir. Komisyon eklifi kabul etmiştir. Mükâfat Kazanan tarih Reşit Galip Beyin eser hakkındaki fikri Ankata 17 (Telefonla) Maa rif Vekili Reşit Galip Bey bir sua limize cevaben demiştir ki: < Gazi Mükâfatını kazanan dördüncü tarih cildi de diğerleri çibi cemiyet azasından sunun bunun değil, bütün cemiyetin müşterek e> sridîr. Bu ia niğerlerî gibî cemi yetin hami reisi Gazi Hazretlerinin daîmî irşatlan ve bütün arkadaşlann değerıi çalısma ortaklığile ya zılmıştır.> Bu tercüme bize şu dersi veriyor: Yukarıki öz türkçe yazının çetinliği, içindeki bazı sözlere yabancı olmamızdan ziyade, cümlenin kötü tertip edilişindedir ve kabahat daha ziyade muharrirdedir. Nitekim aşağıki osmanlıca tercümenin ibaresi de pek parlak olmamıstır, çünkü cümlenin nahvî terkibi karıçıktir. Iki yıl evvel böyle öz türkçe bir kitap çıkaran Sıvas Mektupçusu Basri Beyi tebrik ederiz; fakat öz Türk dilinin san'atkâr olmıyan ellerde, ne çetin ve çirkin bir eda ala • bileceğine dikkat edilmetini de isteriz. Yarının türkçesi asağı yukarı budur, fakat grameri ve nahvi asla bu değildir. Her güzellik bir terkipten ibarettir; cüzler bütün renklerini bu terkibin güneşinden alırlar. Bize yalnız yeni söz değil, yeni terkip, yani yeni gramer ve nahiv lâzım ve bu işi en iyi yapacak san'atkâr! Fakat, iş elentenin hududunu geçip, futbol, tenis »ahalarına girince ve ç&buk koçma, uzun koşma, sırıkla atlama, sırıksız atlama yoluna dokülünce, bir bozgundur basladı, bir türlü kendi mizi tophysmıyoruz.. Bulgaristan'a gidiyoruz, yeniyorlar. Yunanistaıi'a gidiyoruz, yeniyorlar. Sırbistan'a gidiyoruz, yeniyorlar. öyle ki, hani günün birinde Hindistan'a, Arabittan'a, Acemistan'a gitcek, gene yene * cekler! İşte, dün Atina'dan gelen telgraflar, günlerdenberi süren Balkan Olimpiyadının neticesini bildirdi: Yunanistan: 145 puvan. Sır bistan: 73 puvan. Romanya: 68 puvan. Bulgarittan: 26 puvan. Türkiye: 18 puvan! Dikkat ediniz: Bizi «onuncu bırakanlar, İngiltere, Fransa, Almanya değil, daha tarihin yakın günlerinde, memleketleri mü lî hudut çizgilerimiz içinde bu lunan dünkü tebaamızın çocuk* larıdır! Gerçi, «porda, daima galibi • yetin sart olmadığını biliyoruz. Fakat, daima mağlubiyetin şart olduğunu da bilmiyoruz! Devlet, bunlara yardım elini, her gittikleri yerde millî forma nın ay yıldızını kızartsınlar diye uzatmıyor! YUSUF ZtYA Hamiş: Nurallah A^a ^ y , dün matbaamıza pelip şu mektuou yaiU/t Azizim Yusuf Ziya, Mehmet Emin Beyin Bergson tcrcümesine dair bir makale yazacağımı »öyIrdiğimi karilerine anlatırken bu makaleyi yazacağıma zaten inanmadığını söyluyorsun. Yanılmışsın. dostum! O mfckale yazıidı. yarınki. yani salı günkii Milliyet'te çıkacak. Okursan yanlıslara da belki ınanırsın Gbzlerlnden öperim. 17101932 Nurullah Ata Pekâlâ.. Mademki, Mehmet Emin Beyin tercümeleri de yanlışmış, o halde benim fikrim büsbütün kuvvet buhıyor demektir: Ben, Bergson tercümesinin, Halkevi Mecmuasına ilâve edümesine pek laraftar değilim. akat bu tercüme, Nurullah Ata Beyin dedigi gibi yanlışsa, o zaman tamamile aieyhtanm. Nurullah Ata Bey, benim iddiamı ret değil, tasdik ediyor. Tesekkür ederim. Ankara Halkevi muhteliti nanl teşkil edilecek Sovyet takımı, şehrimizdeki maçların ikisine de tstanbul Halkevi spor takımile karşılaşacaktır. Ankara'daki maçlar da Türkiye Halkevleri muhtelitile olacaktır. Bu muhtelit, Ankara, tstanbul ve fz mir Halkevleri takımlanndan t*ş krl edilecektir. 6reko Romen nüreş birincilikleri PEYAMt SAFA Maarif Vekâletinde Tevfik Rüştü Bey Büyük içtimalar Avrupa'ya giden talebe için kararlar verildi Ankara 17 (Telefonla) Maarif Vekili Reşit Galip Beyin riyasetinde maari* erkânı, talim ve terbiye he yeti bujrün de umumî bir içtima aktermişlerd'ir. İçtimada Avrupa'da bu. lunan ve gönderilecek olan talebe • nîn tahsil vaziyeti görüşülmüs, bunlardan daha iyi semere almmasi için mirfettişlik teşkilâtında icap eden tadilâtın yapılması kararlaşmıştır. Bu talebelerm lise muallimi ol • makla kalmayıp bir kısmının yük sek ilım adamı programlarında yapılacaktır. olması için tahsiî icap eden tadilât Hariciye Vekili bir kaç gün sonra geliyor Miaafirlerimize dün bir çay ziyafeti verildi Halkevinin misafiri olan Rus millî takımı azası evvelki akşaıtt Da rülbedayi'e gitmişlerdi. Dün akşam da saat 17 de tstanbul Halkevinde şeref lerine bir çay ziyaf eti verilmiş tir. tstanbul'da 3 ve 5 ikinci teşrin 1932 de Himayeietfal Cemiyeti menfaatine yapılacak olan Balkan Greko Romen güreş birincilikleri müsabakaları Taksim'de <Maksim» salonunda icra edilecektir. Fiatlar: 3, 1 ve yarım lira olarak tesbit edilmiştir. ı Fransa'da âyan intihabımn neticeleri ParU 17 (A.A.) Ayan Meclisinin 111 azalığinın tecdidi için ya pılan intihabatm kat'î neticeleri şunlardır: Muhafakârlar 6, cumhuriyetçiler 11, Sol cenah cumhuriyetçileri 26, radikaller 18, radikal sosyalistlcr 43, cumhuriyetçi sosyalistler 6, sosyalistler 1. Muhafazakârlarla tnutediller sol cenahin ve bilhassa radikallerin menfaatine olarak bir kaç azalık kay betmektedirler. Âyan Meclisinin simasında mahsus bir değişiklik hâsıl olmıyacak tır. . . Cenevre 17 (A.A.) Anadolu ajansınm muhabiri bildiriyor: Bütçe ve te*kilât mes'elesinin mü zakeresinde tesadüf edilen müsküIâttan dolayı Milletler Cemiyeti içtimaı, pazarte**.! günü bitecektir. Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Beyle Necmettin Sadık Bey cuma veya curnartesi sabahı tstanbul'da buiunacaklardır. Atina oHmpiyatlan Atina 17 (A.A.) 50.000 Ati na'Iı olimpiyatların son gününde hazır bulunmak üzere Atina stadyomuna gelmis olan tgiliz Amirah ile zabhlerini gayet hararetli bir surette alkışlamışlardır. Müsabakaların neticeleri şunlardır: 400 metre devir: Birinci Mines (Romanya), 51 saniye 2/10; ikinci Passis (Yunanistan); üçüncy Trensyak (Yugoslavya). 110 metre manialı: Birinci Man dikas (Yunanistan), 14 saniye 9/1C: ikinci Duradovie (Yugoslavya), tt çüncü Hadjigrigoriou (Yunanis tan). Cirit: Papageorgiu (Yunanistan), 57 metre 47; ikinci Kavatcevis ^Yugoslavya), üçüncü Reiz (Romanya). ğraf getireyim, altma bir de Andre Roan imzası atayım, olsun, bitsin! Zor! Seni aldatması bu kadar kolay. Zor değil pek, ana pek kolay! Seninle Beyoğlu'na çıkalım, bir sinemaya uğrıyahm, direktörden rica edelîm, bîze istediğin sinema artistinin resmini versin! Ayol, bunlar sinema camlanna asılan resimler. Onu ben de biliyorum ama, ben bu resmi gidip te bir sinema dan yalvararak almadım, bana bunu kendisi verdi. Bak imzası da var. Sen Andre Roan'ın imzasını tanıyor musun? tanımıyorum ama... Eyy?.. Aman, sus Pakize... Vallahi saçmalıyorsun. Biliyorum, diyorum sana, biliyorum, yüzde yüz eminim ki o Andre Roan'dır; şimdi beni söyletme. Söyle de dinliyelim, ne söyli y. z. M Hoover'e verilen bir istida Vaşington 17 (A.A.) M. Hoover'e takriben 180 kadar iktUatçı tarafmdan imza edilmiş olan bir istida gönderilmiştir. Bu istidada müşarünileyhten tarife kanununun başındaki ahkâma tevfîkan bu kanu nun doğurduğu müsavatsızlıklan ve bilhassa bunlardan ecnebilerin mukabelei bilmisilde bulunmalarını in~ taç edenleri hemen ilga etmesi ta lep olunmaktadır. anlamıştım. Gülerek ismini söyledim ve mektup müsveddesini avcumun içinde iyice buruşturdum. Pakize ellerini gözlerimden çekti ve mektuba dikkat etmemiş görün dü: O ne dalgınlık öyle! dedi, kapının eşiğine kadar geldim de duy madın. Masanın üstündeki artist resim lerinî, benim fotoğrafilerimi karmakarışık bir halde görünce bir kah kaha attı: Gene mi bunlar, gene mi bunlar? dedi. Hemen Andre Roan'ın bana he diye ettiği resmi gösterdim: Bak, dedîm, hanımefendi, o mu imiş, değil mi? Pakize bîr resme, bir de bana bakarak: Aman ne kadar çocuksun! diye bağırdı. Neden çocuk oluyormuşum ? Ben sana böyle yüz tane foto Bulgaristan'a dönOp hapisaneye giren muhacirler Sofya 17 (A.A.) 8 i kadın ve 9 u cocuk olmak üzere dün 39 çiftçi muhach Belgrat'tan buraya dönmüçlerdir. Aralarında sabık Nazırlardan Alhanosoff ve Stayanoff ta bulunmakta idi. Kafile Bulgar top* rağına girer girmez zabıta bütün erkekleri yakalamıştır. Alhanasoff, Stayanoff ve diğer dört kişi Sırbistan'a geri gönderilmiştir. Geri ka lanlar Sofya hapisanesme tıkılmış tır. Burada umumî affın ilânına ka dar kalacaklardır. Bir suikast CordeLa 17 (A.A.) Tıp Fakültesi müderrislerinden M. Alvaren que ile M. Walker'in evleri öniinde iki bomba patlamıştır. Bir kişi öl müş, 6 kişi yaralanmışbr. Bu »"i kast, komünist talebeye atfedilmektedir. Bir çok kiraseler tevkif olumnuş* tur. Poincare tekrar s'sçildi Paris 17 (A.A.) Ayan Mec lisinin üçte birinin tecdidi için va pılan intihabatm birinci devresinde M. Poincare S22 reyden 692 sini kazanmak suretile tekrar intihap e dihnistir. M. Orandi Londra'da Londra 17 (A.A.) Yeni Italya sefiri M. Grandi dün gece buraya vâsıl olmuştur. BOYÜK HIKÂYE: 24 Sinema Delisi Kız SERVER BEDt mek için yaşıyacağım. Bundan emin ol.» Mektubu yazdıktan sonra oku dum ve çok beğendim. Bir daha o kudum. Adeta okumağa devam et • tikçe kendi kendime bir kere daha haklı cıkıyordum. Satırlara göz gezdirdikçe içimden bir ses: «öyle ya, öyle ya!» diye tasdik ediyordu. Bir de anneme ve babama hitaben bir mektup müsveddesi karalamak is tedim, tekrar elime kalemi aldım, fakat birdenbire iki küçük el göz lerimi sımsıkı kapamıştı. Yazdığım mektup önümde açık duruyordu. Gözlerimi kapatan mu ' zibin görmeraesi için mektubu al • dım ve katladım. Pakize olduğunu Yalnız sana gügeniyorum, sen olmasan bu vaziyetimde kederlerim * den, üziintüden ölürüm, gözüme uyku girmez. «Bana bu iyiliği yapacağından eminim. Beni yalnız evdekilerin ya nında değil. Her yerde müdafaa edeceğini bilirim. Hayatıma, saadetime, istikbalime ne büyük bir f aydan dokunacağım şimdiden düşünerek sana etek etek tesekkür ederim, benim hayırlı, kıymetli, yüksek vic danlı, sevgili, cici Muazzez ablacı ğım! «Hamiş: Bir zaman sonra Avrupa'dan sana mektuplar, resimler, he. diyeler, hatıralar, neleç, neler göndereceğim. Yalnız bu iyiligini öde yecekmişsin bakalım. yin ehemmiyeti de meydana çıkı • Sustum. Pakize'ye Andre iie Avyördu. rupa'ya nasıl gideceğimizi, neler Kendimi topladım ve avcumun yapacağımızı anlatmamak içîn keniçindeki buruşuk mektubu, omuzladimi zor tutuyordum. Bir tereddüt rımı silkerek masanın üstüne attım. devresi de geçirdim. Az daha söyPakize'nin bu kâğıdı açmıyacağm liyecektim. Bir sır taşımak ne «rüç dan emindim: şey! Hayatımda ilk defa olarak bu Hiç, diye tekrar ettim, Muaznun ağırlığtnı duyuyordum. zez'e bir mektup yazmıştım da Pakize oturdu. Pencereden ba Hiç olmazsa hakikati bu kadar kar gibi yaparak lâkayt bir eda ile söylemek beni müteselli ediyordu. dedi ki Ama söyledikten sonra öyle bir pişman oldum ki. Zira, benim evden Bir şey mi yazıyordun? kaçtığım gün Muazzez gelecek, beCevap vermedim. Ne diyeyim? ni müdafaa edecek, benden mektup Yazıyordum desem, benim Pakize'aldığını gizliyecekti. Halbukî Pa den hiç gizli bir şeyim olmadığı için kize ona mektup yazdığımı öğre kendisine mektubu göstermek lâ nirse kaçmadan evvel kendisine nrüzımdı. racaat ettiğimi anlıyacak, hatta es Hiç .. diye mırıldandım. rarımı başkalarına bildirdiğim hal Avcumun içindeki nedir? dide kendisinden gizlediğim için büsye sordu. bütün kızacak Kulaklarıma kadar kızarmıştım. Fakat ne yapalım, oldu bir kere... Kendisinden bir şey gzlediğim mev | 1 Geri dönemezdim. dana çıkmıştı; hele böyle horoz ibi(Mabadi var) ği gibi de kızarınca, gizlediğim şe j