4 Ekim 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

4 Ekim 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

î4TeŞirînevvel 1932 İlk kadın Merkez memuru Yepyeni bir memleket Dünya yüzme şampiyonu Jchnny Weissmuller sinema artisti oldu, ilk çevirdiği ^rnacera filmi: Tarzan Hollyvoocî 17 eylul Bu sene bu. rada yüzme öğrenmedik kimse kalmadı. Bilhassa kadınlar. Hiç şüphesiz ki bu temayül ve heveste Olimpîyat müsabakalannm burada ya pılmasmın çok tesiri vardır. Fakat asıl başlıca ânail dünya yüzme şampiyonu ve sinema aktörü Johnny WeissmuIIer'dir. Bu iri yan atletik vücutlü deli kanlının âşıkı kadınlar havaların soğumıya başlamasına rağmen ördekler gibi bir türlü sudan çıkmak bilmiyorlar. Sırf onu görmek, sırf ona yakın bulunmak için.. Yalnız işin garibi şu kt Johnny Weissmuller HoIIyvood'ta aylarca kimsenin nazari dikkatini celbetmeden yaşamış, kendisinden bir kelime ile bile bahsedilmemişti. O vakit herkes yeni Valantino Klark Gable ile meşguldü. Johnny Weissmuller de dağlarda, ormanlarda «Tarzan» filmini çevirmeğe uğraşıyordu. Işte bu filmin bitîp gösterilmeğe başlanmasıdır ki kadın kalplerinden kurulmuş tahtmm üstünde mağru rane oturan Klark Gable'yi oradan indirdi ve yerine Johnny Weissmuller'i çıkardı. *** Sporla meşgul olanlar onu çok eskiden fanırlar. 1924 te Paris'teki, 1928 de Amsterdam'daki Olimpiyat müsabakalannda yüzme cihan şampiyonu olmuştu. Hâlâ da bu unva nını muhafaza ediyor. 11 yaşında iken Johnny Weiss muller zayıf, uzun boyhı brraz da aptalca bir çocuktu. Doktorlardan biri ailesine yavrulannı spora, bil hassa yüzmeğe ahştırmalarmı tavsiye etti. O zaman Johnny ilk defa suya girdî ve şayanı hayret istida dını yavaş yavaş göstermeğe başladı. Biraz büyüyünce yüzme kulüplerînden birine yazıldı. Gitgide vücu< ü mkişaf etti. Tam sportmen brr d o«likanlı oldu. Kendisine bu zindeliğinin esbabı sorulduğu zaman dairmî şu cevabı verir: Çok ıspanak yemek ve sigara içmemek! Şikago Darülfünununda tahsilini bitirdikten sonra mensup olduğu kulübün direktörünün tavsiyesile bü . tün meşgalesini yüzücülüğe tahsis etti. Bir sene çalıştıktan sonra evvelâ amatörler arasındaki müsabakalara girdi. Fakat ayni zamanda geçine cek bir iş te bulmak lâzımdı. Meshur mayo imalâthanelerinden biri nin bu sıradaki teklifi Johnny için J bîçilmiş bir kaftandı. O müessesenin mayosunu giyerek müsabakalara iştirak edecek, kazandıktan sonra o mayolann meziyetlerini ileri sü . rerek propaganda yapacak ve toptan külliyetli miktarda satmıya çalışacaktı. Fakat Johnny mayolardan birinin nümunesini görünce: Valla, dedi, mayo imalâtma aklım ermez. Belki bu nümune çok zarif ve sağlamdır. Fakat pratik değildir. Hiç bir iyi yüzücünün işine gelmez. Kendi hesabıma ben bu mayo ile iki dakika bile denizde duramam! Johnny'nin ihtarı makbule geçti. Mayonun şekli onun gösterdiği tarzda değiştirildi ve yüzme şampiyonu şehir şehir dolaşarak mayoları evvelâ kendi uzerinde tehir ettikten sonra birer birer satıyordu. Bu seyahati esnasında Florida Boppe Arnes îsminde genç bir kıza tesadüf etti, delicesine âşık oldu ve evlendiler. Tam o sırada meşhur «Beyaz gölgeler* rejisörü Van Dyk «Tarzan> filmini çevirmek için bir baş mü • messil arıyor, beyhude yere Charles Bicford1, Joel Me Crea, Jhonny Me. Brown, Georg O'Brien, Klark Gable ile tecrübeler yapıp duruyordu. Hiç birinin isine elvermediğini görünce etraftakilerine dönüp: Bana bir Dempsey lâzım, diyordu, fakat daha genç ve daha fotojenik!.. Bîr gün şirin bir genç kadının zîyaretini kabul etti. Onun tatlı bir sesle söylediği cümlelere de şu cevabı verdi: Herkes kendi mesleğinin esi . ridir. Sporculardan aktör olmaz! Fakat bana Johnny gibi bir yüz ve vücude sahip olanlann mutlaka aktörlükle maharetleri bulun maları icap etmez gibi geliyor. Bundan maada Tarzan'ı oynaroak için Hüceste H. yakmda vazifeye başlıyacak (Birinci sahifeden mabait) Henüz bir karar yok tabiî. Fakat bence meselâ ikinci şubenin dördüncü kısmına vermeli. j Ne kısmıdır, bu dördüncü kısım? • Ahlâk kısmı. Müdiriyette yapılacak iş kalmamıştı. Çıkarken istidayı arayan memur arkamdan koştu: Hüceste Hanımın adresi tnalum değil, fakat ben vazifesini biliyorum, dedi. Birinci ceza mahkemesinde aza mülâzimidir. Sür'atle gazeteye döndüm. Şura ile bura ile yapılan bir kaç telefon mükâlemesi birinci ceza mahkemesi aza mülâzimî Hüceste Hanunm Divanyolu'nda oturduğunu, baytar Hilmi Beyin kızı olduğunu, evinin kolaylıkla bulunabileceğini bize oğretti. Altıyı 35 geçe ilk kadın merkez memurunun evinde idim. Kapıyı 2022 yaşlannda, sarışın bir genç kız actı. Hüceste Hanımı arıyorum, dedim. Benim efendim. Kendisine gazeteci oldıiğumu söyledîm, ve hemen tebrik etVn. Gazeteciler Hüceste Hanımın hayli canını sıkmışlar. Merkez memuru ol mak üzere istida verdiği zaman söylemediği sözler söyledi diye yazılmış. Bu itibarla bizim gayretkes meslektaş! «ın günahını ben çektim. Yani pek te öyle parlak bîr hüsnü kabul görmedjm, demek istiyorum. Benim bir şeyden haberim yok, F« söyliyeyim bilmem ki... Hem ben gazetecilerle konuşmamağa karar verdim. İstemediği şeyleri yazmıyacağuna söz verince merdivenbaşında cereyan ' eden mükâlememiz misafir odasına intikal etti. Hüceste Hanım henüz pek genç göriinüyor. Başınm iki yanından omuzlarına sarkan saç örgüleri var. Parlak, zeki bakışh gözleri uzun saçlarından sonra en fazla göze çaroan azası... Benim saçlanna baktıgımı anladı: Hukuktan çıkalı daha 34 ay oldu, dedi. Bir türlü vakit bulup ta kestiremedim. 11 • Şimdi kestirecek misiniz ? < »'Tabiî kestirmek lâzım. • Merkez memuru oimağı niçin istediniz ? • Zabıta işlerine ötedenberi me«t • kım vardır. Adliyede bile hukuk kısmından fazla ceza kısmından hoşlarynm. Dört beş ay evvel gazetelerde polis müdürü beyin kadınların da polis olabüerekleri hakkındaki beyanahnı oku. yunca derhal müracaat ettim. Polis n>üdürü Bey beni yanına çağırth ve biraz evvel sizin sorduğunuz suali sordu. Niçin polis olrr.ak istiyorum. Başka yerde vazife bulamadığundan dolayı mı f a lan, filân... Kendisine meselâ adli • yede daha kolayca iş bulabileceğimi, zabıta hizmetine sırf merakımdan dolayı girmek utediğimi söyledim. Po liste yapabileceğim bir iş aradığımı anlattım. «Seni siyasî kısma veririz» de • di. Peki siyasî kısım olmaz da başka bir îş olursa... Meselâ size «seni Be yoğlu merkez memuru yaptık, haydi git, vazifene başla!» derlerse! Giderim. , Elbise de giyer misiniz Ne elbisesi? Merkez memuru elbisesi. Yoo elbise giymem. Mükâlemenin burasında kapı açıldı. Hüceste Hanımın pederi baytar binbaş'.'ığından mütekait Hilmi Bey içeri girdi. Hilmi Bey kızının yeni vazifesinden çok memnun görünüyordu: Benim kızım olduğu için söylemiyorum, dedi. Hüceste hakikaten zeki, çalışkan, işgüzar, tam erkek gibi bir kızdır. Bu işte muvaffak olacağı yüzde yüzdür. Bana kalsa ben kendisine ad liyecilikte kalmasını tavsiye ederdim. Çünkü benim babam hâkimdi. Ana • sının babası da hâkimdi. Amcası hâ • kim Rıza Beydir. Akrabasından daha bir çok adliyeciler vardır. Fakat ben evlâtlarunı meslek tayinide serbest bırakırım. Varsın kendi yolunu kendi çizsin. Hücester Hanımla aramızda fof«ğraf aldırmak mes'elesinden ihtilâf çıkh. Gazeteden fotoğrafunızı da bera berimde getirmiştim. Hücester H a « m resim çıkartmadıktan maada sorduğum diğer suallere de cevap vermedi. Tayin emrim gelsin, o zaman uzun uzadıya görüşürüz. dedi. Şimdi ortada fol yok yumurta yokken ne söyliyeyim, ne diye resim aldırayım. Söz veriyorum, ilk evvel sizinle konuşa • cağım, size resim vereceğim. Haydi biz razı olahm, fakat gazetecüerin elinden kurtulamıyıcaksı • nız. Yann sizi muhasara altına alacaklardır. İyi ki söylediniz. Ben de yann erkenden sokağa çıkarım. Ne evde bulunurum, ne de adliyeye uğrarun. Biz gazeteciler sık sık işimiz düştüğü için zabıta memurlan ile iyi geçinmeğe çalısırız. Bu mülâhaza ikimizde de faz Bir Fransız âyanının Rusya'da gördükleri M. Viktor Bone'nin Maten ga zetesinde intisar eden intibaları [Rusya'da bir seyahat yapan Fran sız ayanmdan ve sabık nazırlardan M. Viktor Bore'nin (Maten) gazetesinde çıkan makalesini aynen tercüme ediyoru7.J Tayyare meydanında, tayyareden ineceğim sırada, beni karşılıyarak otele götürmek vazifesile gelen rehber, ihtimal ki biraz da mesleğin iverdiği bir galeyanla dedi ki: Çok yazık ki, harpten evvelki Moskova'yı taramamışsınız. Yoksa, bupünkü Moskova'nın ayni şehir olduğuna inanamıyacaktınız. Klavuzun bu teessrürü tamamile zaittîr. Moskova'nın bugünkü hali hakkmda bir hiiküm verebilmek için 1914 ten evvelki Moskova'yı tanımış olmak kat'iyyen zarurî değildir; zira, geçmiş ile gelecek arasında mukayese yapmak niyetinde değilim. Şehir sokaklarında oto ile yapılacak on dakikhk bir gezinti, Sovyet paytah tının, 1932 senesi ağustosunda, büyük bir inşaat tezgâhı manzarası gösterdi ğine kanaat getirmeğe kâfidir. Bu bü yiik inşaat tezgâhına asırlar görmüş, kayıtsız ve duygusuz Kremlin hâkim dir, o Kremlin ki Çar'lar, sanki evvelden, ihtilâlin kızıl rengile boyamışh. Her tarafta Amerikankârî inşaat yükseliyor; bu binalann kaburgalan ale • lâcele dökülen betondan yapılmıştır. Binalar tamamlanmadan aşağıki katla rında bir takım yazıhaneler kuruknak tadır. îtte bir vekâlet binası, işte, bir enstitü, şurada işçi ikametgâhlan, ötede devlere yaraşacak büyüklükte bir stad... Bütün bunlar, Amerika'mn gök tîrmalıyan yüksek binaları üslubunda, sırf şehir hayatma yanyacak tertibah havi olarak yapılmıştır. Binalar, mufrit bir asrilik göstermektedir. Yeni inşaatın asriliği, bana, burjuva rı umla, belki esld zamanın köhne evlerine dab~ fazla kıymet vermekte, onlann ortaaan kalk makta olması yüzünden ruhumda müteessirane bir esef uyandırmaktadır. Moskova'da görülen bu vaanzara, Sovyet Rüsya'tuiın bir ucundan ötetH ucuna kadar aynüe göze çarpmakta • dır; Harkoff'ta, Sivastopol'da, Yaltap'da, Viladikavkas'ta, Rostoff ta, SarafoPta, Leningrat'ta manzara hep aynidir. Bu saydığım şehirler, gözümle göre bildiklerimdir. Yeni inşaat, devlet daireleri olduğu gibi hususî binalara da şamildir. İşte, hâdiseler ve hakikatler bundan ibarettir. Hâdiseler, ister hoşa gitsin, ister gitmesin, inkâr edilemez. Asd ha ta, bunlardan, bile bile tegafül eylemektir. gördüğüm gibi sefalete yakın bir hale de şahit oldum; hele giyinme ve mes ken mes'elelerinde göze çarpan bu hali, en ustalıkh İir propaganda bile örtmeğe, gizlemeğe muvaffak olamamaktadır. Şehirlerde, garlarda, ırmak ve denizlerde işliyen gemilerde, paçavralara bürünmüş yahut kifayetsiz giyinmiş pek çok insanlara rasgelinir ki, bu hal, Rusya'da her şeyin matlup mükemmeliyette olmadığına şehadet etmektedir. İstihlâke müteallik eşyanm sıkı bir vesika usulüne tâbi tutulmasuıdan doğan müşkül ve dar bir hayat, hemen tamamile ortadan kaldınlmış, serbest ticaretin yerine ve daha fena bir şekilde geçmiş olan kooperatifler önünde bekliyen sıra sıra insanlann sonsuz kafileIeleri, hulâsa her dakikaya şamil mahrumiyctler gösteriyor ki, on senelik çetin ve anut bir çalışmadan sonra, Sovyet akidelerinin Marksist hayalleri ile, ha. yann sert şeniyetleri arasmda geçflmesi imkânsız ne büyük bir fark vardır! Ruo'Iann, her şeye tetabuk eden şayanı hayret fatalizmi, filhakika, pek çok mes'elelerin anlaşılması için bir anahtardır. Ancak, orada, şehirlerdeki ve lar • lardaki gençliğin bir kısmını, bize abes göriinen ve böyle olmakla beraber mev cudiyeti inkâr edilemiyen bir gayeye doğru çeken büsbütün mistik kuvvetli imanı da hesaba katmak lâzımdır. Bu kuvvetli iman: Komünist partisinin milyona baliğ azası ve geniş Sovyet idare makinesinin bütün müdürlerini adeta manyetizmaya tutulmuş gibi şiddetli bir gayret hamlesüe birleştirmektedir ki, bunun müessir azametini inkâr etmek imkânsızdır. Rus ihtilâlinin bizzarure getirdiği bütün inkisarlann, bütün haksızlıkların hatırasuu, hafızamızın derinliklerinde saklamak hakkına malikiz. Borçların tasdik ve kabul edilm«ai$iojması keyfiyetini meraretle tahattur edebüjriz, RusÜarm birdenbire harpten vaz geçerek cepheyî terkettikrerîni acı acı hatırlıyabiliriz. Bu çekilişin müttefikleri inhizama sürüklemesine ramak kalmış olduğunu unutmıyabiliriz. Bu çekiliş, Rus ihtilâlini de, doğarken ölüme süriik • liyecek bir hareket idL Zira, müttefik • lerin zaferi sayesindedir ki MoskoPlar, Alman militarizminin ağır vesayetinden kurtulabilmişlerdir. Jhonny k Weissmuller Lilyan Harvey ve Henri ormanlar içinde günlerce bir kaplan derisine sarılıp yan çıplak do laşmak lâzımdır. Bulacağınız her hangi bir aktörü bu vaziyet rahatsız edebilir. Halbuki Jhonny her an çıplak gezmeğe alışmıştır. Muvaffak olacağını kat'iyetle ümit ediyorum. Vay Dyk Jhonny'yi gbrdüğü za • man hayrete düştü. İri vücudü, uzun koîlan ile son derece heybetli görünüyordu.. Bu elbiseli hali idi. Soyununca rejisör derhal karannı verdi. Ah, dedi, eğer bir parça ak törlükten de anlıyorsa tam benim aradığım tip.. Boyu 1,90, ağırlığı 86 kilo, vücudü gayet mükemmel ve mütenasip. İşte Johnny sinemaya bu suretle intisap etti ve «Tarzan» rolü pek hoşuna gitti. Bu filim bilhassa çocuklar için yapıhyor, Johnny girift ormanlarda ağaçtan ağaca atılıyor, daldan dala sıçrıyordu. Johnny çocukluğuna ait hatıralan anlatırken diyor ki: Dauglas Fairbanks'in kordelâlarını nihayetsiz bir zevkle seyre • derdim. Yüzme şampiyonu Tarzan'ı bî tirdi. Bu suretle macera filimleri meraklılarım memnun ettiği gibi on binlerce kadının kalbini de teshir eyledi. Eskiden yalnız dünya yüzme şampiyonu olduğu için sade spor merakhlanndan mektuplar, tebrikler alırdı. Şimdi sinema artistliği itiba rile de her gün yüzlerce ilânı aşk namelerine de göz gezdirmek m e c buriyetinde kalıyor. Johnny Veissmuller yalnız bu tek filimin artisti olarak (mı kalacak, yoksa hayatım büsbütün sinemaya mı hasredecek? Bu henüz belli değil. Çünkü böyle dağlarda, ormanlarda cereyan eden vak'alar için pek muvaffak olan heybetli vücudü henüz apartımanlara sığacak, mobilyalar arasında dolaşabilecek de. recede nezaket ve zarafet kesbe demedi. Karısı Bobbe Arnes te bunu te mine çalışıyor. Johnny de hayat ar. kadaşınm bu şefkat ve alâkasını gördükçe onu daha çok seviyor ve diyor ki: Çünkü kanm da denizi ve yüzmeği benim kadar seviyor. Şüphesiz bir çiftin saadeti bu şekil f ikir, zevk ve gaye birliğindedir. Gava «Cennet Kuşu» nda Haftanm filimleri Cennet Kuşu Elhamrctda Dün akşamdan itibaren «Elham. ra» sinemasmda gösterilmeğe başla. nan «Cennet kuşu» filmi «Andre Birabeau» ve «Georges Dolly» ismind'e iki Fransız muharririnin bir piye . sinden iktibas edilmiş, tatlı bir musiki ve güzel danslarla çerçevelen . miştir. «Daktilo», «Balo», «Sevda ma. ceraları», «Evlenecek kızlar» gibi muvaffakiyet kazanan kordelâla . nn rejisörü olan «Wilhelm Thile» bu basit senaryodan eğlenceli bir eser vücude getirmiştir. Otellerden birinde metrdotel Vik. tor, dört »enedenberi dargın olma . larına rağmen şuh ve şımarık karısı Jenny Berger'i halâ seviyor. Jenny Berger bir artisttir. Koca • smdan ayrıldıktan sonra ismini bi . raz bayağı bulmuş, onu Ria Bella'ya çevirmiştir. Fakat bu değişiklik Jenny'nin daha fazla muvaffakiye. tini mi temin etmiştir? Hayır. Sahnede tutunabilmesi için yaslı, zengin, hüsnü tabiat sahibi bir hâmiye iltîca ediyor ve bu çift bir gün Viktor'un çalıştığı otele iniyorlar. Kadının maksad1! artık kocasile res. men de alâkasını kesmektir. Fakat ne çare ki onun da Viktor'a karşı beslediği sevgi tamamile sönmemiştir. Bu dargınlık dört sene gibi uzun bir müddet sürdüğü halde iki âşıkm hafif bir kavgası mahiyetinde kalı. yor. Filmin sonunda kan koca barışıyorlar. Kordelânın şarkıları ve bütün o. tel müstahdemininin askerî bir intL zamla iştirak ettikleri rakısları seyircileri iyi eğlendiriyor. Lilya^ Harvey, «Kongre eğleniyor!» daki gibi çapkın, şuh, ve şımarık bir ço. cuk gibidir. Henry Garat neş'eli, Lüsyen Barn da komik hallerile bu tngiliz . Alman kızma meharetli bL rer arkadaş oluyorlar. Kaçan bogalar iki kişi öldürdüler Lizbon 3 (A.A.) Villa Franco de Xira'dan bildirildiğine göre, bir boğa güreşi yapılacak meydana götürülmekte olan 8 boğa, kurtularak şehrin sokaklarma dağılmış ve iki kişiyi telef etmiş, bir çok kinueyi de yarajamıstır. Fakat bütün bu haller, hoşumuza gitmiyen şeylere karşı bile bile kayıt sLzlık göstermemizi mazur gösteremez, bize böyle bir hak veremez. Bana göre, seyahatimin hedefi; haRusya'ya doğru hareketimden evvel bana demislerdi ki: «Siz orada hiç bir kikatin karŞısına geçerek onu dikkatlc şey görmiyeceksiniz. Zira, size, ancak görmek ve hakikate ayak uydurmak idi. istedikleri şeyleri göstereceklerdir. FazSovyet tecrübesini inkâr etmek zalasmı görmenize müsaade etmiyeceklermanı geçmiştir. Bu tecrübeyi müzakere dir.» ve münakaşa etmek saati gebniştir. Ne çetin ve abus bir ihtar! Ayni ihtar, Artık ufuklanmızı genişletmek ge M. Herriot'ya, De Monzi'ye, Beraud'ya rektir Rus metotlarmın, sebeplerini yapılmıştı. Hareketimden evvel bu zetemyiz ve neticelerini tahlil etmeğe çavatın Rusya seyahatine ait notlarını okulışmadan evvel, bu metotlardan mut mustum. tasıl şikâyet etmemeliyiz. Bu, tembelliğe davet eden bir ihtarSiyasî metotlan, ve iktisadî akide dır. Fakat, bu ihtar, bize pek paha leri bizimkilerle tezat teşkil eden insanhya malolmaktadu. Bu tembellik ihtarı j larla her türlü münasebeti bile bfle, yüzünden, biz yalnız Rusya'yı değil, bütün ecnebi memleketleri öğrenemiyoruz. kesmemeliyiz. Bu metotlar ve akideler, kendiliklerinden kabul edilmiş olup bunBen oraya, komünist gazeteleri okular hakkmda uzaktan bir hükSm verileyan bir okuyucunun saf kalbi ile git mez. Bu metotlarla akideler, onlan termedinv Maahaza hiç şüphe etmem ki, viç eden insanlann düşündükleri ve habenim, tecessüs ve merakım, Sovyet reket ettikleri muhite nisbetle muha rejimine en müsait noktalara doğru, keme cdilmek gerektir. şarka mahsus bir kurnazhkla kanalize edilmiştir. Bu hal, seyahate katlananlaFaşist İtalya, büyük bankerlor memrm evvel beevvel göze aldırdıklan bir leketi Amerika, şoven ve jnilita zarurettir. Fakat buna mukabil, ben de, rist Almanya, bize, bu hususta, acı dersher şeyi görüp anlamak niyetile hare ler vermişlerdir. Bu memleketler, kenket ediyordum. Moskova'da çıkan gadi topraklannda Bolşevik mefkuresine zetelerin, İngiliz ve Alman dillerile neşkarşı şiddetli bir mücadele yapmakla berolunan nüshalannı okuyabildim. Franraber, istihsallerinin fazlasuu, Rus pa sız, İngiliz veya Alman dülerinde kozanna sürmeği pekâlâ biliyorlar. Bu nuşan bazı zevatın, hafif hafif anlattıkhareket tarzı, onlann sanayi erbabının, larını, Rus milletinin türlü şeküleri, ümit işçilerinin, millî maliyelerinin menfaatleri ve, bazı sikâyetleri hakkmda ver lerile tamamile tetabuk etmemektedir. dikleri malumatı dinledim. lerile tamamile tetabuk etmektedir. Sırf şahsî olarak yaptığım beş haftağimizle baskalannın istifadesine mey • hk bir seyahatten sonra kocaman Rusdan vermekten vaz geçelim.. ya'nm yüz altmış milyonluk umumî nüNe çetin ve abus bir ihtar! Ayni . fusunun, kalp ve ciğerlerinin derinlikVİKTOR BORE lerini, avn ayn iskandil ettiğimi, süphesizdir ki, iddia etmem. Gene şüphesizdir ki bugünkü Rusya'nın takip ettiği içtimaî ve iktisadî metotlara yani: Rus siyasetinin sırlanna nüfuz edebildiği mi de iddia edemem. Bursa 3 (Telefonla) Bursa'lıBen orada, gözler kamaştıran şeyler ların Dünya Güzeli Keriman Halis la ısrara cesaret bırakmadı. Hem Kü Hanımı her halde görmek arzusunda bulunmaları üzerine kendisinin ceste Hanım şöyle böyle memur değil, şehrimize gelmesi bilhassa rica ekoca bir merkez memuru idi. Ben kadilmiş ve Dünya Güzeli bu ricayı lemi cebirne koydum. Namık makinekabul etmiştir. Belediye muhteşem sini kapadı. Pembe margizet elbiseli bh program hazırlamaktadır. Kemerktz memurunu selâmladık ve ay riman Hanım hafta içinde buraya rıldık gelecektir. Musa CEVAT FEHMl Dünya Güzeli Bursa'ya gidiyor

Bu sayıdan diğer sayfalar: