29 fcyıul Çifti 40 paraya palamut! KUOUII SON ^ 20 gün içinde 120,000 palamut denize Dünya sulha kavuşamıyacak! •• döküldü, ne alan, ne de satan var! • Gülümsemeğe dair Cumhuriyet Alman Başvekili Fransız notasına şiddetli bir cevap verdi Berlin 28 (A.A.) Wolff Ajan . len bir takım silâhlarm taarruz silâh. sından: Aıman Başvekili M. Fon Pa. ları olduğu beyan edilmişti. Şimd'i pen, Wolff Ajantı muhabirini kabul bu kabil silâhlann Almanya tarafın ederek beyanatta bulunmuştur. Mu. dan istimli memnuiyetine devam e. maileyh, M. Heriot'un irat etmiş ol. dilmekle beraber, tedafüî oldukları duğu nutkun maatteeestüf tahdidi söylenmektedir. teslihata ait müzakereleri teshil et . Şu halde bizi naıarî olarak hukuk memekte, bilâkis uzlaşmayı müşkül. müsavahndan mahrum bırakmak ve leştirmekte ve Fransa'nın 11 eylul amelî olarak miidafaa hakkımızı tahdit tarihlt notasına müteallik menfi tef. etmek istiyorlar. Alman hiikumeti, her SİTİ teyit eylemekte olduğunu söy . mîlletin esaslı bir hakkı olan bu hakkı lemistir. bizim de istimal etmemizi talep etmekte Mumaileyh, sözüne devamla d'emiş. müttefiktir. Biz hiç bir zaman Fransa'nın ve sair devletlerin teslihabna mü • tir ki: masil teslihatta bulunmak istemedik. Bizce mevzuu bahis olan mes'ele Biz, teslihatın umumî »eviyesini indir Almanya'nın yeniden silâhlanması mek suretile teslihat arasında müsavat değil, Almanya için hukuk müsavavücude getirilmesini istiyoruz. Tahdidi tıdır. Teslihata ait hiç bir mukavelenameyi aBiz, tahdidi teslihat mukavelena. ğır bulmıyacağız. mesinin Almanya hakkında olduğu Fransa'mn askerî masarifinin yüzde gibi diğer devletler hakkında da tat. yîiz artmış olması acaba tahdidi teslibik edilmesini ^stiyoruz. Biz muka . hatuı bir delili midir? velename çerçevesi d'ahilinde teslî. hatımızı, içtimaî ve millî ihtiyaçları. Almanya, şerefi ve emnü selâmeti ile mıza intibak ettirmek hususunda kabüi telif olan her türlü hal suretini diğer devletlerle ayni serbestiye ma. kabul edecektir. Fakat, Almanya silâblik olmasmı istiyoruz. Buna Alman. larını terketmis olduğundan tahdidi tesya'dan başka bütiin devletlerin hak. lihat konferansuun tahdidi tesiihatın kı olduğu teslim edilmiştir. manasım tahrif etmesini kabul edemez. Bazı devletlere diğerlerinin dununda Versay'da istimali bize menedi. IIHHHiraBnrannmıııımmıımm. bir takım hukuk cebren kabul ettiril mek istenildikçe Avrupa asla sulha kavuşa mıyacaktır.» Yerii proje hazırlandı Berlin 28 (A.A.) Havas Ajansı muhabirinden: Sir John Simon'un M. Von Neurath ile görüştükten sonra teslihat mes'elesine müteallik muvakkat bir tesviye sureti hazırlamış olduğuna dcir Cenevre'de deveran eden şayia lar, resmî Alman mehafilinde birer tecriibe balonu addedilmektedir. Bu sayialara göre Sir Jhon Simon, atideki esaslara müstenit muvakkat bir tesviye sureti teklif etmittir: 1 Tahdidi teslihat konferansı tarafından aktedilecek mukavelenamenin maddeleri, Almanya, Avusturya, Ma caristan ve Bulgaristan için sulh muahedenamelerinin askerî maddeleri yerine kaim olacak ve Almanya'nın hukuk müslvatı talebi de bu suretle hu kukan tatmin edilecektir. 2 Diğer devletlerin ve bilhassa Fransa'nın teslihatının keyfiyet itibarile tahd'di, hali hazırda bu teslihat ile Alman teslihatı arasında mevcut bulunan farkı azaltacakbr. graf alıyoruz. «Çiftini 11 kuruşa sat[Birinci sahifeden mabait] tık» dediler mi tabiî bizde şafak atıdi,. bir dükkânın günde 1520 lira yor. Halk artık orada da balık almı masrafı var. Bu masrafı çıkarmak için kaç palamut satması Iâzım, dü yor, balık yemiyor. Mevsim başında şünsene... 100 paraya verse de bir İzmir'le, Eskişehir'le, Ankara ile biraz tanesinden 60 para kâr etse 1300 kü iş yapalım dedik, zarar ettik, buna sur bahk eder. Günde 1300 balık sat rağmen gene sevkiyata devam edenler oldu. Bu sefer «balık gönderme mak kolay mı? Eskiden olsaydı eh yins diye telgraflar yağmağa baş neyse ne .. Fakat bu sene balık sa tışları yüzde seksen azaldı. Halk al ladı. Balıkanede çifti kırk paraya kadar mıyor, yemiyor. Bir dükkân günde toptan palamut satıhyor, efendi... Bu 1300 palamut sattı diyelim. Balıkçı görülmüş şey mi? ne yesin, bahkçının çocuğu ne yesin! Susuyorsun. Balık yesin diye ceksin değfl mi? Doğru, biz bahkçılar balığı etten fazla severiz. Fakat bu ucuzluk yüzünden insana ikrah geldi. Eskiden palamutun çifti 50 kuruş i" ken eve götürdük mü bayaği memnun olurlardı. Şimdi götüriince karı, ço cuk ağız burun kıvırıyorlar. «Ala ala bize yüz paralık balık mı aldın?» diyorlar. Niçin ucuz, diyorsun. îstanbul'da her sene bu kadar mal çıkar, işte fevkalâdelik yok. Fakat şimdîye kadar Romanya'ya, Bulgaristan'a mal gönderilirdi. İrmir'e ve diger şehir • lere mal yollanırdı. Bu sene Romanya'ya? Bulgaristan'a gönderemiyoruz. Çünkü giden malm parası geri gel miyor. Dünya bir acayip oldu, efendi. Herkes batakçı, her yer fena! Iz mir'e ve diğer şehirlerimize gelince oralara gene yollayoruz. Bak şu sandıklara, şu buz kalıpları ortasına konan palamutlar, işte oralara gide cek... Fakat bu işten de ziyansız kurtuldutn diyen balıkçı varsa meydana çıksın. Buz parası, sandık parası, nakliye parası palamutun çifti bize 1213 kuruşa geliyor. Derken bir tel Satılamıyan bahklar ne mî oluyor? Denize dÖkülüyor. Geliyor Belediye doktorları, geliyor, Belediye memurları, geliyor poliser, haydi bakalım palamutlar denize 20 gün içinde 60,000 çifte yakın palamut busuretle ziyan oldu, insanın içi acıyor, vallahi efendi. Toplanahm, görüşelim, karar laştırahm, fabrika açalım, konserve yapalım, bu balıklar dökülmesin, bu servet mahvolmasm . Git işine Allahını seversen efendi, başka eğlence mi yok? Bizde para ne gezer? Cebinde beş lira bulunan balıkçıyı par makla gösteriyorlar. Hepimiz iflâs etmek üzereyiz. Bunlar hükumet işi... Balık iskelesine her dakika yeni bir motör, yeni bir mavna yanaşıyor. Beş on saat sonra satılamıyarak denize dökülecek olan yüzlerce, binlerce balık daha sepetlere, küfelere, arabalara dolduruluyor. Dışarıda bahkçılar, Yemiş sahne sinde oynanan bu dramın çığırtkanları mütemadiyen haykırıyorlar! Yüz paraya bir palamut, yüz paraya bir palamut! CEVAT FEHMİ ıngiliz kabinesi Buhran geçiriyor Üç nazır istifa ett?, Mak donald çekilivor Londra 28 (A.A.) Yarın kabinenin içtima etmesini zarurî kılmıs olan istifalara rağmen iktidar mevkiinde kalacak olan millî hükumetin gene M. Mac Donald'ın riyaseti altında bulunması muhakkakür. Evvdce bahsedilen istifaiarin vukuu taktîîrmde M. Mar DonaM l » hazırda »W fırkalar arasında mevcut olan muva zeneyi muhafaza etmek sartile münhal nazırlıklara başkalarını getirmeğe çalı sacaktır. Kabinedeki vahdetin idamesi husu•unun yarınki Nazırlar meclisi tara&n dan şiddetle iltizam edileceği muhak • kaktır. Kabinenîn ekseriyeti bugün haricî ve dahilî vaziyeti tetkik ettikten sonra girisilmis olan millî tesebbüsü terketmek îcin hiç bir sebep mevcut olmadığma karar vermistir. M. Snowden'in istifası hemen hemen muhakkakbr. M. Samuel ile M. Sinc • lair'in vazifelerini muhafaza etmeleri ihtimalt pek azdır. Londra 28 (A.A.) Kabinenin bu sabahki toplantısında M. Snowden, M. Sinclair ve M. Herbert Samuel istifa ettiklerin! bildirmislerdir. Bunun üzerine ictima saat 14,30 a kadar tehir edilmiştir. Bu saatte yapılacak içtimada baska isler hakkında görüsülecektir. Herbert Samuel taraftarlanndan olan ve kabi ne haricinde makamlar işgal eden 7 liberalin de bugün istifa etmeleri muhtemeldir. Londra 28 (A.A.) M. Mac Do nald, münhal bulunan 3 nazırlığa, fırkalar arasindaki eski nisbetler daire sinde, yeni nazırlar bulmakta güçlük çekecektir. Kabine saat 12,30 da tekrar toplan • mıştır. Sabahleyin istifa edenler hariç olmak üzere bütiin nazırlar bu içtima* da hazır bulunmuslardır. Cenevre'de Rolümüz... Gandi'nin Doğduğu gün Mahatma Hint'li bir san'Tevfik Rüştü B. Divanı atkârın eserlerini dinledi Riyasete geçti Cenevre 28 (A.A.) Anadolu Ajansımn muhabiri bildiriyor: Milletler Cemiyeti assamblesi ve Terki Teslihat bürostmun toplanması mü • nasebetfle burada bulunan başlıca siyasî rical arasmda daimî temaslar olmktodır. Misafir Jeneral gitti [Birinci sahifeden mabait] «Gazi Mustafa Kemal'e ve Tiirk ordusıına Amerikan ordusunun büyük hayranhk ve takdirlerinin nwanesi.> Jeneral Mac Arthur çelengi koyduktan sonra abidevi selâmlanuştır. Bu merasimde Polis müdürii Fehmi, Beyoğlu kaymakamı Sedat, Haricre Protokol müdür muavini Münir tbrah'r" ve askerî mihmandar miralay Sadık Beylerle Jeneralm yaverleri hazır buIunmuşlardır. Jenera! buradan Tokatliyan oleline giderek Amerikan sefareti Ataşemiliteri tarafından serefine verilen ziyafette bulunmuştur. Bu ziyafet çok samimî olmuş, Vali MuhitHn Bey ile Sükrü Naili Paşa, fırka kumandanı Rüstü Paşa, Harp Akademisi ve Merkez kumandanlan, şehrimizde bulunan sefaretler Ataşe militerieri ve haricive memurlarımız dan Orhan Tahsin Bey iştirak «tmiş lerdir. Kolordu kumandanî Şükrü Naili Paşa, Amerikan Erkânı Harbiyei Umumiye Reisi serefine dün saat beşte Yıldız'daki Harp Akademisinde bir çay ziyafeti vermistir. Bu ziyafette de şehrimizde bulunan kumandanlar, Kolordu Erkânı Harbiyesi, Harp Akademisi kumandan ve muallimleri, Ataşemiliterler, Amerikan sefareti erkânı ve Jeneralın yaverleri hazır bulunmuslardnr. Jeneral Mac Arthur akşam yemeğiar Perapalas otelinde Amerikan sefareti maslahatgüzarı Mister Shauw ve mih mandarlarile birlikte hususî olarak ye miş ve gece saat 21 de hareket eden ekspresle Paris'e hareket etmiştir. M. Çaldaris {Birinci sahifeden mabait] linde toplamağa davet etmek niyetindedir. Hariciye Vekilimiz assambieye iştîrak etmiş ve 3 gündenberi başlıca rical ile siyatî mülâkatlarda bulun mustur. Assamble koridorlannda tabiî olarak temas ettiğv görüştüğü muhtelif devletler Hariciye Nazır Iarından baska bilhassa M. Litvinof ile iki defa göruşmüs ve M. Politis, Irak Hariciye Nazuı Nuri Paşa, Alman Hariciye Nazın Von Neurath, Fransız başmurahhası M. Boncour, Amerika sefiri M. Vilson ile uzun mülâkatlarda bulunmuştur. Tevfik Rüştü Bey, bundan başka silâhlan bırakma konferansı reisi M. Hender son ile silâhları bîrakma mes'elesi et ' [ rafında müdavelei efkârda bulun • n mustur. Vekil Bey, îtalya murahhası M. Aloisi ile de konferans ve assamble saloniannda sık, sık mülâkat etmistir. Cemiyet assamblesi yeni teşkil ettiği hususî bir komisyona Tevfik Rüştü Beyi reis intihap ederek kendisinin riyaset divanına iştirakini temin etmiştir. Poona 28 (A.A.) Gandi'nin sıhhî vaziyeti salâh bulmaktadır. Mumaileyh millî bir çalgı çalan Hint'li bir muıikisinasın melodilerini dinlemek suretile doğumunun yıldönümünü tes'it etmiş • tir. Poona 28 (A.A.) Havas Ajan sının bir muhabirine beyanatta bulunan Gandi, Mecusi'lerle Dokunulmazlar arasında simdiki itilâftan daha îyi bir iti)âf elde etmeleri müstesna olmak üzere Dokunulmazlaruı şimdiki itilâfı harfiyen ve tamamen tatbik edileceği hu • susunda kendisini bir rehin telâkki edebileceklerini söylemiştir. Gandi, hüku mete, hapisane memurlanna ve doktorlara müteşekkir olduğunu beyan eylemistir. Yeni kabine nastl olacak? Atina 28 (A.A.) Liberal gazetelerinin nesriyatına göre intihabat neticelerrni nazari itıbara alan hükumet, resmî netice malum olur olmaz rejim mes'elesini kat'î surette halletmeğe karar vermistir. M. Venilos, Çaldaris firkasının meb'us ve âyan azalarına bir içtima skettirerek cumhuriyetin meşruiyet ve kanuniyetini tanımağa davet edecektir. Çaldaris, arkadaşlarmı bu hususta ikna için müşkülâta uğramıyacaktır. Çünkü Yunan milleti ekseriyeti sülüsan ile cumhuriyet lehinde rey vermistir. Çaldaris bu teklifi kabul ettiği takdirde bir millî birlik hükumeti teşkil i kabil olacaktır. Hatta M. Venize los'un bu millî birlik hükumetine şahsen iştirak etmemesi de muhtemeldir. Atina 28 (Hususi) M. Venizelos; Çaldaris cumhuriyeti memleketin meşru ve kanunî rejim i olarak tanıdığı takdirde kabineyi Çaldaris'in teşkil etmesi ve kendisinin nezaretsiz olarak babmeye dahil bulunması Hk rindedir. Eğer M. Çaldaris intihabat tan evvel olduğu gibi intihabattan sonra da sarih bir vaziyet almıyarak gene eski kaçamaklı bir hattı hareket takip edecek olursa kiiçük fırkalardan bir ikisinin iştirakile gene bir Venizelos kabinesinin teşekkülü ve yahut parlâmento açıldıktan son ra yeni intihabata karar verilmesi muhtemeldir. Atina 28 (Hususî) Jeneral Pangalos taraftarlarının vaziyetin gayrivazih olmasından istifade ederek bazı şüpheli hareketlerde bulun. dukları görüldüğünden Atina askeri kumandanı yeniden fevkalâde inzibat tedbirleri tttihaz eylemiştir. Kadın okuyucularımdan biri, mektupla bana soruyor: «Yeni evlendim. Kocama karşı daima güler yüzlü olmamı bana tavsiye ede misiniz?» Eğer bu hanımefendi yeni evli olduğunu söylemeseydi, biz gene onun bu sorgusundan anlıyabi lirdik ki evlenme fenninde kendisi biraz .. acemidir. Hayat, bir kadının erkeğine hangi vaziyetlerde gülümsiyecegini ve ciddî duracağını sırası geldikçe ona bildirecektir. Yalmz, hatırımda kaldığına göre, Japon'lar kızlarına görünüşte kolay, fakat ameliyatta güç bir şey öğretmeğe çalışırlarmış: Daima gülümsemek! Evet ama her zaman, en fena anlarda bile. Meselâ öfkeli iken de, başı ağ • rırken de, kederli iken de, eziyet çekerken de gülümsemek. Tahmin edersiniz ki bu pek güçtür: Tramvayda ayakta kalıp ta çelik dirsekler arasında ezi • lirken, hırpalamrken gülümse • mek; bütün hızınızla koştuğunuz halde, son vapuru kaçırmca gü lümsemek; yahut, en fecii, bir otomobil kazası görünce gülümsemek hem kolay, hem de pek insanca bir şey değil. Ben evli olsaydım, zevcemin daima güler yüzlü olmasını iste • mezdim. Bir kadın tasarlayımz ki evde kendisine gününüzün fena geçtiğini anlatıyorsunuz, gü • lümsüyor; acılannızı, tiksintile rinizi, hmçlarımzı anlatıyorsunuz/ yahut ta büyük bir kaza geçirdiğinizî söylüyorsunuz, hatta kın • lan ve alçıya konan omuzunuzu gösteriyorsunuz, gülümsüyor. Katlanabilir misiniz? Hayır. Her tebessüm güzel değildir; ciddî bir yüzün karanlıklan içinden hafif ve tatlı bir ışık gibi doğarak etrafmdaki bütün keder gölgelerini dağıtan gülüşler güzeldirlenHeHi de, hanımefendi, kocanızın yüzüne daima gülerseniz, yeni bir elbisenin vadini koparmağa çalıştığınız vakit ne yapacaksınız? PEYAMÎ SAFA İyi bir usul Çatalca Orta mektebi muhtar yetiştirecek Bu sene Çatalca'da bir orta mektep açılması takarrür etmiştir. Ayni zamanda Halk Fırkası tarafından da Çatalca'da şimdilik yirmi yataklık bir yurt tesis edihnektedir. Bu havaliye civar olan köylerdeki beş sınıflı ilk mektepleri ikmal eden talebeden birer kişi ahnarak orta mektebe verilecek ve bu talebe yurtta ibate ve iaşe olunacaktır. Orta mektebi bitirdikten sonra bu efendiler köylerinde orta tahsil görmüş birer muhtar olacaklardır. Bu suretle Çatalca'daki orta mektep hem o havalmin orta tahsil ihtiyacını temin edecek ve hem de bu suretle bh* taraftan orta tahsil görmüş köy muhtarları yetiştirecektir. Gerek mektebin, gerek yurdun on güne kadar resmi küşadı yapılacaktır. Maliye Vekili Ankara'ya dönüyor Çankırı 28 (A.A.) Maliye Vekili ve meb'usumuz Abdülhalik Bey Vi • lâyetin kaza ve nahiyelerinde gezerek müntahipler ile görüştükten sonra bu • gün Çankırı'ya döndüler. Vekil Bey, bugün şehrin muhtelif yerlerini ve bu mevanda günü olmak dolayısile ku rulan pazar mahalüni gezdikten sonra müessese ve teşekküller mümessillerile görüştüler. İhtiyaç ve arzularile alâkadar oldular. Abdülhalik Bey trenle yann Ankara'ya dönecektir. 'Ağahan mentnuniyet beyan ediyor! Hindistan murahhası Ağahan Türkiye'nin mecliste mevcut bulunma • sından ve Irak'ın da yakında davet edileceğinden dolayı memnuniyeti ni izhar etmiştir. Mumaileyh, bu iki büyük memleketin tesriki mesaisinin Milletler Cemiyetinin cihansümullüğüne ve Milletler arasindaki teşrikin daha ziya g de hakikatlesmesine doğru atılmış ii mmsmaî & Eskişehir'de Turinn Kulüp teşkil edildı Eskişehir 28 (A.A.) Bugün Vah\ Belediye ve Temyiz mahkemesi ticaret reislerile Emlâk Bankası azasından Raufi, avukat İsmail Hakkı, Sakarya gazetesi sahibi, maarif, evkaf, polis ve demıryolları ve sair belde esrafmın iştirakile Eskişehir mıntakası Turing ve otomobil kulüp teşkilâtı tesbit ve resmen tesçil edilmiş ve ilk içtimaııu Ko caeli meb'usu Reşst Saffet Beyin riya • setinde akteylemiştir. ta senin sen olduğuna inanamıyacaktım. Sen daima osun, dedi, güzel, sevimli ve şakacı. Paris'te Jilbert is minde bir kız tanıdım, sana çok ben ziyordu ve sana çok benzediği için onunla arkadaş oldum. Tıpkı senin gibi o da sinema delisiydi. Sinema artisti olmak için çıldırıyordu. Ni ~ hayet oldu. Oldu mu?.. Ya... Oynuyor mu? Hangi kumpanyada? Muvaffak oluyor mu? Sen filimde onu gördün mü? Oynuyor. Evvelâ gitti, rejisör Röne Kler'i buldu, sonra gitti Andre Roan'la tanıştı. Bir çığlık kopardım: Andre Roan'la mı Pertev şaşırdı. Pakize de yüzüme hayretle bakarak: Ne oluyorsun ayol? Sen sahiden sinema diye diye çıldırmağa baş ladın. Filim değil, akhnı oynatıyorsun. One haykırış öyle? Bitişik odada oturan yaşlılar da 1 içeriden seslendiler: * Pangalos gene sahnede! Bursa'da şiddetli sıcaklar Bursa 27 (Hususî) Burada sıcaklar tahammülfersa bir hale girmiştir. Bu yüzden mektepler tatil edilmiştir. ' Ne var? Ne oluyor? Fakat onlar bir taraftan bana hayret ede dursunlar, ben de bu te sadüfe şaşıyordum. Pertev'e sor dum: Sen Andre Roan'ı gördün mü, tanıdın mı ? Hayır, bilirsin ki ben bu işten o kadar anlamam. O dediğin kız hangi filimde oynuyor, ah bir görsem! Tout s'arrange isminde bir filim. Onda... Pertev'in sözünü keserek yerim den sıçradım, ellerimi çırptım, ba ' ğırdım: Mes'ele yok, Mes'ele yok, Mes'ele yok! İki kardeş bakıştılar: Ne mes'elesi? Diye birbirlerine j sordular. Pakize ayağa aklktı, ellerimi ya kaladı: Kız delirdin mi sen? Ne olu yorsun? Ne mes'elesi Filmin buradaki adı «Mes'ele îzmir borsasında îzmir 28 (A.A.) Bugün Borsada altı kuruştan 22 kuruşa kadar 2775 çuval incir, 12 kuruştan 35 kuruşa kadar 2948 buçuk çuval üzüm satılmifbr. Seninle beraber yaşadı. Evet. Fakat bu ilette kızlarla yaşamak kolay değil. Aldattı mı seni? Hayır. Rahatsız ettî. Geceyarıa yataktan fırlar, aynanın önüne ge çer, rol yapardı. Ay ne kadar benziyor bana. • Tıpkı ben... Sen yalnızsın. İstediğini ya ; parsın. Geceyarıları yüz defa ya \ tağından kalk, istersen aynanın kar şısında perende at, zararı yok; fal benim smirime dokunuyordu. Neden? Eğlenceli bir şey de | ğil mi? Evet! Pek eğlenceli maşallah! Tam uykutnun en hararetli yerindej bir gürültü ile gözlerimi ?• bakıyorum, bizim kız aynanın önün< geçmiş, saçlarını yolarak deli rolî yapıyor. O yalancıktan delilik ya j parken ben az daha sahiden çıldıra, caktım. (Maba&i var) BÜYÜK HİKÂYE: 6 Sinema Delisi Kız nasıl rasgeldiğîmi de anlatırım. Za. ten aklımdan hep o geçiyordu: <Ah, Pakize'yi gorsem de bunlar i anlat. s&m, khn bilir ne kadar sasacak!» atyordunı. Acaba Pertev Paris'te Andre Ro. an'm kendisini görmüş tniydi? Orada belki tanışmışlardır. Ama hayır, hayır... Pertev'in haberi olma . malı. Hem nereden ianışacaklar; biri büyük bir artist, öbürü bir talebe... Ne ise, onun da bir ağzını arartm, bakalım. Biraz sonra misafirler geldi Ier. Pertev'i görünce tanıyamadım. Bambaşka bir adam olrauş: Boyu serpmiş, gözleri irilesmiş, gölgelen miş, haline bir serbeatlik gelmiş, dili SERVER BED1 çözülmüş, tatlı tatlı konuşmasmı öğ renmiş, velhasıl Pertev iyileşmiş, giizelleşmiş! Duğlas'a mı desem, Con Barimur'a mı, ikisine de benziyen yerleri var. Hatta bazı hallerine biraz da Moris Şövalye'lik gelmiş. Bakın şu Avrupa insanı ne hale koyuyor! Adam oraya ihtiyar gider, genç döner; çirkin gider, güzel döner; adeta siyah gider, beyaz döner diyeceğim geliyor. Pertev*in yüzüne şÖyle bir baktım, baktımda: Ayol, dedim, sen ne olmuşsun böyle? Nedir bu şıklık, nedir bu gü zellik, nedir bu çene! Büsbütün başka bir adam olmuşsun. Eğer boynu nun altındaki beni görmesevdim. ade yok!» gördüm, biliyorum, Andre Roan'ın f ilmi. Bayılırım. Hangi rol acaba? Sen gördün tabiî... O kız hangi rolü oynuyor? Pertev benim bu işe verdiğim e hemmiyetin sebebini bilmediği için hayretle yüzüme bakıyordu. Sonra omuzlarım silkti: Küçük bir orl... Söyle, söyle. Canım bir figüran rolü, ehem miyetsiz. Şimdi büyükçe bir role ha zırlanıyor. Çalışıyor. Bu dediğin kızın artist olmasma ailesi müsaade etti mi? tyi sordun. Babası istemedi. i Pakize dedi ki: j Bu da sinema artisti olmağı kuruyor da onun için soruyor. Pertev devam etti: Fakat Jilbert te senin gibiydi. Artist olmağı aklına koymuştu. Ailesini dinletnedi. Dinlemedi de ne yaptı? Evden kaçtı. Birile beraber yaşadı. Daha doğrusu...