yııU 'Camhttrîyet SON TELGRAFLAQ II IMPOUll PRAĞ MÜSAHEDELERt : Fransız notası hazır Kabine Alman teklifine karşı M. Heryo'nun hazırladığı cevabı tasvip etti Paris 10 (A.A.)~ Kabine, sabahBir takım beyanata cevap olmak levin Elize sarayında, Keisicumhur iizere bu vesikanın istisare maksaM. Lebrun'un riyasetı altında top dile değil, yukarıda söylenildlği veçlanmıştır. Başvekil M. Herriot, mechile Ingiltere Hariciye Nezaretince lise bugün Almanya hükumetine ve. malumat alınması maksadile tevdi rilecek cevabın kat'î metnini bildiredilmiş olduğunun tasrihine lüzum miştir görülmüştür. Sir John Simon bu Bu metin, müttefikan kabul edilmücamelekârane hareketten dolayı miştir. M. Fieuriau'ya teşekkür etmistir. Fransa'nın cevabı, Alman hiikuAlmanya'nın notası daha evvelce metine Berlin'deki Fransız »efiri «husulü malumat zımnında? tngil tarafından tevdi edilecektir. tere'ye tevdi edilmistir. Bu da kabiAlmanya nın karart kat'î nenin dikkatli bir tetkike tâbî tutaBerlin 10 (A.A.) Siyasî mehacağı Fransız . Alman müzakera fil, tahmin edildiği veçhile Fransız tmın son safhasına tamamile mut cevabı az veya çok menfi olduğu tali olmasına müsaadebahş olacaktır. takdirde Almanya'mn eToğrudan doğ. Reicstag divanı erkâm ve ruya Londra ve Roma'nın bu baptaki Hindenburg mütaiealannı talep edeceğini, tah di'di teslihat konferansını terkeyli Berlin 10 (A.A.) Reichstag diyeceğini ve Alman millî müdafaa or vanı azasınin Reisicumhur tarafm . dusunu derha] tensik edecegini bedan kabulü hakkmda nasyonalAl yan etmektedir man fırkası raatbuat bürosu bir takım müsmir malumat ve tafsilât verTribuna tasvip ediyov mektedir. Bu malumat ve tafsilâttan Roma 10 (A.A.) Almanya'nın anlaşıldığına göre Reichstagm ikincî tahdidi teslihatta musavata ait tale. reisi olan nasyonal Alman'lardan M. bini düriist ve makul bulan Tribuna Graef, Reichstag reisi M. Goering, gazetesi, bu mes'elenin hallini, Al Reisicumhura parlâmento ekseriye manya aleyhinde fakat, yainız Almanya'yı istihdaf ederek değil tinin faydalı bir if görmek kabili . ifratkârane bir tarzda silâhlanmış yetinde olduğunu, bir Reichstag mev olan Fransa'nın, Aîmanya ve italya cut olduğunu ve hakkından vaz geçhakkmda tatbik etmekte olduğu si. mek niyetinde bulunmadığını söyleyatetin tadili ile mümkün bulunduğu diği zaman muınaileyhe itiraz et kanaatini izhar etmektedir. miştir. Sir John Simon Fransız sefiri M. Graef, Reichstag dıvanınm Re. mülâkatı isicumhura siyas! tekliflerde bulunLondra 10 (A.A.) Hariciye Ne mak veya müşarünileyhe nasihat vermek hakkına malik olmadığım bezareti, matbuata aşağıdaki tebliği vermiştir; yan etmis ve fırkalardan hakikaten müstakil bir kabine teşkilinin bir teSir John Simon, Fransa sefirini rakki olduğunu, nasyonal »osyalut. kabul etmiş ve sefir kendiaine, maIerle merkezcilerin istemekte olduklumat husulü zımmnda, Almanya ları parlâmentarizm ve koalisyon onın 29 ağustos tarihli notasına ce yunlarına düşmenin her itibarla gevaben Fransa hükumetinin gdnderriye doğru atılmış bir adım olacaı miş olduğu notasının bir kopyasım ğını ilâve eylemistir. * tevdi eylemiştir Ustüne varmıyahm! Epey zamandır gazetelerde «buhran» kelimesine tesadüf etmiyoruz. Ahştık mı, yoksa buh Rndan eser kalmadı ırı? Vakı» felâketlerimizin çoğundan kurtulmak için en iyi çare budur: Ahşrnak! Ve bu iki ihtimaldep birini ötekile izah etmek müm kündür. Miroslav Tyrş kimdir? (Jean) Almanya'nın jimnastik babası, (Ling) İsveç'in jimnastik babası, (M. Tyrş) de bütün Slâv'larm jimnastik babasıdır. Mesleklerine âşık olan bu idealist üstatların ilk ikisinden çok defalar yazılanmda bahsetmiştim. Bugün de viicude getirdiği muazzam eserin karşısında hayranhk duyduğum (Tyrş) ten bahsedeceğim. (Tyrş) 1832 de dünyaya gelmiş. Tahsil derecelerini sırasile gördüktcn sonra Darülfünunu bitirmiş. Çocukluğundanberi beden terbiyesine merak sardırmış. Adelelerini kuvvetIendirmiş, bir taraftan da fikrî ve ruhî terbiyesinin inkişafına çalısmış, tarih, edebiyat ve bediiyata çok çalışmış ve otuz yaşına geldiği zaman millî gayelerin husulüne beden ter biyesinin bir âmil olacağını anlamış ve o devirde Avusturya idaresinde bu. lunan vatandaşlarının günün birinde istiklâllerini kazanabilmeleri için yegâne çarenin bir beden terbiyesi teşkilâtı meydana getirmek olduğunu düşünerek 1864 te Prag'da ilk jimnastik müessesesini kurmuş. Vücut idmanlarına ait (formül) lerin, kumandaların tâbirlerini Çek lisanında vazetmiş, bir sene sonra bu jimnastiklerin ne suretle yapılacağını gösteren eserini neşretmiş, zengin bir banka direktörü olan (Tügner), (Tyrş) in tasavvur ettiğr jimnastik yurdunu kendi parası ile inşa ettirmiş. Bu suretle Çekoslovak'Iarda beden faaliyeti başlanuştır. Tyrş yirmi sene arzularının tahakkukunu görmek için bilâfasıla çalısmış, jimnastiği bütün Slâv'lara umumî terbiyenin esası olarak kabul ettirmiş ve 1881 de (Sokol) teşkilâtının yirminci senesinde muazzam bir ihtifal yapmış ve buna (Sokol Federasyonu birinci jimnastik şen likleri) ismini vermiş. 1600 jimnastikçiyi peşine takarak Prag sokak lanndan neşideler okuyarak geçmiş. 1880 de (Tyrş) Prag'da yüksek teknik mektebme bediiyat muallimi olmuş ve çok geçmeden Prag Darülfünununa felsefe ve san'at tarihi muallimi tayin edilmistir. Kadınlar Birliği Gerçi, bugün birinci sahifemiz< de karikatürü var. Fakat, mevzu zengindir. resimden başka bir yazı da çıkabilir... Evet efendim, mevzuumuz Kadınlar Birliği Fakat, birfiğin kendisinden ziyade binası! Bilmem, bu hanımiar yuvasını gördünüz mii?. Babıâli yokuşunu tırmanınız... İran sefarethanesi ile deliler hekimi Mazhar Osman Beyin üzerine bir kat daha çıktıkları binayı geçiniz .. Tam Halk Fırkasının karşısında, doktorlar apartımamnın yanındaki kırmızı konak! E, bu binanın nesini yazacak • sın? diye soracaksımz... Rengini mi? Biçimini mi? Kiratını mı? Nesini, neresini?. Saydıklarınızın hiç biri değil... Yazmak istediğim şey, bu binanın pencerelerindeki kafeslerdir! Evet.. Şu yüzünden peçeyi, sırtından çarşafı atan, gözlerini bütün dünyaya açan, hatta, güzel liğine bütün dünyayı hayran eden, başına şapka giyen, tramvayda, vapurda erkeklerle yanyana oturan, plâjlarda beraber yüzen Türk kadınlarının birliğinde henüz kafes var... Hamtnlanmızın, belki sinir leri kabaracak ama, zarar yok, söyliyeîim: tnkılâp yolunda kadm, daima erkekten geri kal • mıştır... Meselâ, biz başlanmızdan fesi attığımız zaman onlar hâlâ sarma başla geziyorlardı î. Işte, şimdi de inkılâbın eli, yüzlerinden peçeyi kaldırdığı halde, onlar henüz birliklerinin yüzlerindeki tahta peceleri kaldırmamışlar! Belki, kaldıracağız, kaldırıyoruz, kaldırmak üzereyiz diyeceklerdir .. Belki, aceleniz ne? diye soracaklardır.. öyle ise, onlara bir fıkra an • latayım: Evvel zaman içinde, adamın biri, Uzunçarsı'ya gidip bir beşik ısmarlamış: Aman ustacıgım, demiç. elini çabuk tut, yolcumuz geliyor!... Fakat, aradan günler, haftalar, hatta aylar geçmiş, çocuk doğ muş, büyümüş, evlenmis ve beşik bir türlü yapılamamış... Günün birinde, torun sahibi ofacağını duyan büyükbaba, vaktile ısmarladığı besiği yavrusunun yavrusuna almak için tekrar Uzunçarşı'ya gitmiş: Merhaba ağa... Şu bizim yirmi beş sene evvel ısmarladığım beşik için geldim . Artık insaf et te bir kaç gün içinde bitir... Herif, oturduğu postun altın • dan, yirmi beş yıl evvel koyduğu parayı aynen çıkarıp müsterinin önüne atmış: Al peyini efendi,. Ben öyle acele işe gelemem!... Umarım ki, hanımlanmız. bu «ür'at asrında, kafes mes'elesini beşik hikâyesine çevirmezlerî AKBABA Âmerika'daki Fçtcicmm blânçosu Yunanistan'da Mücadele durdu! Gökten parcalanmış in İntihabat sükunet içinde • aan cesetleri düştü geçecektir ' ' * , Nevyork 10 (A.A.) Son rakam • Iara nazaran feribot infilâkı netiresinde ölen 37 kişiden başka 63 yarah ve 20 kadar kayip vardır. Zabıta, itfaiye kıtaatı ve bahriye efradı dün bütün gün tahlis ameliyah ile mesgul olmustur. Felâketî bîzzat müsahede edenlerin anlattığına göre kazazedelerden biri infüâkın siddetile 500 kadem irtifaa ka 3ar fırlamu ve haceri semavî gibi bir fabrika penceresinden içeri düsmüstür. Dîger BÎrîsi kaza mahallinden 300 kadem mesafede bulunan bir imalâthane nin darruna düsmüs, bir üçüncüsü de o civardaki gemilerden birinin güvertesîne diişnp hurda hsline gelmislir. Dalgalarm sevkile kaza mahallinden bir kaç kilometre mesafeye sürüklenen bir tahta enkazının kenarında yainız demir birer pençe gibi sıkısmış 3 çift kopmos insan eli mılanrmıştar. ' Martilya'da şiddetii fırtınalcr Marsilya 10 (A.A.) Se! gibi yağmurlarla müterafik şiddedi bir fırtına ehemmiyetli hasarat vukuuna sebep oTmuştnr. Sokaklan su basmııtır. İki bü yük ve 3 küçük mesken yıkılmışhr. 50 kadar insan melcesiz kalmıstır. Müstahsil malını satamamağa ve müstehlik sattn alamamağa alıştıktan sonra, alacaklı parasını alamamağa ve borçlu verememeğe alıştıktan sonra, mal ambarfarda ve bonolar yazıhanelerde beklemeğe alıştıktan sonra buhran kalmaz. Nitekim, gazetelerden birine Paris'ten gelen bir telgraf, artık buhranın hafiflediğini bildiriyor. Bu haberi okudunuzsa bile, bir miijdeyi iki defa dinlemenin zaran olmadığı için tekrar edelim: Paris 6 Dünyanın ıktisadî vaziyetinde son aylarda bariz iyilik eseri gö rülmektedir Amerıka borsasında bazı esham ve tahvilât fiatları yükselmiş ve bu yiıkselmenin tesirleri Pans borsasında da hisscdılmiştir. Son zamanlarda pamuk, buğday, bakır, kurşun ve saire gibi iptidaî madde fiatlarının yükselmesi ve ticarî nakliya tm artması. son senelerde fazla istıhsal dolayısile birıkmiş stoklatın artık bit tıijine ve buhranın bir derece azalmağa yıiz tuttuğuna alâmet addediliyor Tebrik ederim; fakat «Revue Economique internationale» ın ağustas 1932 nüshasında «Bey nelmilel Ticaret Enstitüsü» reisi Leon Hennebic'in bir konferansı, bu müjdenin tadı üstüne zehir boşaltıyor. Bu salâhiyet sahibi zata 1884 te yani Sokol şenliklerint kurgöre 1932 senesi bastan başa korduktan dört sene sonra kendi elile kunç olacaktır. Diyor ki: vücude getirdiği bu teşkilâtın ba • « Herkes hastanın iyi gitmediginde şından çekilmiş, Darülfünundaki dersmüttefık; doktor pek çok ve teşhisleri lerini bırakmış, (Tyrol) dağlarında ayni; fakat iş ılâç bulmağa veya takip (Oetz) köyiine çekilmiş ve orada riedilecek rejimi tayin etmeğe gelince nt vayete göre bir gün dağlarda dolakadar insan varsa, o kadar da muh şırj^en bir uçurumdan yuvarlanarak telif fikir zuhur ediyor. parça parça olmustur. «Heyhat, ortada muhakkak olan bir Bu yıl (Tyrş) in yüzüncü doğum netice varsa o da şudur ki bir »ey yapılgününün hatırasını Prag'da doku dığı yok. Harbin sözde bittîği on sene zuncu Sokol şenlikleri ile bfrlikte den fazla bir müddettenberi hiç bir şey tes'it ettiler. Tyrş'in kurduğu «sas yapmamakta devam ediyoTuz.» Iara sadık kalan Sokollar altmış bin jimnastikçi ile yüz seksen bin kişrnin Yainız şunu unutmıyalım ki bu konferans 26 kânunusani 1932 de huzuruna çıktılar ve akıllara «ığmıyan bir mükemmeliyet ve disiplinle Atma 10 (A.A.) Wolff AjaruinBrüksel'de verilmiştir, halbuki vücutlerini işlettiier. tntizam ve a dan: Gazeteler tarafından nesredilen müjdenin tarihi 6 ağustostur. Ahengin kemal derecesini gösterdiler. bütün siyasî fırkalar liderlerinin beya • radaki yedi ay zarfında hasta iyiŞhndi (Tyrş) in dediklermi dinKnatından istihrac edildiğine göre umu yelim: leşmeğe yüz tutmus olabilir. Eğer miyetle siyasî vaziyetîn dündenberi saböyle ise buhrana karşı itâç bu • kin bir hal kesbettiği ve intihabatın sülunmuş demektir: Hiç bir »ey kunun muhafazası hususunda endiseye Ankara 10 (Telefonla) Tekmil yapmamak, hastanın üstüne varmahal btrakmıyacak bir hava içinde ceVilâyetlerde açılan merkez memurluğu mamak. Nitekim kadınlarda isteri reyan edeceği fikri hâkim bulunmaktairatihanma 41 birinci komiser ittirak etdır. nöbetleri tuttuğu vakit te en iyi miş ve tetkikat neticesinde bunlann l l i çare kapıyı kapayıp dışarı çık M. Venizelos ne dîyor? merkez memurluğuna terfi etmistir. maktır. Yainız kalan ve şımar Atina 10 (A.A.) M. Venizelos, Trabzon'dan Kâmi, Kırklareli'nden tılmıyan hanım derhal kendine siyasî rejim hakkındaki münakaşaları Musa, Bolu'dan Eşref, Bilecik'ten Mes geliyor. Hastanın üstüne varmı muvakkat bir zaman için menetmek niUn, Denizli'den Celâl, Çanakkale'den yahm, sermaye şımarmasın. yetinde olduğunu beyan eylemistir. Tahir, İstanbul'dan Hulusi ve Hidayet Kendisi, intihabatın tamamile ser • r PEYAMt SAFA Beyler terfian İstanbul merkez memur luklanna, Gümüşhane'den Cemil, İz best yapılacağı hakkındaki teminatı tecmir'den Ali Yasar Beyler Izmir merkez dit eylemistir. Bu suretle intihap raüca memurluklarına, Ankara'dan Muammer deiesi fırkalan birbirinden ayıran diğer Ankara 10 (Telefonla) Ankara Bey Ankara merkez memurluğuna tayin metVieler etrafında cereyan edecekth*. İnsaat mektebi bir teşrinievvel Gazi edilznişlerdir. Muallim mektebi binası arkasındaki binada açılacaktır. Yüksek beden Ankara 10 (Telefonla) Tâli Ziraat terbiyesi mektebi ders senesi başm~ Ankara 10 (Telefonla) Bugünmekteplerinin proğramlarını görüşda açılacaktır. Tahsil müddetî bir kü trenle Rus sefiri Suriç Yoldaşla mek üzere Bursa, tzmir, Adana, İssene muallimlik yapmıs ilk muallim Bern sefirimiz Cemal Hüsnü Bey mektebi mezunlan için iiç sene, lise tanbul ziraat mektepleri müdürleri mezunları için iki senedir. buraya geldiler. buraya geldiler. Çekoslovak'lann jimnastik oabası Miroslav Tyrş * (Sokol) luğu yainız jimnastikte değil, hayatın bütün ahval ve şeraiti karşısında mutlak bir müsavat üzerine kurduk. Bu müsavatın zahiri şekli şudur: Büyük küçük birbirine (sen) diye hitap edecek, yainız bir erkek akrabası olmıyan kadınlara (siz) diyecek, bu (sen) tâbiri yainız müsavatın değil, ayni zamanda kardeşli ğin de embolu olacak. Zengin fakire, âlim cahile, büyük küçüğe yardım ve kardeşlik elini uzatacak, Sokolların şiarı birbirine karşı (sevgi ve saygı) olacak. tnsan birini severse ona yardımdan zevk alır, bu yardım bedenen olduğu gibi ruhan ve fikren de olacak. Sokol maddî ve manevî menfaatten uzak kalacak. Şiarımız: «Ne maddî menfaat, ne şan ve şeref! Ben yok, biz var!» (Sokol) luk terbiyevî bir gaye takip eder. Bu terbiye milletin bedenine olduğu f ikrine de taalluk eder. Bu emelin husulü için usul tahtında çalışmak zaruridir. Usuiümüz ise uzviyetin azamî randıman verebilmesi için heyeti umumiyesinin bir ahenk ve bir disipline tâbi olması şarttır. Bu ahenk bedenle fikir ve ruh arasında bulunacak, bu suretle feragat sahibi millî mefkureli gençler yetişecektir. Sokolların beden terbiyesi bütün Slâv ırkmın sıhhıî vaziyetini yükseltecektir. Sıhhatli, kuvvetli, güzel vücutlere sahip olan bir milletin refaha, saadete erismek hakkıdır. Tek başraa bir insanın mükemmel olması kâfi değildir, o adam raensup olduğu bir milletin bir cüzü olduğunu hatırından çıkarmıyacak, kendisini millet için hazırlıyacaktır. Milletin menfaati neyi icap ettiriyorsa onu harekâtına rehber edinecektir. Hulâsa bir Sokol vücut itibarile güzel, sıhhatli ve a henktar, fikir itibarile münevver ve irfan sahibi, ruh itibarile doğru, haluk, çalışkan, fedakâr, cesur, ni zamşinas, mîlliyetperver olacaktır.» SELtM SIRRl Yeni Merkoz Memuriarı istanbul Maarif MödOrü Ankara 10 (Telefonla) İstanbul Maarif Müdürü Haydar Bey lstan bul ilk tedrisat kadrosunu Vekâlete arzetmek üzere buraya geldi. Tiyatrolara bombalar atıldı NewYork 10 (A.A.) Rueter Ajansmdan: Dün akşam şehrin muh telif mahallerindeki iki tiyatrodan seyircilerin fculunduğu sıralarda tiyatronun haricinde bombalar patlamıştır. tnsanca hiç bir telefat yoktur. Yal nız kapılar üzerindeki tezyinat ile civardaki mağazalarm camekânları parçalanmıştır. " ' ""' ' Zabıta bu infilâkları işçi teşkilâ tmın çıkarmak istediği keşmekeşe atf etmektedir. Yeni mekiepler Tâfı Ziraat mektepleri Suriç Yoldaş ve Cemal Hüsnö B. Tayyare piyangosu bugün Darülfünun konferans salonunda çekilecektır. Bir Tereddüdün Romanı Fena cevap, kendimize itirnaımızm Her an ne kadar buhranlara ve sarsmtılara maruz olduğunu bilir•tn değil mi? Bu itimadın kat'î hu dutları var mıdır? Belki yoktur ama o hudutları sarsarsak gene biz, kendimiz sarsanz. Şahsiyet sahibi denilcn insanlar üzerinde haricî tesirlerin hükmü yoktur. Bîzi ürküten kendi kendimizi tenkittir. En büviik düşmanım benim. En çok kcndimden korkarım, korkarız, değil mi? Safsata. Öyîe de ofur, böyle de. Her halde bu davanın seni küçük düşüren tarafını görmkten kaçacak kadar zayıf düsmüşsün. Yalnızlık tan korkuyorsun. Atla. CUMHURtYET'in edebî tefrikası: 57 defa çırıl çıplak soydular ve giydir • diler. Adeta vücudündeki tüyleri sayıyorlardı. Cemiyetin bu müdahalesini kabul eden, istiyen sensin. Evlenmek bu müdahaleyi istemektir. Benim içimde çelik haline gelmiş, Peyami Safa erimek ve yumuşamak bilmiyen bir Kahramanlık taslama. karar olduğunu zannediyor, bunu e Ben yalnızlığın cemiyete rağ ritmek, yumuşatmak, dilediği biçime men, kalabalığa rağmen içimizi kap sokmak için, kayıtsızhğım nisbetinde Iıyan tamamile ruhî bir halet oldukızışan ihtiraslarının alevlerini üstüğunu bilirim. Evlenmek insanı yal me boşaltıyor, keskin sesini yükseltnızlıktan kurtarmaz, belki daha müt meğe başlıyordu: hiş bir yalnızlığa atar. Bu, iki kişinin Seni aldatıyorlar, haberin yok, bîr arada ve ayrı yarı yainız kalması senin teklifini exploiter ediyorlar;biz demektir ki cemiyetten gelecek imda kadınların elinde erkeğin o kaba adın da kıymetini sıfıra indirdiği için zametinin ne büyük, avuçlandıkça en ümitsiz yalnıziıktır. tükenmek bilmiyen bir hazine oldu ğunun farkında değilsin. Harice karşı Senin ba fikirlerin ne olursa münasebetin kesildiğini ilân ettiler; olsun herkese başka türlü söylüyor. fakat seninle gizli temaslara devam Cemiyetteki hayalin kirleniyor, anediyörlar ve senin ismine istinat edeladın mı? Bir gece onun ve senin arek başkalarile pazarlıklara girişi randa mukayeseler yaptıklarını gördüm ve sesimi çıkarmadan dinledim, yorlar. Ve mes'elenin ticarî, siyasî, mahEn hazin teferrüat üzerinde mütalerem taraf larına ait benim de kulağıalar yörütüyorlar.ı. Seni belki on m a çalman bir sürü dedikoduların iğrenç bohçasını açarak söylemeğe devam ediyordu. Tekrar divana uzandım ve nefretirai kendime saklamak için başımı duvar tarafına doğru meylettirdim. Içünde o anda birdenbire eriyerek yok olmağı güzelleştiren ve atrafımla bütün bağlarımı kemiren deri nbir tiksinti vardı. Kulaklarımı tıkamak istiyordum. Fakat, camları sarsan fırtınanın gürültüsile yarış ederek bağırıyordu: Sen kendini zeki zannedersin. Fakat amelî hayatta hiç bir şey de ğilsin. Feci surette safsın. Bak sana bunu isbat edeceğim: Seni ben de aldattım. Benim ismim Vildan değil; evli değilim; Roma'da kocam yok, âşıkım var. Onu çıldırtmak için tstanbul'a geldim ve seni buldum. Bu piyes hikâyesi de onu çıldırtmak için. Fakat benim samimî taraf larım da var. Kendimden iğreniyorum ve sana hakikati söylüyorum. Intihar edemesem bile, hiç olmazsa ölüme kendimi ata cak kadar severim. Herkes benim gibi değil. Hesap onlann bütün işlerinde hâkim. Ben de safım, onun için seni anlıyorum. Senin üzerindeki manev ramda muvaffak olamadım. Çünkü hesaplarımı, insiyaklarımı karıştırıyorum. Çıplakları giydirmek!.. Ben giyinmesini bilmiyorum. Bu dünyada fazilet bir zarafetten ibarettir. Elegansı muhafaza etsinler, kâfi. Başımı bütün bütün duvara çevirdim. Nefretten boğuluyordum. Te cessüsümün esiri olarak orada kal mak, yerimden kımıldıyamamak, fırlayıp kacamamak ta bana ayrıca nefret, kendime karşı nefret veriyordu. Onu dinlememeğe çalıştım. Dikkatimi fırtınaya çevirmiştim. Müzayede ve hesap! Müzayede ve hesap! Bunlar o anda benim zihnime yapışmışlardı. Fırtınanın bile camı hesapla salla dığını zannettim: Pencereler bazı iki, bazı da üç defa zangırdıyorlar ve fırtınanın ağaçlardan çıkardığı ses, havada ölçüsü muayyen bir kavis çizerek yükteliyor ve düşüyordu. Ki remitler uçtu. Arada bir insan çığliklarına benzer sesler geliyor ve bende enkaz altında kalmış adamların haykırdığı vehmini uyandınyordu. Bu gürültüler arasında Vildan'ın bağı rarak ve daha ziyade kıymet vererek telâffuz ettiği bazı kelimeler, cümleler kulağıma çalınıyordu: «Çıplakları geydirmek!», «Hiç değilse şu kadarcık, anladın mı, şu kadarcıkU, «Tereddüt, tereddüt!..», «Yıkılıyor, her şey yıkılıyor!» sonra lâtince mısralar. «Yıkılıyor, her şey yıkılıyor!> cümlesi, kafamda epey zamandır teşekkül etmeğe başlıyan bir fikir man zumesini hulâsa «ttiği için doğru 1 dum ve ona baktım: Ayakta, elinde kadeh, gözleri yanıp sönerek ve bütün vücudü, üstüne düşen yıldınm ları hazmetmeğe çalışır gibi ihtilâçlar içinde, boş kalan elinin yumruğu «ıkılmış, devam ediyordu: (Mabadi 9ar)