11 Temmuz 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

11 Temmuz 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

! €ttmharive< yorlardı. Bu kavtt Türk ırkınm daha Milâttan evvelki zamanlardanberi Ceyhun ırmağı havalisinde ikamet etmekte bulundugunu derpif çttirir.» lrkımıza izafe edilmektan uzun zaman hoşlanılmış olan tavsiften bir kaç mer Anadolu ve Rumeli ile daimî temasta cereyan da vardır. Bunu takip edenler yanat burada bitiyor. Celsede bundan bulunanların mütevali tekslp ve teçhilinden kurtulmak için: Evet diyorlar, yakın şarktaki Türk' ler dediğiniz pibidir, ama onlar Avrupa ile asırlardanberi öyle yakın müna sebatta buiutıdulaı ki adeta Avrupa'lılaştılar. «ŞöhretH Amerîka âlimlerinden William Z. Rinkey biraz daha insnfhdır. «Türk'ier ve Tatar'lar bir çoklannın zannettiklerinden çok fazla Avrupa'lılara asiî tia itibarile yakındırlar.» diyor. Bütün bu müelliflere pek haklı olarak mej'eleyi astarından mütalea et tikleri ve bu aftarın ygzü çevrilince bizim tipimizin Avnıpa'lılaştığı değil fakat asüları Pyotonegroit ve ProtoostraIoit olan Avrupa'lılann Türk'lerin daimî akınlan ve çok sıkı temasları neticetinde Türk'leserek bugünkü tipi aldıkları ve onları bu neticeye erdiırebilmenin Türk'ier için pek zahmetli bir iş teşkil etmis olduğu »öylenebilir. = 11 Temmu* 1932 lcezî Avıypa'y: istîlâ eden kütleleıin tükenroe» ihtiyat kuvvet hazinesi, Kafkasya ile Çin denizi arasında aran maiıd'ır. Yeni bir tehlike ancak oradan gelebilir... Bu tehlike Asya, Asya olalıdanberi varâjr ve yalnız Avru. pa'nın başında değil, mutedil iklimli, sulak sahalarile ziraî inkişaf gosteren bütün Asya mmtakalarının başında da v«rdır. .. .Karanlık bir tehlike ihtisası icin. deyiz ve onun içindir ki, gözlerimiz oraları göriip dSnenleri araştırıyor ve oraJan bize bahseden seyyahları dikkatle dinlemekteyiz. (Mukaddeme S. 15). Ri4 satırlar, şüphesiz va hiç olmazsa bftlâ bevle düsünenlerin mevcudiyetini iıbat eder. Din kavgalarından dcğan husumet edebiyatı Din kavgalarından doğan husumet edebiyatına gelince: Sonuna kadar tahrik ve teşebHî« izansızhğı Türk'lere atfedilemiyecek (haçlı seferleri) nin Avrupa halkı icin o kadar felâketengiz olan, , milyonea cana ve ırmaklar gibi kana malolan safha'armı hatırlamak o edebiyatın mensein> cîerhal aydıntatır. Uzun asırlar Avrupa'da fikir hâkimiyetini, mekîen kürsüsünü ve yazı ka leminl inhisaıında tutan katolik rahibi müflümanlık ve tarihî asalet ve kahramanlıği ile r.nun müdafaasını yapan Türk'luk aleyhinde en ağır iftiralar ihtira edebilmes»i diinyada kerdinal olmak ve cennette en iy yer aimak için kestir me bir yol saydı. Bu çeştt edebiyat gene ayni âmiller tesiri altında ırk kardeslerimiz Macar'lar arasında fei'e silinmesi giiç izler bı rakmıştır. Maruf Macar müellifi Takats Sandprt (TakaçŞandor) nefretle karşıladığı bu batıl telkinleri tahlil ederek, Macariatan'da Osmanlı tmparatorluğu devrinde resmi vafizelerle bulunmuş Türk'lere dair notlar ve vasıflar kaydettikten sonra: Macaristan'da mükemmel bir milietin en mükemmel insanları yaşamış olduğuna göre bunların bir buçuk asır yalnız yağma, tahrip ve imha ile meşgul oldukiarı ııasıl tas&vvur edilebilir? Halbuki. Macar terihleri bunu ilân etmekte ve bugün dahi buniar öğretilmektedir. (CİU 1 S: 106107). Ayni müelliftep şu notları alıyoruz: Halkın biiyük kısmı Türk kadıları na muracaat ve onların âdil hükümle rine itaat ederlerdi Türk kadıları ma çarca d»hi bilirlerdi. (Cilt. 1 S. 126) Şurası da dikkati çeker ki, Türk kalelerjnde asla işkence aletleri bulundurulmazdi Halbııki, 16 ıncı asırda yalnız şehirlerde değ'l, saraylarda ve kaleler de bu aletler hep kullanılıyordu. (Cilt 1, S, 166 ) Türk milleti zalim ve însaniyetsiz milletlerden değildir. Onların arasında çellâtiık vazifesini İslâv'lar ve Ulah'lar yapardı. (Cilt I. S. 377) . Teessiifle kaydetmeğe mecburuz ki, ayni âmiller Avrupa'da en muteber ilim adamları üzerinde ve ilim bitaraflığının en fazla gözetilmesi lâzımgelen mevzular üzerinde dahi tesirini gösteriyordu ve ilâve edilebilir ki bugün hâlâ göster Bir İngiliz âliminin dedihleri rnektedir. Bunun en mütebariz iki de Mijöyo Halevy Mezopotamyada saUlini biz Türk'leri son derecede alâmilerden daha eski ırk buiunmadığı nakadar eden iki mühjm ilim hâdisesindezariyesini ileri sürmüftü. Bu düşünçenin apaçık görürüz, oradaki büyük medenî müktesebatı samî Sunlardan biri Mezopotamya, diğemenşee irça etmek istemenin cazibesi ri Anadolu medeniyetlerinin ilk mey neticesi clduğu asikârdır. Bunlar Sumer dana çıkışlannı takip eden yıllarda gödilini Babil'in samî rahiplerinin sun'î bir rüldii. icadı olarak gostermek istiyordu. Hal Sumer Türk'Ieri medenjyetinin kumbuki böyle bir kanaat ileri sürebilmek lardan bir harika doğar gibi çıkışından, için hiç bir maku! sebep yoktur. » Symer yazılarının okunuşundan sonra Bizim de buna ilâve edecek sözümüz bu medeniyeti ve onun bıraktığı metinyoktur. Eti medeniyeti keşfiyatının uyanleri mütalea eden âlimler ilk samimî dırdığı tesirler ve uğradığı telâkkilerin kanaatlerinin iafadesi olarak bunun seyri de böyle o'mustur. Turanlı bir kavim tarafından Turan'dan getirilmiş bir medeniyet olduğunu Anadolu Eti medeniyeti keşfedilir esöylemişlerdi. Meselâ 19 uncu asrın dilmez, hakikt ilim adamlan, bunun orta en büy'jk Şarkivatçısı âlimlerinden Fran Asya'dan gelme, Turan'l» bir medeniyet çois Le Normant Milâttan evvel birinve getiren Eti'lerin Tnran'lı bir miHet ci asır müveırihlerinden Trogue Pomolduğunu ifadede hiç tereddüt gösterpeee ve ikinci ası> müverrihlerinden Jus medüer. Fakat Tiirk'lüğün dostu olrnaktin'in: la tavsif edilemiyecek cereyan gene kaşlarının bütün çatıklığı ve hokkasınm bü«ön Asya'nın bütün milletlerin ha tün zehrile sahifelere döküldü. Eti mekimiyetinderı evvel en eski ve hatta Mıdeniyeti keşiflerinin ilk safha ve inti sır'lılardan da eski bir kavim olan İskitler tarafından 15 asır müddetle ha • balannı biraz canlandırmak için sizden 55 yıl kadar geriye çekilmepizi ve 1887 Idmiyet altında tutulmuş olduğuna» dahaziranının 14 üncü günii Londra'da Büir kayıtlarını zikrettikten sonra şöyle diyük Britanya ve Trlanda Antropoloji ensyerdu: titüsüniin mutat içtimalarından birinde Trogue Pimpee'nin Asyai mendinleyici olarak istirak etmenizi rica e kolttan iıtihraç ettiği bu malumat bu • deceğim. Celse, Antropolojist Francis »Ün ilmin yeni keşif Ierile teeyyüt etGalton tarafından açılıyor. C. R. Con miı ve aağlam delillere dayanan bir der söz almış, «7 senedenberi Hitit mes'hakikat haline gelmiş bulunuyor. elesile uğrasıyorum.» cümlesile başhyor. Aturiyat tetkikatınm ortaya koydu20 sahife kadar tutan beyanatından şu CU en ehemmivetlî ve hiç beklenmiven Betice, eski müelliflerin İskit namını ver cümleler hafızamızda kalıyor: difi insan kütlelerinin Asya üzerinde .. .Fizyonomik vesikalar, Hitit'lerin Arya'lılardan ve Sami'lerden evvel var Asya'nın garbindeki Turan halkile olan dıklan inkişaf mertebesînin ve dünyanın akrabalıklarını tetkike kâfi bir zemin bu kısmındaki ilk medeniyetlerin doteşkil eder. ' S ' 139). İuşunda en fazla hisse ve mevkie sa ... Türk kabileleri Ceyhun ırmağınhip oJduklarının meydana çıkarılmış budan tedricen garbe doğru küçük Asya lunmasıdır Eskilerin müphem surctte ve Mezopotamyaya geldiler. (S. 140). Turanî dedikleıi İskit'ler Altay ırk aile.. Çivi yazısı âlimlerinin büyük sine mensupturlar. keşifleri arasında hiç birisi M. E. 2000 Ayni müellif bu vadide biiyük eserini yılından daha çok zaman evvel Mezoidolduran hükümler< arasında şunu da potamyada bir Turanî halkın yaşadığını •öy1«r: «Lisaniyat noktasmdan Elâm bulmuş olmaktan daha harikulâde ola memleketi nmî alemden mutlak su maz. (S. 140). rette ayrı ve uzaktır. Orada konuşulan ... Akadce muasır Altay dilinden ve bir kısım yazılı abideleri elimizde bubünye itibarile farklıdır. Fakat çinceye lunan dil Medya ahalisinin kablelârî ve daha ziyade türkçeye çok yakındır. devirde kullandıkları dile gayet yakm ... Çince ve türkçe Akadcaya bir v« bir dereceye kadar Altay dillerine ve anahtardır. (S.140). (Not: O zamanbilbassa Türk kolundan gçlenlere aklar Sumer ve Akkad mes'eleleri birbi rabah":: cîan bir lehçe idi. (S. 280), rinden bugiinkü kadar ayrı mütalea edilFrançoin Lenormant yeni kesfi bu mivordu.) Uradaki förüf ve anlatışla o zamanın . . Lenormant çok zaman evvel bir ^ir tarih anlayış cereyanını ve bir Bİirnhakikat olarak, Akkatlarla akraba bir ler gryptınu ternsil eder. Fakat bu grup ye bu cereyau çqk feçmeden karşısında aıslı, kindar, i^aret ettiğimiz düşmanhk an'anesine baıîlı diğer bir grup bulur. Bunları bir sahsjvet halinde temsil için de başlarına meselâ Eınest Renaım koyalım. Büvük bir mütefakkir olmasına rağmen belki de oazarbk mesleği için başlamış olap tdhsil bavatmdan kalma. iiiklerinden ve damarlannın içinden gelme bir könüVüsie Renan, birir.ci cereyana, hıristiyanlık ve Avruna'hhk duygusuna ve an'anesine ihanet ettiği farzolunan grnHa şöyle catar: Tcpraklar altından çıkarılan bu kadim ve bilgili Babil medeniyetinin Türk, Finova, Macar ırklarma, simdiye kadar tahrioten başka marifet göstermemiş ve kendileri'ne ait hiç bir medeniyet yaratmamıs ırklara atfedilmek istenmesi sasılaeak istir. Gerçi hakikat bazan hakikate benzemcz halde görünebilir ve eğer Sami'lerden ve Ariler'den evvelki medeniyetleiin en kudretlisini ve en değerlisini kuranların Türk'ier, Finova'lar ve Macar'lar olduğu bize isabet edilirse inanırız... Ancak böyle bir hükmün delilleri ondan çıkacak neticenin f ecaati nisbetinde kuvvetli olmak lâzımdır. Renan'ın bir facia, bir felâket olarak tasvir ettiği sey, görülüyor ki, Türk'lerin, Macar'ların, Finova'lann, ilk büyük medeniyet'.erden birjni kurmus ol duklarmın tah&kkuk etmesi idi. Renan eoeyce yıi bu medeniyeti kuranların Satnî veya Arî denilen dillerden birini konuştpklannın kesfedilebilmesini ve bu surelle (Turanî) dil ve menşe kâbusunun »nvuiturHİmasını utndu. Nihayet, Türk ismi söyle dursun (Tu~ ranî) tabirjni dahi telâffuaa diii yat mıyarak 1S91 de «maamafih Asuriyat çılann ilk intibaiannın doğru çıktığı görünüycr. Çivi yızuının mpnşej olsn Hiyeroglif şekilleri sarpî ve arî olrnıyan bir diii yazmak için icat edilmiştir. Bunun samî ve arî lehçeleri yazmak için kuJlanılışı daha sonraki devirlerdedir» yolunda kendisi için feci telâkki edil mesine mjjsaade etmis olduğu bir riç'at ve iftirada bulıınmak mecburiyetinde kaldı. Türk hakkınm Arya ve HindoAv rupa spekülâsyoncuları elinden çektiği yetmemis gibi, bunlara bir de sanjjlik taraftarları (Semitiste) karıştı. ŞiWıdi ikisini de müteveffa diye armak zahmetine kat!andı?ımız Jeseph Haleevy ve Edouard Mayer. birincisi Fransa'da, ikincisi Almanva'da bu samici cereyana bağbuğlıık ettiler. Edirne'li olmak iti barile vatandasımız Mösyö Halevy Paris'te yarım asır kadar isgal ettiği ilim kürsülerinde bütün ilmini ve enerjisini kadim dün>a medeniyetlerinin, bizzat kendisinin aslen ve neslen mensup bulunduğu samî kavimler tarafından ku rulduğunu isbat yolunda israf etti. Mezopotamya toprsk'artnda Ural'a AHayik bir kavim nasıl yaşamıs, diller bı rakmıt, medeniyetler kurmuş olabilir, onJarın hepşi samidir, diye yıllarca te oindi. İstihsal ettiği neticeyi bugünün en muteber ilim adamlanndan birinin, Londra darülfiinunu Asuriyat profesörü Kin'/'jn ağzır.dan dinliyelim: Tuıai» haUtının Anadolu'da yasadığını scyîemlfti. Bunlardan bir kısmı Mısır'a ve Kıbrıs'a geçmiştir. (S. 1 4 1 ) . Fizyonomik, dinî ve lisanî bu muh telif esaslar üzerinde Hitit'lerin Turanî ve ağlebi ihtima! Altay'lı bir ırk oldukları kabul edilirse bu ırkın âdetlerine dair de fikir edinmek mümkün olur. Hitit'lerin Altay'hlık tnensubiyetleri bu mevzu üzepinde hususî dikkatle meşgul olanlar tarafından ciddî surette nakzedilmemiştir. Abideler ve metinler de bizi bu hususta epeyce tenvir etmektedir. (S. 147> Hitit'ler baııiarı tarafından samî zannedümiş ve yazıları da »amice olarak okunmak tesebbüsleri ortaya atıl mıştır. Fakat b'itun bu teşebbüsler akamete mahkum clmuştur. (S. 154). Madenciliğc gelince; Hitit'ler arabalarını altın ve gümüşle kaplarlardı. Muehedeleri gıimüf lâvhalar üzerine kazıhrdı. Madençih'k san'atine vukufları bunların Ha?ar civarındaki dağlardan ge'en Ty.an'h bir halk olduğuna diğer bir işaret olabilir. (S. 1 5 4 ) . Kıymetli taşları isleme ve mühürcülük san'atı de Hitit'lerde vardı. Mü hürcülük san'ah Hitit'lerle akraba olan Altay kabüelerinc izafe edilen bir san'attir. Hasılı Hitit Akreolojik materielelerinin bulunması Hitit atikiyatmı hayalâttan kurtardığma ve Hitit'lerin Turanî bir halk olduklarına ve binaenaleyh, Ana dolu, Medya, Mesopotamya ve İtalya Turan'lıları ile akraba oldukiarı kabul elmekte kuvvetli sebepler bulunduğuna kaniim. (S. 158.) Ancak bazı kısımlarını aldığımız be haieli bir manevra ile dönmek yollu bir sonra bu mevzu üzerinde münakaşa başlıyor. Söz alan iki âlimden biri Mr. Berlint «Mr. Conder tarafından ileri sünilen en mühim noktalardan biri Hitit'lerin Turan menteinden olu«udur» diyor, ve bunun mümkün olduğunu ilâve ediyor. İkinci âlim, Hyde Clarke fikrini şöyle ifade ediyor: < Ensiitüyü tebrik ederim. Cemiyet aaaları Mr. Ccnder'i bu mevzu üıerindeki harareUi ve yorujmaz mesaisinden dolayı takdir ederler. Bir çok fikirlerimin kabul ed'îmiş plması benim için büyük bir itminandır. 30 senedenberi Anadolu'nun en eski sakinleri mes'elesile meşğulüm. Bu halkm Turan'lı olduğu benim en eski fikrimdir. (Ş. 155157) İşte o zamanUr yeni açılan eski ufuklarda görmek istiyen ilim gözünün gör düğii manzara bu idi. Bunu değiştirmek ilmin rasat dürbünü önüne hakikî ufku örtecek sun'î panoramalar yerlestirmek için yarım asırdanberi tarih, litaniyat, etnoloji, etnojeni vadilerinde sarfedilmekdik emek, denenmedik nazariye kalmamutır. Şimdi de eski Hitit dilinin değilse bile hiç olmazsa muahhar Hitit'çinin HindoAvrupaî dillerden olduğunu isbat için dinlenme bilmiyen bir gayret coşkunluğu ile emek üstüne emek sarfedilmekte ve arasıra «isbat olundu!» diye akademik bavramlar ve ilmî şenlikler yapılmaktadır. Anadolu Etilerine riit mesainin 50 yıllık imamlartndan biri, Oxfort profescrlerinden A. H. Sayce ihtiyar ve tecriibeli başını kürsüsünden bunlara doğru cevirerek: Hitit sarfını zorlayıp HindoAv • rupaî çerçeve içine aimak hususundaki bütün münakaşaları ve Etimolojik spekülâsyonları bir tarafa bırakalım. Daha bir kaç yıllar gayretlerimizi Hititçe metinleri sökmeğe vakfedelim. Hitit sarfı tamam değil, nahvi hiç yok, okunan kelimelerin manasında bile hâlâ ihti lâflar var... Diye büyük bir şey bulmak davası peşinde küçük mantıkîarını kaybeden leri muahaze ediyor. Irkımızın siması, boyu, güzelligi veya çirkinliği mes'elesi de Avrupa müelliflerini az meşgul etmemiştir. Antropolojik vasıflar noktasmdan son ve kat'î tetkiklerin bizim medenîyetler atası Brakisefal Alp'lijer çocukları olduğumuzu tesbit ettiğini daha ilk kısımlarda söylemiştim. Avrupa ilminin bu husustaki an'anevî hataları üstünde de bir lâhza durmak eğlen dirici olacaktır. Dediler, ve bu an'anenin bir kaç canlı miitehassisi hâlâ diyor ki, Türk'ier sarı ırktandır, Mongoloittir, Mongol ca miasındandır. Her şeyden evvel şunu ilân edelim ki, biz insanlığın deri veya saç rengine gröre parlaysp karardığına ruhların iskelet boyundaki santimetre yekunile yükselip alçaldığına inanan ve âlemi inandırmak istiyenlere istîhfaf ve istihkarla bakarız ve onları insanhk mefhumunu anlatmakta çok ve hâlâ gecikmiş olmakla, hakikî ruhlarını temsil eden ihracat giimrüğü vinçlerinin ve manifatura balyalarının üstünde hâlâ ku runu vusta taassubu tasımakla itham ederiz. Memnuniyetie kaydetmeli ki, bu sihniyelin istîhsaya lâyık kölelerine ait is tatistikler gittikçe eksilen rakamlar gösteriyor. Fakat etnoloji kamusunun ıstılahları, artık iümleımelidir. Pierrd de Tchinatcheff diyor ki: ... «Tatar tabirini herkes bilir, yalnız bu tabirin kendileri için kullanıldığı kavimler bilmez.» Ayni müellif ilâve ediyor: «Türk ırkı saytsız sui tefehhümlerin ve fikirlerin iıedefi olmuştur. Bu karanlıklar, yeni uıklar veren maruf muasır müsteşriklerin mesaisine rağmen hâlâ büsbütün izale edilememiştir. Bedehşan mıntakası ile lıenıhudut olan ve bugün Tokaristan denilen sahada yaşıyanlara Herodote ve Pline (Turcx) adını veri Konya sanayi sergisi "*«H»... 60 büyük ve küçük fabrikanın istirak ettiği sergi çok beğenildi Türk, beyaz ırkın en güzel örneklerindendir Beşeriyet hesabına kaydedilebilecek teselli mktalarmdan biri, doğruyu söyliyenler neslinin tamamen inkıraz bu' • mamış oimasıdır. Şimali Çin'de ve havalisinde Cin li!e ve Türk'ier hakkında 20 yıl Antropolojik tetkiklerde bulunan Dr. Legendre Paris'e döndüğü zaman şunları yazdı: «Çin'lilerin Hiyungnu, greklerin Hindoİskit ve bilâhare bizim TürkoTatar dediğimiz insanlar şu halde hangi ırka mensup idiler? Bunu basardıkları fütuhattan anlamak mümkündür. Filvaki buniar uzun asırlar Çin'de, Hint'te, İran sahrası üstünde ve Cenubî Rusya'da mübim ve hâkim bir rol oynadılar. Sonra bir gün geldi ki bütün Asya zaptedi lerek korku ve dehşet içinde inkiyat etti. Avruoa Tuna yalısından Fransa'da Luvar ırmağı kıyrlarına kadar titredi, onların hücumları altında Bizans yıkıldı. Milâttan evvel de, sonra da bu (TürkoMogol) askerleri sarkta Sarıdenizle, garpte Karadeniz arasında ulu bir saha teşkil eden meşhur stepler dehlizini mütemadiyen aşıp durdular. «Türk veya Turanî, Atillâ Hünleri veya Cengiz Mogollan bize umumiyet itibarile sarı ırka mensup olarak tasvir edilmektedirler. Bunu hatta yeni mü verrih ve yaajcılar müphem bazı kayıtlara dayanarak ve ayni tasnjf içinde Macar'Iarla Bulgar'ları da alarak tekrar etmektedirler. Halbuki hiç bir şey hakikate bu kadar aykırı olamaz. «Uzun boyiu, uzun beyaz simalı; düz veya kemerli ince burynlu, muntazam dudaklı, çok kere mavi gözlü ve göskapakları çekik olarak değil ufkî açılan (Türk), beyaz ırkın en gügel örneklerinden biridir. «Şüphe yok ki, bu beyazlar arasında kısa boylu, fırlak çeneli, ve iri dudaklı sanlar da vardı • Lâkin bu nevoitler yahut melezler asıl muharinlerin silâh uşakları ve Başbıığların daima arkala • rında tasımış, futuhatın adi hizmetlerinde kullanmış olduklan esirler ve mağ luplar sürüsü idiler, Bu itibarla Çin Attilâ'mn, Cengiz Hanm Tirour'un içinden istedikleri kadar adam aldıklan bir mahzendir Eğer (garp memleketlerinde) devrin vak'anüvisleri bilhassa »an derili, yağmacı ve hunhar, korkunç küçük muhariplerd.cn bahsetmişler iae bu, kendi ırk tiplerinden o kadar farklı olan bu pek yeni ırkm muhayyileleri üzerinde daha ziyade tesir bırakmış olmasından ve kendilerinin ayni olan büyük muhariplerje bevaz reislerinin kendüerinden böyle bir tesir yapmamjf olma sından ileri gelme bir keyfiyettir. «... TürkMogol fatihleri birer barbar telâkki edilmekte inat olunuypr. Bu bariz. bir hatadır... Saint Louis'nin, Papanm ve başka hükümdarların Mo • gol karargâ'ılanna gönderdikleri el çller, gördükleri yüksek kültür seviyesinden olduğu kadar büyük reislerin simaca Avrupa'lılar? benzeyişleri karşısında da mütehavyir kalmışlardı.» Pittard da kısaça şöyle diyor: «Türk'ler şüphesiz Asya v« Avrupa'nm en gü«el ırkUrından biridirler.» Trük san'at ve medeniyetine gelince, baştanberi çördük ki o da sonsuz if tiralara uğramış. fakat kıymetli müda filçrden de büsbütün mahrum kalmamıştır. Bunların en ileri safında Enstitüiü müdürü Strıygowski gelir. Bu kıymetli âlimin Türk san'at ve medeniyeti hakkmdaki fikirleri şunlardır: «Türk san'atı Selçuk'larla başlamaz. Halbuki bazdarı fKeykubad) ın devrini Türk san'atma başlangiç olarak telâkki ediyorlar ve bu san'atm mehmaemken Bizans'ın tesirleri altında civar hüku metlerden mimar ve işçi getirtmek su retîle viicude geldiğini söylemek isti yorlar ki (Sarre) da bunlar meyanın dadır. Her zaman için asıl kuvvetini teşkil eden hususiyeti göstermekte olan Türk san'atının baslangıcı pek çok uzak bir maziye kadar gider. Ne İran, Irak, Suriye, Mısır, Küçük Asya ve ne de Bizans bu Türk ban'atının asıl mahiyetini değistirebilmistir. (S. 5 ) . «Keılof se|er heyetinin (Urga civarında) 19251926 yıllarında korganları kazarak meydana çıkardığı mezarlardan ihtiva ettikleri hazinelpr Konya'dan bîr manzara: [(X) ifaretli bina sergi binasıdırl Konya, 4 (Hususi)^ Birinci Konya miUî sanayi sergisi 1 temmuz cuma günü binlerçe halkın huzurund'a büyük merasirale açılmıstır. Sergiye Istanbul'dan 25, Bursa dan 5, Adapazarfndan 2, Ankaradan 1, Eskişehir'den 2, Buldan'dan 3, Konya'dan 22 ki ceman altmış fabrika ve mümessiHeri istirak et miştir. Sergid'e en ziyade nazari dikkati celbeden kısım İş Bankasının »Ipekiş* pavyonudur. Fabrika müfettiş lerinden Ayetullah Beyin nezaretinde tanzim edilen pavyon gerek vitrinleri, gerekse tezyinat ve teşhir ettiği ipekli kumaşlar itibarile en ön safta bulunmaktadır. Sergide her cina eşya teşhir edilmekte ve satılmaktadır. Bir çokla rımızın meçhulü olan nefis yerli mallarımızı görmek için halk adeta akın etmektedir. İlk gün on bini bulan zîyaretçi miktarı ikinci gUn yirmi beş bine fırlamiştır. Aybaşı olmak münasebetüe maftf* larsm alan memurin sergide satı Ian ucuz eşyadan istifade etmektedir. Serginin mükemmeliyetini temin için gerek İktivat ve Tasarruf Cemiyeti ve gerekse belediye hiç bir şey esirgememiş, yapılabilecek bütün fedakârlıkları fazlasile yapmışlardır. Bu meyanda sergi için getirilecek eşyadan oktruva resmi kaldırılmış • tır. Sergi binasının haricî tenvîratı elektrik firketi tarafından meccanen yapılmıştır. Fransız profesörü dün Tarih muallimlerinin Şehrimizden hareket etti Paraları çahndı Pariı Tıp fakültesi muallimlerinden kulak, boğaz ve burun mütehassısı profesör Lemaitre, kulak, boğaz, burun mütehassısı Ziya Nuri Paşa, Dr. thya Salih, Bahri İamet, ve Sani Yaver Beyler ıefakatinde olduğu halde motörle Boğaziçi ve Adaiara gitmiş, müteakiben müzeleri ve camileri gezmlştir. Müzelerle Topka pı saraymdaki asari atika hakkında Dr, Süleyman Ethem Bey tarafm dan izahat verUmiş ve profesör bu iaahattan son derece memnun ola rak Süleyman Ethem Beye teşekkür etmiştir. Profesöre meslektaşları tarafın dan elli kişilik mükellef bir ziyafet verilmiştir. Ziyafette Tip fakültesi muallimlerinden Ziya Nuri Paşa ile kulak, boğaz. burun cemiyetinin reisi sanisi ve profesörün Paris'te müdürü bulunduğuLaubaesiere hastanesinin I«<dim talebesinden Dr. İhya Salih Bey tarafından nutuklar irat edilmiştir. Profesör Lemaitre dün akşamki ekspresle Paris'e hareket etmiş, istaşyonda Tıp fakültesi müderri&le rile maruf doktor'arımız tarafından teşyi edilmiştir. Bu maruf profesör, hareketi esnasında kendisini teşyi Dünkü refiklerimizden birinde şöyle bir haber münderietit" Ar.kara 9 Tarih hangresine gelen müderris ve mual'imlerden Ticaret mcktebinde yatçmler 4ün geee uyudukları »ırada »ayulmuı • lardır. Ceplerindsn para'arı aşırı lanlar Behçet, Muzaffer, Hâmit, f azlt, Avram Galanti ve Ağaoğlu Ahmet Beylerdiv. Ayni yerde yatan müverrih Ahmet Refik Bey sgece üç buçukta gnldiği için soyulrtak tehliketmden kurtulmustur. Hırnzın hademelerden clduğu zannolunmaktadtr. Mes'eleyi Ankara muhabirimjze sorduk. Bize şu ccvabı verdi: Ankara i o ' (Telefolna) VerlIen haber mubü'âğalıdır. Mektep hademelerinden biri Zeki Velidi Beyin cebinden >:rmi lira. diğer bir iki azanın ceplerinden dc birer ikişer lira calmıştır. Hâdisenîn faili yakalanmış, paralar istirdat olunmuştur. edenlere hakkında gösteriien mihmannüvazlıktan dolayı hararetle teşekkür etmiştir. san'at tarihi için tereddütsüzce istifade edilebilir. Bu mezarlar yağma edile rek içlerindeki başlıca altın eşyanm çaIındığı muhakkak olmakla beraber geri kalan kısım gene o kadar zengindir ki, Tarım havzasında veya (Viyana) ve Nevyork müzelerinde olduğu gibi i!eride en eski Türk san'atını tetkik için elyevm mezarların mütebaki eşyasınm nakledilmiş olduğu ve Leningrad'a gitmek lâzımgelecektir. (S. 1 4 ) . ki asıl Asya tetkikatı artık münhasıran ümanistlere bırakılamaz. «Bugün İslâmlık haıicinde mevçut umumî ve hâkim dinlere ait tenMİK san'attan pek büsbütün beşka mahiyette olan eeerlerin barbar ve iptidaî olduğunu ileri iüren ümaniıtler, kendüerine has olan bir körlükle en kıymettar izleri imha etmekiedirier. «Soruyorum: Tarım havzaundaki Türk san'atından Avrupa müzelerine ne getirilmiştir ? Buralara münhasıran üze«Ben ilk Türk'lerden bahsederken rinde insan şekiller' bulunan levhalar Sumer'ler e takaddüm eden zamanı düşünüyorum, Halbuki eski veya gök türk getirümiş değil rnidii" ? Tanm havzasın. çe, bence asıl Türk vatanının en genç bir daki san'stın Türk esası gösterilmek isgrupunu tefkil eimektedir. Milâttan son tenilseydi bulunan eserlerin fotoğrafi Ierile, tariflerinden istifade olunmak lâra birinci yıla tekaddüm eden asırlara zımgeîmez mi idi' Halbuki tetkik se ait Uygur yazısmın i!k vazı tarihi için yahati yapan!r.r bu cihatîere ehemmiyet Türk'lüğün mevıuu bahsolan ehem bile vermemislerdir. (S. 7576). miyetile hiç bir alâkası yoktur. (S. 52) Str2y£,owski'uin işaret ettiği gibi ar Müellif, Türk san'at tarzının ana vatık büyük Türk san'at ve medeniyetine. siflannı araştırd'ktan ve Türk san'atının ehemmiyet verümesi zamanı hakikaten Mezopotamya, Mısır, Küçük Asya, Akçoklan gelmistir. En büyük tarih müş deniz iahillecinde yaytlışı ile ayn, ayrı kütlerinin kapıstnı ancak bu ehemmiyetin fasıllar halinde «Türk'lerin Ulâm san'anahtarı açabilir. atındeki hisseleri*, «Avrupa hıristiyan san'atır.e Türk ian'atinin en eski izleri», Darülfünunumusun, liselerimjzin, orta «Yeni Avrupa'da Türk san'atının Uleri», mektealerirni?in muhterem, güzide oku«Şarkî Asya'da Türk san'atı» hakkında tucuları: Hakikat si«e ve biıce sabİHİr. kıymetli tetkikierde bulunmaktadır. Her asi] manada cevheri tükenmez Türk'lüğün kanmı taşıyaniar bundan Strsygowskiı (ümanistilikle malul) şüphe edemezler. Davamız, bizim ha • diye lavs'f ettiği âlimleri ve orta As ya'ya ait san'at matriyellerini Budist Yu kikatimizi bütün be?eriyetin itikatlan tırasına koymaktır, Siılerin ve elimizde nan noktai nazarmdan toplamağa çah yetişecek beynelm:lel Türk tarih ote şan müzeleıi muahaze ederek diyor ki: ritelerinin bilgi v« telkin şimşekleri «Bu mes'elede bitaraf ve hotbinlikten Türk tarihine a$ırlardır katran yağdıran uzak tetkikatta bulunmanın zamanı aryerli ve yabancı taatsup bulutlanm partık gelmistir. Bilhassa Tarım havzasınlıya parlıya dağıtacak, Türk Tarihi er • daki keşfiyatın ümanistler tarafından genekondan çıkaçaktır, Bu yalnıs tarihipek aşikâr olan basit bir zihnivetle şimal mi?in değil, ezelî ve ebedî (hakikat) ın sahasına ait Afedeniz san'atı hesabına

Bu sayıdan diğer sayfalar: