11 Temmuz 1932 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

11 Temmuz 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'Cumhuriyet • ™ S GN TEL.GQAFL.AQ Güzeîlik Kraliçesi dün İHEM 1 1 1 • Lausanne'daki itilâftan h'erkes memnun M. Herriot, bir Fransa Almanya teş:i mesaisine hararetle taraftar Berlin 10 (A. A.) M. Herroit, dün akşam Lausanne'd» Bdiner Tagablatt gazete muhabirine beyanatta bulunmuştur. Mezkur gazete, bu be yanalı muhabirinin imzas: altında telhis etmektedir. Muhabir, Fransız Başvekilinin ken disine Lausanne konferansınm Fran sız Alman münasebatı üzerine vücu de getireceği tesirler hakkmdaki nok tai nazarmı izah etmU olduğunu beyan etmektedir. Fransız Başvekili Alman ya ile Fransa arasında bir teşriki mesai yapılmasının ve iki memleket arasında dostane münasebat teessü? etmesînin fevkalâde lehinde idarei kelâm etmistir. M. Herfîot, Fransa'nın Almanya'daki îşsiz'erin miktarmın azalmasını son derece aızu etmekte olduğunu ilâve et ıniştir. Mumaileyh, bundan sonra Alman milîetinin konferans mukarreratinı ne suretle karşıhyacağı ve Fransa'nın hareketini takdir edip etmiyeceği sua lini sormuştur. Berliner Tagablatt'ın muhabirine göre Fransız Başvekili netic« olarak milletler arasında mukarenet teessüsiine hararetle çalışmak lü • zumundan bahsetmistir. Lausanne 10 (A.A.) Dün Fransız matbuatı mümessilleri şerefine bir ziyafet verilmiştir. Bu ziyafete ayni zamanda pek samimî bir mahiyette kü çük îtilâf devîetlerinin başmurahhas ları M. Bennes, M. Zaleski, M. Osusky ve M. Lotitch de davet edilmişlerdi. Ziyafetin hitamında M. Herriot, mikrofonun önünde, su sözleri söylemiştir: « Lausanne konferansı mesaisinin mes'ut bir neticeye iktiran etmiş olmasından dolayı memnunum. tmza etmiş olduğumuz îtilâfnameler, efkâri umu miyece tamamile malum olduğu zaman, yalnız eski ve müşkül mes'eleleri şayanı memnunij*t bir şekilde hal ve fasletmekle kalmadığımızı ayni zımanda Avrupa'da ve bütün dünyada itimadı ve daha rnühim olarak sulh ihta'mallerini »rttırmıs olduğumuzu gösterecektir.» Pari* 10 (A.A.) Diplomasi mehafilde Lausanne konferanıının Fran sa için mes'ut neticeler vermiş olduğu mütaleası serdedümektedir. Son itilâfname mucibince, konferansın bidayetinde tamiratm tamamen ilgasına intizar edilmekte olduğu halde, Fransa'nın 18,000,000,000 frank elde etmesi bir muvaffakiyettir. M. Herriot, bu müzakereleri, mua hedenamelere tamamile riayet kadrosu dahilinde idare etmiştir. M. Mac Donald, bu teze müzaheret etmiş, M. Von Papen de nihayet bunu kâbul etmiştir. Zikri geçen mehafilde bunun Fransa için son derece mühim bir netice olduğu, çiinkü heyetlerin beynelmilel mu kavelenamelerin salâbetiui kabul et mis oldukları mütaleası ileri sürülmektedir. Lausanne nihaî itilâfnamesinin tas dikten sonra msr'i olacağı hususuna celbi dikkat edilmekte ve M. Herriot'nun parlâmentodan bu tasdiki hemen istemiyeceği zannolunmaktadır. Fransız murahhaslarının tamiratın kiilüyen ilgasına muhalefet etmeîerinin sebeplerinden biri bu teze muarız olan Ameıika'nın izhar etmiş olduğu his • siyattır. Almanya'nın alacakhları ile bu alacaklıların dainleri arasında bir itilâf has!İ olmıyacak olursa Lausanne mu aheder.amesi hiikümsüz olacaktır. O zaman Hoover moratoriumundan evvelki hal avdet edecektir. Yani Young IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMHM IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIMIllllllllllllll Amerika borclan İlga etmiyecek Avrupa'hlardan para yerine müstemleke vermek istiyen var mı? Washington 10 (A.A.) Memleket tarihinin en büyük mücadelelerinden olan Riyaseticumhur intiha bı mücadelesin'n a«efesinde kongre, aşikâr olan esbaptnn dolayı, harp borçlarınm tenkis veya ilgasına olan muhalefetini lekrar etmektedir. Ayandan M. Mac Kellar, vermiş olduğu bir takrirde borçlara ait ahkâmı yalnız kongrenin tebdil edebileceğini beyan otmektedir. Mumaileyh, kongrenîn tadilât yapmağa esasen muhalif olduğunu ilâve edi yor. Cumhuriyetpervt r âyandan M. Rood, M. Smoot, M. Wat»on ve M. Binghan da borçlarm tenkis edilmesine muarızdırlar. M. Borah, bu husustaki mütalsasını söylemektsn istinkâf etmiştir. M. Gare ise bir takrir vererek M. Stimson'dan borçlu devletlerden borçlarına mukabil müstemlekelerini Amerika'ya ferağ etmek istiyen ler mevcut olup olmadığın öğren • mesini talep etmiştir. Washington 10 (A.A.) Hariciye Nezareti, Amerika'nın borçlar mes'elesindeki hattı hareketinde hiç bir tebeddül vukubulmıyacağmı beyan etmektedir. Reisicumhur M. Hoover tarafından 1931 senesinde beyan edildiği veçhile borçlarm Hgası hiç bir suretle mevzuu bah»olmayıp ancak bazı muvakkat tadilâtın icrası zarurî görülmektedir. akşam hareket etti NALINA MIHINAİ Yaşasın asker! Bir kaç gün evvel Darülbedayi'iri' sevimli artistlerinden Vasfi Rıza'nm son seyahat intibalarmdan birini bu sütunda yazmıştım. Bana anlat tıkları yol intibalarmdan birini daha yazacağımı vadetmiştim. İşte onu da bugün karilerime takdim e« diyorum: Kraliçe saat 9 da gitmesine rağrnen büyük bir kalabahk tarafından teşyi edildi (Birinci sahifeden mabait) vaffakiyet diliyen halka elile, başile işaretler yaparak teşokkür etmiş. teşyie gelenlerin tezahüratı tren göz • den kayboluncuya kadar devam et miştir. Keriman Halis Hanım trenin hareketinden evvel kendisile görüşen bir muharririmize demiştir ki: « Görüyorsunuz ki şu dakikada çok müteheyyicim. Bu heyecan o kadar büyük ki söz söylemekliğime bile mâni oluyor. Pek memnunum. «Cumhuriyet» e müteşekkirim. Türk milletini temsil etmek şerefi üze rimde olduğundan dolayı kendrmi bahtiyar addetmekteyim.> Keriman Halis Hanıma seyaha tinde pederi Halis Bey refakat etmektedir. şu fıkrayı neşretmiştir: «Vakıa güzelliğin niçini, nerfeni pek olmaz. Insan ya güzeldir, ya değildir. Güzel alunca: Bu veya şu niçin güzeî?.. denmez.. Fakat ben yeni güzeîlik kraliçesi Keriman Halis Hanımla konu şurken gazeteciliğim tuttu. Dikkatli dikkatli Mis Türkiye'nin yüzüne baktım ve kendi kendime sordum: Niçin bu kadar güzel?.. Bu sualirne sonra gene kendi kendime cevap verdim. Kraliçenin bü tün hareketleri, başkalarından ça lınma değüdi, kendisinindi, hareketleri, kendi hareketlerî, kendi tavır ları idi. BUtün güzeiliği belki de hiç bir sinema artistine hiç bir surette benzememesinden ileri geliyordu. Oturuşu bizim bildiğimiz oturuştu. Bu oturu;un beyaz perde ile alâkası yoktu. Kalkışı öyle, yürüyüsü kezalik öv'e.. Konufruşu, gülüşü, hatta utanışı.. Keriman Halis Hanım beyaz perdeden fırlayıp karşınıza çıkmış tipIerden değildi.. Mis Türkiye'nin bütün hususiyeti de buradan geliyor • du. Şimdi tramvayda, vapurda rasgeldiğim yerli BiIIi Doviaıa, yerli Greta Garbo'lara, yerli Klara Bov'lara, yerli Lilyan Harvey'lere, bakıyorum da güzeîlik kraliçesi gozümde daha ziyade büyüyor... Bu taklit tipleri iyi adaptc edil miş ecnebi eserlerinc benzetirsek Keriman Halis Hanım güzel bir telif eserdir.. Beyaz perdeden ilhanı alan gençlere Keriman Halis Hanımı gözönünde bulundurmalarını tavsiye ede rim... Eğer benim dediğim gibi ya parlarsa bir gün onlar da «Mis Türkiyelik» tacını başlarına giyerler..* plânı tatbik olunacaktır. Her halde Fransa bir şey kaybetmiş olmıyacaktır. Lor.dra 10 (A.A.) Amele fırkası reisi M. Lansburg dün Exeter'de bir nutuk iıat ederek tamiratın ilgası ve dü • yunu umumiye miktarmın indirilmesi suretinde elde edilmiş olan muvaffa kiyetin kısmen amele fırkası siyasetinin kabulü neticesi olduğunu söylemiştir. Mumaileyh, ilâveten demiştir ki: « Filvaki 1929 senesindenberi harp borçlarınm ve tamiratın tamamen ilga edilmesini talep etmekten fariğ ol madık.» Mumaileyh, Versailles muahedena mesinin harp mes'uliyetlerine müteallik olan müddetinin de ilga edilmesini is • temiştir. Mumaileyh, Lausanne'da elde edilmiş olan neticenin ehemmiyetini teılim et • mekle beraber bunun ancak bir adımdan ibaret olduğu mütaleasını serdey lemiş ve borçlu milletlerin tediye edemiyecekleri ticarî borçlarm teşkil et mekte olduğu yükü de tahfif etmek lâzırogeldiğini söylemiştir. Bunun için amele hükumeti, bu mes'eleleri halletmek, gümrük manialarını yıkmak için bir konferansın içtimaa davetini talepten fariğ olmıyacak; fakat tahdidi teslihat sahasında hükumet tarafından takip edilen siyasete karsı mücadeîe edecektir. Roma 10 (A.A.) Matbuat, Lau sanne'da elde edilen neticelerden dolayı memnuniyetini izhar etmektedir. Gazeteler, tamiratın M. Mussolini'nin siyaretine ve teklifatına muvafık olar*i: terkedilmiş olduğu mütaleasındadır. İtalyan gazeteleri, bütün milletlerin ve bilhassa Fransa'nın fedakârlıklarda bulunmuş olduğu fikrindedir. Giornale d'ttalia, tamiratm terke dilmesinin malî noktai nazardan «Beynelmilel naktî münasebetlerdeki derin sıkıntının hitamı» ve siyasî noktai nazardan da «Versailles muahedenamesinin yeniden cezrî surette tetkiki» manasına gelmekte olduğunu yazıyor. Almanya'ya ait olmıyan tamirat tasfiyesi de yakında yapılacaktır. Zira, Amerika'nın kat'î sözünü söylemesi gecikmiyecektir. Lausanne muahedesi, girişilen tesebbüsün sonu değil mukaddemesidir. Lavoro Fascista'ya nazaran Avrupa'da her millet vazifesini yapmıstır. Tribuna resmen söylenilmemekle beraber Versailles muahedenamesinin yeniden tetkiki hususunun icra edilmiş olduğunu yazmaktadır. Yalnız Stampa gazetesi, biraz şüphe ve tereddütlü bir lisan kullanmaktadır. Bu gazete diyor ki: cSiyasî mukaddemede, yalnız her şeyi bulmak veya hiç bir şey bulama • mak mümkün olan umumî idarelerden başka bir şey yoktur. Eğer bu büyük ve necibane sözler bir mana ifade ediyorsa, Versailles'danberi hiikiim sUrmekte olan zihniyetten bambaşka bîz ııhniyetle temas ve halledilmesî îcap eden mes'elelerin halini tacil etmek icap eder. Henüz bir adım atıldı Kraliçeye yeni hedîyeler 1932 Güzeîlik Kraliçeti Keriman Halis Hanıma yeni hediyeler veril miştir. Kerimaiı Hanımın terzisi, Sakızağacı'nda 65 numarada Mat mazel Eftimiya, Kraliçenin bazı el biselerini bilâücret diktiği gtbi kendisine bir bere, bir eşarp, bir tpor çantası hediye etmiştir. Beyoğlu'nda utiklil caddesinde kunduracı Muriadis mağazası, Kraliçeye bh çift iskarpin hediye et miştir. Tütün tnhisar idareti de Kraliçeye bir miktar Türk sigara*ı hediye et nâştir. Keriman Halis Hanım, sigara içmediği için Türk sigaralarmı Belçika'da kendisini ziyaret edenlere ikram edecektir. Tütün İnhisarı bu suretle Türk tütünlerine ctdden fevkalâde bir reklâm yapmış oluyor. Beyoğlu'nda Sabuncaki çiçek ve ıtrıyat mağazası, dün akşam, hareketi esnasında Kraliçeye güzd bîr büket hediye etmiştir. ttilâf ttalyariları memnun etti Isveç grupu Şayiaları Naf1a Vekili de tekzipediyor Ankara 10 (Telefonla) Isveç grupu ile olan mukavelenin feshe dîleceği hakkmdaki neşriyatta israr gösterilmektedir. Keyfiyeti Nafıa Vekili Hilmi Beyden sortfum. Dedi ki: « tsveç grupu ile olan mukavelenin fesholunacağına dair malumatım yoktur. Mezkur gruplar şeraiti tediye mes'elesi dolayısile evvelce başlanan müzakerata devam olun maktadır. yapılmış olan itilâfnamelerden başka alacrklı devletlerden dostane bir tes viye sureti imzalamışlardır. Bu tesviye sureti mucibince mezkur devletler, kendi borçları için şayanı memnuniyet bir hal sureti elde etmedikleri takdirde Lausanne muahedenamesini tasdik et memeği taahhüt eylemektedirler. Bu tesviye sureti, M. Von Papen'e bildirilmiştir. Mis Türkiye niçin güzeldir? Güzeîlik Kraliçesi hakkında Akj a m refikimizde Hikmet Feridun B. Meclis Reisi Kâzım Paşa Hz. bugün geliyorlar Ankara 10 (Telefonla) Meclis Reisi Kâzım Pş. Hz. bugünkü trenle l&tanbul'a hareket ettiler. Medis Reisimiz Utasyonda Başvekil, vekiller, meb'uslar ve diğer bir çok zovat tarafından teşyi olundu. Kâzım Pş. Hz. tstanbul'da bulundukları müd detçe Dolmabaheç'de kalacaklar bir iki ay sonra Bahkesir'e giderek dairei intihabiyelerinde tetkikat ya pacaklard'ır. Borçlar müzakeresi Müzakere tekrar iyi bir safhava girdi Fransa kârlı çıkmış Cemiyeti Akvam yakında toplanacak ıııııııııııııııııııııııiMiııııı Cenevre 10 (A.A.) M. Mac Donald, Lausanne konferansınm netice le rini Cenevre'de resmen iblâğ eder etmez Cemiyeti Akvam meclisi âcilen içtimaa davet edilecektir. Bu içtimaın salı veya çarşamba günü aktedilmesi muhtemeldir. Meclis, Lausanne mukavelenamelerinin derpiş Romanya'lılartn mütaleaları etmekte olduğu komiteyi tayin edecek Bükreş 10 (A.A.) Romanya gatir. Bu komite, malî ve iktisadî konfezeteleri, Lausanne itüâfımn aktini memransa ait istikrazat ile meşgul olacaktır. nuniyetle karşılamakta ve bu itilâfın saCemiyeti Akvam meclisi, konferansın hayı temizlemiş ve Avrupa'nın iktisatarih ve mahallini tesbit ve reisini tayin dî ve malî vaziyetinin ıslahı için ciddî edecektir. mesai sarfı imkânını ihzar etmiş oldu İktisadî konferansın teşrinisani veya ğunu yazmaktadir. kânunuevvelde Londra'da ve M. Mac Di§er alacaklı devletlerin vaziyeti Donald'ın riyaseti altında toplanması Lausanne 10 (A.A.) Almanya ile ' muhtemeldir. ııı ııııııııııımiHiııımıııııııımııııııııııın ıııııııııtıııııııııııııııııııııııı ıııııı Ağustos ve evlul Bir seyyah gemisinin kazanı Kontenjan listeîeri patiadı Berlin 10 (A.A.) Bu »abah, Spee'de 100 kadar seyyahı götür mekte olan bir gemide bir k&zan patlamıştır. tki telef, 35 "*>alı vardır. 14 ü nün yarası ağırdır., 40 mil giden kruvazör Cenevre 10 (A.A.) Bu sabah, amiral Sirianni ile »ivil ve askerî memurin hazır bulunduğu halde Diaz kruvazörü denize indirilmisti Bu kruvazör, 5300 ton hacminde 169 metre tulündedir. Motörleri 100,000 beygir kuvvetindedir, »üı'ati 40 mildir. Eslihası 15,2 lik topiarla 10 lun tayyare toplarından iba rettir. ııııımıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııımııııı Cenup hududu civarından Şark vilâyetlerine doğru yol alıyoruz. Otomobilde şoförün yanında oturuyorum. Ben sormadan o söylüyor: « Şu karşıkî dağların tepesinden elli tanesi birden inmişti. Ellerin deki silâhları çevirdiler de teslim olun diye bağırdılar!» « Bu geçtiğimiz köprünün bu lunduğu yere Şeytan deresi derler.. Buradan eşkiyaya tesadüf etmeden geçen evîiyaya mum yakardı!..» « Şimdi geçtiğimiz yol Surüç yoiudur.. Hududa en yakın mıntaka olduğu için Suriye'den gelen eşkiya burada yer edinirdi. Tabur halinde akın eden Kürt ve Ermeni eskiyası kaç kere bizi mitralyozlarla burada çevirdi...» Sağlı, tollu dağ tepelerinde aşiret ' çadırlan görünen bu korkunç yol • larda böyle tatlı hikâyeler dinîemek yolcu üzerinde nasıl bir soğuk duş tesiri yaptığını size kâğıt kalemle arJatamam.. Hanım arkadaşlardan biri soru • yor: « Peki çevirdikleri zaman ne yapıyorlar?» Şoför cevap veriyor: « Hiç.. Paraları alırlar, sonra bırakırlar!» Bir başkası söze karışıyor: « Peki para bulamazlarsa?» Şoförün cevabını merakla bekli yoruz: « İşte o fena! Fena halde dövüyorlar!..» Vay!.. Hepitnizde betbeniz atı yor.. Biz, paralarıroızı çeke tahvil etmiştik.. Yalnız içhnizde Mahmut memnun: « Ben bu işi düşündüm de da Güzeîlik Kraliçesi Keriman Hanıyaktan muaf tutmaları için yanıtna mın dünkü nüshamızda intişar eden yirmi lira aldım.. İlk çıkan gölgenin renkli resmi, Foto Süreyya'da yapılönüne Dapeîleri atac*agım!.» Diyor.. mıştır. Herkes bir »ey söylüyor. Hazım diyor ki: « tster misin herifler Yalova türküsünü oynayın diye tuttursun lar. Benim Acem taklidini kUrt taklidi zannedip alaşağı etssnler?.> Bedia düşünceli: « Ister misin bisim tangoyu beAnkara 10 (Telefonla) Kupon ğenmesinler de ille çiftetelli oyna hâmilleri ile müzakerenin iyi bir saf yın diye ısrar etsinler?.» Ma^nıut gene memnun: hada bulunduğu anlaşılmaktadır. « Parama gecer hükmüm.. YirSöylendiğine göre düyunu umu mi lira cebimde! Ben de onlarla otumiye meclisi, hâmiileri içtimaa darur sizi seyrederim.» vet etmiştir. Içtimada hâmillere hüSoğuk soğuk gülüşüyoruz.. Sonra kumetle mutabık kalınan esaalar bil bir sükut... Tekerleklerin toprak dirilecektir. üzerinde çıkardığı sesle makinenin gürültüsünü farkedemiyecek kadar daîgımz. Soför hepimizi düşünce mizden ayırdı: « Nafile hevetleniyorsunuz, Ankara 10 (Telefonla) GümrükSimdi bunların hiç biri kalmadı.. ler U. müdürlüğü ağustos ve eylul ay Ne gelen var, ne giden!.» dedi.. Melarınm kontenjan listeîerini mahallerine rak ettik. Sebebini sordutn: <? Fransız'larla mukavele mi göre tevzi etmiştir. Listeler bir kaç güne kadar ilân olunacaktır. Teşrinievve!, teş yaptık?. Onlar mı mani oluyorlar, eşkiyanın hududu geçmelerine?,* rinisani, kânunuevvel kontenjan lîste • f Ne münasebet beyim, dedi, leri dc ayın yirmisinde ilân edilecektir. kaçakçılıkla mücadele için hüku met asker gcnderdi, eşkiyanın hepsi cil yavrusu gibi dağıldı... Fare delıRenbroke 10 (A.A.) Mary Eveğinin biri bin para!..» Iyn nammdaki Fransız balıkçı gemisi, « Eh öyîe ise yaşasın asker!» sahilden 12 mil mesafede Skorries is diye bağırînışım.. Hep bir ağızdan mindeki vapura çarparak batmıştır. Yalova mar*ını tutturduk.. Güle eğİçindeki 4 kişiyi kurtarmak için bir lene ilerledik. tahlisiye sandah göndsrilmiştir. Fakat 6 saat araştırmadan sonra bunlarm tah lisi ümidi terkedilmiştir. Kraliçenin renkli resmi Denizde bir facia ııııııııılllııuıııııiHiııııııın ııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııı ıııııııııııııııııııııı ııııııııııııııııııııııııııııııııı ııııiTiıımıııııııııımııııınııiHiııııımııiiinımıııııııııııııııııııııııııımı^ Tayyare piyangosu bugün Darülfünun konferans saiOiuısıda çekiliyor CUMHURİYET'in tehikas,: 19 Çaîınan Gönül SERVER BEDl Durdum ve ellerimi göstererek: Ah bu hain parmaklar! ded'in Ni^ınlım Nebahat Hanım gülüm•edi: Hain değil, nazik parmaküar, dedi, çiinkü dostlarımın beyaz ve bakîr yapraklarını hiç örselememişsiniz, hırpalamamışsınız. Bakınız, buruşuk bir yüzleri yok, sizden şi kâyet etmiyorlar. Okuyunuz. Devam ettim: «Ben kapımı ve pencerelerimi açık yatarım. Soğuktan ve hırsızdan korkmam. Ya bir gün sizi çalıverirIerse?... «Fakat bu defterlerimrfe benim hislerimden başka ne esrar var? Bun Urı bafkalarınm bilmesinden nigin çekiniyorum?» Sarı defetri bıraktım ve siyah kaplı bir defter acarak ilk sahife sinden itibaroy okudum: «Ben vahşi bir kadınım, vahşi, vahşi... bu tabiat bana nereden, nasıl gelmiş? Annem ve kızkardeş lerim hep munis insanlar... Herkeale çabucak dost olur, anlaşırlar. Ben bunu yapamıyorum. Ayiarca ko nuştuğum ve tanışt'ğım insanlar bile bana yabancı geliyorlar. Yeni tanıdıklarım karşısında, karanlıkta kalan çiçekler gibi solduğumu hissediyorum; onlardan kaçmak ve yalnızlığımın serbest havası içinde kalmak istiyorum. Beni kim anlıyacak, kim anluracak?... Bövle giderae ben kimseyi sevemiyeceğim, kimseyle evlenemiyeceğim, belki gene birinci zevcim gibi ihtiyar ve sükutî, nazik ve müşfik bir adarr. ..» Nişanlım Nebahat Hanım. birdenbire elini defterin o yaprağı üstüne kapadı: Orasını bırakınız, dedi, size ait yerlerini okur musunuz? Peki, dedim. Yeşil bir defter, onun beni tanıdığı günden sirkat gününe kad'ar bütün hislerini taşıyordu. Ellerim titriyerek ilk sahifeyi açtım: «Bugün Faslıpaşa'da genç bir ressam tanıdım. Bana resmimi yapmağı teklif etti. Cevap vermedim. Fakat ta genç kızlığımdanberi portrfmin yapılmasını ne kadar isterdim. Hem garip bir şey kaydedeyitn: Bu pence karşı pek az yabancılık duydum. Sesinde, halinde öyle kibar bir samimiyet var ki beni ürkütmedi. Acaba bütün artistler böyle mi? Hepsir.de böyle insanın ruhuna çabucak nüeden bir haasa mı var?a Bana ait ilk not bundan ibaretti. Nişanlım Nebahat Hanım kendi parmaklarile elimd'eki defterin sp.hi fesini çevirdi: Şuradan devam ediniz! dedi. Devam ettim: < Bugün o ressama trende rast geldim. Hafif bir selâm verdi, uzakta oturd'u ve yanıma gelmedi. Sanki benim tabiatimi biliyor. Biliyor ki üstüme varılmasmdan hoşlanmam; ve ben, kendisinden uzak oldukla rıma karşı yakınlık duyarım. Nitekim, o da benrfen uzak durdukça hep yanıma gelmesini istiyordum. Fakat bir kere bile onun bulunduğu tarafa bakmadım. Tren Erenköy'üne gelince benden evvel kalktı, kapıyı açtı ve bana yol verdi. Beraber trenden indik. O gün iki kelimeden fa*la konuşmadığımız"halde onu e»ki bir arkadaş kadar kendime yakın bu luyordum. Şimdi içimde bir sevinclm var: Resmimi yapacak. Vadettj. Gelecek bana. Fakat ya ihmal ederse? Hnııtur«a? Ü«enirse? Peki. niçin bu kadar telâş ed'iyor ve korkuyorum?» Defterin on gün sonraki tarihli sahifesinde de şu notlar vardı: «Bugün resim takımlarüe beraber geldi. Gri flânel bir pantalon, lâcivert bir ceket, beyaz benekli ve kavuniçi bir papyon boyunbağı takmıştı. Bahçede, sarı elbisemle, güî ağacınm altındaki salıncaklı iskernleme uzan dım ve resmimi yapmağa başladı. Elindeki paletin üıtünde renk ararken yüzü gayet tatlı kırışıklarla doîuyordu. Aradığı rengi bulamıyınca adeta nefesi darlaşıyor,can sıkmtısından yüzü kızarıyor ve boğulacak gibi oluyor du; eğer biraz sonra o rengi bulup ta yüzünde sevincin ve saadetin çiçek açtığmı görmeseydim onu bu zahmete sokmıyacaktım. Bu sevincin o zahmetin mükâfatı olduğunu bildi&im için onun azaplarına katlandım. Daha doğrusu, o resim yaparken hep yüzüne baktığım için onunla beraber üzülüyor ve onunla beraber seviniyordum.» Biraz daha sonraki sahifelerde: «Resmim bitti. Şaheser. Bu kadar bana, hayır, kalbime benzeyiş ola maz. Benim değil, ruhumun resminî yaptl.» Burada nişanlım Nebahat Hanım beni durdurdu: Hakikaten, dedi, siz adeta be ^ nim bütün hislerimi yaşamışsmız gibi kaîbimin resmini yaptınız. Daha o günden siz benim gönlümü çalmış, açmış, bakmış, okumuştunuz. Bu def. terleri elinize geçirmenize ne lüzum vardı? O resmin »izin rubunuza benzediğini yalnız siz bilirsiniz. Ben de ancak bu defterleri okuduktan sonra öğrendiın. Siz bana hiç bir şey söylememiştiniz. Yalnız teşekkür edi yordunuz, hararetle teşekkür ediyordunuz. Ah siz... Ah siz... işte böyle hep kendinizi gizlemeniz yüzünden beni bu harekete sevkettiniz. Nişanlım Nebahat H. güldü: (Mabadi var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: