i 5 ON TELGRAFLAD Almanya'da Kanlı arbedeler Cumhurıyet SAN'AT VE EDEBİYAT "Dünyanın kurtuluş yolu tekrar tıkanıyor! „ Maruf bir İsveç'li iktissatçı «Harp borçlarını kaldırınız» diyor Londra 28 (A.A.) İsveç'li mümtaz iktisatçılardan profesör Auguste Cossel, Oksford'da irat eylemiş olduğu nutukta şunları söylemiştir: „.« Harp borçları mevcut kaldtkça altın miyarı üzerine müesses malî muamelelerin iyi bir tarzda işlemesi mümkün değildir. Beynelmilel altın miyarının tekrar teessüs edebilmesi için yegâne şart bütün harp borçlarının cezrî bir aurette iptalidir. Bir kaç senelik bir taliki tediyatın hiç bir faydası olmıyacaktır. Buhranı hazırın tekerrürü endişesi hakikî kalkınma yollarını tıkıyacaktır. Harp borçlarının tekrar tediye sîne başlanması hususundaki bütün teşebbüslerin yeni bir buhran tevlit etmesi beklenebilir. Bu itiarla harp borçlarının iptali mutlak surette lâzımdır.» raz etmişlerdir. Zannolunrîuğuna göre Rusya'mn petrol ihtiyacatınm kontenjantma • nım muhafaza maksadile önümüz deki on sene zarfında Avrupa ve Amerika'lı grupların piyasayı te min etmelerine müteallik bir iti lâfnamenin şartları müzakere edilmiştir. Bu gruprar, Rusya'nın petrol istihsalâtmm fazlasını satın alacak • lardır. Hali hazırda İngiltere, Al manya ve Türkiye'dc bulunan tevzi merkezlerini muhafaza etmeleri için Sovyet'lere mezuniyet verilmesi teklif edilmiştir. Konferansın nakili kelâmı olan zat, bir itilâfname vücude getiril miş olduğunu tekzip etmekle bera ber mükâlemelerin netayici hak kında nikbin olduğunu söylemiştir. Şiirde "intikal,, hadisesi PEYAMİ SAFA Bir çok yerlerde susmanın söylemeden daha kuvvetli bir ifade vasıtası olduğunu atalarımız da biliyorlardı. cBeliğ bir sükut» tabiri, aşağı edebiyatlara kadar inebildi ve herkesin mukavemet etmeden anladığı basit, umumî fikirler arasına geçti. Susmanın söylemeden fazla tesirli olmasından istifade etmek istiyen san'at nazeriyeleri bile doğmuştu. Bunlara cecole du silance* diyorlar: «Sükut mektebi». San'atta bu merhale pek yeni bir şey değfölir; fakat, daha yeni cereyanların doğmasına âmil olmustur. Harpten &onraki beynelmilel tiyatro ve edebiyat hareketlerinde bu mek tebin büyük bir payı vardır. Manalı sükutların üzerimizdeki tesırlerini tecrübe etmemiş hiç bir insan yoktur. Doktora hastasımn kurtuluş ihtimalini soran bir adamın, sualine cevap almadığı vakit duyduğu sarsmtı, o sükutun en kaba tesirlerinden biridir; senelerce birbirini görmiyen iki dostun birinci kavuşma anında söyliyecek hiç bir şey bula mamaları, fakat kesik ve kısa sözlerle, hatta manasız bir takım hecelerle, iç çekişlerle, küçük iniltilerle, mırıldanmalarla birbirlerine hasretlerini, iştiyaklarını anlatmalan da, sükutun üzerimizdeki tesirini gö» • teren aîelâde misallerden bir diğe • rıdir. Bunun gibi, harp meydanla rında büyük bir çarpışmadan sonraki sükutlar, tabiatte büyük bir kasır gadan sonraki sükutlar, hatta ma nasız gürültülerden sonraki sükutlar bizde büvük bir hayretle karışık, derin bir teessür ve istiğrak halini uyandmriar. Sükutun bu tesiri nereden geli yor? Söz gibi, zihnimizde manası muayyen ve mahdut, basit fikirler uyandırmaktan ziyade, canlı, mii rekkep, tahlili güç veya imkânsız, çapraşık ve dolaşık bir çok ruhî tedailer, tahatturlar, hayaller... Uyandırmazından. Türlü manalarla dolu, bakışlarla, müphem kımıl damalarla, iç çekişler ve iniltilerle dolu bir sükut, bizde bin ihtimali birden hesap etmek için kuduran şüpheler, yahut uzun bir mazinin teferrüatını kısa bir ruhî ana sıkıştırarak hatırlama ihtiyacı gibi koyu ve şiddetli infialler, aksülâmeller doğu ruyor; sükut basit değil, mürekkep bir terir olduğu için, ruhumuzda da kuvvetli unsurlardan teşekkül eden büyük ierkipler husule getiriyor. Halbuki bir manayi ötekinden ayı ran föz, bir tahlil ve temyiz vası tasıdir Bizi ister istemez mantığa, muhakemeye, zihnî kıyaslara ve tecritlere gölürür, tam ve derin bir is tiğrak h&linde bulunmamıza mâni olur. Şiirin vazifesi bizde mürekkep ruhî anları, tahlili güç veya imkânsız vecdü istiğrak hallerini uyandır maksa, kelimenin ve yazının bu kuruluğundan, bu kabalığında ve ya • vanlığındar nasıl kurtulacaktır? Şiirle şuurun bu mücadelesi, devrimizin en mühim estetik davalarını açıyor. Eskiden bizim edebiyatımızda ıvüzuh^> ve <n'bham» münakaşası şek linde, oldukça sathî olarak görünen bu mücadelenin beynelmilel yeni safhalarını bilmiyoruz. Bilhassa en yeni şiirlerimiz bile, bizde, kelimelerin lugat manasile tesir yapmağı arıyan bir takım basit duygu ifadeleri haiinde kalıyor. Şiir, iptidaî bir ahenk içinde, yazıian kelimelerin manasını anlat • mak değildir; yazılan kelimeler vasıtasile yazılmıyan, yazılamıyan, kaleme gelmiyen mürekkep ve dinamik ruh hallerini sezdirmektir. Böylece tarif edileceğine inanmadığım şiiri tarif etmek istemiyorum, sadece en ehemmiyetli seciyesini işaret ediyorum. Şiirle aramızda bir «intikal* hâdisesi vardır. Kelimeler, kendi manalarına değil, şiirin yüklü olduğu muğlak ve derin heyecan âlemine intikal etmemiz için vasıtadırlar. Bize «lep demeden leblebiyi anlatan> büyük manalı sessizliklerin yaratacağı içeri dünyalara geçebilmek için, kelimeler birer köprü vazifesini görürIer. PEYAMl SAFA H. Hukuk Fakültesi miidavimlerinden Süleyman Sıddtk Beye: Bahsettiğiniz muharririn kitabının ismi ctnitiation â la litterature d'anjourd'hui» dir. Beyoğlu'nda, Cihan kütüphanesi vasıtasile buldurabilirsiniz. P. S. Türk • îtalyan Dostluğunun sıkı Bir tahlili [Ba$makaleden mabaiti temas eden işler dir. Bu zarurî mukaddemeden sonra Türk Îtalyan dostluğunun tetkikine geçebiliriz, ve derhal söyleriz ki bu dostluk dahi dünya işlerinde ve hîç olmazsa dünyanın Akdeniz havza • sında ve imtidadında behemehal hatırı sayılacak kadar ağır basan bir kombinezonun çok mühim bir par çasıdır. Bu kombinezona büyük kıymetini veren hakikî sebep iki dost memleketin münferiden ve mütekabilen a^zettikleri keyfiyet ve kemmiyctten ziyade onların müdürle > rinin isabetli görüş ve gidişlerinde dir. Bir çok tahrikâta rağmen Düçe Türkiye ile dost olmanın en iyi siyaset oiacağını anladı, kabul ve tatbik dahi etti. Bir takım tahrikâta rağmen diyoruz. italya'nın uzun müddet bizim aleyhimizde tahrik edilmiş olduğunu oek iyi biliyoruz. İtalyan dostluğuna atfettiğimiz ehemmiyet o tahrikâti bildiğimiz nisbette büyüktür. Faşist İtalya'yı Türkiye aleyhine tahrik ttmiş olanlara kendilerinin vaktile bu tecrübeyi bizzat yapmış oîduklarını hatırlatsak acaba nezaketsiz bir harekette bulunmuş olur muyuz? Bu tecrübeyi bizzat yapmış oîduklarını ve nihayet haip ve hasir meydanı terkedip gitmiş bulunduklarını? Biz onu hatırlayıp hatırlatmağa hiç olmazsa İtalya'nın istiklâl cida linde Türkiye'yi hiç iz'aç etmemiş olduğunu hatırlayıp hatırlatmağı ter. cih cderiz. Umumî harbin mütare • kesini takiben alelâde işgal kuvvetleri arasmda Italyanlar dahi Tür • kiye'ye geîmişlerdi ama evvelâ onlar çok dürüst ve insanî hareket ettiler, saniyen istiklâl cidalimize çok teveccühkâr bulundular, salisen sırası gelince kendiliklerinden memle ketimizi terkedip gittiler. En mu kaddes bir davamızda bu milletle aramızda kan dökülmemiştir. Yakın tarihin bu ibret alınmağa iâyık hatıraları olsa olsa şimdiki 1talyan . Türk dostluğunun samrmi • yetini isbat edebilir. İki milletin tecrübe olunmuş bir samimiyet ve cid diyetle takip ettikleri müşterek dostluk politikası ise, ^n büyük semerelerinî vermeğe namzet müsbet ve şerefli bir siyasettir. Insanı dünyanın karşısına açık ve yüksek alınla çı karan böyle dürüst ve merdane uyasetlerinden dolayı Musolini'nin Fa. şist ttalya'sile Gazi'nin Kemalist Türkiye'si dahi bihakkın iftihar etseler yeridir. YUNUS NADl Komünist ve Nazistler birbirine girdiler Berlin 28 <A.A.) Almanya'da siyasî arbedeler ve suikastler devam etmektedir. Saxe diyeti ikinci reisi evine giderken Chemmitz'de iki ferdin taarrvzuna uğramış ve haydutçasına dövülmüştür. Gürültüye koşan zevcesi, seyyar polisi çağırmış ise de mütearrızlar kaçmağa muvaffak olmuşlardır. Siyasî bir intikam mevzuu bah solduğu zannolunuyor. Komünist oldukları zannolunan bir çok işsizler Stettin'de bir çok gıda maddeleri mağazalarının camlarını kırmışlar ve mevcut malları yağmaya başlamışlardır. 1 kişi tevkif olun mujtur. Magdebourg'un merkezî cadde • lerinden birinde komünist grupları, Nazistlere taarruz etmişlerdir. Bunlar bıçakla iki Nazisti ve bir polisi yaraîanvşlardır. Vestfalya'da Remscheid'de bir çok kişi rüvelverlerle yaralanmıştır. Amerika'mn altın ihracatı Vaşington 28 (A.A.) Geçen hafta zarfmda altın ihracatı 73 milyon dolara baliğ olmustur. Bu rakam bu sene için bir rekordur. Bugün veya yarın Avrupa ve bilhassa Fran sa'ya müteveccihen 30 milyon gönderilecektir. 11 Hitler, Vilhelmshafen'de Petrol konferansında Nevyork 28 (A.A.) Beynelmilel petrol konferansınm muvaffakıyetine son dakikada bir mâni çıkmıştır. Bazı mehafil, Sovyet'lere bahşedilecek imtiyazların bir kısmına itiı ıifflllllllllllllimiltllllllllıUUIIIIIIIIIIBIIHi"™»»""" Mançuri'de Sovyet menafii Yarmki harpler Nasıl olacak ? Hambourg 28 (A.A.) Bahriye erkânı, Hitler'i Wilhelm»hafen li manında hususî merasimle istikbal etmişlerdir. Koeîen kruvazörü kumandanı kaptan Schroeder, Hitler'e gemisini gezdirmiş ve merasim elbiselerini giy melerinî emretmiş olduğu mürette • batma manevralar yaptırmıştır. Almanya'da kabine bahrant Berlin 28 (A.A.) Almanya'da hükumet buhranının ne suretle hi • tam bulacağını kimse kestiremez. İyi malumat almakta olan mehafilde deveran eden şayialara naza ran, M. Brüning jeneral Groener'i Dahiliye Nezaretine getirmek için Hindenbourg nezdinde büyük bir gayret sarfetmeğe karar vermiştir. Bu şayialar, Mareşal Hinden bourg'un, Jeneral Groener'in kabi • neden çekiimesini istemekte oldu • ğuna dair olan haberleri teyit eyle mektedir. Mareşal Hindenbourg, bu tayini kabulden imtina eylediği takdirde M. Brüning için serfüru etmekten başka care yoktur. Jşte o zaman bir Dahiliye Nazırı bulmak iarureti, hükumet reisini yeni ve ciddî bir müşkül karşısında bulunduracaktır, zira sağ cenahın itima dına ma7har bir şahsiyetten gayri kimseyi Mareşalin kabul ve tasvibine arzedemiyecektir. Bu takdirde ise kendisine müzaheret eden parla • mento ekseriyetinin ve bilhassa sosyal demokratların bir aksülâmeli karşısında bulunacaktır. Japonya teminat ver Almanya'da şayani dik kat birmanevra.. meğe calışıyor Moskova 28 (A.A.) Tas ajansı bildiriyor: Gazeteler, Alman matbuatında Sovyet'lerle Japon'lar arasmda bir harp vuktıu tehlikesi hakkında bir takım mucibi endişe haberlerin intLsart üzerine Almanya'daki Japon sirketi mümessilinin Japonya'nm Berlin sefiri M. Obata ile yapmış olduğu mülâkat hakkında Berlin'den gönderilen haberi neşrediyor. Sefir M. Obata şu beyanatta bulunmuştur: «Japon hükumeti, Sovyet'lerin şimalî Mançuri'deki meşru menfaatlerine harfiyen riayet edilmesi için daima dikkat etmektedir. Japon hükumeti, Simalî Mançuri'deki Japon askerlerinin harekâtında yegâne hedefm mahallinde bulunan Japon tebaasının muhafaza ve müdafaası olduğunu ve bu harekâtın başka hiç bir maksat takip eylememekte bu lunduğunu Sovyet hükumetine kat'î surette beyan etmiştir. Sovyet hükumetinin, Japon hükumetinin hakikî niyetlerini anlamış olduğunu ve bu hususta hiç bir edemi itimat hissi beslememekte bulunduğunu teyit edecğine kaniiz. Ma amafih, Japonya ile Sovyet'ler arasında bir harp tehlikesi mevcut bulunduğu hakkında bazı menabiden fikirleri teşviş edebilecek şayialar çıkarılmaktadır. Bu neşriyatın hakikî hedefleri ya böyle bir müsademeden istifade etmek ve bulanık suda avlanmak gibi fena bir niyet ve arzudan ve yahut muayyen ve mevcut bazı esrarın tahakkuku imkânını temin edebilmek maksatlarından ileri gelmektedir.» Wilhelmshafen 28 (A.A.) Al manya'nın bu muazzam askerî li manında icra edilen hava taarruzu taklidi, halkın fevkalâde merakını celbetmek suretile bir muvaffakıyet kazanmıştır. •• » Filvaki, h a v a taarruzlarına karşı istimdat v e m ü d a f a a servislerinin n e suretle i ş l e m e k t e o l d u ğ u n u tahkik için yapılmış o l a n bu «umumî prova, d a h a feci ahval v e şerait içinde günün birind'e hazır bulunmak tehlikesine maruz k a l a c a ğ ı m ı z manevraları hatırlatmıştır. D a h a silâh başına davet vaki olur o l m a z büyük tersanenin u z u n v e keskin bir düdüğü m ü s t a h d e m i n e düşman tayyarelerinin 5 0 kilomet re m e s a f e d e bulunduğunu v e şehre doğru g e l m e k t e olduğunu ilân et miştir. Bunun üzerine h e m e n havaî müd a f a a kumandanı, hususî kıt'alara emirler v e r m e ğ e başlamıştır. K a z maları hâmil olan ve göğüsleri ü z e rine kıvrılmış g a z m a s k e l e r i i l e müc e h h e z bulunan efrat m e y d a n a çıkmıştır. Arkalarından hastabakıcılar, itf a i y e v e istihkâm efradı geliyordu. T e r s a n e d e normal bir şekilde d e vam e t m e k t e olan işler, a n c a k düşm a n tayyarelerinin muvasalatını ihbar eden ikinci bir düdük üzerine durmuştur. Bunun üzerine bütün amele, kapıları sıkısıkıya kapalı bulunan bir ilticagâha doğru koşrouşlartfır. Kauçuk elbiseler giymiş olan h a s tabakıcıları, gecikenleri t o p l a m a k t a ve gazlerin tesirini hafifletmek için onların etrafma kimyevî müstah zarlar saçmakta idi. Müteakıben maskeli a m e l e otomatik tulumba lar yardımile gazlerin tesirini imhaya başlamışlardır. K u m a n d a mevkiinde bir harita ü z e r i n d e yanıp sönen lâmbalar en Oyununuzu neden kesiyorsu nuz? Dedi. Ama da sual! Ne yapacağımızı şaşırarak kendimizi oyuna verdik. şimdi ki, geldiniz... Akşam konserini dinlemek is • terseniz, sizi maalmemnuniye oraya götüreyim... Markovna göz ucile yeğenini is timzaç etti. Gidelim, teyze, ben hazırım. Fakat burada oturmak daha iyi değil mi? Peki kızım, daha iyi, bir se • maver getirtelim, çayımızı da Mos • kova usulile, bildğiimiz gibi içer, lâf atarız, zaten daha adamakıllı ge • yinmedik. Litvinof çayı ısmarladı, fakat musahabe semaver gibi tıkırında git medi. Onun vicdanında büyük, kaldırılamaz bir yük vardı. Ne söylese yalan, ne yapsa sahte olduğunu biliyor ve Tatyana'nm kanmadığını zannedi Rusya'daki heyetimiz Avdet ediyor Moakova 28 (A.A.) Türk mütehassısları Tiflise muvasalat etmişlerdir. Mumaileyhima Kafkas'ya Sovyet rüesası tarafından istikbal ediimişier ve muhtelif idare ve sanayi şubelerini ziyaret ederek gördükleri tekâmül eserlerinden dolayı bcyanı takdirat ve memnuniyct eyîemişlerdir. Sovyet Hariciye halk komiserliği Kafkasya mümessilliği tarafından şereflerine bir ziyafet verilmiş ve bundan sonra «Şark Şe fak^ ı mecmuası idaresi gezilmiştir. Türk misafirler Tiflis'ten Batuma gidecekler ve oradan Türkiye'ye avdet eyliyeceklerdir. Fransız kabinesi 5 haziranda kurulacak Paris 28 (A.A.) M. Herriot, d'ün sabah bütün vaktini radikal sosyalist fırkasile ona yakın fırkalara mensup muhtelif şahsiyetlerle yaptığı mükâlemelere devam etmekle geçirmiştir. M. Herriot'un resmen kabine teşkiline memur edilecek olursa daha şimdiden yapmış bulunduğu müteaddit mülâkatlar hasebile bu işi sür'atle ileri götüreceği söyleniyor. Mumaileyh, 5 haziran pazar günü kabinesini teşkil edebilecek ve salı günü her iki meclis huzuruna çıkabilecektir. ü M © ırcD e Faaliyet arttı Yeni vergi lâyihalan arasında mu • amele vergisinin de yüzde on üzerin den alınması için bir lâyiha mevcut • tur. Bu münasebetle gümrüklerde hummalı bir faaliyet başlamışbr. Dün Ku • ruçesme antreposundan 360 balye manifatura çekilmiştîr. Galata ve İstanbul gümrüklerinde de faaliyet ziyadedir. Tüccarlar muayene memurlannın az lığından şikâyet etmekte ve paket pos • tanesile Sirkeci ve salon gümrüklerra • deki muayene memurlannın isleri çok olan gümrüklere tevzüni istemektedir ler. Galata gümrüğü dün yolcu salonu memurlarından bir kaç;ını Kuruçeşme antreposuna memur etmiş, bu suretle fikâyetlerin önünü ahnağa 'çalışmıştır. Trabzon'da Karahumma var! Trabzon 27 Son günlerde Trabzon'da karahumma vak'aları görlmektedir. Sıhhat müdurlüğünün raporuna nazaran hastalık bilhassa Değirmendere suyunu kullananlar arasında çıkmaktdır. Alâkadar makamlar mücadele tedbirleri almışlar, korunma çareleri hakkında broşürler neşredilmiş. tîr. Hastalar arasında ölenler vardır. dahta girişilmiş olduğunu ve bombaların şehir üzerine yağmur gibi yağmakta bulunduğunu göstermekte idi. Mevki kumandanı, telefonla etrafa emirler veriyordu. Bu sırada öten düdükler, halka tehlikenin azamî hadde vâsıl olmuş olduğunu ilân ediyordu. Bir kaç dakika sonra yeniden verilen bir takım işaretler, manevranın hitama ermiş olduğunu ilân etmiştir. yordu. Halbuki kızda hiç bir değişme yoktu; ancak nazarı delikanlının üzerinde hiç tevakkuf etmiyor, belki onun etrafında mahviyetkâr bir teessürle dolaşıyordu. Mutattan daha sarı idi. Hatta teyze kendisine başı filân ağrıyor mu diye sormuştu. Tatyana menfi bir surette cevap vermişti, fakat biraz tereddütten sonra <?evet» demişti. Delikanlı «yol yorgunluğundandır!» demiş, ve kendi sözünden ken disi kızarmıştı... Kız da: Yorgunluktan! Demiş ve nazarı gene delikanh nın etrafında.dolaşmıştı. Dinlenmelisin, kızım! Şimdi yatacağım, teyze! Seyyahlara mahsus rehber ma • sanın üstünde idi. Delikanlı yarı sesle Baden'in etrafına dair tafsilâtı okumağa başladı... Teyze dedi, ki: Bunlarm hepsi iyi, fakat evvelâ Cevat B. için yapılacak Cenaze merasimi arsova 28 (A.A.) Gazeteler Cevat Beyin cenaze alayına ait merasim proğramını neşrediyorlar. Türkiye fefaretile istasyon önüne askerî müfrezeler ikame edilecektir. Alayın geçeceği sokaklarda bekliyen askerler selâma duracaktır. Reisi • cumhur. kabine reisi tarafından temsil oîunacaktır. Rasimeye süfera heyetinden başka âyan ve meb'usan meclisleri mümessillerile bir takım murahhas heyetleri iştirak edecektır v Sosyalistler kabineye girecekler Paris 28 (A.A.) Seine «osyalist federasyonu, hükumet fırkalarile bilitilâf tesbit edilecek olan bir ta • kım şartlarla hükumete iştirak Ie • hinde bir takrir kubul etmistir. Bulgaristan'da zelzele Sofya 28 (A.A.) Dün Kavalki'de tahtelârz gürültülerle müterafik çok şiddetli yenî bir hareketi arz daha kaydedilmiştir. 6ümr0klerde teftişler Gümrük müfettişleri gümrük yolcu salonlarında teftişler yapmağa başla • mışlardır. Bu meyanda geçen cuma günü gelen yolcular ve vapurlara binen ler sıkı bir şekilde kontrol ediimişier • dir. Evvelce mevcut iken ilga edilen sefain muayene heyetinin tekrar ihdası için bazı tasavvurlar mevcuttur. Bu takdirde sefineler limana gelir gelmez gümrük muayene memurlan tarafıqdan tef • tiş ve taharri olunacaklardır. kaldırdı: Tanya, ağlıyor musun? Dedi. Kız derhal cevap vertnedi ve nihayet sâf »esile... Hayır, teyze, biraz nezle olntuşum... 19 Ertesi sabah delikanlı odasında pencerenin yanına oturmuş, ona ne • den böyle söyledim... diyordu. înki sar ile omuzlarını kaldırdı: Bunu muhakkak kendisinin her türlü ric'at imkânını yok etmek için söylemişti. Oracıkta öbürünün yeni bir mektubu duruyordu. öğleyin gene kendisine gitmesini rica ediyordu... Potugin'in sözleri ardıarası kesil • meksizin aklına geliyordu. Her ne kadar uzaklardan... yer altmdan yürüyüp geliyor gibi zayıf ise de bozuk akortlu akislerdi... Bu seslere kızıyor, fakat onları bir türlü iskât edemiyordu. Kapı vurul du: Wer da? Mabadi varA i R T i H A L i" M Ü E S S i F Darülfünun İlâhiyat fakültesi Kelâm tarihi müderrisi Şerafettin Beyin refi • kaları hanımefendi dün rahmeti rahmana kavuşmuşlur. Merhumenin cenazesi bugün sabah Haseki Nisa hastanesinden kaldırılarak Merkezefendi'de ailesi makbere«ine defnedilecektir. Mevlâ rahmet eyliye zın tarafında, ona en yakın bir ce • binde, kalbinin üzerinde, öbürünün mendili duruyordu... Teyze bir arahk bir dakika için yandaki odaya gitti. Delikanlı büyük I bir ceht sarfederek: Tanya! Dedi. Bütün bir gün içinde ona ilk defa böyle muhtasar ve mühibbane bir hitap ediyordu. Kız ona doğru döndü. Size... Size mühim bir şey söyliyeceğim. Ya? Sahimi? Ne vakit? Şim di mi? Hayır, yarın... Yarın mi? Peki? Delikanlının ruhunu büyük bir merhamet hissi doldurdu. K'.z'n e lini aldı, bir müttehim vaz'ile ve bü yük bir nedametle dudaklarına yaklaştırdı. Kız kalbinin bir köşesinde derin bir eza duydu ve onun bu onüşü ruhunu tatmin etmedi. Gece ikide teyze yataktan başını Gorguloff nereli imiş? Moskova 28 (A.A.) Tass ajansı bildiriliyor: Pravada gazetesi, resmen kontrol edilmis olan bir takım vesaik neşretmektedir. Bu vesikalarda Labinskai sakinleri Gorgouloff'un kendi hemşerileri olduğunu tasdik etmektedirler. düşünülecek nokta şudur: Burada tülbent bez çok ucuzmuş, çehiz için almalıyız. Tatyana gözlerini indirdi. Delikan lı cevap verdi: Vaktimiz var, teyze. Kendinizi hiç düşünmüyorsunuz. Halbuki size mutlaka bir yeni rop lâzım. Burada herkesin ne kadar zarif giyindiğini görüyorsunuz... Allah Allah! Onun ne ehem • miyeti var? Ben zarif miyim ki şıklıkta filân bezim olsun. Dostunuz gibi, neydi onun adı, işte onun gibî güzel olsam tasalanır, esvaplar da yapardım. Adı neydi onun? Kimin? Canım şu sabah rasgeldiğimiz haspanın! Delikanlı yapma bir kayitsiz likle ve yeniden hicap ve rahatsızlık duvarak, açıktan! Ha, şu!... Dedi ve içinden bunun böyle de vam edemiyeceğin: düşündü. NişanIısı ile yanyana oturuyordu ve tam kı CUMHURlYET'in tefrikas,: 55 DUMAN Muharrirl /. Turgeniyef Mtitercimi Haıjdar Rıjat Hanımiarın odasına girdiği za man Tatyana teyzesinin iskambil kâ ğıtlarını yapıyordu. Markovna elindeki kâğıtlan masanın üzerine fır latarak: Güzelim, bu ne iş, bizi ilk geceden yakadan silktin, bütün gece görünmedin. Bekledik, bekledik, son ra do homurdandık durduk. Tatyana: Teyze, ben bir şey söylemedim Dedi. > O, senin sabrın malum. E • fendi, sıkılmaz mısınız? Bu nasıl iş, sîz bir nişanlısınız... Litvinof iyi kötü itizar ederek ma saya sokuldu. Kısa bir sükuttan sonra: