es^uaa 2b AgUStOS "Camhuriyet S P N T E LG P A F L AR I L M I MUSAHABE His ile ilmin vazifeleri Lisanımızı sadeleştirirken e?ki Harman sokağı, nasıl Hasat sokağı olabilir? jfFM NALJNA MIHINA Dahiliye Vekilinin nutku Kemalyeri Mustafa Kemalin yüksek Türk talihini kurtaracak mevki olduğuna karar verdiği yerdir Maydos 25 (A.A.) Bugün Kolordu Kumandanı Ali Hikraet ve Umum Jandarma Kumandanı Kâzıra Pş. larla birlîkte Kemalyeri'ni ziyaret eden Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey aşağıdaki nutku irat etmiştir: Arkadaşlar; Üzerinde bulunduğumuz nokta kiirei arzın meçhul her hangi bir noktası idi. Halbuki biz bugünler ayni tanınmış meşhur bir mevki olduğunu düşünerek geldik. Bu nokta ne münasebetle tanınmış ve ne diyc coğraf î ve askerî haritlarda muayyen isim almıştır «Kemalyeri». Bu bil hassa asker arkadaşlarım karşısın da bunu izah teşebbüsünde bulun mak istemem. Her türlü izahlar bittabi onlara aittir, fakat bende bu yere ismi verilmiş büyük adamın yakın arkadaşi olmak itibarile ondan işittiğim bir hatırayı esas tutarak üzerinde bulunduğumuz yerin Ke malyeri'nin ne olduğuna dair bir kaç kelime söylemek istiyorum. Efendiler; Üzerinde bulunduğumuz bu noktadan deniz kenarma kadar olan mesafeyi hep beraber görüyoruz. Çok kısadır, bu dar sahada malum olan tarihte büyük kuvvet karaya çıktı, en asağı iki, üç kilometre cephede yayıldı, bu vaziyette henüz üzerinde bulunduğumuz noktada büyük Türk evlâdı Kemal dahi bulunuyordu. O, geniş düşman cepbesinin sol cenahında ufak bir kuvvetle göründü. Orada cep"Hanesi kalmamış nefer lere sflngülerini kullandırarak işe basladı. Su lescVbüe muvaffakiyetle İnanabilirseniz inanın! Avusturya rejisi 1929 senesinde 2 milyon kilo tütünden 2 milyar si gara yaparak başka memleketlere ihraç etmiştir. Buna mukabil, Tür kiye Tütün fnhisarı da ayni 1929 senesinde, Yemen gibi eski vilâyetle rimiz de dahil olmak üzere, 28 ec nebi memleketine topu topu 41,000,000 sigara yani 41,000 kilo cuk tütün gönderebilmiştir. 2 milyar nerede, 41 milyon nerede? Halbuki Avusturya'da bir dir hem bile tütün çıkmaz, Türkiye îse dünyanın en nefis tütünlerini ye • tiştiren bir memlekettir. Bu rakamlar karşısında bizim TU> tün Inhisarımızın, mükemmelen işlediğine inanabilirseniz inanın • • * ilk eserlerini gösterdi. Türk'ün büyük ve sevgili evlâdı rMustafa Kemal» o gece çok uğraştıktan ve her hangi bir Fatih'in kolaylıkla karşı duramıyacağı felâketi işaret eden vaziyetleri yendikten sonra karan lık bir gecenin sabahında kendini bu noktada gördü ve bu noktanın yüksek Türk taliinî kurtaracak mevki olduğuna karar vererek burada kaldı. Bu nokta «Mustafa Kemal» in çok faik düşman kuvvetlerini mağ lup ederek geriye püskürttüğü ve nihayet onları bütün takviyelerine rağmen yerinde durdurduğu bir ku mandan yeridir. Bir Türk kuman • danının Türk taliini yükseltmek için münasip gördüğü kumanda yerîdir. Ben asker değilim, fakat bu yerden bu «Kemalyeri» den garbm bütün ufuklanna karşı garbm bütün de nizlerinde en büyük zannolunan kuvvet ateşlerine karşı bu noktadan sadır olan Türk iradesi bugünkü Türkiyey'yi kurtarmış olan faaliyetlerin ilk yeri olmuştur. Bu itibarla burada bulunmaktan ve gördüğümüz bu yüksek hatırayı burada yadetmekten çok memnun ve bahtiyarım. Bizim bu yerde kıymetli hatıraları yadederek mütehassis olmamız ve bu yere is mini veren büyük Türk'ün bu memlekete ve Türk'lere yaptığı büyük eserleri hatırlıyarak minnettar ol mamız gayet tabiidir. Şeref ve iftiharla görüyoruz ki bu yerin karşısında en büyük kuvvet ve kudret göstermiş olan büyük devletlerdi. Bu Kemalyeri'ne ve bu yere ismi verilmiş olan büyük Türk'e hürmetle ve teşekküre şayandır ki takdirle bakmaktadırlar. Ben bu noktada yalnız bütün hassasiyetimin ifadesi olarak tek bir kelime söylemekle iktifa e • deeeğim, vatanın müdafaası için burada aziz kanlarını döken Türk çocuklarına ebedî minnetler. Bu büyük kahramanlar için henüz bir abide dikilmediğini görüyorum. Bundan fazla müteessir olmak istemem, biliyorum ki bu aziz kahra • Irak Kralı Gazi Hazretleri Paris'te siyasî münasebat Dün Rus sefirini kabul hakkmdaki beyanatı buyurdular Paris 25 (A.A.) Irak Kralı Faysal, Echo de Paris gazetesinin bir muharrirîne beyanatta bulunarak 1935 senesi için pek iyi neticeler vadetmekte olan Musul petrollerinin şimdiki işletme rejimî hakkında izahat vermiştir. Kral, Suriye ile Irak arasındaki dostane münasebattan ve iki memleket arasındaki ticarî mübadelelerin inkişafından dolayı memnunîyet izhar etmiştir. Müşarünileyh, memlek'etinin ziraa* sahasında mazhar olduğu terakkilerden ve pamuk, keten, hububat, hurma, muz itibarile malîk olduğu servet • ten ve yakında dutculuğun da inkişafa nail olacağından bahseylemiş tir. Kral, Hindi Çini'den avdetinde M. Raynaud'u büyük bir memnuniyetle kabul edeceğini söylemiştir. EDEBİ TEFRİKA: 5 İstanbul 25 (A. A.) Rus ya'dan yakında avdet eden Sovyet büyük elçisi bugün Yalova'da Millet çiftliğinde Reisicumhur Hz tarafından kabul olunmuş ve Hariciye Vekili doktor Tevfik Rüftü Bey de hazır bulunmuştur. Büyük elçi M. Süriç Sovyet Reisicumhu ru Kaîenin Hz. nin selâm ve mu habbetlerini Gazi Hazretlerine ar zetmiş ve Reisicumhur Hz. de bilmukabele pek mütehassis olduk • larının beyanı ile selâm ve müved detlermin iblâğmı büyük elçiden rica etmişlerdir. Ba*vekil Paşa Hz. Yalova'da ziyaretlerine gelen Sovyet büyük elçisi M. Süriç'i öğle yemeğine ali koymuştur. Hariciye Vekili Tev fik Rüştü Bey de yemekte bera ber idi. lak güzel kol gözlerimde canlanıyordu. Zarif bir ense; tesa • düfen atfedilen nazarlar ara sında görülebilen ahenktar bir iki hareket. Hatırladıklarım bundan ibaretti... Ancak bunlar merak ve tecessüsümü tatmin ede bilecek bir mahiyet arzetmek ten uzaktı. Zihnimin meşguliye • ti kilitsiz ve zayıf kapının ayır dığı bitişik odadaki sevimli ve cazip bir kadını unutturacak dereceye varmıştı. Siyah elbiseli genç kadının hayali gözümden silinir silin mez bu sefer Japon cengâverv nin gümüşî saçlarla çerçevelen miş müstehzi ve sırıtgan suratının çizgileri beliriyordu. Ne tezat bu iki hayal arasında!... Bu adi hadisenin beni bu kadar meşgul etmesi belki genç kadının hüviyetinden ziyade şüpheli yerlede tesadüf ettiğim bu me,LuI adamın kim olabileceği merakı idi. Maliye Vekili Ankara'ya gidiyor Pek hürmet ettiğim kırk bu adedi mübalâğa için kullanmıyorum evet tam kırk senelik bir dostum bana evmin adresini (Şişli Harman sokağı numara...) diye vermişti. Dostomu ziyaret için Şişli'ye gittiğim zaman kırmızı zeminli beyaz yazılı yıkılmaz Türk vatanı onların ha levhalara bakmaktan gözlerim ka manların kurdukları ve kurdukları rardı, civardaki bütün sokakları hartıralarını daîma taziz ettirerek ifa • man beygiri gibi dolaştım, yok, yok, de ve manzarası cihanşümul en yükyok... sek bir abidedir. Karşıda gene Türk'Ya dostum hâşâ yalan söylemiş, ya bu sokak ortadan kalkmış. lerin bu aziz topraklarında maksatBulmak ümidini keserek tam dö lar için ölmüş insanların mezarlarını neceğim sırada ihtiyarca bir zat ve abidelerini görüyoruz. Orada ya karşıma çıktı. Durup durup tanlan da takdir ederiz. bana bakıyordu, bakıslarında Medeniyet tarihi yarm karşı karmerhamet eseri sezdim. Yü • şıya yatanlardan hangisinin feda zündeki hilmiyetten cesaret ala kârlığını daha iyi daha insanî bularak (efendi hazretleri afedersiniz, cak ve daha ziyade takdir edecektir. sizden bir şey soracağım) dedim. GüIümsiyerek durdu ve şu cevabı verdi. Tecavüz timsali olan onlann mı Benim evim şuracıktadır. Penceyoksa vatanımı müdafaa eden kahremin öniinde otururken haliniz dikramanların hâlâ tabiatını el uzatıl kati nazarımı celbetti, bir kaç kere mamış mukaddes tas ve toprak habizîm evin önünden geçişiniz, şaşkın linde bırakılmıs olan bu izleri bu şaşkın sokak levhalarına bakışınız kahraman izlerini kat'î hükmünü rikkatime dokundu. Hiç işim olma • medenî beşeriyetin insanî takdirine dığı halde mahza size yardım et emniyetle bırakabiliriz. Yalnız şunu mek içm sokağa çıktım. tesbit etmek isterim ki manasız, manBu insaniyetli zatı yormamak ve tıksız, girift ve eziyetlerini unuta • sözü kısa kesmek için ben: rak yeni bir hayat yarattığımıza ka Teşekkür ederim efendim. Bir niiz. Bu hayat Türk'ün ilk ve me • dostumun evmi arıyordum, bana verdiği adreste Harman sokağı diye yadenî hayatımızın âlemşümul manazılı, ben mî göremedim, yoksa dos • sının ihtiva eden bu kanaatimiz filitum mu yanılmış, bir türlü anlıyamayatımızla da sabit olmuştur. drnı, civarda girmediğhn sokak, okuKarşımızda mezarlar bırakan madığım levha kalmadığı halde bu milletler, bizim bu samîmî ve çok isme tesadüf edemedim. yeni mahiyette noktai nazarlanmızı Dostunuzdan aldığınız bu adiyi telâkki ederlerse bu karşılıklı me res mutlaka sokak levhalarının tebdilinden evvel olacak, eski Harman zarlar aramızda kin, husumet ve ölsokağı şimdi (Hasat) sokağı olmuşmez mübareze hisleri yerine mu • habbet, dostluk temin eder. Ben men tur. Buyurun sizi oraya götüreyim, dedi ve önüme düştü, işte burası disup olduğum Türk içtimaî heyetinin ye gösterdiği levhaya baktım haki kurduğu Cumhurîyet hükumetinin katen (Hasat sokağı) yazılı idi!! mes'ul bir adamı olarak arzederim ki Derin derin düşünmeğe basla • Türk milleti bu karşılıklı abidelere dım. (Harman) ismini (Hasat) ke hürmetle bakar ve iki tarafın ölülelimesine tahvil ettiren sebebi müm • rini rahmetle yadederken dimağında kün değil anlıyamadım. Eğer vaktive vicdanında yaşıyan samimî te • le Hasat olup ta Harman'a tahvil e» dilmiş olsa idi bir dereceye kadar imenni, bu ölü abidelerin bir daha zahra ihtimali bulunabilecekti. Çünrekzolunmaması, bilâkis bunları kukü aslı farisi olmakla beraber harranlar arasında insanlık münase man kelimesi tamamen türkleşmiş betlerinin ,insanhk bağlarının yük • bir kelimedir. selmesidir. Nihayet dostumu buldum. O gün bütün muhaveremizin zemini bu oldu. Lisan tasf iyesi hakkında açtığı hissî cereyanlarla sözü ayağa düşüren, tasfiye gibi nazik bir mes'eleye Belediye memurlarına büe el uzatmağa cesaret veren Dil encümenine hâşâ küfür etmedik, fakat bol bol rah met okuduk. Atina 24 (A.A.) Gazetelere ölüleri hayır ile yadetmek nasi nazaran Yunanistan hükumeti önühatile âmil olduğumuzdan dolayı da müzdeki kânunuevvel veya kânunukalbî bir inşirah duyduk. Maiumya küfür münasebetsiz hasani ayında bîr istikraz akti için reketlere devam edenlere karşı du ' Farnsa piyasasına müracaat tasav • yulan hiddeti dağıtmak için müsekvurunda bulunmaktadır. Bu istikrakin makammda kullanılu* bir nevi nistan'ın Osmanlı düyunu umumi • ruhî ilâçtır. zın aktini teshil maksadile Yuna Halbuki rahmet dünyadan elini, yesinden kendisine düşen hisse me»1. eteğini çekmiş fazla bir yanlışlık elesinin halline çalışmağa karar veryapmağa kudreti kalmamış kimselere karşı sarfedilir. miş olduğu söylenmektedir. oprağı boloslun Dil encümenine rahmet okumamız bir daha dirilmemelerini temenni ettiğimizden ileri Ankara 25 (Telefonla) Kil • geliyordu. yos'ta istîrahatte buiunan Maliye Hastalıklarda olduğu gibi ilmî hatalarm tashihlerinde de evvelâ ilVekili Mustafa Abdülhalik B. ay soleti teşhis etmek, tedavi usulünü ona nuna Ankara'ya gelecek ve burada göre tayin eylemek muvaffakiyetin da 15 eylule kadar istirahat ettik • en büyük âmilidir. ten sonra işe başhyacaktır. Lisanımızın hatası sair lisanlardan Yunanistan Fransa'dan bir istikraz aktediyor kelime almasında değil, aldığı keli meleri kendisine maletmemesinde idi. Yoksa her medenî lisan ölü, diri sair lisanlardan kelime istiare edebilir. Bütün Garp Iisanlarında bu halin vücudünü ve devam cörürsünüz. Fakat alınan kelime ve tabirlerin artık ana lisanla hiç bir münasebeti düşünülmez, imlesı da telâffuzu da yeni girdiği Iisanın imlâ ve telâffu» zuna tâbi olur. Lisanımıza tatbiki icap eden ıslahatın en doğru yolu Arap ve Acem kaide ve terkiplerîni kullar>mamak, Son günlerde hususî vapurcuları • lisanımıza girmiş halkın dil ve ül mıza ait bir vapurla Karadeniz'e fetine uymuş yabancı kelimeleri atgitmiş olan bir zat anlatıyor: mak değil kendi elifbe sarfınıza uyBindiğim vapurun kamaralarm durmak hakkını tammaktır. da yolculara bazı tavsiyeleri havi Sun'î lisan yapılmıyacağına birer talimatname asılıydı. Bir hayGarb'in (1879) da meydana getir li maddeden mürekkep olan bu tavmek istediği (Volapük) ve (1887) de siyeler arasında üç tanesi bilhassa (esperantt») Iîsanlanr>'n îflâsların nazari dikkatim: celbetti: dan daha beliğ tarihî şahit olamaz. 1 Gramofonun saat ondan son Lisanların sadeleşmesinde en müra çahnmarpsı, essir âmil zamandır. Her lisan ken2 Piyenonun akordu bozulma • di kendine sadeliğe doğru gitmek mak üzere bilmiyenlerin piyano çaltedîr. Yalnız salâhiyet sahibi edipmamaları, lerin yaptıMarı şey v » » vürümeğe *»» 3 Kamaradan çıkarken vanti • başlamış çocuklara mürebbiyelerin lâtörün durdurulması. yaptıkları gibi nigehbanlık etmek Diyeceksinir ki bu üç ihtar veya tir. tavsiye gayet tabiidir. Neden bil • Hiç bir .lün'î teşebbüse maruz kalhassa nazari dikkatinizi celbetti? maksızin lisanımızm sadeliği doğru Şunun için nazari dikkatimi celbet yürümekte olduğu malumdur. Fe ti ki vapurda ne gramofon, ne pi • ridun Bey, Veysi, Nerkisi zamanlayano, ne de vantilâtör vardı! rından tutunuz da Şinasi, Kemal edeUç nalla bir at hikâyesi. Tali • bîdevrinin eserlerine, Ekrem, Hâ matname var ya, ötekiler de v*vaf mit, Naci, Fikret, Cenap, Halit Zîya, yavaş gelir. Siret, Hüseyin Rahmi... gibi inki lâptan evvelki edebiyat tarihimizin son sahifelerine girmis ediplerimi zin güzel yazılarma, nihayet Hâşim, Seyfi, Faruk ve emsalînin inkâr edilemiyecek bir selâsete irişmiş îfadele rine dikkat ederseniz sadeliğe giden mütevali ve tabîî hareketlerin nümuKırşehir, Aksaray, Nevşehir ve nelerini görürsünüz. Karaman taraflarında (Vakit mu Halbuki müfrit tasfiye taraftar habirlerinden Memduh) unvanile larının halka zorla okutmak ve yazdolaşarak hiç bir sıfat ve salâhiyeti dırmak istedikleri ucubeler mey olmadu halde Cumhuriyet gazete • dandadır. Bunlardan köylüler değil, si namına abone kaydeden Memduh münevver şehirliler bile mana çıka Beyin Cumhuriyet gazetesile hiç bir rıp bir şey anlıyamamaktadır. alâkası olmadığı gibi Cumhuriyet Eğer lisanımızm tabiî bir surette gazetesi tarafından da kendisine sadeleşmesini ve ilmî bir tarzda te böyle bir memuriyet verilmemiştir. kâmül etmesini istersek yapılacak Abone olacak zevatın abone bedel makul hareket azası ilim ve irfanla lerini postaneler vasıtasile gönder temeyyüz etmiş en yüksek edip ve meleri en salim bir tariktir. âlimlerimizden seçilmiş bir akademi Vilâyetlerde gazetemize abone tesis etmektir. kaydetmek üzere müracaat ede ABDÜLFEYYAZ TEVFİK ceklerden mutlaka hüviyet varaka smı istemelerini karilerimizden rica ederiz. Esasen matbaamızdan verilmiş ve yeni matbuat kanunu muci bince İstanbul Vilâyeti tarafından tasdik oîunmuş fotoğraflı bir hü Dün gece geceyarısına kadar viyet varakası bulunmadıkça hiç mütekaidin, eytam ve eramilin kîmsenin vilâyetlerde gazetemiz namaaş yoklamalarının yapılmasına nv.na abone kaydına salâhiyet ve mezi'niveti yektur. devam edilmiştir. Malmüdürleri bu yokîamalara nezaret etmişlerdir. Muamele ikmal ve cetveller ihzar edildiğinden eylulün birinci Ankara 25 (Telefonla) Tapu günü maaş tevziatı yapılacaktır. Müdiriyeti umumiyesi kadastro biDefterdarhğın bu suretle viicude ten 12 yerde kanunu medeniye göre getirdiği cetveller neticesinde ashabı maaşın izdihama maruz kal tapu sicilleri tutmağa karar vermiştir. Bu maksatla bir haftaya kadar madan maaşlarını kolaylıkla alaİstanbul'da 25 memurluk bir kurs abilmeleri temin edilmiş olacaktır. çılacak ve sicillerin nasıl tutulacaği gösterilecektir. Müdiriyeti umumiye halk ve meCeza kanununun 486 tncı mad • murine muamelât şeklini kolayca andestnin şerh ve izahı latmak için bir tapu rehberi ve bir Avukat Vasf i Raşit Beyin bu yeni tapu sicilleri nizamnamesi hazırla • etüdünü karilerimize h«raretle tavmaktadır. siye eyleriz. Fiatı 20 kurustur. Uç nalla bir at hikâyesi Muhterem karilerimize i I Zat isleri Eylöiön birinci günii verilecek I İ Tapu sicilleri Müdafaa masuniyeti Kadife alev MAURİCE DEKOBRA'dan Gayriihtiyarî, bardaki hâdi seyi düşünmekten kendimi alamıyordum. Hemşiresile birlikte yanımızdaki locaya girmek için bize adeta sürünerek geçen genç kadının hayali gözümün ö nünden gitmiyordu. Bir genç kız!... Bir kadının, genç hemşi resini Viyana'nın Fildelyo gibi füpheli kabarelerin bayağı zevklerinden istifadeye tesvik ede • cek kadar ahlâk düşkünlüğü göstereceğini aklım kabul etmi • yordu. Simasını hatırımda can landırmağa uğrasıyordum. Çehresi nazari dikkati celbedecek kadar güzeldi. Ancak hututunu hatırlıyamıyordum. Başında si • yah kücük bir şapka vardı. Bilezik gibi ziynetlerden ari iki çıp Bu düşüncelerle meşgul iken Madam Sanders'in tatlı v« sevimli sesi aradaki ince bolmenin arkasından kulâğımı okşadır Filip... Hâlâ âşığı tarafından kaçırılan Fidelyo daki gü zeli mi düşünüyorsunuz? Kapı açıldı. Muhtesem kür küne sarılı olduğu halde Madam Sanders odama girdi. Bu da ne?... Diye hay kırdım... Aman Nelli gene mi bir yere gidiyoruz? Madam Sanders cevap ver • medi, ve ahenktar bir kareketje ağır ağır mantosunu açtı. İçinden New • Yersey'H bütün ecdadmdan tevarüs ettiği güzelliğin sade ihtişamile Nelli belir • di. Elbise dolabının kapısmdaki büyük aynanın önüne gilti ve vücudünün ahnektar tenasübü nü zevkle temaşa etti. Ucu yaldızlı, belki kırkmcı sigarasını yakmak için dudaklarile çap kin bir hareket yaptıktan sonra kibriti şuh bir eda ile güzel omzunun üstünden arkaya attı ve: Hayır, Filip... Bu sefer beraber gitmiyoruz, ben sana geliyonım. Dedi. Size yemin ederim ki, hurafata inanmadığım gibi, ka ranlık köşelerde hayalât görmekte adetim değildir. Buna rağmen, Madam Sanders bana doğru gelirken elbise do • labının kapısındaki büyük avnanın içinde, Fidelyo'daki Japon silâhşorunun sırıtarak bana baktığını görür gibi oluyordum. Esasen mes'elenin ehemmiyeti haiz bir şey olmadığına en büyük delil Avusturya matbuatımn bundan hiç bahsetmemesi idi. Bir tablo satın almak için Budapeşte'y e kadar Madam San ders'e refakate mecbur kaldım. Çünkü Nelli mukavemetleri bir tebessüm ile kıran ve kalpleri bir nazarla teshir eden müstebit bir hükümdardır. Kelimenin hakikî • veya mecazî manasile iki âşık değiliz, bazan iki seyahat arasında buluşuruz, o da bazan... hatta Paris'te dostlarile bulunduğu vakit veya Nevyork'ta ailesi tara fından şımartıldığı zaman tesa düf edersem, Nelli, «ben bu ada~ mı acaba nerede görmüştüm!» diye bir kaç saniye düşünür ve lâkayt bir tavurla elimi sıkar. Ve ben bu yapmacıklardan hiç müteessir olmadım. Çünkü An glo sakson ırkının riyakârhğını bayağı manevralarını ve basit a lâyişlerini iyi öğrenmişimdir. Hatta hiç unutmam: Bana daima mukavemet gösteren kibar bir İngiHz kadmı, Ingiltere'den ayrıhrken son defa ziyaretine gittiğim za man ric'at ve mağlubiyeti ifade eden hareketinin mana ve sebe bini sorunca, gayet sükunet ve soğukkanhhkla: Çünkü Fransa'ya avdet biletinizi gördüm de ondan azizim! Demişti. Nelli ile birlikte Viyana'ya avdet etmiştim. Bir sabah, Nöyes Viyner Tageblât gazetesinin birinci tab'ını okuyarak kahvemi içerken şöyle bir ilâna tesadüf ettim: «27 şubat gecesi Fidelyo kabaresinde bir lngiliz kadmının refakatinde bulunan Fransız'dan, isim ve adresini, Gershofer sokağında 335 numarada Matmazel Radeski'ye bildirmesi sureti mahsusada rica olunur.» •• 14 mart Nisyan zamanın hastabakıcı • sıdır. Hakikaten Fidelyo'da o gece cereyan eden vak'anm ti zerimdeki tesiri uzun sürmedi. Bir kaç gün sonra esrarengiz hovardayı unuttugum gibi genç avını da tamamen unuttum.