'Cumhurtyei ^ıııııııııııııııııııııtııııııııııııııııııııııııtııııııııııııı ıııııtııııııı ıııııııııııııınııı iıu ' • 9 Ağnstos 1931 Hikâyeler | Selma, Neclâ, Süheylâ el ele verdiler, Nilüfer'in etrafmda yumuşak bir halka teşkil ettiler ve hep bir ağızdan bağırdılar: Kontrol var, mektupları gö receğiz. O, çikolata paketini arsız ar kadaşlarına kaptırmamak istiyen bir çocuk telâşile el çantasına sarılıyor ve homurdanıyordu: Budala! rem merhamet sebebiledir ki son j günlerde gelen mektupları, eskisi gibi kayıtsızca arkadaşlarına gösteremiyor ve yarı ciddî, yarı il tizamî, nazlanıyordu. Maamafih mektupları saklı yamıyordu. Onîarın artık gelmediğini söylerse bir nevi küçük . lükle, sevilirken terkedilmek gibi kadınlık gururunu kıracak bir biçimsizlikle malul kalacağını zannediyordu. Gerçi meçhul âşıkın aşkına tamamen lâkayt idi. Rü yada taaşşuk gibi yazı ile seviş menin de gülünç olduğunu bili yordu. Lâkin o adamın böyle maskara edilmesini, mektuplarının alay vesilesi olmasını da acı buluyordu. İşte bugün de ayni duygu ile son mektubu vermemek istiyor du. Fakat bütün evvelki mektuplara yapıldığı gibi bu sefer de kızlar, yumuşak halkadan kuv vetli birer pençe çıkardılar, kendisini kıs kıvrak yakaladılar, e linden çantayı aldılar ve talihsizlikten acı acı şikâyet eden meçhul bahtiyarın son mektubunu ele geçirdiler. Nilüfer, iptida somurttu, sonra kulaklarına akan kahkaha yağmurundan şevke gelerek gülümsedi, daha sonra arkadaşlarına tamamen uydu, âşıkının sözlerile bol bol eğlenmeğe koyuldu. Lâkin gözlerinin önünde hep o kedi, açlıktan zayıf lamış ve miyavlamaktan sesi kısılmış kedi hayali do laşıyordu. Nihayet dayanamadı: Kızlar; dedi, üç aydır işte gülüyoruz, eğleniyoruz, buna bir netice versek! Üç genç, birden somurttular: Nasıl? Kısa bir mektup yazalun, «beyhude yoruluyorsunuz, bizi de gülmekten yoruyorsunuz» diye Iim. Oyunun neticelenmesi hoşla rına gitmemekle beraber meçhul âşıka mektup yazmak zevkini, kızları tahris etti ve her ağızdan neş'eli bir muvafakat yükseldi: Hay hay! İçlerinde kalemi kuvvetli sayıIan Selma idi. Kâtipliği ona tev di ettiler. Fakat hepsi f ikir ver mek, kelime hatırlatmak hakkını muhafaza ediyorlardı. İlk münakaşa, Bahtiyar Beye ne suretle hitap edileceğini tayin etmekte çıktı. Selma, «beyefendi»; Neclâ, «efendi!» denilmesine taraftar idi. Nilüfer, düpedüz yazıya başlanılmasını istiyordu. Süheylâ, bu üç fikri de beğenmedi: Hayır, dedi, o herifin hakikî bir sıfatı var, kendisine o s ı • fatla hitap etmeliyiz. Nilüfer, merak ile sordu: Nedir sıfatı? Budala! Selma, «muvafık, muvafık» diye bağırarak mektubu yazmağa başlarken Nilüfer, gene o kısık sesli aç kediyi tahayyül etti ve mırıldandı: Muvafık!... M. TURHAN iınıııııııııııııııııııııııııııııııııı Yasa Melih! Günün eğlencesi Givanmerî boksör, haksız galibiyeti kabui etmiyor Dün Galatasaray'lı genç boksör Melih'ten şu mektubu aldık: «Evvelki gün Romanya yarı orta sıklet profesyonel şampiyonu Bunya ile yaptığım maçın netice sini ve verilen hâkem kararını le himden ziyade aleyhimde olarak telâkki ediyorum. Yan hakemleri mevkiinde olan zevat lehimde olan ka rarı her halde bana karşı olan sempatilerinden vermiş olsalar gerektir. Arkadaşlarımın bu hislerine teşekkür ederim. Fakat spor sahasmda her şeyden evvel doğruluğu tercih etti ğim için kıymetli hasmımın hak ve meziyetini ilk olarak ben takdir mevkiindeyim. Muhterem gazeteni zin bu mektubumu neşretmek suretile bu hakikati ilâna yardım edece • ğini ümit eder, hürmetlerimin kabulünü rica ederim efendim.» Galatasaray'lı boksör Melih Gençler arasında Nesir Nazım Gozlerln sırrî.. Yazan: Nur Tahsin H. Basan: Muallim Ahmet Halit kitaphanesi î&tanbul 1931 Emekleme. Yazan: Recaizade Muvakkar Ekrem Bey 1931 Genç nasir ve şairlerimizden ni çin bahsetmiyorsunuz ? Sualine muhatap olmak, münekkidin arasıra uğradığı serzenişler cümlesindendir. Ben, hep malum şöhretlerden bah setmek istiyenlerden değilim, fakat okuyucularıma arzedecek az çok değerli, daha doğrusu istidat alâ • metlerini havi genç eserlere rast gelmeliyim ki, dar sütunlarımı bunlara hasredeyim. Genç kelimesi yanlış tefsir edilmemelidir. Türk muharrirleri arasında yirmi beş ilâ otuz beş yaşında olanlara genç vasfını ve • Nur Tahsin Recaızade Mvvakkar recek olursanız kıyametler kopar ve: *». Ekrem E. < Efendim, biz, on senedir yazı yazıyoruz, derse ihtiyacımız yok Romanın mevzuu: tur.» Füsun (romanın kahramam) yalNidalanna ve itaplarına uğrar nız gözleri güzel, hassas, içli bir sınız. Bizde gençler sınıfına ancak genç kızdır. Şairdir. Şiirlerini Nerime yirmiye kadar olanları ayırmak icap Cavit namı müstearile neşrediyor. ediyor. Halbuki, bu yaş, tahsil ça Füsun çirkin olduğu için, çok sev ğıdır. Evet, şairlik ve nasirlik isti diği Fahri Celâl'e Nerime Cavid'in dadı, (don) gençlikte kendini kim olduğunu söylemiyor. Fahri Cegöstermeğe başlar. Fakat o kadar.. lâl, Füsun'un arkadaşlarından Na Yoksa esash yazılar, otuz otuz beş zan'a nişanlanacak.. Fahri Celâl yaşından sonra meydana getirilir ve mütereddit. Bu tereddüdü şaire Negetirilmelidir. Çünkü o zamana karime Cavit'e olan aşkından doğuyor. dar insan, yazı yazmakla beraber, Bu tereddüdü îzale ettirerek saademütemadiyen malumat kesbetmek tini kaçırmamak istiyen Nazan, şaive tecrübe edinmek ile meşgul ol renin hüviyetini Fahri'ye bildirmek mak gerektir. Hakikî san'atkârlar, için Füsun'dan müsaade istiyor. Ne eserlerini kırk ilâ yetmiş yaşlarında müşkül ve nazik vaziyet!.. Füsun vücude getirirler. Bu kaidenin istisFahri Celâl'i sevdiği halde buna razı nası yok değildir. Harikulâde istidat oluyor. Fakat teessüründen, IstanIar,tabiî kabiliyetin fevkinde dehalar bul'da kalamıyarak Izmir'e gidiyor. vardır. Maamafih, düşünmeliyiz ki, Nazan'dan mektup.. Guya Fahri Cemeselâ Voltaire bir şaheserini yet lâl: miş yaşında yazmıştır. Anatole *Benim tasavvur ettiğim Nerime CaFrance'm altmış yaşıadan yetmişine vit'le, Füsun'un hiç bir münasebeti yok, kadar yazdığı eserleria hemen hepsi diyor, kahkahaîarla gülüyordu.y (S. 68) birer şaheserdir. lster »âsir ister nâBu sözler zavallı Füsun'un kalbîni zım olsun gençlerimizc şu düsturu parçahyor. Genç kız derhal kararını bir dakika gözden uzak tutmama • veriyor. Onun bir işaretine bakan larını tavsiye ederim: ve kendisini çıldırasıya seven ve Bur<llham, ne ısıttna nöbetine ben sa'ya yeni tayin edilen Suha'ya yazıziyen bir arızadır, ne de zorla ve yor. Suha Bursa'da onunla evlenmefazla didişme ile elde edilebilecek ğe çılgm bir sevinçle razı oluyor. Zabir cevherdir. llham, dairrî bir ça vallı genç kız kendi saadeti üful elışma ve ihtimamın semereaidir.» (I) derken bir başkasını mes'ut etmekYazı işinde en fena şey ısticaldir. Ie acı ve derin bir haz duyuyor. İzlstical eden muharrir, ne üslubunu mir'den bir mektup.. Fahri Celâl'in işliyebilir, ne de mevzularını bihakgecikmiş bir mektubu.. ttirafat. Fahkın tetkik ederek ciddî ve esaslı bir ri Celâl Nerime Cavid'in kim oldu plânla çalışmağa muvaffak olur. Isğunu evvelce biliyormuş. Füsun'u panya'da on yedincî asırda yaşamış candan seviyormuş. Ona ellerini umeşhur İspanyol şairi Lope de Vega zatıyor. İzdivaç teklif ediyor. Fa gibi hayatında (2000) (2) tiyatro kat iş işten geçti. Burada bir emri piyesi yazan muharrirlerin bizde vaki var. Füsun evlenmiştir. Hatıra yetişmesini temenni etmem. Lope de defterini ve Fahri Celâl'in bu mekVega beş yaşında lâtince okurmuş, tubunu yakıyor ve iki damla göz yadaha eline kalem almadan manzu şile söndürüyor!.. meler söylermiş.. On üç yaşında dört perdelik komediler vücude getir Bu hikâyede asil hislere, rikkat miş. Müddeti ömründe vasatî bir heverici fedakârhklara, ruhî tahlillere sapla senede kırk manzum tiyatro tesadüf ediliyor. Eserin sun'î görüyazmışt Uç bin mısralı bir komediyi lebilecek kısmı bilhassa Bursa'daki yirmi dört saatte kaleme aldığı vaki evin ve yaşayışın tasviridir. Bu kı • imiş. Fakat bu derece velut ve feyizli sımda hiç bir (couleur locale) yok. bir dimağm bize kadar gelmiş bir Oradaki yaşayış (reel) şe'nî gibi şaheserini hatırlamıyorum. görünmiyor. Meselâ Bursa'daki evi Gençlerimize verilecek nasihat: dünyanın neresine koysamz, ayni Çahşmak, daima çalışmak, okumak, tasvir ile tetabuk edebilir; bir hu daima okumaktır. Bundan başka susiyeti, mütebariz (saillant) bir vamuharrirlik ve ediplik etmek heveziyeti, (originolite) si yok.Muntazam sinde olan Türk gençlerinin, Avruve çok sevimli bir üsîuBa mukabil pa'nın büyük canlı lisanlanndan bibu gibi bazı noksanlar, hayat tecrürini behemehal ve mükemmelen öğ besi fikdanmdan ileri gelen şeylerdir renmesi elzemdir. ki, zaman ve tecrübe onları, kendiBu kısa mukaddimeden sonra, liğinden tashih edecektir. Her halde müsteit iki gencimizin yazılarmı bu bu eserin mütaleasını bütün gençlere makaleme mevzu yapacağım. tavsiye edcbilirim. *** s? Tahsin Hantm: Recaizade Muvakkar Ekrem B.: Gözlerinin sırrı unvanlı büyük hiRecaizade Muvakkar Ekrem Be kâye muharriri Nur Tahsin H. Erenyin Emekleme isimli şiir mecmua köy Kızlisesinden mezundur. Mek tepte iken yazdığı (Mimi) isimli kü sını okudum. Türk edebiyatının büçük hikâyesi, hocası Reşat Nuri Be tün bir asrı kaphyan yüksek bir şair sülâlesine mensup bu gencin şiyin takdir ve delâletile (Son Saat) gazetesinde çıkmıştı. Müteaddit mec irlerini okurken, zihnimi, hep Recaizade üstat Ekrem Beyin ve Ercü • mualarda yazıları intişar etmiştir. ment Ekrem Beyin siirleri okşadı. Nur Tahsin Hanımın tahsiline devam Recai Ef., yani Muvakkar Ekrem etmek üzere Avrupa'ya gideceğini Beyin büyük babasınm babası, memnuniyetle öğrendim. (1218) tarihinde tevellüt ve (1291)Gözlerinin sırrı isimli büyük hi de vefat etmiştir. Recai Ef., şair ve kâye, seksen sahifelik bir romandır. hattat idi; hünerver ve ince ruhlu bir Bu kitabı okuduğum zaman, üslup zattı. Recai Ef. ile başlıyan bu şair itibarile pek genç bir muharririn sülâlesi Türk edebiyatına şu sima karşısında bulunduğumu zannetmeları vermiştir: miştim. Çünkü bu üslupta, hiç bir pürüz görmedim; tatlı, hafif, sade 1 Recai Ef. türkçe, berrak, billur gibi cari bir 2 Oğlu üstat Ekrem o. suyu andıran bu üslup ile Nur Tah3 Onun oğlu Ercüment Ekrem sin H. istikbale emniyetle bakabilir. B. Dünkü bilmecenin halledilmiş şekli I İPLİK, 2 PAMUK, 3 ESVAP, 4 KOZA, 5 BOYA, 6 ÖRGÜ, 7 CİVCİV, 8 ETEK, 9 GEZİ, 10 İNCİR. (İPEK BÖCEĞİ) AR, BET, E, GUN, HOŞ, HUR, MA, MA, MAY, MUT, NE, OL, RİK, ŞER, VİŞ, YAR. Yukarıdaki hece1 ...... leri ikişer ikişer 2 .... yanyana getirip a3 ..... şağıdaki tarifele 4 .. re göre birer ke • 5 ..... lime teşkil ettiği 6 ..... niz takdirde, baş 7 ..... harfleri yukarı 8 ...... dan aşağı okunuca' Bir semt ismi meydana çtkacaktır. 1 Kekre; 2 Bir bahar mey vası; 3 Şeftalinin makbulü; 4 Kirazın kardeşi; 5 tyisini ayılar yer; 6 Bir çöl yemişi; 7 • Ham de • ğil; 8 Limonatanın kardeşi. Bugiinkü bilmece Yeter, şimdiye kadar gör dükleriniz yeter. Bundan sonra mahremiyet başlıyor. Yumuşak halka, biraz daha daraldı, üç zarif ağızda altı tane inci hançer parladı ve tehdit zem zemeleri yükseldi: Romanı yarıda bırakaroayız, mukaddemesini okuduk, sonunu da görmek isteriz. Uç kızm bu niyaz ile karışık tehditkâr diledikleri ve Nilüfer'in naz ile meaızuç inatçılığı, üç ay danberi sık sık tekerrür eden bir sahne idi. Bahtiyar imzasile Ni lüfer'in adresine cuma ve pazar tesi günleri muntazaman vürut eden âşk mektuplan bu dört kız arasında böyle bir vaziyet ihdas ehnişti .Mektuplarm geldiği gün Selma ve arkadaşları her işi bı rakırlar, elleri kanda olsa ehem miyet vermezler, saçlarını dü zeltmeden koşarîar, Nilüferi muhasara altma ahrlardı. O, meçhul âşıkın kendisine iğrenç gelen ilk mektubunu bir hayret buhranı arasında arkadaşlarına göstermişti. Karganın yürüyüşünde, kele beğin uçuşunda, yogurtçunun kalın feryadmda, bekcinin kârıkadim bıyıklarında ve her şeyde bir kahkaha mevzuu arayıp bulan kızlar, kalbini posta müvezziinin ayaklarma tevzi eden bu müstehase ruhlu âşıkın yazılarından da sürekli bir eelence vesilesi hal kettiler, Nilüfer'in yakasına ya pıştılar, hergün sormağa başladıIar: Ey, jıe haber, âşıkmdan ne haber? Nilüfer, ikinci mektubu hiddetle, üçüncüsünü istihza ile gene ortaya atmaktan çekinmemişti. O da, arkadaşları gibi, mesafe lerin maverasından yüreğini teşhire çalışan adamla eğleniyordu. Mektupların muayyen günlerde geldiği anlaşıldıktan sonra genç kızların nes'esine de adeta inti zam geldi. Hepsi, mektep derslerinin gününü ve saatini beller gibi mektupların çelis srününü ve saatini öğrenmişlerdi. Miadmda muhakkak ve muahkkak Nilüfer'in etrafına toplanıyorlardı. Yalnız, Nilüfer, biraz müte havvil görünüyordu, Eskisi gibi meçhul âşıkile eğlenemiyordu. Üç ay muntazaman kâğıt yazan, sahifeler dolusu aşk ve hicran haykıran bu adama yavaş yavaş acımağa başlamıştı. Onda, genç olması pek muhtemel olan o a damda, günlerce aç kaltnış ve miyavlamaktan sesî kısılmış bir kedi talihsizliği sezinsiyor gibiydi. İşte bu hissi tahavvül ve bu mah Rusya'ya gidecek futbolcuları davet Ankara'da bir otobüs devrildi Ankara 8 (Telefonla) İstas yona işliyen otobüslerden bîri bu gün Osmanlı Bankası önündeki vi • rajı dönerken devrilmiş ve yolcu • lardan 3 kişi yaralanmıştır. Dikkatsizliği tahakkuk eden şoförün ehliyetnaraesi alınarak hakkmda taki bata başlanmıştır. Yaralılardan ve • fat eden yoktur. 4 Onun oğlu Muvakkar Ekrem B. Üstat Ekrem Beyle Ercüment Ekrem B. çok tanınmış simalar olduğu için onlardan bahsetmeğe lüzum gör< miyorum. Genç şairin büyük baba • sının babasma yani Recai Ef. ye gelince: Mumaileyh, vak'anüvislik, takvimhane nazırlığı ve ilâ. gibi vazifelerde bulunmuş bir hünerverdL Bu zatın hususiyeti, şiirlerini her kesten saklaması idi. Recai Ef. şiirlerini kimseye okumaz, kimseye göstermezdi. Pek genç yaşta edebiyat meydanına atılmağa yeltenen körpe çocuklarımız için bu kıskançlık ne güzel bir tevazu misalidir!.. Maahaza Muvakkar Ekrem Beyin şiirlerini göstermekte, ceddi R€cai Ef. gibi hasis ve mahcup olmadığı anlaşıhvor. Radyo ve tayyare devrinde yaşadığımızı unutmıyalım! Geçn şairin yazılarından evvel büyük babasınm babası tarafmdan yazılmış şu kıt'ayı merak erbabına arzederim: Meğazi pije han Abdülmeddi Hazreti AUah Ezelde eylemiş Osmaniyanın şahı mümtazt Cihada azmü niyet eyledikte fisebüillah Mesubatı Gazayi Bedrin oldu bijefc enbazt Darülfünun takımı reisliğinden: 1 10 ağustos pazartesi günü hareket sureti kat'iyede takarrür et miştir. 2 Vapurun hareket saatini ve nerede birleşilip ne suretle hareket edileceğini öğrenmek ve ferdî antrenman da yapılmak üzere Zeki Rıza, Hüsnü, Rıza, Saim, Suphi, Mehmet, Reşat, Sadi, Mehmet, Salim, Alâettin Fikret, Rebii, Muzaffer, UIvi, Niyazi, Nuri, Hakkı, Ziya, Beylerin 9 ağustos 931 pazar günü saat tam altıda Fenerbahçe stadında mutlaka hazır bulunmalarını rica ederim. Taip Servet Bergama'da ölen sporcu Akhisar 5 Geçenlerde yapılan Dikili Bergama Gençler Birliği maçında karnına tesadüf eden şutun tesirile hastanede vefat eden Bergama kalecisi Ali Efendinin ölümü etrafmda Adliye tahkikat yapmaktadır. Bir tashih Dün Büyükdere'de icra edilen yüzme müsabakalarmda 800 met roda erkeklerden birinci gelen Beylerbey'li Salim Bey olduğu halde bizde yanlış yazılmıştır. Atlamalarda birinci gelen Selim Bey de Beyler beyi kulubüne mensuptur. Tashih ederiz. Rize 6 (Hususî) Vali Ekrem Beyin delâletile yeni bir hususî matbaa tesis edilmiş ve (Rize) namile haftalık bir gazete neşrine başlan miştir. Behçet Rize gazetesl Ankara'da yeni inşaat Ankara 7 Burada imar faali yetine» ve Harbiye mektebinin in şaatına devam ediliyor. İmar Mü diriyetine ve Belediyeye yapılan inşaat müracaatleri 600 ü geçmiştir. Recai Ef. nin başka bir şiirine tesadüf edemedim. Muhterem ailesi tarafmdan başka manzumeleri Iutuf buyurulursa Türk edebiyatına aynca hizmet edilmiş olur. *•* Gelelim Emekleme mecmuasına: Bunlar içinde( 19251927) senelerinda yazılmış şiirler vardır ki Muvakkar Ekrem Beyin on beş yaşında şiir yaz« dığmı göstermektedir. Bu yaşta bir çocuğun hislerinde, hayallerinde, düşüncelerinde az çok müphemiyet olması tabiidir. Fakat üslubu düz gündür. Manzumelerinin kısmı külHsi mevzundur; hece sayıları ve taktileri tamamdır. Yalnız bazı nun zumelerinde ufak tefek taktî nok sanlan vardır ki, bunlann zamanla tekemmül edeceğine şüphe yoktur. Genç şairin serbest nazim ve bozuk vezinli manzumelerden tevakki et • mesi şayanı temennidir. Şiirin en esaslı gözelliklerinden biri ahenktir. Nazımın: Vezin, kafiye, lugat çe itibarile bir (techniqu) i vardır ki onu mutlaka ve üstadane öğrenmek Iâzımdır. Şiirde son derece müşkülpesent olmak farzdır. Şiirde kolayhk ve bereket, bir fazilet değil bir nakisadır. Genç şairin manzumeleri hakkmda bir fikir verebilmek için aşağıya bir iki misal naklediyorum: Nefes • •• •••••••• **••••••• Mesleğe ihanet (.Birinci sahifeden mabait) Tifodan Belediye mes'ul mü ? gisine inanmalı demekte haklı değil miyiz? Neşet Osman B. in beyanatı Belediye Sıhhiye İşleri Müdürü Neşet Osman Bey tif o salgını hakkında dün şu sözleri söylemiştir: « Tifo vak'aları Nişanta şm'dan Beşiktaş'a inen yerlerde Şişli' ve Kurtuluş'un bazı sırtla nndadır. Belediye lâzımgelen ehemmiyeti vererek tedbirler it tihaz ve esasen yapılmakta olan aşı tatbikatına ehemmiyet veril miştir. Yaptıgımız tetkikatta tifo vak'alarını bu civardaki açık lâğımlara atfettik. Belediye büyük kanalizasyonu yaptırdığı için buraya bir şey yapamıyor. Heyeti fenniyeye tekrar tezkere yazdık. Tifo ancak 1 ağustostan 8 a ğustosa kadar artmıştır. Bu ta rihe kadar resmen bildirilen vak'alarda hiç vefat yoktur. Ali Rıza Bey ne diyor? Buna mukabil Vilâyet Sıhhiye Müdürü Ali Rıza Bey de bize şu izahatı vermiştir: « Sıhhiye Müdiriyeti, her sene lüzum gördüğü yerlerde tifo aşısı yaptırır ve bunda hiç bir fevkalâdelik yoktur. Geçen ay nihayetinde Maçka'nın muhtelif yerIerinde dört ve bu ay zarf ında da bir tifo vak'ası zuhur etmiş ve teyit ettiği Eme Sayın'lar kendi ilâhelerine bir Yunan adı vermiş ola bu da geçen senelere nisbetle bimazladı. Kelimenin türkçedeki ma raz fazlaca görüldüğü için ihti nasile ilâhenin temsil ettiği sıfatlar yaten, vak'alarm zuhur ettiği evarasmdaki mütabakat irtibatı Ier civarında tifo aşısı tatbik e bir daha isbat ediyor. Bu sarahat dilmiştir. Bir kac gündür Maç karşısında menfi kanaatlerin az çok ka'da bu aşı tatbikatile meşgul sarsıldığmı hissetmek lâzım gelir. olan iki memurumuzun faaüyeti Bahiste devam ettikçe o sarahat arömayeie ermiştir. Yoksa, bu hasfaf&far nalkı tefıyîç edecek maiBirtnci Sahifeden mabait) aldatmak ve atlatmak suretile o nun cezalandırılmasma sebebiyet veren öteki iki gazeteci yaptıkları marifetle iftihar edebilirler. Maamafih bu gayrivaki beyanatın intişarı, sabah gazetelerinden havadis aşırmadıklarını iddia eden iki akşam gazetesinin foyalarını meydana çıkarmağa yaramıstır. Çünkü bu iki akşam gazetesi, dün o beyanatı mehaz göstermeden ve tahkik etmeden aynen bizden alıp neşretmek suretile kimin kimden havadis intihal etti • ğini isbat eylemişlerdir. Bu gayrivaki beyanatın gazetemizde intişarradan dolayı Maarif Vekili Beyefendiden ve muhterem karilerimizden özür dileriz. Gaip aranıyor 22 mart 928 tarihinde beş arkadaşla Sürmene'den Zongul da'ğa giden Sürmene'nin Garbi Göneşara kar yesinden Molla İsmail oğulla rından Mah mut oğlu Ab dullah Efendi iki seneden • beri gaiptir, bulunduğu mahalden malumatı olanlann Eskihisar Çi • mento fabrikasında ambarcı İsmail Efendiye malumat vermeleri insani yet namına rica olunur. hiyette değil, gayet ehemmiyetsiz ve son derece tabiî bir iki vak'a dan ibarettir.» <Güzele, hosa, çirkine bdkmarn: Çekti mi içim, ben dine bakmam: Gonul işinde engine bakmam, Yeter elinde bir sazt olsun.> *** Ölüm şarkıst Kaç yudtr taşıdığım korkunç kafa tasmdan. Damla damla fışkıran anlaştlmaz sözlerim Belki daha hazindir bir ölüm şarkıstndan. YUSUF OSMAN (1) Antcine Albalat. Comment devient ecrlvain. (g. 88). (2) Larousse UniverseL on