SÜÜ^^S y Ağustos 'Cumhurîyet SON TELGRAFLAR Alman Nazırları Romada samimiyetle karşılandı İki Başvekil, vaziyeti mütalea eden mühim beyanatta bulundular Roma 7 (A.A.) Alman BaşvekiIi M. Brüning ile Hariciye Nazırı M. Curtiuı bu sabah Roma'ya gelmiş Ierdir. Alman nazırları, istasyonda hükumet erkânı, sefirler, bir çok t • talyan ve Alman ricali tarafından kabul edilmişlerdir. Başvekil M. Brüning gazetecilerin sordukları suallere cevaben şu be • yanatta bulunmuştur: Bu ziyaret Italya'da idare başında bulunanlarla şahsî temaslara giriş meğe ve bilhassa ttalya'nın güzide hükumet reisi ile fikir teatîsinde bulunmağa atfettiğimiz ehemmiyeti isbat eder. Pek yakında ttalyan ve Alman devlet adamları arasında vuku bu lacak müîâkatların hayırlı netice vereceğini ümit ediyoruz.> M. Musolini ile M. Brünmg arasında nutuklar Roma 7 (A.A.) M. Musolini, dün akşam M. Brüning ile M. Curtius şerefine ziyafet vermiştir. M. Mu solini bir nutuk irat ederek, ttalyan milletinin Alman milletinin resmî mümessillerini büyük bir memnuniyetle karşılamış olduklaruu beyan ile: «Umumiyetle bütün cihan için ve hasseten Alman'lar için pek müş • kül olan şu zamanlarda ttalya, bu vaziyetin icabı olan zaruretleri ve umumun müşterek menfaati namına her milletin ubdesine düsen vazifeyi nıüdrik bulunmaktadır.» Demiş re umumî dertleri izale edecek faaliyetlere iştirak etmek azminde olduklarını »öylemiştir. M. Brüning, şu turetie cevap ver mistir: Biz,ebedî şehre şahsî temaslardan daha faydalı bir şey olmıyacağı kanaatile geldik. ttalya, bizim hayret ve takdirimîzi celbeden icraatı yo • lunda hiç bir za'fa ve fütura düşmeksizin devam etmektedir. Hoover teklifinin ehemmiyetini ilk defa olarak takdir ve teslim edenlerden biri de zatı devletleri olmuştur. Bu itibarla herkesin minnet ve şükranına istihkak kesbettiniz. Almanya ile ttalya arasındaki teşriki mesainin hak ve adalete müstenit beynelmilel teşriki mesai lehinde devam edece ğine eminim. Pek uzak olmıyan bir atide müşterek mesaimizin muvaf • fakiyetlerini görerek memnun ve mes'ut olacağımızı ümit ediyorum.» Yemekten sonra, M. Brüning, M. Curtius, M. Musolini ve M. Grandi görücrH" Ierdir. Roma 7 (A.A.) M. Grandi, M. Brüning ile M. Curtius şerefine Berdhese köşkünde bir ziyafet çek • miştir. Ziyafette asağıdaki zevat hazır bulunuyordu: Âyan ve meb'usan meclislerf reisl«ri, nazırlar ve diğer bir takım zevat.. ARA SIRA: % Zahmetsiz yazı nümuneleri! Kelime yanlışları, ekseriya mu sahhihlerin mütehammil omuzlarına yükletiliyor. Fakat tarih hatalan, coğrafya yolsuzlukları, felsefe düşüklükleri için böyle bir ciro mua melesine imkân yoktur, o yanlışlar, bütün sıkletlerile taalluk ettikleri imzanın üstünde kalıyor. Malum a, yanhş denilen şey de mütef avit de recelere ayrılır: Zühul olur, dalgınlıktan doğma olur, sürcü kalem (!) olur, hata olur ve nihayet saçma olur. Bu derecelerden hangisine uygun düştüklerini tasrih etmiyerek okuyuculanmıza bir kaç nümune veriyoruz. Maksat; ne tarîz, ne de taarruz olup sadece irtikâp olunan dikkatsizliklere işarettir: 1 Bir gazete, bedestenle bü yük çarşının Bizans'lılardan kalma olduğunu yazıyor. Halbuki bedes ten, «1461 M 865 H» da yapılmıştır, halis Türk binasıdır. Bezzaz esnafı için inşa olunmuştu, ismi de «Bezzazistan» dır ve bedesten o • nun galetidir. Büyük çarşı, Kanunî Süleyman zamanında inşa olundu. bedesten de, çarşı da iptida ahşap olarak yapılmışlardı. «1064 H. 1561 M» de yandılar, bilâhare kârgir halinde ihya olundular. Bedes ten kapısında görünen eski bir taş, bu tarihî hakikati değiştiremez. Çünkü bir çok camilerin, bir çok mesçitlerin ve hatta bir çok evlerin inşasında bu gibi taşlar kullamla • gelmiştir. Tarih yoîunda... 4 İlâhe Arthemis îzmir'in altmış kilometre cenubu şarkisinde Ephese harabesi vardır. Bunun altındaki şehir, İyonya (îoni) nin merkezi idi. Hiç bir şehrin hayatı Efes kadar ehemmiyetli değildir. Kadim küçük Asya tarihi yalnız bu harabenîn enkazı üzerine bina edüebilir. Fransız müellifle rinden Felix Sartiau son bir ese rinde Efes'in tarihini şöyle bir kaç satırla telhis ediyor: «Efes Yunan'lıların Artemis'e tahvil ettikleri pek kadim bir llâ heye ait mezhebin merkezi idi. Şark ve Garb'in bir çok itikatları burada asırlarca birbirile karşılaştı. Ve üstüste geldi. Artemis'in mabedi büyük bir Megabyz'in, yani hadım bir papazm idaresi altında idi. Bunun yanında ruhanî şahsiyetlerden mürekkep bir heyet vardı. Bunların anasıl Şark'Iı ol dukları muhak kaktır.» (Kadim küçük Asya medeniyetleri. S, 49). Şu bir kaç söz ilk bakışta ne kadar basit görülür! tnsan bunlan bu kadar kat'iyyetle ifade edebilmek için bir çok mevzular hakkmda evvelden hükmünü vermiş olmahdır. Sartiau'nun birbirile karşılaştığından bahsettiği itikatlar arasında lyon'lardan evvelki dinlere ait e saslar bulunduğu gibi hristiyanlığm müellif şüphe etmiyor. Fakat bu mühim umdeleri de mevcuttur. Yazan: SAMİH RİFAT tHEM NAL1NA MIHINA tasvir ediyor: «Halk, bütün dünyayı dolduran ilâhlara, ilâhelere, kahramanların ruhlarına, azizlere, büyük sahirlere karşı sadakatlerini muhafaza ettiler. Değişen yalnız isimler oldu. Esas gene sabit ve değismez kaldı. Teslis dininin Tanrısı irişilmez uzaklıkta bulutların üstüne çıkarıldı. Pavlos'un yapmağa muvaffak olamadıçrmı halk yapmıştı; mabude Artemis'in şahsında temessül eden betul, A''^hm a nası Mervem'e, kadınları doğurtmağa müekkel olan Arthemis Kourot rophos ta ayni vazifeyi yapan azize Artemidos'a tahavvül etti. Eski ma bede mahsus resimler gayet tabiî surette kilise putlarına döndü. İlâheye ait merasim, Sen Jan'm ve betul Meryem'in kabirlerinde o^'man dualara, methiyelere münkalip oldu.» (Küçük Asya'da ölü şehirler. Felix Sartiau. S, 103). Biz bu Eförüste müşterek değiliz. Dinin ve tarihin bize telkin ettiği hakikat, yukarıda dedi?imiz gibi Şark'Iı bir an'anenin ilâhî bir mucize halinde tecelli etmesidir. Yalnız bahse şunu ilâve edelim: Artemis'le t sa'nın valdesi arasında Sartiau'nun vücudüne kail olduğu intibak bir te sadüften ibaret olmasına rağmen bunu hatıra getirebilecek sebepler yok değildir; Meryem'in ilk manastırı Efes'te yapıldığı gibi, kendisinîn ko casız ve günahsız doeurduğunu, daima el dokunmamış kaldığmı dinî bir umde halinde kabul eden ruhanî heyet orada toplanmış ve kararını vermişti. Bütün bu tafsilât bize iki şeyi telkin eder: Birincisî Artemis an'anesinin küçük Asya'da dördüncü asra kadar yasaması, iknicisi bu an'anenin Yunan'lılardan ziyade Şark millet lerile alâkadar olmasıdır. İyon'Iar gelmeden evvel Efe» az çok efsanî bîr mazinin sislerine gömülmüş uzun bir tarihe malikti. Artemis mabedinin bulunduğu sahada yapılan hafriyat, kadim metinler içine serpilmiş malumatın doğruluğunu isbat etti. Elde edilen eserler, Milâttan evvel yedinci, sekizinci asır larda Artemis mabedinin gene hadım papazlar tarafından idare edildiğini gösteriyor. Bu eserler arasında ayni rahiplerin kücük heykelciklerile kolları yanlarına bitişmiş kadın timsalleri vardır. Mabedin etrafmda bir takım rahibeler yasıyorlardı ki bunlar Eme Sayın'lar (Amazon'lar) de nilen Türk Mogol ailesine mensuptular. Zaten tstrabon'a göre. Efes'i ilk tesis eden, bu isimde bir Eme Sayın'dır. (1) Bu tafsilât karşısında Artemis'in türkçe bir isim tasıdığını düşünmemek tabiî mümkün değildir. Bizce lâf zî benziyişler ancak tarih ve an'ane ile birleşmek şartile şe'nî bir kıymet ifade eder. Artemis adı nın türkçe bir asıldan çıktığı iddia edilmek için onun betul manasma geldiği söylenilebîlmelidir. Bu ayniyet bütün manasile ilmî bir vesika teşkil eder. tndî tevcihler daima reddedilmeğe mahkumdur. İstrabon söyle diyor: «Herkesin bildiği gibi Apollon'un mahsusatı arasında hastaları iyi etmek san'ati de vardı. Kendisinin kız kardeşi Artemis'e bu adı vermesi onun da vücutleri el dokunmamış bir halde, salim ve sıhhatte tutmasından dolayıdır.» (Strabon coğrafyası A mede Tardieu. C, 3; S, 101). Max Muller su malumatı verivor: «Apollon'un hemsiresi Artemis'in adı taze ve sıhhatli demek olan Artemas'tan cıkarılmak istenilivor. Acaba bu iştikak doğru mudur? Taaccüp edilecek nokta şudur ki, grek(1) Eme Sayın (Amazon) Iarın Türk Mogol ailesine mensup olduğunu bundan evvelki makalede izah etmiştik. Kahramanlık ve civanımertlik! 1 Sporcu civanmert olur, kahramanlık civanmertlik demektir. Amerika'h tayyarecilerin Maçka yangınmda evleri yananlar için Hüâliahmer'e dört yüz lira teberru etmeleri, tam sporcuya ve kahramana yaraşan civanmerdane bir harekettir. Bu iki Amerika'Iı genç maddî servet itibarile zengin değildirler ve zengin olmayışları yaptıkları hareketin kıymetini daha ziyade artırmaktadır. Esasen mes'elenin ruhu, hava kahramanlarınm, evleri yanan tstanbul'lu ları düşünmüş, onlara acımış ,onların kederlerine alâka duymuş olmalarındadır. Meşhur Lindberg de 1927 senesinde Nev York'tan Paris'e geldiği zaman, tıpkı vatandaşlarının İstanbul'da yaptıkları gibi civanmerdane bir harekette bu lunmuştu. Lindberg, yaptığı uçuş ile 5800 kilometre katederek hatti müstakim üzerinde mesafe rekorunu kırmış ve bu rekor için zengin bir Fransız tarafından konulan naktî mükâfatı kazanmış • tı. Lindberg, Paris'te bu parayı alır almaz, götürüp Fransa'nm Havacılık Kurbanlarma Yardım cemiyetine teberru etti. Onun bu civanmerdane hareketi kendisine bütün Fransa'nm kalbini kazan • dırdı. Yaptıkları uçus harikası ile takdir ve hayretimizi celbetmiş olan iki genç Amerikan tayyarecisi de son civanmertliklerile de bizim kalbimizi kazandılar. M. Grandi' nin ziyafeti Macaristan'da Malî muamelât sıkı kayıtlar altına alındı Budapeşte 7 (A.A.) Hariç ile 1 ...n.ol^l.ri ro JCJ/.l toÜİlâtl Almanyada vaziyet Fran., Ameri. bankalarile temas devam ediyor Paris 7 (A.A.) Fransız bankaları ile Alman bankalan mütanzim eden emirname bugün neş messilleri arasında Fransa müesse rolunmuştur. Mezkur emirnameye selerinin Almanya'ya açmış ol nazaran Millî Macar Bankasımn dukları kısa vadeli kredilere demüsaadesi olm^ksızın: vam etmelerini temin maksadile 1 Harice Pengö satmak, cereyan etmekte olan müzakere2 Ecnebi müesseselerdrr< veya Iere dün ve bugün devam edil eşhastan kredi almak ve kredi vermistir. Ahval ve şerait, bir itilâf mek veya evvelce alınmış olan veya verilmemîş bulunan kredileri tem • aktine müsaittir. dit etmek, Berlin 7 (A.A.) Kısa vadeli kredilerin idamesi maksadile Al3 Altın, gümüş, plâtîn para ihraç etmek kat'iyen memnudur. Ec • manya bankalan ile Amerika bannebi eshamının faiz ve taksitleri bu kaları arasında yapılmakta olan memnuiyete dahil deçüdir. Yoîcu müzakerat devam etmektedir. lar beraberlerinde 300 Pengöye kaBerlin 7 (A.A.) Tasarruf dar para götürebilirler. Macaristan'a sandıkları tekrar açılmıshr. gelecek yolcuların üzerlerinde 300 Berlin 7 (A.A.) Prusya hüPengöden fazla para bulunursa bu kumeti bir beyanname neşrede parayı tekrar ihrac edebilirler. Anrek 9 ağustosta yapılacak plebi cak bunu Millî Macar Bankasında sistin müsbet netice vermesinin dövize tahvil edebilirler. Macaris tan'da bulunan ecnebi müessesat şu gayrimüsait akisler hasıl ede ceğini bildirmiştir. Sosyal demokbeleri de ayni Macar müesseseleri rat fırkası, mensuplarını 9 ağustos gibi muamele göreceklerdir. Millî Macar Bankası yukarıdaki memnui plebisistine iştirak etmeğe davet etmistir. yetler hakkmda istisna kararları verebilir. Borsalarda ecnebi kıymetleri üzerine muamele ifası muvakkaten tatil olunmuştur. Emirname, mezkur ahkâm hilâ Ankara 8 (Telefonla) Muhfındaki hareketler için iki aya ka dar hapis ve 8 bin pengöye kadar telit Mübadele komisyonu nihayet 3 ay zarfında mesaisini ikmal ecezayi naktî ve emvalin musaderesini derpiş eylemektedir. derek dağılacaktır. Mübadele komisyonu mesaisini bilireeek İlâhe Artemis'in Şark'tan gelmiş bir an'ane olduğunda artık hiç bir müellif şüphe etmiyor. Fakat bu an'ane bütün tafsilâtile meydana 2 Diğer bir gazete, Evkaf müçıkmamıştır. zesini süsliyen kur'an nüshalarından Artemis'e bir çok vasıflar isnat ebirinin Hazreti Muhammet tarafındilir. Bir yerde av ilâhesi halinde dan yazıldığını haber veriyor. Peytasvir edilen mabude başka bir yerde ayla günesle birleştirilmiştir. gamber, ümmi idi ve bu ümmiliktir bu muhtelif intibaklar arasında a ki kur'anın mucize telâkki olunmasıl Şark'tan gelen an'ane hangisi sını icap ettirmişti. Bin üç yüz küsur dir? Yahut Artemis itikadı Şark'ın sene sonra ona yazı ve eser isnat ethangi din sistemine tâbidir? He • mek tuhaf olmaz mı? nüz izah edilmedi. Bununla bera 3 Başka bir gazete, Abdülhaber yetmiş, seksen senedenberi yamit devrinin meşhur seraskeri Rıza pılan tahliller vuzuh ile gösterdi ki, Pş. nın resmini koyuyor ve altına şu Artemis her şeyden evvel mucizevî ibareyi yazıyor: «Cihan Seraskeri bekâretin timsalidir. Küçük Asya Rıza Pş.!». muhitinde bir kadmın erkeklerden tamamile ayrı bulunduğu halde doOtuz yaşınia bulunan her tstanbul'Iu o koca sakallı ve şişman seras ğurması, »öyle bövle diğer bazı şekillerle ilk defa Artemis'in mabe keri tanır. Lâkin hiç bir tstanbul'lu dinde insanlara söylenildi. Nebi İsa'onun cihan »eraskeri diye yadolunnın dünyaya gelmesinde ayni an'aduğunu bilnez. Bu unvan, Abdül ne ilâhî bir mucizeye tahavvül et mecit ve Abdülâziz devirlerinde semişti. Bir kaç asır bu büyük mucize kiz defa jeraskerlik, dört defa da fikri ve Şark'tan gelen esatir duy Bahriye Nazırlığı yapan damat Rıza guları Efes'în sokaklarında bir müPş. ya verilmişti ki elyevm Moda'da cadele geçirdi. tsa'nın velâdetinden yarım asır sonra idi ki, Havarivun'bir sokak, onun ismîni taşımaktadır. dan Pavlos üç defa Efes'e geldi. OÇünkü ba sokak, Cihan seraskerinin rada ilk kiliseyi tesis etti. Kapı konağı arsasından peyda olmuştur. Biraz tetkik, biraz tetebbü, bu gibi Iarın eşiğinde halka telkin edilen din, en ziyade iktisadî menfaatlere hatalann vukuuna mâni olur. Lâkin dokundu; dünyanın dört tarafın hüner, o zahmeti ihtiyar etmekte!... drm Artemis'in mabedini ziyarete HLT. gelenler memleketlerine döndükleri zaman ilâhenin altmdan ve fildişinden yapılmış küçük heykelciklerini mukaddes bir hatıra gibi ailelerine götürüyorlardı. Pavlos'un getirdiği yeni din, kuyumcu dükkânlarında Ankara 8 (Telefonla) Yeni altm örsler üzerine inen kırıcı bir matbuat kanunu bugün resmî gaçekiç darbası oldu. Kapaklarmda Arzetelerde intişar etti. Kanun neşri temis'in, Megabyz'lerin resimleri tarihinden muteber olduğu için hakkedilmiş mahfazalar dükkânların raflarında tozlanmağa, çürümeğe bugünden itibaren vâki olan neşbaslamıştı. riyat yeni kanun ahkâmma tâbiSan'atkârlarm şikâyetine diğer bir dir. Mevcut gazeteler 15 gün zarçok zümrelerin isyanları da karıştı. fında vaziyetlerini kanunun hüSokaklarda İsa'nın Havari'sine: «Ya kümlerine uyduracaklardır. lancı yahudi! Sahtekâr, kinci Bala am, jezabel!» diye bağırdılar. Mücadele dördi'ncü asra kadar Ankara 7 Moskova sefareti devam etti. Roma împeratoru birinc konsolosluk şubesi müdürü Samizade Süreyya.Hariciye Umum protokol Theodose müsrikîerin mabe*'erini vıktığı ve kapattıgı sırada (takriben müdürü Fuat Sîmavi, Vekâlet siyasî 380381) Efes mabetleri de kaDiIa müşaviri Suphi Beylerin Vekâlet em rını havata ve Sark'ın *»V5riinineka S rine almmalarına dair olan karar padı. tki dinin bu intikal devresi name âli tasdika iktiran etti. nî Sartiau kendi fförü^ile su voîda ler hiç bir zaman kendi ilâhlan nın, bilhassa daima bâkir olan ilâhe Artemis'in ad:nı izah etmekte sıkıntı çekmemişlerdir.» (Mukayeseli esa tir. Fransızca tercüme. S, 287). Max Muller'in maksadı neden ibaret olursa olsun, kendisinin 1 strabon'la birleşen izahatı Artemas admın (salim, sıhhatte, bozulmaz, daima kız) manasma gelmesidir. Eme Sayın ilâhesinin ismindeki her iki manayi kadim bir Türk lehçesile bildirmek lâzım gelse idi ilk hatıra gelecek kelime (Artemas) olabilirdi. Artemas hâlâ yaşıyan uy gurcada (bozulmaz, haleldar olmaz, daima sihhatte ve salim) manasma dır. Artmak ve artatman kelimeleri bozulmak ve bozmak manalanna kullanılır. Türkçenin en kıymetli abidesi olan Kuddatku Bilik'te şu beyitleri buluyoruz: İki nenk bile ilci beglik bozar Girür egri yolda günidin azar Biri güç, birisi usallık kılur Bu iki bile beg elin artatur (Radolloff. Kuddatku bilik. Uygurca metin. C, 1; S, 92). Meali: Memleket idare eden kimse (2) iki şeyle beğliğini bozar. Bunlarla iğri yola girerek doğrudan uzaklaşır. Biri (zulum; öteki ihmal dir. Bey, bu iki fenalıkla ilini, memleketini artatur. (Bozar, fesat eder). Şu vesika (Artemas) ın mana sında şüphe bırakmıyacak kadar sarihtir. Henüz dağınık bir halde bulunan tetkiklerin bazen yalnız Şark'Iı bazen Mogol kabilelerinden diye Türk'lük ve Asya'lılıkla a'^l«'''«jnı (2> İlci bu beyitlerde bttdiğimiz elçi manasma kullanümamıştır. Maksat İlbeyi, İli idare eden adamdır. Tarih yolunda ... 3 oye . Matbuat kanunu dün resmî gazetede çıktı Vekâlet emrine alınanlar Lutfen Sayfeyi çeviriniz olduğunu görmemek kabil değildi. Rengi daim sarı, dudakları daima uçuktu. Gözlerindeki eski berraklık gittikçe kayboluyordu. Hayatınm mühim bir safhasını öğrendikten ve tdil'in ne kadar hisli olduğunu bildikten sonra bu hali gayritabiî görmemek istedim. Fakat sıhhati de sarsıl mıştı. Acaba mazisini bilmeden yadetmek ona tahteşşuur bir ıztırap mı veriyordu? Bu işi çabuk bitirmek lâzımdı. Selânik'ten sonrasını da bir celsede bitirebilirsem iyi olacaktı. Ondan sonra istediği gibi unutmasına yardım ederim. Son tertibatımı aldım. Bir kaç gündenberi fasıla verdiğim için kaldığımız noktaya getirmek zor oldu. Tam beyaz vecde tutulduğunu anlar anla maz, humma yatağına döndür mek için söyledim: (Mabadi var EDEBÎ TEFRlKAi 48 KOKAi Yazan: AKA GÜNDÜZ Bu mealde çekilecek bir tel grafa mutlâka müsbet cevap gelecekti. Telgrafta nihayet mes'ele şöyledir diye uzun uzadıya tafsilât vermezdiya... Onlar da yeni ahbaplarım elbette kabul edeceklerdi ve bu istizanı bir pasaport vizesi falan zannedeceklerdi. Maslahatgüzar buna lüzum görmedi. Çünkü tüccarı pek iyi tanıdı, maruftu. Sizi dedi. Derhal himaye mize aldık. Müsterih olunuz. Bu akşamki ekspresle Marsilya'ya göndeririz, oradan Selâniğe gidersiniz. Vapur hareket edinci ye kadar yanımza bir muhafız da katarız. ParS polisinden de muavenet temin ederiz. Her şeyim hazırlandı. Harçlık olarak ta Nuri Bey hesabına makbuz mukabilinde bin frank verdiler. Daha çok emin olma ları için şu telgrafı çektirdim: Elâs vapurile hareket ettim: tdil Sefaretin hiç bir şüphesi kalmadı. Ertesi gün ögle üstü Marsilya'dan hareket ettim. Nereye? Yu nanistan'a? Kime? Bir aylık ahbap evine... Ne yapacaksm? Hiç.. Fakat kendimi bir defa o heri fin elinden kurtarayım... Selânik rıhtımında beni bekliyorlardı. Nuri Bey, kansı, kızları falan... Sen maviliyi bilir misin maviliyi? Çok eski bir şarkıdır, an nem ne güzel söylerdi. Baoam da... Koko ver faana koko! Rakı da öyle hafif ki. Yabanabat çamhklannda böyle serilip yatacağız değil mi?, Hadi yarın gi delim. Selânik rıhtımında sar Ayaklanmm.. Ayak.. Bana.. maş dola... Tralamlam! TraîalaTrarara lam lam! Ayaklarım üşüyor. Ba*** şımı azıcık sıksana, öyle ağrı Vaziyet Selânik rıhtımına kayor ki. Rıhtımdan eve... Ya, ya! dar aydınianmıştı. Bunlarda inaBu ev öyle kutu gibi ki... Bayı nılmıyacak bir taraf yoktu. Ve lıyorum. Duvarlarına sarı zemin nihayet basitti, miisamahaya bile üstüne koca koca mavi güller değmiyecek kadar basitti. yaptırahm, ekzantrik olsun. İ Şimdi son perdenin açılması çimde hâlâ korku vardı. Tunus' kalmıştı. Ahmet Beyle Vikont Selu tüccar birdenbire arkamdan ge lânik'ten Ankara'ya gelinciye kalip boynumdan yakahyacak sa dar geçen zamanın aydmlık mannıyor, ikide bir ürperiyordum. zarası... Doktorlar mutlak istirahat tav Bunları da sistemimin tabiî bir siye ettiler. Hacet kalmadı müthal alan gidişine bıraktım. Ne vahiş bir humma ile yatağa seril kit beyaz vecde düşerse o zaman dim. Bilmem kaç gün, yahut kaç anlatsın... «Beyaz vecit» bu onun hafta... tabiri idi. Kokain sarhoşluğuna düşünce «Beyaz vecde düşüyo tstersen bu hafta Ayaş'a gi rum» derdi. delim. Boğazım kuruyor. Biraz Ayaş'a gitmeğe hazırlandık. rakı ver! Sırtımı ört... Ne güzel Tam hareket edeceğimiz zaman apaş valsidir: telâsla geldi: Se la valsö brünö Bir kaç gün gidemiyeceğiz, O şövalye dö la lünö dedi. Şakön avek sa «a... Fakat otomobil hazır. Zarar yok, tazminat veririz. Sabahleyin bir telgraf aldım. Şirketin meclisi idare reisi bir kaç gün için gelecekmiş. Onu karşı lamak ve işlerine yardım etmek lâzım. Lâzım değil vazife. Ne yapalım ninem? On gün sonra olsun, önümüzde bütün bir yaz var. Fakat on gün geçtiği halde meclisi idare reisi gelmedi. Ondan sonra bir kaç bahane daha.. Hissettim ki Ankara'dan ayrılmak istemiyor. Sebebini a raştırmağa lüzum görmedim, biz oralarda nihayet eğlenmek, vakit geçirmek için gidecektik, orası olmasın da dağ mahallesindeki küçük evimiz, bağlardaki viran yerimiz olsun. Bu arada nazari dikkatime çar~ pan mühim bir şey oldu. tdil'de çok sun'î bir neş'e peyda olmuş tu. Iç yüzünün ne kadar mahzun