HESAP (Başı S. 3 te) yesinde kazanılan büyük ve milli zafer etrafında bu zamana kadar kimsenin ne düşündüğü, ne de $o- rabildiği en nazik noktayı belirte- lim: Dâva, basit bir mağlüpla basit bir galip arasında, üç aşağı beş yu- karı, nihayet bir pazarlık mesele- sinden ibaret olmadığına, bütün bir tarih ânının hesabını gören şartlar- la defaten karşı karşıya getirilmiş bir millet bahis mevzuu bulundu- ğuna göre, Garp sarayinın kapıcı kulübesinde hatır icin beslenen ar- sız çocuğa haddini bildirmek, nasıl olurdu da saray efendilerince, artık tasfiyesi gereken «Hasta Adam» ın hayat hakkını kabul etmek gibi bir netice doğurabilirdi? İstiklâl Savaşının mübarek zafe- rini bütün Garp emperyalizmasının suratına indirilmiş bir şamar diye kabul ve tavsif ettikten sonra, bun- dan, Türk milletini yoktan var et- me gibi bir mâna yuğuranlar ve bunu kendi şahıs veya zümrelerine mal etmek istiyenler, ilmin ve se- lim aklın, cevabına o kadar müş- tak olduğu bu suali, ne cevaplan- dırmışlar, ne de sorulabilmesine müsait bir havaya imkân mg 7 eğ eid Memlekette, o gün bug bütün ilim ve akıl hakları, ld bir el çabukluğuna kurban gitmiş- ir, Evet; onlar da kabul ve itiraf bu- * yuruyorlar ki, dâva, Türk milleti- ni tasfiye etmekti. Bu işe, bir ma- halle çocuğunu memur ettiler. Ço- cuk sopayı yedi ve köşeyi dönüp kaçtı! Ya ne oldu mahallenin ko- damanları? Arsız çocuğun arkasın- da, bu efelerin müstemleke uşak- larından olsun, bir iki siyah, es- mer, sarı renkte himayeci niçin gö- rünmedi? O devrin siyasi şartlarını öne sü- recek olanlar, devre reislik eden (Loyt Core) un: «— Kur'anı yer yüzünden kaldır- madan insanlığa rahat yoktur!» Sözünün şümuliyle çerçevelediği Türk milletine nihayet hayat hak- kı kabul etmeye mecbur bir du- rumda kaldığını isbat edemezler ve gülünç olurlar. Avrupalı bir mil- let olan Almanlar, hem de perişan edilmiş olmadan, (Versay) ın bo- yunduruğu altında köle muamelesi» ne tâbi tutulurken, bütün (Grekvo- Lâtin) dünyasının, tasfiyesine . ka- rar verdiğini (Sevr) le belli ettiği bir millet nasıl olur da bir zıpla” yışta kendi haline bırakılır? Selim aklın her şubesi, bu sualden daha haklı bir istifham bulamıyacak ve nihayet şöyle bir ihtimal aramaya mecbur kalacaktır: — Bu milletin başında bulunan- lar, acaba Garp dünyasına ne ver- diler, ne vermeyi taahhüt ettiler ki, onlar da ona madde plânında, mah- dut, fakat her mağlübunkinden dâa- ha ehven bir hayat hakkı vermeyi kabul ettiler? Evet efendiler, Garp dünyasına, hem de İstanbul ve Ankarada ku- lis arkası pazarlıklarla bir şey ve- rilmiştir; Garp dünyası ise asırlar boyunca orduları ve milyonları mukabilinde alamadığı bu en aziz şeyi, milli rehberler elinden alıve- rince, bizim hayat hakkımızı tanı- mıştır, Bu şey nedir?? Her şeyi kaskatı vesika ve reali- telere bağlıyan DEDEKTİF X BİR şiarımızın üstüne mecburen oturt- tuğumuz bu fikir başlangıcından sonra, o şeyin ne olduğunu ve nâ- sıl verildiğini, tüyler ürpertici en büyük tarihi macera halinde, ge- lecek sayımızda anlatacağım, B. Yakup Tezsoy, Bandırma — Geceleri kadın ve erkek toplanıp türlü habislikler yapan, namaz ve ibadet bahsinde «Bizim: namazımız kılındı, orucumuz tutuldul» diye cevap veren insanlar, Müslüman olmak şöyle dursun, küfür ve da- lâletlerin en tehlikeli nevine men- suptur. Ancak Bektaşiliktir ki, en bozulmuş şeklile, böyle bir tereddi ve tefessühe kadar gitmiştir. Bu hallerin değil tarikatle, imanla bile alâkası yoktur. Gerçek tarikat ise, iman ve zahir yolunun, bâtın âle - midir ve tamamile zahire bağlıdır. Selâm... Başbasaz B. Halit Ziya Atatuğ. Erzurum — Mektubunuz, muhatabını şiddet- le alâkalandırdı, son derece müte - hassis etti ve bazı fıkralarile ağlat- tı. Erzurumda muhabirlik vaziye- tiniz için prensip kararı verilmiş - tir. Bu noktayı derhal halletmek üzere bize bir fotosrafınızı gönde - riniz, Bahsettiğiniz büyük zatın, hakkımızda o kadar güzel tefsir et- tiğiniz sözü, nazarımızda nimetle- rin en büyüğüdür. Zaten onun is- mini veren için madde ve mânada açılmayacak kapımız yoktur, Alla- ha emanet olunuz!. E bağlılık... | 3 CEMİYET. Yukarıda gördüğünüz sila, f fazla oldu ki, nice yazı ve dâva | ile beraber bu sahifeyi bile bir hafta sonraya talik zorunda kaldık. | Necip Fazıl Kısaküreğin Ana- o | dolu seyahatı ve Cemiyetin son vaziyeti büyük bir sürpriz mev- zuudur; ve bir kelime ile şudur: Harikulâde!!! Gelecek haftayı bekleyiniz! Cemiyetin kazandığı inkişaf istidadı o derecededir ki, 1950 seçimleri, şimdiden, ilk Büyük Divanımızla beraber ilk hedefi o miz olabilir. ü ij