İstanbul. Valisinin, şehrin bir noktasını kabarma bir pilân Üzerinde tetkik eden bu resmi 6 e sayfamıza girecekti ; fakat ğ aldık. İşi mizah sayfasına uydurmak için de, onun Daimt ko- misyonunda muhâtap olduğu bir e banal Semi Daimt komisyon âzasından meşhur “ve merhum Adalı Avni bir gün uyuklar gibi yapmış ve asa digi Kırdar bü nüktedan İstanbulluya hemen şu târiz! dayamış: — Hangi makamdan ei yen sunuz, Avni bey ? — Kürdi makamından efendim Doktor Lütfi Kırdar'ın menşel ei, faraflarıdır. AĞLKYİABİLİRLER | İ | Büyük Hiciv Nümuneleri Hürriyet ! Öyle sermesti meyi hürriyet oldu memleket, İ Her taraf mahşer gibi bir vefrefe halindedir. Hazreti Allah hayretsin hem Sallanır lâyenkatı bir ex halindedir. | Ey vatan! Sen erbabi hamiyetten cüdasın, Ben ihvanı vefadan binasibim. Bana bâri kerem kıl, iltifat et, ——— Tarif muası çıkarırken, Ankara: Necip Fazıl Kisakürek, . da, Ulus gazetesinde, Fa- 1936 nde (Ağaç) mec. lih Rıfkı, Yakup Kadri ve Fotoğrafla karikatür — Diken ve benzeri “Sadri Ertem arasında bir konuşma geçmiş. Arala- rından birinin £ — Necip Fazıl acaba ne yapmak,'ne olmak istiyor? tarzındaki sualine Yakup Kadri şu cevabı vermiş : — Bir (Neo.Müzülman) olmak istiyor | Sadri Ertem itiraz etmiş: — Hayır! O bir İslâm komünisti olmak istiyor, Falih Rıfkıda şöyle demiş: — Hayır, Hayır! Bir İs. lâm faşisti | Hâdiseyi Necip ind lar; ve ondan karşılığı almışlar : — Yakup Kadri, Sadri Ertem ve Falih Rıfkıdan her biri, beni değil, kendi- sini tarif etmiş ve Müslü- manlığı hangi şartlar altin- da kabul edebileklerini an- latmak istemişler... Edat ve madde Süleyman Nazif gerçek- sahte Türkçüleri anlatırken Şu harikulâde buluşla din- leyicflerini mestetti : — Ci, cü, cu edatları, bir iş ve meslek edatıdır. Kahveci, dükkâncı, araba- ci, biletçi gibi... Bu edat. ların belirttiği faillerle de kelimenin asli maddesi ara- kahve değildir. Dükkâncı, dükkân; arabacı, araba; biletçi, bilet olmadığı gibi... şte bu minvâl üzere (Türk- Ra Vatan, ben de sana benzer garibim ! i | | encamını, | | | | | | İ Adanalı Ziya çü) diye anılan şahıslardan çoğu da Türk değildir, Koku Faruk Nafiz, Kemalettin Kamu ve Behçet Kemal, Ankara civarında ve dağ- lık bir yerde dolaşıyorlardı. Birden, bardaktan boşanır. casına bir yağmur... Sığna- cak hiçbir yer yoktu. Uzak- larda bir mandra gördüler; ve çaresiz, bu keçi mandra- sına sığındılar. Aradan on dakika geçti. Kokuya tahammül edemi- yen Faruk Nafiz dışarı çık- maya mecbur kaldı. Bir o kadar daha geçtikten son- geçti ve kokuya dayana- mayan keçiler mandralarını terkettiler k — Sırlıma bin de seninle tarzarf oynıyalım ! z çocuk — Onu ablam <p nu oynıyor ; bize göre değil! vo