İlim ve müsteşriklerinden “Vamberi) e a gevri- nin meşruti 'ürkleri eşit Efendi,, adın Emi e İstan- bul ağzı ile konuşan ( Vamberi), 1899 d Peştede, kendisini ziyaret eden li Hil- Gi ersin a Hocam?.. Şu benim aley- himde | bulman çapkınlara ne gözle bakarsın? ye sordu. Tuhaftır, mi, olabilirdi ?.. Fakat korktum... Bi padişah... Makamın tesiri var... İnsan o bi serbest söyliyemiyor, sözü irin çev — Efendimiz, içlerinde lele Bi- yeti in güzel fikirliler de yar benim ondan ne im. Kızardı, bozardı : öy le imiş... Ben de öyle işittim. A Hocam!.. Bu hal ile ne yapılabilir?.. Bir taraf- tan onlar, bir taraftan firenkler etrafımı sarmış... Şu gördüğün eşekler Mabeyni Hü- onlara geçer, şunları memlekete di getiremez misin? . . Gelseler ne iyi.. , Ve Abdülhamid İstanbul tevkifhanesinde, yedi Bu, eski iktisat vekillerinden ve eski “Misaki Milli,, muharrirlerinden İzmit Meb'usu Sırrı bey, yahut Sırrı Belli- oğlu'dur. Necip in .. ileri bir dostluğa varan bu z r gün ona, aynen ve kelimesi mii şöyle dedi : ulhamit devriyle bu devir kini farklardan biri şudur ki, en o zamanlar bir mülkiye talebesi olarak menfaya gönderilirken, Beşik- taşta, Padişahın yaverlerinden Kenan Paşa bana «efendi oğlum!» diye hitap ederek söze başlamıştı. miyetsiz bir mektep talebesine, sara- ya mensup en nüfuzlu ve en yüksek rütbeli bir askerin muamele tarzı !.. GECMIS GUNU ELERKEN LEVİ Pİ ABDÜLHAMİD Hasbihal ederdim. bisi ovwpdeplar leriyle iştişare ederdim... Beraberce ıslahı ahval düşünürdük !.. Demez mi?..,, “Bir-gün Avustu ratoru (Fransuva Jozef ) le beraber yemekte idim. Abdülhamitten bahsolundu. dan kalkmıştık, imparator yanıma sokuldu : Pek zeki diyor- rya - Macaristan impa- Tam sofra- — Nasıl bulmaktasın ?.. lar. Öyle mi?. Diye meraklı meraklı “Almanya İmparatoru a) Viya naya gelmişti. Dostlarımdan biri anlattı ; (Fransuva Jozef)le yemekte Girit irki Bu devirde ise, yaşım 601 geçmiş, uzun müddet Türkiye Büyük Millet Meclisinde meb'usluk etmiş, bir ara- lik ta iktisat vekilliğinde bulunmuş bir ihtiyar olarak tevkif edildiğim vakit obana polis e muavini « eşek 11! > diye, hitap “eti Soldaki kılişe, ei bağla nun, Necip Fazıl Kısaküreğin isteği üzerine bu sözleri tevsik eden Ssa- tırlarıdır : « Sevgili Necip Fazıl ; Sana tevkifhanede söylediğim bir sözü benden > emi istediğin için aynen kaydediyor Dahlim olmadığı halde bazı ah- baplarımın padişaha suikast teşebbü- sünde bulunmaları sebebiyle ben de maznunen Beşiktaş karakolunda tev- kif edilmiştim. İsticvabımı yapan Mü- şir Hasan Paşa ile Yaver Kenan Paşa ana daima «efendi oğlum!> diye hitap ederlerdi. Beni zaptiye hapis- hanesine gönderdikleri zaman bilek- lerime kelepçe vurmamışlar ve sivil bir polis terfik etmişlerdi. Bu esnada yirmi bir yaşında bir genç mektep talebesiydim. Halbuki, altmışını geçmiş, vekillik ola:ak birkaç sene | polis müdüriyetinde tevkif olunduğum zaman mahut (Zeki), vaziyete muva- fik söz söylemediğim zaman bana siye » diye hitap ve dayakla teh- dit e li azizim, haşin ve mütehakkim dediğimiz adamların siyaset maznun- ları hakkında gösterdikleri nezaketle, Cumhuriyet mefküresine bağlılıklarını iddia eden kesanın izhar te muamele! Artık sen ilerisini tasavvu etl> 19 Ağustos 1947 Sırrı Bellioğlu 256. Reşat Ekrem KOÇU açmışlar. Söz Abdülhamide intikal etmiş, mesleki tenkit edilmiş, bu tenkide (Fransuva Jozef ) de iştirâk etmiş. (Vilhelm) hemen bizim imparatorun kulağına eğilerek : — Kardeşim... ger ref ! Biz hükümdarlığı ondan Dem Sali "Efendinin Tunalıya anlattığı hâtı- ralar üzerinde biz de şöyle bir düşünebiliriz sanırım. Yakın mazinin tar yazmak, hattâ taslağını çizebilmek, bir kişinin başara- cağı işlerden değildir ve bu mevzuda Abdül- hamit başlı başına müstakil ve çehresi poli- tika fırçasile tağyir edilmiş bir simadır. İthaf Bu fe ae üzere Necip Fazıl k ana Alman seren ve hattâ uşağı demekten çekinmemiş ve bugün dahi ayni fikri besi lemekte o akılla; arının erme- ihini bir eş duyurmak öl dikkatli inal nı tavsiye etm buriyetin dey ve ancak, Türklüğün ve Türk ülkelerini n kurtulması için Moskof . de- vinin yıkılması lâzımgeldiği ve “bunu yalnız Almanya'nın yapab ileceği deniz aşırı olan Anglo-Saksonların bu işi kolayca ve çabuk büşirüniya saklar kanaatindeyim; ve bu dile- ğimin tercümanı olarak Almanların ları “tepeledikleri günleri seyle terennüm Bugünkü hakikatler ise, yalnız e gün ve Türklerin değil, küt Avrupan kurtulmas b Al man- tepeletmek lâ mgeldiğini — Sakicabrin pek göster- 1940 - olmaklığımı, haset, kin ve istirkab m dan aldıkları işaretle pisleyenler, acaba şim- di yanıldıklarını; ve bana hücum, hattâ zulüm