10 Ekim 1947 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10

10 Ekim 1947 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(Baştarafı 7 inci sayfada) yetlerin, dereceleri ne olu olsun, keyfi- yetlerle aletim bakimi mevcut Geli Halbuki iddia makamı, — ne garip ! — bizi Türk milletinin, bütün kemiyetleri içine alan keyfiyetine tecavüz etmiş olmak suçuyla hu- zürunuza çıkarmıştır! Bizse, kemiyette de zengin bir keyfiyet adına, yâni Türk milleti hesabına, sadece mahdud bir kötülük kemi- yetini ele almış bulunuyoruz. “Türkün ruhu zorla asf göründü Hem Peygamberine, hem Allahına,, Mısraları ise hakkımızı büsbütün ışılda- tacaktır. Zira Allahına ve Peygamberine asi olan, Türk milleti değil, bu işi zorla böyle erişen elim, hakkımızdaki, sultancılık, pa- ülke ya neşriyat yapmış olmak yolundaki ittihame... Âlemde hiçbir isnad, bunun kadar garip ve hazin olamaz. (Büyük Doğu), evvelki sayılarında ve ömüre örgüsü) sütununda, istekli olduğu idare şekline dair üstüst neşretmiştir. İsteklisi olduğumuz şekil, sal- tanat idaresi şekline tamamiyle zıddır. Bu zamana kadar (Büyük Doğu) da, (lik - hk) edatiyle, sultanlık, o tacidarlık, padişahlık lehinde tek kelime çıkmamış, bu gayenin cephesini aşan bir (mo gölgesinin gölgesinin gölgesi halinde de olsa, göstersinler ! O manzumede, sadece eski bir hüküm- darın şahsi, ferdi, hususi, beşeri idare çeh- bahis mevzuudur. Bu ba- dı, sultanlık propagandası mı yapmaktır ? iz de, muhterem hâkimler, hakikati uğu gibi görmek ve göstermekten a olan saf ilim ve gerçek tarih adına, yine fi abit oldu ve mesin, muhakkak bilin- sin — Abdülhamid hakkındaki kanaatımız, Türk hükümdarları içinde üyüğü. akıllısı, en vicdanlısı olduğudur. Böyle #lmi kanaatın sultancılıkla ne alâkası olabilir? Kanundaki bedahete göre, bir veya bin sul- tanı sevdiğini yazan a sultanlığı sevdi- ğini yazan muharrir suçludur. Böyleyken, ters misal, “ben filân çingene kızını çok güzel buluyorum !,, hükmünden “vay, sen, çingeneliği çok güzel buluyorsun |,, mânasını çikarmak, en hafif tabirle ayıptır! Nitekim Savcıltk müessesesini sevmek, bu ayı sev- mek er olmadığı gibi, bu bayı sevmemek Ze “5 anlayamaz. Kendilerine güvenenler, irfan v. idrak sahibi olduklarını sananlar, ha pheden ve iki kaş ortasından bakmak cesaretini taşıyanlar, gelsinler, Abdülhamid tezbmzi bizimle ilim plânında halletsinler ! Fakat bize, yüzde yüz zıd ol- klişe m kğ Sli am İK İY Aİ İM e SN duğumuzu göre göre “sultancılık propi pon dası yapıyorsun !, demesinler! Saf fikri ayağına bü tersinden eli çelmesini lekeli tam 40 yıldır nasıl üçköşe şeklinde gösteril- teren politika oyunu üzerindeyiz. İnsaf isti- ! 2! Netice Yüksek muhakemenize karşı kuru usul ve basit şu (prosedür) yoluyla söylenecek son söz, bu âna kadar riyazi bir isbata e muş bulunduğumuz emniyetiyle, şudur — İzahı biraz evvel Ya Piya, gibi, en uzak olduğumuz hedef Gemi me kâmil zıddiyle aksini yaptığımız işde Türk milletini tahkirdir. Teşhir ve tahkir bukilsğilak fert- lerle, fertlerin şahıs ocepheleriyle de hiçbir alışverişimiz yoktur. akat işi, “hâkimin takdiri, denilen fevkalâde geniş ve şamil hakkaniyet duygu- suna tevdi edince, e zorunu duydu- ğumuz birkaç nokta kalıyor Avukatımız Abdurrahman Şeref LÂÇ (Büyük Doğu), İşi saf ve asli mâ“ nasiyle müslüman ; başımıza ne lâmiyeti anlıyamamak, onu en yeni ve en ile- ri zaman ve mekânlara tatbik edememek yü- zünden geldiği hükmüne bağlı ; üç asırlık ge- rileme ve bir asırlık Bm tarihimizin baştanbaşa cehil, ssup, o anlayışsızlık, derken sahtelik, sağla” şahsiyetsizlik pana- yırlariyle doldurulduğuna kani; hele Meşru- tiyetten beri gelen inkılâplardan hiçbirinin eski hastalığa deva getirmediğine, eski yara- yı büsbütün azdırdığına emin; milli kurtuluş Garbın müsbet bilgiler lâboratuvarı arasında kurulacak asliyet ve şahsiyet temellerine da- yalı bir köprüde bulan; ve yalnız bu dâva- nın tecridini, teşhisini, tahlilini, terkibini, üdafa m yalnız bunun için nefret ederler; ve yalnız 234 bunun içindir ki, gözlerine birtakım vesile mikroskopları takıp, hangi kabahatli uzvumu- mek albimizin durabileceğni arar- lar. Çünkü onlarca baş suçlu kalbimizdir; ka- nun ise bu uzva hiçbir suç biçmemektedir. To- pu topu Fki yılı dolduran intişar hayatımızda üç kere kapatıldık. Yedi kere mahkemeye verildik. Politikanın doğrudan doğruya hü- küm giydirdiği her defa yandık; kanunun mizan teşkil kğ kei defa da hapi ettik. Muhte adalet mümessilleri ğer kanun bir ilemi: vi gibi, ei gördü- günü kaydeden, hatır ve gönül dinlemeyen, bir çöpçü ile bir hükümet reisini bir tutan eler kaydetsin diya sırtımıza zorla giydiril- mek istenen kurşun yüklü gömleklere müsa- maha edici bir politika telkiniyetine müstait bir nesneyse, sıkletimiz bir sene değil, tam altı sene ağır hapis istihkakını göstermektedir. Kanunun ne demek olduğunu ise mahkemeniz gösterecektir. Alman devlet reisinin El “Berlin- de hâkimler vardır !, diye karşılık veren köylünün De cevabını elbette biliyorsu- nuz. Eğer bu mahzun memlekette ve bu ha- zin li içinde, hak ve iki adına çırpı” vermekte ve arkamızı dayıyacak aziz bir si- per teşkil etmektedir. R hterem hâkimler; ben bu ağzımla ka- tiyyen beraetimi istiyemem! Bir masumun bir mahkemeden isteyebileceği ve benim is- tediğim tek nimet bu olsada, ben bu vazi- yette “beraetimi istiyorum! ,, demekten hayâ ederim! Ben sizden, Türkiyede hâkimler bu- lunduğunu göstermenizi istiyorum ! Bir Türk fikir adamı, sizden, Türk ka- nunlarının bütün hakikatiyle tecellisini isti- yor. Bir fikir adamı ki, (Hristantos veledi Prodromos) ismini taşımadığı için Türklüğe hakareti muhaldir... Bir fikir adamı ki, Sa- adamı ki, eşaheln ziyarete gelen ve ne kendisini tanıyı cir bilen ste ve yalnız şu kadar söyleyebilmektedir : — Gerilerde, derinlerde, enginlerde tek bir ümit kıvılcımına yer kalabilmesi için, Türkiyede hâkimler bulunduğunu gösteriniz !

Bu sayıdan diğer sayfalar: