10 Ekim 1947 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 12

10 Ekim 1947 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A > >> , Ma Gi 4 ZN h erk pi emre Yi İKÂYEMİ yazmak için her zaman uğradığım kahvehaneye gittim. a kahvehane, üst ka mahzun bir boyun gibi a i katlı bir evin alt ulu ve benek benek görünen” camlarından, içerisi pek farkedilmez. Kapı- yı zahmetle açıp da içeriye giren, sokağın zemininden bir basamak Meri iner. Dört köşe ufac bir dükkân Yerde tkr iiş temizlenmiş sarı, dört köşe taşlar... Ufak, yuvarlak, kırmızıya boyanmış masalar... Etrafında arkalıklı hasır iskemleler... Sağda bir e ez orta : e kırmızı, mekteplilerin el işi kâğıtlarından süsler.,. Kah- veci, işte şu tezgâhin içinde; saçsız kafası, bir armudun dip Ben içeriy bi gili irmez, o kocaman kafayı nasıl taşıdığı malüm olmıyan ince v - Gülümseyişi iz bir eda aldı. Bu ağlamak için mi gülüyor? Titrek sesini dı tim. Bir kahve ömer etrafıma ge: gez Kahvede beş “— var. İkisi tezgâhın Da başındaki upkuru... kravatsız, altın köstekli iki mahalle eşrafı İse P öğüncüsü uzak bir köşede, yüzüne çarşaf gibi gerdiği ser da Vak üzerinde, üğmelerine varıncıya kadar sinüileştirilmiş, bir asker elbi- sesi taşıyan eski bir zabit. Öbür ikisi de ta orta yerde, A7 Mai (M4 Ahmet Abdülbaki'den Bir hikâye tavana asılı petrol lârmabasının altında altmışaltı oynayan iki kasketli adam... Peykede bağdaş kurup nar- gilelerini tokurdatan iki ma- halle eşrafiyle, ellerinin ter- sini küt Ri m vuran altmışaltı çı- kardığı ilen” eke abide çıt yo Gebimderi kâğıtlarımı, ka- lemimi çıkardım. Masanın üs- tüne yaydı Kalemi H kâğıdın üst başına götürerek düşUnpele koyuldum. e ka- dar bitmelidir. Halbuki ee herhangi bir buluş etrafında en ufak bir toplanma, bir Rem yok. Bomboşum. n kalem, neye yara- a Mike. mâ halinde elimden sarkn fam tam bir felç içinde, ser- sem sersem etrafıma bakını- yor alk ış altı oynıyanlardan siyah mintanlısı haykırdı: — Etti elli sekiz. Yirmi de maçadan! me Getir Bayram iki lok Onlar GTEEE ikinci par tiye başladılar, Ben hâlâ dü Meğer eykede altın köstekli, ya- kalıksız si nargilesine ateş stiyor Bö hâlâ düşünüyorum. katim dışımda, Bugün bu kah- vehane Me anlaşılmaz bir tesir yapi Sivil zabit, di seki» zinci sayfası ind Ben hâlâ düşünüyorum. Çıkıp gitsem mi acaba? kalâde bir şey doğacak gibi dikkatimi üzerlerinden sıyıra- mıyorum. Bayram ağanın üç köşe de- likten uzanan başını gördüm <smer dudakları kımılda- madan bir şeyler mırıldandı: sır hiadası — Ölü kaç gün kalmış evde? Titredi Bu söz galiba e. se kimsede bir tesir yap Peykedekiler, ni zabit, Cevap veren bile olmadı. bela elin bir çıtırtı duyulur. Lâf kesilir, Biri: Dışarda ne var acaba, Mahle tilân mı? Y gibi bir söz söyl Aldıri olmaz. Ko ma yine eski ekine Gö mi Fakat s n öylemi ya?.. Eğer hassas ii insansanız kayıtsızlıkla söylenen bu lâf sizi, Sm ettiği vu. m k kutmuş, siz daha esrarlı anime m bu e böyle bir hissin için- deydi Markt yenmek istedim : — Ölü kaç gün kalmış evde? Basit bir sual, Biri ölmüş ve birkaç gün kaldırılmadan © ğ için, bence derin bir gizlilik ifade etmesinde, Ölü kim? için birkaç gün kaldırıl- madan kalmış? Bunlar izah edilmedikçe bu basit cümle zehirini dökmiyecek, Sanki muhitim, bu lâfın üze- Üaeyise- si rini tahmin etmiş gibi susuyor, çe ağzın- dan tak bir izah “kelimesi çıkmıyordu Bir nâra işitildi: — Papas attım, kızını! e duruyorsun ? Arkasından kalın ve tane tane söyliyen bir ses saklıyan bir mezar- Çip Ger de inan! Olur şey değil.. Altmışalıılar aldırış et- mediler abit, gazetesinin öcundan Bi lâfı söyliyen pey- kedeki adama baktı. am ağanın incecik boynu, müselles gELklap alabildiğine ouzan- ı Bir iki saniyelik bir sessiz- lik... Kahvehaneye koyu bir dolm etrafımdakileri sahlarca uzağa gitmiş, mmbi versene karaltılar, gizlenmek istene akikatlerin insan şeklindeki remizleri alinde görüyor - bilmediğim hep o cinsten söz- ler gidip gelmeye başladı : — Beş gün kalmış... Düşün, beş gün... Kimsenin haberi olmadan. — Meis da, beş gün, 236 mn kendisinden başka: kimsenin ayak atm ya bu eve girip çıkmış, hat.. — Ber. eke versin çocuk - lara. — Sahi... Çocukların topu bahçeye kaçmış da duvardan topu almak için bahçeye gir- dikleri zaman kapının camın- dan taşlıktaki ölüyü görmüş- er — Nede güzel kızdı değil — Ya!.. Sorma, sor! ve gin İsis A a ld Top oynayan çocuklar... Camlı kapı... Taşlıkta bir ölü... Nede gü 1 . Sonra, or ma... Çıldıracaklım. Hepsi ayrı içinden çıkılmaz bir hale getiriyordu. Mezarcı, güzel bir kizin ün evinde saklı- b ie Soğ ere Adeta, bil- has a dinletmek ve belki de ie basit bir sebebin izah edivereceği adi bir va- artist ev a Ün bir üslüpla konu- şuyorlardı. ki im 5 meydandaydı. Tek bir su — Ölü saliyati mezarcı mi dediniz? Niçin saklamış me- zarcı bu ölüyü beşgün evinde? Bu suali sormak için ayağa kalktım. Tezgâha kadar iler- liyerek aaa parasını ver- dim. Sonr oturan şişman 0, özleri Vaz geçtim ! Düşündüm ki sormak neye yarar? Bu suale alacağım cevap sonunda her hâdiseyi bayağı bir oluş yeğ aka ge hal- lediverecek ve her aşkın» lığımı taldiicek “bir ir olmiyacak mı? Şu veya bu şekilde bir GPEMB: veya bu ğini olmuş.. Ban ? Olmuş ya! Sebobini bilmiyeyim. hi bu vakanın müthiş ı kıy- e beraber bir yılan gibi temiz havaya kaydığını ve mavi bir toz zerresi halin- de dağılarak bütün göğü dol- durduğunu görüyordum.

Bu sayıdan diğer sayfalar: