AZEN mahalle arala- rından geçerken gö- rürüz İrkaş çocuk bir taşı kaldırmışlar, / altın kan solucanları, çömelerek hayretle seyretmektedirler. Âlemde merak ve hayret, çocukta teşahhus ettiği ka- dar kimde şahsiyet bağlayabilir ? Fakat ak sakallı selim akıl fer- manlarına tebessüm eden derin ve âmansız çocuk ruhu, mukadder akı- betleri sezmekte A büyükler- den evvel / 4 5 İŞ davranır . VE ae 27 Biraz son- VE XL Şe canlar, başları ezilmiş, toprağın üze- rinde metrük ve mürde bir leke halinde yatmakta; ve çocuklar başka mesa- felerde, başka yenilikler peşinde gez- mektedir, Acaba ne olmuş, ne bit- miştir ki “çocuk, bir saniye evvelki hayretini kazanan manzarayı yalnız terketmekle kalmamış, onu bozmuş, dağıtmış, cezalandırmıştır da... İçinde büyük fakat gizli bir tah. lilci yaşayan çocuğun bu hareketi mânasız değildir. Çocuk sezişi, solu- canın rengini evvelce tanıdığı herban- gi bir renge, hareketini herhangi bir harekete irca ettikten sonra gördü- ğü şeyi bütün cazibelerinden sıyırır köşeniz| DÜŞÜNCE Renk renkti hayalinde kurduğu alem. Neşeydi kederi, aşkıydı nefret. n sinsi, hayat dönek, Masum hatıralar dolusu cennet. Dünya dönüyor gene ve Ben gülünce ayna da İLEğOE Ama sessiz e mendili eler Ama his. Tahir ESAT HİÇ Bu defter de Ötekiler gibi, e dolup biter. Sayfaları solgun bir defter mi? Bir defter ki içinde; On sekiz yaşındaki ben, Sevgililerim, Babam, Ve annem. Ayhan HÜNALP lik ve Şaşkınlık ve halledilmiş bir takım muadele kâğıt- ları gibi onu ihmal ve nisyanın küflü çekmecösine atar. Evet, sezişlerimiz âmansızdır, Karşımıza yeni olmak iddiasiyle çıkan her şeyi, yeniliği dı- şına vurmuş her görünüşü, kulağı fil, başı yılan, vücudu deve, kuyruğu ba- lik bir hayvan gibi mühakkak tanıdı- ğı unsurlarla irca edecek ve artık o sahte terkip, sahibi için bir kabahat olarak kalacaktır. Ruhumuzun, suların cezrine benzeyen bir saniyelik, bir anlık, şaşkınlığından hayat hakkı bek- liyen garabetler, aynı şaşkınlığın med- dinde boğulmaya mahkümdur, ger silindir şapkalı (Ra. mon Novaro), Holivutta 'Çemişkezekli Memiş ağa gariptir. Bu garabet bü- tün (Novaro) larla bütün Memişlerin gözlerini kendi üzerine çekebilir. Fa- kat yarım saat sonra (Ramon Novaro), ya kıyafetini değiştirmeye, ya inti- hara mecburdur Alelâde insan bu türlü yenilik hi- lelerine ilk hamlede hayran olmakta nasıl mazursa, mükemmel insan da, olgunluğunun derecesini hayran ol- maktaki mukavemetiyle ifade eder. BIRAKIN Ümit güneş kadar uzak, a Bulutlara Kli ! Bakmıyorum ne sağa, ne sela, Uzanmışım yola boylu boyunca. Seneler bir levha çizmiş; Ben içinde nokta nokta. Kayboluverecekmişim gibi Geliyor bir solukta Çözülecek ufuklardan Kendimi bıraktığım yerde. Ümit güneş kadar uzak, Bulutlara, olaf Recep Hayri BİLEMEDİK MAHZUNLUK Mahzun bakışlı kızlar bakar pencerelerden; Ve yıllar süren bekleyiş, saadeti. aş sevinciyle me eden, Dudaklarda zamanın lez Nedir çehrelerdeki mahzunluk böyle ? İçli bir şarkıyı dinler gibi derinden. Gününü yaşıyan bir kuş bile Çıldırır sevincinden #RADOĞLU ENR RUN UNEDIZIN LE LE Up Tül Kisakühek, Gün görmüş ve pişmiş ruh «aptalca hayranlık» lâfının üzerine iki çapraz hat çiz- miş olandır, : Son zamanlarda sanat e şiir namına yapılan ko- mikliklere karşı şunun bu- nun fırlattığı şaşkın nara- a da bu hazin kanunun bir Md ui oluyoruz. Deniz içinden alınmış bir kova suyun açtığı boşluk ne kadar çabuk dolarsa 'bu cinsten şaşkınlıkların da o kadar çabuk kapanacağını ve ev- velki çukurun yerinde hattâ bir kaba- rıklık hasıl olacağını bilsek bile devri- mizin bu kadar selim histen mahrum oluşunu görmek gene acı oluyor. Yenilik, terkibini ancak erbabının bileceği ve mısraına üne bir ı Yoksa ali bayrak açarak kellesi koltuğunda do- dular hırkada RR i pünhan ola.. (Yeni) daima a (gizli) de ve bâtın- dadır; apaçık nisbet ve muvazene hilelerinde ve zahirde değil... Bun- 1 biri insan, öbürü de öküz gözüne hitap eder TESBİH Tesbih tesbih danelensem, Doksan dokuz hanelensem. Yüz deyuben gerçek bensem, Sana sana yanan, Tanrım. Sende seni anan Tanrım, Dilden tesbih tesbih insem, Tesbih tesbih mânan Tanrım, Suat YEŞİLYURT MEKTUP Bir mektup getirdi güvercin bugün Kâğıt sıla işli zarf hasret dolu, Yaşıtlar, yaparmış hergün bir düğün Dayıtsın kızı da gözlermiş yolu İmam Hafız Osman sizlere ömür, Bacım üç ay evvel bir kız doğurmuş. Köye muhtar olmuş amucam Münür, Havalar gitgide yağar; soğurmuş, Bostanlar bozulmuş harmanlar bilmiş, Birçok işler olmuş hasılı kelâm. Büyük ağabeyim askere gitmiş, Yazmış komşuların cümlesi selâm. "Behçet KÜLEBİ 11