Gi hr akran csnznananı e w servilerle başlıyan nde üye meydan inekten korka rak uzağa gitmek ilemez o. ün eğlencesi, evinin ö i kü- çük bahçesidir. Ki ent göre burada lâtin, yıldız, horoz ibi- ği yetiştirir ; bir kaç saksı ttır. la sardunya da bahçenin -en mutena çiçeği olarak, yine kendi eliyle yapmış olduğu ha- vuzun etrafında durur. Düşünceli ve kasavetli za- manlarında kapısının eşiğin oturarak küreklerin, kazmaların m iş bo- zulmuş madeni kıs nı dü- zeltir, sapları ameli yeni- den Keyifli manla- rında ise bahçesine çıkarak LL selen a , her gür az daha akel karya Gülel patalarıydı. Pek ki madıkça (kimseye gutiliağiği için düşmanı da yok dene- bilirdi; lâkin şu iki defa evini soyan hırsız asla af edemiye- ceği tek hasn eliz dığı ıskatçıları hiç sevmez ol- muştu. Evinin, mezarlığa > kim olan ethale zar oluşu ona, bu tufeyli Sini dığı zümre ile haylı mücadele imkâm verirdi. Bilhassa bun- ların içinde iki çocuk vardı ki Abdi, lunu giriyorlar ? der ve rüşünde arka- larından kovalardı. * .». Servilerin mağrur ve mev- zun gölgeleri altında, biri yedi, digeri yaşlarında iki kız oynuyor. Başlarında kirli birer yemeni, bir suya batırılıp ku- rutulmuş hissini veren renksiz © © yi kadar uzun, i Ölüleri kendilerine ekmek ka- ği a çileden çıkaran iki kız De e. yağan yağmurlarla balçık halini almış kabristan- da serviden serviye koşarak oynuyorlar. Genzi yakan reçi- ne kokuları ve mezar taşları arasında geç u oyun ve gülüp Önen sahneleri an» cak tazallum edilecek bir zair olmadığı zamanların hakkıdır. İşte nitekim (iki çocuk da, mesleklerine (o yakışmıyan bir neşe ile oynayıp dururlarken, karşıdan bir ziyaretçinin gel- diğini görür görmez, gözliyen mahlük atikliği ile bir bam- başka birer hüviyet giydiler. Bitden bire yüzlerine magmum, hazin, muhtaç ve aciz birer iniverdi. o Yav; avaş zaire doğru Sürtüleğe “bağladın lar. Bu maske değiştirme, larının en hassas tarafı : Onlâr pek küçük yaştan iti- sanat- ve mühim baren başladıkları bu temrin- lerden kazandıkları ınuvaffa- iyetle, sürat ve suhuletle ikisi de, aile mezarlığının başında du- ran yolcuya sokulmuş, bir top- rak heykelin ellerini andıran kirli ve SEMEN elleri açık, bekliyorlar Kısa izardan sonra bu küçük ve şeyim ellerin birine kırk, digerine yirmi pa- ra düştü. Hissesine tesadüfen az para isabet eden büyük ço- cuktu. Arkadaşının taliine ha- ced eden de yine o oldu ve yoleu uzaklaşır ouzaklaşmaz küçügün ensesine bir yumruk vürarak yemenili obaşını bir mezar taşına çarptı. Alnından bir ki ince bir kan yolu sizan kü- çük kız; bu tokadın kasdet- tiği mânayı anlıyarak, kuvvet karşısında zebun olanların kı- rk haleti ruhiyesi ile, kendi karklığım arkadaşının yirmiliği * jile tebdile razı Ve Dâvet Haydi, aşk ve günahın aydınlığına ! Yıldızlar ve mevsimler istekle parlar. Hep bizi çağırmada vahşi arzular; Belki de o ülkeler meçhuldür sana. Geceden sızan sarhoş şarkıy! dinle ; b Ve çılgınlıklar dolu hayat seninle. Hüseyin Ulaş re Gu oldu. Ve bir parayı alan kendi yirmiliğini iade etmeden küçüğe ikinci bir yumruk vu- rarak hızla koşmıya başladı. # .* Meza Abdinin her zaman Knişenii olan kulakları servi» lerin arasındaki hâdiseden az maz, mezarlığın koş; şa çıkmak üzere olan üyük kızla karşılaştı. Kız, er ve mezarcı “ile ES tan şiddetle korkard Fakat gün kaçamamıştı işte. Abdi, donmuş bir haya benzeyen dimdik kalın sopasıyla karşısına dikilmişti. — Amca, bırak, geçeyim, an- nem hasta ! Mezarcının mavi gözlerinin el ışığı bir burgu gibi, kı- sımsıkı emi duran 8ol avucuna dikilmiş — Amca anneme ekmek Ala- cağım, bırak gideyim Abdiyi bu küçük ve #urnaz mahlükun beylik yalanları büs- bütün çileden çıkarmıştı. * Ka- lın, dik sesi bu sakin diyarda büsbütün heybetli, çınladı . — Aç avucunu köpek! Mezarcı, titreyen küçük elin uzattiğı altmış parayı cebine oyarken, başıni bir serviye dayayarak ağlıyan kız, pek la- bii * olarak, dünyanın, hükümler verilen bir gâh o oldu sitem ve cevrlere de bi di ye ie fiilleri yüzün- endilerinin talib ol- adin be ordu Zalime karşi bir Gülü zalim» ü e dal kaç kişi vakıfıı Mükevvenatı şaşmaz ve aksa- hilkat manzumesi içinde mütevazi cirmi — şu dünyayı, için, daha devrinde ye zümrenin bir noktalık mütevazı yekünu ço- ğalmıyacaktır.