20 Eylül 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 6

20 Eylül 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Edebiyatta üslüp Mâzhar ÖNAD SLÜP * edebiyatçının. hâdiseleri içinden seyrettiği sihirli menşur- dur. Bu itibarla üslüp; konüştu- ğumuz âdi dil güzelliğinden bambaşka bir şeydir. Bu sebebledir ki, üslübun aslâ Be sahtekârlığa, oyunlara taham - mülü olamaz. Maruf Fransız edibi (G. Dö. Mopa- san), bir romanının ön sözünde şöyle bir mütalâa“ileri sürmüştü: «Yazı ile ifa- de edilecek fikir, ne olursa olsun tek ke- lime ile târif edilebilir. Bir tek (fül) ile hareketlendirilir. Ve yalnız bir (sıfat) la vasıflandırılır." Bu kelimeyi; bu fili ve bu sıfatı keşfedinceye kadar üğraşmak bun- ları takribi şekilde bulmakta bir zorluk- tan Kür aa için, güzel bile olsa, hilele- ime öyenlerine katiyen baş vur- lal uzun o yıllardanber' a ki, konuşma tarzı a AK şekli Ml hiç yoktur, Faraza nimini hatalar, kulaklarımızı tahriş etmi. yebilii; fakat konüşma mevzuumuz, üs - yatma, gözlerimizle beraber bedii zev- kimisi harekete getiren temyiz hassamız deshal keskinleşir've her hangi bir ge sizliği kolayca yakalayabilir. ve ruhum zun içinden gelen bir bedahat hissiyle ai rarız ki, bu işte: sunilik ve teker teker unsur yeniliği hiç bir iş göremez; her şey derin ve esrarlı terkibdedir. Muhakkak ki; içimizde gramer kaide - lerine uygun ve imlâ şekillerine tamamiy- le yatgın ifade ile doğru ve dürüst on sa- tır yazı yazabilen bahtiyarlar pek azdır. Dil bilgilerinde ihtisas yapmış en büyük muharrirlerimiz bile bu hatadan kendile- rini münezz mazlar. Zira biz, fikir- lerimizi, ötedenberi gelişi güzel sıralama- ğa, alâ külfet ve zahmete katlanmadan kâğıt üstüne firlatmağa alışmışız. Bunun n yazılarımızdan mâna çıkmaz; maka- lelör imizden bir şey anlaşilmaz; münaka- galarımızda belirsiz ifade yığınlarından ve çetrefil kelime Mane başka bir şeye rastlanmaz. Yine bunun içindir ki, “tenkidlerimiz ekseriya kof, fikirlerimiz G6 Nan za NA W Zİ Ek 3 LS lk Tiyatronun ilk suali EN burada tiyatro- nun geçirdiği safa- hatı zaten tiyatro tarihini yakından bilen (Bü- Doğu) nun sayın oku- Suiildrina tekrarlayacak eğilim. Yalnız, bizde tiyat- royu, niçin daha değerli bir mevkiie cıkaramadığımı zı, tiyatroyu, hâlâ Güzel Sa olara değil de «ovun» diye eski b ve saeviyden kur tulamayılıe yana ya- kıla anlatmak istiyorum. < 5 5 Cumhuriyetimizin “ii rova gölterdiği zahivi hitvük alâka meydanda... Ankara- da acılan «Devlet Korser- vatuarı» sanatkârın alay- dan değil ancak mektebden (Kohsarvatvar) dan me zun olması icap ettiğini göz önüne kovuyor. Buna rağ. men, Yehlarıdi değistireme yen âilelerin “Gocukları, ilk mektep - tahsilleri var yok, gelip doğrudan doğruya ti. yatroya : girmek istiyorlar; Nicin ve 'neden; Güzel Saratların (Tiyat-o) evbesi hâlâ, halk nazarında böyle kal-ın?.. Neden, hâlâ, tiyat- ro bütün diger mhilletlerde olduğü gibi bizde de halk i- sin bedii bir ihtiyaç ollmak- tân ziyade, vakit geçirilecek eğlenilecek bir yer olarak halkın ruhunda düşük kal - sın?.. Neden şehrimizde sah | neyi disiplinli, intizamlı mâ nevi kıymeti çok olan bir 'yer addettirecek bir rd ti hir Tiyatrosu» bulunmasın ? ste bütün bunlar, ikendi- lerini tiyatroya hediye eden ihtiyar ve genc aktörlerimi- zin ve hattâ divebilirim ki, tiyatroyu kendilerine mes- le bevinlerini yiyen düşün- celerdidr , Aktör mü vok diyeceksi: . Varli. Müellif mi vok Biyeli. Var!.. Yal- z digerlerine nazaran çok z eyirci mi yok diye- ceksiniz?.. O da var!.. bir taraftan çoğalmakta... Münekkid mi yok diyecekii- niz?:. Bir ikisi müstesha, o - nun maalesef yapıcısı ii yıkıcısı ei ununla b raber o da mektir Bu iş hakkında, Gi deh zı yazıyorlar, olan bir şeyi tasdik etmek - tir. Bütün bunlardan sonra bir müsavi işaretiyle tiyat - ro havatı, var demektir. Pe. ki, bütün bunlar varken, her sehirde, veyahut sehri - mizde ciddi tiyatro beyetle- ri neden yok? teşebbüs yok1.. Neden? Zanneder misiniz me memeketimizin her hang Teşvik yok! Bunun icin Va r İ nilelliği mali yorlar mı?.. Memlekette mevcut bir çok, fakat maal- esef bakişısızlıktan çalışa - MAR Bale vlerinden en elverisli unsurları seçerek ve başları- na'bu ise kendini seve seve ya razı kieşleri getirip cid- sonra da canla basla çalış - maktan başka ne lâzımdır? Bövlelikle hem tiyatro tesek külleri artar, hem aktör -bit tattbii- çoğalır, halka tiyat- ro zevki aşılanır iste o za - man tiyatro müellifi de ken- dine geniş bir saha bularak faaliyete #ecer ve böylece ir çok müellif de yetişir. Bana gelinceye kadar, bütün bu arzular, bir cok defâ ahne arkadaslarım ta- rafından yazılmıştır... Buna ağmen her fırsatta tekrarlı- 0019 akkımız vok - ? Memleketimizde, diger roya gitmeği bir ihtiyaç bi- ini uye ve nihayet oyna - azan tiyatro İstiyoruz, istiyor oğlu is- tiyoruz ama, bütün bunların a ciddi ve ruhlara sindiril- miş bir zevk ve irfan mese. ; lsi olduğunu bilmiyor de - yatro heyeti olmasın allâyırlı > giliz. Değil yalnız dm timizde sayıl Ne, yapalım ki, bunda niçin memleketimizin her tan Halkevlerinin e yaya lı büyük şehrinde birer «Şe- kolları da 'bu iş için çalışmı- Necdet Mahfi AYRAL karışık, muhakememiz kini nesrimiz pü yanlışlık yaptı mı bütün güneş manzumesi urduğu eserin yanlışsız ve ha- rüzlü ve nazmımiz hav isi (Şatobriyan) e meki yirmi defa den evvel | yeniden e Ancak yirmincisinde belki okuyuci tatmin edecek bir te- kâmüle erişebilirsiniz. » diyor. Başka bir edib de; «Yazınızı ağlayarak yazarsanız, ancak okuyucunuzu müteessir edebilirsi- olan (Şatobriyan) ım Ondokuzuncu Asır mantıkiy'e hareket edemeyiz. Fakat üslü- bun, elebivate' elinde ne sihirli bir kudret olduğunu da inkâra mecalimiz yoktur. E- debivatcı vazdığı yazıyı aslâ beğenmemeli Zira, edebiyatcı (astronom) değildir.» Astronom heyet hesaplarında küçük bir tasiz olduğuna inanmamal:, önu daima ye- ni baştan, daha mükemmel tarzda kur - maya çalışmalıdır. Bütün bu gayretlerden murad da üslü- ba, bir ü:lüp çeşnisine varmaktır; zira in- sanlar,her hangi bir yemeğin lezzeti gibi fikir tahassürlerinin son kıvamını üslübla elde eder ve gösterirler Ma hu bellibaşlı üslüblar ol- lâ, münekkid kabak çekirdeği, mütefekkir sade.suya tirid, sair de (şiklet) üslü- bundadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: