k sanat ve fikir ha- yatında ah'âk bozukluğu «E- debiyatı Cedide» den sonra başlar. Tanzimattan evvelki - lerde ve hemen sonrakilerde ahlâk yerindedir. Şu kadar ki, Tanzimattan evvelkilerde, ah- lâk, bir telâkki ve şuur mihra kina bağlı bulunurken, Tanzi- mattan hemen sonrakilerde, n ki, A ilk « hıziyle, Tanzimattan v Türk fikir ve sa- nat adami, düny bütün kanunları - na malik oluğu kileri ahlâkına da, sa- hipti, Tanzimat ve tanzimat sonrası sa- nat ve fikir adamında ise, eski dünyanın zihin yapısı yıkılmıya yüz tuttuğu halde, bine yakın senelere kadar ulaşmıştır. Tevfik iç - ret, hay tını sonlarına çiti fikir o bakımın- dan en büyük “İslâm dinine kar aksülâmelini hep k: ter biyesine o bilme- en kal. ş$ ve dogm'larını inkâr ettiği bu kay- nağın, farkında olmadan ahlâkını taşı - » Bu; tuhaf bir tezat ifadesidir ve çarpmamıştır. Fevfik Fikretteki garplı tesir, koyu bir islâm familyasından gelen çocuğun ru « hunda, eskiden sieveyl bir terbiye teme- line delik Yoksa bir garp: cemiyeti içinde doğup Yi ve'garpli bir ai- lenin hassasiyet havasında * yuğrulmadan veya bu havanın kendi memleketinde o- cağını kurmadan garp ahlâkına tevarüs mümkün değildir. İlmine; fennine teva- rüs belki... 7 İşte bir şiir cücesi, fakat bir ahlâk devi tanınmış bir saire, bütün hakaret - lerine rağmen hâlâ sermaye veren fe - yizli kaynak!.. Evet, Tüvk. sanat ve fikir hayatında, «Edebiyatı eme sonlarına kadar vamına şahit olduğumuz ahlâki bütünlük, eski cemiyetin » bellibaslı bir fikir ve iman mihrakı önünde sahip “olduğu ahlâk ar- z0 mıya muktedir yeni bir şuurla verini 'de- giştiremeyince içtimai bir tazyikin ifade- si olarak birdenbire patlak vermiş ve ge- len nesillerde acıklı bi ir ahlâk bozukluğu endisini göstermiştir. «Bdehi 0 Cedide»'nin birbirini tut- mak, birbirini sevmek, yaşlıya saygi, gence şefkat, üstaya bağlılık m riyle tecelli eden sanat ahlâkı, ye > ye sonra derhal tersine iç bir miyar sahibi olmadan, birbirini yaşlıyı iğrenmek, yemek, birbirinden tezyif, genci tah- ir ve ustaya is yan. insiyakla - ına çev ilmiş- tir. « Edebiyatı Cedide» dev - beki sonra gelmiş ve vam üstat tanım- ış iki sair tipi ei -Ahme a- şim ve Yahya Kemal- beldeden belki:de den, en kudretli hır'ları birbirini pale» mek, en büyük: (sentez) leri birbirini mek ve en canlı tesirleri gençlere çekistirmeyi ve beğenmemeyi bir sanat sır- ZİNCİRİ RR İDİK LARIN CİP FAZIL KISAKÜREK Edebiyatta Edep dal: iki saire: — Bize birbirimizi çekiştir- mekten ve üenmemekten başka ne öğrettiniz? diye sorulsa, acaba biri - nin ruhu, öbürünün de mad - desi ne cevap verebilir? u iki şairden sonra, bu â- a kadar geleni kademeler ve şahıslar da, yine aynı fikirsiz - lik ve ahlâksızlığın parlak ör - ekleri eçmiş günlerle her türlü alâkayı zayıflatmışlar, gelecek gün- lere ait hiçbir yeni alâkaya kavuşamamış - lardır. Mukaddes ananeler zincirinden ta mamiyle sıyrılmışlar, nefşlerinden veya gn itibaren devamına talip ol- dukları yeni bir anane zingiri örmek ihti- yacıra sel üşen erir Het meseleyi dai- ma aynı hazin istihza ve bezginlik meşrebi içinde ele almıslar ve korkunç bir hiçlik ve yokluk boşluğunda horliyan nefslerini sir vat gibi azizlestirmek istemişlerdir. seren şu noktada mihraklaştırabili- 5. dsi halinde bir cemiyetle beraber intikal halinde bir sanat, kendi kanunlarını bina edemeyince, fikri ve ru- hi her türlü kıymet panayırını kurmuştur. iflâsının topyekün âk zaafımızın tarihi. fikir zaafımı- zın tarihinden biraz sonra baslamıstır. P.E İY SR leme eee eri egr ALIOĞL e pir e ossmenİ ( Sokrates ) 'I (Protagoras), her şeyin ölçüsü insan - çi derken, kullandığı (antropos) keli- esi mücerret insanı değil, üinimiyalle sökdü ve onun müdrike “ni ileri sürm Yuyordu. Bu bakımdan, hakikat. hdi a mak vasfını kavbedivor: ve ne kadar var- sa o kada» cok hakikat olması gerektiği iddiası, yâni bilginin fert müdrikeleri ve ihsasi yanılmaları e yapabileceği üzeltms amslivesi kale alınmavarak bir çesit enfüsilik müdafaa edilivordu. , o; gp: İşte önceleri. babası za erine sanra' (Soft) lerin dersleri vam e - derek filözof olün (Sokrates), tenliler. t Üzesine cevirerektir, Yl başka her hangi bir kimseye 'Atinalıların sevgisini kaybettirecek dere- cede olan (Sokrates), hayatını geneliğin terbiyesine vakfetti. Çağdaşları ve bilhas- sa yetişmekte olan nesil üzerinde büyük bir nüfuz ve tesir kazandı. O, tam Yunan- lı konuşması, fevkalâde ince zekâsı ve si- Yasi (paradoks) Jarivle her dinliyeni bü- yülüyordu. Onun bilhas'a ölmez bir nam kazanması, gönül rızasiyle ölümü kabul ederek fikirleri ve hareketi arasında tam bir âhenk bulunduğunu göstermek sure- tivle ve bütün dünyaya (Kahraman A - 'dam) misalini vermesiyle izah edilebilir. O, bir çok bakımlardan (Sofist) lere ben- zetilebilir. Meselâ, onlar gibi, Allahsızlı- ğa götürdüğünü iddia ettiği tabii ilimlere, ve faydasız düşünceler kalabalığı savdığı Tiyaziyeye yüzme alâkasız kalmıştır. Yine ay | İrini i onlar m ve e Atinalı olarak, m nevi i onun vazifelerinin tetki. kini önlere ülke haline getiriyordu Yine onlar gibi zihnin sekli (kültür) ünü, hakiki talim ve terbiyesinin fazlasivle üs- tünde »ayıvordu. Bu yüzden onu KE lerle bir tuttular ve zamanı gelince mu hafazakâr demokrasya, ona baldıran ze- hiri icirmek suretiyle intikamını fazlasiyle aldı. Meşhur komedvacı (Aristofanes), «Bulutlar» adlı eserinde onu dini ve siya- si bakımdan şüpheli ve gülünç göstermek hücuma eçmiş oldu ve (Sok rates) otuz müstebidin düşmesinden son ra devlein tanr'larına inanmamak, başka tanrılar kabul ve gençliği ifsat etmek suç- larından ölüme mahküm edildi. (Sokrates) den elimizde yazı kalmamış tır; fakat ona hayran iki talebesi (Kseno- oni ve (Plâton) un çizdikleri (portre) inde onu şimdiye kadar incelediği - miz lozodlrdan daha İm « bir vuzuh- la tanıyabiliyoru su aranırsa, bu iki Kene) birbirini sak. eli or. (Kse- nofon) nun (Sokrates) i bir ilezoftan ziyade selühne istiyen bir kçıdır. Hal- buki, (Plâlon) un (Sokrates) e e den evvel gelen filozofların karsısına di- kilen derin ve ince bir mütefekkirdir. (Sokrates) in felsefesinin hareket nok tası, (Protagoras) ve (Sofist) lerin şüp- heciliğidir. Bütün bildiği şey, sadece hiç bir şey bilmediğinin idrakidir. Fiziki ilim- ler ve (kozmoloji) de aynı tarzda dav- ranan (Sokrates), ahlâkta tam ME le imanlıdır. * dünya ve ,