Ni d Nİ İS ara iLAR MUVAZENESİZLER ARASINDA ENDİSİNİ muvazeneli sananların, bu muvazenesiz dünyaya alt görüş- lerinden illâllah... Muvazenesiz dünyayı, muvazenesizlerden öğrenmek emelile doğ- ru timarhaneye Meşhur bir Gi hastahanesinin kapısın- dan, bir doktor diye izin alınıp, içeriye giriyorum. Kıymetli doktor İsmail Kenan, rehberim... Kilit üstüne kilit... Kapı üstüne kapı... Bu arada doktora soruyorum: > pil anti çoğalıyor mu; öyleyse sebebi n — Akal lal çoğalıyor denebilir. de ile bunu anlıyoruz. Sebep olarak eskidenberi malü hakikatleri, yâni, harpleri, zelzeleleri, ihtllâlleri, mad- di ve manevi yorgunlukları, em gösterebilirim. din ve inanç ih- Hyati ln bunda rol oynu- — Din, muhakkak surette insana lüzumlu bir şeydir. Bu, (fizyolojik) bir ihtiyaç- tır da... İptidai kabilelerin bile (Totem) leri, (Tabu) ları vardı. Bunlar onların düşün- celerine göre ruhi varlıkları- ni koruyan birer dayanak- tır. Bu eksikliği de bir âmil kabul edebiliriz. Açılan kapılar, bizi bir koridora çıkardı. İlk kapıyı açıyoruz. Gözler çökük, yüz sapsarı, verem hali gösteren bir hasta... Doktor Izahat veriyor: — Bir(melânkoli) hastası... Bunda sebep (afektif) dir. Tababet ilmi, sebebini, bula- madığı akıl hastalıklarına bu ismi verir. Hasta mızmızlanıyor: — Doktor, içime girip saklanan şeytan bugün kayboldu. Onun için bugün Allaha daha bağlıyım. üstünde küçük bir İsa resmi... Suali yerleştiriyorum: — Harp ne zaman bitecek? — Ben ne bilirim, o bilir, 0?.. — Kim kazanacak? — Ben ne bilirim, o bilir, ol.. — (Hitler) bu harbi kazanamazsa ne yapacak dersin — Ben vaktile kendimi tavana astım. Kurtardılar. Onu da intihar ettirmezler her halde! Ben sizi bir yerden tanıyorum! Başka bir odaya giriyoruz. Girer girmez doktor soruyor: — (A) eye ersağ günlerden ne?.. Kızgın bir bi Nejat MUHSİNOĞLU — Dışarıda kar var mı? Galiba her taraf kar... — Doktor, seni çok seviyorum ama, sen günün doktorlarına benziyorsun. Bir dok- tora muayeneye gittin mi, hemen «ne İş yaparsın, mesleğin ne?,, diye sorar. Sebe- id alüm: Tüccarsan soyacaktır, me- mursan baştan savacaktır, fakirsen kova- caktır. Ay, bu ne akıllı delil.. Soruyorum: — Muharebe oluyor mu? Iman kumandanı, pardon, Alman Önizle — Harp ne vakit bitecek?.. — (Hitler) e benden selâm söyle, bitirsin! Ayrılırken doktor izahat veriyor: — Alkol yüzünden husule gelen “Tahtel- had Mani,, vakası... Tesbit kudreti azal- mıştır. Başka bir odaya giriyoruz. İriyarı, çatık kaşlı bir hasta; bir türlü zabtedi! hasta... Bu seferki, dördüncü nöbeti imiş. İyileşmek yelunu tutmuş. Doktor Fransızcı soruyor : — Harp ne vakıt bitecektir dersiniz ? Gözlerini açıp emi yürüyor ve avazı çi arad bağırıyor folun odamdan ni in yeni bir buhrana vesile olma- mak için dışarıya çıkıyoruz. O bizi kapıya kadar takibediyor ve kapıda gayet sakin bir sesle arkamızdan söyleniyor — Birinin benim yanıma geldiği gün bu harp bitecekl.. Bir başka oda... Bir başka hasta... Dur dura, tane tane, konuşuyor. Soruyorum: — (Hitler) kimdir? — Birinci Alman!.. — (Çörçil) kimdir? — Sonuncu İngilizl., — Harbi kim kazanacak? 143 Ve” — (Hitler)ii Zavallı delil.. Bu; yerini bulmuştu ama, kendisine benzeyen niceleri, şimdilik ser- best... Yürüyoruz... Yetmişlik (sör) ler, 20 lik gardiyanlar arasından yürüyoruz. Bir oda... Bi karyola, bir masa, masanın üstünde ui sabhta bir zar, kâğıt kırpıntıları ve saire, ». Kocünısn bir çene, kısacık bir boy... Bizi görünce vi zIP “.rlamaya başladı. Ya- şı otuz olmasına rağmen, dımağının inkişaf edememesinden dolayı, tam bir belâhat halinde... Konuşma bilmiyor. Başhemşire ona bir çikolata uzatıyor : — (Mersi) dersen veririm | ia çocuğun ancak becereceği or. Bu, sevinç ——. .. İşte bütün yn görüşü: ı hı hı, bu dünya ha, bu dün- "Bir başka hasta... Genç, dinç, yakışıklı tam bir Anadolu çocuğu... (A.) şehrinde memurmuş. Suyistimal yaptı diye vekâlet rdan sonra hakikat vazifesine tekrar başlamış. Fakat bu hâdi- seyi kurma neticesi (melenkoli) ye uğra- mış: — Kimler harp ediyor? — Dövüşmenin bedi vak mı? Dövüşsüz uyku bile yok... — Müttefikler mi, Mihver mi kazanacak? — Şimdi anladım işi! Bu doktorlar hep böyledir işte, bana haber taraf mağlup oluyor, bana söyleyin? yapacaksın — Ne yapacaksın var mı? Hemen o tara- fın imdadına koşacağım! Dövüş, dövüş, dövüşeliml!,. Bir başka koğuşa giriyoruz. Biz girer girmez 10-15 hasta, askervari ayağa kal- kıyorlar. Yalnız yüksekçe bir yerde oturan ellilik bir zat yerinden kıpırdamıyor. Bu, kendi tâbirile, Eyüp Sultan Hazretlerinin vekili umumisi imiş. Gülerek soruyorum: — Ne kadar müddetle sizi vekili umumi tâyin ettiler? — Ben lâyuazilim. Yanında birçok yevmi gazete gözüme ilişti: — Bu harbi kim kazanacak dersiniz? — Harp bitti bile; haberiniz yok mu? — Kim kazandı? — Müttefikler |.. — Ya Almanyaya ne oldu? — Bir sene daha düşünürse harbi kay- bettiğini anlar. Bir başka sıkıntı hastası... Ameleymiş... düşünerek Büyükadadan Heybeliye doğru sandalla gidiyormuş. Bir de bakmış ki, de- nizi, sürü sürü, pırıltı içinde ıstavrozlar istilâ etmiş. Birdenbire bu işin ilâhi bir tecelli olduğu zehabına kapılarak, kendi- ni kaldırmış, ıstavrozların bağrına atmış. — Bay (Y.), siz (Hitler) in yerinde ol- sanız ne yapardınız? — Kendimi denize atardım. ğe çabuk bitirmek için ne yap- (Sayfayı çevirinis) eği O 3