Zavallı Cafer Yavuzun bütün hiddeti, bi- tün merhametsizliği üstünde id; — Çelebi -diye bağırdı- gi- nahların için artık Allaha yalvar. — Ben günahkâr değ 'im.. Masumum... Masumum... Padi- şabım düşün, — Harunürreşidi düşün... Yavuz başım salladı: — Dişünemem! Düşünememi — Oda şair Cafer Berem- asum olarak idam ettir — ş:j'ııhım. devletlüm, iyi hatırla onu... Fakat Halife, lediği bu hatadan, ömrünün sonuna kadar azab ve ıstırab çekti. Öyle bir cevheri kaldı- mp tâşa çarptığı için yıllarca nedametle yandı, fakat birşey kâr etmedi., < Yavuz susmuştu. Cafer çelebi yalvardı: — İyi düsün, cenabıhakkın — sesini, vicdanında duyacak ve — benim —masumiyetimi —anlıya- caksın. Sen de Harunürreşidin yerine düşeceksin. * Yavuz birdenbire Cafer Çe- lebiyi ayaklarının dibinden itti: , — Cafer bir masumdu. Bina- enaleyh şehit düştü. Fakat sen Mnasum — değilsin ki, ben azap — gekeyim. Fetvanı veren de sen- — sin Çelebi. Eden bulmalıdır. Adalet, başka türlü tecelli et- mez, Başkaları hakkında verdi- i gimiz hükmü tatbik ederiz de, Cenabıhak nezdinde — onlarla — müsavi olan seni, nasıl afley- leriz? — Ve Yavuz, daha fazla Birşey dinlememek için, sağdaki ka- piya doğru yürüdü ve kayboldu. Ayni kapıdan derhal, cel.âtlar girmişlerdi. j Zavallı Cafer Çelebi, hahların üstünde baygın yatıyordu. Dört cellât, oncağızı bir hamlede kaldırdılar ve ayaklarını yerden kesip götürdüler. Fakat ileriden şairin sesi tek- rar duyuldu: — Ey hükümdarı Ruml.. Ey padişahı âlem; pişiman olacak- sın!.. Pişiman olacaksın.. Benim masum rubum, seni her yerde takib edecektir. Vicdanen rahat yüzü görmiyoceksin... Padişah, yerine dönmüştü. Bu sözleri de duymuş ve sapsarı — kesilmişti: — Yerinden kımıldıyacak: — Durunuz! Diyecek oldu, fakat yâpama- di Bu, belki de bir zaaf ola- “eaktı. Çinkü ayai sebeple baş- — kalarını idam ettirdiği halde, Cafer Çelebeyi, hem de ferman — we fetva çıktıktan sonra, idam — etmemek belki de muaâhazeye | ANADOLU Günlük siyasal — gazete ve uharrun Haydar Rüşdü ÖKTEM Ümumi beşriyat ve yazı işleti müdü ğ v Hamdi Nüzbet ÇANÇAK ae İDAREHANESİ Hmir İkinci Beyler sokabı Cbalk Fazlai binası içinde Telgrafi İzmit — ANADOLU Teletom 2776 - PFoste kutusu: 403 Aloöne şeraiti Yallığa 3460, elt aylığı B00 kuruştur. Yalene gremlekeiler İçin — senelik elere dereti 27 liradır ARALCIU MAIRA BASILA IŞT IK leb Yazan M. Ayhan — 131 — kilere şöyle baktı: Veziriâğzam ve Piri paşa bile başlarını eğmişlerdi. Halbuki, o, şu dakikada hirşey istiyordu: İçlerinden - biri, ikisi kalkıp mah üü şair için şelaat etsin- ler, af dlesinler ve o da he men şâiri çağırtıp âffını bildir- D Fakat hiçbir. kimse kımılda- mıyordu. ÂAdeta, ortada nefes alan bile yoktu. Yavuz, müdhiş bir mücadele içindeydi. Vicdanından sesler geliyor- du, içinden: UZSE i, halıların üstünde yatıyordu. Dört cellâd hemen etrafını sarmıştı Bir muharrir, mal bulmuş mağ- ANADOLU Cellâd da şaşırmıştı. Heze- yan değildi ise, zavallı — şairi, boğmak için ellerine niçin ver- mişti? Padişahta vicdan azabı değ I, deruni bir isyan doğmuştu: — Yazık ettim Caferel.. Ben de Harunürreşid gibi, ebedi yen ağlıyacağ m, ebediyen vic- dan acısı duyacığım... Huzurdakiler, padişahın ne- dametini anlamışlardı ve şimdi onlar da, şefaatte bulunmadık- ları için azap ve hicap duyu: y?rlud.ı. Padişah içeriye gi- Tihce: — Caterin rubu pakine fa- tiha okuyun.. Cafer gitti.. Ca- fer gitti! Diye mırıldandı ve hıçkırdı. baygın Hâlâ o masal! Türklerin Viyana muha- sarası ve Almanlık. Dahilt hastalıklar mütekasam ı Dr. M. Şevki Uğar diyer ki Şişmanlık ğ Şişmanların çok terlemeleri | üzerine cilt gerilir ve ıslanır. Burada egzemalar, kaşıntılâr ve vibi gibi, bir tefrikaya başlamış kırmızılıklar gibi cilt hastalık- ları doğar. Bundan başka - şiş- manlarda; deveran teşevvüşleri ile beraber kalb hastalıkları daha çabuk zuhbur eder. Bu suüretle karaciğer ve akciğer- lerde rüküdetler husule — gelir, kan damarlarının katılaşması ve sertleşmesi ile tansiyon pek gok — görülen — ârızalardandır. Onun için kan damarı çatlama- ları ve böbrek bozulmalarına daima tesadüf — edilmektedir. Barada ayni zamanda böbrek taşları da gözükebildiği gibi Idam mahkümunun son sözleri, uçları kızartılmış çiviler gibi kalbine saplanmışlardı. — Devam edecek — — Yavuz, Yavuz, bata işle- din. Şair, masumdu. Bugünün, bu kadar güzide ve büyük bir şairini, babanın, senin zalerna- melerini yazan kudretli kalem | sahibini öldürmel Diye bir ses duyuyor gibi idi.. üzüm — salışları Birdenbire yerinden doğrul- KA KS du ve: 15 — Allahi...... - Allahi.... 13 50 Diye inledi.. Artık emri ve- . 14 25 recekti, fakat tam bu sırada, 12 25 yan pöncerenian perde aralığın || 75 K. Taner dan bakınca, diğer köşe pen- || 38 Albayrak çeresinden dilsiz cellâtlardan || S0 Alyoti bira. ikisini gördü. 773 Yekün Tamamdı. Cafer Çelebi de boğulmuştu. Binaecaaleyh iş bit- Mişti.. Oraya doğru koştu. Dilsizle- rin yanındaki diğer bir dilli cellâda bağırdı: — Bu kadar çabuk hal.. Bu kadar çabuk hal.. Celiâd, korkarak başımı eğdi: — Söyle katil, söylel., Çe- lebi ölürken neler söyledi?.. — Hezeyanlar savurdul.. 70689 Umum Yekün Piyasa Hatlari Zahire satışlam Çi Ça SK S RZE Y.ıvıu. yıımnık_luıu“ sıkarak || 45 Beğdey 6625 625 cellâda doğru yunıı.iîl: 50 Ton Bakla 4 312 — Hezeyan değill.. Hezeyan |İ£04 Ken. Psla. 410 — 515 değili. Hâşil.. aa ZAADELE P ADEREREREEEŞERE T TTT ÇİMDİKLER Çarşı ruhiyatı 'Tanıdığım bir adam, önünden geçtiğim 2 dükkânın içine, dı- Şşına, satıcısına, müşterisine kızgın kızgın baktı: — Uğursuzluk beade imiş! «dedi- benim zamanımda, insan bile uğramıyordu bu yere.. O, bu dükkânın eski müsteciri idi. Kendisi komşumdu ve ta- biatini biliyordum. Ona dedim ki: — Kusur sendedir. Fakat asıl sebep bir uğursuzluk değil, bir bilgisizlik, bir çarşı ruhiyatını anlamayıştır. Sen, müş'eriye güler yüzle çıkmar, onu kapıda karşılayıp kapıya kadar uğurlamazdın, oğru.. — Suratın daima beş karıştı. Halbuki, çarşıda esnafın ilk satış matah, güler yüzüdür. — Doğru.. — Sen, aklına bir fat koymuşsun. Hemen onu söyler, ait tarafına bir sıntim düşmek istemezdin. Halbuki, şimdiki müste- Gr, ayai mala, ayai hati söylüyor ve bu fiati kırdıktan sonra, müş- teriye tatlı dille başka birşey daha satıyor ve farkı oradan çı- karıyor. — Doğrul. — Sen, genç müşterilere “Buyurun bayanım, ne emrediyor. sunuz. İşte şunlar, bunlar var, vallahi bunları bilhassa tavsiye etmek isterim. İçe ferah verir. Cildi düzeltir. Hem size o kadar faydalı olur ki.., demiyordunuz. Halbuki, bak dinle; eloğlu neler anlatıyor? — Doğrul. — Bir kocakarı müşterin gelince, “Buyurun kadın, diyordun. Hatırlarsın ya; halbuki ihtiyar ve kadın bir müşteri,ne kâdar da güzel celbedilir. ; — Doğrul. —- — Şimdiki Müstecir, bir mali tenkit edilince, — “F krinizden istfada ettim, evet, hakkımız var, ma&amafih bu hatamı düzelte- ceğim, dyor. Sın ise; “Beğenirsen al, biz, bunları bulduk işte, , deyp müşteriyi haşlıyordun.. — Doğrul. — Mademki bütün bunlar doğrudur, senin tepetakla bat- maklığın da doğrudur, butun da küçücük bir sermaye ile yük- | selip parlayışı doğru.. — ÖOzlar da döğru.. Çimdik Viyanadan bir mahzara. (Berliner — İllustrite Zeitung) mecmuasi son nüshasında Al- ferd Gerigkin tarihi bir tefri- kasını neşre başlamıştır. Günün en büyük ve mühim tarihi ve siyasi hâdise ve vakıası olan *Avusturyanın — Almanyaya ik hakı, ndan ilham alınarak ve bu iki memleketin Hitlerini; “Avusturyanın talih ve mukad- deratı bütün Almanl gn hayat ve inkişafı ile © derece mkı bir surette bağlıdır ki bu hal tarihin Avusturya tarihi ve Al- man tarihi diye ikiye ayrılma- sına imkân vermez, sözile (or- müle ettiği talih ve mukadde- rat — birliği tariht |bakımdan mevzuu bahsedilerek yazılmağa başlanan bu tefrikada bütün Almanlık tarihinin kat'i mahi- yet arzeden geçmişteki ginle- rinden bazı tarihi safhalar tas vir edilmekte ve bununla Avus: turyanın daima “Almaan düşün cesle düşünmüş ve iki memle- katin ayni irktan olan halkı arasındaki birlik ve beraberlik şuurunun asırlarca mücessir ol- muş old ğu ve şimdi de bu şuurun büyük Almanya melhu mu içinde iladesini bulduğu tebarüz ettirilmektedir. Bu tas- virterin başlangısımı — Türkleriu 1683 te Vıyântyı mubasaraları teşkil etmekte ve bu hareketin bütün Alman kültürü uğrunda müşterek bir mücadele için bir- leştirdiği tesbit olunmaktadır. Bu muhasara zamanındaki beynelmilel vaziyete ve hassa- ten Alman — memleketlerinin ahvaline ve muhasara edilen Vi nit korkmüş ve perişan hi ve muhasaranın başında bulunan veziriâğzam Kara Mus- tafa paşa ordusunun kudret ve satvetine dair etraflıca tasvirler meyanında Türkler aleyhinde gördüğümüz fikir ve mütalealar şunlardır: (ki bunlar Türk mat- buatında akisler uyandırmış ve bazı neşriyata sebep olmuştur). O vakit Ulrich Megerle -i minde bir papaz — Almanları Türklere karşı - birleşmeğe şu suretle davet ve teşvik ediyor: *“Almanlar! Birleş niz, Türk küstahlığının size reva gördüğü hakaret ve zilletin intikamını alınız! Düşününüz ki Avusturya- nn her gülü mütevella Kayzer beşinci kral “şayet Fransız kralı önüne geçmemiş olsaydı. Türk- leri çoktan Avrupadan kovar- dım demişti. , Türk muhasara ordusu hak- kada da: *“Bu ordu hududları geçtiğin: denberi öyle bir tahribata başı lamıştır ki Avrupa bir asrı mü> tecaviz zamandanberi - yani Türklerin Vayanaya ilk yürü- yüşlerindenceri * böyle müdhış (gut) hastalığı denilen küçük mafsal üârızaları da müşahede edilmektedir. Karın boşluğunda bulunan ve mühim vazifeler gören pangras bezinin de âfet. zede olmasını intaç eder. Şip manların hemen çoğunda ka- bizlik ta mevcuttur. Çünkü bunların karın kasıları tama- mile kuvvetlerini kullanamaz- lar, kuvvetsizdirler. — Karınları bir tabripkârlık eseri görme- miştir. — Veziriâzam sonra bütün köyler ve kasaba- lar yakılmakta, halk küme kü- me bir araya toplanarak çalış- mağa kudret ve kabiliyeti olan- lar İstanbul, Anadolu ve Me sırdaki esir pazarlarına sevke- dilmektedir. On binlerce kişi esirlik ha | şiş olduğu için kazurat kalın yaâtı yaşamakta ve esir pazür: | barsaktan güçlükle geçmektedir. larında insan hayatının kıymeti Şişmanlarda uykuya — meyil bu derece küll'yetli bir arz kar- şısında çok düşkün görünmek- tedir. Papaz Ulrich vazlarından bi- rinde halka hitaben: *İçinizden bazıları Asyalı Ta- tar ve Barbar Türklerin yalnız isimlerini işitmekle sararıp sar- sılıyorlar. Halbuki bu derece dır, Vakıa Türklerin iyi ve tec- rübeli mubharipler olduğu inkâr edilemez. Fakat onlar da sizin gibi insandır, onların ellerinde fazla parmak ve tüfeklerinde başka kurşun yoktur. Cesur olunuz!. z Tetrikadaki — tasvirlerde — iki aydanberi Viyana sgürları dişin- da kulunat Türk muhasara or- dusunun harekât ve faaliyeti hakkında verilen malümat ara- sında Türk ordugâhında da vaziyetin iyi olmadığı, yeniçeri- lerin isyan ettikleri ve Kur'anın hükmüne alfen bir şehrin 40 günden fazla muhasara edilmesi şer'an caiz olmadığını ileri sür- dükleri, böylece Türk muharip saflarında karışıklık olduğu ve nihayet müttehit Alman-Hiris- tiyan hücuma karşısında Türk- lerin feci bir ricat ve firara başlıyarak bu hücumdan on üç saat sonra Türklerin bütün or- dugühinın — hiristiyan — orduları tarafından zaptedildiği, 370 top, 15 bin çadır, 5 bin deve, 10 bin koyun, 15 milyon mârkı muhtevi ordu hazinesi, Türk başkumandanının — sancağı ve hissi çok olur. Zekâları azalır, çabuk yorulurlar, Çok defa gö- rülen ademi iktidar da bunlarda husüle gelmektedir. İktidarsız- hk ve daima uyku istemeleri dolayısile, yağ örgülerinin bi- rikmesini kolaylaştırırlar, bun- larda bronşitler de oksik değik dir. Bunun neticesinde göğüs darlığı da çok görülmektedir. Hâd olarak seyredaen hastalık lar sişmanlarda pek fena ve vahim bir şekilde sürmektedir. Şu hale göre şişmanların vü- cut makinesi, yağ örgülerinin uzv yeti istilâ etmesi dolayısile bedenin kuvvet ve kudretini ihlâl edeceğinden çok defa ti- nel depresisyonlar, halsizlikler, neşesizlikler zuhura — gelmekte gecikimiyor. Güçlü ve kuvvetli görülen bu anormal şişmanlara, içi kof oluyor, tabiri tam ye- rinde söylenmiş bir sözdür. Çünkü bunlarda sırf yağ örgür leri hükümfermadır. Uzviyetin iç örgenleri bu yağ depoların: dan dolayı çok bozulmuş ol duğu için enerjileri pek kırıktır. -Arkası var- Silâh taşımak Fevzipaşa bulvarında kahveci Necipte bir tabanca ve Zinet garajında Kâzımda bir bıçak bulunarak zabıtaca müsadere edilmiştir. e ı.s. . Halkevi köşesi 1 — İstanbul Üniversitesi ti- caret hukuku Ordinaryüs prole- sözü Bay Hirseh tarafından 2/4/938 pazartesi günü sant 17 de evimiz salonunda “Yeni de- niz ticaret hukukuna doğru, mevzulu bir konlerans - verile- cektir. 2 — İzmire gelecek seyyah- lara antikiteleri göstermek işin- de tercümanlık etmek üzere evimiz İisan bilen gençlerimize bir kurs açmağa karar vermiş: tr. Kurs on iki konferanstır. İsteklilerin isimlerini yazdırmak üzere hergün saat 15 ten 18 « kadar Haikevine müracaatları. 3 — 29/4/938 cuma günü saat 15 de dil, tarıh, edebiya' kamitesinin ve Yö kurul top lantısı vardır. Hastalarım 11,30 dan bire ka» dar Beyler sokağında Ahenx matbaası yanında kabul eder. Muayenehane telefonu 3344 EFv teiefonu 2261