ü __V,_“KRVZek ecuriyetined!,, Marlen Ditrih ve Merl Obern diyorlar ki.. En çirkin kadınlar bile makiyajla değişebilirler.. Ko- cam sevmiyor diye makiyaj yapmıyan kadın hareket ediyor derr_ıektı'r.' yanlış Bir güteteci, kadınların gü- Helleşmeleri hakkında tanınmış gıldızlarla görüşmelerde bulun- Mmuştur.. Bu yıldızlar arasında şunları söylemektedirleri Marlenin sözlerh M'—d.gııı;îllllmık bir hususi irş ayni zamanda ker din için bir vazifedir de., Bir Artist için de, alelâde bir kadın İçin de bu böyledir. Kadın Galma kendi, ailesi ve Tan içla güzelliğine dikkat ©o mek mecburiyetindedin : ,Bazan, tabil halde pek çik kin duran kadınlar gördüm, O derecede ki, bu kadınların kon- dilerini güzelleştirmek için uğ- raşmalarının beyhude olacağı sanılır. Fakat bu kadınları dik- katlo tetkik ederek farkettim ki, ufak bir ihtimala mükemmelle- Marlen Ditriah ve Öberon Mııl ne suretle güzek leşebileceğini araştırmak mec- | böriyetindedir. “Makyaj yapmâk beni hiç güzelleştirmiyor, veya “kocam sevmediği için ben hiç makyaj yapmami,, gibi sözleri çok ma- nasız bulurum.. Allığım, pudrasını sürünme- den sokağa çıkan bir kadın, T ĞĞEM e . ÜS MA BR S VN f,_mEyı kalpli uşak,, Cin Harlov ve Robert Taylörün y yeni filimleri.. Şen birkomedi haline konu: Jan bu filinde, M's Harlov, borca garkolmuş bir genç dul rolünü almaktadır. Mis Harlov, borçlarını ödiyebilmek için zen. ga bir erkekle evlsniyor. Fa- kâat, borçlarını gene ödiyemi- yar. Çünkü, aldığı erkek soy- suz ve nekesin biridir. Robert Taylor, bu kadının vııiyeün_ı #Ciyor ve ona karşı büyük bir meyil duyuyor. De- vamlı surette çevirdiği — entiri- :. ııh arlovu — kocasın: lan ayırmağa muvaffak oluyor. Halbuki, — Harlovun koçıııydı Robert Taylorun kardeşidir, Filim gayet mah'rane çevril- miştir; eğlenceli sahneleri pek çoktur n Vaktile kadınlarda tavır, letafet ve zekâ aranırdı.. Şimdi riyazi bir kaideye giren güzellik; rakamlarla ifade olunuyor.. Güzel bir kadından — bahsolunurken şöyle deniliyor: “Ne zarif mahlük; kalçalarının çev- resi doksan santimetre, sık- leti elli kilol..n ne kadar lüks giyinmiş olursâ olsun, bence tuvaletini ikmal | etmemiş sayılır. Bazı kadınlarsa, tenlerine uy- mıyan pudra — sürünmekle kâfi derece süslendiklerini zanneder- ler. Bir pudranın tene uygun olması zarureti pek mübim bir meseledir. Her kadın, yüzüne uygun pudrayı seçebilmek için tecrübeler yapınak mecburiye- tindedir. Güzelliğin diğer mübhim bir âmili de İetafettir. Tabiaten lâ- tif birçok kadın vardır ki, yürü- yüşlerinin bozukluğu yüzünden bu letafetlerini kaybederler. Hulâsa, kadınlar için en ehemmiyetli mesele tuvaletle- rine, güzelleşmel her hu susta dikkât etmeleridir. Merl Oberonun sözleri: — Berce güzellik, sıhhat demektir. Sıhhatli olmak içinse, iyi gıda almak, kâfi derecede istirahat etmek ve bol bavada yaşamak İâzımdır. Kaliforniyada — bulunduğum zamanlar, tatilimi — yüzmekle, güneş banyosu —yapmakla ve balık tutmakla geçiririm. 9' ekilde yaşımak, insanın İşti- ılıııııı ııytıı:rm Meselâ ben, her zaman iştihalıyım. Bol bol meyva ve sebze yi rim. Şekerli maddeler - insanı yağlandırdığı için, onlardan pek ©o kadar hoşlanmam.. Fazla süt içerim, çünkü süt enerj yi artı- rır ve teni berraklaştırır. Hergün akşam özerleri yüzür me kaymak sıvarım. M_lh dakika sonra bu kaymağı IIH- sonra da güneşe çıkarak, yür zümde kalan kaymağın yağla- tıhi tenime yidirmeğe çalışırım. Cildim mat olduğu için dak ma koyu renkli pudra kullanı rım. Yanaklarıma kat'iyyen allık sürmem, — fakat — dudaklarıma koyu ruj kullanırım. Bundan başka, gözlerime son derece dikkat ederim. Çünkü — göz, shhat ve gözellik timsalidir. ANADOLÜ : kRiZ z P n İngiliz. İtalyan mü- (#? — Binbir gece masa ZLT DA LKL GUT — zakereleri ve neticeleri ——— — Başı 5 inci sahifede — Roma ile Paris arasında mun- tazam münasebetler toessüs et- tikten sonra, müzakere -başlıe yacaktır. Fransa, İtalyanın Ak- denizdeki hususi mevküni, İtab yanın da kendi hususi mevkiini tanıması şartiyle tanıyacaktır. Süveyş kanalı husasunda iki tarafın menfaatleri müşterektir. İspanyadan İtalyan gönüllüleri- nin çekilmesi tamamlanmış, kalya, İspanyol topraklarında gözü olmadığını ilân etmiş ola- caktır. Habeşistan — hususunda, mesele daha başlangıçta halle- dilmiş olacaktır, çünkü Fra elçisini göndermekle impı torluğu tanımış sayılacaktır. Istikbal için ümidler Böylece hatta tam manasi Te müzakerelere bile hacet kalını- yacaktır. İngiliz-İtalyan müzake: relerini tabil bir şekilde Fran- sız-İtalyan — yakınlaşması takip edecek ve bu hâdise İspanyada barbın sona ermesine rastlıya- caklır. Bu yakınlaşma o zaman Fransız hükümetini, Faşizm kar- şısında bir parti tavrı takınma- mağa mecbur edecektir. Par.sin Romaya karşı durumu — İngilter renin durumu gibi olacaktır. Resmi mahfillerde her memle- ketin istediği hükümete sahip olmakta serbest olduğu tekrâr- lanacaktır. Burada bu üçüz #nlaşmanın muhtemel neticelerinden bir ka- çına temasla iktifa ediyorum. İngiliz-Fransız-İtalyan anlaşması evvelâ — İspanyı Afrikada, sonra şarkta ve bilhassa mer- kezi Avrupa ile Balkanlarda birçok neticeler doğurabilir. Bu anlaşmanın Avrupa sulhunun mühim garantilerinden birini teşkil edeceği muhakkaktır. —— Kaçakçılık Ankara, 16 (A.A.) — Geçen bir hafta içinde gümrük muha- faza teşkilâtı 47 kaçakçı, 615 gümrük kaçağı, 3 kilo 4 gram uyuşturucu madde, 33,700 çak. mak taşı bir tabanca — ile 32 kaçakçı hayvan ele geçirmiştir. LA T Gözlerinizi biç ihmal etmame: niz lâzımdır. K Saçların güzelliğine de, çök dikkat etmek şarttır. Saçlarımın gürlüğünü ta mühimdir. sekiz saat uyurum. Çünkü, uy- kusuzluğun — güzelliğe — yaptığı zararları hiçbir şey telâli ede- 5 Tayyâre sinemasında, bı lfıf!ı. çevirdiği Yakan Buseler filimi göıleı.lmk!ıdiı: F& hk:k_ış_ın_ G'îk_P"ı_ğElı'. . a #a rendan Seyyit Sendaovadın Harikulâde deniz seferleri Nakleden: İrfan Hazar KELARRLNI AAA Konuşmamıza Hindli de işti- rak & alimize şükredelim -dedi- kaptan, mademki korkmıyalım ve salımızdan emin olalım di- yor. Telâş etmiyelim. Sükünetle geleceği bekliyelim. Hiç ehemmiyet vermediğim yamyam salı, re'sin dediği gibi öyle fırtınaya mukavemet edi- yorda ki izah edemem. Adeta sarsılmamız bile b ziçok rahat- sız etmiyordu. Fakat gec> yarı- sından sonri riye giren dal- galardan ıslanmağı başladık. Reisin yanında üç Yemenliyi nöbet bırakarak biz ambara indik, İşte bu inişledir ki, ikinci bir hazineye kavuşmuş oluyorduk. Hay Allah fırtınadan râzi ol- sun!, Bu hızineyi köşteden (Fakir) di, Anıbara girdikten yirmi da- kika sonra, zilfiri karaalık için de olan ambar, birdeabire ay- dınlandı. Aydınlık, tipkı yamyamların şenliklerindeki aydalığa ben- ziyordu. Açık kırınız ya çalıyor ve gittikçe koyalaşıyordu. Şaşkın bir halde (Fakir) e seslendim; — Seyyidi bu mucize nere- den doğdu; bizi nura kavuş- turdun; dedim. ©o meşhur - dişlerini göl göstere gülüyordu, Demek o da memnundul Bana doğru ,dönerken elinde şamdan gibi bir şey tutuyordu. Nihayet; — Bunu görüyor musun? bizim — Ere, Dedim. — Bu, mumdan yapılmış bir kandildir ki, yan tarafına şu fitili sürttüyünüz zaman kendi kendine yanar. İki gün önce bunu keşfetsoydik, karanlıkta kalmazdık... Amrünün sesi (fakirin) konuş masını kesti, ©: — Seyyidi, seyyidil Bu cani- be bakınız, bu canibe, Diye haykırıyordu. Hepimiz onun gösterdiği ta-, rafa baktık. Bakmamızla birlikte ağzım - zin suları akması bir oldu. Gözlerime inanam:yordum! Amrünüs yanına koştum. Onun gösterdiği şeyleri elim- le tuttum. Rüyada olmadığımı iyice kestirdikten sonra ben de zıplamağa başladım. Ey kariim! Şu insan oğlu ne anlaşılmaz —mah üctur! — Daha üç gün önce © ğerlerimiz azap- tan — yanarken, — bağırlarımız derd ve* istirapla — tutaşürken şimdi hepimiz memnunduk. £ ambari- 2e gördü- ğümüzü merak eti şsinizdir| Söyliyeyim: Büyük bir çuval içinde, ter- temiz buğday unu ile onun yanında üç büyük sepet dolusu balık.. Artık, kim — fırtınayı yordu! Orada bulduğumuz - toprak bir kap içinde çabucak bir ateş yaktık. kızartmağa başlarken hepimizin ağzından sular akıyor, anbarin ağzına doğru giderek: y Nasih reis, Nasih reis! :iiıdı, müjdel Diye bağrıyor Ü dinli- Bugün Tayyaro Sinomasında ELER <SYAF SAĞ ile artistler j v y BUS ÜÜ içinde çok iyi tanınmış olan Tino R.;