17 Nisan 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

17 Nisan 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

atYANDO Çexebı, Yavuzun sözlerini dinledikten sonra ya- pacağı işlerde daha hesaplı hareket ediyordu Fıkra şöyleydi: Harunürreşid devrindeki meş- — —— er eee Yazan Ayhan —-i - — Alerin - demişti - bu da bur bir şair, Halifeain meziyet- lerin', mavaffakıyetlerini, büyük. lük vesairesini tebarüz ettiren göyet güz:l bi şir yazmış. Maksadı, z da dünyalık ko- parm kmış. Fakat şiir hakika- ten çok güzel hazırlanmış imiş. Keyliyeti halifeye haber ver« mişler. O da: — Gels'n, okusun! Demiş, şairn huzura çıktığı gün, Harunürreşid, genç bir gariyesini de tahtının yaaında bu aadurayormuş. Şiüire iltilat ettikten sonra: — Bayırun «demiş- okuyun da dnliyelim. Şair, eserinin parlaklığından ve kuvvetinden emin olarak, biraz da gurür ve tefahür için de, ağır ağır şiiri okumuş.. De- diğimiz gibi, şür, bir bayli uzunmuş. Harunürreşid sormuş: Btti mi hocam?. Bitti “ devlet.dn.. Fakat ben bu şiiri biliyor Bım. Bu senin eserin değl ki. — Aman efendim, nasıl olur, ben başkalarının eserlerini be- nimsemeğa ve onları bilhassa huzurunuzda okumağa nasıl ce- Saret edebiir.m?. Harunürreşit: — Dinle öyle isşe, Demiş ve şiiri ayaen okumuş. Şaii mış. Halife, gülerek: — Gö dün mü - demiş - bu Hir senin değildir, istersen ikinci bir ispat doha verebilirim. Şwir, beygınlıklar - geçirerek: — Verin devlet'üm! Demiş. Harunürreşit te cari- yesine dönmüş: — Sen de oku, şair duysunl! Genç cariye, ayağa kalkmış ve şiiri aynen okumuş, zavallı pir de düşüp bayılmış. Hahfe, adamlırı vasıtasile gairi ayılttıktan sonra gülmüş ver — Şair « demiş - sana bir eyun yeptım., Biliyorum ki, bu şiir senindir ve hakikaten çok güzeldir. Mükâfatını da verece- Şim. Benim hafızam o kadar tem zdir ki, karşmda, herhangi Birşeyi bir defa okusunlar, derhal ezberler ve edakikada aynon tekrar ederim. Cariye- min hafızası da benimkine ya- kındir. O, birşey iki defa okur nunca onu ezbderleri. -Anladın ya? Sen şiiri okudum, ben de tekrarladım, etti, ikü. Bu su- vetle benim cariye de şiiri ez- berleyiverdi. Mesele bundan ibarett.. Yavuz bu hkâyeden sonra gülmüs, Cafer Çelebiye: ANADOLU gazete < Haydar Rüşdü OKTEM Ku meşriyat ve yazı işleri müdü w bamdi Nüzbet ÇANÇAK —— İDAREHANESİ Brrir İlinci Feyler rokatr ©.Bslk | astiağ binanı içinde — ANADOLU Fosia kuluma 405 Günlük - siyasal Abone şeruiti Yübya 3400, aü aylağı 800 huzuştur Yalanes memleketler icin — venelik ahere kaneti 27 kizeder © MATKAADINDA VASILMİŞTİR zar fane kıçtı. Fakat tekerrürü halinde, verdiğim söz muteber değldi, ona göre akiını başına toplal Çelebi de v günden itibaren bir daha böyle hatalar işleme- meğe çalıştı. Göze çarpan ye- göne kusuru, Poi paşa ile hoca Halimi, İdris Bitlisi vesaire ile gizli gzli mücadele etmesiydi. Yavuz, onuan büçok yerlerde, bu zevat aleyhine atıp tultuğunu Fa- Her işitmiş va canı sık lmıştı. kat sesini — çıkarmamıştı. şeyin biz zamamı vardı. — Demek ki, fermanim çı- kınca, dünya ve helâl evine girersin öyle mi Çelebi? — Onoane şüphe padişahım! — Meselâ sana seksenlik bir acuze alsak... — Bir nevc'van gözükür gö- Yavuz bir kahkaha attı: — On dördünde bir çeşmi ahu alsak.. — Cana can verir. devlet- lüm., — Şu halde hemen akdi nikâh olacak.- Herkes padişahx bakıyordu: Yavuz, — eğleniyor muydu? Yok, işte ciddiyet varsa, Çele- biye kimi almak istiyordu? — Bugünden tezi yok, bw radaki zevat ta taraleyain — şa- hidi olacaklar.. Yavuz, Çelebiye doğru gitti, kulağına fıs Idadı: Sonra yüksek sesle sordu: — Nasıl, razı mısın? Çelebin'n ağzı, keyfinden iki karış olmuş, sakalı, bıyığı di- rilmiş, gözleri yanıp tuluşmağa başlamıştı: — Aman hükümdarım, aman haşmetlüm, ku'unuz dedim ya, e RRCN Termanınızla seksenlik bir acu- zeyi bile bir perii peyker gör rürüm.. Yavuz, bu'uşundan memnun olarak ellerini uğuşturarak: — Hele hele, taçlıı hanım gibi Acem diyarında eşi olm- yan bir alitabı cihan olursal Diye ilâve etli. Bu cümle, soğuk bir rüzgâr gibi orlalığı karıştırdı.. Herkes dehşet ve bhayret içinde biri- birine bakıyordu. Taçlı batao, Şab İsmailin zevcesi, nişancı Cağfer Çelebi ile evlenecekti ha?. Fakat bu nasıl olurdu. Şeriat buna maniydi. İslâmi- yette bir kaide vardı: Nikâh altında bulunan bir kadın, başkasına nikâhlanamaz- dıl. Kaldı ki, bu kadın bir şah karısıydı. Ayni zamanda esirdi.. Divandakiler, çelebi müstes- na, bunu padişahın bir muzip- lılı sandılar ve beklediler. muz plix dı lııl kararlaştırılmış ve aleyh, derhal de tatbik edilecek ciddi bir mevzu vardı. Cafer çelebi, başına konan taçlı devlet kuşunun bayalile şimdiden heyecanlar geçirir ve gözlerinin önünde bu müstesna dilberin önünde geçireceği da- kikaların zevki canlanırken, di- gerleri de bu kararı durdurmak çarelerini arıyorlardı.. N hayet Yavuzun hocası Ha: Emtf ağzını açtı: — Padişahımız, fe-mamnız fermandır, ancak — nikâh İstan. bulda ve nişancımızın .ııÜ ııı“ıtıııı:.p olarak, efradı a lesi nin de huzurile kıyılsa olmaz mı?. Yavuz, maksadı #nlamıştı: İşin arasını soğutmak ve ken- i bu fikirden vazgeçirmek yorlardı. -Arkası var- M.Hitlerin peşini bı- rakmıyan İngiliz kız. Londrada Hayd Park yakınla- rında nehre atılacaktı Londrada, İspanya harbi hak- kında ıukulr söyüyen hatipleri *Sarpent ne, Bu bağrışmayı işiten polisler yetiştikleri zaman, bi:kaç teza- Büratçının elinde çırpınan bir kadın görüyorlar. Bu kadin Hitlerin peş'ni bırak mıyan, Nazilik için çalışan Mis Freeman Matfordur, yani Lord Redesdalin. kını!.. Saçları darma dağımık olmuş, üstü başı yırtılmış — vaziyette. Polislerin yardım'le kendisini suya atmak istiyenlerin elinden kurtularak ve sükünetini hiç bozmadan bir otobüse atlayıp oradan uzaklaşmıştır. R. Arasın Kahirede İtalyan gazetecilerine beyanatı İ! popolo d'İtalia gazetesinin Kahire muhabiri, Hariciye Ve- kilimiz B. Rüştü Arasın şu be- yanatımı gazetesine bildirmiştir. *— Türkiye, bütün ecnebi devletlerle samimi münasebet- lerde bılanmaktadır. İtalya ile olan münasebetlerimiz de çok samimidir. Maüm olduğu veç- hile Türkiye, İtalya imparator. huğunu tanımıştır. , Mahkümiyet Foça kazasının Bağarası mev künde B. Feridi tabaaca kur şunile yaralıyan Ayvazoğlu Ha san, şehbrimis Ağırceza mahke- mesinde 29 gün hapse malr küm edilmiştir. Atatürk günü Bergamada tezahüratla kutlulandı Şehir donatıldı, soylevler verildi, gece müsamere tertip olundu Bergama, (Hususi) — 13 Ni- san Bergamanın en büyük bay- ramlarından biridir. Ea Büyü- ğümüz Atatürkün Bergamayı yakıp tutuşturdu. Sözüne devam eden hatip nutkunu şu cümle ile bitir- şereflendirdikleri bugünün yıl | miştir: dönümü, ber yıl olduğu gibi — O yalmız Türkün mazlüm bu yıl da coşkun — tezahüratla | tal hini istediği kıbleye çevir- kutlulanmıştır. mekle kalmadı; ayni zamanda Şehir baştanbaşa donanmış, törene 11,30 da spor alanında başlanmıştır. Halkevi bandosu ve Ortaokul — talebesi — tarafın- dan İstiklâl marşı söylenmiş bundan sonra avukat B. Halük Ökeren tarafından bir — nutuk verilmiş alkışlanmıştır. Hatip, bugünün bir bayram olarak katlulanmasındaki mana ve maksadı anlatmış, mütare- bütün —mağdur milletlere de dersi ibret olacak bir hareket- te bulundu. Maz'üm milletlerin müncisi, Türkün Büyük Atası sen çok yaşal. Şiddetle alkışlanan bu nutuk- tân sonra ortaokul talebesinden Bayan Pakize çok güzel bir Atatürk şiiri okumuş ve alkış- lar arasında cumhuriyet marşı kenin — ümidsiz —zamanlarım . Atatürkün Samsuna gelişiyle Ve bu samimi hava içinde Türkiyede doğan şin şaşaar | halk şehre doğru bir yurııyq sını tebarüz ettirerek demiş- | yapmıştır. e ble, — eakskealrn sömaeteman - fyte ümidimizin idığı, haysiyetimizin yeis - içinde kak dığı bügünlerde o, “Atatürk Samsundan Anadoluya geçti ve ufukları saran korkunç ' belut ları yırtıp enginleri aydınlatan bir şimşek g bi, bir yıldırım gibi bötün ruhlarda bir ümid kolu tarafından “Bu da benim gönlümün masab, piyesi me vaffakıyotle temsil edilmiştir. Büyük bayramımız münase- betile Ulu Önderimiz Atatürke Dahiliye Vekili ve C.H.P. ge- nel sekreterliğine tazimat tok gralları çekilmiştir. Sovyetlerin Sofya elçisi de kayboldu. Bulgar gazetelerine göre elçi; Troç- kist kongreye iştirak için Nansiye gitmiş. Tas ajansı, Sovyetlerin Solya Bazı gazetelerde elçinin ha- elçisi Razkolnikofun vazifesine | len — (Nansi) de toplanmakta nihayet verildiğini bildirmiştir. | bulunan Troçkist bir kongreye Fakat bu haberden bir müddet | iştirak etmekte — bulunduğunu evel Sofyadan ayrılan Sovyet elçisi hakkında, Bulgar bası- nında muhtelif yazılar - vardır. Gazetelere göre, azlini haber aldığı için Sofyayı terkeden elçi, karısı ve çocuğu ile bir- Tikte Avrupaya gitmiş ve Mos- kovaya dönmemiştir. Bu bhusta muhtelif kimselerle röportajlar yapan Ulro gazetesine bakılır- sa, Gospodin — Razkonlinikof Sofyadan ayrılmazdan evel iyi görüştüğü bazı kimselere kıy- metli eşyalarını hediye etmiştir. Hediye edilen semaver ve kıymetli kitaplar da bu meyan- dadır ve bu, elçinin, azil key- fiyetiaden Tas ajansının telgra- fından evel haberdar olduğunu göstermektedir. Gene bu gazeteye göre, ek çiyi Peştede görenler olmuş ve fakat ondan sonra nereye git tiği bir türlü öğrenilememiştir. Varşovadaki — Sovyet - elçiliği. Razkolnikofun Varşovadan geç mediğini Sofyaya telelonla bık dirmiştir. yazmaktadırlar. Bütün bunlara nikofun Moskovaya gittiklerini yazanlır da vardır. Bu hâdise son günlerde Bul- gar basınında önemli ve heye- canlı bir mevzu olarak ele alın- mıştır. Gazetelerin ilk sahifele- rinde buna dair muhtelif yazılar ve karikatürler vardır. Liman hareketleri Dün limanımıza 2 Türk, bir Macar, 1 İngiliz vapuru olmak üzere dört vapur gelmiş, 1 Türk vapuru da hareket etmiştir. Dr.Behçet Uz Muayenehane telefonu 3990 Ev telefonu 2261 rağmen bay ve bayan Razkol- | Sagâm LA bahisleri Dahili hastalıklar m itsdammme Dr. M. Şerki Uğar diyoe &ü Dizanteri > Üke Hastalığın müzmin seyreden şekilleri, daha çok sirayete meydan verdiğinden ehemmi:- yet kesbetmektedir. Bu gibi hastalar halif devam eden has« talığı dolayısile herkesle temasa gelirler ve birçok kimselere hastalığın bulaşımasına sebep olurlar. Çünkü müzmin dizan- teri şekilleri çok defa aylarca sürdüğü gibi, senelerce de de- vam edebilir. Bunlar, ufak ve hafif karın ağrıları diyerek ehemmiyet vermezler ve bu zaman zarfındâ temasa geldik- Teri insanlara hastalığı geçe rirler. Bu hastalıktan korunmak için | €a evel bu gibi hastalarla te- masa gelmemek lâzımdır; zira doğrudan doğruya bastalık s.- rayet eder. Onun için bu gibi hastaları ayırmak ve kimse ile temasa gelmelerini menetmek zaruri bir keyfiyettir. Hastavın kazuratını, elbise ve çamaşır- larınt dezenfekte etmeğe çok ehemmiyet vermelidir. Hastaya bakanlar ve hasta ile temasa gelenlerin de kazuratlarının mu- ayene edilmesi ve mikrobu hâ- mil ise dezenfekte edilmesi si- rüâyet noktai nazarından pek ziyade önemli bir meseledir. Şurasını gözönüne getirmeli ve unutmamalıdır ki, dizanteri sıh- hi tedbirlerin ve — şartların, te- İmizliğine en büyük düşmanıdır. Hıfzıssıhhanın emrettiği taharet DU N düyn Kurbamdi l:ı“. b Kıınıım mikroplar — bulun- duğundan bu gaita maddesinin karıştığı sular ve bu sularla yıkandn yinecek ve içecekler d müthiş bür tehlike teşkil eder. Kullamlacak ve içilecek suların muntazamı bir teşkilât ile temiz olarak getirilmesine ve karura- tın kanalizasyon tesisatr ile hiç bir tarafa bulaşmadan akıtıl- ması hastalığın korunma mese- lesinde pek mühim bir rol oy- namaktadır. -Son- Nöbetçi eczaneler Eczanelerin bir haftalık nöbet günlerini gösterir cetvek Pazartesi: Kemeraltında Şifa; da Güzelyalı; Tililkikte B, Faik; İki. İkiçeşmelik; Alsaşcakta B. Kuad, Ayvuklada Halk, ; Salı: Kemaraltında Şifa; Karaatimada B. Eşref; Kamerde Kamer, Alatar cakta B. Ahmed Lütfi, Eşrelpaşada Eçrefpaşa, Çarşamba: Başdurakta Sıhhat; — Karataşta B. Habif, Tilkilikte Yeni İsmir; İrgatpasazında — Asrf; — Güzelyalıda Aliyet, , Perşembe: ı Kemeraltında Hilâl, Gözelyale | da — Göüselyalı, — Tilkilikle . Falk; | Eçrefpaşada Eşrafpaşa, | Cuma: Kemeraltında — İtihat, Güzelyer hda Güselyalı, İrgatpasarında Aeri; cakta B. Fuad. Cumartesi: Başdurakta — Sıhhat; Karantiner da B. Eşrei, Kemerde Kamol, Pazar: Kemeraltında — Hilâl, Karataşta B, Habif, Koçecilerde Yeni İzmiri keşatpasarında Aari ll ıı

Bu sayıdan diğer sayfalar: