î Izmirden Yu | Mukayeseli devrim köşesi, cidden B Gezi notları karıkıılca! görülmeğe değer bir şekilde tanzim edilmiş! Ben de: — Nuri Akagündüz. İsimler sırasile dimağımda beklemediğim âni bir düşünce doğurdu. Nezaket Becerik... Herşeyden evel çok fazla na- ziyade adabı muaşeret kaidelerine riayetkâr olmak zarureti var. Binaenaleyh bunu da yarımyamalak değil, adamakıllı becermek icap eder. Ya kendimi unutur bir gaf ya- parsam, Bu kötü işte; maama- fih fazla dikkatli olacağım.. Tu- ran Dinmez... Sabri Orhun... Bu iki isim birleşik bir nok- ta etrafında temerküz ediyor. Orhun kitabelerinin tozlarını silen, Turân dağlarının dinmez rüzgârları.. İnsaklık beşiği, me- deniyet beşiği Türk — yurdunun ölmeyen kucağı içinde yükse- len birer şahika... Şu halde ta- rihi bir konuşma olursa azami ihtiyatlı davranmak lâzım. Nuri Aktgündüz.. Nurinin Nuri olduğunu bi- lirdim. Fakat şu gazetelerde diline doladığı insanı yazılarile allak-bullak eden Akagündüz — soyundan olduğunu bilmezdim. — O koca Aka, Müsevi vatan- daşları Türkçe konuşturmağa, mirasyedilere ders vermeğe, t — şoförlere çatanlara dillerini turmağa çalışırken; bizim Aka Yukarı Kızılcada, kırışan y nün çizgilerine bakmadan bi- rinci yumruğunu gazetecilere “ indirmekle işe basladı. İşte asıl bu dosttan korunmak elzem... Şu halde. Şu halde ağzımı p açmadan sıkışıp kaldığım bu yerden yavaşça çıkıp gitmeli- yim, fakat mereye.. Aka bıra- — kırmı hiç. Nasıl oldu, ne geçti bilmi- — yorum. Bayan Nezaketin bece. remiyeceğim bir' kahkahası ku- laklarımı deldi: — — Ayol. Bizim ustabaşı ne- “gede?. Bu vakite kadar kal- — mazdı amma?.. — — Kim bu ustabaşi B. Aka.. f) — Gelince görürsün. — Aralık kapıdan gözlüklerini ' burnunun üzerine düşüren, ar- — kasında bütün okul öğrencileri- min giydiği bir “önlük-podya, ile içeri giren sarışın bir genç. Akanın sesi: — Ustabaşı, başöğretmeni- miz Ahmet Akman.. “Ah, bu gönül,, Yazan: Üstün Tangu Kafam dört meçhullü isim muadelesini çözemed ği için be- şinciyi içine alamadı. . .. Kendi konuşmalarına daldı- lar. Akşam toplantı yapmışlar. Yeni terimler üzerinde fazla çalışıyorlarmış.. Bayan Turan Dinmez başöğ: retmene: — Bu gök “Geometrin, Üç: ğgen, konusunu vereceğim. Va- kit kalırsa Orantürün nasıl kul- Tanıldığını anlı ne de yeni ödev ol problemler hazırladım. Gelecek derse Paralel çizgiler ile dört. gen ve Kareler üzerinde meş- gul olmak istiyorum. Geometri, üçgen, orantür..... Bilmediğ' n yeni kelimeler.. Aka: — Görüyorsun.. Burada bü- tün çalışmalar — biribirine eşit bir düzey üzerirde gidiyor. Kulağına eğildim: — Aman dedim. Ben bu- ko nuşluğunuz dilden birşey anla- miyorüm. Bazıları kulağıma ya- kın Fransızce hendese — isimle- rini hatırlatıyor. Fakat aradan zaman geçtiğ. için unuttum. Güldü. Şimdi okulu geziyoruz. Aka sözü başöğretmene — bıraklı: — Okulumuz gördüğünüz gibi beş öğretmenli, beş sınıflı, 300 talebelidir. İki ayrı binada ted- risat yapıyoruz. Binalâr görük ihtiyaçlı cevab vermiyecek haldedi:, Dershanelerimiz dar. Çocukları fazla sıkışık oturtmak mecburiyetinde kalıyoruz. Hele geçen yıla kadar sıra da kâli gelmiyormuş.. Burada Aka atıldı: — Evet geçen yıl talebe altı kişilik çok eski ve kötü sıra- larda — oturuyorlardı. Bereket versin bay Akmandan önceki baş öğretmen ne yaptı yaptı okula yirmi tane yeni, modern sıra teiin etti. O, geldiği za- man bu gördüğürüz bina da bu hâlde değildi. Gelir gelmez, hemen kollarını sıvadı okulan tavansız alt katını tavanlattı. Bozuk sıvalarını, yıkık bahçe duvarlarını, iskemlelerini — ta- mamladı. Geldiği zaman okulda üzerine oturulacak sağlam bir sandalya bile yoktu. Bugün gö- rülen şu * koltuklar, şu — siyah Yazan: Saime Sadi “ — Doktor bana gedi: —— — Sizi burada eğlendireme- — dim. Derhal gitmek isteyişiniz — bana bu fikri verdi baba.. Dedi. Babam bu cevabı ver- dikten sonra kendi kendime / düşündüm: — Doktor, benimle gizli ve sinsi bir mücadeleye başladı. — Ve bu mücadelenin bütün psi- kolojisini de biliyorum. Fakat aldanıyor. Mağlüp olacaktır. 4 * .. Doktoru, yavaş yavaş daha etraflıca düşünüp tanımak isti- oum. Bu tikir bende sık sık yor, fakat sonradan vaz- çiyorum.. Beni en fazla kor- kutan şey şudur: Doktor gün geçtikçe daha cüretli davranmağa — başladı. Elbette ki bunun bir sonu ge- lecek ve doktor, belki hiç um- madığım bir zamanda, bana birşeyler söylemek istiyecek.. Mukavemetim kuvvetli, hatta mukabelem — şiddetli — olacak.. Fakat hâdise, bu kadarla gelip geçecek mi? Böyle bir hâdise karşısında, benim başka vazifem yök mudur, varsa ne olabilir? Bu — düşünceleri, — kafamda fazla tutamıyor, onları söküp atıyorum. Fakat tehlike bir değil ki... Uzakta, kanadlarını kımıldatmağa baslıyan bir çay- böakür ! &, | ANADOLU 1 — Evimz resim sergisi 24 Nisanda açılacaktır. İştirak et mek jstiyen ressamların 15 Nisan akşamına kadar eserle- rini evimiz Ar komitesine gön dermeleri. 2 — Evimiz temsil kolu ta- rafından 12/4/938 salı akşamı *Yaşayan Ölü, piyesi temsil edilecektr. Biletler — Halkevi sekreterliğinden verilmektedir. Halkevinin tertip ettiği spor harekâtında gün değişiklikleri ve harekâta güreş te ilâve edile- rek program aşağ daki şekilde tadil edilmiştir. A— 15 Nisından 15 Mayıs 938 ze kadar her haftanın pa- zar günü akşamları Halkevi bahçesinde Amatör güreşleri yapılacaktır. B— Atletizm seçmeleri 29 Mayis, müsabaka da (5 Haziran) pazat günleri Alsaacak stadın- da yapılacaktır. C— Bu müsabakalar birinci ve ikiaciler hediyeleri Hal. kevinde teşhir edilmektedir. D— Kayt muzmelesine baş- lanmıştır. — İştirak - edeceklerin Halkevi sekreterliğine müraca- atla adlarını kaydettirip birer numara almaları. 3— Evimiz pek yakında bir nakış kursu açacaktır. Ku sa devam etmek istiyen'ern Hıl kevi sekraterl ğine mürac aa boyalı sandalyalar, bütün bu yenilikler hep onun eseri ir. Bay Akman yeni geldiği için veaz'yeli henüz kavramış de- ğldir. Geçen yıl eski başöğretmen okulda çocuk vel lerine ve köy- lülere iki defa müsamere verdi. Bundan coşan köylüler okulu daha çok sevmeğe başladılar. Ve biraz sonra hemen okul fakir çocuklarını koruyacık bir himaye heyeti meydana geldi. Geçen yıl bu irmi saki: killerde hayırlı yardımlarda bu- lundu. Gene yılbaşında talebe- nin yatırdığı ufak h'sselerle bir talsba kooperatifi kuru.da. Yar- mi lira sermz ye ile işe başlıyan bu kooperatifın bugün * hisse tevdiatları hariç - elli küsur lira mevcut parası vardır. Talebeye dışarıdan daha ucuz, daha sağ- lam kırtas yeyi bu kooperatif vasıtasile temin ediyoruz. Okulun geçen yılki canlı fra- liyet.ni duyan kültür direk'ö: tümüz Bay Ali Rıza Özkud İz- mr öğrcetmenlerinden müh m bir kısmını - beraberine alarak buraya kadar geld. Gördü. viadi... Bir aralık başöğretmenin ku- lağına birşey'er fısıldıyan Aka: — Şimdi göreceğin iş de eski başöğretmen.n doğrudan doğruya kendi el emeğiyie meydana gelmiş birşeydir. Bu- lak ta var, oda gelmek üzere.. Babama, anneme: — Siz ne yapıyorsunuz, ben tehlikedeyim, beni alıp İstan- bula götirünüzl! Diye bağırmak — istiyorum. Fakat sebebini sormıyacaklar mı?. O takdirde bir skandal çıkmıyacak mı? Belki de — be- nim — bütün — söylediklerimin, büyüttüğüm, ifadelendirdiğim — vah melerden başka birşey olmadığını — söyli- yerek bana gülmiyecekler mi? Neyi, ne ile ispat edeceğim onlaral.. Bir bakışın, bir kaş — kaldiırı- şın, küçük bir jestin bir yığın manası olabileceğini düşünmek isterler mi? Bunu benim — sui- niyetime, fena ruhlu bir kız bulunduğuma — atfetmiyecekleri ne malüm? - Şu halde sabırla sükütu bir gibi suda ka- rışlırıp yudı yudum — içmek .. — ü K Kemiyet ve keyfiyet itibarile iş- mizin alâkası. tirakin artması lâzımdır İzmir fuarı hakkında İktısat Vekâletinden - vilâyetlerle- ban- kalara, sanayi birliklerine ve ticaret odalarına gönderilen bir tamim, şehrimiz beled ye ve fu- ar komitesi reisliğine de gek- miştir. Bu tamimin bir suretini yazıyoruz: İzmir Enternasyonal Fuarı bu sene de 20 Ağustosta açılacak ve 20 Eylüle kadar sürecektir. Seneden seneye sevinç ve ümit verici tekâmül ve inkişaf gösteren Fuara bu sene daha ziyade önem vermek istiyoruz. Milâ varlığımızı gerek kültü- rel, gerekse sınal ve zirai nok- tadan, gelen ecnebi ve yerli seyyahlara göstermek çok fay- dalıdır. Fuarın bu itibarla da çok büyük kıymet ve ehemmi- yeti vardı”. Türkiyenin yegâne Enlernas- yonal Fuarı olan İzmir Fuarını geçen sene - 608,009 kişi ziya- ret etmiştir. Bu sene ziyaretçi sayısının bir m İyona baliğ ola- cağı üm t edilmektedi-. İzmr E ternasyonal Fuarının yur. gidelim, Alt arkadaş ikoci binaya girdik. cam'ârı siyah perdelerle örtülü bir odanın kap:sı önünde durduk.. Şimdi müzedeyiz.. Duvarlarında kurtuluş savaşı- mizi basit fakat canlı ve se- matk bir şekilde anlatan bir mapzara karşısındayız. Muka- yos:lâ devrim köşesi cidden görülmeğe değer. Dünle bugi- nümüz ne enteressan bir ifade ile canlandırılmış: rıkan arkt- daşın Öözlü çalışmaları henüz yeni geldiğim bu — okuldaki işlerim kolaylaştırdı. Bir defa talebenin iyi bir d siplin çe- ç vesi içinde her inzibata ahış- ması beni çok sevindiriyor. Sonra burada talebe devams z lğı da görem yorum. Umumi vaziyet y zde ikiyi geçmiyor. Bu itibarla d ğer yerlerde izin: den ayrılmadığım devamsizlık'a möücadele iş. de burada beni yormıy cak.. Yalrız büün ie ted.klerim; bu dar ve skişik okul yeine diğer köylerdeki modemn binala dan birisine ve benzerine kavuşmak.. Bunda da müvalfak oleciğimi umüyo- ram. Zira okulu sevmeğe baş- Jamış bir köylü ile karşı kar- şıyayım. Bu sırada öğretmenleri ders- lerine çağıran kuvvetli bir zil sesi duyu'da. Ü. T. L Fakat içebilene aşk o.sun! * .. Bir akşam karanlığı.. Kimse yok evde.. Hüsniyeyi bekliyorum. Canım - sıkılıyor, bahçe merdiveninin sahanlığın- da püt gibi duruyorum. İçimde bir kurşun ağırlı var. Uyuşuk uyuşuk, budala buda> layım. - Niçin, neden - sıkıldığı- mın farkında değilim. Güneş batalı az oldu. — Bu gece güzel olacak! Diye düşünüyorum. Kapıda bir araba durdu, Bir gölge sıçradı. Ve ben, o görmeden kaç: tim: Gelmişti... İşte sıtma tutuyordu beni.. — Görünmeden arka bahçe- ye insem.. Diye düşündüm. Ya görürse? O takdirde ne diyeceğim.. Yı- lanın gözleri kârşısında manya- tize olmuş bir küçük — serçe gördüğü rağbet ve inkişaf sa- bayicilerimiz için de bir mu- muvaflakıyot va teşvik vesilesi olmalıdır. Herhangi bir sınai müessese, muamelâtının tamamını Türki- yede sattığ düşüncesi ile Fusra iştirakten uzak kalamaz. Çünkü memleket sanayiinin tekâmülü ve ilerisi için Fuara el ve gö nül birliğile iştirak etmek İ: susi menfaatler kadar — milli menfaatlerimizin de iktizasıdır. Bu itibarladır ki hükümeçtn mir Entern Fuarına her yıl daha tazla ve ehem- miyet — verilm ve iştirak edenlere her tü kolaylıklar temin edilmektedir. Fuar mü- nasebetile bu yıl nakiüiye tari- feleri haddi aszariye indirile- cektir. Buradaki paviyonların kirâları çok ucuzlatılmıştır. Bu münasebetle mıntakamız- da bulunan bütün sınai mües- seszlerin Fuara iştirakleri ve bunun için de şimdiden hazı- lanma'arı matlüptur. Fua da teşhr kada> satışa da ehemm.- yet verildği cihetle herkesin rağbetini mucip ve fuar — hatı- rası olabilecek kıymette i ta bulunulması ve bunlaârdan mümkün o anların üzerine(1938 İzmir Enternasyoral Fuarı ha- tırası ) kelime'erinin konulması şayanı arzudur. Gerek küçük ve gerekse bü- yük #sanayi müesseseler mizn hemen hemen istisnzsız dene- bilecek kadar yakın bir alâka ve istekle bu yegâne enternas- yonal — fuarım za — iştirakleriain teşvik ve temini veki sas yetle takib edilmektedir. ma—ucıeı lerden teahhüd mektuplarının şimdiden alınmasını ve bunla- rın listelerile birlikte iştirak etmiyenlerin de — adreslerinin bildirilmesini dilerim. 1938 fuarına iştirak edecek- lerin keminiyet ve keyfiyette götreceği artış nisbeti teşekkü- İümüzün bu husustaki — gayret ve mesaisinin de miyarı ola- caktır. Keyf. yetin ehemmiyetle takip edilmesini bekler yapılan işler ve hazırlıklar hakkında — malü- mât verilmesini rica ederim. Tunusta Örfi idareilâr e ildi Tunus, 11 (Radyo ) — Son göalerde vukubulan kanlı hâdi- seler yüzünden örli idare ilân edilmiştir. Din vukubulan bir çarpışma- da, bir Fransız askeri ö müş vo halktan 15 kşi yaralanmştır, biçareliği var halımde.. Nihayet kararımı Arka bahçeye çıktım.. Ah bu iki kapılar; meğer zamanı gelince, ne kadar da lâzım olurmuşl. Tıpkı insanın iki yüzlü yaşa- mak mecburiyetinde — olması gb.. İnsan tek yüzü ile yaşa. mak için, bizim — kaymakam g.bi, ya öyle yaratılmalı, yahud da cemiyetin bütün — nizam, bütün kaide ve bağlarını, bü- tün zahiri şeylerini — kaldırıp atmalı ve bayrağı pervasızca açmalı. Bea arka bahçeye girmiştim ki, onun sesini duydum: — Bey amcal.. Hanım teyzel. Cevap yok tabi: — Güzide hanım.. Güzide hanım.. Gene ses yok.. Bekliyorum, benim ismimi söylemiyor.. bahçeyi — birleştiren aralıktan süratle geçiyor, sokak kabısın- verdim. timce has- Nisan 12 ŞHalkeviköşesi | İzmir fuarı ve hükümeti- Karşıyaka tren Kazası nasıloldu İ Yaralananların üçü Kadındır, makasçı Hâlâ hayrette! Karşıyaka istasyonunda bir tren kazası olduğunu yazmıştık. Kaza hakkında zabıtaca yapılan tahkikat neticelenmiş ve ma- kasçı Bây Sami Adliyeye ve- rilmiştir. Kazada yaralananlar evslce de yazdığımız gibi sekiz kişidir ve yaraları gayet — hafif olduğu için şikâyetçi ve davacı olmadıklarını söylemişlerdir. Tahkikatımıza göre, tren ka- zası şöyle olmuştur: Kerim oğlu makinist Abidi- nin idaresindeki 17 sayılı ban- liyö katarı Karşıyaka'istasyonuna gelmekte iken Alaybey istas- yonundan makinist sinyal almak için düdük çalarak yol istemiş ve serbest yolunu alan katar Karşıyaka istasyonuna girerken Mehmet oğlu makasçı B. Sırrı her nasılsa ambar yolu denilen kör hat makasını açık bırakmış ve kısa yolla giden katar kire- mit yüklü vagona çarpmıştır. Ani olarak yapılan firen üze- rine yolculardan Salffet oğlu Cevdet, Ahmed kızi Fatma, Mizan oğlu Süleyman, Yusuf oğlu Adem, Rash oğlu ' İdris, Ali kızı 20 yaşında Naime, İs- meail kızı 27 yaşında Hikmet, Abdullah kızı 6 yaşında Na- hide ve Mustafa oğlu İbrahim hafif sürette yaralanmışlardır. Katar, kör batta saptığı sı» bu hat üzerinde oynıyan üçük çocuk varmış. Kör hatta, katarın — gelmiyeceğini tahmin eden çocuklar, rayların üzerinde emniyetle oynarken etraftan tehlikeyi görenler, çığe M caçmaların “Etdirince Te yavru, güçlükle kendilerini ke- nara atmış, muhakkak - bir ölümden kurtulmuşlardır. Ma- kasçı B. Sırrı, yolu doğru açti ğını zannetiğini söylemektedir. Öğretmenler Bergamada 25 kişilik bir öğretmen - kas filesi Pazar günü Bergamaya giderek muhtelif yerleri, bil: hassa Bergama kalesi ile E- külepyonu ziyaret etmişlerdir. Belediye reisiği ve müze mü- dürlüğü, öğretmenleri gezdirmiş ve onlara tehberlik etmişlerdir. Daktile aranıyor 6 aylık muvakkat bir iş için daktilo bilen bir genç aranıs yor. Eski harfları da bilmesi lâzımdır. Anadolu gazetesi ida- re memurluğuna müracaat et meleri, D: 3 dan fuliıyorum. — Hüsniyelerin kapısına geldiğim zaman, onu da ayni hızla kapıdan çıkarken buldum: — Neredesin Hüsniye? Gözleri büyük büyük, bakış- ları deli deli idi: Dedim ve sonra düşündüm: Onun geldiğini nereden duy- muş, nereden anlamıştı?. Ben ona, hiç Namıktan bahsetme- miştim ki... — Kafasını traş etmiş.. Dedi. Demek ki Hüsoiye, Namığa çok iyi dikkat etmişti. Bir dakika, onu kafası mat- rüş olarak tahayyül ettim — ve ürperdim.. — Demek ki, gördün ha? — Tabil canım, tabii... Bak, sen bile titriyorsun! — Anlamadım. — Sonu var —