-'123 — 9 .—— Yazan: Alııa Mayledi ile şövalye mükâlemeye dalmışlardı ki, Dartanyanın geldiğini göremediler Dartanyan kendisini göster medea onu — görebilmek mak- sadile atının boynuna doğrü Mayledi güzel beyaz yüzünü arabanın penceresinden dışa- rıya çıkardı ve - kadin — cariye- —y'—..:ı. verdi. yaşlarında, açıkgöz ve atik, yüksek tabakadan bir ha- nımefendiye lâyık olan bu gü zel kız, o asrın Gdeti veçhile arabanıd arkasındaki cariyelere mahsus yerinden sıçrayıp indi, Ve Dartanyanın Lubini görmüş olduğu taraçaya doğru ilerledi. Dartanyan cariyeyi gözü ile takip ve taraçaya doğru gidie aziz — asilzadenin — vücudünde dört yara açtınız ve hemen bü- tün kanı döküldüğü için hâlâ pek zayıfmış. Efendime — söyle- diğim gibi Lubin beni tanıya- madığı için maceramızı baştan sonuna kadar anlattı. — Alerin, Planşe! Sen - hiz- metçilerin şahısın. Haydi atına sıçra, arabaya yetişelim... lerini çabuk elde et mişlerdi. Beş dakika sonra ara- banın yol kenarına çekilmiş olduğunu ve pek muhteşem ek biseli bir şövalyenin de araba müşlerdi. Mayledi ile şövalye o derece ginl seyrediyordu. Bu sırada | mükâlem koyulmuşlardı ki, evden — birisi Lubini çağırmış Dlltlnyın.’..ıh:ynın öbür tara- yalnız kalan Plan. | fında durduğu halde kendisini 4© elendisini görmek için etra- | güzel hizmetçiden başka gören fıma bakımıyordu. olmamıştı. 4 "İl-'î kız "llllı!â: Luben İngilizce — konuştukları için yanına geldi ve ona | delikanlı birşey — anlıyamıyor- doğru bir pusula uzattı: dü; fakat, konuşmanın - şidde- — Efendiniz için, dedi, tinden İngilizin çok hiddetli » — Efendim inçin mi? olduğunu delikanlı farketmişti. — Evet,.. Çok mühim., Çe: Kadın onun sözünü öyle bir buk götürl hareketle kesti ki, mükâleme Bundan sonra hizmetçi kız, | nin mabiyeti hakkında hiç şüp- gelmiş olduğu tarafa doğru | he bırakmamıştı... ' olan, ürabaya | Yelpazesile başına vurmak gibi ::I—ı yerine sıgradı. ve, araba =bıhnhıtodıruı ıldı; aÖrüp gitti. yapılmıştı ki, bu küçül — n Planşe pasulayı evirdi kadının silâhı bin parça di; soara aldığı emre l= Şövalyenin bir kıhlıh:.ş' taraçadan atladı, dar yola doğs | hvermesinin — Maylediyi daha vu koştu, ve yirmi adım kadar | ziyade kızdırdığı görülüyordu. |m—ıllthh Dartanyan bu işe - karışma geyleri gördüğü için, kendisine | zamanının geldiğine hükmetti; doğru gelmekte olan Dartan- | arabanın öbür kapısına yakla- yanın gelmişti. gıp hürmetle şapkasını çıkara- — Sizin için, elendimiz. rak dedi kir — Madam, size hizmet et- mekliğime müsaade — buyurulur mu? Bu efendinin sizi kızdır- dığını zannediyorum. Bir lâkır dı söyleyiniz, madam, nezaket- Bizliğinin cezasını vereyim.. Mayledi başını lâkırdı söyle- nen tarafa çevirdi, bu delikan- hya hayretle baktı; o sözünü bitirince güzel bir Fransız şive- sile cevap verdi: — Efendi, kavga ettiğim bu y i mu?... ü j V adam kardeşim olmasaydı ken- , , “Size karşı, son ka göstermek sebebile itirafta | bulunmak - istiyen bir kadın a : İ hangi gün ormana gelebilece- | bunu bilmediğime inanınız, ma- ğinizi bilmek istiyor! Yarın Şan | daml du Drak Dör otelinde siyahlı Mayledinin kardeşi olarak ta- kırmızılı bir hizmetçi cevabınızı | nıttığı şövalye, arabanın pen- ceresinden başımı uzatarak ba- ğırdu. — Ba ahmak herife ne olu- yor?.. Niçin kendi işine git miyor?... Dartanyan da atının boynuna doğru iğilip arabanın kendi ta- rafındaki penceresinden doğru p — Ahmak sensin! Gitmiye- ceğim; çünkü burada durmak hoşuma gidiyor.. Şövalye kız kardeşine İngiliz- ce bir şeyler söyledi. Ve Dar tanyan söze atıldı: — Ben size Fransızca söylür yorum; siz de lütfen o İisanla dmıp' V;îıi!— Madamın kar- eşi olduğunuzu —öğrendim... Olabilir; fakat bııık*ı't versin ki benim kardeşim değilsiniz... Mayledinin, her kadın gibi, dil münazaası ile bâşlıyan bu k_ıvfıınıı daha ileriye gitmeme- sini men için araya girebile hatıra gelebilir; ’İı:ı!. lıın_ut: aksine olarak, © arabasının içir kapısı yanında durduğunu göre ne yaslanarak arabacıya: “Çek... Doğru evet!, diye emir — ver- mişti. Dartanyanın yakışıklı çehresi güzel cariyede îiı tesir birak- mış olmalı ki, araba giderken delikanlıya doğru istekli bir gözle bakıyordu... Araba geçip gitmiş ve iki adamı karşı karşıya bırakmıştı; onları ayırmak için maddi bir mani kalmamıştı. Süvari — arabanın peşinden gitimek ister gibi bir hareket yaptı; fakat, zaten fena halde kızmış bulunan Dartanyan kar- şısındaki adamın Amyende atını kazanan ve az kalsın Atos va- sıtasile parmağındaki elması da kazanacak olan İngiliz olduğunu tanıyınca ölkesi beynine sıç- rıyarak atının dizginlerini tutup gitmesine mani oldu. — Durunuz efendi, dedi, siz benden daha ahmak olmalısınız ki, aâramızda bir küçük niza başlamış olduğunu unutuyor- sunuz.. İngiliz cevap verdi: — Ah! Ahl Vay hocam siz misin'z? Anlaşılan her zaman ya kumâr veya başka birşey oynamak istiyorsunuz. — Evet, sizden alınacak in- tikamım olduğu da hatırıma geliyor. Haydi efendim, attığı- iyi Eıhg Fı*nır mfîmıı a görelim.. — — Kılıcımın olmadığını pek güzel —görüyorsannz. — Silâhsız bir adama karşı kabadayılık mı göstermek istiyorsunuz?, — Elbette evinizde - kılıcınız vardır; fakat, her halde, bende iki kılıç var ve arzu ederseniz birini seçmek için bir zar at nizl. *Arkası var- Bir şartla; Her istediğinizi herkese yaptırabilirsiniz — Başı 3 üncü sahifede — Bana üstünlük duygunuzun ne olduğunu söyleyiniz, sizin ne olduğunuzu — söyliyebilirim. O, sizin karakterinizi tayin eder, © sizin en müham şeyinizdir. Mesölâ;-bir-zengin- bu mühim olmak duygusile hastane yap- tırır. Diğer biri gene bu duygu ile bir haydut, bir katil olmak ister. Tarihte birçok insanların bu *üstün olmak, “mühim olmak, duygusile çırpındıklarını görü- rüz. Vaşington kendisine “Şev- ketmeap Birleşik Amerika reisi cumhuru, diye hitap edilmi isterdi. Kolomb, kendisine ami- ral ve Hindistan valisi - Iâakbı verilmesi iddiasında — bulundu. Büyük Katerin kendisine “haş- metmeap imparatoriçe, diye ya- zılmıyan mektupları açmadan reddederdi. Bazı alimler, birçok insanla- rın dünyada bu “üstün olmak, duygusunu tatmin edemeyişle- rinden dolayı, bunu rüya diya- rında bulmak - için delirdikle. rini söylüyorlar. Amerikada ka- falarından hasta olanların sayısı diğer bütün hastalardan fazla- dır. Amerikada İliselere giden talebelerin on altıda biri tımar- hâneye girer. Eğer siz on beş yaşından fazla iseniz ve Nev- yorkta yaşıyorsanız * yirmide bir ANADOLU — a “Kültür,, 70 inci sayıda Yelmişinci — sayısı çıkaran Kültür mecmuasının münderecat itibarle zenginliği ve özlüğü hakikaten kayde şayandır. Dur- madan çalışan ve — meleketi- mizde bir ilim mecmuasının ömürlü olması için her türlü meşakkati tek başına üzerine alan, (Kültür) mecmuasının sahibi Bay Asım Kültürün dört yıllık mesaisini tebtik etmemek müm- kün değildir. En ciddi mevzur lar üzerinde ve en çetin terbiye bahisleri içinde yoğurulan (Kül- tür), mütevazı hayatı içinde memleketimizin en başta gelen ilim dergileri sındadır. Mec- muanın son nüshasındaki mün- derecatı makale sırasile kayde- derken, içindeki güzel resimle. rini ve derginin bilhassa deği- şen yeni şeklini karilerimize söylemek isteriz. Asım İsmet Kültürün Küçük köpeğin bahtiyarlığıradlı sosyal yazısile başlıyan mecmu! i makalesinde, Kültür Ali Rıza Özkutun çok ilmi bir tetkiki olan-Sosyal hayatımızın sosyal vasıflarıris'mli makaleyi sahifelerine — almıştır. — Orhan Rahmi Gökçenin küçük bir kö- şeyi kaplıyan veGülmek saa- dettir-başlığını taşıyan — yazısı kuvvetli bir ruhi tahlildir. Mü- fettiş Naşit SarıcanımMi lliyet nasil doğdu?:yazısı ile gene Asım İsmetin (Sağır, dilsiz. ve körler müessesesinde bir. ko- nuşma) makalesi dikkate şayan- dır. Bu yazının konsere aid fotoğrafları ve körlüğün, dilsiz- liğin, sağırlığın — piskolojisine müteallik tetkikler cidden mü- kemmeldir. — Profesör Pikardın ve arkı- daşının resmile birlikte yeni keşline ve teşebbüsüne aid ilti makâlesini Götenin güzel | bir resmi ve fikirleri takip edi- yor. (Kültür) dergisinin bu yeni şekli ve muvaffakıyetine — dair fikir edinmek istiyen karileri- & NASREDDİN HOCADAN & Clhiret —— var ŞEYH WW GKİUPlaPİ— KÜŞ TERİ İlkinci Seyyarede birşey satama- dan semavata avdet ediyor Gördüğüm muameleden fev- kalâde müteessir olmakla be- raber malımın değerine güve- niyordum, Bu sebeple satmak için bağırmakta devam ettim. Bağıra, bağıra giderken bir binanın içinde birçok adamların bağrışıp çağrıştıklarını gördüm. *Bunlar mutlaka zekâ ve Ffeta- netten mahrum insanlardır,, di- yerek içeriye daldım. İçlerinden birisi sordu: — Ne satıyorsun? — Zekâ ve fetanet satıyo- rum.. — Zekâ ve fetanet mi? bunu ne zaman kabul ettiler? — Nereye?, — Zekâ ve fetanet dediğin şey borsaya dahil esham değil mi? — Hayır... Ben bu cevabı verir, vermez karşımda gözlüklü bir zat be- lirdi. Meğer burası “borsa,, gözlüklü zat ta borsa komiseri Bay Şevki imiş. Beni “nizam hilâhaa tahvilât satıyor, diye polise vermek is- tediler, Yalvardım, yakardım; güçibelâ kendimi aifettirebildim. Yalnız borsadan müebbeden ihraç kararile kurtuldum. Yeniden caddeye çıktığım zaman yaşlı, başlı adamlar: — Amman ne piliç. Diye göğüs geçiriyorlar, deli- kanlılar: —Muhterem bayan; benimle bu akşam bir tan; apmak lltfınkâ: bulunmaz ::.ıııııyıı!ı Diye söz atıyorlar, kasab er nafı camekândaki etleri göste- rerek: — Mala bak mala, Diye bağırıyorlardı. Ben mut- tasık lerim izzat (Kültür) â gör melerini ve okumalarını tavsiye ederiz. —Zekâ ve fetanet satıyorum. Şeklinde avar, dıkca — yollarda | bohçacı kadınlar bana muttasıl: — A güzel evlâdım; gençli- ğgine, güzelliğine — yazık değil mi?. Ne diye böyle saçma sa- pan şeyler satarak karnını do- yurmağa çalışırsın?. Allah tara- 3?— “Sana kanım- kaynayı- tdi, seni pek sevdim. Gel sana bir iyilik edeyim — kızım; tanıdığım bir bay var. At, ara- ba, otomobil, köşk, bağ, bah- çe, apartıman, — mücevherat gırla... -Seni ona — götüreyim, rahat edersin. Kim bilir, bel- Prof. Karneci şansla hayatınızın yedi yılın: tımırhanede geçirirsiniz. —»7 Deliliğin sebebi ? Bu suale hiç kimse-ceVap veremerz. Fakat. Tuz ki İrengi gibi bazı bastalıklar dimağ hücey- relerini mahveder ve deliliğe sebeb'yet verir. Vakıa dimağ hastalıklarının nısfının sebebi, | haz, çocuk ve içtimai mevki dimağın — cerihalanması, incin- | istemiş, fakat hayat bütün onun mesi, alkol ve zehirlenme gibi | bu ümitlerini mahvetmiş, kocası fiziki — sebeplerdendir. Diğer | onu sevmemiş. Hatta kocası nısfında dimağ hüceyrelerinde | onunla birlikte yemek yimemiş organik hiç noksanlık yoktur. | ve bir sosyal mevkie sahip ol- Çok kuvvetli mikroskoplar a | mamış. İşte bu yüzden bu ka: tındâ bu gibilerin dimağlarının | dın da delirmişti. muayenesinde, dimağlarının ta- Şimdi bu kadin hayalen ko- mamen - sizin ve benimki gibi | casından boşanmıştır. Bir İngi» sıhhatli olduğu görülmüştür. liz aristokratile evlendiğine iman Bu insanlar niçin deliriyor? | ediyor. Ve kendisine Leydi Şit Ben bu suali dimağ hastalıkla- | diye hitap edilmesini istiyor. rındaki ihtisas ve bilgisinden Bu kadının doktoru bana dolayı en yüksek şereflere nail | dedi ki: “Bu kadını tedavi müm- olan ve en meşhur akıl hasta- | kün değildir. Çünkü kendisi Demizin reisi bulunan bir dok- tora sordum. Bana açıkça: “İn- sanların niçin delirdiğini bil- mediğini, söyledi. Fakat ayni zamanda; * Birçok insanların delirmeleri bu dünyâda bula- madıkları mühimlik hissini de- lilikte bulmalarındandır., Dedi ve şu hikâyeyi bana © doktor aalattı: — Şimdi bende bir hasta var. Onun — evlilik hayatı bir trajedidir. Bu kadın aşk, cimsi şimdiki halinden daha meesud- dur. « Deliler kendilerini diğer in- sanlardan daha mesud sâyıyor- lar. Niçin saymasınlar. —Onlar hâyata ait bütün problemlerini “halletmişlerdir. Onlar size bir milyon dolar çek yazarlar, On- lar sizi mektupla en büyük adama takdim ederler, Onlar, kendilerinin bu rüva diyanada istedikleri mühimlıik duygusunu yaratırlar. ki de ilerde nikâh kıyar; bana dua edersin, Kılıklı nasihatler veriyorlardı. Hulâsa efendim; günlerce ve — — günlerce dolaştım. İ — Yani?. — Yani dünyada bir habbe- cik olsun zekâ ve fetanet sa. tamadan semavata avdet et tim.. Âli bey merhum iki nefes daha nargile çektikten — sonra devam etti: t — Nasıl?. Beğendiniz mi?, —Amman üstadım, çok fena.. — Şimdi de ikinci seyyare- nin ağzından anlIntacağım ma« cerayı dinleyiniz.. İkinci seyyare Şehire inince derhalı — İffet ve istiknmet satarım. Diye bağırmağa başladım. Beni evvelâ deli zannettiler; fakat ciddiyetime bakarak te- reddüde düştüler. Malımi evvelâ servot sahip- lerine gösterdim; zenginler: — Şimdi eskisi gibi büyük kon yapılımıyor, daracık lara mevcud eşyamızı bile sığdıramazken - ilfet ve is- tikameti nereye koyacağız. Dediler. Bizzarure fakirlere müracsat ettim: — Biz bunu nasıl alalım ke zım? Haydi fedakârlık edip ab- sak bile böyle kıymetli malımız olduğuna kim inanır. Cevabını verdiler, Kadınlara gittim, — Aşkolsun sana... Koca buk: manın çok zor olduğu bü za- manda başımıza belâ mı alalım. — Dediler. Yalnız bir dul kadın — sordu: w — Kıymeti kaç paradır bun: ğ latın?. , — Hiç... ğ — Nasıl hiç?. - — Bunun kıymeti (muhafaza edebilmek) dir. — Öyleyse pek pahalı... Dedi ve uzaklaştı. ğ Çaresiz; dolaşmakta devam — ettim. Birçok kalabalık yerler. den kovuldum, birçok kimseler- den hakaret gördüm. ğ O kadar yorulmuş, © kadar yorulmuştum ki, bir kahve içe — mek üzere kahvehanelerden bi- risine sokuldum, Tam iki yudumcuk almıştım ki, yanımdaki masada oturan iki kişinin şu muhaveresine şa- hit oldum: k. — Haberin var mı birader?, — Kaltağın birisi belirmiş; ilfet ve istikamet satıyormuş... — Acaip şey... — Ben de şaştım, kaldım. Kimdir bu kadın, neyin nesidür; belli değil. * — Allah Allah... j Evet.. Bari settiği şeyin — kıiymeti olşa.... — Alan yoz muyn.uş?, — Ne gezer kardeşim?. O sattığı şeyden bir vak:t hende — de hayli m.ktar vardı imanım gevriyordu. rinde canıma tak - ded; çölür: düm, denze etlm Cx kurtül dum. Şimdi hamdolsun züği lük derdi çekim yorum. Neymiş bendek; a eski ena> yilik... Bu muhavcreyi duüyar, düy- maz kaliıvimi birakarak derhal kaçtım ve buraya aede' -:0 gn — Arkasi va: —< — j