— 106 — KUŞ f DA Yazan: Aleksandr Düma Dartanyan, konuşulan dilin yarısını anlamadığı için dilini tatmak mecburiyetinde kalmıştı Şimdi bahis basitleşti: Bu bahis hakkında bunun gibi iki cilt kitap yazabilirim.... Dedi we bu teheyyücü ile, ağırlığı ile masayı çökertmekte olan Sen Krisostom kitabına elini vurdu. Dartanyan — titre- mişti... Aramis dedi ki: — Doğrudur, bu kasidenin güzelliğine tapınırım; fakat, ay- ni zamanda, benim için boğucu birşey olduğunu da görüyo- rum. Ben şu bahsi seçmiştim... Söyle, azizim Dartanyan «iz nasıl buluyorsunuz: Allaha - ta- Abbütte azıcık nedamet müna- sebetsiz olmaz. — Durunuz! diye Cizvit hay- kırdı; çünkü bu kaside bid'ate temas eder; fasik Jansenius ta- rafından yazılmış olan Augusti- nus kitabında da buna benzer bir kaside vardır ki, bu kitap, ergeç, cellât eli ile yakılacak- tır. Dikkat et, genç dostum; yanlış yollara sapıyorsun, genç dostum, günaha girersinl... Papaz da kederle başını sal- lıyârak tekrarladı; — Günaha girersin! dedi. — Moşhur iradeinelfsiye nok tasına yaklaşıyorsunuz ki, bu öldürücü — bir kayadır. Pelagi- an (*)| oluyorsun, yahut Pelagi- an günablarına giriyorsun. Aramis, başına yağdırlan delil! sağanağından şaşalıyarak cevap vermek istedi: —ç Bebasmuktaram * AM ona'sör söylütmek de temiyerek devam etti: — Nefsinizi Allaha hasre- dince dünya işleri ile de meş- gul olmaklığımız lâzimgeldiğini masıl ispat edersiniz? Şu bür- hanı dinle: Allah Allahür - ve dünya şeytandır. Dünya işleri ile meşgul olmak şeytanla meş- gel olmak demektir; işte beaim . — Fakat Allah aşkına, diye Aramis sözünü bitirmeğe ça- — Bedbaht adaml! Papaz ağlar gibi bir halde ilâve etti — Şeytanla meşgul olmak istiyorl ahi Genç dostum, şey- tanla moşgul olma, size rica ederim! Dartanyan şaşalamıştı; ken- dini tımarhanede zannediyor ve kendisinin de gördüğü şu deli- ler gibi çıldırmasından korku- ordu. Fakat konuştukları dilin ya- rısını anlıyamadığı — için dilini tutmağa çalışıyordu. Canı gıkıl- mağa başlıyan Aramis zorla nezaket takınarak dedi ki: — Beni de dinleyiniz; ben dünya işine dalalım demiyorum; 122,10 G20 64 14424 YBLAS S0 Büşamı &A0 Xat 804 9, İmsak 10,32 4,42) hayır, ben Ortodokosluğa mu: halif olan böyle birşeyi — söy- lemiştim... Cizvit ellerini göğe doğru kaldırdı ve papaz da ayni şe- yi yaptı. — Hayır, fakat nelret etti- ğimiz şeyleri de Allah aftet- menin doğru olmıyacağını ol- sun itiraf ediniz. Haklı değil miyim, Dartanyan?.. — Allahım! Öyle zannede- rTim. Cizvit ile papaz sandalyele- rinden kalktılar. — İşte benim nazariyem bu: duür; bu bir mantık kıyasıdır: Dünya, zevkleri için İsten- mer, Ben dünyayı bir tarafa atıp nefsimi feda ettim; bak kitap açıkça söylüyor.... Allaha kendinizi feda ediniz. — Bu doğrudur, diye muha- lifler söylendiler. Aramis evelce - ellerini be- yazlatmak için yaptığı gibi kulağını da kızartmak için çim- dikliyerek dedi ki: — Ben bu mesele hakkında geçen sene bir kaside yaparak M. dö Vatuye gösterdim ve o değerli zat buna karşı binlerce tebriklerde bulundu. Gizvit eğlenir bir tarzda tek- rarladı: — Bir kaside hal — Bir kaside hal diye papaz da onu taklit etti. Dartanyan yüksek sesle: — Okuvunuz! Okuvunurl Ru biraz işi değ ştirir, dedi. — Öyle değil, çünkü dini- dir; şiir halinde akittir, diye Arı cevap verdi. — Gene ol diye Dartanyan söylendi. Aramis, riyakârlik gölgesinde hariç kalmıyan bir tereddütle işte, diyerek okudu: Geçmiş sürurlar için ağlıyan siz, Yaşarsınız kederin uzun ve yorucu günlerini, Kederlerinizin sonu gelece- Yini biliniz, Gözyaşlarınız. yalnız — Allah uğruna akıyorsa, Ey ağlıyan siz! Dartanyân ile papazın hoşu- na Şitmişti. Cizvit kendi fik- rihde ısrar etti: — Akait yolunuzda itikatsız- hk koktuğuna dikkat ediniz. — Evet, bu nasihat anlaşı- malıdır! Diye papaz tasdik etti. Mu- avininin yanlış yola saptığını gören Cizvit hemen sözünü kesti: — Durunuz; sizin kasideniz hanımların hoşuna gider. M. Patrunun müracaatlarındaki ba. yağılık kâdar muvaffak olur. Artık sabrı tükenen Aramiş haykırdı: — Allah afeder! Cizvit te bağırdı: — Hâülâ içinzden dünya, di. ye haykırıyor. E; dünya ço- cuğu, ey genç dostum, korka. rım ki tolkinlerimiz tesir yapa» mıyacak.., — Müsterih olunuz, muhte- rem baba, ben kendime hâ- kimim. — Dünya hayalleri! — Ben kendimi bilirim, ba- ba, kararım kat'idir. — Demek bu kaside için ısrar ediyorsunuz? — Onunla amöl etmek - ve başka hiçbir. şeye bakmamak için Mmecburiyet — hissediyorum. Onun için alt tarafım da yaza- cağım ve yarın telkinatınız mu- cibince tash.h edilmiş bir bal- de görürsünüz. Papaz dedi ki; — Yavaş yavaş çalışınız, sizi temiz bir fikirle bırakıyoruz. Cizvit ilâve etti: — Evet, toprak ekildi ve to. humlardan — bir kısmının — taza ve diğer kısınının dağa düşmüş olmasından, yahüt kalanlarının da gök kuşları tarafından yen- mesinden korkumuz yok. Artık sabrı. tükenmiş olan Dartanyan, birdenbire bağırdı: — Hay sizi de, lâtincenizi de veba boğsun!.. Papaz dedi ki: — Yarın sabaha kadar Taha ismarladık, oğlum. Cizvit de tekrarlıyarak: — Yarın sabaha kadar, be- nim taşkın oğlum; siz kilise kandili olacağınızı vadetmişti- niz. Allah vere de bu yakıcı kandil bir ateş olmasın! Bir saattoaberi - sabırsızlıkla tırnaklarını kemiren Dartanyan az kâlsın ateş püskürüyordu. İlâ siyablı adam ayağa kalk- tılar, Aramis ile Dartanyana boyun kırdılar ve kapıya doğru yürüdüler. Bu amnübahaseyi sofuca bir sevinçle dinlemekte — bulunan bazen onlara doğru kostu. pe- paz'a elinden daa -Kitabını ve Cezvitin elinden de vaz kite- bıni aldı ve hürmetle önlerine düşerek yolu gösterdi. Aramis te onları merdivenin alt başına kadar götürdükten sonra tekrar yukarıya — çıkarak zihni hâlâ darmadağıniık - olan Dartanyanın yanına geldi, İki arkadaş yalnız kalınca bir müddet süküt ettiler; her halde birinin söze başlaması lâzımgeliyor ve Dartanyan ise bu şerefi arkadaşına vermek istiyordu. Aramis dedi ki: — Görüyorsunuz — ya, mesleğime giriyorum. — Evet, efendinin şimdi söy: lediği gibi, size çok tesirli bir sofuluk gelmiş. —Ohl Bu plânim çoktan tertip edilmişti; bundan bah- settiğimi çok kereler — işitmişti- niz, öyle değil mi, dostum? — Evet, fakat her zaman şaka sandığımı itiraf ederim! — Böyle şeyle şaka olur mu! Ohi Dartanyan! — Fakat şeyl Ölümle bile eğlenceler yok mu? — Bunda hata — ediyorlar, Dartanyan, çünkü ölüm insanı ya cennetin veyahut cehenne- min kapısınâ götürür. — Doğru; fakat rica ederim, artık dinden bahsetmiyelim; bu gün iyice meşgul oldunuz. Ba- na gelince, bildiğim azıcık lâ- tinceyi de unutmuşum, — Şimdi, ben sabahın saat onundanberi birşey yemediğim için karnım zil çalıyor.. — Pekâlâ, hemen yemek yi- riz, dostum; ancakbugün cuma olduğunu İütfen — hatırlayınız. Bugün et yiyemiyeceğim gibi yiyeni de göremem. Ancak, haşlama dörtköşe ile meyvadan ibaret olan yemeğimle kifayet edeceksiniz. — Sonu var — At eski 4 ANADOLO — | lkîısaî_l X | Sirke Memlekete döviz geliren bir ihraç maddesi olarak yetiştiri len üzümün geniş mikyasta en düstrisini de kurmanın faydala- tına bu sütunda işaret edilmişti. Şarapcılığımızın'inkişahına ça- Işmakla bu i mül edeceğini Şarapcılığı ileri sürerken onun yanıbaşında — gelen sirkeciliği unutmamak lâzımgelir. Memle- ketimizde sirkecilik diye bir en- düstri yoktur. Gerçi Anadoluda sirke istike ilmi fakat bu Üğimiz vardır, diyemeyiz. Baştan başa bir üzüm ülkesi olan memleketimizde bir sirke için hariçten ge- tirttiğimiz senevi yüz bin kilo- dan fazla sirke asidine mem leketten çıkan paradiır. Sirke ruhu boyacılıkta kulla- nılmakta ise de hariçten gelen miktarın altmış bin kilosu sirke imalinde sarfedilmektedir. Bugüne kadar — memlekette sirke endüstrisinin kurulmayı şına belki meliyet meselesi se- bep olmuştur, denilebilir. Fa- kat, üzümcülüğümüzün inkişa- fında, şarapcılığımızın - tekâmül devresine girmesinde, — sirkeci- liğimizin de kalkınması imkân- larının hazırlanacağına şüphe yoktur. Ekseri seneler çok miktarda yetişip de kurutulamıyan veya- hut yaş olarak satılamayıp bağ bozumu sonuna kalan üzümler ile her yıl şarap imalâtından geri kalan cibreler sirke en düstrimize lâzım olan ham mad. deyi teşkil edebilir. Şimdilik, küçük mikyasta bi- rer sirke fabrikası kurulursa bti bain maddelerden istifade eden, bir sirke endüstrisinin vücud bulması imkâaı hazır de- mektir. Nejad Böşütlen Yeni Neşriyat — — —— Havacılık ve spor Havacılık ve Sporun (210)uncu' sayısı çıkmıştır. Sayın Başvekilin mecmuaya imzalariyle hediye etmiş oldukları bir fotoğrafile kapağı süslenmiş olan bu sa- yıda, Türkkuşunun yeni çalışma haâmlelerine ait yazılar ve resim- ler vardır. Mâli havacılığımızın ilerleyişini takip etmek istiyen bütün okurlarımıza Havacılık ve Sporu tavsiye ederiz. Halkevi köşesi 1 -— 11/3/938 Cuma güaü saat 18 de Kız Lisesi felsefe öğretmeni Bay Kâzım Gürpunar taratından —“Gayri tabil ruhi hallerin başlıca sebepleri hak- kında, mevzulu bir konferans verilecektir. 2 — Ünlü Türk komutanı Attilânın büyük bir resmini sa- yın Başkanımız ve saylavımız Celâl Bayar evimize gönder- miştir. Her gün öğleden s0n- radan itibaren yurddaşlara gös- terilecektir. 3 — Motör kursunu ikmal edenlerin 16/3/938 Çarşamba günü saat 17,30 da Halkevine gelmeleri. 4 — Motör kursu için yeni- den kayıd. işleri yapılacaktır. İsteklilerin evimize müracaat- ları. 5 — Evimiz salonunda her hafta Cumartesi günü saat 15 te İlkokullara Karagöz oyunu oy- natılmaktadır, 6 — 11/3/938 Cuma günü saat 16 da Dil, Tarih, Edebi- yat komitesinin ve saat 17 de yönkurül içtimar yardır. NASREDDİN HOCADAN | ah H e— Mektupıarı” Yazan: Şeyh Küşteri -43— Bir taraftan Karagöz perde- sini seyrediyor, diğer — taraftan da yanımızdaki cananlarla — şa- rap keşidesine devam — eyli yordük. Hafız Durmuşun: — Garagez ne diye. — Hacivad ne diye. Sualleri olmasa — rahatımız iyi idi. Bay Necmiddin Emre çekilip gittikten sonra Karagözle Ha- civad — ellerine birer gazete alarak okumağa başladılar. Bi- risinin elinde Anadolu, öteki- nin elinde Yeni Asır gazetesi vardı. Karagöz ansızın başını kal- dırdi: ' — Hacivad, şuraya bak. — Neymiş o Karagözüm? — Anadolu gazetesi “İngiliz donanmasından bazı gemiler, diye İzmir limanının resmini basmış. Resimde Alparslan ro- mokörü mavuna çekiyor. — ©O birşey değil Karagö- züm, bir de şuna bak. Yeni Asırda İngiliz. Başvekili Çem- berlaynla karısının altında ay nen şu yazı var: (İngiliz-İtalyan müzakerelerinde — büyürlayinle beraber berlayn Mr. Çembek bir rol oynadığı bildirilen Mrs. Çem)... — Aferin şu İzmir gazetele- rine yahu. Kimisi mavunayı lagiliz flosa, kimisi de - kilişe altı yazısınmı üşık — muamması yapıyor. — Dahası var Karagöz, şu başmakaleyi dinle: *Hacivad okur, (Üİzmire uzanacak yardım eli yurdun her tarafında sevinçle karşılânacaktır).. — Kim yazmış onu?. — Senin Bülbüli zade... — Şu halde bakmışsın on beş gün sonra Tefenni kaza- sında, Çemişkezekte, Şemdi- nanda şenlikler.. Mahalli bele- diye Teisleri nutuk irad edi- yor: (Evet — yurddaşlarım, — evet hemşehrilerim; - sevininiz, bay- ram yapınız. Çünkü hükümet İzmir — süslensin diye — para verdi. Oralılardan biri — Bize ne? Belediye reisi devamla — yanarsa bizim sokaklarımız ten- vir olunur, İzmire su gelirse burada biz su içiyoruz demek- tir, İzmirde asri fırın yapılırsa bizim de ökmek işimiz halle- dildi. demektir, İzmirde deniz hamamı inşa adilirse yazın biz burada banyo yapıyoruz sayılır, İzmirde asfalt yol yapılırsa biz burada rahat, rahat yürüyoruz, İzmirde ağaç dikilirse bizim de havamız değişir, İzmirde gazi- nolar açılırsa biz burada keyif çatıyoruz. demektir, İzmirde hal santral yapılırsa bizim satıcıla- rımız bir yerde toplendi farz olunabilir. Hulâsa İzmirde ya- pılan herşeyin faydası — bize, bizim kazamızadır. Yerlilerden birisi — Atma, din kardeşiyiz.. Belediye reisi devamla Ayıpdır; ba; ayıbdır. — İz- mirde koskeca Yeni Asır gar zetesinin koskoca başmuharriri bile böyle yazmış. Gazete yar lan, yanlış yazar mı?. “Şiddetli Aalkışlar,)... z Aman Karagöz pek tu. — Tuhafımdır. zabir.. Hakkı Ocakoğlu yaman oğlandır. vese selâm. Bu yazısile hem bele. diye reisini bermulad müdafaa etmiş, hem de İzmirin — süslem mesine — yardımda — bulunmuş oluyor; aferin... — Benden de aferin Kara: göz.. — Mademki ikimizden de #ferin aldı; artık sırtı yere gek mez demektir; muttasıl kapak: lanarak yüzükoyün uzanır.. *Karagözle Hacivadın mwu- haveresi buraya gelince - sert, sert kapı çalınır. Karagöz ses lenir, — Kim 02 Karik ve nev'i şahsına mah- sus bir ses cevap verir: — Açasın kapıcağızı; geldim.. — Sen kimsin?, — Abe tanamaz mısın se- simden? Benim ben; Nafiz... — Ha.. Senmisin Bay Nafiz Mustafa; buyur bakalım.. “Karagöz kapıyı açar, Bay Nafiz Mustal perdeye gelir,, — Merhaba be babalık... — Merhaba kuru kalabalık.. — Diyilimdir ben kuru. — Öylese hoş geldin sırsıki lama bacı sulu.., — Olmaz ki seninlen adam gibi konuşmak... -< [Y_: ne gibi konuşulur?. — Lâzım konuşmak acı so- ğan gibi... — Bana bak; tatlı sarmısak; burada sert konuşmak, hele kinayeli çuvaldızlamak, kanu- nen yasak. — Karış bre Hacivad Ço lebi'son de lâfa... Anlamaz bu Karagöz insanca nezaketten. — Anlarım ben, — anlarım, sen şimdi maksaadını — söyle. Herhalde buraya — mevfaatsiz in. — Çıkacak ben gelmiş değilsin. bir işin ııı.nI.î-:*ı — Yok vallahi.. Yoktur nim şahsi menfaat maksadım.. İsterim ki süslensin şu Karşı: yakacık.. Yapayım dedim do kuz katlı bir apartmancık; bi- rakmaz belediye.. Bre bırak bre; yazık değil mi fıkaranın parasına.. Bırak süslensin mem- leket.. — Yahune memleketçi adam- sın be.. Hay Allah senden ran Olsun.. — Teşekkür ederim.. — Biraâkmıyor mu belediye?, — Durasın anlatayım — me. seleyi.. Bak ne çeker şu Na- fizcik.. Acı bre domuz Kara- göz bana.. — Vallahi acıdım... — Ne kadar acıdın?.. — Arnavud . biberi acıdım Na izciğim.. — İh bre Vazeyo... Ismarla bakalım bir. kahve de anlata- yım sana derdimi... — Olur,.. *Karagöz bir kahve ısmarlar, kahve gelir,... kadar Bir yanlışlık Evelki günkü — nüshamızda eperatör B. Cemil Şerif Bay- durun şehrimiz Fransız hasta- i eperatörlüğüne tayin edil- diğini yazmıştık. Aldığımız malümata göre, mezkür hastane — operatörlüğü halen münhal bulunduğu halde henüz kimsenin tayini icra edil. mediği bildirilmektedir. ——Hd— Habeşistandan Napo- liye naklolunan heykeller Napoli, 10 (Radyo) —Bugün, (Po) adlı İtalyan vapuruyla Ha: beşistandan iki büyük Arslan heykeli — getirilmiştir. -Bunlar, Napolinin umumi bahçelerine konacaktır.