9 Mart 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9

9 Mart 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Trakyada spor Sekiz haftalık büyük bısiklet ya- rışı hazırlıklarına başlandı Lise. San'atlar okullarının m'isabakaları-. Boksörlerin çalışmaları Roktör Sabahattin, Lise - San'atlar takımları ve müsabakayı giren bısikletçiler Edirne, (Hususi) — Trakya bölgesinde — spor — hareketleri hayli ilerlemiştir. Sporun bü- tün şubeleri Üzerinde çalışma vardır. Fudbol, büsiklet, atle- tizm, boks vesair kısımlarda sitemli bir şekilde uğraşılmak- tadır. en hafta güzel bir s gücıî”geçiv'ılınîı.zKııklııdı' IB: takımile Edirne San'at okulu arasında bir maç tertip edilmiş- tir. Misabaka, 3-1 San'at oku- lunun galebesile neticelendi. Bisiklet: yarışları Ayni gün, martta başlıyacak ve gekz haita devam. edecek bisiklet müsabakalarına hazırlık olmak üzere bir yarış tertip edilmiştir. Bu yarış Edirne- İs- tanbul şosesi üzerinde yapılmış, birinci gelen Cahit, 28 kile- metreyi 55 dakikada katetmiştir. Bir dakika farkla Nazmi ikinci gelm ştir. Bölge şampiyonu olan Ca- hide federasyon tarafından bir bisiklet verilmiş; ikinci gelen Nazmiye de General Dırik genç- liği teşvik maksadile bir bisik- let hediye etmiştir. Boks: Türkiye horozsıklet şampiyo- * au Sabahettin Kalkan, bö genin boksörlerini — çalıştırmak =ıçe Edirneye gelmiştir. Bura- da boksa karşı büyük bir alâ- ka vardır. Amatörler, gerek boks ve gerekse güreşe devamlı surette çalışmaktadırlar. A çkarada açılan antrenörlük kursuna — Edirne bölgesinden Hüsnü Gökçen ayrılmıştır. Hüs- nü, senelerce spor işlerinde ça- lişmiş kabiliyetli bir fudbol- cudur. — Tekirdağda stadyom yapılıyor Tekirdağ, (Hususi) — 40 bin lira sarfle yapılmağa karar ve- rilen şehir stadyomunun temeb leci atılmış ve derhal — sabanın tesviyesi gibi ilk işlere başla- mılmiştir. Trakya bölgesindeki Kırklareli va Çanakkale — vilâ: yetlerinde de ayni şekilde birer stadyom yapılacaktır. Milan Stoyadinoviç Sefir eri kabul etti Belgrad, 8 (Radyo) — Baş- vekil B. Mlan Stoyadinoviç | g iz ve İtayan seheierini ka- ödemişte şampi- yona maçları İkinci müsabaka ya. rıda ka'dı! Ödemiş, (Hususi) — Ödemiş teki Altını Ödemişspor kulüpleri sında dört maçlık bir şampiyona müsabakası ter- Ep edilmiştir. İlk karşılaşma, Altınovanın 3-2 galebesile ne- kinci müsabaka da pa: gü — yapılmış; fakat yarıda bırakılmıştr. Maç çok heyecanlı — geçmi: her ikçi lıkıı.ydeı birer gol :ı' karmışlardır. — İkinci devrenin sonlarına doğru hakem Öde- mişspor aleyhine bir penaltı cezası vermiş, bu kararı kabul etmiyen Ödemişsporlular saha- dan ayrılmışlardır. Bu müsabakalar muhitte spo- ra kârşı büyük bir alâka uyan- dirim'ş, ancak maçın böyle ya- rıda kalması fena tesir husule getirmiştir. Bu ihtilâf kulüp ıdarecileri arasında halledilirse, şampiyona müsabakalarına de- vam edilecektir. Alsancak —— .—— Bugün Istanbula gidiyor İlk maç Fenerle Alsancak takimı, bügünkü Bandırma ekspresile İstanbula hareke' edecektir. Milli küme için tanzim edilen likistüre gö re, İzmir takımı ilk müsabaka- sını cumartesi günü Fenerbahçe ile yapacaktır. Pazar günü de Güneşle karşılaşacak ve - salı günü Bandırma yolule şehri> mize döaecektir. Kafleye B. Hasan Yanık r> yaset ve bölge antrenörü Her Ş.vengto refakat edecektir. Cemilin iltihakile iyi bir mü- dafaa hattına malik olan Al. sancak takımı, son oyun'Arında sarlettiği enerji ile oyaarsa, İs- taabulda iyi neticeler alabilir. li Romanya İtalya imparatorluğu. nu resmen kabul etti Bükreş, 8 (Radyo) — Ro: manyanın İtalya imparatorlu. ğunu resmen kabul ettiği ve Roma sefaretine, sıbık Varşova bul ederek keadilerile görüy mü,tür. sefiri M Zafreskoyı tayin et- tiği söyleniyor. ANANOLU Niçin rüy görüyorüz? Kadınlar daha çok rüya görürler! Tecrübede, uyuyan adamın üstünde vanti- lâtör işletilince, kendisini tayyarede uçarken gördü İnsânları asırlardanberi dü- şündüren “rüya, hâlâ ruhiyat- çıların en alâkadar olduğu me- selelerden biridir. Neden rüya görüyoruz? Gördüğümüz rüya- lar zaman itibarile ne kadar uzundur? Bir gecede kaç rüya görürüz? Kadınlar mı, yoksa erkekler mi rüyayı daha canlı görür? Düşmek gibi, uçmak gibi, vahşi hayvanlar veya hır- sızlar taralından — kovalanmak gibi, herkesin içinde çıplak do- laşmak gibi hepimizin pek iyı bildiğimiz rüyaları tevlit eden âmiller nedir? Alimlerin uyuyan dimağın ex. rarengiz derinliklerinde yaptık- ları tetkikler, yukarıda saydığı- mız şekildeki rüyaların pek bar sit sebepleri olduğunu göster- miştir. Fazla yemek yemiş bu lunmak, bundan mütevellit kalp çarpıntısı, yatağın ve yastığın vaziyeti, teneffüs cihazı adale- lerinin ritmik hareketleri, — tan- li azalması, bir linde bir takım hayaller yaratır ki işte biz buna rüya diyoruz. Lâboratuvar - tecrübelerinde, üzerlerinde tecrübe — yapılan kimseler, uyudukları sırada bir elektrik vantlâtörü işl zaman — kendilerini tayyarede uçayor görmüşlerdir. Yanan bir kibritten çıkan kükürt dumanı koklatıldığı zaman — gözlerinin önüade bir takım — infilâkler ganlanmıştır. — Ell pamuk sürüldüğü vakit rüyalarında bir köpeğin ellerini yaladığını gör- müşlerdir. Kapalı gözlerine kır- mızı bir işık aksettirilince gör lerinde — şimşekler, - yıldırımlar parlamıştır. Tahminlere nazaran gördü. ğgümüz rüyaların yüzde altmış rüyeti alâkâdar eder, sâmianın tesirile, yani işitmekle görülen rüyalar ikinci olarak gelir. Bu kabil rüyaları en çok görenler müzisyenlerdir. Koku ve lezze- tin tesirile görülen rüyalar en sonra gelmektedir. Alelümum sıhbatli insanlar güzel rüyalar görürler. Hastalar ise fena rü- yalar, kâbuslarla uğraşırlar. Dört yaşından küçük çocuk- ların rüya gördükleri pek na- dirdir. Uyuyan — dimağın en fazla faal bulunduğu — yaşlar yirmi beş ile otuz yaş aârasın- daki senelerdir. Altmış beş yaş'nı aşanlar pekaz rüya gö- rürler. Bu rüyalardan — çoğu manzarâdan ve mazide yapılmış bir işin hatırada canlanmasın- ibarettir. Bazı kimseler bir gece evel gördükleri rüyalardan on tane- sini birden hatırlıyabilirler. Rü- yaların canlılığı rüyayı görenin şahsına göre değişir. Kadınlar erkeklerden daha çok ve daha canlı rüya görürler. Bir alime nazaran vasat bir rüya ancak otuz saniye sürmektedir. Bunun klâsik bir misali İngiliz roman- cılarından Charles Dickens'in gördüğü rüyadır. Dickens rüya- sında ölür ve bir tabutçunun dikkânına — götürülür. Orada ölçüsinü alrlar ve saatlerce uğraşarak tahtaları kesip biçe- rek bir. tabut meydana getir- meğe başlarlar. Tam bu sırada marangoz elinden bir tahta düşürür ve onun — patıdısiyle Dckens de hayata avdet eder. Romancı uyandığı vakit bir a çi e ı- Z KzEMERİ z koltukta uyuya kalınış olduğunu anlar. Dışarda bir marangoz bahçenin tahta parmaklıklarını tamirle — meşguldür. Dickens onun elinden düşürdüğü bir tahtanın gürültüsile uyandığını anlar. Bütün bu rüya Dickens'in uyuma halinden uyanıklığa geç tği sırada, yani pek kısa bir zaman içinde görülmüştür. Rüyaların yüzde sekseninin sebepleri malüm olmakla be- raber bir kısım - rüyaların ruhi bir takım haletlerden ileri gek diğini de kabul etmek lâzımdır. Bir çok psikologlar, rüyada uçimanın, teneffüs c hazının mut- tarit hareketlerinin dimağa yap- tığı telkin mahiyetindeki tesir- den ileri geldiğini — iddin. - edi- yorlar. Rüyanızda kalabalık bir yer- de kismen veya tamamen çip- lak olarak dolaştığınızı ve her- kesin nazarlarının - üzerinizde toplanarak utanıp ne yapaca- ğınızı — görürseniz — üzeriaizden yorganın kayınış olduğuna emin olabilirsiniz. Soğuk bir havada Az örtünmüşseniz veyahut üze- rinizdeki yorgan kaym'şaa rü- yanızda karlı bir havada pal- tosuz ve belki de caketsiz so- kaklarda dolaşır ve dehşetli Üşürsünüz. Uykunuzun içinde kendinizi bir dişçi sandalyesinde oturur görür ve gayet garip şermitle, meselâ kocaman Bir nalbant kerpedeni veya maşa - ile di; nizi çektirirseniz bilmelis'niz ki dişlerinizde o anda husüle ge- len muvazenesiz bir kan deve- ranı onlardan birinde muvakkat bir ağrı meydana getirmiştir. Yahud da dişinizde bulunan ufak bir çürük ağrımağa baş- lamıştır. Ayakları uyku eanasında ya- tak çarşafına dolaşanlar rüya- larında ekseriya bütün işlerinin ters gittiğini görürler ve bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de üstelik treni veya vapuru ka- çırırlar. Rüyamızda bazan pek yüksek yerlerden düşeriz, yüreğimiz ağ- mmiza gelir. Bu neden ileri gelir biliyor musunuz? Ya'ağın herhangi bir yerinin biraz sark- miş veya eğrilmiş olmasından. Rüyalarında canilerle, katillerle uğraşanların o gece muhakkak mideleri bozulmuştur. Bazı psi- kolog'ar rüyada vahşi hayvanlar tarafından kovalanmağı, © rüyayı gören adamın uyanık hayatında tahteşşur korktuğu, — tefevvuk edemiyeceğini bildiği bir kim- senin mevcudiyetine hamledi- yorlar. Gene psikologların id- dialarına nazaran rüyada gör- düğümüz manasız, korkunç şey- ler hep uyuduğumuz sırada vü- cüdümüzün geçirdiği cismani rahatsızlıkları veye ıstırapları dimağın bir hikâye uydurarak izaha çalışmasından - ileri gek mektedir. Binbir gece masallarından Seyyit Sendabadın Harikulâde deniz seferleri Nakleden: 7ı/ııı Hazar GAti sisi Benim bir babam vardı. Mal, | atlo söylemişlerdi. ülk, servet itibarile memle- ketin li gelen zenginlerin- dendi. Öldüğü zaman bana bü- yük bir miras bıraktı. İstedi- ğim gibi yaşıyordum. Har vurup harman savuruyordum. Fakat bir gün kendi kendime düşün- düm: — Ne olacak, bu böyle; de- dim. Zamanım boşuna geç'yor; günlerim kar yığınları gibi eri- yor. Gençliğim de elden gitmek üzerel Ben bunları kendi kendime söylerken hazreti Süleymanın şu sözleri kulaklarımda akisler bırakarak çınladı: — En asil şöhret, rayihala- tın en nefisinden de nelistir. Servetle fazilet birleştiği zaman- dır ki, mes'udiyetimiz tamam olur. Rabamin da sağken tekrar- ladğı bu nasibatler, gittikçe içimi doldurmıya, ve kabartmıya başladı. Burada baoş geçirece- gn günlerime şimdiden acıyo- rdum. Memleketimden uzaklaş- mak, çok uzaklara gitmek, bil- mediğ m, görmediğim iklimlerin havasını teneffüs — etmekliğim Tâzımdı. Bu kanaatla, birkaç tüccarın mağazasını ziyarât ettim, onlara fikirlerimi açıkça söyledim. Bu adamlar gün görmüş, sakalla- rını uzun seyahatlerde ağartmış, akıllı başlı insanlardı. Fikirle- rimi iyi buldular. Hatta içle- rinden bazıları bana şunu söy- lediler: — Biz de yakında böyle bir sefere çıkmak — istiyoruz. İster- sen beraberce bir gemi tutalım. Mallarımızı, eşyamızı Basradan yükliyerek'hep beraber yola koyulalım. Taorının - alanımıza yazdığı hayır ve şerre el bir- liğile katlanırız. Bu sözlere çok sevindim. #Çünkü ilk defa seyahate çıkı- yordum. Yapa yalnız derya yü: zünde kalmak, — tanımadığım, bilmediğim insanlarla günlerce, haftalarca beraber yaşamak çe- kilir dert değildi; şükür ki im- dadıma bu arkadaşlar yetisti. Dediğimizi yaptık, Basradan sağlam ve yepyeni bir gemi ki- raladık. Hava güzeldi, yelkenle- rimizi dolduran rüzgârla Acem körfezini geçtik ve Hinde doğ- ru ilerlemeğe başladık. Arka- mızda Arabistan sahilleri göz- den kayboluyor, İran dağları da artık veda eder gibi sivri tepe- lerile bize ( uğurlar olsun ) di- yordu. İlk günlerde, beni fena halde deniz tuttu. Arkadaşlarım olma- saydı mide bulantısından ve baş dönmesinden ölecektim. Doğrusu onların hakkını hiç bir suretle ödiyemem. Arkadaş- larımın verdiği baharlarla biraz kendime geldim. Artık © gün. den sonra beni hiç deniz tut« madı. Denize alışmıştım. Tıpkı karada olduğu gibi yolcularla hoş beş ediyor; onların macerar larını bol bol dinliyor ve eğle- niyorum. Bir sabah kaptan bize doğru geldi: — Hazırlanınız bakalım; dedi. İki saat sonra Zerbeyk adasına çıkacağız. Orada epeyee alışve- Tiş edersiniz. Hepimiz bu söz üzerine denk- lerimizi çözmeğe baş'adık. Bi- zim Bağdad, Haleb, Yemen emteaları bu adâlarda çok ge- çerm'ş. Yolcular buau bize dal Hakikaten söyledikleri çıktı. Mübadele suretile kazandığımız kâr, umduğumuzdan fazlaydı. Fakat üç gün sonra açıklarda görülen bir karartı kaptanın, tayfaların ve bütün yolcuların hayretini uyandırdı: — Acaba bu karartı nedir? — Korsan gemisi olmasın? — Deniz ejderine benziyor. — Hayır, hayır bu bir adadı .. — Nasıl adadır yahu... Hiç: bir seferde karşımıza böyle bir ada çkmamıştı. Muhakkak bu, olsa olsa seyyar bir adadır. Hepimiz geminin bir tarafına yığılmış, ufku — gözetliyorduk. Birden kaptanın sesi hepimizia başlarını geriye çevirttir — Arkadaşlari ben, bu yen gördüğüm adaya kadar gide- ceğim; benimle beraber, bir sandalla oraya gelmek istiyen- ler varsa hemen bazırlansınlar!. İçimizde, kaptanın teklifine hiç kimse muvafık bir cevap vermedi. Ben, ileriye âtıldım: — Bay kaptan; dedim, sizin'e bu meçhul adaya gitmiye ama- deyim. Yalnız, müsaadenizle am- bardan hançerlerimi alayım. Kaptan baştan tırnağa kadar silâhlanmıştı. Beni de silâhlan- mış görünce sevindi. — Seyyit Sendbadi İpe tu- tun! Yavaşça atlâ bakayım; acele etmel Dedi, Sandala iyice yorleştik. Sanr dalda iki tane de kürekçi vardı. Bu adamlar” güçlü kuvvetliydi. Gemiden ilk ayrılışımız bana çok koydu. Arkadaşlar bize: " — Üğürlür Sölsuü,” olsun! Derken yüreğim hop hop atıyordu. Ne olur ne olmaz, bu meçhul adada başımıza bir fe- lâket gelmesin! Diyordum. Siyah adaya yaklaştık. Bu ada, karşıdan göründüğü gibi pek büyük değildi. Ufaktefek bir şeydi. Lâkin üstü ne kayaya, ne de toprağa ve kuma benzi- yordu. Bu, tuhaf bir cisimden yap lmnıştı. Kaptan, sandalı adaya yüâ- naştırdı. Evvela kendisi yamâ. cına tırmanmak - istedi. Fakat tırmanmasile birlikte sandala tekrar düşmesi bir oldu. -San- dal, dalgaların arasında çak kandı. Sonra da - bunları an- latırken elân titriyorum - evek sonra da siyah adanın birdem bire titrediğini, — sallandığını, denizi ve bizim sandalı alt üst ederek gözümüzün önünde der- ya yüzünden birtdenbire kaybo- luverdiğini dehşetle gördük. Lâkin, “onun — kaybolmasile bâsıl olan dalgaların içine san: dalla beraber biz de yuvarlan- dik. Artık, kendimi kaybet: miştim. Ne olduğumu bilemi- yorum.. Z Gözümü açtığım zaman derin bir mavilik içinde bulunduğu- mu, etrafımı küçük büyük bi lerce balığın sardığımı korkuyla gördüm. Gırtlağım cayır cayır yanıyor; tuzlu deniz suyu kar- m'mdan ağzıma, ağzımdan kar- nıma döküle döküle bana nelfes aldırmıyor; beni boğuyordu. Demek hakikaten boğuluyor- dum, Allahım! Dünya yüzünü görememek, Bağdada tekrar kavuşamamak, dünyanın canlı cansız meyvalarından bir daha tatamamak ıstırabı sanki bana kanat verdi. Denizin içinden dışına doğru bir hamle vap- tım, Bir daha, bir daha yaptım. — Sonu var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: