Yazan: Aleksandr Düma | Aıx,uııll w Dartanyan mektubu okurken âşıkların kalbini heyecana düşüren bir his taşıyordu —— ——— 2 © c —— — Dartanyan yüzüyü parmağına geçirerek bekledi; henüz işinin bilmediği" âşikârde. - Fedakirlr ğinın mükâlatından soara — sıra . Bundan baş- ka, dans devam etmekte ve gece eğlenceleri başlamak üzere bulunmakta idi. Saat üçte gece yemeği verileceği gibi, Sen-Jan kilisesinin saati de ikiyi üç çey- rek geçtiğini çalmıştı. Yanındaki odada sesler yavaş yavaş azalıyordu; — misafirlerin dağılmakta — bulunduğu — işitili- yordu; derken Dartanyanın bu- Tunduğu odanın kapısı açılarak madam Bonasyö hemen içeriye girmişti. — Nihayet, geldiniz mi? di- ye Dartanyan sordu. Genç kadın eli ile onun ağ- zını kapıyarak: - s.ıl sus! Geldiğiniz yola düzülünüzl dedi. — Fakat sizi nerede ve ne vakit görebileceğim?l! — Evinizde bulacağımız - bir Pusuladan öğrenirsiniz. Haydi gidimiz!. Bu sözü söyliyerek koridorun kapısını açtı ve Dartanyanı oda- dan dışarıya itti. Dartanyan hiç mukavemet — ve tereddüt gös termeden çocuk gibi itaat ede- vzek dışanıya çıktı ki, bu da aş- kına ciddi sarette mağlüp ol duğunu ispat ediyordu. XXI BULUŞMA Dartânyan koşa koşa evine — gittir Na ei sakralri aat üçü olduğu ve Parisin en teh likeli yerlerinden geçmeğe mec bur bulanduğu halde bir fena tesadüf olmamıştı. Herkes bilir ki, sarhoşlarla âşıkları himraye eden bir mabet vardir. Koridor kapısını açık bulduğu için merdivenleri sıçrıyarak tır- mandı ve - hizmetçisi ile olam parolası veçhile hafifçe aparts maninın kapıs m vardu. Belediye da tesinden iki saat evel göndererek dikkatli olma- sını ve kendsini beklemesini tenbih etmiş o duğa Panşe ka- piyı açtı. Dartanyan ona - acele sordu: — Benim için mektup geti- ren oldu mu? dedi. — Kimse mektup getirme- di, efendim; fasat kendi gelen bir mektup var. — Ne demek istiyorsun, ser- sem heril?.. — Demek istiyorum ki gek diğim zaman — apartmanım zin Snahtarı cebimde olduğu ve Onu hiç bir zaman cebimden ayırmadığım halde yatak oda- mızdaki masanın yeşil örtüsü üzerinde bir mektap gördüml! — Nerede o mektup? — Oiduğu yerde bıraktım, efendim; insama evine bu tarz- da mektup bırakmak doğru bir şey değildir. Eğer pencere azr ©k olsun aralık bulunsaydı pek düşünmezdim. Fakat, hayır; hep- si sımsıkı kapalıydı;. Dikkat ediniz, elendim, bu işte bir geytanlık var. Planşe bunları söylerken de- likanlı odasına daldı. ve mek- tubu kapıp açtı; mektüp ma- dam Bonüsyöden geliyor ve şa satırları havi bulunuyordu: “Tarafımdan ve bilvasıta çok teşekkürler olunur. Bu akşam saat on raddelerinde Sen Klod döM. Döstre konağı köşesinde bulunan — paviyan — karşısında bulununuz. , M. B. Dartanyan mektubu okürken âşıkların kalbini okşıyan ve helecana düşüren o tatlı teşen- aücün tesirile, kalbinin geniş leyip $ kıştığını hissediyordu. Bu onun aldiğı ilk mek'uptu, bu onun hiç nail olmamış bu- landağu — ilk buluşma idi. Kal- bi sevinc'nin çokluğundan şişi yor ve nşie demlea bu dünya tenmetin n tam kapısında eriye- | cek gibi oluyorda, — Gördünüz. mü, efendm, doğru düşünmemiş miyim? böye le yapmak fena bir iş değilm? — Yanlışın var, Pianşe; bw na isbat olarak ta şerelime iç- Vmen için işte Bir ekü.. — Efendimin verdiği bu ekü için teşekkürler eder ve emir- lerinizi ifa edeceğimi vadede- rim; fakat kapalı bir eve bu sekilde mektup sokmak pek doğru olamaz. — Gökten düşmüş, gökten düşmüş... — Efendim mektuptan mem- nun mu? — Azizim Planşe, ben şimdi insanların en mesuduyum... — Efendimin bu saadetinden istifade ederek gidip yatabilir miyim? — Evet, git. — Allah efendimin yardım- (sı olaum; fakat şu — mektop meselesi pek te doğru değil. dostum; Dartanyanın tamamile kem- | dine gelmiş olmasından şüpheli olan Planşe başını —sallıyarak gitti. Yalnız kalan delikanlı mek- tubu tekrar tekrar okudü. ve güzel metresinin eli ile yazık mış olan — satırları yirmi kere öptü. —Nihayet yıetağına gir di, uyudu, altın renkli — rüyalar görmüştü. Sabahleyin saat yedide kalk- bre Plaüşeyi gağirdı. «akşamki mMaceranın tesirinden yüzü tüz kurtulamamış olan Planşe icinci seslenişinde kapıyı aç mıştı. Dartanyan dedi ki: — Planşe, ben belki akşama kadar gelemem; Dunun için akx şam yediye kadar serbestsin; fakat saat yedi olunca iki atla beraber hazır olmalısın. — İştel anlaşılan gene deri- Banka değıl, kooperatif —at » ee a— İsimde bir yanlışlık olmuş.. Manisa Bağcılar Bankası direktörlüğünden: Saynı gatetenizin 17-2-938 tarih ve 7435 sayılı nüslhasında Manisayı — şereflendirmiş — 0'an İktisat Vekilinin Müanisanın ik- tısadi tetkik esnasında kendi- lerine Manisa Bağcılar Baankası Kooperatıfinn- de vaziyetinden uzun uzadıya izahat verildiğine ve Bankanın alivre satışlar yür zünden ortaklarına ve harice ve dahile olan borçlarından bah- sedildiğinden ve borçların koo- peratörlerden her sene birer miktar para kesmek suretile bir kaç senede ödeneb leceğinin öne sürüldüğüne ve fakat alacakl- farın acele ettikleri için borcun bir an evel ödenmesi lâzmgek diğne dair bir fıkra görülmüş tür. (Bağcılar Bankası Anonim şirkettr, — kooperatif drğıldır Bağcılar Bankasının hiç bir mü- esseseye ve hiç bir şhsa borcu yoklur. Bahsolunan Kooperatif ise başka bir müessesedir. Ban> kamızın kooperatif müessesesile biç bir hesabı yoktur.) Binaen- aleyh keyfiyetin ayni başlık al- tında tasbih ve tekzibimi — diler ve sayglarımızı sunvrız. lerimizi deldirmeğe, etrafa sak dırmağa gidiyoruz! — Tüfeğini ve tabancalarımı beraber alacaksın.. — Tamaml Ben demedim mi? Zaten anlamıştım; şe mel" un mektup... — Dur, korkmal ahmah he« rif; yapacak bir işimiz yok, ge- Zintiye çıkacağız.. — Ahl Geçen gün kurşun yağmuruna ve kılıç pusularına karşı yaptığımız © güzelim ge Tnti gibil — Pek âlâ, eğer korkuyor: San, ben sensiz de giderim; azıcık bile olsa, korkak bir ar- kadaşla yola çıkmaktansa yalnız gitmeği tercih ederim. — Elendim beni yanlış gö- rüyo:; zannederim ki beni iş başında görmüş'erdi. — Evet, Fakat öncedem niçin Cesür görünmediğine şaşıyorum. — Sonu var — Inkılâb hatıralarından Selânik askeri kulübü Selânik emlâki şahanesine aid binaların en büyüklerinden ikisinin eklenmesile yapılmıştı Mezunen Selânikte bulutan mebus Karasu efendi Romanya tarikile Nesim Mazelyahın Ro- manya vapurundan çektği şu kısa telyraf gelmiştir: (Ahmed Rıza zannile âyandan aşa, Hüseyin Cahid zav- | nile Şekip Arslan asiler ta- rafından vurulmuşlardır. Bir çok zabitlerimiz şehid düşmüşlerdir. Ben ve arkadaşlardan — bazıları Romanya vapurundayız, geliyo- ruz.) Göz yaşları arasında Karasu- nun okudnğıı bu telgraf bütün vekayü izaha kâliydi. Meelisi mebusanın muhafazasına — me- mur olan avcı taburlarının gözü önünde mebusların öldürülmesi demek avcı taburlarının da ya isyana iştirak edeceklerini veya esir olduklarını ve binsenaleyh büyük mikyasta bir işticaın İs- taabulu kanlara boyadığı an- laşılıyordu. Selânik #skeri kulübü — Selâ- nik emlâki şahanesine aid bi- naların en büyüklerinden iki binanın ekleşmesile yaptırılmış teşkilât ve möbleleri için nü: mune Paris askeri kulübü esas tululmuştu. Bunun bi Ümum mâ» sarifatı sultan Hımidin irade- sile emlâki şahane kasasından verilmişti, Bu kulübün alt kat salonu beş yüz kişi alıyordu. Bütün bina ve salonlar hmca- hinç dolmuştu. Ordu kumandanı bekleniyor- du. Otdu erkâmharbiye reisi ve orduya mensub erkânıharb zabitleri de meydünda — olma- dıklarına göre her Bâlde ordu kumanda heyeti meşguldü. Kulüb müdürü olmak — itba> rile zabitanın kulübde intizar vaziyetinde olduklarını Maihmud Şevket paşaya arzetmek üzere bir kere müşiriyet dairesine git. miştim. —Beklesinler, geleceğim demiş: lerdi. İkinci dela gidişimde merdi> venlerden inerken gördüm ve #rabasına beni da - aldığından beraberce kulübe kadar geldik. Dışarıdan #hali, içeriden zabi- tan bir alkış tufanıdır gitti. Kurk elli bia insan, yüz bin el Mah: mud Şevket paşayı alkışlıyor: lardı. Sakalları ve biyıkları dim: dik olan paşanın salondan içeri 'u_cııl. bir masanın üzerine ı,?w bir olmuştu. “Bugün tarihin malı olan har reket ordasunun bundan yirmi doküz yi evel nasık vücuda geldiği ve nasıl harekete geçtiği Kakkında doeğru ve kat'i bir malümat elde etmek için bu- güne kadar kulağımda çınlıyan Nutuklar'nı hemen ayni aynine denecek kadar muhterem kari. lerimize arzediyorum. Bu maru- zatım hareket ordusu hakkında en kat? hüküm ve fikri vere- cektir.. Paşa masaya çıkar çıkmaz Bütün şiddet ve asabiyetiler — Efendiler! Allüş yoktur. Bugün vatanı saran felâket al- kışlanmaz. Alkışlanmak için ba- şarılmış bir vazife de yoktur. Bunun için süküt ediniz, beai dinleyimiz! Dedi. Esasen kulü- bün bütün peneereleri de açk ol duğu için dişarıdan da — balkın br kısmı söylenci sözleri dine Hiyorlardı. Az bir fasıladan sonra alkışlar kesi miş herkes candan kulak kesilm şlerdi. Ve sonra sözüne devamla: —Arkadaşlar| Bugün öğleye doğru menşei Yıldız olmak üzere iki telgraf aldım. Biri sadrıazam imzaşile vekili olduğun — müfettişi umu milik makamına diğeri de Har- biye Nazırr mzıı?e ordu. ku- mandanlığr makâmına yazıkmıştı, İkisi de bribrinin ayaidir. Bir tanesini okuyorum: Kabine ba iradei Süretle teşekkül etmi Paşa; kabineye dahl olan Zevatın isimleri yazılı bir listeyi okuduktan sonra: iye şu —Kendi kendime dedim; eski kabine ne oldu. İstifa mm elt? Yoksa çekilmeğe icbar mı edil- di? Daha dün maclisten itimat kararı alan bir kabnadin akı- Betinden bahsetmemek ne de- moktir? Milletin itimadına maz- har olan bir kabinenin sebep- siz ve yadirsiz sir oluşu süküt'a geçiştirilemezdi. Teşekkül edenm ba kabine ne vakit meclisin itimad'nı almıştır. Meclisten de bahsolunmayordua. Derakap cevabına makine ba- şında intizar olmnuyor kaydile şöyle bir telgraf yazdım: Daha dün meclisten - itimat reyi kazanan kabine hükümets ten elini çekecek me gibi bir akıbetle karşılaşmıştır. — Meclisi mebusan toplantı halinde midir? Dedim. &lı şu cevabı aldımı: Iki İşte, buranın “sakinlerinden, daha doğrusu buradı doğmuş, Buradt yüşamış ve bu ada bü- yümüş olanlardan parmaksız İhsanla Altındş Nazif; bir gün evel yaptıkları kârlı bir. “Papsz. bulan, partisinden epeyee para kazandıkları - için umumhanede *dalgalı * piyzli, bir âlemi hak etmişlerdi. “Papazı bulam,, bilir misiniz?. Bir karo beşlisi, bir ispati dokazlusu ve bir maça papa- zadan — mürekkep üçlü bir tuzak... O kâfir papazı bulmak, hemen hiç kimseye nasb ok mamiştr. Zaten papar mey- da yok ki, bulunabilsin. Ko'un içinde midir; yerinm dibinde midir; nerededir. anlaşılamıyan bir başka kâğıd, derhal papa- zın yerini ahverir.? Bir şemsiya açarlar. çömelirler. Kâğıdları köpoğlu: — Bir basan beş alır. Diye, aley hop, — kâğıdları Star, Arkadaşı sokulur, ortaya beş kuruş atar ve derhal pa: pazı bularak yirmi beş kuruş alır. Bunu gören enayiler daya.» nırlar mi ya?, Esasen üç kâğıd değil mi bu? Nasıl olsa bulu: ruoy hulyasile bastıkça basarlar, kaybettikçe basarlar ve bastık- ça kaybederler. Yazımızda bir de “dalgalı - piyizli,, tabiri geçti. Bunlar Türkçenin argosudurlar. Dalga, esrar, piyiz, rakı dermektir. Bu lisanda ufak paraya kop: gça, liraya oski, polise ayaasız, kaçmağa çalı dolaşmak, taban- caya makine, bıçağa kâski, ye- mek yimeğe habe kaymak, babaya moruk, bayana gaco, çehreye mostira, göze dikiz, sakala dagal, deyağa tımar, kuşağa dolama, saate - surat denir. Bu lişanı benim kadar Salâheddin Kantar da çakar. Hele “tezgâh başı,, nın ne de- mek olduğunu ikimizden başka Bilen yoktur sanırım. Tezgâh başı buraya yazılacak gibi de- ğildir; kendisine sorarsanız ber- tafsil size anlatır. İlk teklili yapan parmaksız İhsan oldu: — Nazif be.. Bu akşam ga colarda piyiz keyar mıyız? — Hastaya çorba mı imanım? Eyvallah.. İki fiyakalı delikanlı hemen Yabudihaneden çıkarak berbere gittler. — Ustal.. Şu dızgalları kök- le bakalım. İhtarile sandalyalara kurula» rak birer traş oldular. Tulum> Bacı yemenilerini de üstlerine tükürüp kol yenlerile temizle- diktem sonra yola düzüldüler. Çat çak... — Kim 0? — Aç be abla, yabancı de- ğil; parmkasız İhsanla Altındiş Nazit.. Belâlar mübariki.. — Açsular bir belâ, açmasalar bir belâ, Fakat açmazlarsa belâ üstüne belâ... Çaresi yok; kapı #çılıyor. Ça- ça Makbule hanım ağrıyan bu- şım bir yemetli ile çatmış, ke- napede ötürüyor. — Geçmiş olsun abila; başına Yaftan sünger mi düştü, tepeni horoz mu — Aman Nozll; camım bur- numda; gevezelik edip durma. dalaverasını Altına kullanan ' WREÜDİN wocıoın I ah. re. sumatraı YŞ'E"' ektupları- n -— 1 - delikanlı Makbulenir evine keyf yapmağa gıttîler — Kızma be ablacığım; ka- şına, gözüne kurban — olayım. Cami yıkılmış amma mihrap yerinde.. Benli Necmiye, sevdalı Fir- devs, Bozyakalı Ayten, baklagöz San ha hep oradalar. Parmaksız — İhsan derkal so- kağa fırlıyarak “negerek, teda- Fik ediyor: marul, peyair, tuzlu Balık, leb.ebi, tarşa, ekmek.. Bir binlik de rakı. Malümü &; © zamanlar fabi, falas yak. Önüne pkı= veya Nikolak, Ameriken ispirs tosunu anasonla — çalkalıyarak $" 9 numara Yanali, yapıyor. Bözyakalı Ayten, buklagöz Saniha, parmaksız İhsan, diş Nazif masamın Başıma geçi- yorlar. — Çök şükür Rabiaaın bur- mnuna, Temeanisile ilk kadehler çe- kiliyor. Yarım dekika — sonra — ikinci kadehler eyvallah.. — Hak üçtür imamma Vecizesile üçüncüler cicoz.. Delikanlılık — iktizası, her iki babayiğit te, sol ellerini dikle- me bir şekilde ağızlarının sağma yapıştırarak, ikide birde, dişle- rinin arasındam yero tükrük fış- kırtıyorlar. — Şöyle hafil tertip bir ge zinsek mi?. İkinci teklife hacet mi var? Kızlar tutturuyorlar: Kız saçların saçların gyııı omuz başların ngala hop ho; e lreğİ veiRü Kız seni alır Darılır kardaşların Dinga'a hop hı Dmîah hng ” Elloooh.. Gel keyfim gel. Kâfir baklagöz Saniha, “Oy- nar omuz başların, dııhı omuzlarını' öyle oynsuyor, öyle titretiyor ki canlar da) Türkü bitimce Üç kadeh daha çekiş.. - Arkasından Leblebi koydum tast anıtar -Doldurdum basa basa Benim dostumu sorarsan anam Kavalalı Mustafa Türküsünün Başlayışı.. Ondan soönra' Nazilin parmaksız İhsania yalvarışı: — İlsan be.. — Lebbeyk sultanım.. — İhsancığıa, lütfet te mest oldııı.ıh Ve İhsanda maniye baş'ayış: Adam aman dınîı'. koyun Acemi kasap — elinden me Çeker dertli. koyun Adam aman dertli koyun Ben bu dertten ölür isem Adımı dertli koyun — Sonu yarın — Tavzih Yeni Asıtın dünkü — nüsha- sında Verem — Mücadele Cemi- yeti kongresine aid müzakera- tin zaptında şahsıma atfolunan “hastahaneye lüzum — yoktur, | sözü doğru değldir. Ben “Ce miyet elindeki — dispanserden Beklenilmesi iktiza eden — işleri tamamile yapabiliyor muki, ka- sasr boş iken bir hastahane aç mağa da teşcbbüs ediyor, şim- diki halde hastahane açmak gibi çok paraya muhtaç işlerle uğraşmıyıp bunu, Behçet Uzun dediği gbi hükümete bırakmak daha doöğrüu olur, demiştim. Keyfiyetin bu yolda - tavzihini vica ederm. Dr. Esad Hılıbo)lı Ati APATRİNA & a ! | |